VII. TOPLUMSAL
DÜZEN VE HUKUK
D. SİYASET
4. BAŞKA TOPLUMLARLA İLİŞKİLER- 3
c) Savaş (Cihat)-1
(1) Kavram olarak, Toplumsal Düzen ve Hukuk, Siyaset, Başka Topluluklarla İlişkiler, Savaş (Cihat)- 1
(a) Savaş
(I) Genel olarak savaş
Yüzlerinizi doğu ve batı yönüne çevirmeniz zafer ve mutluluğa ermek değildir. Zafer ve mutluluğa ermek o kişinin hakkıdır ki, Allah'a, âhıret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır; akrabaya, yetimlere, çaresizlere, yolda kalmışa, yoksullara, özgürlüğüne kavuşmak gayretinde olanlara malı seve seve verir, namazı kılar, zekatı öder. Böyleleri söz verdiklerinde ahitlerine vefalıdırlar; bolluk ve bereket zamanı kadar, zorluk, sıkıntı ve şiddet zamanında da sabırlıdırlar. İşte bunlardır özüyle sözü bir olanlar. Ve işte bunlardır korunan takva sahipleri. 2. sure (BAKARA) 177. ayet (Resmi: 2/İniş:92/Alfabetik:11)
Sizinle çarpışmaya girenlerle Allah
yolunda siz de çarpışın. Ama haksız yere saldırmayın / çarpışmada zulme
sapmayın. Çünkü
Allah, sınır tanımaz azgınları sevmiyor. Onları yakaladığınız yerde öldürün;
onların sizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın. Fitne / baskı ve bozgunculuk, öldürmekten daha kötüdür. Mescid-i Haram'da,
onlar sizinle çarpışmaya girinceye kadar siz de onlarla çarpışmaya girmeyin.
Eğer sizinle çarpışmaya girerlerse siz de onları öldürün. İşte böyle
verilir küfre sapanların cezası! Eğer savaşı sona
erdirirlerse Allah çok affedici, çok merhametlidir. Fitne kalmayıncaya ve din yalnız Allah'ın oluncaya kadar
onlarla çarpışın. Eğer çarpışmaktan vazgeçerlerse artık zulme sapanlardan
başkasına düşmanlık edilmez. Haram ay, haram aya karşılıktır. Hürmetler
ve yasaklar karşılıklıdır. O halde, azgınlık edip size
saldırana, size saldırdığı şekilde ve ölçüde saldırın. Allah'tan
korkun ve bilin ki Allah, kendisinden korkup sakınanlarla beraberdir. Allah
yolunda harcama yapın / nimetleri paylaşın; kendi ellerinizle kendinizi
tehlikeye atmayın. Güzel düşünüp güzel işler yapın. Çünkü Allah, güzellik
sergileyenleri sever. 2. sure (BAKARA)
190-195. ayet (Resmi: 2/İniş:92/Alfabetik:11)
Size
bir yara değiyorsa, o topluma da benzeri bir yara mutlaka değmiştir. Bak işte günler! Biz onları
insanlar arasında dolandırır dururuz. Allah bu sayede
iman edenleri bilecek, sizden tanıklar / şehitler edinecektir. Allah
zulme sapanları sevmez. 3. sure (ÂLİ IMRÂN) 140.
ayet (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)
Andolsun ki, siz
onları Allah'ın izniyle öldürmekteyken, Allah size vaadini doğrulamıştı.
Nihayet siz korkuya kapıldınız, yapılacak iş hususunda çekiştiniz. Ve Allah,
sevdiğiniz şeyi size gösterdikten sonra isyan ettiniz. İçinizden bir kısmı
dünyayı istiyordu, bir kısmınız ise âhireti istiyordu. Sonra sizi imtihan etmek
için onlardan uzaklaştırdı. Yemin olsun, sizi affetmişti. Allah, müminlere
karşı lütuf sahibidir. Siz şaşkınlıkla sağa-sola
kaçıyor, hiç kimseye dönüp bakmıyordunuz. Resul ise arkanızdan sizi çağırıyordu.
Böylece Allah size keder üstüne keder verdi ki, elinizden uçup gidene de size
isabet edene de üzülmeyesiniz. Allah, yapmakta olduklarınızdan haberdardır.
Sonra bu kederin ardından üzerinize, içinizden bir grubu sarıp kuşatan, güven
verici bir uyku indirdi. Bir grup da -gerçekten onlar kendi canlarının derdine
düşmüştü- Allah hakkında gerçek dışı sanılara, cahiliye düşüncelerine
kapılıyordu. "Şu işten bize bir şey var mı?" diyorlardı. De ki: "Emir / iş ve oluş tümüyle Allah'ındır." Öz
benliklerinde, sana açıklamaz oldukları şeyler saklıyorlar. Diyorlar ki:
"Bu işten bizim lehimize bir şey olsaydı, şuracıkta öldürülmezdik."
Söyle onlara: "Evlerinizde kalsaydınız bile, üzerlerine ölüm yazılmış
olanlar, uzanacakları yerleri muhakkak boylayacaklardı." Bu, Allah,
göğüslerinizdekini denesin, kalplerinizdekini ortaya çıkarsın diyedir. Allah,
göğüslerin özünü çok iyi bilir. İki topluluğun
karşılaştığı gün geri dönüp gidenleriniz var ya, yaptıkları bazı işler yüzünden şeytan onların ayağını
kaydırmak istemişti. Andolsun, Allah onları yine de affetti. Allah
Gafûr'dur, Halîm'dir. Ey iman sahipleri!
Yeryüzünde dolaşan yahut gazaya çıkan kardeşleri için
şöyle diyen inkârcılar gibi olmayın: "Yanımızda olsaydılar ölmezlerdi,
öldürülmezlerdi." Allah bunu onların kalplerinde bir özlem yapacaktır.
Allah diriltir de öldürür de. Allah, yapıp ettiklerinizi en iyi şekilde
görmektedir. 3. sure (ÂLİ IMRÂN) 152-156.
ayet (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)
Harpte elinize geçmiş kadınlar
hariç olmak üzere, nikâhlı kadınlarla evlenmeniz de
haram kılınmıştır. Bu, üzerinize Allah'ın yazdığıdır. Bunlar dışındakileri,
mallarınızı vererek almanız; şunu bunu dost tutmayarak iffetli yaşamanız, zina
etmemeniz şartıyla size helal kılınmıştır. Kendilerinden nimetlendiğiniz
kadınların mehirlerini onlara bir hak olarak verin. Mehir kesişmeden sonra
karşılıklı hoşnutluğa bağlı hallerde üzerinize günah yoktur. Allah, her şeyi bilir,
tüm hikmetlerin sahibidir. 4. sure
(NİSA) 24. ayet (Resmi: 4/İniş:98/Alfabetik:82)
Onlarla eşitlenesiniz diye kendilerinin küfre
saptığı gibi küfre sapmanızı istediler. O halde, Allah
yolunda göç edecekleri vakte kadar onlardan dostlar edinmeyin. Eğer yüz
çevirirlerse onları yakalayın ve bulduğunuz yerde öldürün. Bir daha da onlardan
ne dost edinin ne de yardımcı. Ancak
sizinle aralarında antlaşma olan bir topluma sığınanlarla, kendi toplumlarıyla
yahut sizinle savaşma konusunda yürekleri yetersiz kalıp da size gelenlere dokunmayın.
Allah dileseydi onları elbette sizin üstünüze salardı, onlar da sizinle mutlaka
savaşırlardı. O
halde, sizden uzak durur, sizinle savaşmaz, size barış eli uzatırlarsa, artık
Allah size, üzerlerine gitmek için bir yol vermemiştir. Diğer
bazılarını da bulacaksınız ki, hem sizden emin olmak hem de kendi
toplumlarından emin olmak isterler. Ama fitneyle yüz yüze getirildiklerinde baş
aşağı içine dalarlar. Bunlar sizden uzak durmazlar, sizinle barışa gitmezler ve
ellerini sizden çekmezlerse onları yakalayın, tuttuğunuz yerde öldürün. İşte
böylelerinin üstüne gitmeniz için size açık bir izin ve kuvvet verilmiştir.
Yanlışlık hali müstesna, bir müminin bir mümini öldürmesi olacak şey değildir.
Yanlışlıkla bir mümini öldürenin, özgürlüğü elinden alınmış bir mümini
özgürlüğüne kavuşturması, ölenin ailesine de üzerinde anlaşmaya varılacak
tatmin edici bir diyet vermesi gerekir. Vârislerin, diyeti bağışlaması hali
müstesna. Eğer öldürülen, mümin olmakla birlikte size düşman bir topluluktan
ise o zaman öldürenin, özgürlüğünden yoksun bir mümini özgürlüğüne kavuşturması
gerekir. Öldürülen, sizinle aralarında antlaşma bulunan bir toplumdan ise o
durumda, öldürülenin ailesine tatmin edici bir diyet verme yanında,
hürriyetinden yoksun bir mümini hürriyetine kavuşturmak da gerekli olur.
Bunlara imkân bulamayan, Allah'a tövbe olarak iki ay kesiksiz oruç tutar.
Allah, gereğince bilendir, hikmeti sonsuzdur. 4. sure (NİSA) 89-92. ayet (Resmi: 4/İniş:98/Alfabetik:82)
Yeryüzünde
dolaştığınız zaman, küfre sapanların size tedirginlik vermesinden korkarsanız,
namazı kısaltmanızda sizin için bir sakınca yoktur. Şu bir gerçek ki, küfre batanlar sizin için
açık bir düşmandır. 4. sure
(NİSA) 101. ayet (Resmi: 4/İniş:98/Alfabetik:82)
Düşman topluluğu izlemekte
gevşeklik göstermeyin. Siz sıkıntıya düşüyorsanız, hiç kuşkusuz
tıpkı sizin gibi onlar da sıkıntıya düşüyorlar; ama siz, Allah'tan onların umamayacağı şeyleri umuyorsunuz.
Allah Alîm'dir, Hakîm'dir. 4. sure
(NİSA) 104. ayet (Resmi: 4/İniş:98/Alfabetik:82)
Yahudiler
dediler ki: "Allah'ın eli bağlıdır." Kendi elleri bağlandı / elleri
bağlanasıcalar! Söylemiş oldukları yüzünden lanetlendiler. Söylediklerinin
aksine, Allah'ın iki eli de alabildiğine açıktır; dilediği gibi bağışta
bulunur. İnan olsun ki, Rabbinden sana indirilen, küfür ve taşkınlık yönünden
onları iyice azdıracaktır. Onların arasına, ta kıyamet gününe kadar düşmanlık
ve nefret atmışızdır. Ne zaman savaş için bir ateş
yaksalar, Allah onu söndürür de onlar yeryüzünde yine bozgunculuğa koşarlar.
Ama Allah, bozguncuları sevmez. 5. sure
(MÂİDE) 64. ayet (Resmi: 5/İniş:110/Alfabetik:60)
O sırada Allah, iki gruptan birinin
kesinlikle sizin olacağını vaat ediyordu. Ve siz, güçsüz ve silahsız olanın
size düşmesini arzu ediyordunuz. Allah ise hakkı kendi kelimeleriyle tam bir
biçimde ortaya koymayı ve küfre batmışların ardını, arkasını kesmeyi istiyordu.
Diliyordu ki, kötülüğü temsil edenler istemese de hakkı ayan-beyan gözler önüne
koysun, saçma ve tutarsız olanı hükümsüz kılsın. Hani
siz, Rabbinizden yardım ve destek diliyordunuz; O, sizin dileğinize şöyle cevap
vermişti: "Hiç kuşkunuz olmasın, ben size, meleklerden birbiri ardınca bin
tanesiyle yardım ulaştıracağım." Allah bunu, sadece bir müjde olsun ve o
sayede kalpleriniz huzur ve rahatlık bulsun diye yaptı. Yardım yalnız ve yalnız
Allah katındandır. Hiç şüphesiz Allah Azîz'dir, Hakîm'dir. O zaman sizi,
Allah'tan bir güven olmak üzere hafif bir uyku bürüyordu; sizi onunla
temizlemek, şeytanın pisliğini sizden gidermek, kalplerinizi birbirine bağlamak,
ayaklarınızı sağlam bastırmak için üzerinize gökten bir su indiriyordu. Rabbin, meleklere şöyle vahyediyordu: "Ben sizinle beraberim. İmanı olanları sağlamlaştırın.
İnkâr edenlerin kalpleri içine korku salacağım; vurun boyunların üstüne, vurun
onların her parmağına." 8. sure
(ENFÂL) 7-12. ayet (Resmi: 8/İniş:93/Alfabetik:22)
İşte
gördünüz! Hadi tadın onu! Küfre sapanlar için ateş azabı da var. Ey iman edenler! İnkâr
edenlerle savaşmak üzere karşılaştığınızda, sakın onlara arkalarınızı dönmeyin!
8. sure (ENFÂL) 14-15. ayet (Resmi: 8/İniş:93/Alfabetik:22)
Fitne kalmayıncaya ve din tümüyle
Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaş. Vazgeçerlerse kuşkusuz ki Allah, ne
yaptıklarını iyice görecektir. 8. sure
(ENFÂL) 39. ayet (Resmi: 8/İniş:93/Alfabetik:22)
Doğru ile
yanlışın ayrılış günü, iki topluluğun karşılaştığı gün, kulumuza indirmiş
olduğumuza inanıyorsanız şunu bilin:
Ganimet / kazanç
olarak elde ettiğiniz şeylerin beşte biri Allah'a, resule, yakınlara,
yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışa aittir. Allah her şeye
kadirdir. O vakit siz, vadinin beri yamacında idiniz, onlarsa öte yamacında
idiler. Kervan sizden daha aşağıda idi. Sözleşmiş olsaydınız buluşma yer ve
saatinde ayrılığa düşerdiniz. Ama Allah, olması kararlaştırılan işi yerine
getirmek istiyordu. Ta ki, ölen beyyine
üzerine ölsün, yaşayan da beyyine üzerine yaşasın. Allah elbette ki çok iyi
işitir, çok iyi bilir. Allah onları sana uykunda az
gösteriyordu. Eğer onları sana çok gösterseydi, yılgınlığa düşer, işi kotarmada
çekişmeye başlardınız. Ama Allah, sizi selamete çıkardı. O, göğüslerin
içindekini çok iyi bilir. Karşılaştığınızda onları
sizin gözlerinize az gösteriyordu. Sizi de onların gözünde azaltıyordu ki,
yapılmasına karar verilen işi yürürlüğe koysun. Zaten bütün işler Allah'a döndürülür. 8. sure (ENFÂL) 41-44. ayet (Resmi: 8/İniş:93/ Alfabetik:22)
Ey
Peygamber! Müminleri
çarpışmaya teşvik et! Sizden sabırlı
yirmi kişi olsa, küfre sapanların iki yüzüne galip gelir; sizden yüz
kişi olsa, onların binine galebe çalar. Çünkü onlar gereğince anlamayan
bir topluluktur. Şimdi Allah yükünüzü
hafifletti. Bilmiştir ki sizde bir zaaf var. İçinizden
sabırlı yüz kişi olsa, iki yüz kişiye galip gelir; sizden bin kişi olsa,
Allah'ın izniyle iki bin kişiye galebe çalar. Allah, sabredenlerle
beraberdir! 8. sure (ENFÂL) 65-66. ayet
(Resmi: 8/İniş:93/Alfabetik:22)
Yeminlerini
bozan, resulü yurdundan çıkarmaya gayret eden bir topluluğa karşı savaşmayacak
mısınız? Üstelik size saldırıyı ilkin onlar başlattı. Korkuyor musunuz onlardan? Eğer
mümin kişilerseniz, kendisinden korkmanıza en layık olan, Allah'tır. Savaşın onlarla
ki, sizin elinizle Allah onlara azap
etsin, onları rezil etsin. Onlara karşı size yardım etsin. Ve inananlar
toplumunun göğüslerine şifa ulaştırsın. Ve yüreklerinin öfkesini gidersin. Allah
dilediğine tövbe nasip eder. Allah Alîm'dir, Hakîm'dir. Allah; içinizden cihat
edenleri, Allah'tan, resulünden ve müminlerden başkasını kendisine sırdaş
edinmeyenleri belirlemedikçe, bırakılacağınızı mı sandınız? Allah, yapmakta
olduklarınızdan haberdardır. 9. sure
(TEVBE) 13-16. ayet (Resmi: 9/İniş:113/Alfabetik:104)
Gökleri ve yeri yarattığı gündeki yazısına
göre, Allah katında ayların sayısı on ikidir. Bunlardan dördü haram aylardır.
Eskimez din işte budur. Artık o aylar içinde benliklerinize zulmetmeyin. Müşrikler sizinle nasıl topyekün savaşıyorlarsa siz de
onlarla topyekün savaşın. Şunu bilin ki, Allah, takva sahipleriyle
beraberdir. 9. sure (TEVBE) 36. ayet
(Resmi: 9/İniş:113/Alfabetik:104)
Allah,
yarattıklarından sizin için gölgeler oluşturdu. Dağlardan sizin için sığınak
evler yaptı. Sizin için, sıcaktan koruyacak elbiselerle
savaşta koruyacak elbiseler de yaptı.
İşte nimetini üzerinizde böyle tamamlıyor ki, O'na teslim olup esenliğe
ulaşabilesiniz. 16. sure (NAHL) 81. ayet
(Resmi: 16/İniş:70/ Alfabetik:75)
Ey iman edenler, Allah'ın üzerinizdeki nimetini
hatırlayın! Hani, üstünüze ordular gelmişti de biz
onların üzerine bir rüzgâr ve sizin görmediğiniz ordular salmıştık.
Allah, yapmakta olduklarınızı iyice görmektedir. Hani, onlar, üst yanınızdan,
alt tarafınızdan size saldırmıştı da gözler kaymış, yürekler gırtlaklara
ulaşmıştı. Allah hakkında türlü zanlarda bulunuyordunuz. İşte orada müminler
belaya uğratılarak imtihan edilmişler ve şiddetli bir zelzeleyle
sarsılmışlardı. Münafıklarla, kalplerinde maraz olanlar şöyle diyorlardı:
"Allah ve resulü bize, bir aldanışdan başka bir şey vaat etmemiş."
Hani, onlardan bir grup şöyle demişti: "Ey Yesrib halkı, duracak yeriniz
yok, hemen geri dönün!" İçlerinden bir grup da Peygamber'den izin istiyor:
"İnan olsun, evlerimiz kaygı duyulacak durumda." diyorlardı. Oysaki evleri kaygı duyulacak durumda değildi; sadece kaçmak
istiyorlardı. Eğer Medine'nin her yanından üzerlerine gelinseydi de
onların kent içinde fitne çıkarmaları istenseydi, onu mutlaka yaparlardı; o
konuda fazla gecikmezlerdi. Yemin olsun ki, onlar daha
önce, geri dönüp kaçmayacaklarına ilişkin Allah'a söz vermişlerdi. Ve Allah'a
verilen söz sorumluluk gerektirirdi. De ki: "Eğer ölümden yahut öldürülmekten
kaçıyorsanız, kaçmak size hiçbir yarar sağlamaz. Böyle bir durumda sadece
azıcık / az bir süre nimetlendirilirsiniz." De ki: "Allah size bir
kötülük murat eder yahut bir rahmet dilerse, Allah'la aranıza kim
girebilir?" Onlar kendileri için, Allah'tan başka ne bir dost bulabilirler
ne de bir yardımcı. Allah, içinizden hem tembellik edip hem de
başkalarını geri bırakanları ve kardeşlerine, "Hadi bize gelin!"
diyenleri biliyor. Zaten onlar savaşa / zora çok az
gelirler. Size karşı cimrilik / kıskançlık ederler. Korku geldiğinde onları
sana bakar halde görürsün. Korku gittiğinde ise hayra karşı kıskançlık yüzünden
sizi keskin dillerle yaralarlar. Ölümden üzerine baygınlık çökmüş biri
gibidirler. Bunlar iman etmemişlerdir. Bu yüzden de Allah, amellerini boşa
çıkarmıştır. Bunu yapmak Allah için çok kolaydır. Düşman hiziplerin
gitmediğini sanıyorlar. Düşman hizipler gelecek olsalar, bunlar isterler ki,
bedevî araplar içinde bulunsunlar da sizinle ilgili haberleri sorsunlar. Şayet içinizde bulunsalardı, pek azı müstesna,
savaşmayacaklardı. Yemin olsun, Allah resulünde sizin için, Allah'ı ve
âhiret gününü arzu edenlerle Allah'ı çok ananlara güzel bir örnek vardır.
Müminler, düşman hizipleri gördüklerinde şöyle demişlerdir: "Allah'ın ve
resulünün bize vaat ettiği işte budur. Ve Allah da resulü de doğru
sözlüdür." Bu onların sadece iman ve teslimiyetlerini artırdı.
İnananlardan öyle erler vardır ki, Allah'a verdikleri sözde sadakatle dururlar.
Onlardan bazısı adadığını yerine getirdi, bazısı da bekliyor. Sözlerini asla
değişmediler. 33. sure (AHZÂB) 9-23. ayet
(Resmi: 33/İniş:97/Alfabetik:4)
Küfre
batmışlarla burun buruna geldiğinizde, boyunlar vurulur. Nihayet onları
bastırıp sindirdiğinizde, antlaşma bağını sıkı bağlayın. Artık bundan sonrası
ya bir bağışlama ya bir fidyedir. Nihayet, harp, ağırlıklarını yere bırakır. İşte böyle! Eğer Allah
dileseydi, onlardan öç alırdı. Ama kiminizi kiminizle denemek için böyledir.
Allah yolunda öldürülenlerin amelleri asla göz ardı edilmeyecektir. 47. sure (MUHAMMED) 4. ayet (Resmi: 47/İniş:99/Alfabetik:64)
Bir
hurma ağacını kestiniz, yahut onu kökleri üzerine dikili bıraktınızsa, bu
Allah'ın izniyledir; yoldan çıkmışları rezil etmesi içindir. 59. sure (HAŞR) 5. ayet (Resmi: 59/İniş:95/Alfabetik:35)
(II) Savaş tedbirleri savaşa hazırlık
Ey inananlar! Savunma tedbirlerinizi alın. Gerektiğinde de bölükler halinde hareket geçin yahut toplu
halde savaşa çıkın. 4. sure
(NİSA) 71. ayet (Resmi: 4/İniş:98/Alfabetik:82)
Gerek
hafif, gerek ağırlıklı olarak mutlaka seferber olun ve Allah yolunda
mallarınızla, canlarınızla cihat edin. Eğer bilirseniz bu sizin için daha
hayırlıdır. Eğer o, yakın bir dünya menfaati yahut orta bir yolculuk olsa idi,
elbette seni izleyeceklerdi. Ama o zorluklarla dolu yolculuk kendilerine uzak
geldi. "Gücümüz yetseydi sizinle çıkacaktık"
diye Allah'a yemin de ederler. Kendilerini mahvediyorlar. Allah biliyor ki
onlar, kesinlikle yalancıdırlar. Allah seni affetsin; neden onlara izin
verdin de beklemedin ki, doğru söyleyenler sana açık seçik belli olsun da yalancıları
bilesin. Allah'a ve âhiret gününe iman edenler; mallarıyla, canlarıyla cihat
edecekleri için senden izin istemezler. Allah, takva sahiplerini iyice
bilmektedir. Ancak Allah'a ve âhiret gününe
inanmayanlar, kalpleri kuşkuyla karışmış olup da işkilleri içinde çalkanıp
duranlar, sefere katılmak için senden izin isterler. Sefere çıkmak isteselerdi elbette ki, bir sefer hazırlığına
girişirlerdi. Ama Allah, harekete geçmelerini istemedi de onları yerlerine
çiviledi ve "oturun, oturanlarla beraber" denildi. 9. sure (TEVBE) 41-46. ayet (Resmi: 9/İniş:113/Alfabetik:104)
Medine
halkına ve çevrelerindeki Bedevî Araplara, Allah resulünden geri kalmaları ve
onu bırakıp da kendi canlarının derdine düşmeleri yakışmaz. Çünkü Allah yolunda uğrayacakları bir susuzluk, bir
yorgunluk, bir açlık, kâfirleri öfkelendirmek üzere bir yere ayak basmaları,
düşmana karşı herhangi bir başarı kazanmaları durumunda kendileri için, barışa
yönelik iyi bir amel mutlaka yazılacaktır. Allah, güzel düşünüp güzel
davrananların ödülünü yitirmez. 9. sure
(TEVBE) 120. ayet (Resmi: 9/İniş:113/ Alfabetik:104)
İnananların hepsinin birden savaşa
çıkmaları doğru değildir. Onların her kesiminden bir grubun
dinde derin bilgiler edinmek ve sefere çıkan topluluk geri döndüğünde,
korunmaları ümidiyle onları uyarmak için arkada kalmaları gerekmez mi? 9. sure (TEVBE) 122. ayet (Resmi: 9/İniş:113/Alfabetik:104)
Bir peygamberin emanete hıyanet
etmesi / kamu malından aşırması olacak şey değildir. Her kim hıyanet eder,
kamu malından bir şey aşırırsa, aşırdığını kıyamet günü yüklenip getirir. Sonra
her benliğe; kazandığı tam olarak ödenir. Hiç birine zulmedilmez. 3. sure (ÂLİ IMRÂN) 161. ayet (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)
Sana harp ganimetlerini sorarlar. De ki: "Onlar Allah ve Resul içindir. O halde Allah'tan
korkun ve aranızda barış ve esenliği kurun. Ve eğer müminler iseniz Allah'a ve
O'nun Resulü'ne itaat edin!" 8. sure
(ENFÂL) 1. ayet (Resmi: 8/İniş:93/Alfabetik:22)
Artık
elde ettiğiniz ganimetlerden helal ve temiz olarak yiyin; Allah'tan sakının! Allah çok affedici, çok
merhametlidir. 8. sure (ENFÂL) 69. ayet
(Resmi: 8/İniş:93/Alfabetik:22)
Geri bırakılanlar, ganimetleri almak üzere
gittiğiniz zaman şöyle diyecekler: "İzin verin,
biz de size uyalım!" Onlar
Allah'ın kelamını değiştirmek istiyorlar. De ki: "Bize
asla uyamazsınız! Allah önceden de böyle buyurmuştu." Bu kez şöyle
diyecekler: "Hayır, siz bizi kıskanıyorsunuz." İşin doğrusu şu ki,
onlar çok az anlıyorlar / onlar, az bir kısmı hariç, anlamıyorlar. 48. sure (FETİH) 15. ayet (Resmi: 48/İniş:109/ Alfabetik:27)
Allah'ın
onlardan resulüne aktardığı ganimetlere gelince, siz
onun için ne at bindiniz ne deve sürdünüz; ama Allah, resullerini
dilediği kimselerin üzerine salar. Allah her şeyi yapmakta sonsuz kudret
sahibidir. Allah'ın,
kentler halkından resulüne zahmetsizce aktardığı mal ve nimetler şunlar
içindir: Allah, Peygamber, yakınlar,
yetimler, yoksullar, yolda kalmışlar. Bu böyle düzenlenmiştir ki, o mal ve nimetler sizden yalnız zengin
olanlar arasında dönüp duran bir kudret aracı olmasın. Resul size ne verdiyse onu alın; sizi neden yasakladıysa ona
son verin ve Allah'tan korkun. Hiç kuşkusuz, Allah'ın azabı çok
şiddetlidir. 59. sure (HAŞR) 6-7. ayet
(Resmi: 59/İniş:95/Alfabetik:35)
(III) Allah
ve resulü ile savaşanların cezası
Allah ve resulüyle savaşanların ve yeryüzünde bozgunculuk yapmaya çalışanların cezası şudur: Öldürülürler yahut asılırlar yahut elleriyle ayakları çaprazlamasına kesilir yahut bulundukları yerden sürülürler. Bu onlar için dünyada bir rezilliktir. Âhirette de onlara büyük bir azap vardır. 5. sure (MÂİDE) 33. ayet (Resmi: 5/İniş:110/Alfabetik:60)
Bu böyledir. Çünkü onlar Allah'a ve resulüne
kafa tuttular. Kim Allah'a ve resulüne kafa tutarsa
kuşkusuz ki, Allah'ın azabı şiddetli olur. 8. sure (ENFÂL) 13. ayet (Resmi: 8/İniş:93/Alfabetik:22)
Allah'a ve resulüne karşı gelenler,
kendilerinden öncekilerin çarpılıp tepelendikleri gibi çarpılıp
tepeleneceklerdir. Biz, gerçekleri apaçık gösteren ayetler indirmişizdir. Küfre
sapanlar için, rezil edici bir azap vardır. 58. sure (MÜCÂDİLE) 5. ayet (Resmi: 58/İniş:104/Alfabetik:66)
Allah sizi, din hakkında sizinle
savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayan kimselere iyilik etmekten, onlara
adaletli davranmaktan men etmez. Allah, adaleti ayakta tutanları sever. 60. sure (MÜMTEHİNE) 8. ayet (Resmi: 60/İniş:111/Alfabetik:71)
(IV) Savaş, kuralları kanunları yöntemleri
Sizinle
çarpışmaya girenlerle Allah yolunda siz de çarpışın. Ama haksız yere
saldırmayın / çarpışmada zulme sapmayın. Çünkü Allah, sınır tanımaz azgınları
sevmiyor. Onları
yakaladığınız yerde öldürün; onların sizi çıkardıkları yerden siz de onları
çıkarın. Fitne / baskı ve bozgunculuk, öldürmekten daha kötüdür. Mescid-i Haram'da,
onlar sizinle çarpışmaya girinceye kadar siz de onlarla çarpışmaya girmeyin. Eğer
sizinle çarpışmaya girerlerse siz de onları öldürün. İşte böyle
verilir küfre sapanların cezası! Eğer savaşı sona erdirirlerse Allah çok affedici, çok merhametlidir. Fitne kalmayıncaya ve din yalnız
Allah'ın oluncaya kadar onlarla çarpışın. Eğer çarpışmaktan vazgeçerlerse artık zulme sapanlardan başkasına düşmanlık edilmez.
Haram ay, haram aya karşılıktır.
Hürmetler ve yasaklar karşılıklıdır. O halde, azgınlık edip size saldırana, size
saldırdığı şekilde ve ölçüde saldırın. Allah'tan korkun ve bilin
ki Allah, kendisinden korkup sakınanlarla beraberdir. 2. sure (BAKARA) 190-194. ayet (Resmi: 2/İniş:92/Alfabetik:11)
Hoşunuza
gitmemekle birlikte, savaş üzerinize yazılmıştır. Bir şey sizin için hayırlı olduğu halde siz ondan tiksinebilirsiniz. Ve
bir şey sizin için şer olduğu halde siz onu sevebilirsiniz. Allah bilir, siz
bilmezsiniz. Sana haram ayı, onda savaşmayı soruyorlar, De ki:
"O ayda
savaş büyük bir günahtır. Ama Allah yolundan alıkoymak, O'na ve Mescid-i
Haram'a nankörlük etmek, ora halkını oradan sürüp çıkarmak, Allah katında daha
büyük bir günahtır." Fitne/baskı ve bozgunculuk, cana kıymaktan daha büyük
bir kötülüktür. Eğer güçleri yetse sizi dininizden çevirinceye kadar
sizinle savaşmayı sürdürürler. İçinizden kim irtidâd edip dininden dönerse
kâfir olarak ölür. Böylelerinin amelleri dünyada da âhırette de boşa gitmiştir.
Ateş ehlidir onlar. Sürekli kalacaklardır orada. 2. sure (BAKARA) 216-217. ayet (Resmi: 2/İniş:92/ Alfabetik:11)
Allah yolunda savaşın ve bilin ki Allah, her
şeyi duyar, her şeyi bilir. 2. sure
(BAKARA) 244. ayet (Resmi: 2/İniş:92/Alfabetik:11)
Mûsa'dan
sonra İsrailoğulları'nın kodamanlar meclisini görmedin mi? Kendilerine gelen
bir peygambere şöyle demişlerdi: "Bize bir kral gönder, Allah yolunda
çarpışalım." Peygamber dedi ki:
"Üstünüze savaş yazılır da savaşmazsanız ne
olacak?" Dediler ki:
"Nasıl olur da Allah yolunda savaşmayız?
Yurtlarımızdan çıkarıldık, oğullarımızdan uzak düşürüldük." Nihayet, üzerlerine
savaş yazıldığında pek azı hariç yüz çevirdiler. Allah, zalimleri çok iyi bilir. 2. sure (BAKARA) 246. ayet (Resmi: 2/İniş:92/Alfabetik:11)
Yüz yüze gelen şu iki toplulukta sizin için
bir ibret vardır: Biri Allah yolunda çarpışıyordu; ötekisi
küfre batmıştı. Allah yolunda çarpışanları, kafa gözleriyle kendilerinin iki
katı görüyorlardı. Allah, öz yardımıyla dilediğini destekler. İşte
bunda, gözleri olanlar için gerçek bir ibret vardır. 3. sure (ÂLİ IMRÂN) 13. ayet (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)
Nice
peygamber, beraberinde kendisini Rabb'e adayan birçok kişi bulunduğu halde
savaşmıştır. Onlar, Allah yolunda kendilerine gelip çatan zorluklar yüzünden
gevşememiş, zayıflık göstermemiş, susup pusmamışlardır. Allah sabredenleri sever. 3. sure (ÂLİ IMRÂN) 146. ayet (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)
Ve
ikiyüzlülük yapan münafıkları bilsin diye. Onlara,
"Hadi gelin, Allah yolunda çarpışın yahut savunma
yapın!" dendiğinde:
"Savaştan haberimiz olsaydı sizi elbette izlerdik."
dediler. O
gün onlar, imandan çok küfre yakın idiler. Kalplerinde olmayanı ağızlarıyla
söylüyorlar. Allah, onların
gizlemekte oldukları şeyi çok iyi bilmektedir. 3. sure (ÂLİ IMRÂN) 167. ayet (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)
O
müminler ki, insanlar kendilerine, "Halk size karşı bir araya gelmiş,
korkun onlardan!" dediklerinde, bu onların imanını artırdı da şöyle
söylediler: "Allah bize yeter. Ne güzel Vekîl'dir O!" 3. sure (ÂLİ IMRÂN) 173. ayet (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)
Rableri onlara cevap verdi: "Ben sizden, erkek-kadın hiçbir çalışanın
ürettiğini boşa çıkarmayacağım. Hep birbirinizdensiniz. Göç edenler, yurtlarından çıkarılanlar, yolumda işkenceye
uğratılanlar, çarpışıp da öldürülenler var ya, onların kötülüklerini yemin
olsun örteceğim. Ve yemin olsun ki onları, Allah katından bir karşılık
olarak, altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacağım."
Allah katındandır karşılıkların en güzeli. 3. sure (ÂLİ IMRÂN) 195. ayet (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)
İğreti
hayatı âhiret hayatı karşılığında satanlar, Allah yolunda çarpışsınlar. Allah
yolunda çarpışıp da öldürülen yahut galip gelene biz, yakında, büyük bir ödül
vereceğiz. Size ne oluyor da Allah yolunda ve "Ey Rabbimiz bizi, halkı
zulme sapmış şu kentten çıkar; katından bize bir dost gönder, katından bize bir
yardımcı gönder!" diye yakaran mazlum ve çaresiz erkekler, kadınlar, yavrular
için savaşmıyorsunuz! İman edenler Allah yolunda savaşırlar; küfre sapanlarsa
tağut yolunda savaşırlar. O halde, şeytanın dostlarıyla savaşın. Hiç kuşkusuz, şeytanın tuzağı çok
zayıftır. Kendilerine, "Ellerinizi çekin, namazı kılın, zekâtı
verin!" denilenleri görmedin mi? Üzerlerine savaş
yazılınca, içlerinden bir grup, insanlardan Allah'tan korkmuş gibi, hatta daha
şiddetli bir korkuyla korkar oldu. Ve şöyle dediler: "Ey Rabbimiz! Ne diye
yazdın üzerimize savaşı; yakın bir süreye kadar bizi erteleseydin ya!"
De ki: "Dünya nimeti çok azdır. Kötülükten sakınan için âhiret daha
hayırlıdır. Bir kıl kadar bile zulme
uğratılmazsınız." 4. sure
(NİSA) 74-77. ayet (Resmi: 4/İniş:98 /Alfabetik:82)
Allah yolunda savaş. Kendinden
başkasından sorumlu değilsin. İnananları da teşvik et. Umulur ki Allah, küfre
sapanların gücünü kırar. Allah, kuvvetçe daha üstün, cezalandırmada daha
güçlüdür. 4. sure (NİSA) 84. ayet
(Resmi: 4/İniş:98/Alfabetik:82)
Onlarla
eşitlenesiniz diye kendilerinin küfre saptığı gibi küfre sapmanızı istediler. O halde, Allah yolunda göç edecekleri vakte kadar onlardan
dostlar edinmeyin. Eğer yüz çevirirlerse onları yakalayın ve bulduğunuz yerde
öldürün. Bir daha da onlardan ne dost edinin ne de yardımcı. 4. sure (NİSA) 89. ayet (Resmi: 4/İniş:98/Alfabetik:82)
Diğer
bazılarını da bulacaksınız ki, hem sizden emin olmak hem de kendi
toplumlarından emin olmak isterler. Ama fitneyle yüz yüze getirildiklerinde
başaşağı içine dalarlar. Bunlar sizden uzak durmazlar,
sizinle barışa gitmezler ve ellerini sizden çekmezlerse onları yakalayın,
tuttuğunuz yerde öldürün. İşte böylelerinin üstüne gitmeniz için size açık bir
izin ve kuvvet verilmiştir. 4. sure
(NİSA) 91. ayet (Resmi: 4/İniş:98/Alfabetik:82)
Allah ve resulüyle savaşanların ve
yeryüzünde bozgunculuk yapmaya çalışanların cezası şudur: Öldürülürler
yahut asılırlar yahut elleriyle ayakları çaprazlamasına kesilir yahut
bulundukları yerden sürülürler. Bu onlar için dünyada bir rezilliktir.
Âhirette de onlara büyük bir azap vardır. 5.
sure (MÂİDE) 33. ayet (Resmi: 5/İniş:110/Alfabetik:60)
Fitne kalmayıncaya ve din tümüyle
Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaş. Vazgeçerlerse kuşkusuz ki Allah, ne
yaptıklarını iyice görecektir. 8. sure
(ENFÂL) 39. ayet (Resmi: 8/İniş:93/Alfabetik:22)
Ey Peygamber! Müminleri
çarpışmaya teşvik et! Sizden sabırlı
yirmi kişi olsa, küfre sapanların iki yüzüne galip gelir; sizden yüz kişi olsa,
onların binine galebe çalar. Çünkü onlar gereğince anlamayan bir
topluluktur. 8. sure (ENFÂL) 65. ayet
(Resmi: 8/İniş:93/Alfabetik:22)
Hiçbir peygamber için,
yeryüzünde ağır basmadıkça, esirlere sahip olmak uygun değildir. Siz şu iğreti dünyanın nimetini
istiyorsunuz; Allah ise âhireti istiyor. Allah Azîz'dir, Hakîm'dir. 8. sure (ENFÂL) 67. ayet (Resmi: 8/İniş:93/Alfabetik:22)
Eğer verdikleri ahitten sonra
yeminlerini bozar, dininize saldırırlarsa, o zaman küfrün elebaşlarını öldürün. Çünkü onların yeminleri yoktur.
Böyle yaparsanız hal ve gidişlerine son verebilirler. 9. sure (TEVBE) 12. ayet (Resmi: 9/İniş:113/Alfabetik:104)
Savaşın onlarla ki, sizin elinizle Allah onlara azap etsin, onları
rezil etsin. Onlara karşı size yardım etsin. Ve inananlar toplumunun
göğüslerine şifa ulaştırsın. 9. sure
(TEVBE) 14. ayet (Resmi: 9/İniş:113/ Alfabetik:104)
Kendilerine kitap verilenlerden
Allah'a ve âhiret gününe inanmayan, Allah'ın ve resulünün yasakladığını haram
saymayan ve hak dini din edinmeyenlerle, boyun
eğerek kendi elleriyle cizye verecekleri zamana kadar savaşın. 9. sure (TEVBE) 29. ayet (Resmi: 9/İniş:113/Alfabetik:104)
Gökleri ve
yeri yarattığı gündeki yazısına göre, Allah katında ayların sayısı on ikidir.
Bunlardan dördü haram aylardır. Eskimez din işte budur. Artık o aylar içinde benliklerinize
zulmetmeyin. Müşrikler sizinle nasıl topyekün savaşıyorlarsa siz de onlarla
topyekün savaşın. Şunu bilin ki, Allah, takva sahipleriyle
beraberdir. 9. sure (TEVBE) 36. ayet
(Resmi: 9/İniş:113/Alfabetik:104)
Allah,
müminlerin canlarını ve mallarını, karşılığında kendilerine cennet vermek üzere
satın almıştır. Allah yolunda çarpışırlar da öldürürler, öldürülürler.
Allah'ın; Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da kendi üzerine hak olarak yazdığı bir
vaattır bu. Ahdine, Allah'tan daha vefalı kim var? Perçinlediğiniz bu
antlaşmanızdan ötürü müjdeler olsun size. İşte budur o büyük başarının ta
kendisi. 9. sure (TEVBE) 111. ayet
(Resmi: 9/İniş:113/Alfabetik:104)
Ey iman sahipleri! Küfre sapanların yakınınızda bulunanlarıyla
savaşın. Sizde bir sertlik bulsunlar.
Şunu bilin ki Allah, sakınanlarla beraberdir. 9. sure (TEVBE) 123. ayet (Resmi: 9/İniş:113/Alfabetik:104)
İman edenler derler ki: "Bir
sure indirilseydi olmaz mıydı?" Fakat hükmü kesinleşmiş bir sure indirilip de içinde savaş da anılınca,
kalplerinde maraz olanların, ölüm baygınlığına
tutulmuş bir bakışla sana baktıklarını görürsün. Onlara uygun olan da odur.
47. sure (MUHAMMED) 20. ayet (Resmi: 47/İniş:99/ Alfabetik:64)
Bedevilerden, geri bırakılmış olanlara de ki: "Siz
yakında çok zorlu savaş veren bir kavimle çarpışmaya çağrılacaksınız. Ya
onlarla çarpışırsınız, yahut onlar Müslüman olurlar. Eğer itaat ederseniz,
Allah size güzel bir ödül verecektir. Yok eğer önceden döndüğünüz gibi yüz
çevirirseniz, Allah sizi acıklı bir azapla cezalandırır." 48. sure (FETİH) 16. ayet (Resmi: 48/İniş:109/Alfabetik:27)
Eğer
küfredenler sizinle savaşsalardı, sırtlarını dönüp kaçacaklardı. Sonra, bir dost da bir yardımcı
da bulamazlardı. 48. sure (FETİH) 22. ayet
(Resmi: 48/İniş:109/Alfabetik:27)
Eğer,
kâfirler tarafına geçmiş eşleriniz yüzünden bir şeyleriniz inkârcılara gider,
sonra da onlardan size kaçan kadınlar yüzünden ödeme sırası size gelirse,
eşleri gitmiş olan müminlere, harcadıkları miktarı verin. Kendisine inandığınız Allah'tan
korkun. 60. sure (MÜMTEHİNE) 11. ayet (Resmi:
60/İniş:111/Alfabetik: 71)
Allah kendi yolunda, duvarları
birbirine perçinlenmiş bir bina gibi, saf bağlayarak çarpışanları sever. 61. sure (SAFF) 4. ayet (Resmi: 61/İniş:108/Alfabetik:89)
(V) Öndekiler ve sonrakiler, sapanlarla saptıranların ahiretteki savaş
Allah
buyurdu: "Sizden önce gelip geçmiş cin ve insan topluluklarıyla iç içe,
girin bakalım ateşe." Her ümmet girdiğinde, yoldaşına / kız kardeşine
lanet eder. Nihayet, hepsi orada bir araya gelince, sonrakiler öncekiler için şöyle derler: "Rabbimiz! Bizi bunlar saptırdılar. Ateş azabını
bunlara bir kat daha fazla ver." Allah buyurur: "Her biri için bir
kat fazlası var, fakat siz bilmezsiniz." Öncekiler de sonrakiler
için şöyle konuşurlar: "Artık sizin, bizim
üzerimizde bir üstünlüğünüz yok. O halde kazandıklarınıza karşılık azabı
tadın." 7. sure (A'RAF) 38 -39.
ayet (Resmi: 7/İniş:39/Alfabetik:9)
(VI) Savaş, sınavdır,
mümin münafık ayırımına sebeptir
Mûsa'dan
sonra İsrailoğulları'nın kodamanlar meclisini görmedin mi? Kendilerine gelen
bir peygambere şöyle demişlerdi: "Bize bir kral gönder, Allah yolunda
çarpışalım." Peygamber dedi ki: "Üstünüze savaş yazılır da
savaşmazsanız ne olacak?" Dediler ki: "Nasıl olur da Allah yolunda
savaşmayız? Yurtlarımızdan çıkarıldık, oğullarımızdan uzak düşürüldük." Nihayet, üzerlerine savaş yazıldığında pek azı hariç yüz
çevirdiler. Allah, zalimleri çok iyi bilir. 2. sure (BAKARA) 246. ayet (Resmi: 2/İniş:92/Alfabetik:11)
Tâlût,
askerleriyle yola çıkınca dedi ki: "Allah sizi bir ırmakla imtihan
edecektir. O halde, ondan içen benden değildir. Ama onu tatmayan bendendir.
Eliyle bir avuç alan kişi başka." Bunun ardından, pek azı müstesna
olmak üzere ondan içtiler. Nihayet o ve onunla beraber iman edenler ırmağı
geçtiklerinde şöyle dediler: "Bugün bizim Câlût'a ve ordusuna karşı hiç
bir gücümüz yoktur." Allah'a kavuşacaklarını düşünenler ise şöyle
konuştular: "Sayıca az nice topluluk vardır ki, sayıca çok nice topluluğa
Allah'ın izniyle galip gelmiştir. Allah sabredenlerle beraberdir." Câlût ve ordusuyla
karşılaştıklarında şöyle yakardılar: "Ey
Rabb'imiz, üzerimize sabır yağdır. Ayaklarımızı yere sağlam bastır. Ve küfre
sapanlara karşı bize yardım et." Nihayet Allah'ın izniyle onları bozguna
uğrattılar. Ve Dâvud Câlût'u öldürdü. Ve Allah, Dâvud'a mülk / saltanat
ve hikmet verdi. Ve ona dilediği şeylerden öğretti. Eğer Allah'ın, bazı insanları diğer bazılarıyla
savması olmasaydı, yeryüzü bozguna uğrardı. Ama Allah âlemlere karşı
çok lütufkardır. 2. sure (BAKARA) 249-251.
ayet (Resmi: 2/İniş:92/Alfabetik:11)
Ve ikiyüzlülük yapan münafıkları bilsin diye. Onlara,
"Hadi gelin, Allah yolunda çarpışın yahut savunma yapın!" dendiğinde:
"Savaştan haberimiz olsaydı sizi elbette izlerdik." dediler. O gün
onlar, imandan çok küfre yakın idiler. Kalplerinde olmayanı ağızlarıyla
söylüyorlar. Allah, onların gizlemekte oldukları şeyi çok iyi
bilmektedir. 3. sure (ÂLİ IMRÂN) 167. ayet
(Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)
O müminler ki, insanlar kendilerine, "Halk size karşı
bir araya gelmiş, korkun onlardan!" dediklerinde,
bu onların imanını artırdı da şöyle söylediler: "Allah bize
yeter. Ne güzel Vekîl'dir O!" 3. sure (ÂLİ
IMRÂN) 173. ayet (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)
Kendilerine,
"Ellerinizi çekin, namazı kılın, zekâtı verin!" denilenleri görmedin mi?
Üzerlerine savaş yazılınca, içlerinden bir grup,
insanlardan Allah'tan korkmuş gibi, hatta daha şiddetli bir korkuyla korkar
oldu. Ve şöyle dediler: "Ey Rabbimiz! Ne diye yazdın üzerimize savaşı;
yakın bir süreye kadar bizi erteleseydin ya!" De ki: "Dünya nimeti çok azdır. Kötülükten sakınan için
âhiret daha hayırlıdır. Bir kıl kadar bile zulme uğratılmazsınız." 4. sure (NİSA) 77. ayet (Resmi: 4/İniş:98/Alfabetik:82)
RESUL KUR'AN'IN KUR'AN MESAJLARI - M. Kemal Adal
Selam...
T.C. / M. Kemal Adal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder