İNSANIN
KENDİSİNE VE ÇEVRESİNE KARŞI AHLAKİ SORUMLULUKLARI
1. İYİ VE ÖVÜLEN TUTUM VE DAVRANIŞLAR (SALİH AMELLER) - 13
AYRICA
BAKINIZ: III. B. 2.a. İNANANLAR (MÜMİNLER) VE ÖZELLİKLERİ
m) Sözünde Durmak ve Yeminini Yerine Getirmek
(1) Kavram olarak, Ahlak, İnsanın Kendisine ve Çevresine Karşı Ahlaki Sorumlulukları, İyi ve Öğülen Tutum ve Davranışlar, Sözünde Durmak ve Yeminini Yerine Getirmek
Yetimin malına yaklaşmayın. Ancak rüştüne erişinceye kadar, güzel bir yolla ilgilenebilirsiniz. Ahdinize vefalı olun çünkü verilen söz sorumluluk gerektirir. 17. sure (İSRÂ) 34. ayet (Resmi: 17/İniş:50/Alfabetik:46)
Antlaşma yaptığınızda, Allah'a verdiğiniz söze vefa gösterin. Bağlayıp
pekiştirdikten sonra yeminlerinizi bozmayın. Çünkü, kendinize Allah'ı kefil
yapmış durumdasınız. Allah, yaptıklarınızı biliyor. Yeminleri bozmada, ipliğini kuvvetle büktükten sonra
bozup parçalayan karı gibi olmayın. Bir topluluk ötekinden daha zengin
ve kalabalık çıktığı için yeminlerinizi aranızda
bir hile aracı yapıyorsunuz. Allah sizi bununla imtihan ediyor; ihtilafa
düştüğünüz şeyleri kıyamet günü size açık bir biçimde elbette gösterecektir. 16. sure (NAHL) 91-92. ayet (Resmi: 16/İniş:70/Alfabetik:75)
Yeminlerinizi
aranızda hile ve aldatma aracı yapmayın; aksi halde, ayak sağlam bastıktan sonra
kayar ve Allah yolundan alıkoyduğunuz için acıyı tadarsınız. Üstelik büyük bir
azaba da uğrarsınız. Allah'a verdiğiniz sözü basit
bir ücret karşılığı satmayın. Eğer bilirseniz, Allah katında olan, sizin
için daha hayırlıdır. 16. sure (NAHL) 94-95.
ayet (Resmi: 16/İniş:70/Alfabetik:75)
O
müminler, emanetlerine, ahitlerine saygı duyup sahip çıkanlardır. 23. sure (MÜ'MİNÛN) 8. ayet (Resmi: 23/İniş:74/Alfabetik:70)
Bunlar, kendilerindeki emanetlere ve ahitlerine sadık kalırlar.
70. sure (MEÂRİC) 32. ayet (Resmi: 70/İniş:79/Alfabetik:62)
Allah
sizi, dil sürçmesi sonucu lağv olarak yaptığınız yeminlerinizden sorumlu
tutmaz; ama O sizi kalplerinizin kazandığından hesaba çeker. Allah Gafûr'dur, çok affeder;
Halîm'dir, çok yumuşak davranır. 2. sure
(BAKARA) 225. ayet (Resmi: 2/İniş:92/Alfabetik:11)
Onlar verdikleri sözü tam bir biçimde yerine getirirler ve
kötülüğü salgın olan bir günden korkarlar. 76. sure (İNSÂN) 7. ayet (Resmi: 76/İniş:90/Alfabetik:43)
Müminler
ancak şu kimselerdir ki, Allah'a ve resulüne iman ederler; sonra hiçbir kuşkuya düşmezler
ve mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda didinirler. İşte
bunlardır, özü sözü birbirine uyanlar. 49. sure (HUCURÂT) 15. ayet (Resmi: 49/İniş:105/Alfabetik:37)
Ey
iman sahipleri! Yapmayacağınız şeyi neden söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyi
söylemeniz, Allah katında büyük bir günahtır. 61. sure
(SAFF) 2-3. ayet (Resmi: 61/İniş:108/Alfabetik:89)
Allah
sizi yeminlerinizdeki boş lakırdıdan ötürü hesaba çekmez, ama bilinçli olarak
gerçekleştirdiğiniz yeminlerden sizi sorumlu tutar. Böyle bir yeminin keffâreti,
ailenize yedirmekte olduğunuzun orta derecesinden on yoksulu doyurmak, yahut
onları giydirmek, yahut da özgürlüğünden yoksun kalmış bir benliği özgürlüğüne
kavuşturmaktır. Bunlara imkân bulamayan üç gün oruç tutar. Yemin ettiğinizde
yeminlerinizin keffâreti işte budur. Yeminlerinizi koruyun. Allah size
ayetlerini böyle açıklar ki şükredebilesiniz. 5. sure (MÂİDE) 89. ayet (Resmi: 5/İniş:110/Alfabetik:60)
Ey iman edenler!
Herhangi birinize ölüm gelip çattığında, vasiyet zamanı aranızdaki tanıklık
şöyle olsun: Kendinizden adalet sahibi iki kişi yahut yolculuk etmekte iken
ölüm musibeti başınıza geldiyse sizin dışınızdan iki kişi. Bunları namazdan
sonra alıkoyarsınız; kuşkulanırsanız şöyle yemin
ederler: "Vallahi, yakınlarımız
da olsa yeminimizi hiçbir ücret karşılığı satmayacağız, Allah'ın tanıklığını
saklamayacağız. Çünkü böyle yaparsak mutlaka günahkârlardan oluruz." Eğer
onların bir günah işledikleri kesinlikle anlaşılırsa o zaman, tercih edilmiş
olan bu ikisinin yerine bunların aleyhinde bulundukları taraftan iki kişi
geçerek şöyle yemin ederler: "Allah şahit olsun ki bizim tanıklığımız, onların
tanıklığından daha doğrudur. Biz hiçbir haksızlık yapmadık. Aksi halde mutlaka
zalimlerden olurduk." 5. sure
(MÂİDE) 106-107. ayet (Resmi: 5/İniş:110/Alfabetik:60)
(2) Yemin
(a) İyi / hayırlı bir işi yapmamak
ve kötü bir işi yapmak için yemin etmeyin (Allah'ı şahit etmeyin / şahitliğe
çağırmayın), çirkin söz söylemeyin, çok
yemin edene de uymayın
İyilik
etmenize, takvaya sarılmanıza, insanlar arasında barışı kurmanıza engel yapmak
üzere Allah'ı yeminlerinize siper haline
getirmeyin. Allah, her şeyi duyar, her şeyi bilir. 2. sure (BAKARA) 224. ayet (Resmi: 2/İniş:92/Alfabetik:11)
Allah
çirkin sözün açıklanmasını sevmez. Zulme uğratılan kişi müstesna. Allah Semî'dir, Alîm'dir. 4. sure (NİSA) 148. ayet (Resmi: 4/İniş:98/Alfabetik:82)
Şunların
hiçbirine eğilme, uyma: Çok yemin eden, bayağı/alçak, 68. sure (KALEM) 10. ayet (Resmi: 68/İniş:2/Alfabetik:51)
(b) Kur'an'da Üzerine yemin edilenler, şahit / tanık tutulanlar, şahitliğe / tanıklığa çağrılanlar
İş onların sandığı gibi değil! Yıldızların doğup batma, kayıp düşme noktalarına yemin ediyorum. 56. sure (VÂKIA) 75. ayet (Resmi: 56/İniş:46/Alfabetik:107)
Hayır, sandıkları gibi değil! Yemin
ederim gördüklerinize, Ve görmediklerinize! 69. sure (HÂKKA) 38-39. ayet (Resmi: 69/İniş:78/Alfabetik:34)
İş onların sandığı gibi değil! Doğuların
ve batıların Rabbine yemin olsun ki, biz gerçekten gücü yetenleriz; 70. sure (MEÂRİC) 40. ayet (Resmi: 70/İniş:79/Alfabetik:62)
Hayır, sandıkları gibi değil! Yemin
olsun Ay'a, 74. sure (MÜDDESSİR) 32. ayet
(Resmi: 74/İniş:4/Alfabetik:67)
Hayır, öyle
değil! Öyle değil! Kendisini ısrarla kınayan benliğe de
yemin ederim. 75. sure (KIYÂMET) 1-2.
ayet (Resmi: 75/İniş:31/Alfabetik:56)
Hayır, iş onların sandığı gibi değil! Yemin
olsun o sinip gizlenenlere, 81. sure
(TEKVÎR) 15. ayet (Resmi: 81/ İniş:7/Alfabetik:103)
İş, sandıkları gibi değil! Yemin
ederim akşamın kızıllığına, 84. sure
(İNŞIKAK) 16. ayet (Resmi: 84/İniş:83/ Alfabetik:44)
Yemin
ederim bu kente ki, iş onların sandığı gibi
değildir! 90. sure (BELED) 1. ayet
(Resmi: 90/İniş:35/ Alfabetik:12)
Yemin
olsun Güneş'e ve ışığının parladığı kuşluk vaktine, 91. sure (ŞEMS) 1. ayet (Resmi: 91/İniş:26/ Alfabetik:93)
(c) İnkârcıların yeminleri ve yemin ettiği durumlar
İman edenler derler ki: "Şunlar mıdır o tüm güçleriyle sizinle beraber olduklarına yemin edenler?" Bütün amelleri boşa çıkmıştır da hüsrana uğrayanlardan oluvermişlerdir. 5. sure (MÂİDE) 53. ayet (Resmi: 5/İniş:110/Alfabetik:60)
Tüm
yeminleriyle Allah'a yemin ettiler ki, eğer kendilerine bir mucize gelirse ona
mutlaka inanacaklar. Söyle onlara: "Mucizeler ancak Allah'ın katındadır."
Mucize geldiğinde de iman etmeyeceklerini anlamıyor musunuz? 6. sure (EN'ÂM) 109. ayet (Resmi: 6/İniş:55/Alfabetik:20)
"Şunlar mıydı o, 'Allah kendilerini hiçbir rahmete
erdirmeyecek' diye yemin ettikleriniz?" Ey cennetlikler! Siz de
girin cennete. Ne bir korku var size ne de kederleneceksiniz. 7. sure (A'RAF) 49. ayet (Resmi: 7/İniş:39/Alfabetik:9)
Eğer o, yakın bir dünya menfaati yahut orta
bir yolculuk olsa idi, elbette seni izleyeceklerdi. Ama o zorluklarla dolu
yolculuk kendilerine uzak geldi. "Gücümüz
yetseydi sizinle çıkacaktık" diye Allah'a yemin de ederler. Kendilerini
mahvediyorlar. Allah biliyor ki onlar, kesinlikle yalancıdırlar. 9. sure (TEVBE) 42. ayet (Resmi: 9/İniş:113/Alfabetik:104)
Ancak
Allah'a ve âhiret gününe inanmayanlar, kalpleri kuşkuyla karışmış olup da
işkilleri içinde çalkanıp duranlar, sefere katılmak için senden izin isterler. 9. sure (TEVBE) 45. ayet (Resmi: 9/İniş:113/Alfabetik:104)
Sizin
gönlünüzü hoş etmek için Allah'a yemin ederler. Eğer bunlar inanmış iseler Allah'ın ve
resulünün hoşnutluğunu öne almaları daha uygun düşer. 9. sure (TEVBE) 62. ayet (Resmi: 9/İniş:113/Alfabetik:104)
Söylemediklerine
ilişkin Allah'a yemin ediyorlar. Yemin olsun ki, o küfür sözünü söylediler. İslam'a girmeleri ardından küfre
saptılar. Başaramadıkları bir şeyi tasarladılar. Oysaki intikam almaları için,
Allah'ın ve resulünün, Allah'ın lütfuyla kendilerini zengin etmiş olmasından
başka bir sebep de yoktu. Eğer tövbe ederlerse kendileri için hayırlı olur.
Eğer yan çizerlerse Allah onlara dünyada da âhirette de acıklı bir azapla azap
edecektir. Ve yeryüzünde onların ne bir dostu olacaktır ne de bir yardımcısı. 9. sure (TEVBE) 74. ayet (Resmi: 9/İniş:113/Alfabetik:104)
Yanlarına döndüğünüzde
kendilerini paylamaktan vazgeçesiniz diye Allah'a yemin edecekler. Vazgeçin onlardan, çünkü hepsi
pisliktir. Kazandıklarının karşılığı olarak, varacakları yer cehennemdir.
Kendilerinden hoşnut olasınız diye karşınızda yemin ediyorlar. Siz onlardan
razı olsanız da Allah, yoldan sapmış bir topluluktan razı olmaz. 9. sure (TEVBE) 95-96. ayet (Resmi: 9/İniş:113/Alfabetik:104)
Bir de
şunlar var: Tutup bir mescit yapmışlardır: Zarar vermek için, nankörlük için,
inananları fırkalara bölmek için, daha önceden Allah ve resulüyle savaşmış
kişiye gözetleme yeri kurmak için. "İyilik ve
güzellikten başka bir şey istemiş değiliz!" diye gerile gerile yemin de
edecekler. Allah şahittir ki, onlar kesinlikle yalancıdırlar. 9. sure (TEVBE) 107. ayet (Resmi: 9/İniş:113/Alfabetik:104)
Tüm
yeminleriyle Allah'a yemin ettiler ki, eğer kendilerine bir mucize gelirse ona
mutlaka inanacaklar. Söyle onlara: "Mucizeler ancak Allah'ın
katındadır." Mucize geldiğinde de iman etmeyeceklerini anlamıyor musunuz? 6. sure (EN'ÂM) 109. ayet (Resmi: 6/İniş:55/Alfabetik:20)
"Şunlar
mıydı o, 'Allah kendilerini hiçbir rahmete erdirmeyecek' diye yemin ettikleriniz?"
Ey cennetlikler! Siz de girin cennete. Ne bir korku var size ne de
kederleneceksiniz. 7. sure (A'RAF) 49. ayet
(Resmi: 7/İniş:39/Alfabetik:9)
Eğer o,
yakın bir dünya menfaati yahut orta bir yolculuk olsa idi, elbette seni
izleyeceklerdi. Ama o zorluklarla dolu yolculuk kendilerine uzak geldi. "Gücümüz yetseydi sizinle çıkacaktık" diye
Allah'a yemin de ederler. Kendilerini mahvediyorlar. Allah biliyor ki onlar,
kesinlikle yalancıdırlar. 9. sure
(TEVBE) 42. ayet (Resmi: 9/İniş:113/Alfabetik:104)
Ancak
Allah'a ve âhiret gününe inanmayanlar, kalpleri kuşkuyla karışmış olup da
işkilleri içinde çalkanıp duranlar, sefere katılmak için senden izin isterler. 9. sure (TEVBE) 45. ayet (Resmi: 9/İniş:113/Alfabetik:104)
Sizin
gönlünüzü hoş etmek için Allah'a yemin ederler. Eğer bunlar inanmış iseler
Allah'ın ve resulünün hoşnutluğunu öne almaları daha uygun düşer. 9. sure (TEVBE) 62. ayet (Resmi: 9/İniş:113/Alfabetik:104)
Söylemediklerine
ilişkin Allah'a yemin ediyorlar. Yemin olsun ki, o küfür sözünü söylediler. İslam'a
girmeleri ardından küfre saptılar. Başaramadıkları bir şeyi tasarladılar.
Oysaki intikam almaları için, Allah'ın ve resulünün, Allah'ın lütfuyla
kendilerini zengin etmiş olmasından başka bir sebep de yoktu. Eğer tövbe
ederlerse kendileri için hayırlı olur. Eğer yan çizerlerse Allah onlara dünyada
da âhirette de acıklı bir azapla azap edecektir. Ve yeryüzünde onların ne bir
dostu olacaktır ne de bir yardımcısı. 9.
sure (TEVBE) 74. ayet (Resmi: 9/İniş:113/Alfabetik:104)
Yanlarına döndüğünüzde
kendilerini paylamaktan vazgeçesiniz diye Allah'a yemin edecekler. Vazgeçin
onlardan, çünkü hepsi pisliktir. Kazandıklarının karşılığı olarak,
varacakları yer cehennemdir. Kendilerinden hoşnut
olasınız diye karşınızda yemin ediyorlar. Siz onlardan razı olsanız da Allah,
yoldan sapmış bir topluluktan razı olmaz. 9. sure (TEVBE) 95-96. ayet (Resmi: 9/İniş:113/Alfabetik:104)
Bir de
şunlar var: Tutup bir mescit yapmışlardır: Zarar vermek için, nankörlük için,
inananları fırkalara bölmek için, daha önceden Allah ve resulüyle savaşmış
kişiye gözetleme yeri kurmak için. "İyilik ve
güzellikten başka bir şey istemiş değiliz!" diye gerile gerile yemin de
edecekler. Allah şahittir ki, onlar kesinlikle yalancıdırlar. 9. sure (TEVBE) 107. ayet (Resmi: 9/İniş:113/Alfabetik:104)
İnsanları,
azabın kendilerine ulaşacağı gün konusunda uyar. O gün, zalimler şöyle derler:
"Ey Rabbimiz! Bizi yakın bir süreye kadar geri bırak da çağrına cevap
verip resullere uyalım." Daha önce siz,
kendiniz için çöküş ve bitiş yoktur diye yemin etmediniz mi? 14. sure (İBRÂHİM) 44. ayet (Resmi: 14/İniş:72/Alfabetik:40)
Yeminlerinin
tüm gücüyle, "Allah ölen kimseyi diriltmez" diye Allah'a yemin
ettiler. Hayır, öyle değil. Öleni diriltmek O'nun üzerinde hak bir
vaattır, fakat insanların çokları bilmezler. 16. sure (NAHL) 38. ayet (Resmi: 16/İniş:70/Alfabetik:75)
Antlaşma
yaptığınızda, Allah'a verdiğiniz söze vefa gösterin. Bağlayıp pekiştirdikten
sonra yeminlerinizi bozmayın. Çünkü, kendinize Allah'ı kefil yapmış
durumdasınız. Allah, yaptıklarınızı biliyor. 16. sure
(NAHL) 91. ayet (Resmi: 16/İniş:70/Alfabetik:75)
Kendi eşlerine bir zina isnat edip de
kendilerinden başka tanıkları olmayanların herbirinin tanıklığı, kendisinin
kesinlikle doğru sözlülerden olduğu hususunda Allah'a yeminden ibaret dört kez
tanıklık ikrarıdır. 24. sure (NÛR) 6. ayet
(Resmi: 24/İniş:102/Alfabetik:84)
İtham
edilen eşin, itham eden kocanın kesinlikle yalancılardan olduğuna ilişkin,
Allah adına dört kez yemin şeklindeki tanıklığı, ondan cezayı düşürür. 24. sure (NÛR) 8. ayet (Resmi: 24/İniş:102/Alfabetik:84)
Yeminlerinin
olanca gücüyle Allah'a ant içtiler ki, sen onlara emredersen mutlaka savaşa
çıkacaklar. De ki: "Ant içmeyin! Örfe uygun
bir itaat yeterli! Allah, yapmakta olduklarınızdan haberdardır." 24. sure (NÛR) 53. ayet (Resmi: 24/İniş:102/Alfabetik:84)
Allah
adına yeminleşerek şöyle dediler: "Ona ve ailesine bir gece baskını
yapalım, sonra da velisine şöyle diyelim: Biz onların ailesinin öldürülüşüne
tanık olmadık. Vallahi, doğru söyleyenleriz." 27. sure (NEML) 49. ayet (Resmi: 27/İniş:48/Alfabetik:81)
Saat gelip
kıyamet koptuğu gün, günahkârlar dünyada bir
saatten başka kalmadıklarına yemin ederler. Onlar işte böyle çevriliyorlardı.
30. sure (RÛM) 55. ayet (Resmi: 30/İniş:84/Alfabetik:87)
Yeminlerinin
tüm gücüyle Allah'a ant içmişlerdi ki, eğer kendilerine bir uyarıcı gelirse,
ümmetlerin herhangi birinden çok daha doğru bir gidiş üzere olacaklar. Fakat
uyarıcı onlara gelince, bu onlara nefretle kaçıştan başka bir katkı sağlamadı. 35. sure (FATIR) 42. ayet (Resmi: 35/İniş:43/Alfabetik:24)
Allah'ın kendilerine
öfkelendiği bir kavmi dost edinenleri görmedin mi? Onlar ne sizdendirler ne de
onlardan. Bilip durdukları halde yalana yemin
ediyorlar. 58. sure (MÜCÂDİLE) 14. ayet
(Resmi: 58/İniş:104/Alfabetik:66)
Biz
onları, o bahçe sahiplerini belalandırdığımız gibi belalandırdık. Hani, onlar
sabaha çıktıklarında, bahçeyi mutlaka kesip biçeceklerine yemin etmişlerdi. 68. sure (KALEM) 17. ayet (Resmi: 68/İniş:2/Alfabetik:51)
(e) İblisin/şeytanın yemini
Ve onlara, "ben size öğüt verenlerdenim" diye yemin de etti. 7. sure (A'RAF) 21. ayet (Resmi: 7/İniş:39/Alfabetik:9)
Dedi: "Kudret ve şerefine yemin olsun ki, onların tümünü
azdıracağım." 38. sure
(SÂD) 82. ayet (Resmi: 38/İniş:38/Alfabetik:88)
(f) Kasıtlı / bilerek ve isteyerek yalan yere yemin, Allah'a iftiradır / küfürdür
Allah sizi, dil sürçmesi sonucu lağv olarak yaptığınız yeminlerinizden sorumlu tutmaz; ama O sizi kalplerinizin kazandığından hesaba çeker. Allah Gafûr'dur, çok affeder; Halîm'dir, çok yumuşak davranır. 2. sure (BAKARA) 225. ayet (Resmi: 2/İniş:92/Alfabetik:11)
Allah
sizi yeminlerinizdeki boş lakırdıdan ötürü hesaba çekmez, ama bilinçli olarak
gerçekleştirdiğiniz yeminlerden sizi sorumlu tutar. Böyle bir yeminin keffâreti,
ailenize yedirmekte olduğunuzun orta derecesinden on yoksulu doyurmak, yahut
onları giydirmek, yahut da özgürlüğünden yoksun kalmış bir benliği özgürlüğüne
kavuşturmaktır. Bunlara imkân bulamayan üç gün oruç tutar. Yemin ettiğinizde
yeminlerinizin keffâreti işte budur. Yeminlerinizi
koruyun. Allah size ayetlerini böyle açıklar ki şükredebilesiniz. 5. sure (MÂİDE) 89. ayet (Resmi: 5/İniş:110/Alfabetik:60)
Allah
ne bahîre yapmıştır ne sâibe ne vasîle ne de hâm. Ne var ki küfre sapanlar yalan
uydurarak Allah'a iftira ediyorlar ve çokları da
akıl erdiremiyorlar. 5. sure
(MÂİDE) 103. ayet (Resmi: 5/İniş:110/Alfabetik:60)
İşte bu yol,
tanıklığı gereğince yerine getirmelerine, yemin
etmelerinden sonra yeminlerinin reddedileceğinden korkmalarına en yarayışlı
olandır. Allah'tan korkun ve söylenene kulak verin. Allah, sapıklar
topluluğunu doğruya ve güzele kılavuzlamaz. 5. sure (MÂİDE) 108. ayet (Resmi: 5/İniş:110/Alfabetik:60)
Eğer
verdikleri ahitten sonra yeminlerini bozar, dininize saldırırlarsa, o zaman
küfrün elebaşlarını öldürün. Çünkü onların yeminleri yoktur. Böyle yaparsanız hal ve
gidişlerine son verebilirler. 9. sure
(TEVBE) 12. ayet (Resmi: 9/İniş:113/Alfabetik:104)
Antlaşma
yaptığınızda, Allah'a verdiğiniz söze vefa gösterin. Bağlayıp pekiştirdikten
sonra yeminlerinizi bozmayın. Çünkü, kendinize Allah'ı kefil yapmış
durumdasınız. Allah,
yaptıklarınızı biliyor. Yeminleri bozmada, ipliğini
kuvvetle büktükten sonra bozup parçalayan karı gibi olmayın. Bir
topluluk ötekinden daha zengin ve kalabalık çıktığı için yeminlerinizi aranızda bir hile aracı yapıyorsunuz. Allah
sizi bununla imtihan ediyor; ihtilafa düştüğünüz şeyleri kıyamet günü
size açık bir biçimde elbette gösterecektir. Allah dileseydi, elbette ki sizi
birtek ümmet yapardı. Ama O, dilediğini saptırıyor, dilediğini de iyiye ve
güzele kılavuzluyor. Yapıp ettiklerinizden mutlaka
sorgu-suale çekileceksiniz. Yeminlerinizi aranızda hile ve aldatma aracı
yapmayın; aksi halde, ayak sağlam bastıktan sonra kayar ve Allah yolundan
alıkoyduğunuz için acıyı tadarsınız. Üstelik büyük bir azaba da uğrarsınız.
Allah'a verdiğiniz sözü basit bir ücret karşılığı
satmayın. Eğer bilirseniz, Allah katında olan, sizin için daha
hayırlıdır. 16. sure (NAHL) 91-95. ayet
(Resmi: 16/İniş:70/Alfabetik:75)
Kendi eşlerine bir zina isnat
edip de kendilerinden başka tanıkları olmayanların her birinin tanıklığı,
kendisinin kesinlikle doğru sözlülerden olduğu hususunda Allah'a yeminden
ibaret dört kez tanıklık ikrarıdır. Beşincide, eğer yalancılardansa, Allah'ın
laneti üzerine olsun diye söz söyler. İtham edilen
eşin, itham eden kocanın kesinlikle yalancılardan olduğuna ilişkin, Allah adına
dört kez yemin şeklindeki tanıklığı, ondan cezayı düşürür. Bu durumda
kadının beşinci sözü, suçlayan erkek doğru söyleyenlerdense, "Allah'ın
gazabının kendisi üzerine olması"nı söylemekten ibarettir. 24. sure (NÛR) 6-9. ayet (Resmi: 24/İniş:102/Alfabetik:84)
Ve eğer bilirseniz, gerçekten büyük bir yemindir bu. 56. sure (VÂKIA) 76. ayet (Resmi: 56/İniş:46/ Alfabetik:107)
Yeminlerini
kalkan edinip Allah'ın yolundan alıkoydular. Küçük
düşürücü bir azap var onlar için. 58.
sure (MÜCÂDİLE) 16. ayet (Resmi: 58/İniş:104/Alfabetik:66)
Yeminlerini
bir kalkan edinip Allah'ın yolundan alıkoydular. Onların yapmakta oldukları ne kötüdür! 63. sure (MÜNÂFİKÛN) 2. ayet (Resmi: 63/İniş:103/Alfabetik:72)
Allah
size, yeminlerinizi çözmeyi farz kılmıştır. Ve Allah, sizin Mevlâ'nızdır. Alîm'dir O,
her şeyi bilir; Hakîm'dir O, hikmetleri sonsuzdur. 66. sure (TAHRÎM) 2. ayet (Resmi: 66/İniş:106/Alfabetik:97)
Nasıl, bunlarda akıl sahibi için bir yemin var mı? 89. sure (FECR) 5. ayet (Resmi: 89/İniş:10/Alfabetik:25)
(3) Ant İçmek
İş öyle değil! Kim ahdine vefa eder, takvaya sarılırsa hiç kuşkusuz, Allah takvaya sarılanları sever. Allah'a verdikleri sözü ve yeminlerini basit bir bedel karşılığı satanlar var ya, işte onlar için âhirette hiçbir nasip yoktur. Allah onlarla konuşmayacaktır, kıyamet günü onlara bakmayacaktır, onları temizleyip arıtmayacaktır. Onlar için korkunç bir azap vardır. 3. sure (ÂLİ IMRÂN) 76-77. ayet (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)
Allah
sizi yeminlerinizdeki boş lakırdıdan ötürü hesaba çekmez, ama bilinçli olarak
gerçekleştirdiğiniz yeminlerden sizi sorumlu tutar. Böyle bir yeminin keffâreti,
ailenize yedirmekte olduğunuzun orta derecesinden on yoksulu doyurmak, yahut
onları giydirmek, yahut da özgürlüğünden yoksun kalmış bir benliği özgürlüğüne
kavuşturmaktır. Bunlara imkân bulamayan üç gün oruç tutar. Yemin ettiğinizde
yeminlerinizin keffâreti işte budur. Yeminlerinizi
koruyun. Allah size ayetlerini böyle açıklar ki şükredebilesiniz. 5. sure (MÂİDE) 89. ayet (Resmi: 5/İniş:110/Alfabetik:60)
"Yetimin
malına yaklaşmayın! Ancak rüştüne erişinceye kadar en güzel yolla ilgilenme
hali müstesna. Ölçme ve tartmayı tam bir dürüstlükle yerine getirin. Hiç
kimseye yaratılış kapasitesinin üstünde yükümlülük getirmiyoruz. Konuştuğunuz
zaman, yakınlarınız / aleyhine de olsa, adaleti gözetin. Ve Allah'a verdiğiniz söze sadık kalın. Düşünüp
öğüt alasınız diye O size bunları önerdi. 6.
sure (EN'ÂM) 152. ayet (Resmi: 6/İniş:55/Alfabetik:20)
Eğer verdikleri ahitten sonra
yeminlerini bozar, dininize saldırırlarsa, o zaman küfrün elebaşlarını öldürün.
Çünkü onların yeminleri yoktur. Böyle yaparsanız hal ve gidişlerine son
verebilirler. Yeminlerini bozan, resulü yurdundan
çıkarmaya gayret eden bir topluluğa karşı savaşmayacak mısınız? Üstelik
size saldırıyı ilkin onlar başlattı. Korkuyor musunuz onlardan? Eğer mümin
kişilerseniz, kendisinden korkmanıza en layık olan, Allah'tır. 9. sure (TEVBE) 12-13. ayet (Resmi: 9/İniş:113/Alfabetik:104)
İçlerinden
bazıları da Allah'a şöyle ant içti: "Eğer Allah, lütfundan bize verirse,
elbette sadaka dağıtacağız ve elbette iyilik ve barış için çalışanlardan
olacağız." 9. sure (TEVBE) 75. ayet (Resmi: 9/İniş:113/Alfabetik:104)
Nihayet Allah, kendisine verdikleri söze ters düştüklerinden,
yalana sapıp durduklarından, huzuruna çıkacakları güne kadar onların kalplerine
ikiyüzlülük yerleştirdi. 9. sure
(TEVBE) 77. ayet (Resmi: 9/İniş:113 /Alfabetik:104)
İşte
bunlardır, Allah'a verdikleri söze sadık kalanlar
ve antlaşmayı bozmayanlar. 13. sure
(RA'D) 20. ayet (Resmi: 13/İniş:87/Alfabetik:85)
Antlaşma
yaptığınızda, Allah'a verdiğiniz söze vefa gösterin. Bağlayıp pekiştirdikten
sonra yeminlerinizi bozmayın. Çünkü, kendinize Allah'ı kefil yapmış
durumdasınız. Allah, yaptıklarınızı
biliyor. 16. sure (NAHL) 91. ayet
(Resmi: 16/İniş:70/Alfabetik:75)
"Artık
ye, iç. Gözün aydın olsun. Eğer insanlardan birini görürsen şöyle söyle: 'Ben
Rahman için oruç adadım. Onun için bugün,
insan cinsinden hiç kimseyle konuşmayacağım." 19. sure (MERYEM) 26. ayet (Resmi: 19/İniş:44/Alfabetik:63)
Sonra,
kirlerini atsınlar, adaklarını yerine getirsinler,
saldırılardan korunmuş / tarihî / yüce evi tavaf etsinler. 22. sure (HAC) 29. ayet (Resmi: 22/İniş:88/Alfabetik:32)
Yemin
olsun ki, onlar daha önce, geri dönüp kaçmayacaklarına ilişkin Allah'a söz
vermişlerdi. Ve Allah'a verilen söz sorumluluk gerektirirdi. 33. sure (AHZÂB) 15. ayet (Resmi: 33/İniş:97/Alfabetik:4)
İnananlardan
öyle erler vardır ki, Allah'a verdikleri sözde sadakatle dururlar. Onlardan bazısı adadığını yerine
getirdi, bazısı da bekliyor. Sözlerini asla
değişmediler. 33. sure (AHZÂB) 23.
ayet (Resmi: 33/İniş:97/ Alfabetik:4)
Fakat kendilerinden azabı kaldırdığımızda hemen yan çizmeye
başladılar. 43. sure (ZUHRUF) 50. ayet
(Resmi: 43/İniş:63/Alfabetik:113)
Bunlar, kendilerindeki emanetlere ve ahitlerine sadık kalırlar.
70. sure (MEÂRİC) 32. ayet (Resmi: 70/İniş:79 /Alfabetik:62)
Onlar verdikleri sözü tam bir biçimde yerine getirirler ve
kötülüğü salgın olan bir günden korkarlar. 76. sure (İNSÂN) 7. ayet (Resmi: 76/İniş:90/Alfabetik:43)
(4) Ahit
(a) Evlilik ahdi
Hem o malı nasıl alırsınız ki? Daha önce birbirinizle derinden derine kaynaşmıştınız. Ve onlar sizden çok sağlam bir söz de almışlardı. 4. sure (NİSA) 21. ayet (Resmi: 4/İniş:98/Alfabetik:82)
(b) Allah ile ahit
“Hani Rabbin, ademoğullarından,
bellerinden zürriyetlerini alıp onları öz benliklerine şahit tutarak sormuştu: "Rabbiniz değil miyim?" Onlar:
"Rabbimizsin, buna tanıklık ederiz." demişlerdi. Kıyamet günü,
"biz bundan habersizdik" demeyesiniz.” (7. sure (A'RAF) 172. ayet)
“Ey âdemoğulları! Ben size,
"Şeytana kulluk etmeyin, o sizin için
açık bir düşmandır!" demedim mi? "Bana
ibadet edin, dosdoğru yol budur!" demedim
mi?” (36. sure (YÂSÎN) 60-61. ayet)
“İman sahipleri iseniz size ne oluyor da Allah'a güvenmiyorsunuz? Oysaki Resul sizi Rabbinize inanmaya çağırıyor, sizden kuvvetli bir söz de almıştır.” (57. sure (HADÎD) 8. ayet
“İman sahipleri iseniz size ne oluyor da Allah'a güvenmiyorsunuz? Oysaki Resul sizi Rabbinize inanmaya çağırıyor, sizden kuvvetli bir söz de almıştır.” (57. sure (HADÎD) 8. ayet
(2) İsrailoğulları
(Yahudiler) İle Ahit
“Ey İsrail
oğulları! Size lütfettiğim nimetimi hatırlayın;
bana verdiğiniz söze vefalı olun ki, ben de size ahdimde vefalı olayım. Ve yalnız benden korkun.” (2. sure
(BAKARA) 40. ayet)
“Hani, sizden şu şekilde kesin söz almış da Tûr'u üzerinize
kaldırmıştık: "Size verdiğimizi kuvvetle tutun ve içinde olanı hatırlayıp
zikredin ki, sakınabilesiniz." (2. sure (BAKARA) 63.
ayet)
“İsrailoğulları'ndan şöyle bir söz de almıştık: Allah'tan
başkasına ibadet etmeyin, anne-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara iyilik ve
güzellikle davranın. İnsanlara güzeli ve güzelliği söyleyin. Namazı kılın,
zekâtı verin. Bütün bunlardan sonra siz, pek azınız müstesna, sırt
çevirdiniz. Hâlâ da yüz çevirip duruyorsunuz. Sizden
şu sözü de almıştık: Birbirinizin kanını dökmeyeceksiniz. Birbirlerinizi
yurtlarınızdan çıkarmayacaksınız. Bunu kabul etmiştiniz. Hâlâ da buna
tanıklarsınız.” (2. sure (BAKARA) 83-84. ayet)
“Kesin söz
vermeleri için Tûr'u üzerlerine kaldırdık ve onlara: "Kapıdan
secde ederek girin." dedik. Onlara şunu da söyledik: "Cumartesi
gününde azgınlık yapmayın." Onlardan sapasağlam bir söz almıştık.”
(4. sure (NİSA) 154. ayet)
“Yemin olsun
ki, Allah İsrailoğullarının mîsakını almıştı da içlerinden on iki temsilci /
başkan göndermiştik. Allah şöyle demişti: "Ben sizinle beraberim.
Namazı kılarsanız, zekâtı verirseniz, resullerime inanır, onları desteklerseniz
ve Allah'a güzel bir biçimde borç verirseniz, kötülüklerinizi elbette örteceğim
ve sizi, altlarından ırmaklar akan cennetlere elbette koyacağım. Artık bundan
sonra küfre gideniniz yolun denge noktasından sapmış olur." (5. sure
(MÂİDE) 12. ayet)
“Yemin olsun ki biz, İsrailoğullarının kesin sözlerini
almış da onlara resuller göndermiştik. Ne
zaman bir resul onlara nefislerinin hoşlanmadığı bir şeyi getirdiyse bir
kısmını yalanladılar; bir kısmını da öldürüyorlardı.” (5. sure
(MÂİDE) 70. ayet)
“Seni
toplumundan çabucak uzaklaştıran neydi, ey Mûsa? Dedi: "Onlar, benim
eserim üzerindeler. Ben sana gelmede acele davrandım ki, benden hoşnut olasın,
ey Rabbim!" Buyurdu: "Biz senden sonra
toplumunu tam bir biçimde imtihan ettik. Sâmirî onları saptırdı."
Bunun üzerine Mûsa, öfkeli ve ümidi kırık bir halde kavmine döndü. Dedi: "Ey toplumum! Rabbiniz size güzel bir vaatte
bulunmadı mı? Süre mi size uzun geldi yoksa Rabbinizden üzerinize bir gazabın
inmesini mi istediniz de bana verdiğiniz söze ters davrandınız?" Dediler
ki: "Biz sana kendi irademizle / malımızla karşı çıkmadık. Olay şu: Bize o
topluluğun süs eşyalarından bazıları yükletilmişti, onları kaldırıp attık; aynı
şekilde Sâmirî de attı." Sâmirî onlar için,
böğürmesi olan bir buzağı heykeli çıkardı. Dediler ki: "Bu, hem sizin hem
de Mûsa'nın tanrısıdır. Ama Mûsa unuttu." Görmüyorlar mı ki; o
buzağı onlara bir sözü geri çeviremiyor; kendilerine bir zarar veremiyor, bir
yarar sağlayamıyor. Yemin olsun, Hârun daha önce onlara şunu söylemişti:
"Ey kavmim, siz bununla imtihan edildiniz. Sizin Rabbiniz o Rahman'dır.
Artık bana uyun, emrime itaat edin!" Onlar
şöyle demişlerdi: "Mûsa bize dönünceye kadar ona tapıcılar olmakta devam
edeceğiz." Mûsa dedi: "Ey Hârun, onların saptıklarını gördüğün
zaman seni ne engelledi de, Benim ardım sıra gelmedin. Emrime isyan mı
ettin?" Hârun dedi: "Ey annemin oğlu! Sakalımı, başımı tutma. Ben
senin şöyle diyeceğinden korkmuştum: 'Beniisrail arasına ayrılık soktun, sözüme
bağlı kalmadın!" Mûsa dedi: "Senin derdin
neydi, ey Sâmirî?" Sâmirî dedi: "Onların görmediklerini gördüm.
Resulün izinden bir avuç avuçladım da onu attım. Nefsim bana böylesini hoş
gösterdi." Mûsa dedi: "Defol, çünkü sen, hayatın boyunca "bana
dokunmayın" diyeceksin! Ve senin için asla kaytaramayacağın bir hesap
zamanı da var. O başını bekleyip durduğun tanrına bir bak! Onu kesinlikle
yakacağız, sonra da un ufak edip denize dökeceğiz." (20. sure (TÂHÂ) 83-97. ayet)
(3) Kitap Verilenler (Hıristiyanlar)
İle Ahit
“Allah, kendilerine kitap verilenlerden şu yolda mîsak almıştı:
"Onu insanlara mutlaka açık-seçik bildireceksiniz, onu
saklamayacaksınız." Ama onlar Kitap'ı sırtlarının gerisine attılar,
basit bir ücret karşılığı onu sattılar. Ne kötü şey satın alıyorlar!” (3.
sure (ÂLİ IMRÂN) 187. ayet)
"Biz Hıristiyanlarız!" diyenlerden de mîsaklarını
almıştık. Onlar da öğütlenmek üzere çağırıldıkları şeyden nasiplenmeyi
unuttular. Bu yüzden, aralarına kıyamete değin düşmanlık ve şiddetli
nefret saldık. Sınaat / teknoloji olarak ürettikleri şeylerin ne olduğunu Allah
onlara yakında haber verecektir.” (5. sure (MÂİDE) 14. ayet)
(4) İnananlar (İman
Sahipleri) İle Ahit
“Allah'ın,
üzerinizdeki nimetini ve sizi bağladığı mîsakını unutmayın. Hani, "İşittik,
boyun eğdik!" demiştiniz. Allah'tan korkun. Allah, göğüslerin
içindekini çok iyi bilir.” (5. sure (MÂİDE) 7. ayet)
“Ve unutma ki Allah, peygamberlerden mîsaklarını almış,
şöyle demişti: "Size Kitap'tan ve hikmetten nasip verdim. Sonra size
elinizdekini doğrulayıcı bir resul geldiğinde, ona mutlaka inanacak ve ona
muhakkak yardım edeceksiniz. Kabul ettiniz ve ağır yükümü üzerinize aldınız
mı?". "Kabul ettik." dediler. "O halde tanık olun,
sizinle beraber ben de tanıklardanım." dedi.” (3. sure (ÂLİ
IMRÂN) 81. ayet)
“Biz, peygamberlerden mîsaklarını almıştık. Senden de
mîsak aldık. Nûh'tan, İbrahim'den, Mûsa'dan,
Meryem oğlu İsa'dan, bunların hepsinden kuvvetli bir sözleşmeyle mîsak aldık;”
(33. sure (AHZÂB) 7. ayet)
(6) Hz. Muhammed İle
Ahit
“Biz, peygamberlerden mîsaklarını almıştık. Senden de
mîsak aldık. Nûh'tan, İbrahim'den, Mûsa'dan, Meryem oğlu İsa'dan,
bunların hepsinden
kuvvetli bir sözleşmeyle mîsak aldık;” (33. sure (AHZÂB)
7. ayet)
(7) Allah'ın Ahdine
Sığınanlar
“Allah
hiç bir benliğe, yaratılış kapasitesinin üstünde bir yük yüklemez / teklifte
bulunmaz. Her benliğin yaptığı iyilik kendi lehine, işlediği kötülük
kendi aleyhinedir / kişinin hem kendisi hem başkaları için kazandığı onun
lehine, yalnız kendi nefsi için kazandığı onun aleyhinedir / kişinin kendi
emeği ile kazandığı lehine, başkalarının sırtından kazandığı aleyhinedir.
"Ey Rabb'imiz! Unutur yahut hata edersek bizi
hesaba çekme. Ey Rabb'imiz! Bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük
yükleme. Ey Rabb'imiz! Bize, güç yetiremeyeceğimiz şeyleri de yükleme. Affet
bizi, bağışla bizi, acı bize. Sen bizim Mevlâ'mızsın. Küfre sapanlar
topluluğuna karşı yardım et bize!" (2. sure (BAKARA)
286. ayet)
“Allah'tan bir ipe ve insanlardan bir ipe tutunmaları
dışında, nerede bulunsalar üzerlerine zillet damgası vurulur. Allah'ın
hışmına uğramışlardır. Üzerlerine miskinlik damgası vurulmuştur. Bu böyledir.
Çünkü onlar, Allah'ın ayetlerine küfrediyor, haksız yere peygamberleri
öldürüyorlardı; isyan etmişlerdi, zulüm ve azgınlık sergiliyorlardı.”
(3. sure (ÂLİ IMRÂN) 112. ayet)
“Ey iman edenler! Akitlerin ve ahitlerin icaplarını yerine
getirin. Siz ihramlı iken avlanmayı helal saymamak şartıyla ve ileride
size okunacaklar müstesna olmak üzere, davar cinsinden hayvanlar size helal
kılınmıştır. Kuşkunuz olmasın ki, Allah, iradesi yönünde hüküm verir.” (5.
sure (MÂİDE) 1. ayet)
“Allah'ın, üzerinizdeki nimetini ve sizi bağladığı
mîsakını unutmayın. Hani, "İşittik, boyun eğdik!" demiştiniz.
Allah'tan korkun. Allah, göğüslerin içindekini çok iyi bilir.” (5.
sure (MÂİDE) 7. ayet)
“İşte
bunlardır, Allah'a verdikleri söze sadık kalanlar
ve antlaşmayı bozmayanlar.” (13. sure (RA'D) 20. ayet)
“Antlaşma
yaptığınızda, Allah'a verdiğiniz söze vefa
gösterin. Bağlayıp pekiştirdikten sonra yeminlerinizi bozmayın. Çünkü,
kendinize Allah'ı kefil yapmış durumdasınız. Allah, yaptıklarınızı
biliyor.” (16. sure (NAHL) 91. ayet)
“Yetimin
malına yaklaşmayın. Ancak rüştüne erişinceye kadar, güzel bir yolla
ilgilenebilirsiniz. Ahdinize vefalı olun çünkü
verilen söz sorumluluk gerektirir.” (17. sure (İSRÂ) 34.
ayet)
“O fâsıklar ki Allah'a verdikleri ahdi, onunla anlaşıp
bağlandıktan sonra bozar, Allah'ın birleştirilmesini emrettiği şeyi keser ve
yeryüzünde bozgun çıkarırlar. İşte bunlardır hüsrana uğrayanlar.” (2.
sure (BAKARA) 27. ayet)
“Bunun ardından da yüz çevirip döndünüz. Eğer
Allah'ın size lütfu ve rahmeti olmasaydı, kesinlikle hüsrana uğrayanlardan
olacaktınız,” (2. sure (BAKARA) 64. ayet)
“Bir ahitle söz verdikleri her seferinde, içlerinden bir
fırka ahdi kaldırıp atmadı mı? Doğrusu şu ki, onların çokları iman
etmezler.” (2. sure (BAKARA) 100. ayet)
“Arkalarından, yerlerini alan halefler geldi. Bunlar, Kitap'a varis olmuşlardı. Şu basit dünyanın geçici menfaatini esas alıyorlar ve şöyle diyorlardı: "Biz zaten bağışlanacağız!" Kendilerine, bir menfaat daha gelse onu da alıyorlardı. Bunlardan, Allah hakkında, gerçek dışında bir şey söylememelerine ilişkin Kitap misakı alınmamış mıydı? O Kitap'ın içindekileri okuyup incelemediler mi? Ahiret yurdu, takvaya sarılanlar için daha hayırlıdır. Hala aklınızı işletmeyecek misiniz?” (7. sure (A'RAF) 169. ayet)
“Allah'a verdikleri sözü ve yeminlerini basit bir bedel
karşılığı satanlar var ya, işte onlar için âhirette hiçbir nasip yoktur.
Allah onlarla konuşmayacaktır, kıyamet günü onlara bakmayacaktır, onları
temizleyip arıtmayacaktır. Onlar için korkunç bir azap vardır.” (3.
sure (ÂLİ IMRÂN) 77. ayet)
“Sonunda, verdikleri mîsakı bozdukları için onları
lanetledik de kalplerini kaskatı yaptık. Kelimeleri yerlerinden
kaydırıyorlar. Öğütlenmek üzere çağırıldıkları şeyden nasiplenmeyi unuttular.
İçlerinden çok azı hariç, sen onlardan hep hainlik görürsün. Bununla birlikte
onları affet, ellerini tut. Çünkü Allah güzellik sergileyenleri sever.” (5.
sure (MÂİDE) 13. ayet)
“Onların birçoğunda ahde vefadan eser bulamadık.
Onların birçoğunu, tam fasıklar olarak bulduk.” (7. sure (A'RAF)
102. ayet)
“Allah'a verdikleri sözü, onu antlaşma haline getirdikten
sonra bozanlar, Allah'ın birleştirilmesini emrettiği şeyi parçalayanlar ve
yeryüzünde bozgun çıkaranlara gelince, böyleleri için lanet var. Yurdun
en kötüsü de onların olacak.” (13.
sure (RA'D) 25. ayet)
“ Yetimin
malına yaklaşmayın. Ancak rüştüne erişinceye kadar, güzel bir yolla ilgilenebilirsiniz.
Ahdinize vefalı olun çünkü verilen söz sorumluluk
gerektirir.” (17. sure (İSRÂ) 34. ayet)
(5) Yemin Kefâreti
Allah size, yeminlerinizi çözmeyi farz kılmıştır. Ve Allah, sizin Mevlâ'nızdır. Alîm'dir O, her şeyi bilir; Hakîm'dir O, hikmetleri sonsuzdur. 66. sure (TAHRÎM) 2. ayet (Resmi: 66/İniş:106/Alfabetik:97)
Allah sizi
yeminlerinizdeki boş lakırdıdan ötürü hesaba çekmez, ama bilinçli olarak
gerçekleştirdiğiniz yeminlerden sizi sorumlu tutar. Böyle
bir yeminin keffâreti, ailenize yedirmekte olduğunuzun orta derecesinden on
yoksulu doyurmak, yahut onları giydirmek, yahut da özgürlüğünden yoksun kalmış
bir benliği özgürlüğüne kavuşturmaktır. Bunlara imkân bulamayan üç gün oruç
tutar. Yemin ettiğinizde yeminlerinizin keffâreti işte budur. Yeminlerinizi
koruyun. Allah size ayetlerini böyle açıklar ki şükredebilesiniz. 5. sure (MÂİDE) 89. ayet (Resmi: 5/İniş:110/Alfabetik:60)
(6) Zıhar Kefâreti
Kadınlarına zıhar edip sonra sarf etmiş oldukları söze geri dönenler, ilişkiye girmelerinden önce, özgürlüğünü yitirmiş bir benliği özgürlüğüne kavuşturacaklardır. İşte size yöneltilen öğüt budur. Allah, yapıp etmekte olduklarınızdan gereğince haberdardır. Özgürlüğe kavuşturma imkânını bulamayan, ilişkiye girmelerinden önce, aralıksız iki ay oruç tutacaktır. Buna da gücü yetmeyen, altmış yoksulu doyuracaktır. Bütün bunlar Allah'a ve resulüne inanasınız diyedir. Ve işte bunlar, Allah'ın sınırlarıdır. Küfre sapanlara korkunç bir azap vardır. 58. sure (MÜCÂDİLE) 3-4. ayet (Resmi: 58/İniş:104/Alfabetik:66)
RESUL KUR'AN'IN KUR'AN MESAJLARI - M. Kemal Adal
Selam...
T.C. / M. Kemal Adal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder