SUBAY OLMAK İSTEYEN
GENÇLERE ÖĞÜTLER VE KOMUTANLARA (AMİRLERE ) HATIRLATMALAR
Subay
adayları Türk Silahlı Kuvvetlerine katılan her yeni asker gibi yemin ederler.
Gençler, eğer edeceğiniz yemine sadık
kalamayacak ve:
Barışta ve savaşta, karada, denizde
ve havada her zaman ve her yerde Türk milletine ve Türkiye Cumhuriyetine
doğruluk ve muhabbetle, hizmet ve kanunlara ve nizamlara ve amirlerinize itaat
edemeyecekseniz;
Askerliğin namusunu, Türk sancağının
şanını canınızdan aziz bilip, icabında Vatan, Cumhuriyet ve vazife uğrunda seve
seve hayatınızı feda eyleyemeyecekseniz;
Ne diye namusunuz üzerine and içerek
kendi istek ve seçiminizle Türk ordusunda muvazzaf bir subay olmak
isteyesiniz ki ?!..
Subay olmayı, sadece sıradan bir meslek ve kolay bir maişet
(geçim, geçinme) kapısı olarak görüyor ve düşünüyorsanız subay olmayın.
Çünkü Mustafa Kemal Atatürk’ün ordusuna subaylık, üç-beş kuruş maaş karşılığı katlanılacak
sıradan bir mesleğin icrasının ötesinde; düşman namlusu ucunda bir yaşam, kâh
şehirde ve dağda bölücü terörün (ve maalesef günümüzde) kâh hapiste zulmün son bulması için, bedeli
icabında kan ve can ile ödenen, ancak vatan
ve millet için meşakkati zevk edinenlerin yapabileceği bir şekilde vatana,
millete ve hakka hizmetin onurunu kazanma uğraşıdır.
Sadece yasaların
verdiği rütbe ve makam yetkilerinizle, maiyetiniz üzerinde hâkimiyet kurabileceğinizi
ve savaşta ve barışta, askeri liderlik vasıflarınız olmaksızın birliğinizi
vazifesini başaracak şekilde sevk ve idare edebileceğinizi umuyorsanız da subay
olmayın.
Çünkü alacağınız eğitim sonunda, mevzuat gereği yasalardan kaynaklanan ve hak ederek aldığınız yetki ve
sorumluluklarınız, sizi ancak taktığınız rütbe ve atandığınız makam ve
görevlerde, bir üst ve / veya amir
olarak yapacağınız hizmetin hukuki çerçevesini
ve dayanağını, askeri sistem içindeki statünüzü (yerinizi) belirleyen, araçların olmaktan başka bir anlam
taşımaz.
Bunlar (rütbe,
makam ve bunlardan kaynaklanan yasal yetki ve sorumluluklar ile sistemin yaptırım
gücü) birer araçtır. Amaç bu araçları kullanarak Askerlik sanatını icra
edebilmektir.
Askerlik, mevzuata göre meslek olarak
tanımlansa da daha uygun tanımlama, askerliğin bir sanat (beceriye dayalı
hüner) olduğudur.
Askerlik sanatının uygulamasında
başarının ölçüsü, vazifenin başarılmasıdır. Vazifenin yapılıp yapılamaması ise “komutan
“ sorumluluğundadır. Bu sorumluluk hiçbir zaman ve hiçbir şekilde başkasına yüklenemez.
Her kademedeki sıralı Komutan, bu
sorumluluğunu yasaların verdiği yetki araçlarıyla kullanır ki, bu araçları
kullanımdaki mahareti, onun askeri liderlik sanatını uygulamadaki maharetiyle
doğru orantılıdır.
Bu sebepledir ki, benzer durumlarda,
eşdeğer rütbe ve makamlarda, üst ve /
veya amir olarak yasal yetki ve sorumluluklar (araçlar) aynı olmasına rağmen,
amaca ulaşmada bu araçların kullanımı (vazifenin yapılmasında yetki ve
sorumlulukların icrası), komutanların askeri liderliğine uygun ve bağlı olarak
farklı farklıdır.
Askerliğin "sanat" olarak tanımlanması da
bu özelliği sebebiyledir.
Komutan (amir) ve Askeri
Lider aynı şey değildir. İkisi arasındaki en belirgin fark; komutan bir birliğe
yetkili makamlarca atanır, yasal hakkı gereğince sayılır, verdiği emirler yasal
yetkisi ve yasal yaptırımı nedeniyle yapılır. Lider ise birlikçe benimsenir,
yasal yetkili olmasa bile istekleri emir telakki edilir. Yaptırım gücünü
yasalardan, makam, memuriyet ve rütbesinden değil, maiyetin / birliğin kendisine olan güven, saygı ve
sevgisinden alır.
Liderliğe atama
yapılmaz, liderlik kazanılır.
Rütbe
ve makamsız komutan olunmaz. Liderlik için rütbe ve makam, bir referans ise de
“olmazsa olmaz” değildir.
Rütbe
ve makamı ne olursa olsun her seviyedeki sıralı komutanlar, aynı zamanda
yasalar çerçevesinde komuta ettiği birliğinin askeri liderliğini de kazanmak
zorundadır. Bunu başaramadıkları sürece o birliklerin vazifeyi başarması, barış
ve normal koşullarda sistem oto kontrolü ve otoritesiyle sağlanabilirse de ,
can pazarının olduğu savaş ve olağan üstü durumlarda sağlanamayabilir.
Başarılı komutanlar
mutlaka başarılı liderlerdir. Başarı için komutanın (yasal yetkili amirin)
lider olması şart ise de, liderin mutlaka komutan (yasal yetkili amir) olması
şart değildir.
Eğer
bir orduda, her seviyedeki birliklerin
askeri liderleri o birliğe atanan komutanlar değil ise o ordunun
itibarlı, güvenilir ve güçlü bir ordu olduğunu iddia etmek abestir.
Her seviye komutanın
askeri liderlik bilincine sahip olması ve liderliğinin uygulaması için de
özverisi ve gayreti gerekir ki buna lüzum görmeyen zihniyette iseniz ve hala
vatana, millete ve hakka hizmeti samimi olarak düşünüyorsanız subay olmamalısınız.
Zira lider olamadıkça askeri hizmette başarılı olmak bir yana, maiyet ve
çevrenizce de hor görülür ve dışlanırsınız.
Her rütbe ve
makamda, atandığınız askeri birliğe emir
ve komuta ederken, o birliğin yaptığı ve yapamadığı her işteki “Komutan Sorumluluğu” nu yüklenemeyecekseniz ve / veya
yüklenmeyecekseniz sakın subay olmayın.
Çünkü Türk subayı, Mustafa Kemal’in askeri ve atandığı birliğinin de askeri
lideridir. Vazifeye yönelik inisiyatif almayan / alamayan, hele askeri
talimnamelerde yazılı “Birliğin yaptığı ve yapamadığı her işten komutan
sorumludur” kuralını göz ardı ederek birliğin ve mensuplarının yaptığı ve
yapamadıklarından kendini soyutlayıp vareste tutan kişinin, liderliği bir yana,
birlik mensupları nezdinde itibarı söz konusu olamaz.
Vazifenizi yaparken,kişisel
gelecek kaygısı ve / veya soruşturulma korkusuyla, korumak ve kollamakla
yükümlü olduğunuz değerleri korumak ve kollamak için, duruma uygun emirleri
veremeyecekseniz ve / veya verdiğiniz emirlere ve bu emirlerinizi uygulayan maiyetinize
sahip çıkamayacaksanız, subay olup da hem kendinizin ve hem de camianızın
onurunu çiğnetmeyin.
Yoksa en üst düzey
general bile olsanız, çevreniz ve camianız dışında bile gazete köşe yazarlarınca
da alenen ve basın yoluyla “ABD.nin istemi ve AKP.nin tertibine onay vermek” gibi
askerlik namusuyla bağdaşmayan işler yapmakla suçlanır ve horlanırsınız:
“Türkiye’nin bağımsızlık sürecinde
övündüğü çağdaş Türkiye’yi kuran Kemal Paşa’sı, Lozan kahramanı İsmet Paşa’sı,
İzmir’i kurtaran Fahrettin Paşa’sı vardı...
Bir de dönüp sömürge konumuna
düştüğümüz yakın tarihimize bakalım: Tak-şak paşa mı istersin, hocam paşa mı
istersin, Audi paşa mı, yoksa paslaş paşa mı... Hepsi, ama hepsi dizi dizi
geçti önümüzden.” ( Işık Kansu, Paşalar Paşacıklar, Cumhuriyet, 31 Temmuz
2010)
Mustafa Kemal'in
emanetine sahip çıkamayacak ve gösterdiği istikametten sapacaksanız, görevini
yapmada öncelikle kişisel kaygılarınızı ve ikbalinizi gözetecekseniz, yeminine
sadık kalmayan, vermesi gereken emri vermeyen ve / veya verdiği emrin arkasında
durmayan, koruması ve kollaması gerekeni koruyup kollamayan bir subay
olacaksanız, vazgeçin olmayın.
Çünkü böyle
bir subay, Her kim olursa olsun, rütbesi ne olursa olsun, Türkiye Cumhuriyeti ordusunun
makam ve memuriyeti yasalarla belirlenmiş amirleri olsalar da asla
maiyetlerinin yolunu izleyecekleri liderleri olmamıştır, olamazlar.
Subay
olursanız, herhangi bir seviyede komutan olduğunuzda herhangi bir sebeple
birliğinize lider olabilme yol ve yöntemlerinizin ipotek altına alınmasına
kişisel istikbal kaygısıyla sessiz kalacaksanız ve silkinip, kendinize gelip
doğrulma fırsatlarını değerlendirmede yetersiz kalmanıza rağmen, bu zilleti
çekmeye ve çektirmeye devam edecekseniz; ya da en azından, izzet ve ikbalinizle
“bab-ı hükümetten” çekilmesini, görevi / emaneti biran evvel ehline vermesini bile beceremeyecekseniz, sakın subay olup da Türk silahlı Kuvvetlerinin
itibarına söz getirmeyin. Milletin de ordusuna güvenini sarsmayın.
Yoksa ahir ömrünüzde
ne bir selam vereniniz, ne hatırınızı soranınız, ne de hayırla yad edeniniz
olur.
Milletin de
zaten böyle subaylara, bulunduğu seviyede komutanı olduğu birliğine lider
olamamış kişilere ödenecek bir minnet borcu ve gösterecek bir saygısı yoktur. Vatanın da böylesi
subaylara ve ordunun da böylesi (sözde) komutanlara ihtiyacı yoktur.
Ne Mutlu
Türküm Diyene” diyerek milletiyle övünen Türk milletinin fertleri olarak, minnet
ve saygımız, sevgimiz, rütbeli ve / veya rütbesiz her kim, Türk bayrağı altında
Vatanın bütünlüğünü sağlamak amacıyla, Türkiye Cumhuriyetinin Samimi Hizmetkarı
ise, her kim Atatürk ilkelerinin
takipçisi ise, her kim “atalar yadigarı değerlerin” millet için muhafızı ise onadır.
Gençler, siz
bizim umudumuzsunuz ve geleceğimizin teminatısınız. Minnet, saygı ve sevgimizi
istiyor ve “Askerliğin namusu, Türk Sancağının Şanı, Vatanın Bütünlüğü, Cumhuriyetin
Bekası için” çalışmaya hazırsanız subay olun, asker olun, komutan ve liderler
olun, ama her koşulda mutlaka vatana, millete ve hakka hizmet
edenlerden olun.
M. Kemal Adal
(E). Top. Alb.
İZMİR
3 Ağustos 2010 (İlk yayım tarihidir)
İZMİR
3 Ağustos 2010 (İlk yayım tarihidir)
Dip not:
Yazıldığı tarih sizi yanıltmasın. Bu yazı güncel bir yorum / değerlendirmedir.
Atalar sözünde dendiği gibi: “Kızım sana söylüyorum, Gelinim sen anla!”
Tabii ki: “Anlayana sivri sinek saz, anlamayana davul zurna az!..”
T.C. / M. Kemal Adal
6 Mayıs 2016 / İZMİR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder