02 AĞUSTOS 2016
Kırk yılı aşkın süredir neredeyse tüm iktidarların
desteğini alarak veya onlarla uyum içinde hareket ederek, devletin tüm kurum ve
kuruluşlarına sızmak suretiyle, buraları adeta işgal etmiş olan Fethullah Gülen
Cemaati mensupları; 15 Temmuz 2016 tarihinde Türk Silahlı Kuvvetleri ve
devletin birçok kurumunun içine sızmış olan müritleri aracılığıyla Türk Silahlı
Kuvvetleri ve Türk Milletine karşı haince bir saldırı düzenlemiş, yüzlerce
vatandaşımızı vahşice katletmiş, binlerce vatandaşımızın yaralanmasına neden
olmuştur.
Ancak, kontrolünde bulunduğu üst
aklın ve bu acımasız vatan hainlerinin hesaba katmadığı Türk Ulusunun direnci
ve kahraman Türk Silahlı Kuvvetler mensupları ile kahraman güvenlik güçlerimizin
de canları pahasına yaptığı mücadele sonucunda emellerine ulaşamamışlardır.
Bu insanlık dışı, canice hareketi en
şiddetli şekilde bir kez daha lanetliyor, aziz şehitlerimize Allah’tan rahmet,
yaralılarımıza acil şifalar ve milletimize geçmiş olsun dileklerimizi
sunuyoruz.
Başarısızlığa uğratılan hain
kalkışma ve sonrasında hayatın normale dönmesi için yürütülen faaliyetler kapsamında;
Olağanüstü Hal (OHAL) ilan edilmesini ve alınan tedbirlerin bir kısmını anlayışla
karşılıyoruz.
Bununla birlikte; şu ana kadar Kanun
Hükmünde Kararnamelerle alınmış olan kararların çoğunun maalesef karşı karşıya
olunan tehdidin bertaraf edilmesinden ziyade, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin “demokratik kontrol altına alınması” gerekçesi
ile onlarca, hatta yüzlerce yıl boyunca oluşan, tarihimizin derinliklerinden
gelen yapı ve kurumların devletin ortak aklının katkılarını da içeren ayrıntılı
ve kapsamlı bir inceleme ve değerlendirme yapılmadan, birkaç günlük yüzeysel çalışmalarla
tamamen değiştirildiğini üzülerek izlemekteyiz.
Bu kararların tamamı Milli İradenin
oluştuğu TBMM’nde müzakere edilip kabul edilecek kanunlarla yapılmış olsaydı,
bu yapılanlara karşı olumlu veya olumsuz düşüncelerimiz saklı kalmak kaydıyla,
söylenecek çok fazla bir şey olmayabilirdi.
Ancak, kırk yıldır devletin tamamına
sızan ve sonunda hain bir kalkışmayla milletimizi ve Türk Silahlı Kuvvetlerini
küresel olarak etkisizleştirme hedefi ile hareket eden Fethullah Gülen Terör
Örgütünün oluşturduğu tehditle mücadelenin, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin mevcut
ana yapısını değiştirmekten geçmediği son derece açıktır. Zaten şu anda kamuoyu
üzerinde yapılmakta olan algı operasyonları veya en hafifinden bilgi
noksanlığından kaynaklanan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin sivil iktidarın kontrolünde olmadığı iddiası kesinlikle
gerçeklerden uzaktır.
Türk Silahlı Kuvvetleri, çıkarılan
Kanun Hükmünde Kararnamelerden önce de Anayasa ve yasalar gereği tamamen sivil
otoritenin emri ve kontrolü altındaydı. Genelkurmay Başkanı, Başbakana karşı
sorumlu olup tüm terfiler ve atamalar aslında sivil otoritenin kontrolünden ve
onayından geçmekteydi. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin tüm mali faaliyetleri ile
kullandığı kaynaklar en geniş şekilde Sayıştay denetimine tabiydi. Kuvvet
geliştirme ve tüm tedarik faaliyetleri de siyasi iktidarın direktif ve talimatları
çerçevesinde yürütülmekteydi.
Bütün bunları göz ardı ederek 2011
yılına kadar FETÖ ile hiçbir sorunu olmayan, hatta ne istedilerse verdiklerini
ifade eden siyasi iktidarın hiçbir sorumluluğu olmadığını düşünerek, yaşananların
tek sorumlusu sanki Türk Silahlı Kuvvetleri’nin mevcut yapısı imiş gibi bu
değişiklikleri yapmaya kalkışmak, eğer art niyet yoksa en azından teşhisin
yanlış konulduğunun göstergesidir.
Türk Silahlı Kuvvetleri’nde bu
yapıyla etkin mücadele edilememiş olmasının tek nedeni TSK’nın istihbarat ve bu
kapsamda kendi personelini dahi izleme, takip ve araştırma yetkisinin hiçbir
şekilde olmamasından ve Genelkurmayın teknik istihbarat kaynağı olan GES
K.lığının da bir süre önce elinden alınmış olmasından kaynaklandığı
unutulmamalıdır.
Kuvvet Komutanlıklarının Milli
Savunma Bakanına bağlanmış olması ve Milli Savunma Bakanı, Başbakan veya
Cumhurbaşkanının doğrudan ast kademelere emir verme düşüncesi, tüm dünya
askerlik tarihi bakımından en önemli harp prensibi olan “Emir Komuta Birliğini”
ortadan kaldırmıştır. Bu durum milli güvenliğimizi ciddi şekilde tehlikeye
düşürecek sonuçlar doğurabilir.
Yüksek Askeri Şura’nın yapısının bu
şekilde değiştirilmiş olmasının gerekçesi hiçbir şekilde anlaşılamamıştır. Eğer
ana görevi liyakat derecelerine göre terfilere karar vermek olan YAŞ’ta siyasi
iktidara yakın olanların terfileri amaçlanıyor ise, bunun sonuçlarının, tarihimizdeki
Balkan Harbinde yaşandığı gibi çok ağır olacağı bilinmelidir. Bu düzenlemelerle
Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin siyasete karışmaması istenirken aksine siyasetin
içine çekilmiş olacağı değerlendirilmektedir.
Askeri liselere FETÖ mensuplarının sızması,
aslında buna göz yumanların uygulamalarının sonucu olmasına rağmen, sistemi yeniden
düzeltmek çok kolay iken, değer ve önemini şanlı tarihimizden alan bu kurumları
kapatmanın uygun olmadığı değerlendirilmektedir.
Ankara ve İstanbul gibi şehirlerin
içerisinde kalmış olan kışlaların şehrin dışına çıkarılma kararı aslında doğru bir
karar olabilir. Bununla birlikte onlarca
yılda oluşan bu birliklerin, uygun yerlerde tüm tesisleriyle ihtiyacı
karşılayacak, yenilerinin yapılarak mevcut kışlalarından çıkartılmaları yerine
apar topar kışlalarından atılmaya çalışılmasının gerekçesi anlaşılamamıştır.
Yukarıda belirtilen ve
kararnamelerle yapılan çok kapsamlı değişikliklerin Fethullahçı Terör Örgütü
ile mücadeleden ziyade, bu kalkışma bahane edilerek Türk Silahlı Kuvvetleri’nin
üzerinde iktidarın istediği
operasyonları icra etmesi fırsatını yakalamış olduğu düşüncesi ile hareket
ettiği izlenimini vermektedir.
Bu değişikliklerin, Cumhuriyet
tarihi boyunca özenle siyaset dışı kalmaya gayret eden Türk Silahlı
Kuvvetleri’ni siyasetin içine çekeceği bilinmelidir.
Sonuç olarak; Kanun Hükmünde Kararnameler ile alınan
kararların sağduyu ile bir kez daha değerlendirilmesi ve milli birlik ve
beraberliğin en azından 15 Temmuz 2016’dan bugüne kadar yaratılan olumlu siyasi
ortam ve koşullar dikkate alınarak TBMM çatısı altında müzakere edilerek,
gerekli düzenlemelerin yapılmasını, aksi takdirde aceleyle alınmış bu
kararların acısının yakın gelecekte fazlasıyla çekileceği Yüce Türk Milletine saygıyla
duyurulur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder