CAN KARDEŞİM, GÖNÜL DOSTUM, 1965 KHO. DEVREMİZİN
YÜZ AKLARINDAN, SEVGİLİ AHMET AKYOL’UN, “BÜYÜK RESMİN TAMAMINI GÖSTEREN” VE
HEPİMİZİN DUYGULARINA TERCÜMAN OLAN BU HÜZÜNLÜ BAYRAM YAZISINI, “ALLAH’TAN
BAŞKA HİÇ KİMSENİN VE HİÇBİR GÜCÜN, GÖNÜLLERDE OLANI SİLEMEYECEĞİ İNANCIMI
VURGULAYARAK”, DİKKAT VE DEĞERLENDİRMENİZE
SUNARIM.
M. KEMAL ADAL
BİR BAYRAM YAZISI
Ahmet Akyol
12 Eylül 2016
GEÇMİŞİ SİLİNENLERDENİM
İstanbul, Ortaköy’ de, tamamı ahşap ve iki katlı cumbalı evlerle dolu Cudiefendi
Sokak’ ta, eski bir Osmanlı evinin başodasında doğmuşum.
Bu ev yıkıldı;
yerine 5 katlı bir beton yığını dikildi. Bina, Boğaziçi Köprüsü’ nden geçerken
görünüyor ama ben o çirkin yapıyı görmemek için diğer tarafa bakıyorum.
Okula, babamın görev yerine yakınlığından dolayı, İstanbul, Kartal,
Soğanlıköy İlkokulu’ nda başladım. “Türk’üm, Doğruyum, Çalışkanım” diye
başlayan andımızı ilk kez burada Türk Bayrağı’nın önünde söylemeyi öğrendim.
Tüm dünyada
örnekleri olmasına rağmen, nedense bu ant birkaç sene önce kaldırıldı.
Öğretmenimiz Malike DÖNMEZ idi. İlkokul birinci sınıfta bize ATATÜRK’ ü
ve yaptıklarını, bu ülkeyi nasıl kazandırdığını, anlatırdı. ATATÜRK’ ün
naaşının 10 Kasım 1953 günü Etnografya Müzesi’ nden Anıtkabir’ e nakledilişi,
radyodan canlı yayınlanmış, Malike öğretmenim sınıfa getirdiği küçük bir radyoda
yayını bize yaşlı gözlerle dinletmişti.
Malike öğretmenim
vefat etti, Allah rahmet eylesin, okulumuz da yıkıldı, artık yok.
İlkokul 3 ncü sınıfa Erzincan’ da İnönü İlkokulu’ nda başladım. Okul,
Trabzon Caddesi kenarında, Orduevi’ nin karşısındaydı. Okul, kerpiçten çok eski
bir binaydı. Hemen yanında da Kurtuluş İlkokulu vardı.
Trabzon Caddesi’ nin adı değişti, İnönü İlkokulu da tamamen yıkıldı.
Tabi Kurtuluş İlkokulu da…
Muhabere Astsubayı olan babam, göreve gönderildiği Güneydoğu’ da çok
genç yaşta vefat etti; biz, annem ve üç kardeş, Ortaköy’ e anneanneme sığındık.
Ortaokula Boğaz kıyısındaki Gaziosmanpaşa Ortaokulu’ nda başladım. Eski
bir saray olan okulun duvarları ve tavanı manda derisiyle kaplıydı; o kadar
güzel resimlerle süslüydü ki, bakmaya doyamazdım. Bu okulda Orta 1 ve Orta 2’
yi okudum.
Gaziosmanpaşa
Ortaokulu, yıllar sonra, 13 Temmuz 2002’de tamamen yandı. Yangın sigortadan
çıkmış (!) Bahçesi uzun süre otopark olarak kullanıldı, şimdilerde galiba otel
olacakmış!
1959 yılında, o yıl açılan Selimiye Askeri Orta Okulu’na gittim; 1960
yılında 3 ncü sınıftan mezun oldum. Okulun ilk mezunlarındanım. Anadolu’ nun
dört bir yanından gelen, maddî durumları okumaya pek elverişli olmayan
ailelerin çocukları için bu okul, yeni bir hayata umutla atılmanın ilk
adımıydı. Askerliği bu okulda iyice benimsedim. Küçük yaşta yatılı okuduğum
için, aileme bağlılığım arttı.
Amirlere itaati, büyüklere saygıyı, selâm
vermeyi, öğretmen gelirken kenara çekilip saygıyla yol vermeyi, büyüklerin
yanında yüksek sesle konuşulmaması gerektiğini, ATATÜRK, vatan- millet ve
bayrak sevgisini o küçücük yaşımda zihnime kazıdım; benim için yaşam biçimi
oldu.
Bu okul, birkaç
sene sonra tamamen kapatıldı. Neden açıldı, neden kapatıldı, hâlâ anlayabilmiş
değilim!
1960 yılında Selimiye Askeri Ortaokulu’ ndan mezun olunca, Bursa
Işıklar Askeri Lisesi’ ne gönderildim. Okuldan mezun olanlar Kuleli, Erzincan
ve Bursa askerî liselerinden birine gönderiliyordu, benim şansıma da Bursa
çıkmış. Işıklar Askeri Lisesi tarihî bir okuldu, muhteşemdi. 1961 yılında bu
okulun birinci sınıfından mezun oldum. Mezuniyet töreninden önce bizi askeri
kampa götürdüler. Spor, küçük çaplı ve basit askerî eğitimler yaptık. Yaklaşık
bir ay kadar süren kampın sonunda, bir meydanda toplandık. Okul komutanımız çok
duygusal bir konuşma yaptı. Sonra hep bir ağızdan “Ey Vatan Gözyaşların Dinsin,
Yetiştik Biz” diye bir marş söyledik, hepimiz ağlıyorduk. Neden diyeceksiniz, okulumuz
kapanmıştı da ondan! O zamanlar (Yıl: 1961, askerî darbenin en güçlü
olduğu yıllar) aramızda bir söylence dolaşıyordu, “Bursa’ da askerî okul
istenmiyormuş” diye!
Işıklar Askeri
Lisesi, 1961 yılında kapandıktan uzun yıllar sonra “Işıklar Askerî Hava Lisesi”
olarak yeniden açıldı ama 2016 yılındaki o uğursuz prematüre darbe girişimi görünümlü
terör eylemini müteakip tamamen kapatıldı. Demek, okul yani o muhteşem
tarihî taş bina suçluymuş(!)
1961 yılında Bursa Işıklar Askeri Lisesi öğrencileri ikiye ayrıldı;
öğrencilerin yarısı İstanbul’ da Kuleli Askeri Lisesi’ ne, diğer yarısı da
Erzincan Askeri Lisesi’ ne gönderildi.
Ben de Kuleli Askeri Lisesi ne gidenler arasındaydım.
Lise2 ve Lise 3’ ü Kuleli Askerî Lisesi’ nde okudum. Bu okuldan 1963
yılında mezun oldum. Cumhurbaşkanları, Başbakanlar, Genelkurmay Başkanları,
Kuvvet Komutanları, sanatçılar, bilim adamları yetiştiren bu okulda okumaktan
ve “Kuleli Mezunu” olmaktan gurur duyuyorum. Lise öğrencisiyken, sırtımda
Kuleli Askeri Lisesi formasıyla, Dolmabahçe stadyumunda yapılan atletizm
yarışmalarında yer almanın verdiği heyecan ve hazzı hâlâ hissederim. O
stadyumda Cahit ÖNEL, Muharrem DALKILIÇ, Gürkan ÇEVİK ile aynı havayı teneffüs
etmenin ne olduğunu, bilenler bilir. Sevgili Ekrem ANAR ile beraber yarıştığımız
son koşuyu hâlâ zevkle hatırlarım.
Kuleli Askeri Lisesi denince aklıma ilk gelen hatıralardan biri de,
diploma töreniyle ilgili. O gün, diplomaları ailelerimizin ve komutanlarımızın
huzurunda alacaktık. Son Sınıf Subayı, bize hitaben bir konuşma yaptı ve
konuşmaya aynen şöyle başladı:
Benim hayatımda
çok derin izler bırakan, Kuruluşu uzun yıllar öncesine giden, her taşından
tarih fışkıran bu okul, kısa bir süre önce, okula sınav soruları çalınarak bazı
öğrenciler yerleştirildiği için, tamamen kapatıldı. Yani, sınav sorularını
çalarak okula yandaşlarını sokanlar değil de tarihî okul suçlu bulundu! O taş
duvarlar, o tarihî bina yani… Gözden kaçmasın, bu okulda yandaş olunmamış,
okula yandaşlar sokulmuş! Bazı öğrenciler, daha askerî liselere girmeden önce
millî değerlere ters ve düşman olan farklı bir ideoloji ve doktrinle
donatılarak okula yerleştirilmiş.
Kuleli Askeri Lisesi’ nden Ankara’ da Kara Harp Okulu’ na gittim.
Mekteb-i Harbiye’ yi izaha ne gerek var?
Mekteb-i Harbiye işte!
Bakın ne diyor bu okulun marşı:
Tufanları gösteren, tarihlerin yâdıyız,
Kanla, irfanla kurduk biz bu Cumhuriyeti,
Cehennemler kudursa, ölmez nigâhbanıyız.”
(nigâhban= bekçi)
Mezunu olmakla
onur duyduğum bu okul da kısa bir süre önce kapatıldı!
Okuduğum ve mezun olduğum tüm askerî
okulların kapatılması, bende çok derin yaralar açtı. Askerî okullar olmasaydı,
ben okuyamazdım, ya da istediğim okullarda okuyamazdım. Okullarımın kapatılması
benim tüm aidiyet duygumu yok etti.
Köklerim kesildi, geçmişim silindi, köksüz
devşirmelere döndüm.
Bilerek ya da bilmeyerek, ordunun ve de
özellikle subayların itibarlarının zedelenmesi, ağrıma gidiyor; içimdeki acı
azalacağına giderek artıyor.
Görev yaptığım yerlere gelince…
İlk görev yerim, Erzurum’ da 490 Sahra Roket Taburu’ ydu. Tam mevcutlu
muhteşem bir taburdu, bir
süre sonra bu tabur lağvedildi.
Güney illerimizden birindeki bir Mekanize Tugay’ ın Topçu Alayı’ na
tayin edildim. Bu tugay,
bir süre sonra Zırhlı Tugay’a dönüştü, Topçu Alayı kaldırıldı, yeni bir teşkilâtlanmaya
gidildi.
Sınavları kazanarak Kara Harp Akademisi’ ne girdim. Bu akademiye girmek
de zordur, okumak da, okulu bitirmek de… Mezun oldum, Kurmay oldum. Ne var ki, bu okul da kısa bir süre
önce kapatıldı, İNANAMADIM, HALEN DE İNANAMIYORUM!
Trakya’ ya bir birliğe Tabur Komutanı olarak gittim; görevimi tamamladıktan sonra
ayrıldığım birliğim komple lağvedildi. (Aklımdayken sorayım: Kore
Savaşı’ nın sancağı madalyalı kahraman 241 nci Piyade Alayı nerede acaba?)
Silâhlı Kuvvetler Akademisi’ ne gittim, kısa bir süre önce o da
kapatıldı.
Hani insan kendini bir yere ait hisseder
ya! Ben artık bu aidiyet duygusunu kaybettim, mutlu olmak içimden gelmiyor!
Kafamı kaldırıp etrafa bakınıyorum.
Bir ülkenin ulusal bayramlarının önemi ortadadır, bunu açıklamaya
kalkmak bile insana utanç veriyor.
Ne var ki, ulusal etkinlikler, (herhalde tesadüftür) her seferinde bir
bahaneyle erteleniyor.
Yıllar önce, Büyük Ortadoğu Projesi’ nin ne olduğunu anladığım an, “Eyvah” dedim, “ Amerika,
ne yapıp edip bizi Suriye’ ye sokacak!”
Büyüklerim, dostlarım, arkadaşlarım, tesadüfen de olsa bu satırlara göz
atanlar,
Yazacak çok şey var da, elim gitmiyor.
Kısaca şöyle diyelim:
Her esen rüzgârın bir melodisi vardır,
anlamak isteyen kulaklara çok önemli şeyler fısıldar. Ancak o melodinin ne
söylediğini anlamak için, öncelikle o sese kulak vermek gerekir.
Derler ki, melekler, mutluluğu insanın
içine saklamışlar; İçinizdeki o mutluluğu bulup çıkarmakta artık size kalmış!
Haklısınız, artık yazıyı bitirelim!
Doğru.
Bayram!
Ben bayram yazısından kaçıyorum, yazı beni
kovalıyor!
(Yazının İlk Yayım Tarihi: 12 Eylül 2016)
Sayın komutanım değerli yazınız için sizi tebrik ederim bende tabur komutanımız yarbay yalçın okdemir zamanında 74 - 75- 1976 şubat ayında orada askerdim o coğrafyayı zamanı ve arkadaşlarımı hiçunutamıyorum turhan babaoğlu 0/533/6150003 selamlarımla sağlıklı bir ömür dileğimle saygılarımla
YanıtlaSil