(DİNİ
ANLAMADA)
KURAN YETER
Mİ?
Kashif
Ahmed Shehzada
Çeviren:
Afşin Bilgili
Redaktör:
Mecid Demir
KURAN’IN, DİNİ ANLAMADA YETERLİ OLDUĞU GÖRÜŞÜNE KARŞI
GETİRİLEN İTİRAZLARIN İNCELENMESİ – 4
Yanlış İddia 4: Elçinin görevi Kuran’ı sadece bir postacı gibi
iletmek değildir. O, bu ilahi mesajı açıklamanın yanı sıra onun üzerine yorum
yapmakla da yükümlüdür. Birçok Kuran ayetinde ona Kitap’tan bilgi verildiği
söyleniyor. Peygambere verilmiş olan Kuran’ın bilgisi ve tefsiri geleneksel din
kitaplarında bulunmaktadır. Bu durumda Kuran teoriyi oluştururken geleneklerin
derlendiği eserler Kuran’ın tefsiri, açıklaması konumundadır.
Düzeltme 4
Bakara
Suresi 129. ayette geçen “kendilerine
Kitap'ı ve bilgeliği öğretecek, onları temizleyip arındıracak bir resul” ifadesinden de
anlaşılacağı gibi elçinin tek görevi insanlara Kuran’ı okumak değildir. Ancak bilgeliği öğrenmek için
birçok farklı mezhep tarafından oluşturulmuş ve peygambere atfedilen geleneksel
kitaplardan faydalanma fikri temelsizdir.
Peki bu durumda elçi,
Kitap’ın bilgisini nasıl öğretmiştir? Biz bu açıklamaları nereden bulabiliriz?
İşte bu önemli soruların cevaplarını yine Kuran veriyor.
Allah,
Kuran’ın kendi kendisini açıklayan bir kaynak olduğunu söyleyerek, Kuran’ı
anlamak için başka hiçbir geleneksel kaynağa ihtiyacımız olmadığını belirtiyor.
Kuran gerçekten de bu yönüyle sıradan
kitaplardan çok farklıdır. Genelde kitaplarda, belli bir konu bir yerde
tartışılır ve böylece her konu ilgili bölüm başlıkları altında ele alınır. Buna
karşın Allah’ın Kitap’ında konular kitap boyunca çeşitli bölümlere
dağıtılmıştır. Örneğin, Allah’ın Kitap’ının “boşanma” konusu hakkında ne
söylediğine baktığımızda 2. sure olan Bakara Suresi’nde, 4. sure olan Nisa Suresi’nde,
33. sure olan Ahzab Suresi’nde ve 65. sure olan Talak Suresi’nde yer alan
ayetleri incelememiz gerekmektedir. Bütün bu ayetleri bir arada incelersek Kuran’ın “boşanma” konusunda
ne söylediğini öğrenebiliriz. Ve bu incelememiz sonucunda şunu görürüz ki her
ayet bir diğerini açıklamakta ve aydınlatmaktadır. Allah bu metodu kullanarak -yani bir
konuyu Kuran boyunca farklı yerlerde tekrar ederek- Kuran’ın kendi kendisini
açıklamasını mümkün kılmıştır. Nitekim Kuran’ın bu özelliği ayetlerde şöyle
dile getirilir:
“Bak, iyice kavrayıp anlamaları için ayetleri nasıl çeşitli
biçimlerde açıklıyoruz.” (6:65)
“Muhakkak
ki biz, bu Kuran'da insanlara her türlü misali çeşitli şekillerde anlattık.
Yine de insanların çoğu inkârcılıktan başkasını kabullenmediler.” (17:89)
Allah,
Kitap’ında konuları değişik yerlerde ele almış, bir yerde tamamen açıklanmamış
bir konuyu başka yerde açıklamıştır. Bir ayet diğerini aydınlatmaktadır.
Üstelik Allah’ın elçisi olan peygamberin de Kuran’ı Kuran ile açıkladığını biliyoruz.
Üstelik Allah’ın elçisi olan peygamberin de Kuran’ı Kuran ile açıkladığını biliyoruz.
“İşte biz, ayetleri çeşitli biçimlerde böyle açıklıyoruz. Öyle
ki sana: ‘Sen ders almışsın’ desinler ve biz de bilen bir topluluğa onu açıkça
göstermiş olalım.”
(6:105)
1. KURAN’IN PARÇA PARÇA İNDİRİLİŞ SEBEBİ VE ALLAH’IN KİTABI’NIN YORUMLANMASI İÇİN GELENEKSEL KİTAPLARA İHTİYAÇ OLMAMASININ GEREKÇESİ
Yukarıdaki
ayet açıkça gösteriyor ki peygamberin Kuran hakkında verdiği dersler Kuran’daki
konuları aydınlatmaya yönelikti. Bu dersler yukarıdaki ayetlerden de
anlaşılacağı üzere yine Kuran’a dayanıyordu. Başka bir deyişle Kuran kendi
kendisini açıklayan bir kitaptır. Bu gerçek, inanmayanların itirazlarını ortaya
koyan şu ayette de açıkça görülmektedir:
“İnkârcılar dediler ki: ‘Kuran ona toptan, bir kerede
indirilseydi ya!’ Biz böyle yaptık ki, onunla senin kalbini dayanıklı kılalım.
Biz onu parça parça okuduk. Onlar sana bir örnek getirdikçe, biz sana hakkı ve
en güzel yorumu getiririz.” (25:32-33)
Bu
ayetler bizi önemli bir konuda bilgilendiriyor. İnkârcıların “Kuran neden bir
defada indirilmedi?” sorusuna karşılık, Kuran’ın aşağıdaki nedenlerden ötürü
parça parça vahiy edildiği anlatılmıştır:
1) Böylece elçinin kalbi güçlü kılınacaktır. Ayetlerde geçen “Biz
böyle yaptık ki, onunla senin kalbini dayanıklı kılalım. Biz onu parça parça
okuduk.” ifadesi bu durumu doğrulamaktadır. Böylece elçi
cesaretlendirilmiş, Kuran ayetlerinin vahyi esnasında güçlü olması konusunda
tembihlenmiştir.
2) Böylece inkârcıların sorularına ve getirecekleri itirazlara Kuran tarafından
tatmin edici cevaplar verilecektir. “Onlar sana bir örnek
getirdikçe, biz sana hakkı ve en güzel yorumu getiririz.” ifadesi bu
gerçeğe işaret eder.
3) Kuran’ın parça parça indirilmesinin bir diğer amacı ise Allah’ın Kitap’ının en
kusursuz şekilde açıklanmasını sağlamaktır. “Onlar sana bir örnek
getirdikçe, biz sana hakkı ve en güzel yorumu getiririz.” cümlesi
bu gerçeğe işaret eder.
Böylece
Allah ayetlerin açıklanması için başka ayetler indirmiştir.
Allah’ın
Kitabı’nın yorumlanması için geleneksel kitaplara ihtiyaç yoktur. Allah, Kuran’ın bu özelliği sayesinde elçisine Kitap’ını
açıklamış, elçi de Kuran’dan öğrendiklerini diğer insanlarla paylaşmıştır. Peygamber Kuran’ı
açıklamak için başka bir kitap kullanmadığı gibi ümmetine de başka bir kitap
bırakmamıştır çünkü Kuran’ın açıklaması yine Kuran’ın içindedir.
Allah’ın Kitap’ında bir konunun
çeşitli yerlerde ele alınarak açıklandığını söylemiştik. Bununla beraber Kuran’ın
mesajını anlayabilmek için Kuran üzerine derin düşünmek ve kafa yormak
gerekmektedir. Öğrenme ve araştırma becerilerini kullananlar için
Kuran’ın mesajı netleşecektir:
“Derin derin düşünen bir topluluk için ayetleri böyle
ayrıntılı olarak veriyoruz.” (10:24)
“İyice araştırıp kavrayan bir topluluk için ayetleri biz
tam bir biçimde ayrıntılı kıldık.” (6:98)
Allah
bizleri Kuran üzerine kafa yormak ve onun üzerine derin derin düşünmek ile
öğütlemiştir:
“Sana bu mübarek Kitap'ı, ayetlerini düşünsünler ve aklı
olanlar öğüt alsınlar diye indirdik.” (38:29)
Görüldüğü
gibi Kuran üzerine derin derin düşünme görevi tüm nesillere verilmiştir.
İnsanlar ilahi kılavuz olan Kuran’ın ışığında yaşadıkları dönemin sorunlarına
çözüm aramalıdırlar. Kuran’ın anlamı bir konudaki ayetlerin çeşitli surelerde
tekrarlanması ile açıklanacak, bir yandan da insanlar Allah’ın istediği gibi
akıllarını ve entelektüel birikimlerini Kuran’ı anlamak için kullanacaklardır.
Takip eden ayetler bu durumu daha da açıklıyor:
Takip eden ayetler bu durumu daha da açıklıyor:
“Bak, anlasınlar diye ayetlerimizi nasıl açıklıyoruz!”
(6:65)
“Bak, delilleri nasıl açıklıyoruz. Onlar hâlâ yüz
çeviriyorlar!” (6:46)
Allah,
Kuran’ın müfessiri, yani açıklayıcısıdır. Ve daha önce de belirttiğimiz gibi,
bir ayetin açıklaması konuyla ilgili başka ayetlerin vahyi ile gerçekleşmiştir.
Bu yüzden Allah Kuran’da şöyle buyurur:
Bu yüzden Allah Kuran’da şöyle buyurur:
“Çok merhametli (Allah). O öğretti Kuran'ı.” (55:
1-2)
Allah
Kuran’ı indirmek, tamamlamak ve korumakla kalmamış, onu açıklamıştır da:
“Onu (Kuran'ı) aceleye getirip dilini oynatma. Onu
toplamak da okutmak da bize düşer. O halde, biz onu okuduğumuzda, sen onun
okunuşunu izle. Sonra onu açıklamak da bizim işimiz olacaktır.” (75:
16-19)
Şimdi
Kuran’daki konuların açıklamasının yine Kuran tarafından nasıl yapıldığını
inceleyeceğiz.
2. ALLAH TARAFINDAN KURAN’DA VERİLEN VE PEYGAMBER TARAFINDAN İSLAM TOPLULUĞUNA ÖĞRETİLEN BİR TEFSİR ÖRNEĞİ
Burada
Kuran’ın kendi kavramlarını nasıl açıkladığını ve kendini nasıl tefsir ettiğini
göstereceğiz. Kuran’ın hemen başında, Bakara Suresi’nde Allah’ın Kitap’ının
“Muttakiler / takva sahipleri” yani dinî konularda titiz olanlar ve
yanlışlıklardan sakınanlar için rehber olduğu söylenmektedir.
“O kitap; onda asla şüphe yoktur. O, takva sahipleri için
bir yol göstericidir.” (2:2)
Yukarıdaki
ayetle ilgili “Muttakiler / takva sahipleri kimlerdir?” ya da “Bu kişilerin
özellikleri nelerdir?” diye bir soru sorulabilir. Bu soruların cevapları Kuran’da
verilmiştir:
“Rabbinizden bir bağışlanmaya ve takva sahipleri için
hazırlanmış olup genişliği gökler ve yer kadar olan cennete koşun! O takva
sahipleri ki, bollukta da darlıkta da Allah için harcarlar; öfkelerini yutarlar
ve insanları affederler. Allah da güzel davranışta bulunanları sever. Yine
onlar ki, bir kötülük yaptıklarında ya da kendilerine zulmettiklerinde Allah’ı
hatırlayıp günahlarından dolayı hemen tövbe ederler. Zaten günahları Allah’tan
başka kim bağışlayabilir ki! Bir de onlar, işledikleri kötülüklerde, bile bile
ısrar etmezler.” (3:133-135)
Böylece
bu ayetler “Muttakilerin / takva sahiplerinin” özelliklerine ışık tutmaktadır.
Benzer şekilde aynı ifadenin tefsiri Kuran’da başka bölümlerde de yapılmaktadır:
Benzer şekilde aynı ifadenin tefsiri Kuran’da başka bölümlerde de yapılmaktadır:
“Şüphesiz takva sahipleri, cennetlerde ve
pınarlardadırlar; Rablerinin kendilerine verdiğini alanlar olarak. Çünkü onlar,
bundan önce güzellikte bulunanlardı. Gece boyunca pek az uyurlardı. Seher
vakitlerinde af dilerlerdi. Mallarında, muhtaç ve yoksullar için bir hak
vardı.” (51:15-19)
Muttakiler/Takva
sahipleri insanlarla ilişkilerinde de kutsal rehberi her zaman ön planda
tutarlar ve ilahi kurallar ile uyumsuz olan kötü hareketlerden sakınırlar:
“Takva sahipleri var ya, onlara şeytan tarafından bir
vesvese dokunduğunda (Allah’ın emir ve yasaklarını) hatırlayıp hemen gerçeği
görürler.” (7:201)
Muttakiler
/ Takva sahipleri sosyal olaylarda Allah’ın Kitap’ını rehber edinmekle
kalmayıp, doğa kanunlarını ve onların faydalarını da önemserler. Bu konuda muttakiler
aşağıdaki ayetlerle uyarılmışlardır:
“Güneş’i bir aydınlık, Ay’ı bir nur kılan ve yılların
sayısını ve hesabı bilmeniz için ona duraklar tespit eden O'dur. Allah, bunları
ancak hak ile yaratmıştır. O, bilen bir topluluk için ayetleri böyle birer
birer açıklamaktadır. Gerçekten, gece ile gündüzün art arda gelişinde ve
Allah’ın göklerde ve yerde yarattığı şeylerde korkup sakınan bir topluluk için
elbette ayetler vardır.” (10:5-6)
Yukarıdaki
ayetler bize Kuran’da geçen bir kavramın Kuran’ın başka yerlerinde nasıl
açıklandığını göstermektedir.
Kuran’ın kendi kendisini tefsir etmesi / açıklaması ile ilgili bir diğer örnek aşağıdadır:
Kuran’ın kendi kendisini tefsir etmesi / açıklaması ile ilgili bir diğer örnek aşağıdadır:
Yukarıdaki
ayette bazı kişilerin Allah’ın elçisi olan Musa Peygamber’i rahatsız ettikleri
anlaşılıyor. Peki bu insanlar kimdir ve Musa Peygamber’i nasıl rahatsız
etmişlerdir? Kuran bu kategoriye giren insanları ve onların rahatsız etme yollarını
detaylarıyla anlatıyor.
3. MUSA’YA KAVMİ TARAFINDAN YAPILAN EZİYETİN AYRINTILARI
Musa’nın
kavmi, onları Firavun’un esaretinden kurtardığı için Musa’ya şükran
duyacaklarına şöyle demeyi tercih etmişlerdir:
“Dediler ki: 'Sen bize gelmeden önce de, geldikten sonra
da eziyete uğratıldık.'” (7:129)
Kendilerine
gökten indirilen tüm nimetlere rağmen isyan edip Musa’ya şöyle dediler:
“Ey Musa, biz bir çeşit yemeğe katlanmayacağız…” (2:61)
Puta
tapan bir kavmin yanından geçerken, onlara her zaman sadece Allah’a tapmalarını
söyleyen Musa’ya dönüp şu istekte bulundular:
“'Ey Musa, onların ilahları (var; onlarınki) gibi, sen de
bize bir ilah yap.' O da: 'Siz gerçekten cahillik etmekte olan bir kavimsiniz'
dedi.” (7:138)
Musa,
kısa bir süreliğine kavminden uzaklaştığında kavmi ineğe tapmaya başlamıştı
(Bakınız 20:86).
Onlara
şehre belli bir şekilde girmeleri gerektiği söylendiğinde bilerek saygısızlık
yapmışlardı (Bakınız
2:58-59).
Musa
onları Allah’a inanmaya çağırdığında Musa’ya şöyle cevap verdiler:
"Ey Musa! Biz, Allah’ı apaçık görmedikçe sana asla
inanmayacağız." (2:55)
Musa’nın
kavmi, ineği ilah edinmekle doğru yoldan sapmıştır. Allah, Musa aracılığı ile
onlardan kendilerini bu hatalarından arındırmak için bir ineği kurban
etmelerini istemiş, ancak onlar kurban etmemek için sayısız bahane
üretmişlerdir (Bakınız 2:67-71).
Musa
onlar için yazılmış kutsal topraklara girmelerini istediğinde, kavmi yine
bahaneler üretmiş ve Musa’ya şöyle demiştir:
“…sen ve Rabbin gidin savaşın; biz burada oturacağız.” (5:24)
Musa’nın
halkı onun karşısında bu tavrı ve davranışı benimseyince Musa şöyle demek
zorunda kalmıştır:
“Ey kavmim! Benim, Allah’ın size gönderdiği elçisi olduğumu
bildiğiniz halde niçin beni incitiyorsunuz?” (61:5)
Ve
Musa Allah’tan şunu dilemiştir:
“Rabbim! Ben kendimden ve kardeşimden başkasına hâkim
olamıyorum; bizimle, bu yoldan çıkmış toplumun arasını ayır.” (5:25)
İsrailoğulları hakkında anlatılan bu kıssalar
sonucunda Kuran’da geçen “Siz de Musa'ya eziyet edenler gibi olmayın.” ifadesinin
ne anlama geldiğini öğrenmekteyiz.
Kuran’ı okuyan kişi
görecektir ki Kuran akıllarda hiçbir bulanıklık bırakmadan Musa’nın kavminin
Musa’ya uyguladığı eziyeti anlatmaktadır. Böylece 33:69 ayetinde geçen ifade
yine Kuran’ın içinde açıklanmıştır.
Ne var ki, geleneksel kitaplar bu açıklamalardan tatmin olmamış, Kuran’da verilen bilgiler yerine aşağıdaki hikâyeyi açıklama olarak almışlardır. Kuran’da yer almayan bu açıklama okunurken unutulmamalıdır ki Allah, 6:104’te olduğu gibi, elçisine Kuran’ın tefsirinin yine Kuran ile yapılacağını hatırlatmıştır.
Ne var ki, geleneksel kitaplar bu açıklamalardan tatmin olmamış, Kuran’da verilen bilgiler yerine aşağıdaki hikâyeyi açıklama olarak almışlardır. Kuran’da yer almayan bu açıklama okunurken unutulmamalıdır ki Allah, 6:104’te olduğu gibi, elçisine Kuran’ın tefsirinin yine Kuran ile yapılacağını hatırlatmıştır.
Şimdi
geleneksel kitapların Kuran’dan farklı olarak ortaya koydukları açıklamalarına
bakalım. Geleneksel din savunucularının büyük saygı duydukları Sahih Buhari’de
geçen şu hadisi inceleyelim:
Bana
İshak bin İbrahim’in anlattığına göre, Ruh bin Ubey bize Avf’tan şunu
bildirmiştir, ki o da El Hasan, Muhammed ve Hilas tarafından
bilgilendirilmiştir, ki onlar da Ebu Hureyre’nin rivayetine dayanmaktadırlar.
Rivayete göre Allah’ın elçisi şöyle demiştir:
“Musa
çekingen bir insandı ve çekingenliği yüzünden vücudunun tamamını örterdi.
İsrailoğullarından bir kişi onu şöyle diyerek incitti: ‘O derisindeki bir kusur
nedeniyle vücudunu örtüyor. Ya cüzzam ya da sıkrotum fıtığı ya da başka bir
kusuru var.’ Allah, Musa’yı onların attıkları bu iftiradan temizlemek
istiyordu. Bu yüzden Musa’nın başına şöyle bir olay geldi. Bir gün Musa
inzivada iken duş almak için giysilerini çıkarıp bir taşın üzerine koymuştu.
Duşu bitirince elbiselerini almak için taşa yöneldi ancak taş Musa’nın
giysilerini alıp oradan kaçmaya başladı. Musa asasını aldı, ‘Ey taş,
giysilerimi ver!’ diyerek taşı kovalamaya başladı. Bir grup İsrailoğluna
rastlayıncaya kadar taşı kovaladı. İsrailoğulları Musa’yı çıplak gördüler ve
onun Allah’ın yarattığı en güzel varlık olduğunu anladılar. Böylece Allah,
Musa’yı onların iftiralarından temizledi. Taş orada durdu, Musa giysilerini
alıp giydi ve taşa asası ile vurmaya başladı. Taş hâlâ bu vuruşun bazı izlerini
taşır. Üç, dört ya da beş izdir bu. İşte Allah’ın ‘Ey iman edenler! Siz de
Musa'ya eziyet edenler gibi olmayın. Nihayet Allah onu, dedikleri şeyden temize
çıkardı. O, Allah yanında itibarı olan birisiydi.’ ayetinde kastettiği budur.”
(Sahih Buhari, 4. Cilt, 616. Hadis)
Okurlardan,
Allah’ın elçisi olan Musa Peygamber’in kavminin önünde aşağılandığını iddia
eden bu hadis ile Kuran’da geçen açıklamaları karşılaştırmalarını rica
ediyorum.
*Dini konuları Kuran
dışı kaynaklarla açıklamaya çalışan bu insanlar, uydurma hikâyelerini gerçek
gibi sunmak için inananların Allah’ın elçisi olan Hz. Muhammed’e duydukları
derin sevgi ve saygıyı istismar etmektedirler.
*İşin gerçeği, peygambere saygı, kim tarafından ve hangi amaçla sözlendiği belli olmayan bu gibi rivayetlere inanmayı değil onları reddetmeyi gerektirir.
*İşin gerçeği, peygambere saygı, kim tarafından ve hangi amaçla sözlendiği belli olmayan bu gibi rivayetlere inanmayı değil onları reddetmeyi gerektirir.
*Kuran, bize
peygamberin dinî konuları yine ve sadece Kuran’la açıklayacağını söylemesine
rağmen biz peygamberimizin İslam dinini hadislerle açıkladığına nasıl
inanabiliriz?
Kuran’ın
anlamını içtenlikle kavramaya çalışan kişiler göreceklerdir ki Kuran ayetleri
kendi kendilerini açıklar ve dışarıdan gelecek hiçbir kaynağa ihtiyaç duymaz.
Günümüzde
Kuran tercümesi yapan birçok kişi, geleneksel görüşlerden etkilenmelerine
rağmen, Kuran’ın kendi kendisini açıkladığını kabul etmektedirler. Ünlü İslam bilgini
Abdullah Yusuf Ali, meşhur “Kuran Tercümesi ve Açıklaması”nın giriş bölümünün
sonunda şöyle demektedir:
“Kuran’ın kendisinin en iyi açıklaması
olduğu söylenir. Kuran çalışmamız sırasında bunun ne denli doğru olduğunu
gördük. Kuran ayetleri dikkatli bir şekilde karşılaştırmalı okunduğunda
zorlukların çoğu ortadan kalkmaktadır. Benim referanslar arasında sıraladığım
gibi iyi bir dizin kullanılırsa görülecektir ki Kuran’ın bir bölümü diğerini
aydınlatmaktadır.”
Kutsal Kuran, Kuran Tercümesi ve
Açıklaması, A. Yusuf Ali, sayfa xi.
Bir
başka ünlü Kuran çevirmeni Muhammed Esed de Kuran’ın kendisini tefsir ettiğini
tercümesinin önsözünde şu şekilde anlatıyor:
“Kuran
bireysel emir ve öğütler içeren bir derleme olarak görülmemelidir. O eksiksiz
bir bütündür. Şöyle ki; her ayet ve her cümlenin diğer ayet ve cümlelerle yakın
alakası vardır ve bütün bu ayet ve cümleler birbirlerini açıklar ve ayrıntılı
kılar. Sonuç olarak, Kuran’ı anlayabilmek için Kuran’da yer alan her ifadenin
başka bölümlerde nasıl geçtiğine bakmalı, Kuran’da geçen konuları sık sık
yapılacak Kuran içi göndermelerle açıklamaya çalışmalı, Kuran’ın temel mantığı
ve temel inançları ışığında ayetleri yorumlamalıyız. Bu kural uygulandığı
takdirde göreceğiz ki Muhammed Abduh’un da dediği gibi, Kuran kendisinin en iyi
açıklayıcısıdır.”
Kuran Mesajı, Muhammed Esed, sayfa
vii.
Bir
insan Kuran’a kutsal mesajı, yol göstericiyi anlamak için yaklaşmalıdır ve bunu
yaparken aklını her türlü önyargıdan temizlemelidir. Eğer bunu yaparsa Kuran’ın
mesajını anlayacaktır. Böylece o kişi görecektir ki Kuran aslında yalın, açık,
kendisini açıklayan ve var olmak için hiçbir geleneğe ihtiyaç duymayan bir
kitaptır.
http://www.kurandakidin.com/
Son Güncelleme: 5 Kasım 2017 / İZMİR
T.C. / M. Kemal Adal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder