(DİNİ
ANLAMADA)
KURAN YETER
Mİ?
Kashif
Ahmed Shehzada
Çeviren:
Afşin Bilgili
Redaktör:
Mecid Demir
KURAN’IN DİNİ ANLAMADA YETERLİ OLDUĞU GÖRÜŞÜNE KARŞI
GETİRİLEN İTİRAZLARIN İNCELENMESİ - 1
A. Yanlış İddia 1: Peygamberin her söylediği vahiydir. 53. Sure’nin 3. ve 4. ayetleri der ki, peygamber arzusuna göre konuşmaz; söyledikleri vahiy edilenden başkası değildir. Bu yüzden peygamberin hayatı boyunca söylediği her söz ve yaptığı her şey Allah’tan gelen vahiydir.
Düzeltme 1
(ÖN
BİLGİ: Bu yazıdaki “vahiy” den kasıt: Allah’ın, Bir Resul / Elçi melek (Cebrail) gönderip de kendi izniyle
dilediğini korumalı olarak, o toplumun diliyle konuşan ve o toplum içinde
seçilmiş resulünün / elçisinin –Peygamberlerinin-
kalbine indirdiği / vahyettiği (Risalet /
elçilik - peygamberlik ile) vahiydir. MKA Bakınız: Kur’an ve Vahiy:
Kuran,
peygamberin gün içindeki olağan konuşmaları ile “vahiy” olarak ona indirilenler
arasında net bir ayrım yapmıştır. Kuran’a
göre, peygamberin günlük hayatta söyledikleri değil, sadece “Kuran” Allah’tan gelen
vahiydir. Aşağıdaki Kuran ayetleri bunu kanıtlıyor:
a) Tevbe Suresi’nde peygamber, Allah
yolunda canlarıyla ve mallarıyla mücadele konusunda gönülsüz davranan
münafıklar (ikiyüzlüler) hakkında uyarılmaktadır:
“Allah seni affetsin; neden onlara izin verdin de
beklemedin ki, doğru söyleyenler sana açık-seçik belli olsun da yalancıları
bilesin.” (9:43)
Yukarıdaki ayette peygamber, yalancılar ile doğru
sözlü olanlar birbirinden ayırt edilene kadar beklemeyip, savaşta inananlarla
olmak istemeyenlere izin verdiği için eleştirilmektedir. Eğer peygamberin her söylediği ve
yaptığı Allah’ın vahyi olsaydı peygamberin ikiyüzlülere savaşmamaları için izin
vermesi Kuran’da eleştirilir miydi?
Bu ayet göstermektedir ki peygamberin söylediği her söz ve yaptığı her eylem vahye dayanmaz.
Bu ayet göstermektedir ki peygamberin söylediği her söz ve yaptığı her eylem vahye dayanmaz.
b)Araf Suresinde peygamber yeni bir vahiy ile gelmediği zaman, inanmayanların ona
şu şekilde eleştiride bulunduğunu görüyoruz:
“Onlara bir ayet getirmediğinde, ‘Onu da şuradan buradan
derleseydin ya!’ diye konuşurlar.” (7:203)
Bu ayet açıkça gösteriyor ki peygamberin sıradan
konuşmaları ilahi değildir. Eğer peygamberin her söylediği Allah’tan bir vahiy olsaydı, Allah “Onlara
bir ayet getirmediğinde…” demezdi. Peygamberin ağzından çıkan her söz
Allah’tan bir vahiy olsaydı, inanmayanlar, peygamberin günlük hayatta ağzından
çıkanlar ile Allah’tan gelen vahyi birbirinden ayırt edemezlerdi ve yeni bir
ayet getirmediği için peygamberi eleştiremezlerdi. Yukarıdaki ayet gösteriyor ki peygamber insanlara
vahiy olarak sadece Kuran ayetlerini getirmektedir. Ayetin devamı bu gerçeği
daha da açık kılıyor.
“De ki: ‘Ben sadece Rabbimden bana vahiy edilene uyuyorum.
Bu, Rabbinizden gelen gönül gözleridir, doğruya kılavuzdur, iman eden bir
toplum için rahmettir. Kuran okunduğu zaman onu dinleyin ve susun ki, size
rahmet edilsin.’” (7:203-204)
c) Tahrim Suresi’nde peygamber Allah’ın helal kıldığı bir şeyi kendisine haram
kılıyor:
“Ey peygamber, eşlerinin hoşnutluğunu isteyerek, Allah’ın sana
helal kıldıklarını niçin haram kılıyorsun? Allah çok bağışlayandır, çok
esirgeyendir.”
(66:1)
Yukarıdaki ayet de peygamberin her söylediğinin ve
her yaptığının vahiy olmadığını göstermektedir. Peygamber
kendi aldığı kararlarla da hareket etmiştir. Aksi takdirde peygamber, Allah’ın
izin verdiğini kendisine yasaklayamazdı ve Allah da peygamberini helal kılınan
bir şeyi kendisine yasakladığı için uyarmazdı.
d) Bakara Suresi’nde, peygambere gelen vahye dikkat çekilirken, inanmayanlara
Kuran’daki surelere benzer bir sure getirmeleri konusunda meydan okunmaktadır:
“Eğer kulumuza indirdiklerimizden herhangi bir şüpheye
düşüyorsanız, haydi onun benzeri bir sure getirin, eğer iddianızda doğru iseniz
Allah dışındaki şahitlerinizi (yardımcılarınızı) de çağırın.” (2:23)
Yukarıdaki
ayette yer alan meydan okumada, inanmayanlardan, peygambere indirilene benzer
bir sure getirmeleri isteniyor. Biliyoruz ki sure, Kuran’daki parçaların
adıdır. Mezhepler tarafından Allah’ın vahyi olarak nitelendirilen hadis
kitapları ve diğer geleneksel kaynaklar surelerden oluşmaz. O halde Allah’ın, peygambere indirilenden kastı sadece Kuran’dır.
e) Maide Suresi’nde inananlara canlarını sıkacak konularda soru sormamaları
önerilmektedir. Zira sorulara verilecek cevaplar, beraberlerinde yeni dinî
yükümlülükler getirebilir. Ancak bu soruları Kuran indirilirken sorarlarsa,
Kuran onların sorularına cevap verecektir:
Eğer peygamberin her söylediği vahiy olsaydı,
inananlar dinle ilgili sorularının cevaplarını Kuran’da aramak zorunda
kalmazlardı. Yalnızca Kuran indirilirken değil her ne zaman peygambere bir soru
sorsalar ilahi bir karşılık alabilirlerdi. İnananlardan, sorularının
cevaplarını Kuran’da aramalarının istenmesi gösteriyor ki peygamberin her
söylediği bir vahye dayanmaz.
f) Tevbe Suresi’nde ikiyüzlüler Kuran’da indirilen her mesajdan korkan kişiler
olarak gösterilir:
“İkiyüzlüler, kalplerinde olanı kendilerine haber verecek bir
surenin tepelerine inmesinden çekinir dururlar. De ki: ‘Siz alay edin! Allah, o
çekinip durduklarınızı ortaya çıkaracaktır.’” (9:64)
Peygamberin Kuran dışında kalan sıradan
konuşmaları ikiyüzlülerin sakladıklarını ortaya çıkarmaz ve onları
korkutmazken, Kuran’daki mesaj, ilahi mesaj olduğu için içlerindekini yüzlerine
vurabilmekte ve onları korkutmaktadır.
Başka bir ayette ise inananların
Kuran’ın mesajını almak için sabırsızlandıkları anlatılmaktadır:
“İman edenler derler ki: ‘Bir sure indirilseydi olmaz mıydı?’
Fakat hükmü kesinleşmiş bir sure indirilip de içinde savaş da anılınca,
kalplerinde hastalık olanların, ölüm baygınlığına tutulmuş bir bakışla sana
baktıklarını görürsün. Onlara uygun olan da odur.” (47:20)
Eğer peygamberin hayatı boyunca her söylediği
“vahiy” idiyse, inananlar neden peygamberin Kuran dışındaki sözleriyle tatmin
olmadılar? İnananların, Kuran’daki surelerin vahiy edilmesini sabırsızlıkla
beklemeleri, sadece Kuran’ın Allah’ın vahyi olduğunu göstermiyor mu?
g) Hud Suresi’nde Allah’ın tek vahyinin Kuran olduğu belirtiliyor:
“Belki de sen; onlar, ‘O’na bir hazine indirilseydi, yahut
beraberinde bir melek gelseydi ya!’ diyorlar diye göğsün sıkışıp daralarak,
sana vahiy edilmekte olanın bir kısmını terk etmeye kalkarsın. Gerçek olan şu
ki, sen sadece bir uyarıcısın. Allah ise her şey üzerinde bir Vekîl'dir. Yoksa,
‘Onu kendisi uydurdu’ mu diyorlar! De ki: ‘Öyleyse hadi, onun benzeri, uydurma
on sure de siz getirin; eğer doğru sözlüler iseniz, Allah’tan başka
çağırabildiklerinizi de çağırın.’” (11:12-13)
Yukarıdaki ayette geçen “sana vahiy edilmekte
olan” ifadesi peygambere indirilen vahyin tamamına karşılık gelmektedir.
Burada geçen vahiy Kuran’dır. Zira peygamberin getirdiği mesajı yalanlayanlara meydan okuyan Allah,
onlardan Kuran’daki sureleri taklit etmelerini istemektedir. Allah,
inanmayanlara meydan okurken onlardan, başka bir kitap ya da sözü taklit
etmelerini istememektedir. Eğer
peygamberin Kuran dışındaki sözleri de vahiy olsaydı, o zaman meydan okumada
inanmayanlardan sadece Kuran surelerini taklit etmeleri istenmeyecekti.
Yukarıdaki
ayetler açıkça göstermektedir ki Allah tarafından indirilen, vahiy edilen tek
kaynak Kuran’dır.
Şimdi Necm Suresi’nin ilk dört
ayetine bakalım:
“Battığı zaman yıldıza and olsun. Ki
arkadaşınız ne saptı ne de azdı. O arzusuna göre de konuşmuyor. İndirilmiş bir
vahiyden başkası değildir o.” (53:1-4)
Yukarıdaki ayetlerde geçen “vahiy” nedir?
Peygamberin her sarf ettiği sözcük vahiy midir? Şu ana kadar üzerinde
durduğumuz ayetler peygamberin ağzından çıkan her sözün vahiy olmadığını bize
gösterdi. Peki o zaman vahiy nedir? Vahyin ne olduğunu anlamak için Şura Suresi’ne
bakalım:
“İşte böyle! Biz sana Arapça bir Kuran vahiy ettik ki, ülke ve
medeniyetlerin anasını ve çevresindekileri uyarasın. Ve toplanma günü konusunda
da uyarıda bulunasın. Hiç kuşku yok o günde. Bir bölük cennettedir, bir bölük
ateşte.” (42:7)
Allah
bu ayette, peygambere vahiy edilenin Arapça bir Kuran olduğunu söylüyor.
Peygamberin Kuran’da yer alan bir ifadesi de bunu destekliyor:
“Bu Kuran bana vahiy olundu ki, onunla sizi ve ulaştığı herkesi
uyarayım.” (6:19)
h) Allah, peygamberden Kuran’da değinilmeyen işler hakkında diğer inananlara
danışmasını istemektedir. Eğer peygamberin her söylediği ve yaptığı vahye
dayansaydı Allah peygamberinden inananlara danışmasını ister miydi?
“Yapılacak
işler hakkında onlara danış. Kararını verdiğin zaman da artık Allah’a dayanıp
güven. Çünkü Allah, kendisine dayanıp güvenenleri sever.” (3:159)
Tüm bu
kanıtlar açıkça göstermektedir ki peygamberin günlük hayattaki konuşmaları
vahiy değildir. Allah tarafından peygamberimize indirilen tek mesaj Kuran’dır.
http://www.kurandakidin.com/
DİP NOT:
Son Güncelleme: 2 Kasım 2017 / İZMİR
T.C. / M. Kemal Adal
HADİSLERİ NEDEN UYDURDULAR.
YanıtlaSilHazırlayan: Yusuf YAMAN
Kur’an Allah’ın bilgisini taşıyan insanın yaşam yasasıdır.
Hadisler ise insanın bilgisini taşıyan yaşamla ilgili bilgilerdir. Gerçek yaşamı tam olarak bildirmeleri mümkün değildir. Çünkü bizi yaratan bizi bizden iyi bilir. Çünkü O, yaratan ve yaşatandır.
Gerçek yaşam yasası Kuran’dır. Çünkü, yüce Rabbimiz biz insanları ona göre yaratmıştır. İnsandaki Ego insanı Allah yolundan saptıracak özelliktedir. Bu sebeple insanın yaşam programı insan genlerine işlenmiştir.
Bu yaşam programının şifrelerinin çözülüp uygulanması için de Peygamberler vasıtası ile Kutsal kitaplar indirilmiştir. En son, en geniş açıklayıcı ve en çok bilgi taşıyan da Kuran’ı Kerimdir. Kuran’ın okunup manasının anlaşılması gerekir. Manasını bilinmeden okunan Kuran, insanı Ruhsal olarak etkilemez. Allah, Kuran’ın okunup anlaşılması ve bildirilenlerin uygulanmasını ister.
Hz. Muhammed (sav) e Kuran indirildiğinde buna inanmayanlar, Muhammed onu uyduruyor diyorlardı. Bunun üzerine Hud Suresi 13. Yunus Suresi:38 ve Hac Suresi 51. Bakara Suresi 23, 24 ve 79, Ayetleri indirildi.
HUD:13-Yoksa "O'nu uydurdu" mu diyorlar? De ki: "Öyleyse siz de onun benzeri on uydurulmuş sûre getirin; eğer doğru iseniz Allah'tan başka, çağırabildiklerinizi de (yardıma) çağırın (da bunu yapın)!"
YUNUS:38- Yoksa “onu uydurdu” mu diyorlar. De ki: “Eğer doğru iseniz, haydı onun benzeri bir sure getirin ve Allah’tan başka çağıra bildiklerinizi de çağırın.
HAC:51-Ayetlerimizi etkisiz bırakmak için çalışanlara gelince, onlar da cehennemin adamlarıdır.
BAKARA:23- Eğer kulumuz Muhammed’e indirdiğimizden şüphe içinde iseniz, haydı onun gibi bir sure getirin. Allah’tan başka bütün şahit ve yardımcılarınızı da çağırın. Eğer doğru iseniz bunu yapın.
BAKARA:24- Yok eğer yapamadıysanız ki, asla yapamayacaksınız. O halde yakıtı insanlar ve taşlar olan, inkârcılar için hazırlanmış ateşten sakının.
BAKARA:79-Vay haline o kimselerin ki, Kitabı elleriyle yazıp az bir paraya satmak için “Bu Allah katındandır” derler. Ellerinin yazdıklarından ötürü vay haline onların! Kazandıklarından ötürü vay haline onların!
Bu ayetler nedeniyle peygamber karşıtı inkârcılar, Kuran’ın benzerini uydurmaya başladılar. Peygamber sağlığında buna müsaade etmedi.
Allah’a ve Peygambere inanalar, itaat edenler ve ahirete inananlar Kuran’ı rehber edindiler. Ancak dünya menfaatini ve iktidar olmayı tasarlayanlar, sonradan, Peygamberin ölümü ile gene ayrılıklara sebep oldular.
Bu kez çoğu Müslüman Kuran’ı bırakıp bir grup, Hadis, sünnet, icma, ilmihal gibi bilgilerini üretmeye başladılar. Bu gurup Kuran’ı devredişi bırakarak Hadisleri Kuran’a eş koşmaya başladılar.