VII. TOPLUMSAL DÜZEN VE HUKUK
D. SİYASET
4. BAŞKA TOPLUMLARLA İLİŞKİLER- 7
d) Anlaşma (Sulh)
(1) Kavram olarak, Toplumsal Düzen ve Hukuk, Siyaset, Başka Topluluklarla İlişkiler, Anlaşma (sulh)
Bunlar, kendileriyle antlaşma yaptığın kişilerdir. Ama her defasında antlaşmalarını bozarlar. Hiç çekinmez ki bunlar... Eğer onları harpte ele geçirirsen, onlarla birlikte arkalarındakileri de ürkütüp dağıt ki, ders alabilsinler. Eğer bir topluluktan hıyanet kuşkusu duyarsan, antlaşmaya bağlı kalmayacağını aynı şekilde sen de onlara bildir. Allah, hainlik edenleri sevmez. 8. sure (ENFÂL) 56-58. ayet (Resmi: 8/İniş:93/Alfabetik:22)
Sana hıyanet
etmek isterlerse kesin olan şu ki, daha önce Allah'a hıyanet ettiler de Allah,
aleyhlerine bir imkân yarattı. Allah her şeyi bilen, her hikmete sahip olandır.
Onlar ki inanıp hicret ettiler, mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda savaştılar
ve onlar ki hicret edenleri barındırdılar, onlara yardım ettiler, işte onlar
birbirlerinin dostlarıdır. İman edip de hicret
etmeyenlere gelince, hicret edecekleri vakte kader size onların yönetiminden
bir şey düşmüyor. Ama sizden dinde yardım isterlerse, sizinle aralarında antlaşma bulunan bir topluluk aleyhinde olmamak
üzere, kendilerine yardım etmeniz gerekir. Allah, yapmakta
olduklarınızı iyice görmektedir. 8. sure
(ENFÂL) 71-72. ayet (Resmi: 8/İniş:93/ Alfabetik:22)
Ancak
sizinle aralarında antlaşma olan bir topluma sığınanlarla, kendi toplumlarıyla
yahut sizinle savaşma konusunda yürekleri yetersiz kalıp da size gelenlere
dokunmayın. Allah
dileseydi onları elbette sizin üstünüze salardı, onlar da sizinle mutlaka
savaşırlardı. O halde, sizden uzak durur, sizinle
savaşmaz, size barış eli uzatırlarsa, artık Allah size, üzerlerine gitmek için
bir yol vermemiştir. 4. sure
(NİSA) 90. ayet (Resmi: 4/İniş:98/Alfabetik:82)
Allah,
iman edenleri savunur. Şu da kuşkusuz ki, Allah hiçbir haini,
hiçbir nankörü sevmez. 22. sure
(HAC) 38. ayet (Resmi: 22/İniş:88/Alfabetik:32)
Allah ve resulünden, kendileriyle
antlaşma yapmış bulunduğunuz müşriklere bir ültimatomdur bu; Yeryüzünde dört ay daha dolaşın
ve bilin ki siz, Allah'ı âciz bırakamazsınız. Şu da bir gerçek ki, Allah küfre
batanları rezil eder. Bir de Allah ve
resulünden insanlara Büyük Hac günü bir duyuru var: Allah da O'nun elçisi
de müşriklerden kesinlikle uzaktır. O halde, tövbe ederseniz bu sizin için
hayırlıdır. Yok eğer yüz çevirirseniz şunu bilin ki, siz Allah'ı acze
düşüremezsiniz. Küfre saplananlara acıklı bir azabı muştula! Antlaşma yapmış olduğunuz müşriklerden size karşı bir
eksiklik sergilemeyen ve aleyhinizde başka birine yardım etmeyenler
müstesnadır. Artık, onlara verdiğiniz sözü belirlenen süreye kadar tam bir
şekilde koruyun. Şu bir gerçek ki Allah, sakınanları sever. O haram aylar çıktığında artık
müşrikleri, kendilerini bulduğunuz yerde öldürün. Yakalayın onları, kuşatın
onları, tüm geçit noktalarını tıkayın onların. Bunun ardından tövbe eder, namazı gereğince
kılar, zekâtı verirlerse, yollarını açın onların. Kesin olan şu ki,
Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir. Eğer müşriklerden biri
senden güvence dilerse / senin yanına gelmek, sana komşu olmak isterse, ona
güvence verip yakınlaşma isteğini kabul et ki, Allah'ın kelamını dinleyebilsin.
Sonra da onu, güvenli gördüğü yere kadar götür. Böyle yapmanın gerekçesi şudur: Bunlar bilmeyen bir topluluktur. Müşriklerin Allah katında, onun resulü katında ahitleri nasıl
olabilir! Mescid-i Haram yanında
antlaşma yaptıklarınız müstesna. Bu şekilde antlaşması olanlara, onlar size
doğru dürüst davrandıkça, siz de doğru dürüst davranın. Allah,
sakınanları sever. Onların ahdine nasıl
güvenilebilir! Eğer üzerinizde egemenlik kurarlarsa, sizinle ilgili ne bir
antlaşmaya saygı duyarlar ne de bir yemine. Ağızlarıyla size hoşnutluk
sunarlar, fakat kalpleri inat eder durur. Ve onların çoğu gerçeğe uzak
düşmüş sapıklardır. Allah'ın ayetlerini nasıl basit bir ücret karşılığı
sattılar da Allah'ın yolundan alıkoydular. Gerçekten ne fena şeylerdir onların
yapmakta oldukları. Bir mümin hakkında onlar ne bir yemine saygı gösterirler ne
de bir antlaşma şartına. Onlar düşmanlık dolu, azmış kişilerin ta kendileridir.
Bununla
birlikte tövbe eder, namazı kılar, zekâtı verirlerse, artık sizin, dinde
kardeşlerinizdirler. Biz ayetlerimizi, bilen bir topluluk için
böyle açık seçik ortaya koyarız. Eğer verdikleri ahitten sonra yeminlerini bozar, dininize
saldırırlarsa, o zaman küfrün elebaşlarını öldürün. Çünkü onların yeminleri
yoktur. Böyle yaparsanız hal ve gidişlerine son verebilirler. Yeminlerini bozan, resulü yurdundan
çıkarmaya gayret eden bir topluluğa karşı savaşmayacak mısınız? Üstelik size
saldırıyı ilkin onlar başlattı. Korkuyor musunuz onlardan? Eğer mümin
kişilerseniz, kendisinden korkmanıza en layık olan, Allah'tır. 9. sure (TEVBE) 1-13. ayet (Resmi: 9/İniş:113/Alfabetik:104)
(2) Antlaşma
Allah'tan bir ipe ve insanlardan
bir ipe tutunmaları dışında, nerede bulunsalar üzerlerine
zillet damgası vurulur. Allah'ın hışmına uğramışlardır. Üzerlerine miskinlik damgası vurulmuştur.
Bu böyledir. Çünkü onlar, Allah'ın ayetlerine küfrediyor, haksız yere
peygamberleri öldürüyorlardı; isyan etmişlerdi, zulüm ve azgınlık
sergiliyorlardı. 3. sure (ÂLİ IMRÂN) 112. ayet
(Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)
Ancak
sizinle aralarında antlaşma olan bir topluma sığınanlarla, kendi toplumlarıyla
yahut sizinle savaşma konusunda yürekleri yetersiz kalıp da size gelenlere
dokunmayın. Allah
dileseydi onları elbette sizin üstünüze salardı, onlar da sizinle mutlaka
savaşırlardı. O halde, sizden uzak durur, sizinle
savaşmaz, size barış eli uzatırlarsa, artık Allah size, üzerlerine gitmek için
bir yol vermemiştir. 4. sure
(NİSA) 90. ayet (Resmi: 4/İniş:98/Alfabetik:82)
Yanlışlık hali müstesna, bir
müminin bir mümini öldürmesi olacak şey değildir. Yanlışlıkla bir mümini
öldürenin, özgürlüğü elinden alınmış bir mümini özgürlüğüne kavuşturması,
ölenin ailesine de üzerinde anlaşmaya varılacak tatmin edici bir diyet vermesi
gerekir. Vârislerin, diyeti bağışlaması hali müstesna. Eğer öldürülen, mümin olmakla birlikte size
düşman bir topluluktan ise o zaman öldürenin, özgürlüğünden yoksun
bir mümini özgürlüğüne kavuşturması gerekir. Öldürülen, sizinle aralarında antlaşma bulunan
bir toplumdan ise o durumda, öldürülenin ailesine tatmin edici bir
diyet verme yanında, hürriyetinden yoksun bir mümini hürriyetine kavuşturmak da
gerekli olur. Bunlara
imkân bulamayan, Allah'a tövbe olarak iki ay kesiksiz oruç tutar.
Allah, gereğince bilendir, hikmeti sonsuzdur. 4. sure (NİSA) 92. ayet (Resmi: 4/İniş:98/Alfabetik:82)
Onlar ki
inanıp hicret ettiler, mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda savaştılar ve onlar
ki hicret edenleri barındırdılar, onlara yardım ettiler, işte onlar
birbirlerinin dostlarıdır. İman edip de hicret
etmeyenlere gelince, hicret edecekleri vakte kader size onların yönetiminden
bir şey düşmüyor. Ama sizden dinde yardım isterlerse, sizinle aralarında
antlaşma bulunan bir topluluk aleyhinde olmamak üzere, kendilerine yardım
etmeniz gerekir. Allah, yapmakta olduklarınızı iyice görmektedir. 8. sure (ENFÂL) 72. ayet (Resmi: 8/İniş:93/Alfabetik:22)
Allah ve resulünden, kendileriyle
antlaşma yapmış bulunduğunuz müşriklere bir ültimatomdur bu; Yeryüzünde dört ay daha dolaşın ve bilin ki siz, Allah'ı âciz
bırakamazsınız. Şu da bir gerçek ki, Allah küfre batanları rezil eder. Bir de Allah ve resulünden insanlara
Büyük Hac günü bir duyuru var: Allah da O'nun elçisi de müşriklerden
kesinlikle uzaktır. O halde, tövbe ederseniz bu sizin için hayırlıdır. Yok eğer
yüz çevirirseniz şunu bilin ki, siz Allah'ı acze düşüremezsiniz. Küfre
saplananlara acıklı bir azabı muştula! Antlaşma yapmış
olduğunuz müşriklerden size karşı bir eksiklik sergilemeyen ve aleyhinizde
başka birine yardım etmeyenler müstesnadır. Artık, onlara verdiğiniz sözü
belirlenen süreye kadar tam bir şekilde koruyun. Şu bir gerçek ki Allah,
sakınanları sever. O haram aylar
çıktığında artık müşrikleri, kendilerini bulduğunuz yerde öldürün.
Yakalayın onları, kuşatın onları, tüm geçit noktalarını tıkayın onların. Bunun ardından
tövbe eder, namazı gereğince kılar, zekâtı verirlerse, yollarını açın onların.
Kesin olan şu ki, Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir. Eğer
müşriklerden biri senden güvence dilerse / senin yanına gelmek, sana komşu
olmak isterse, ona güvence verip yakınlaşma isteğini kabul et ki, Allah'ın
kelamını dinleyebilsin. Sonra da onu, güvenli gördüğü yere kadar götür. Böyle yapmanın gerekçesi şudur: Bunlar
bilmeyen bir topluluktur. Müşriklerin Allah katında,
onun resulü katında ahitleri nasıl olabilir! Mescid-i Haram yanında antlaşma yaptıklarınız müstesna. Bu şekilde
antlaşması olanlara, onlar size doğru dürüst davrandıkça, siz de doğru dürüst
davranın. Allah, sakınanları sever. Onların ahdine nasıl güvenilebilir! Eğer üzerinizde egemenlik
kurarlarsa, sizinle ilgili ne bir antlaşmaya saygı duyarlar ne de bir yemine.
Ağızlarıyla size hoşnutluk sunarlar, fakat kalpleri inat eder durur. Ve
onların çoğu gerçeğe uzak düşmüş sapıklardır. Allah'ın ayetlerini nasıl basit
bir ücret karşılığı sattılar da Allah'ın yolundan alıkoydular. Gerçekten ne
fena şeylerdir onların yapmakta oldukları. Bir mümin hakkında onlar ne bir yemine saygı gösterirler ne
de bir antlaşma şartına. Onlar düşmanlık dolu, azmış kişilerin ta kendileridir.
Bununla
birlikte tövbe eder, namazı kılar, zekâtı verirlerse, artık sizin, dinde
kardeşlerinizdirler. Biz ayetlerimizi, bilen bir topluluk için
böyle açık seçik ortaya koyarız. Eğer verdikleri ahitten sonra yeminlerini bozar, dininize
saldırırlarsa, o zaman küfrün elebaşlarını öldürün. Çünkü onların yeminleri
yoktur. Böyle yaparsanız hal ve gidişlerine son verebilirler. Yeminlerini bozan, resulü yurdundan
çıkarmaya gayret eden bir topluluğa karşı savaşmayacak mısınız? Üstelik size
saldırıyı ilkin onlar başlattı. Korkuyor musunuz onlardan? Eğer mümin
kişilerseniz, kendisinden korkmanıza en layık olan, Allah'tır. 9. sure (TEVBE) 1-13.
ayet (Resmi: 9/İniş:113/Alfabetik:104)
(3) Sulh
(a) Sulh, Ahirette esenlik yurdunda, cennette
Rableri
katındaki huzur ve esenlik yurdu onlarındır. İşler oldukları ameller yüzünden
O, onların Velî'si oluvermiştir. 6. sure
(EN'ÂM) 127. ayet (Resmi: 6/İniş:55/Alfabetik:20)
İki taraf
arasında bir perde, A'raf üzerinde de herkesi yüzlerinden tanıyan erler vardır.
Cennet halkı, özleyip durdukları halde henüz ona
girmemiş olanlara şöyle seslenirler: "Selam size!" 7. sure (A'RAF) 46. ayet (Resmi: 7/İniş:39/Alfabetik:9)
Orada
onların yakarışı, "Tespih ederiz seni ey Allah’ımız!" ve birbirlerine esenlik dilemeleri, "selam"
şeklindedir. Ve onların son çağırışları şudur: Bütün övgüler âlemlerin
Rabbi Allah'adır. 10. sure (YÛNUS) 10. ayet
(Resmi: 10/İniş:51/Alfabetik:109)
Allah,
esenlik yurduna çağırır ve dilediğini dosdoğru bir yola kılavuzlar. 10. sure (YÛNUS) 25. ayet (Resmi: 10/İniş:51/Alfabetik:109)
"Selam size, sabrettiğiniz için! Ne güzeldir şu
sonsuzluk yurdu!" derler. 13. sure
(RA'D) 24. ayet (Resmi: 13/İniş:87/Alfabetik:85)
İman edip
hayra ve barışa yönelik iyi işler yapanlar ise rablerinin izniyle altlarından
ırmaklar akan cennetlere sokulmuşlardır. Sürekli kalıcıdırlar orada. Birbirlerine esenlik dilemeleri, "selam"
şeklindedir. 14. sure (İBRÂHİM) 23.
ayet (Resmi: 14/İniş:72/Alfabetik:40)
"Güvene
kavuşmuş olarak selamla girin oraya." 15. sure
(HİCR) 46. ayet (Resmi: 15/İniş:54/Alfabetik:36)
Orada boş lakırdı değil, yalnızca "selam" işitirler.
Orada kendilerinin sabah, akşam, rızıkları da hazırdır. 19. sure (MERYEM) 62. ayet (Resmi: 19/İniş:44/Alfabetik:63)
İşte bunlar,
sabretmiş olmalarına karşılık yüksek konaklarla ödüllendirilirler. Ve o konaklarda sağlık dileğiyle ve selamla karşılanırlar.
25. sure (FURKÂN) 75. ayet (Resmi: 25/İniş:42/Alfabetik:29)
Rahîm
Rab'den bir de sözlü selam! 36. sure
(YÂSÎN) 58. ayet (Resmi: 36/İniş:41/Alfabetik:108)
Rablerinden
korkanlar da bölükler halinde cennete sevk edilirler. Oraya geldiklerinde, cennet kapıları da kendilerine açıldığında,
oranın bekçileri onlara şöyle derler: "Selam
size! Tertemizsiniz. Hadi girin şuraya, sürekli kalıcılar olarak!" 39. sure (ZÜMER) 73. ayet (Resmi: 39/İniş:59/Alfabetik:114)
Orada, güvenli bir biçimde her türlü meyveyi isterler. 44. sure (DUHÂN) 55. ayet (Resmi: 44/İniş:64/ Alfabetik:19)
Esenlikle girin oraya! Sonsuzlaşma günüdür bu. 50. sure (KAF) 34. ayet (Resmi: 50/İniş:34/Alfabetik:49)
Sadece
"selam, selam!" denir. 56. sure
(VÂKIA) 26. ayet (Resmi: 56/İniş:46/Alfabetik:107)
"Selam
sana kutlu ve uğurlu kişilerden!" denir ona. 56. sure (VÂKIA) 91. ayet (Resmi: 56/İniş:46/Alfabetik:107)
(b) Sulh, İnanıp salih amel işleyenlere
Ayetlerimize iman edenler sana geldiğinde
şöyle söyle: "Selam size! Rabbiniz,
benliği üzerine rahmeti yazmıştır. İçinizden her kim
bilgisizlikle bir kötülük işler de ardından tövbe edip halini düzeltirse, hiç
kuşkusuz, Allah çok affedici, çok merhametlidir." 6. sure (EN'ÂM) 54. ayet (Resmi: 6/İniş:55/Alfabetik:20)
Hani
onun yanına girmişlerdi de "Selam!" demişlerdi. O da "Biz sizden
korkuyoruz." diye konuşmuştu. 15. sure
(HİCR) 52. ayet (Resmi: 15/İniş:54/Alfabetik:36)
Boş lakırdıyı duyduklarında, ondan yüz
çevirir şöyle derler: "Bizim amellerimiz bize, sizin
amelleriniz size. Selam olsun hepinize. Biz cahilleri
önemsemeyiz." 28. sure
(KASAS) 55. ayet (Resmi: 28/İniş:49/ Alfabetik:53)
Rablerinden
korkanlar da bölükler halinde cennete sevk edilirler. Oraya geldiklerinde, cennet kapıları da kendilerine açıldığında, oranın
bekçileri onlara şöyle derler: "Selam size!
Tertemizsiniz. Hadi girin şuraya, sürekli kalıcılar olarak!" 39. sure (ZÜMER) 73. ayet (Resmi: 39/İniş:59/Alfabetik:114)
Öyle Allah
ki O, ilah yok O'ndan gayrı! Melik, Kuddûs, Selâm, Mümin, Müheymin, Azîz,
Cebbâr, Mütekebbir. Allah, onların ortak koşmalarından yücedir, arınmıştır. 59. sure (HAŞR) 23. ayet (Resmi: 59/İniş:95/Alfabetik:35)
(c) Sulh, Müminler ancak kardeştir, aralarını düzeltin
Şu bir
gerçek ki, müminler sadece kardeştirler. O halde
kardeşleriniz arasında barışı sağlayın ve Allah'tan sakının ki, size merhamet
edilebilsin. 49. sure (HUCURÂT) 10. ayet (Resmi: 49/İniş:105/Alfabetik:37)
(d) Sulh, Kendileriyle barış yapılması gerekenler
Diğer
bazılarını da bulacaksınız ki, hem sizden emin olmak hem de kendi
toplumlarından emin olmak isterler. Ama fitneyle yüz yüze getirildiklerinde
başaşağı içine dalarlar. Bunlar sizden uzak durmazlar,
sizinle barışa gitmezler ve ellerini sizden çekmezlerse onları yakalayın,
tuttuğunuz yerde öldürün. İşte böylelerinin üstüne gitmeniz için size açık bir
izin ve kuvvet verilmiştir. 4. sure
(NİSA) 91. ayet (Resmi: 4/İniş:98/Alfabetik:82)
Ey iman edenler! Allah
yolunda gaza için dolaştığınızda, iyice
anlayıp dinleyin de size selam verene / barış teklifi sunana "Sen mümin
değilsin!" demeyin. İğreti hayatın menfaatine göz dikiyorsunuz
ama Allah katında çok ganimetler vardır. Önceden siz de öyle idiniz ama Allah
size lütufta bulundu. O halde, iyice araştırın, anlayın dinleyin. Çünkü
Allah, yapmakta olduklarınızdan haberdardır. 4. sure (NİSA) 94. ayet (Resmi: 4/İniş:98/Alfabetik:82)
Onların fısıldaşmalarının çoğunda hayır
yoktur. Ancak, bir sadakaya, bir iyiliğe ve insanlar arasında bir
barıştırmaya özendiren başka. Kim böyle bir şeyi Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak
niyetiyle yaparsa biz ona yakında çok büyük bir ödül vereceğiz. 4. sure (NİSA) 114. ayet (Resmi: 4/İniş:98/Alfabetik:82)
Eğer barışa eğilim gösterirlerse sen de buna yanaş ve Allah'a tevekkül et. Çünkü O, en iyi işitenin, en
iyi bilenin ta kendisidir. 8. sure
(ENFÂL) 61. ayet (Resmi: 8/İniş:93/Alfabetik:22)
(e) Sulh, Allah rızası peşinde olanları selamete eriştirir
Allah,
rızasına uyanları o Kitap'la esenlik ve barış yollarına iletir ve onları kendi
izniyle karanlıklardan aydınlığa çıkarıp şaşmayan ve sapmayan dosdoğru yola
kılavuzlar. 5. sure (MÂİDE) 16. ayet (Resmi: 5/İniş:110/Alfabetik:60)
Gevşemeyin,
üstün durumda olduğunuz halde antlaşmaya davet etmeyin! Allah sizinledir;
amellerinizi asla yitirmeyecektir. 47. sure
(MUHAMMED) 35. ayet (Resmi: 47/İniş:99/Alfabetik:64)
(f) Sulh, Müminlerin tevazu ile cahillere selam edip geçiverişleri
Rahman'ın
kulları, yeryüzünde böbürlenmeden/rahatsız etmeden yürüyen kişilerdir. Cahiller
onlara hitap edince, "selam" derler. 25. sure
(FURKÂN) 63. ayet (Resmi: 25/İniş:42/Alfabetik:29)
Biz,
gücü kuvveti onlardan daha üstün olanları da helâk etmişizdir. Öncekilerin örneği geçti. 43. sure (ZUHRUF) 8. ayet (Resmi: 43/İniş:63/Alfabetik:113)
(g) Sulh, Tarafsızlarla ve kendileri ile anlaşma yapılanlarla
Ancak
sizinle aralarında antlaşma olan bir topluma sığınanlarla, kendi toplumlarıyla
yahut sizinle savaşma konusunda yürekleri yetersiz kalıp da size gelenlere
dokunmayın. Allah
dileseydi onları elbette sizin üstünüze salardı, onlar da sizinle mutlaka
savaşırlardı. O halde, sizden uzak durur, sizinle savaşmaz,
size barış eli uzatırlarsa, artık Allah size, üzerlerine gitmek için bir yol
vermemiştir. 4. sure (NİSA) 90. ayet
(Resmi: 4/İniş:98/Alfabetik:82)
Onlar ki inanıp hicret ettiler, mallarıyla,
canlarıyla Allah yolunda savaştılar ve onlar ki hicret edenleri barındırdılar,
onlara yardım ettiler, işte onlar birbirlerinin dostlarıdır. İman
edip de hicret etmeyenlere gelince, hicret edecekleri vakte kader size onların
yönetiminden bir şey düşmüyor. Ama sizden dinde yardım isterlerse, sizinle
aralarında antlaşma bulunan bir topluluk aleyhinde olmamak üzere, kendilerine
yardım etmeniz gerekir. Allah, yapmakta olduklarınızı iyice görmektedir.
8. sure (ENFÂL) 72. ayet (Resmi: 8/İniş:93/Alfabetik:22)
Allah
ve resulünden, kendileriyle antlaşma yapmış bulunduğunuz müşriklere bir
ültimatomdur bu; 9. sure (TEVBE) 1. ayet (Resmi: 9/İniş:113/Alfabetik:104)
Antlaşma
yapmış olduğunuz müşriklerden size karşı
bir eksiklik sergilemeyen ve aleyhinizde başka birine yardım etmeyenler
müstesnadır. Artık, onlara verdiğiniz sözü belirlenen süreye kadar tam bir şekilde koruyun. Şu bir gerçek ki Allah,
sakınanları sever. 9. sure (TEVBE) 4. ayet
(Resmi: 9/İniş:113/ Alfabetik:104)
Müşriklerin
Allah katında, onun resulü katında ahitleri nasıl olabilir! Mescid-i Haram yanında antlaşma
yaptıklarınız müstesna. Bu şekilde antlaşması olanlara, onlar size doğru
dürüst davrandıkça, siz de doğru dürüst davranın. Allah, sakınanları sever. 9. sure (TEVBE) 7. ayet (Resmi: 9/İniş:113/Alfabetik: 104)
RESUL KUR'AN'IN KUR'AN MESAJLARI - M. Kemal Adal
Selam...
T.C. / M. Kemal Adal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder