(DİNİ ANLAMADA)
KURAN YETER Mİ?
Kashif
Ahmed Shehzada
Çeviren:
Afşin Bilgili
Redaktör:
Mecid Demir
KURAN’IN, DİNİ ANLAMADA YETERLİ OLDUĞU GÖRÜŞÜNE KARŞI
GETİRİLEN İTİRAZLARIN İNCELENMESİ – 13 (SON)
Yanlış İddia 13: Din adamları (imamlar, mollalar ve benzerleri) dinin
muhafızlarıdır. Kutsal mesajın yorumlanmasında onları yegâne otorite olarak
görmeli ve alçakgönüllü bir tavırla bize
verdikleri bilgileri almalıyız. Din adamlarının doğruladığı hiçbir şeye
karşı gelmemeliyiz çünkü onlar Allah’ın elçilerinin soylarından gelmektedirler.
Düzeltme 13
Dünyadaki inançların
hemen hepsi din adamlarını dinin muhafızları olarak görürken Kuran bu yaygın
görüşü reddeder, din adamlarının aslında Allah’ın indirdiği dinin gerçek düşmanları
olabileceğini belirtir ve din adamlarının dine zarar verebileceğine
dikkatlerimizi çeker.
Tevbe
Suresi’nde Allah şöyle buyurmaktadır:
“Ey iman edenler, gerçek şu ki, Yahudi ve Hristiyan din
adamlarının çoğu, insanların mallarını haksızlıkla yerler ve Allah’ın yolundan
alıkoyarlar. Altını ve gümüşü biriktirip de Allah yolunda harcamayanlar...
Onlara acı bir azabı müjdele.” (9:34)
Allah,
Yahudi ve Hristiyan din adamlarının hatalarından bahsederek Müslümanlar’ı aynı
yanlışlara düşmemeleri konusunda uyarmıştır.
Tüm
bu uyarılara rağmen birçok Müslüman din adamı kurallar icat edip bu kuralları
Allah’a dayandırarak insanları Allah’ın Kitap’ında tarif ettiği doğru yolundan
alıkoyar. Ayrıca bu kişiler takipçilerine kendilerine ne öğretilirse
sorgulamadan kabul etmeleri konusunda eğitim verirler. Böylece takipçilerin
akıl etme yetenekleri körelecek, bu kişiler din adamları tarafından uydurulmuş
öğretilerin kutsal doğru olduğuna inandırılacaklardır.
Kuran
bu konudaki rahatsızlığı şöyle dile getirmektedir:
“Kendi elleriyle bir kitap yazıp sonra onu az bir bedel
karşılığında satmak için ‘Bu Allah katındandır’ diyenlere yazıklar olsun!
Elleriyle yazdıklarından ötürü vay haline onların! Ve kazandıklarından ötürü
vay haline onların!” (2:79)
Şura
Suresi’nde şeriat yasaları uydurup bunları Allah’a ve elçisine isnat edenlerden
bahsedilmektedir:
“Yoksa onların, dinden, Allah’ın izin vermediği şeyi
kendileri için yasalaştıran ortakları mı var? Kesin ayrıma ilişkin söz
olmasaydı, aralarında hüküm mutlaka verilirdi. O zalimler var ya, onlar için
acıklı bir azap öngörülmüştür.” (42:21)
Allah’ın bizlere verdiği en mükemmel
armağanlardan birisi düşünme yeteneğidir. Bu yeteneği akıllıca kullanmalıyız.Kuran
bizi, bir şeyi, onun doğruluğu ile ilgili akılcı kanıtlar bulmadan kabul
etmememiz konusunda uyarmaktadır. Kaynağı ne kadar “dindar” olursa olsun:
“Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve
gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır.” (17:36)
Yukarıdaki
ayet açıkça şu uyarıda bulunmaktadır ki hiçbir bilgiyi Allah’ın bize verdiği
akıl ve duyuların süzgecinden geçirmeden kabul etmemeliyiz.
Herhangi
bir fikri veya fikir sahibini körü körüne, kutsal kaynağa bakıp doğruluğunu
kontrol etmeden takip etmek trajik sonuçlara gebedir.
Kuran bu konuda şunu söylemektedir:
Kuran bu konuda şunu söylemektedir:
“Hepsi toplu halde, Allah’ın huzuruna çıkmış olacaklar.
Ezilip horlananlar, büyüklük taslayanlara diyecekler ki: ‘Biz sizin
izleyicileriniz idik. Şimdi siz Allah’ın azabından bir kısmını bizden
uzaklaştırabilir misiniz?’ Cevap verecekler: ‘Allah bize kılavuzluk etseydi
elbette biz de size kılavuzluk ederdik. Şimdi inleyip feryat etsek de sabretsek
de bir. Sığınacak hiçbir yerimiz yok.’” (14:21)
Körü
körüne takip edenler ile liderleri, yargılama gününde birbirlerini
reddedeceklerdir:
“O zaman, izlenenler, kendilerini izleyenlerden uzaklaşıp
gitmişlerdir. Azabı gördüler artık, aralarındaki bağlar parçalanıp koptu.
İzleyenler şöyle demiştir: ‘Ne olurdu bir kez daha imkân verilse de şunların
bizden uzaklaştıkları gibi biz de onlardan uzaklaşsak.’ Böylece Allah, yapıp
ettiklerini pişmanlığa dönüştürür. Artık ateşten çıkamazlar.”
(2:166-167)
Dini
liderlerimizin ve kutsal saydığımız kişilerin öğretilerini Kuran’dan onay
almadan takip edersek hesap gününde ne diyeceğimiz yine Kuran’da açıklanmaktadır:
“Ve derler ki: ‘Rabbimiz! Biz, efendilerimize,
büyüklerimize itaat ettik de bizi yoldan saptırdılar. Rabbimiz, onlara iki kat
azap ver; onları büyük bir lanetle lanetle!’” (33:67-68)
Hesap
günü Allah bizleri sadece Kuran’dan sorumlu tutacağı için ahiretle ilgili
hazırlığımızı bu kritere göre yapmalıyız (Bakınız 23:66-67, 23:104, 25:30, 45:31).
Düşünme
ve akıl etme yetenekleri çok özel armağanlardır. Bizlere düşen; hiçbir bireyin
ya da grubun, Allah vergisi armağanları elimizden almasına izin vermemektir.
Aksi takdirde Kuran’da anlatılan sonuçlarla karşı karşıya gelmemiz
kaçınılmazdır.
Unutmayalım
ki dünyada binlerce din bilgini vardır ve bu kişilerin öğretileri birbirinden
çok farklıdır. Bu durumda bu kişilerin hepsi Allah’ın dinini öğretiyor
denebilir mi? Elbette
hayır.
Allah bu konuda şunu söylemektedir:
“O, bir grubu doğru yola iletti, bir grup da sapıklığı hak
etti. Çünkü onlar Allah’ı bırakıp şeytanları kendilerine dost edindiler. Böyle
iken kendilerinin doğru yolda olduklarını sanıyorlar.” (7:30)
Bir
insanın Müslüman olabilmesi için Allah’ın isteklerini bilmesi gerekir. Eğer
Allah’ın Kuran’da açıkladığı isteklerini bilmezsek neyin doğru, neyin yanlış
olduğuna nasıl karar verebiliriz?
Kuşkusuz yukarıdaki
ayetlerde gördüğümüz gibi, insanlar akıllarını ve duyularını Kuran’ın mesajını
anlamakta kullanmazlarsa, Allah’ın değil, başkalarının arzu ve isteklerini
yerine getireceklerdir.
İşte
bu yüzden Kuran, dinde ruhban sınıfının olmadığını ve Allah’ın mesajı ile
insanlar arasında bir aracının yer almaması gerektiğini belirtmiştir.
SONUÇ (MKA)
Allah Kuran'da Buyuruyor ki:
Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi
bundan sorumlu tutulacaktır. (17/ İSRA/36.)
Allah, sözün en güzelini, birbirine benzer iç içe ikili manalar
ifade eden bir Kitap halinde indirmiştir. Rablerinden korkanların ondan derileri ürperir. Sonra da
hem derileri hem de kalpleri, Allah'ın Zikri / Kur'an'ı karşısında yumuşar. Bu, Allah'ın kılavuzudur ki, onunla
dilediğini / dileyeni hidayete erdirir. Allah'ın saptırdığına gelince,
ona kılavuzluk edecek yoktur. (39/ ZÜMER/23.)
İşte
sana o Kitap! Kuşku, çelişme,
tutarsızlık yok onda. Bir kılavuzdur
o, korunup sakınanlar için. (2/BAKARA/2.)
Allah,
rızasına uyanları o Kitap’la esenlik ve barış yollarına iletir ve onları kendi
izniyle karanlıklardan aydınlığa çıkarıp
şaşmayan ve sapmayan dosdoğru yola kılavuzlar. (5/MAİDE/16.)
Son Güncelleme: 14 Kasım 2017 / İZMİR
T.C. / M. Kemal Adal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder