İŞTE ATATÜRK

İŞTE ATATÜRK
Allah Kuran’da: “Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır.” (17/İSRA/36) buyurmuştur. Atatürk de: “Türk Kuran'ın arkasında koşuyor; fakat onun ne dediğini anlamıyor, içinde neler var bilmiyor ve bilmeden tapınıyor. Benim maksadım; arkasında koştuğu kitapta neler olduğunu Türk anlasın” (Osman Ergin, Türk Maarif Tarihi 1-5, 1977 /A. Gürtaş, s. 41) demektedir.- "İŞTE ATATÜRK" PORTALINA GİRMEK İSTEDİĞİNİZDE YUKARIDAKİ RESMİ TIKLAYINIZ.

3 Eylül 2016 Cumartesi

TÜRKİYE'NİN SURİYE POLİTİKASI VAR MI?

Armağan KULOĞLU

03 Eylül 2016 Cumartesi 00:00

 Türkiye'nin bir Suriye politikası olup olmadığı anlaşılamamaktadır. Yok ise, bunu real politik çerçevesinde hemen belirlemesi, var ise revize etmesi, uygulanacak stratejileri, taktikleri ona göre şekillendirmesi ve uygulamaları da buna göre yapması gerekmektedir.


Suriye politikası nasıl olmalı?

Suriye, küresel güçlerin menfaat alanı içinde, Türkiye'ye güneyden gelecek her türlü tehdide açık, boş bırakıldığında, Hatay ve Sınır Aşan Sular gibi konulardan dolayı, doğrudan veya dolaylı tehdit oluşturma özelliğine sahip bir ülkedir.

Suriye'nin; toprak bütünlüğü içinde, ülkeyi kontrol etme kapasitesinde bir yönetime sahip, istikrarlı, fakat fazla güçlü olmayan, mümkün olduğu ölçüde iyi komşuluk ilişkileri içinde bir ülke konumunda olması tercih edilmelidir. Türkiye'nin Suriye politikasının da bunları sağlayan bir yapıda olması gerekmektedir.


Politikadaki tutarsızlık Türkiye'yi zora soktu

Arap Baharı Suriye'ye ulaştığında olayların akışı, Türkiye yönetimini değişik beklentiler içine sokmuştur. ABD'nin önderliğindeki koalisyonun içinde yer almış, muhalifler tarafından teşkil edilen Özgür Suriye Ordusu'nu destekleyerek, Esad yönetiminin kendi halkına karşı acımasız davranışlarını da dikkate alarak, yönetiminin devrilmesinde aşırı bir hevesle rol oynamaya çalışmıştır.

 Burada Türkiye'nin en büyük eksikliği, Suriye'nin mevcut yönetiminin Rusya ve İran için ne kadar önemli olduğunu anlayamaması, Batı'nın yönetimi devirmesinin sonucunda, BOP, Kürdistan ve Sünni kuşak dahil, nasıl bir yapı peşinde olacağını kavrayamaması, Afganistan ve Irak örneklerindeki kaosu dikkate alamamasıdır.

 Gelinen durumda, ÖSO etkili olamamış, çeşitli radikal gruplar türemiş, IŞİD ülkenin 1/3'ünü kontrol eder hale gelmiş, PKK'nın Suriye ayağı YPG kuzeyde rol ve yer kapmış, ABD'nin müttefiki olmuş, Türkiye de Rusya'yla bir süre kriz yaşadığından müdahale imkânı bulamamıştır.

 Böyle bir ortam içinde Türkiye, menfaatlerini korumak ve güvenliğini sağlamak maksadıyla, oluşan ortamı değerlendirerek Fırat Kalkanı harekâtını gerçekleştirmiştir.


Fırat Kalkanı harekâtının hedefi

 IŞİD'in, Türkiye'nin güvenliğini tehdit etmesi, YPG'nin Fırat'ın batısında kalmakta ısrarlı olması, Menbic-Azez istikametinde ilerleyerek kuzey koridorunu tamamlama niyetini açığa vurması, ilerleyişin Türkiye tarafından engellenmemesi için PKK'nın yurt içindeki eylemlerini artırması, Fırat Kalkanı operasyonunu gerekli kılmıştır.

Bu harekât için şartların dönemsel olarak uygun hale gelmesi de önemli bir faktördür. Bunlar, Rusya'yla ilişkilerin düzelmesiyle Suriye'ye geçişin imkan dahiline girmesi ve ABD'nin Fetullah Gülen'in iadesi için Türkiye tarafından baskı altına sokulmasıdır.

 Harekât, yeniden yapılandırılan ÖSO'yla birlikte, TSK tarafından önce Cerablus bölgesi, takiben Sacur çayına kadar olan saha, sonra batı ve El-Bab istikametinde geliştirilmiştir. Hedef, sınırdan itibaren Fırat'tan batıya doğru 90 km. genişliğinde, 40-45 km. derinliğindeki alanı kontrol altına almaktır.


Harekât süratle sonuçlandırılmalı

 Bu hedef askeridir. Siyasi hedefe ulaşmak için gereklidir. Süratle sonuçlandırılmayıp, 04 Eylül'deki (yarın) Obama görüşmesi beklenirse, YPG'nin doğuya çekilmesi ABD'nin inisiyatifine bırakılmış olur. Çekilmiş gibi gösterilir, varlığı devam eder.

 Harekâta, ABD'nin PYD itirazı hariç fazla tepki yoktur. İran bölgedeki etkinliğini Türkiye'yle paylaşmak istemediğinden, Rusya desteğini saklı tuttuğundan, Suriye muhatap alınmak istediğinden endişe açıklamaları yapmaktadır.

 Türkiye süratle harekâtı sonuçlandırmalı, Esad takıntısından kurtularak Suriye yönetimiyle diyaloğa girmelidir. ÖSO'nun amacının artık yönetim olmadığını belirtmeli, toprak bütünlüğünün yeniden tesisinin amaçlandığını açıklamalı, Suriye'deki tarafların yeni yönetimde yer bulmalarının yeterli olacağını söylemeli, Rusya ve İran'la iş birliği yapmalı, elde edeceği yeni statüyle arabulucu rol oynayarak Suriye'nin istikrara kavuşmasına yardımcı olmalıdır. Bu Türkiye'nin hem güvenliği, hem de prestiji açısından önemlidir.

http://www.yenicaggazetesi.com.tr/ sitesinden 03.09.2016 tarihinde yazdırılmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder