IV. İTİKAT. 1
B. ALLAH.. 1
2. ALLAH'IN BİRLİĞİ (TEVHİD) 1
b) Birlik (Allah'ın)
– 4. 1
Dipnot: 6/19*: İtikat: Peygamberlik: Elçiler (Resuller): Resullerin
Durumu, Konumu: Hz. Muhammed Bütün İnsanlığa
Gönderilmiştir. Bak: 6/19; 7/157-158; 21/107; 34/28; 62/2-4. 2
6/19**: Hz. Muhammed (Siret): Hz. Muhammed'in Peygamberliği Yetki ve
Sorumlulukları: Peygamberliği: Genel olarak Hz. Muhammed:
Kur'an'ın Vahyi. Bak: 7/203; 10/94; 11/12; 15/87; 17/1; 20/2,
114; 25/32; 29/51; 42/52; 47/2; 53/1-18; 69/44-47; 75/16. 2
6/19***: Hz. Muhammed (Siret): Hz. Peygamberin ve Müslümanların Mücadeleleri:
Hicret Öncesi Dönem: Hz. Peygamberin Kavmiyle İhtilafı. Bak:
6/46-47, 56-58, 65-67, 135; 8/30-34; 12/108; 13/6, 43;
14/19; 15/6-8, 88-89; 17/47-48, 76-77; 19/77-80; 21/1-6, 36, 45-76; 23/68-74,
81-83; 25/4-6, 40-42, 52; 26/3-6; 28/47-51, 57; 34/7-9, 31, 43, 49; 35/42-44;
37/35-40, 167-170; 38/1-11; 38/64-67; 41/26, 41-42, 52; 43/5-10, 29-32, 57-60,
78-80, 83, 88-89; 45/19; 46/7; 50/1-5, 15; 51/7-11, 52-55; 52/29-49; 53/33-37;
54/1-5; 68/8-16, 46, 51; 70/36-42; 72/19-23; 86/15-16; 96/9-10; 106/1-4;
109/1-6. 4
*6/19: Dini hüküm için Kuran'ın
biricik kaynak olduğunu, ona başka kaynakları eş koşanların müşrik olduğunu öğreniyoruz.
Bak: (6/112-115; 7/2-3; 9/31; 17/46; 16/89; 45/6; 42/21) 11
IV. İTİKAT
B. ALLAH
2. ALLAH'IN BİRLİĞİ (TEVHİD)
b) Birlik (Allah'ın) – 4
6. sure (EN'ÂM) 19.
ayet (Resmi: 6/İniş:55/Alfabetik:20)
Y.N. Öztürk :
Sor: "Tanıklık bakımından hangi şey daha
büyüktür?" De ki: "Benimle sizin aranızda Allah tanıktır. Bu Kur'an
bana vahyolundu ki, onunla sizi ve ulaştığı herkesi uyarayım. Siz gerçekten
Allah'ın yanında başka ilahların bulunduğuna tanıklık ediyor musunuz?" De
ki: "Ben buna tanıklık etmiyorum." De ki: "O, sadece tek bir
tanrıdır! Ve ben, sizin ortak tuttuğunuz şeylerden uzağım!"
Dipnot: 6/19*: İtikat:
Peygamberlik: Elçiler (Resuller): Resullerin Durumu, Konumu: Hz. Muhammed Bütün İnsanlığa Gönderilmiştir. Bak: 6/19; 7/157-158; 21/107; 34/28; 62/2-4.
6/19*: HZ. MUHAMMED, BİR PEYGAMBER (NEBİ) OLARAK BÜTÜN
İNSANLIĞA GÖNDERİLMİŞTİR.
6/19: 'Sor: 'Tanıklık bakımından hangi şey daha büyüktür?' De ki: 'Benimle
sizin aranızda Allah tanıktır. Bu Kur'an bana vahyolundu ki, onunla sizi ve
ulaştığı herkesi uyarayım. Siz gerçekten Allah'ın yanında başka ilahların
bulunduğuna tanıklık ediyor musunuz?' De ki: 'Ben buna tanıklık etmiyorum.' De
ki: 'O, sadece tek bir tanrıdır! Ve ben, sizin ortak tuttuğunuz şeylerden
uzağım!'
7/157-158: 'Onlar ki, yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılmış bulacakları ümmi
peygambere uyarlar; o onlara iyiliği emreder, kötü ve çirkinden onları
alıkoyar. Güzel şeyleri onlara helal kılar, pis şeyleri onlara yasaklar.
Sırtlarından ağırlıklarını indirir, üzerlerindeki zincirleri, bağları söküp
atar. Ona inanan, onu destekleyen, ona yardım eden, onunla indirilen ışığa uyan
kişiler, kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. + De ki: 'Ey insanlar! Ben sizin
üstünüze Allah'ın resulüyüm. Göklerin ve yerin mülkü o Allah'ındır. İlah yoktur
O'ndan başka. O diriltir, O ölüdürür. O halde Allah'a ve resulüne iman edin;
Allah'a ve onun sözlerine inanan o ümmi peygambere iman edip uyun ki, doğruya
ve güzele ulaşabilesiniz.'
21/107: 'Ve biz seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik'.
34/28: 'Biz seni, bütün insanlara bir müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik,
başka değil! Ama insanların çokları bilmiyorlar.'
62/2-4: 'O Allah'tır ki, ümmîlere içlerinden bir resul göndermiştir de o,
onlara Allah'ın ayetlerini okur, onları arıtıp temizler, onlara Kitap'ı ve
hikmeti öğretir. Onlar bundan önce tam bir sapıklık içine gömülmüşlerdi. + O resulü,
ümmîlerden olup da henüz onlara katılmamış bulunan başka kimselere de gönderdi.
O'dur Azîz, O'dur Hakîm. + İşte bu, Allah'ın lütfudur ki, onu dilediğine verir.
Allah, büyük lütfun sahibidir.'
MKA.
6/19**: Hz. Muhammed (Siret): Hz. Muhammed'in
Peygamberliği Yetki ve Sorumlulukları: Peygamberliği: Genel olarak Hz. Muhammed: Kur'an'ın Vahyi. Bak: 7/203; 10/94; 11/12; 15/87; 17/1; 20/2, 114; 25/32;
29/51; 42/52; 47/2; 53/1-18; 69/44-47; 75/16.
6/19**: HZ. MUHAMMED, KUR'AN'IN VAHYİ:
'Sor: 'Tanıklık bakımından hangi şey daha büyüktür?' De ki: 'Benimle sizin
aranızda Allah tanıktır. Bu Kur'an bana vahyolundu ki, onunla sizi ve ulaştığı
herkesi uyarayım. Siz gerçekten Allah'ın yanında başka ilahların bulunduğuna
tanıklık ediyor musunuz?' De ki: 'Ben buna tanıklık etmiyorum.' De ki: 'O,
sadece tek bir tanrıdır! Ve ben, sizin ortak tuttuğunuz şeylerden uzağım!'
6/19.
'Onlara bir ayet getirmediğinde, 'onu da şurdan burdan derleseydin ya,' diye
konuşurlar. De ki: 'Ben sadece Rabbimden bana vahyedilene uyuyorum. Bu,
Rabbinizden gelen gönül gözleridir, doğruya kılavuzdur, iman eden bir toplum
için rahmettir.' 7/203.
'Şayet sen, sana indirdiğimizden kuşkulanmakta isen, senden önce Kitap'ı
okuyanlara sor. Yemin olsun, hak sana Rabbinden gelmiştir. O halde, sakın
kuşkulananlardan olma!' 10/94.
'Belki de sen; onlar, 'Ona bir hazine indirilseydi, yahut beraberinde bir melek
gelseydi ya!' diyorlar diye göğsün sıkışıp daralarak, sana vahyedilmekte
olanının bir kısmını terk etmeye kalkarsın. Gerçek olan şu ki, sen sadece bir
uyarıcısın. Allah ise her şey üzerinde bir Vekîl'dir.' 11/12.
'Yemin olsun ki, biz sana ikişerlerden / ikililerden / iç içe kıvrımlar
halindeki çift mânalılardan yedi taneyi ve şu büyük Kur'an'ı verdik.' 15/87.
'Bütün varlıkların tespihi o kudretdir ki, ayetlerimizden bazılarını kendisine
gösterelim / kendisini ayetlerimizden bir parça olarak gösterelim diye kulunu,
gecenin birinde Mescit-i Haram'dan, çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa'ya
yürütmüştür. Hiç kuşkusuz, O'dur Semî' ve Basîr.' 17/1.
'Biz bu Kur'an'ı sana, zahmet çekesin, bedbaht olasın diye indirmedik;' 20/2.
'O Melik / o hak hükümdar olan Allah, yüceler yücesidir. Sana vahyi
tamamlanmadan önce, Kur'an hakkında aceleci olma. Şöyle de:'Rabbim, ilmimi
artır!' 20/114.
'İnkâr edenler dediler ki: 'Kur'an ona toptan, bir kerede indirilseydi ya!' Biz
böyle yaptık ki, onunla senin kalbini dayanıklı kılalım. Biz onu parça parça /
ayet ayet okuduk.' 25/32.
'Karşılarında okunup duran bir kitabı sana indirmiş olmamız onlara yetmiyor mu?
Bunda, inanan bir toplum için elbette ki bir rahmet ve bir öğüt vardır. İşte
böylece sana da emrimizden bir ruh vahyettik. Sen, kitap nedir, iman nedir
bilmezdin. Fakat biz onu, kullarımızdan dilediğimizi kendisiyle
kılavuzladığımız bir nur yaptık. Hiç kuşkusuz, sen, dosdoğru bir yola
kılavuzluk etmektesin.' 42/51-52.
'İman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanlar ve Muhammed'e indirilene -ki
o onların Rablerinden bir haktır- inanmış olanlara gelince, Allah onların
çirkin davranışlarını örtmüş ve gönüllerini barışa yöneltmiştir.' 47/2.
'Yemin olsun inip çıktığı zaman yıldıza / fışkırıp çıktığı zaman çimene /
süzülüp aktığı zaman Ülker Yıldızı'na / aşağı indiği zaman o parçalar halinde
ağır ağır gelene, Ki arkadaşınız ne saptı ne de azdı. O; kuruntudan, keyfinden
konuşmuyor. İndirilmiş bir vahiyden başkası değildir o. Kuvvetleri çok müthiş
olan belletip öğretti onu ona. Akıl, güzellik ve güç sahibidir. Doğrulup
dikildi. En yüksek ufuktadır o. Sonra iyice yaklaştı ve sarktı, İki yayın
beraberliği gibi, belki ondan da yakındı. Böylece vahyetti kuluna vahyettiğini.
Kalp yalanlamadı gördüğünü. Onun gördüğü şey hakkında kuşkuya düşüp onunla
çekişiyor musunuz? Yemin olsun ki onu bir başka inişte de görmüştü. Son sınır
ağacı, Sidretül Münteha yanında. O ağacın yanındadır sığınılacak bahçe. O vakit
kuşatıp sarıyordu Sidre'yi kuşatıp saran, Göz ne kayıp şaştı ne azıp haddi
aştı. Yemin olsun ki Rabbinin en büyük ayetlerinden bir kısmını gördü.'
53/1-18.
'Eğer bazı lafları bizim sözlerimiz diye ortaya sürseydi, Yemin olsun, ondan
sağ elini koparırdık. Sonra ondan can damarını mutlaka keserdik. Sizin
hiçbiriniz ona siper de olamazdınız.' 69/44-47.
'Onu aceleye getiresin diye dilini onunla hareketlendirme!' 75/16.
MKA.
6/19***: Hz. Muhammed (Siret): Hz. Peygamberin ve
Müslümanların Mücadeleleri: Hicret Öncesi Dönem: Hz. Peygamberin Kavmiyle İhtilafı. Bak: 6/46-47, 56-58, 65-67, 135; 8/30-34; 12/108; 13/6, 43;
14/19; 15/6-8, 88-89; 17/47-48, 76-77; 19/77-80; 21/1-6, 36, 45-76; 23/68-74,
81-83; 25/4-6, 40-42, 52; 26/3-6; 28/47-51, 57; 34/7-9, 31, 43, 49; 35/42-44;
37/35-40, 167-170; 38/1-11; 38/64-67; 41/26, 41-42, 52; 43/5-10, 29-32, 57-60,
78-80, 83, 88-89; 45/19; 46/7; 50/1-5, 15; 51/7-11, 52-55; 52/29-49; 53/33-37;
54/1-5; 68/8-16, 46, 51; 70/36-42; 72/19-23; 86/15-16; 96/9-10; 106/1-4;
109/1-6.
6/19***: HZ. PEYGAMBERİN KAVMİYLE İHTİLAFI:
'Gördün mü o yasaklayanı, Bir kulu namaz kılarken.' 96/9-10.
'Allah'ın gökleri ve yeri hak olarak yarattığını görmedin mi? Dilerse sizi yok
eder, yepyeni bir halk getirir.' 14/19.
'O halde, yalanlayanlara itaat etme! İstediler ki sen, alttan alıp gevşek
davranasın / yağcılık edesin de onlar da yağcılık etsinler / yumuşaklık
göstersinler. Şunların hiçbirine eğilme, uyma: Çok yemin eden, bayağı / alçak,
Alaycı / gammaz, koğuculuk için dolaşıp duran, Hayrı engelleyen, sınır tanımaz
saldırgan, günaha batmış, Kaba / obur, bütün bunlardan sonra da soyu bozuk,
kötülükle damgalı. Mal ve oğullar sahibi olmuş da ne olmuş? Ayetlerimiz ona
okunduğunda şöyle der: 'Daha öncekilerin masalları!' Yakında biz onun hortumu
üzerine damga basacağız / burnunu sürteceğiz.' 68/8-16.
'Bir ücret mi istiyorsun kendilerinden de onlar, bir borç altında eziliyorlar!'
68/46.
'O küfre sapanlar, Zikir'i / Kur'an'ı işittiklerinde az kalsın gözleriyle seni
devireceklerdi. 'Bu tam bir cinlidir.' diyorlardı.' 68/51.
'De ki: 'Ey nankör kâfirler! Kulluk etmem sizin kulluk ettiğinize. Siz de
ibadet etmezsiniz benim ibadet ettiğime. Kul değilim sizin taptığınıza, Ve
ibadet edenler değilsiniz benim ibadet ettiğime. Sizin dininiz size, benim
dinim bana!' 109/1-6.
'O yüz geri döneni gördün mü? Azıcık verdi, sona inatla sıkıca tuttu. Gaybın
bilgisi onun yanında da o mu görüyor? Yoksa haber verilmedi mi ona, Mûsa'nın
sayfalarındakiler? Ve o çok vefalı İbrahim'in sayfalarındakiler... ' 53/33-37.
'Kureyş'i alıştırıp ısındırdığı için, Onları kış ve yaz yolculuğuna alıştırdığı
için, Bu evin Rabbine ibadet etsinler! O ki, onları doyurup kurtardı açlıktan
ve kendilerini güvene çıkardı korkudan.' 106/1-4.
'Kaf. Şanı yüce, ilahî cömertlikle dolu Kur'an'a yemin olsun ki, İş sanıldığı
gibi değil! Kendilerine içlerinden bir uyarıcı geldi diye şaştılar da şöyle
dediler o küfre batanlar: 'Acayip şey bu!' Ölünce mi, biz toprak olunca mı? Çok
uzak bir dönüştür bu.' Toprağın onlardan neyi eksilttiğini pek iyi bilmişizdir
biz. Her şeyi saklayıp koruyan bir Kitap var katımızda. Hayır, hayır! Onlar,
hak kendilerine geldiğinde, onu yalanladılar. Şimdi perişan mı perişan bir
durum içindedirler.' 50/1-5.
'İlk yarıştan âciz kalıp yorulmuş muyduk? Hayır, yeni bir yaratıştan kuşku
içinde olan onlardır.' 50/15.
'Onlar ha bire tuzak kuruyorlar / oyun çeviriyorlar. Ben de tuzak kuruyorum.'
86/15-16.
'Saat yaklaştı, Ay yarıldı. Bir ayet / alâmet görseler yüz çeviriyorlar ve
şöyle diyorlar: 'Sürüp giden bir büyüdür bu!' Yalanladılar; kendi heves ve
kuruntularına uydular. Oysaki her iş ve oluş karara, ölçüye ve düzene
bağlanmıştır. Yemin olsun ki, onlara haberlerden, içinde ihtar, sakındırma ve
tehdit bulunanı gelmiştir. Doruk noktaya çıkmış, isabeti tartışmasız bir
hikmettir o. Ama uyarılar yarar sağlamıyor.' 54/1-5.
'Sâd. Zikir / öğüt / uyarı dolu Kur'an'a yemin olsun ki, İş hiç de onların
sandığı gibi değil! O küfre sapanlar bir gurur, ayrılık ve bütünden kopuş
içindedirler. Onlardan önce nice nesilleri helâk ettik biz, bağrıştılar onlar,
fakat kurtuluş yoktu; geçmişti zaman. Kendi içlerinden kendilerine bir uyarıcı
geldi diye şaşıp kaldılar. Ve şöyle dedi bu nankörler: 'Bu adam yalanlar düzen
bir büyücü...' 'İlahları bir tek tanrı mı yapmış? Bu, gerçekten hayret edilecek
bir şey!' İçlerinden kodaman bir grup öne çıktı: 'Haydi, yürüyün! İlahlarınıza
sahip çıkmada kararlı davranın! Gerçek şu ki, istenip beklenen şey budur.' 'Öteki
millette işitmedik böyle bir şey. Bu bir uydurmadan başka şey değildir.' 'Öğüt
ve uyarı, içimizden ona mı indirildi?' Hayır, onlar benim zikrimden / Kur'an'
ımdan kuşkulandılar. Hayır, onlar benim azabımı henüz tatmadılar. Yoksa Azîz,
Vahhâb olan Rabbinin rahmetinin hazineleri onların katında mı? Yoksa göklerin,
yerin ve bu ikisi arasında bulunanların mülk ve saltanatı onların mı? Eğer
öyleyse sebepler içinde yükselsinler. Kabilelerden oluşmuş, sözüm ona bir
ordudur bu; şurada bozguna uğratılacaktır.' 38/1-11.
'Allah'ın kulu kalkmış O'na yakarırken, onlar onun üzerine keçeleşir gibi
üşüşüyorlardı. 'Ben ancak Rabbime yakarırım / çağırırım. Ve hiç kimseyi O'na
ortak koşmam.' De ki: 'Ben size zarar verme gücüne de ışık ve aydınlık verme
gücüne de sahip değilim.' De ki: 'Allah'tan beni hiç kimse kurtaramaz ve O'nun
dışında bir sığınak da asla bulamam.' 'Ancak Allah'tan bir tebliğ ve O'nun
mesajlarından bir şeyler sunabilirim.' Allah'a ve O'nun resulüne isyan edenler
için cehennem ateşi vardır. Sürekli içinde kalacaklardır.' 72/19-23.
'Küfre batanlar dediler ki: 'Bu, onun uydurduğu bir düzmeceden başka şey
değildir. Ve bu düzmecede ona, başka bir topluluk da yardım etmiştir.' Yemin
olsun ki, bunu söyleyenler bir zulüm, günah ve iftira sergilemişlerdir. 'Öncekilerin
masallarıdır bu. Birilerine yazdırdı onu. O ona sabah akşam birileri tarafından
yazdırılıyor.' Şöyle söyle: 'Onu göklerde ve yerdeki sırrı bilen indirmiştir.
Kuşkusuz O, Gafûr'dur, Rahîm'dir.' 25/4-6.
'Yemin olsun, onlar o kötülük yağmuruna tutulan kente vardılar. Peki, onu
görmüyorlar mıydı? Hayır, onlar dirilip hesap vermeyi ummuyorlardı. Seni
gördüklerinde, şu şekilde alaya almaktan başka şey yapmazlar: 'Allah'ın, resul
olarak gönderdiği şu mu?' 'Eğer biz kendilerine bağlılıkta sabırlı olmasaydık,
bu bizi ilahlarımızdan saptıracaktı.' Azabı gördüklerinde, yolca kimin daha
sapık olduğunu bilecekler. ' 25/40-42.
'Artık inkârcılara boyun eğme, onlara karşı Kur'an ile zorlu bir cihat aç. '
25/52.
'Yeminlerinin tüm gücüyle Allah'a ant içmişlerdi ki, eğer kendilerine bir
uyarıcı gelirse, ümmetlerin herhangi birinden çok daha doğru bir gidiş üzere
olacaklar. Fakat uyarıcı onlara gelince, bu onlara nefretle kaçıştan başka bir
katkı sağlamadı. Yeryüzünde kibirlendi ve kötülük tezgâhladılar. Oysaki tezgâhlanan
kötülük, sahibinden başkasını kuşatmaz. Öncekilerin başına gelenlerden
başkasını mı bekliyorlar? Allah'ın yol ve yönteminde değişme asla bulamazsın!
Allah'ın yol ve yönteminde döneklik de bulamazsın! Yeryüzünde dolaşıp da
kendilerinden öncekilerin sonlarının nasıl olduğunu görmediler mi? Onlar,
kuvvet bakımından bunlardan daha zorluydular. Göklerde de yerde de Allah'ı âciz
bırakacak hiçbir şey yoktur. Alîm'dir O, Kadîr'dir.' 35/42-44.
'Ayetlerimizi inkâr edip, 'Bana mal da evlat da kesinlikle verilecek.' diyeni
gördün mü? Bu adam gaybı mı öğrendi, yoksa Rahman katında bir söz mü aldı?
Hayır, hayır! Biz onun söylediğini yazacağız ve onun için azabı uzattıkça
uzatacağız. O dediklerine biz vâris olacağız. Kendisi bir başına bize gelecek.'
19/77-80.
'Onlar iman etmiyorlar diye kendini üzüntüden tüketir gibisin. Eğer istersek
gökten üzerlerine bir mucize indiririz de boyunları onun önünde perişanlıkla
eğilip kalır. O Rahman'dan kendilerine söze bürünmüş yeni bir hatırlatma
gelmeye dursun, ondan mutlaka yüz çevirirler. Yemin olsun, yalanladılar ama
yakında gelecektir onlara alaya alıp durdukları şeyin haberleri.' 26/3-6.
'Kendi ellerinin önden hazırladıkları yüzünden başlarına bir musibet geldiğinde
hemen şöyle diyorlar: 'Rabbimiz, bize bir resul gönderseydin de senin
ayetlerine uyup müminlerden olsaydık ne olurdu!' Fakat hak, katımızdan
kendilerine geldiğinde şöyle dediler: 'Mûsa'ya verilenin aynısı buna da
verilseydi ya!' Bunlar daha önce Mûsa'ya verileni inkâr etmemişler miydi? Şöyle
demişlerdi: 'Birbirini destekleyen iki büyü / sırt sırta iki büyücü.' Ve
dediler: 'Biz bunların ikisine de inanmıyoruz.' De ki: 'Eğer doğru sözlü
iseniz, Allah katından, bu ikisinden daha aydınlık bir kitap getirin, ben ona
uyayım.' Bunun üzerine sana cevap veremezlerse bil ki, onlar sadece iğreti
arzularına uyuyorlar. Allah'tan bir kılavuzluk olmaksızın, kendi arzularına
uyandan daha sapık kim vardır! Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez.
Yemin olsun, biz onlar için sözü ardı ardına getirdik ki, düşünüp öğüt alabilsinler.
' 28/47-51.
'Dediler ki: 'Eğer seninle birlikte yol alırsak, yerimizden, yurdumuzdan
oluruz.' Biz onları, katımızdan rızık olarak gelen tüm ürünlerin derlenip
toplandığı güvenli, saygıdeğer bir mekâna yerleştirmedik mi? Ama onların
çokları bilmiyorlar.' 28/57.
'Onların seni dinlerken, neye kulak verdiklerini biz daha iyi biliriz.
Aralarında fısıldaşırlarken de şöyle konuşur o zalimler: 'Büyülenmiş bir
adamdan başkasının ardı sıra gitmiyorsunuz!' Bak nasıl örnekler verdiler sana,
nasıl sapıttılar. Artık hiçbir yola varamazlar.' 17/47-48.
'Az kalsın bu topraktan çıkarmak için seni sıkıştıracaklardı. Böyle bir durumda
onlar orada senin arkandan çok az bir süre kalacaklardı. Senden önce
gönderdiğimiz resullerimize uygulanan yöntem de buydu. Sen bizim yol ve
yöntemimizde değişme bulamazsın.' 17/76-77.
'Seni yalanladılarsa şöyle söyle: 'Benim yaptığım bana, sizin yaptığınız size.
Siz benim yaptığımdan uzaksınız, ben de sizin yaptığınızdan uzağım.' 10/41.
'De ki: 'İşte benim yolum budur. Ben, Allah'a basîret üzere çağırırım / dua
ederim. Beni izleyenler de... Şanı yücedir Allah'ın! Ben müşriklerden değilim.'
12/108.
'Şöyle haykırdılar: 'Hey! Kendisine o zikir / Kur'an indirilen! Sen gerçekten
tam bir delisin.' 'Hadi getirsene bize o melekleri, eğer doğru sözlülerdensen!'
Biz o melekleri ancak ve ancak hak üzere, hak bir yolla indiririz. Ve o zaman
inkârcılara göz açtırılmaz.' 15/6-8.
'Sakın, onlardan bazı çiftlere verdiğimiz nimet ve zevklere gözlerini dikme.
Onlar için tasalanma da. Müminler için kanadını indir sen! Ve de ki: 'Ben, evet
ben, apaçık konuşan bir uyarıcıyım!' 15/88-89.
'Sor: 'Tanıklık bakımından hangi şey daha büyüktür?' De ki: 'Benimle sizin
aranızda Allah tanıktır. Bu Kur'an bana vahyolundu ki, onunla sizi ve ulaştığı
herkesi uyarayım. Siz gerçekten Allah'ın yanında başka ilahların bulunduğuna
tanıklık ediyor musunuz?' De ki: 'Ben buna tanıklık etmiyorum.' De ki: 'O,
sadece tek bir tanrıdır! Ve ben, sizin ortak tuttuğunuz şeylerden uzağım!'
6/19.
'De ki: 'Düşünün bakalım; Allah, işitme gücünüzü, gözlerinizi alsa, kalpleriniz
üzerine mühür bassa, Allah'tan başka hangi ilah onları size geri verecek?' Bak
nasıl türlü türlü açıklıyoruz ayetleri, yine de yüz çeviriyorlar! 'Şunu da
söyle: 'Düşünün bakalım; Allah'ın azabı size ansızın, açıktan geliverse,
zalimler topluluğundan başkası mı helâk edilecek?' De ki: 'Ben, Allah'ı bırakıp
da yakardıklarınıza kulluk etmekten yasaklandım!' De ki: 'Sizin keyiflerinize
uymam! Çünkü bunu yaparsam sapıtmış olurum, doğruyu ve güzeli bulanlardan olmam.'
6/46-47.
'Ben Rabbimden gelen bir beyyine üzerindeyim. Ama siz onu yalanladınız. Acele
istediğiniz şey benim yanımda değil. Hüküm yalnız ve yalnız Allah'ındır. Hakkı
o anlatır. Ayırt edip çözüm getirenlerin en hayırlısı O'dur.' Şunu da söyle:
'Acele istediğiniz şey benim yanımda olsaydı, benimle sizin aranızdaki iş
çoktan bitirilmiş olurdu. Zalimleri, Allah daha iyi bilir.' 6/57-58.
'De ki: 'O size, üstünüzden yahut ayaklarınızın altından bir azap göndermeye
yahut sizi fırka fırka birbirinize düşürerek / fırkalara bölüp içinden çıkılmaz
durumlara düşürerek / fırkaları elbise gibi size giydirerek kiminizin şiddetini
kiminize tattırmaya Kaadir'dir.' Bak nasıl sıralıyoruz ayetleri, iyice
kavrayabilsinler diye. O, hak olduğu halde senin toplumun onu yalanladı. De ki:
'Ben size vekil değilim.' Her haberin gerçekleşeceği bir zaman / mekân vardır.
Yakında bileceksiniz. ' 6/65-67.
'Ey toplumum! Yapabileceğinizi yapın. Ben de yapıp ediyorum. Yakında yurdun
sonunun kime ait olacağını bileceksiniz. Gerçek olan şu ki, zalimler
kurtulamayacaklardır.' 6/135.
'Onlar, kendilerine, 'Allah'tan başka ilah yoktur' dendiğinde,
kibirleniyorlardı. Ve şöyle diyorlardı: 'Mecnun bir şair yüzünden ilahlarımızı
mı terk edeceğiz?' Hayır, öyle değil! O, hakkı getirmişti. Diğer peygamberleri
de tasdik etmişti. Yemin olsun, siz o acıklı azabı mutlaka tadacaksınız! Ve
yalnız, yapıp ettiklerinizin karşılığıyla cezalandırılacaksınız. Allah'ın
içtenliğe erdirilmiş temiz kulları başkadır.' 37/35-40.
'O inkârcılar şunu da söylüyorlardı: 'Eğer katımızda öncekilere verilenlerden
bir öğüt / bir düşündürücü olsaydı, Elbette biz de Allah'ın samimi kullarından
olurduk.' Fakat ardından onu inkâr ettiler. Yakında bilecekler. ' 37/167-170.
'Küfre batanlar şöyle dedi: 'Dağılıp parçalandığınızda, kesinlikle yepyeni bir
yaratılış içinde olacağınız yolunda, peygamberce haberler veren bir adamı size
gösterelim mi?' 'Yalan düzüp Allah'a iftira mı ediyor, yoksa çıldırmış mı bu?'
Hayır, söyledikleri gibi değil! Gerçek şu ki, âhirete inanmayanlar, dönüşü
olmayan bir sapıklık ve bir azap içindedirler. Onlar, önlerinde ve arkalarında,
gökten ve yerden neler var, görmediler mi? Dilesek onları yere batırırız ya da
üzerlerine gökten parçalar düşürürüz. Hiç kuşkusuz, bütün bunlarda Allah'a
yönelen her kul için mutlak bir ibret vardır.' 34/7-9.
'Küfre sapanlar dedi ki: 'Biz, bu Kur'an'a da bundan öncekine de asla
inanmayacağız!' Ah, bir görsen o zalimleri Rableri huzurunda, tutuklanmış
halde! Bir kısmı da bir kısmına söz atar durur. Basit görülüp horlananları,
büyüklük taslayanlara şöyle derler: 'Siz olmasaydınız, vallahi biz
inanacaktık!' 34/31.
'Ayetlerimiz açık seçik kanıtlar halinde karşılarında okununca şöyle derler:
'Bu adam, atalarınızın kulluk / ibadet etmekte olduklarından sizi vazgeçirmek
isteyen birinden başkası değil.' Şunu da söylerler: 'Bu, düzenlenmiş bir
yalandan / iftiradan başka şey değildir.' Hakkı inkâr edenler, o kendilerine
geldiğinde şöyle demişlerdir: 'Açık bir büyüden başka şey değil bu!' 34/43.
'De ki: 'Hak geldi, artık bâtıl ortaya yeni bir şey çıkaramaz; eskiyi de geri
getiremez.' 34/49.
'De ki: 'Bana, Allah'tan başkasına kulluk etmemi mi emrediyorsunuz, ey
cahiller!?' Andolsun, sana da senden öncekilere de şu vahyedilmiştir: Eğer
şirke saparsan amelin kesinlikle boşa çıkar ve mutlaka hüsrana düşenlerden
olursun. Başkasına değil, sadece Allah'a kulluk / ibadet et; şükredenlerden ol!
Allah'ı, kadrine / şanına yaraşır şekilde tanıyamadılar. Oysaki kıyamet günü,
yeryüzü tamamen O'nun avucudur / avucundadır; gökler de O'nun sağ elinde /
kudretinde dürülmüş haldedir. Şanı yücedir O'nun; arınmıştır onların ortak
koştuklarından.' 39/64-67.
'İnkâr edenler dediler ki: 'Şu Kur'an'ı dinlemeyin! O okunurken yaygara koparın
ki, galip gelesiniz.' 41/26.
'Onlar, o zikiri / Kur'an'ı kendilerine geldiğinde inkâr ettiler. Hâlbuki o,
eşsiz yücelikte bir Kitap'tır. Bâtıl ona, ne önünden gelebilir ne de
arkasından. Hakîm ve Hamîd Allah'tan bir indirmedir o.' 41/41-42.
'De ki: 'Söyleyin bakalım, o Kur'an Allah katından ise, siz de onun üstünü örttünüzse,
o dönüşü olmayan kopukluğa düşenden daha sapık kim vardır?' 41/52.
'İşte bunun için sen çağrıda bulun / dua et ve emrolunduğun gibi dosdoğru yürü!
Onların boş arzularına uyma ve şöyle de: 'Allah'ın Kitap'tan indirdiğine
inandım. Aranızda adaleti sağlamakla emrolundum. Allah'tır, bizim de Rabbimiz,
sizin de Rabbiniz. Bizim amellerimiz bize, sizin amellerinizin size. Bizimle
sizin aranızda delil yok. Allah bizi bir araya toplayacaktır / aramızı
bulacaktır. Dönüş O'nadır.' 42/15.
'Yoksa 'yalan düzüp Allah'a iftira etti' mi diyorlar? Allah dilerse senin
kalbini mühürler; bâtılı mahveder ve hakkı kendi sözleriyle gerçekleştirir.
Kuşkusuz O, göğüslerin özündekini çok iyi bilir.' 42/24.
'Siz, haddi aşanlardan /zulme sapanlardan oluşan bir toplumsunuz diye, o zikri
/ Kur'an'ı sizden uzak mı tutalım? Biz, öncekiler için de nice peygamberler
gönderdik. Onlara bir peygamber geldiğinde mutlaka onunla alay ediyorlardı.
Biz, gücü kuvveti onlardan daha üstün olanları da helâk etmişizdir. Öncekilerin
örneği geçti. Yemin olsun, eğer onlara, 'Gökleri ve yeri kim yarattı?' diye
sorsan, kesinlikle şöyle diyeceklerdir: 'Onları, Azîz ve Alîm olan yarattı!' O,
yerküreyi size bir beşik yaptı. Ve onda sizler için yollar oluşturdu ki,
varacağınız yere varabilesiniz.' 43/5-10.
'Ben, şunlar ve atalarını, kendilerine hak ve açık kanıtlı resul gelinceye
kadar nimetlendirdim. Ne var ki, hak kendilerine geldiğinde şöyle dediler: 'Bu
bir büyü, biz bunu inkâr ediyoruz!' Ve dediler: 'Şu Kur'an, iki kent içinden
büyük bir adama indirilmeli değil miydi?' Rabbinin rahmetini onlar mı
bölüştürüyorlar? Dünya hayatında onların geçimliklerini aralarında biz
paylaştırdık. Ve onların kimini kimine derecelerle üstün kıldık ki, bazısı
bazısını tutup çalıştırsın. Rabbinin rahmeti, onların derleyip topladıklarından
daha hayırlıdır.' 43/29-32.
'Meryem'in oğlu, bir örnek olarak ortaya konunca, senin toplumun buna karşı
hemen bağırıp çağırmaya başladı. Dediler ki: 'Bizim tanrılarımız mı hayırlı, o
mu?' Bunu sana sadece çekişme olsun diye örnek verdiler. Çekişmeyi seven bir
toplumdur onlar. Meryem'in oğlu, kendisine nimet verdiğimiz ve İsrailoğullarına
örnek yaptığımız bir kuldu. Eğer dileseydik, içinizden, yeryüzünde size halef
olacak melekler vücuda getirirdik.' 43/57-60.
'Yemin olsun, size hakkı getirdik ama çoğunuz haktan tiksiniyorsunuz. Yoksa bir
iş ve oluşta kesin karara mı vardılar? Kuşkusuz, biz de kesin kararlıyız. Yoksa
onların sırlarını, fısıltılarını duymadığımızı mı sanıyorlar? Hayır, öyle
değil; elçilerimiz yanlarında yazıp duruyorlar.' 43/78-80.
'Bırak onları, kendilerine vaat edilen günlerine kavuşuncaya değin dalıp
gitsinler; oynayıp oyalansınlar!' 43/83.
'Onun 'Ey Rabbim' deyişine yemin olsun ki, bunlar iman etmez bir topluluktur.
Artık sen onlara aldırma, 'Selam!' deyiver. Yakında bilecekler.' 43/88-89.
'Kuşkun olmasın ki onlar, Allah karşısında sana hiçbir yarar sağlayamazlar /
Allah'tan gelecek hiçbir şeyi senden uzaklaştıramazlar. Zalimler birbirlerinin
dostlarıdır; Allah ise takvaya sarılanların Velî'sidir.' 45/19.
'Her şeyi ayan beyan gösteren ayetlerimiz onlara okunduğunda, kendilerine
gelmiş olan hakkı inkâr edenler şöyle derler: 'Açık bir büyüdür bu!' 46/7.
'İnkâr edenler, inananlara şöyle derler: 'Eğer bu, hayırlı bir şey olsaydı,
bunlar ona inanmakta bizi geçemezlerdi.' Bununla umduklarını bulamayınca şöyle
diyecekler: 'Bu, eski bir uydurmadır.' 46/11.
'Yemin olsun o ahenkli yollar taşıyan göğe, Ki siz gerçekten tartışmalarla dolu
bir söz içindesiniz. Yüz geri çevrilen onun yüzünden çevrilir.' 51/7-9.
'Kahrolsun o düzenbaz yalancılar Ki onlar bir sersemlik içinde ne
yaptıklarından habersizdirler.' 51/10-11.
'İşte böyle! Onlardan önce herhangi bir resul geldiğinde, mutlaka şöyle
dediler: 'Ya büyücüdür ya deli.' Bunu aralarında vasiyetleştiler mi? Hayır,
azıp sapmış bir topluluk bunlar. Artık onlardan yüz çevir. Sen bu yüzden
kınanmayacaksın. Hatırlat / öğüt ver; çünkü hatırlatıp öğüt vermek müminlere
yarar sağlar.' 51/52-55.
'Yaklaştı insanlara hesapları! Ve onlar hâlâ gaflet içinde yüz çevirip
durmadalar. Rablerinden kendilerine ulaşan, söze bürünmüş her yeni öğüt ve
hatırlatmayı ancak eğlenerek dinliyorlar. Kalpleri hep oyun ve oyalanmada. O
zulüm sergileyenler, şu yolda bir fısıldaşmayı iyice koyulaştırdılar: 'Bu adam,
sizin gibi bir insandan başkası değil. Gözünüz baka baka büyüye mi
gidiyorsunuz!' Dedi: 'Rabbim, gökteki sözü de yerdeki sözü de bilir. O, her
şeyi duyan, her şeyi bilendir!' Şöyle de dediler: 'Saçma sapan rüyalar bunlar!
Belki de uydurduğu bir yalandır. Belki de bir şairdir o. Hadi bir mucize
getirsin bize, öncekilere gönderildiği gibi...' Onlardan önce yere batırdığımız
hiçbir yurt ve uygarlık iman etmemiştir. Onlar mı iman edecekler!...' 21/1-6.
'O küfredenler seni gördüklerinde, seni şu şekilde alaya almaktan başka bir şey
yapmazlar: 'İlahlarınızı diline dolayan bu mu?' Ama Rahman'ın zikrini /
Kur'an'ı bizzat onlar örtüp inkâr ediyorlar.' 21/36.
'De ki: 'Ben sizi ancak vahiyle uyarıyorum.' Ama sağırlar, uyarıldıklarında
çağrıyı işitmezler ki! Rabbinin azabından onlara bir esinti dokunsa, yemin
olsun şöyle diyecekler: 'Vay bizlere, biz zalimlermişiz!' 21/45-46.
'Sözü gereğince düşünmediler de ondan mı, yoksa kendilerine ilk atalarına
gelmeyen bir şey geldi diye mi? Yoksa resullerini tanımadılar da bu yüzden mi
onu inkâr ediyorlar? Yoksa, 'onda bir cinnet mi var' diyorlar! Hayır, o
kendilerine hakkı getirdi ama onların çoğu haktan tiksiniyor. Eğer hak onların
keyiflerine uysaydı, gökler de yer de bunların içindekiler de kesinlikle fesada
uğrardı. Hayır, biz onlara zikirlerini / Kur'an'larını getirdik ama onlar
zikirlerinden / Kur'an'larından yüz çeviriyorlar. Yoksa onlardan bir vergi mi
istiyorsun? Rabbinin vereceği daha hayırlıdır. Rızık verenlerin en hayırlısıdır
O. Şu bir gerçek ki, sen onları dosdoğru bir yola çağırıyorsun. Ama âhirete
inanmayanlar, o yoldan hep yan çiziyorlar.' 23/68-74.
'İşin doğrusu şu: Onlar da öncekilerin söylediği gibi söylediler. 'Ölüp, toprak
ve kemik haline geldiğimiz zaman mı, gerçekten o zaman mı diriltileceğiz?'
'Yemin olsun, biz de bizden önce atalarımız da bununla tehdit edildik.
Öncekilerin masallarından başka bir şey değil bu!' 23/81-83.
'Artık hatırlat, öğüt ver! Rabbinin nimetine yemin olsun ki, sen ne kâhinsin ne
de cin çarpmış. Yoksa şöyle mi diyorlar: 'O bir şairdir. Zamanın ölüm getiren
felaketine çarpılmasını bekliyoruz.' De ki: 'Bekleyin! Doğrusu sizinle beraber
ben de bekleyenlerdenim.' Acaba bunu onlara hayalleri mi emrediyor yoksa bunlar
azmış bir topluluk mu? Yoksa, 'Onu uydurdu' mu diyorlar! Hayır, iman
etmiyorlar. Eğer doğru sözlü iseler, onun benzeri bir hadis / söz getirsinler.
Yoksa onlar hiçbir şeysiz mi yaratıldılar? Yoksa bizzat kendileri mi
yaratıcıdır? Yoksa gökleri ve yeri onlar mı yarattı? Hayır, onlar gerekli
bilgiye ulaşamıyorlar! Yoksa Rabbinin hazineleri onların yanında mı? Yoksa güç
ve egemenlik sahibi onlar mı? Yoksa onlara özgü bir merdiven var da onun
üzerinde mi dinliyorlar? Eğer böyleyse, dinleyenleri açık bir kanıt getirsin.
Yoksa kızlar O'na, oğullar size mi? Yoksa sen onlardan bir ücret istiyorsun da
bir borç yüzünden onlar, yük altına mı giriyorlar? Yoksa gayb yanlarında da
yazıp duruyorlar mı? Yoksa bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Doğrusu şu ki, o
inkâr edenlerin kendileri tuzağa yakalanmışlardır. Yoksa Allah'tan başka bir
ilahları mı var? Uzaktır Allah, onların ortak koştuklarından. Gökten bir
parçanın düştüğünü görseler şöyle derler: 'Üst üste yığılmış bulutlar!' Bayılıp
yere serilecekleri günlerine kavuşuncaya kadar bırak onları! O gün, tuzakları
kendilerine bir yarar sağlamayacak; onlara yardım da edilmeyecek! Zulmedenler
için bundan başka bir azap da vardır. Fakat onların çokları bilmiyorlar.
Rabbinin hükmüne sabret! Kuşkusuz, sen bizim gözlerimizin önündesin.
Kalktığında, Rabbinin hamdiyle tespih et! Gecenin bir bölümünde ve yıldızların
ardından da O'nu tespih et!' 52/29-49.
'O nankörlere ne oluyor ki, sana doğru, o yandan, bu yandan boyunlarını
uzatarak geliyorlar; Sağdan ve soldan parçalar halinde. Onlardan her biri nimet
bahçesine konulacağını mı umuyor? Hayır, ummasınlar! Gerçek şu ki biz onları,
bildikleri şeyden yarattık. İş onların sandığı gibi değil! Doğuların ve
batıların Rabbine yemin olsun ki, biz gerçekten gücü yetenleriz; Onları
kendilerinden daha üstün olanlarla değiştirmeye... Ve biz önüne
geçilebilecekler değiliz. Bırak onları! Dalsınlar, oynasınlar kendileri için
belirlenen günlerine ulaşıncaya kadar.' 70/36-42.
'Küfre sapanlar, seni tutup bağlamaları yahut öldürmeleri ya da yurdundan
çıkarmaları için sana tuzak kuruyorlardı. Onlar tuzak kurarlar, Allah da tuzak
kurar. Ama Allah, tuzak kuranların en hayırlısıdır. Ayetlerimiz onlara
okunduğunda şöyle derler: 'Tamam, işittik. İstersek bunun gibisini elbette ki
söyleriz; öncekilerin masallarından başka şey değil ki bu!' Şunu da
söylemişlerdi: 'Allah'ımız! Eğer bu, senin katından gelmiş gerçeğin kendisiyse,
gökten üstümüze taş yağdır. Yahut bize korkunç bir azap musallat et.' Oysaki
sen onların içinde iken Allah onlara azap etmeyecekti. Onlar, af dileyip
dururken de Allah onlara azap etmezdi. Onlar Mescid-i Haram'dan geri çevirip
dururken, Allah onlara neden azap etmeyecekmiş? Onlar onun dostları /
koruyucuları da değillerdir. Onun dostları / koruyucuları takva sahiplerinden
başkası değildir. Ama onların çokları bunu bilmezler.' 8/30-34.
'Senden, güzellikten önce kötülük istemede acele ediyorlar. Hâlbuki önlerinden
pek çok örnek gelip geçti. Şu da bir gerçek ki, Rabbin insanlara karşı,
zulümlerine rağmen af sahibidir. Ve Rabbinin azabı elbette çok şiddetlidir.'
13/6.
'Küfre sapanlar: 'Sen gönderilmiş bir elçi değilsin.' diyorlar. De ki: 'Benimle
sizin aranızda tanık olarak Allah, bir de yanında kitap bilgisi bulunanlar
yeter.' 13/43.
MKA
*6/19: Dini hüküm için Kuran'ın biricik kaynak olduğunu, ona başka
kaynakları eş koşanların müşrik olduğunu öğreniyoruz.
Bak: (6/112-115; 7/2-3;
9/31; 17/46; 16/89; 45/6; 42/21)
6/112-113: 'İşte böyle, biz peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman yaptık.
Bunlar aldatmak için birbirlerine lafın yaldızlısını fısıldarlar. Rabbin
dileseydi onu yapamazlardı. Bırak onları, düzdükleri iftiralarla baş başa
kalsınlar+ Ki âhirete inanmayanların gönülleri ona ısınsın, ondan hoşlansınlar,
elde ettikleri şeylere sahip olmaya devam etsinler.'
Peygambere yakıştırılarak insanlara 'vahiy' adı altında sunulan yaldızlı
sözlere, ahiret hayatını akıl ve bilgiye dayanarak onaylamamış olanlar inanır.
İsa'yı Tanrı'nın oğlu olarak putlaştıranlar aslında İsa'nın baş düşmanlarıdır.
Nitekim Buhari başta olmak üzere diğer Hadis kitaplarını Kuran ile
karşılaştırarak incelediğinizde, o kitapları derleyenlerin aslında peygamberin
baş düşmanı olduğunu göreceksiniz.
6/114: 'Allah size Kitap'ı ayrıntılı kılınmış bir halde indirmişken, Allah'ın
dışında bir hakem mi arayayım? Kendilerine Kitap verdiklerimiz, onun, Rabbinden
hak olarak indirildiğini biliyorlar. Sakın kuşkuya düşenlerden olma.'
Bir önceki ayetlerde peygamber düşmanlarının peygambere yakıştırdıkları
iftiralarını yaldızlı sözler olarak birbirlerine ilettiklerini bildiren Tanrı,
şimdi Muhammed peygamberin ağzından onlara üç maddeden oluşan en güzel cevabı
veriyor:
1) Biricik yasa kaynağı Allah'tır.
2) Allah'ın yasası Kuran'dadır.
3) Kuran detaylıdır.
Nitekim Hadis, Sünnet ve mezhep öğretilerini dinin diğer kaynakları olarak
kabul edenler birinci ve üçüncü maddeyi direkt olarak, ikinci maddeyi de
Kuran'daki yasaya isyan ederek inkâr etmektedirler.
6/115-116: 'Rabbinin sözü hem doğruluk hem de adalet bakımından tamamlanmıştır.
O'nun sözlerini değiştirecek hiçbir kuvvet yoktur. En iyi işiten, en iyi
bilendir O. + Yeryüzündeki insanların çoğunluğuna uyarsan seni Allah yolundan
saptırırlar. Sadece sanıya uyarlar onlar ve sadece saçmalarlar.'
Kuran'ın Hadislere ve diğer insan ürünü öğretilere muhtaç olduğunu iddia
ederek, onun detaylı, tamam ve yeterli oluşunu inkâr edenler, çoğunluğa
kapılanlardır. Nitekim onlar sık sık çoğunluklarıyla övünürler.
7/2-3: 'Bir kitaptır bu; sana indirildi, onunla uyarıda bulunasın diye ve
inananlar için bir öğüt ve düşündürme olarak... O halde, bundan dolayı göğsünde
bir sıkıntı olmasın. + Rabbinizden size indirilene uyun; O'nun berisinden bir
takım velilerin ardına düşmeyin! Siz ne kadar da az öğüt alıyorsunuz!';
9/31: 'Allah'ın yanında hahamlarını ve ruhbanlarını da rabler edindiler. Meryem
oğlu Mesih'i de öyle. Oysa kendilerine, tek olan Allah'tan başkasına
ibadet/kulluk etmemeleri emredilmişti. İlah yok o tek Allah'tan başka. Onların
ortak koştuklarından arınmıştır O.';
17/46: 'Kalpleri üzerine, onu anlamamaları için kabuklar geçiririz, kulaklarına
da bir ağırlık koyarız. Rabbini yalnız Kur'an'da andığın zaman, nefretle geriye
dönüp kaçarlar.';
16/89: 'Gün olur, her ümmet için kendi aleyhlerine kendi içlerinden bir tanık
çıkarırız. Seni de şu insanlar hakkında tanık olarak getireceğiz. Sana bu
Kitap'ı indirdik ki her şey için ayrıntılı bir açıklayıcı, bir kılavuz, bir
rahmet, Müslümanlara da bir müjde olsun.';
45/6: 'İşte bunlar, Allah'ın ayetleridir ki, onları sana hak olarak okuyoruz.
Hal böyle iken Allah'tan ve onun ayetlerinden sonra hangi hadise / söze
inanıyorlar?!';
42/21: 'Yoksa onların, dinden, Allah'ın izin vermediği şeyi kendileri için
yasalaştıran ortakları mı var? Kesin ayrıma ilişkin söz olmasaydı, aralarında
hüküm mutlaka verilirdi. O zalimler var ya, onlar için acıklı bir azap
öngörülmüştür.)
Edip Yüksel - MESAJ Kuran Çevirisi Dipnotlarından Alıntılanmıştır
RESUL KUR'AN'IN KUR'AN MESAJLARI - M. Kemal Adal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder