(DİNİ ANLAMADA)
KURAN YETER
Mİ?
Kashif
Ahmed Shehzada
Çeviren:
Afşin Bilgili
Redaktör:
Mecid Demir
KURAN’IN, DİNİ ANLAMADA YETERLİ OLDUĞU GÖRÜŞÜNE KARŞI
GETİRİLEN İTİRAZLARIN İNCELENMESİ – 3
Yanlış İddia 3 : Elçiye Kuran dışında “Zikir” adında bir vahiy
verilmiştir. Bu gizli vahyin amacı elçiye Kuran hakkında daha detaylı bilgi ve
açıklama sağlamaktır. Nahl Suresi 44. ayet bu durumu kanıtlar.
Düzeltme 3
Bahsedilen ayetin tercümesi şu
şekildedir:
“Senden önce de kendilerine vahiy ettiğimiz kişilerden başkasını
peygamber olarak göndermedik. Eğer bilmiyorsanız, bilenlere sorun. Açık
delillerle, kitaplarla gönderdik. Sana da bu hatırlatıcıyı (Zikir’i) vahiy
ettik ki, kendilerine indirileni insanlara bildiresin de derin derin
düşünebilsinler.”
(16:44)
Yukarıdaki
ayette hatırlatıcı olarak tercüme edilen “Zikir” kelimesinin Kuran boyunca
hangi anlamda kullanıldığına bakalım:
“İşte bu sana ayetlerden ve hikmetlerle dolu Zikir'den
okuduğumuzdur.” (3:58)
“Bir kitaptır bu; sana indirildi, onunla uyarıda bulunasın
diye ve inananlar için bir öğüt ve düşündürme (Zikir) olarak... O halde, bundan
dolayı göğsünde bir sıkıntı olmasın.” (7:2)
“Sen, bu tebliğin için onlardan bir ücret istemiyorsun. O,
bütün âlemler için bir hatırlatmadan (Zikir’den) başka şey değildir.”
(12:104)
“Dediler ki: ‘Ey kendisine hatırlatıcı (Zikir) indirilmiş
olan, sen bir delisin. Doğru sözlü isen bize melekleri getirsene.’ Biz
melekleri ancak belli bir amaç için göndeririz, o zaman da kimseye süre
tanınmaz. Kuşkusuz hatırlatıcıyı (Zikri) biz, evet biz indirdik ve onu
koruyacak da elbette yine biziz.” (15:6-9)
“Bu, kutsal bir hatırlatıcıdır (Zikir’dir) ki, onu
indirdik. Yoksa siz onu inkâr mı ediyorsunuz?” (21:50)
“Biz o peygambere şiir öğretmedik. Şiir ona yaraşmaz da.
Ona vahiy edilen, bir hatırlatıcı (Zikir) ve apaçık bir Kuran'dan başka şey
değildir.” (36:69)
“Onlar, o hatırlatıcı (Zikir) kendilerine geldiğinde inkâr
ettiler. Halbuki o, eşsiz yücelikte bir Kitap'tır. Bâtıl ona, ne önünden gelebilir
ne de arkasından. Bilge olan ve çok övülen Allah’tan bir indirmedir o.”
(41:41-42)
“Sen, sana vahiy edilene sımsıkı sarıl! Hiç kuşkusuz, sen,
dosdoğru bir yol üzerindesin. Gerçek şu: Bu Kuran sana ve toplumuna elbette ki
bir hatırlatıcıdır (Zikir’dir). Bundan sorumlu tutulacaksınız.”
(43:43-44)
Yukarıdaki
ayetler gösteriyor ki “Zikir”, Kuran dışında bir vahiy değildir. Birçok başka
ayette de Zikir’in, Allah’ın Kitap’ını tanımlayan bir ifade olarak
kullanıldığına tanıklık ediyoruz.
Zikir’in
hangi anlamda kullanıldığını gördük. Şimdi Nahl Suresi’nde (16:44) geçen bir
diğer ifadeye yoğunlaşalım: “kendilerine indirileni insanlara bildiresin”.
Geleneksel
din yorumcularına göre Zikir, peygambere indirilmiş özel bir vahiydir ve elçi
onunla insanlara Kuran ayetlerini açıklar. Dolayısıyla bu kişilere göre Zikir,
Kuran’ı açıklayan detaylar içerir.
Her
ne kadar az önceki ayetlerde Zikir’in Kuran dışında bir vahiy olmadığını
gördüysek de bu geleneksel görüşün doğruluğunu bir kez daha -bu kez farklı bir
açıdan- test edelim.
Bunun için bu ayette geçen ifadenin (litubeyyine ifadesinin) anlamına bakmamızda fayda var.
Bunun için bu ayette geçen ifadenin (litubeyyine ifadesinin) anlamına bakmamızda fayda var.
*J. Penrice
tarafından hazırlanmış ‘Kuran Sözlüğü’nde, ifade “açık olmak, aşikâr olmak”
anlamında kullanılır.
*F.
Steingass’ın hazırladığı sözlükte ifade “açık olmak”,
*Al Mawrid’in
sözlüğünde “ortaya çıkarmak”,
*Al Asri’nin
sözlüğünde “göstermek”,
*Hans Wehr’in
sözlüğünde “açık olmak, görünür olmak, duyurmak” anlamlarında kullanılır.
Ayrıca
ifadenin ne anlama geldiğini görmek için Kuran boyunca nasıl kullanıldığına
bakmamız yeterli olacaktır. Bu ifade Âli İmran Suresi’nde (3:187) ve Maide
Suresi’nde (5:15) “bir şeyi gizlemek; kendisine saklamak” terimlerinin karşıtı
olarak kullanılmıştır.
“Allah, kendilerine kitap verilenlerden şu yolda söz
almıştı: ‘Onu insanlara mutlaka açık-seçik bildireceksiniz, onu
saklamayacaksınız.’ Ama onlar Kitap'ı sırtlarının gerisine attılar, basit bir
ücret karşılığı onu sattılar. Ne kötü şey satın alıyorlar!” (3:187)
“Ey Ehli kitap! Resulümüz size geldi. Kitap'tan saklamış
olduklarınızın çoğunu size açıklıyor; çoğundan da geçiyor. Şu bir gerçek ki,
size Allah’tan bir ışık ve apaçık bir Kitap gelmiştir.” (5:15)
Son olarak
ifadenin, Bakara Suresi’ndeki kullanılışını inceleyelim:
“Dinde baskı yoktur. Doğru bilgiye dayalı eriş, bozuk
bilgiye dayalı sapıştan açık bir biçimde ayrılmıştır.” (2:256)
Hem
sözlüklerin hem de ayetlerin açıkça ortaya koyduğu gibi litubeyyine ifadesi,
geleneksel yorumcuların iddia ettikleri gibi “ayrıntılı, detaylı” anlamına
gelmez. Kelime Kuran boyunca “açık,” “gizli olmayan” ve “gizli tutulanın tersi”
olarak kullanılmıştır.
Bunun
yanında yine bu bölümdeki ayetlerde gördüğümüz gibi “Zikir” Kuran dışında bir
vahye karşılık gelmez.
Bu durumda Allah, Nahl Suresi’nde (16:44) elçisine “Sana da bu hatırlatıcıyı (Zikir’i) vahiy ettik ki, kendilerine indirileni insanlara bildiresin de derin derin düşünebilsinler.” dediği zaman Kuran’ın sadece elçisi için değil tüm insanlık için indirildiğini anlatmaktadır.
Bu durumda Allah, Nahl Suresi’nde (16:44) elçisine “Sana da bu hatırlatıcıyı (Zikir’i) vahiy ettik ki, kendilerine indirileni insanlara bildiresin de derin derin düşünebilsinler.” dediği zaman Kuran’ın sadece elçisi için değil tüm insanlık için indirildiğini anlatmaktadır.
Elçiye
düşen Zikir’i, yani Kuran’ı kendisine saklamamak, tüm insanlığa bildirmektir.
Bu durum Maide Suresi’nde (5:67) daha açık bir biçimde ortaya konmuştur:
“Ey elçi! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu
yapmazsan onun verdiği peygamberlik görevini yerine getirmemiş olursun. Allah
seni insanlardan korur. Allah, inkâra batmış topluluğa kılavuzluk etmez.”
(5:67)
Bu
ayetin de belirttiği gibi Allah, elçisinden Kuran’ı kendisine saklamayıp
insanlara iletmesini istiyor; onu Kuran dışı bilgilerle detaylandırmasını
değil.
Peki Allah’ın Kitap’ı insanlara nasıl
bildirilecektir? Elçi bu işi nasıl başaracaktır? Bu soruların cevabını bir
sonraki bölümde bulabilirsiniz.
DİP NOT:
Son Güncelleme: 4 Kasım 2017 / İZMİR
T.C. / M. Kemal Adal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder