C.
DİĞER TARİHİ ŞAHSİYETLER, TOPLULUKLAR VE OLAYLAR
1.
LOKMAN
a) Kavram olarak, Tarih ve Kıssalar, Diğer Tarihi Şahsiyetler,
Topluluklar ve Olaylar, Lokman
Yemin olsun, biz Lukman'a şu yolda hikmet
verdik: "Allah'a şükret." Şükreden kendisi lehine şükreder. Nankörlük
edense şunu bilmeli: Allah Ganî'dir, Hamîd'dir. Hani, Lukman, oğluna öğüt
vererek şöyle demişti: "Oğulcuğum, Allah'a ortak koşma! Çünkü Allah'a
ortak koşmak, gerçekten büyük bir zulümdür." Biz, insana anne babasını
önerdik. Annesi onu güçsüzlükle taşımıştır. Sütten kesilmesi de iki yılda
olmuştur. O halde bana ve ana babana şükret. Dönüş banadır. Eğer onlar,
hakkında hiçbir bilgin olmayan şeyi bana ortak koşman için seni zorlarlarsa,
onlara itaat etme. Onlarla dünyada örfe uygun geçin; ama bana yönelenin yoluna
uy. Sonunda dönüşünüz banadır. Yapıp ettiklerinizi size haber vereceğim.
"Oğulcuğum, şu bir gerçek ki, yaptığın, bir hardal dânesi ağırlığında
olsa, bir kayanın bağrına veya göklere, yahut yerin bağrına konsa, Allah onu
yine de ortaya getirir. Çünkü Allah Latif'tir, lütfu sınırsızdır; Habîr'dir,
her şeyden haberdardır." "Yavrucuğum; namazı kıl, iyilik ve güzelliği
belirlenene özendir, kötülük ve çirkinliği belirlenenden sakındır, başına
gelene sabret. Çünkü bunu yapabilmek, zorlu/önemli
işlerdendir.""Kibirlenerek insanlardan yüzünü çevirme, yeryüzünde
kasılarak yürüme. Çünkü Allah, kurula kurula kendini övenlerin hiçbirini
sevmez." "Yürüyüşünde doğal ol, sesini alçalt. Şu bir gerçek ki,
seslerin en çirkini eşeklerin sesidir." 31. sure (LOKMAN) 12-19. ayet (Resmi: 31/İniş:57/Alfabetik:59)
2.
ZÜLKARNEYN VE YE'CÜC-MECÜC
a) Kavram olarak, Tarih ve Kıssalar, Diğer Tarihi Şahsiyetler,
Topluluklar ve Olaylar, Zülkarneyn ve Yecüc-Mecüc
Sana Zülkarneyn'den de sorarlar:
De ki: "Size ondan bir hatıra okuyacağım." Biz onun için yeryüzünde
güç ve saltanat hazırladık ve ona her şeyden bir sebep verdik. O da bir sebebi
izledi. Nihayet, Güneş'in battığı yere varınca onu kara balçıklı bir gözede
batar buldu. Onun yanında bir de kavim buldu. Dedik ki: "Ey Zülkarneyn, ya
bunlara azap edersin ya da haklarında güzel bir tavrı esas alırsın." Dedi:
"Zulmedene azap edeceğiz; sonra Rabbine döndürülecek; O da onu görülmedik
bir azaba çeker." "İman edip hayra ve barışa yönelik iş yapana
gelince, onun için ödül olarak en güzeli var. Ve ona, buyruğumuzdan, kolay
olanı söyleyeceğiz." Sonra bir sebebi daha izledi. Bir süre sonra,
Güneş'in doğduğu yere varınca onu, ona karşı kendilerine bir siper yapmadığımız
bir topluluğun üzerine doğar buldu. İşte böyle! Biz onun yanında olan her şeyi
bilgimizle kuşatmıştık. Sonra yine bir sebebi izledi. Nihayet, iki set arasına
ulaştı. Setler arasında öyle bir topluluk buldu ki neredeyse söz
anlamıyorlardı. Dediler: "Ey Zülkarneyn! Ye'cûc ve Me'cûc bu yerde
bozgunculuk yapıyorlar. Onlarla bizim aramızda bir set yapman şartıyla sana
vergi verelim mi?" Dedi: "Rabbimin beni içinde tuttuğu imkân ve güç
daha üstündür. Siz bana bedensel gücünüzle destek verin de onlarla sizin
aranıza çok muhkem bir engel çekeyim." "Bana demir kütleleri
getirin!" İki ucu tam denkleştirince, "Körükleyin!" dedi. Onu
ateş haline koyunca da "Getirin bana, üzerine erimiş bakır/katran
dökeyim!" diye seslendi. Artık onu ne aşabildiler ne delebildiler. Dedi:
"Bu, Rabbimden bir rahmettir. Rabbimin vaadi gelince onu yerle bir eder.
Ve Rabbimin vaadi haktır." 18. sure
(KEHF) 83-98. ayet (Resmi: 18/İniş:69/Alfabetik:54)
b) Ye'cüc ve Me'cûc
Dediler:
"Ey Zülkarneyn! Ye'cûc ve Me'cûc bu yerde bozgunculuk yapıyorlar. Onlarla
bizim aramızda bir set yapman şartıyla sana vergi verelim mi?" 18. sure (KEHF) 94. ayet (Resmi: 18/İniş:69/Alfabetik:54)
Ye'cûc ve
Me'cûc'ün önü açıldığı zaman onlar, her tepeden akın ederler. 21. sure (ENBİYÂ) 96. ayet (Resmi: 21/İniş:73/Alfabetik:21)
3.
ASHAB-I KEHF (MAĞARA HALKI)
a) Kavram olarak, Tarih ve Kıssalar, Diğer Tarihi Şahsiyetler,
Topluluklar ve Olaylar, Ashab-ı Kehf (Mağara Halkı)
Yoksa sen o Ashab-ı Kehf'i,
mağara ve kitabe yâranını, bizim ayetlerimizden, hayrete düşüren bir tanesi mi
sandın? Hani, o yiğit gençler o mağaraya sığındılar da şöyle dediler: "Ey
Rabbimiz, katından bir rahmet ver bize ve bizim için bir çıkış yolu lütfet
işimize." Bunun üzerine birçok yıl boyunca mağarada onların kulakları
üzerine ağırlık vurduk. Sonra onları dirilttik ki, iki zümreden hangisinin
kaldıkları süreyi daha iyi hesap edebileceğini bilelim. Biz onların haberlerini
sana doğru bir şekilde anlatacağız. Şu bir gerçek ki onlar, Rablerine iman
etmiş bir yiğitler grubuydu. Ve biz de onların hidayetini artırdık. Kalpleriyle
aramızda bir bağ kurduk / kalplerini dayanıklı kıldık. Kalkıp şöyle dediler:
"Rabbimiz, göklerin ve yerin rabbidir. O'ndan başka hiçbir ilaha
yakarmayız. Aksini yaparsak saçma söz söylemiş oluruz." "Şunlar, şu
kavmimiz O'ndan başka ilahlar edindiler. Onlar hakkında açık bir kanıt
getirselerdi ya! Yalan düzerek Allah'a iftira edenden daha zalim kim
olabilir?!" Bunun içindir ki, şimdi siz onlardan da, onların Allah'tan başka
tapındıkları bütün o asılsız şeylerden de uzaklaşıp şu mağaraya sığının ki,
Rabbiniz rahmetini size ulaştırsın ve sizi durumunuza göre ruhlarınızın ihtiyaç
duyabileceği şeylerle donatsın!" Güneş'i görüyorsun: Doğduğu vakit
mağaralarından sağ tarafa kayar, battığı vakit ise onları sol tarafa doğru
makaslayıp geçer. Böylece onlar mağaranın geniş boşluğu içindedirler. Bu,
Allah'ın mucizelerindendir. Allah'ın kılavuzluk ettiği, doğruyu bulmuştur.
Şaşırttığına gelince, sen ona yol gösteren bir velî asla bulamazsın. Sen onları
uyanıktırlar sanırsın; oysaki onlar uykudadırlar. Onları sağ tarafa da sol
tarafa da çeviririz. Köpekleri de iki kolunu girişe uzatıp yaymıştır. Onların
durumunu görseydin kesinlikle onlardan yüz çevirip kaçırdın. Ve onlardan içinde
mutlaka korku doldurulurdu. İşte böyle! Onları dirilttik ki, birbirlerine sorup
dursunlar. İçlerinden biri şöyle konuştu: "Ne kadar durdunuz?"
Dediler: "Bir gün yahut günün bir parçası kadar." Dediler: "Ne
kadar kaldığınızı Rabbiniz daha iyi bilir. Siz şimdi birinizi şu gümüş para ile
kente gönderin de baksın; kentin hangi yiyeceği daha temizse ondan size bir
rızık getirsin. Ama nazik ve kurnaz davransın ki, sizi kimseye fark
ettirmesin." "Çünkü onlar sizi ellerine geçirirlerse ya taşlayarak
öldürürler yahut da sizi kendilerinin milletine döndürürler. O takdirde bir
daha asla kurtulamazsınız." Böylece insanları onlar hakkında
bilgilendirdik ki, Allah'ın vaadinin hak, kıyamet saatinin de kuşkusuz olduğunu
bilsinler. Çünkü onlar, aralarında mağara yaranının durumunu tartışıyorlardı.
"Onların üstüne bir bina kurun." dediler. Rableri onları daha iyi
bilir. Onlar hakkında görüşleri galip gelenlerse şöyle dediler: "Üzerlerine
mutlaka bir mescit edineceğiz." "Üç kişiydiler, dördüncüleri
köpekleriydi." diyecekler. Şunu da diyecekler: "Beş kişiydiler,
altıncıları köpekleriydi." Gaybı taşlamaktır/bilinmeyen şey hakkında atıp
tutmaktır bu. Şöyle de derler: "Yedi kişidirler, sekizincileri de
köpekleridir." De ki: "Onların sayısını Rabbim daha iyi bilir. Onlar
hakkında bilgisi olan, çok azdır." O halde, onlar hakkında yüzeysel bir
tartışma dışında hiçbir çekişmeye girme. Onlar hakkında, konuşup duranlardan
hiç kimseye bir şey sorma. Hiçbir şey için, "Ben bunu yarın kesinlikle
yapacağım." deme. "Allah dilerse" şeklinde söyleyebilirsin.
Unuttuğunda, Rabbini an. Ve de: "Umarım ki Rabbim beni, bundan daha yakın
bir zamanda başarıya/aydınlığa ulaştırır." Onlar, mağaralarında üç yüz yıl
kaldılar; dokuz da ilave ettiler. De ki: "Onların ne kadar kaldıklarını
Allah daha iyi bilir. O'nun elindedir göklerin ve yerin gaybı. Ne güzel
görendir O, ne güzel işitendir. Onların, O'ndan başka bir dostları da yoktur.
Ve O, hükmüne hiç kimseyi ortak etmez." 18. sure (KEHF) 9-26. ayet (Resmi: 18/İniş:69/Alfabetik:54)
b) Mağara
Eğer siz ona
yardım etmezseniz bilin ki, Allah ona zaten yardım etmişti. Hani küfredenler
onu iki kişinin ikincisi olarak yurdundan çıkardıklarında, mağarada
bulundukları bir sırada arkadaşına şöyle diyordu: "Tasalanma, Allah
bizimle." Bunun üzerine Allah ona sükûnet indirmiş ve kendisini sizin
görmediğiniz ordularla desteklemişti de küfre sapanların sözünü sefil kılıp
alçaltmıştı. Allah'ın sözü ise yüce olanın ta kendisidir. Allah Azîz'dir,
Hakîm'dir. 9. sure (TEVBE) 40. ayet (Resmi: 9/İniş:113/Alfabetik:104)
Eğer bir
sığınak yahut bazı mağaralar veya girilecek bir delik bulsalar, yüzlerini döner
o tarafa koşarlardı. 9. sure (TEVBE) 57. ayet (Resmi:
9/İniş:113/Alfabetik:104)
4.
ASHAB-I UHDUD (HENDEK HALKI)
a) Kavram olarak,
Tarih ve Kıssalar, Diğer Tarihi Şahsiyetler, Topluluklar ve Olaylar, Ashab-ı
Uhdud (Hendek Halkı)
Ki gebertildi o hendekçi grup/o kamçıları
hendek gibi iz bırakan herifler, O tutuşturulan ateşin adamları, Onlar onun
başında oturmuşlardı. Ve hepsi, müminlere yaptıklarını seyrediyorlardı.
Onlardan sadece, Azîz ve Hamîd Allah'a iman ettikleri için öç alıyorlardı. O
Allah ki, göklerin ve yerin mülkü kendisinindir. Allah her şeye tanıktır. 85. sure (BÜRÛC) 4-9. ayet (Resmi: 85/İniş:27/Alfabetik:14)
5.
ASHAB-I KARYE (KARYE HALKI)
a) Kavram olarak, Tarih ve Kıssalar, Diğer Tarihi Şahsiyetler,
Topluluklar ve Olaylar, ,Ashab-ı Karye (Karye Halkı)
Onlara o kent halkını örnek ver.
Hani, elçiler gelmişti oraya. Hani, biz onlara iki kişi göndermiştik, onları
yalanlamışlardı. Bunun üzerine biz, üçüncü bir kişiyle destek vermiştik. Şöyle
demişlerdi: "Biz, size gönderilen elçileriz!" Kent halkı dedi ki:
"Siz, bizim gibi birer insandan başka şey değilsiniz. Rahman hiçbir şey
indirmemiştir. Siz sadece yalan söylüyorsunuz." Dediler: "Rabbimiz
biliyor ki, biz size gönderilmiş elçileriz." "Bize düşen, açık bir
tebliğden başka şey değildir." Dediler: "Sizin yüzünüzden
uğursuzlukla karşılaştık / biz sizi uğursuzluk sebebi saymaktayız. Eğer bu işe
son vermezseniz, sizi mutlaka taşlayacağız. Ve bizden size acıklı bir azap
kesinlikle dokunacaktır." Dediler: "Uğursuzluk kuşunuz sizinle
beraberdir. Size öğüt verildi diye mi bütün bunlar? Hayır, siz savurganlığa,
aşırılığa sapmış bir topluluksunuz." Kentin öbür ucundan bir adam koşarak
gelip şöyle dedi: "Ey topluluk, bu elçilere uyun!" "Sizden
herhangi bir ücret istemeyenlere uyun. Onlardır doğruyu ve güzeli
bulanlar." "Beni yaratana ne diye kulluk etmeyecek mişim ben? Ve
sizler de O'na döndürüleceksiniz." "O'ndan başka tanrılar mı edineyim
ben? Eğer Rahman bana bir zorluk/zarar dilerse onların şefaati benden hiçbir
şeyi savamaz; beni kurtaramazlar." "Bu durumda ben elbette ki açık
bir sapıklığın içine düşerim." "Ben, sizin Rabbinize iman ettim, artık
dinleyin beni!" "Gir cennete!" denildi. Dedi: "Kavmim bir
bilebilseydi? Ki Rabbim beni affetti; beni, ikram edilenlerden kıldı." Biz
onun ardından kavmi üzerine gökten bir ordu indirmedik, indirecek de değildik.
Olan, sadece korkunç titreşimli bir sesti. Ve bir anda sönüverdiler. 36. sure (YÂSÎN) 13-29. ayet (Resmi: 36/İniş:41/Alfabetik:108)
6.
TUBBA' KAVMİ
a) Kavram olarak, Tarih ve Kıssalar, Diğer Tarihi Şahsiyetler,
Topluluklar ve Olaylar, Tubba Kavmi
Eykeliler,
Tübba' kavmi de. Hepsi resulleri yalanladı da duyurulan azap hak oldu. 50. sure (KAF) 14. ayet (Resmi: 50/İniş:34/Alfabetik:49)
Onlar mı hayırlı yoksa Tübba'
halkıyla onlardan önce gelenler mi? Onları helâk ettik; çünkü onlar, suç
işlemiş insanlardı. 44. sure (DUHÂN) 37.
ayet (Resmi: 44/İniş:64/Alfabetik:19)
7.
RESS HALKI
a) Kavram olarak, Tarih ve Kıssalar, Diğer Tarihi Şahsiyetler,
Topluluklar ve Olaylar, Ress Halk,
Onlardan önce Nûh kavmi, Ress halkı, Semûd
kavmi yalanlamıştı. Âd, Firavun ve Lût'un halkı da... Eykeliler, Tübba' kavmi
de. Hepsi resulleri yalanladı da duyurulan azap hak oldu. 50. sure (KAF) 12-14. ayet (Resmi: 50/İniş:34/Alfabetik:49)
Âd'ı,
Semûd'u, Ress halkını ve bunlar arasında birçok nesilleri yere batırdık.
Bunların her birine türlü türlü örnekler verdik. Ve bunların hepsini perişan
edip batırdık. 25. sure (FURKÂN) 38-39. ayet
(Resmi: 25/İniş:42/Alfabetik:29)
8.
SEBE'LİLER / SABA'LILAR
a) Kavram olarak, Tarih ve Kıssalar,
Diğer Tarihi Şahsiyetler, Topluluklar ve Olaylar, Sebe'liler
Az sonra Hüdhüd gelip şöyle dedi:
"Senin fark edemeyeceğin bir şeyi fark ettim ve sana Sabâ'dan parlak bir
haber getirdim." "Sabâlılara hükmeden bir kadın buldum. Kendisine her
şeyden bir pay verilmiş, kocaman bir tahtı var." "Onu ve toplumunu,
Allah'ı bırakıp güneş'e secde eder buldum. Şeytan onlara, yapıp ettiklerini
süslü gösterip onları yoldan saptırmış. Artık doğruyu bulamazlar."
"Göklerde ve yerdeki sırrı açığa çıkaran, onların gizlediklerini de
açıkladıklarını da bilen Allah'a secde etmemek gayretindeler." "O
Allah ki, tanrı yok kendinden başka, o büyük arşın rabbidir O." Süleyman
dedi: "Doğru mu söyledin yoksa yalancılardan mısın, göreceğiz!"
"Şu yazımı götürüp onlara at. Sonra onlardan uzaklaş da bak bakalım, nasıl
davranacaklar." Melike dedi ki: "Ey ileri gelenler, bana önemli bir
mektup bırakıldı." "Süleyman'dan bir mektup. Rahman ve Rahîm Allah'ın
adıyla başlıyor." "Söylediği şu: Bana büyüklük taslamaya kalkmayın.
Teslim olarak huzuruma gelin." Melike dedi: "Ey danışmanlarım, bu
meselem konusunda bana fikir verin. Siz onaylamadıkça, hiçbir işe kesin karar
vermem." Dediler ki: "Biz çok güçlüyüz, çok yaman savaşırız. Buyruk
senin. Ne karar vereceğini sen bilirsin." Melike dedi: "Şu bir gerçek
ki krallar bir kente/bir memlekete girdiler mi, orada bozgun çıkarırlar; oranın
onurlu insanlarını zelil, sefil ederler. İşte böyle yaparlar." "Şimdi
ben onlara bir hediye göndereceğim ve bakacağım elçiler neyle geri
dönecekler." Elçi, Süleyman'a geldiğinde, o dedi ki: "Siz bana bir
mal ile mi destek veriyorsunuz? Allah'ın bana verdiği, size verdiğinden daha
kıymetlidir. Sizin hediyenizle, benden çok siz ferahlarsınız." "Seni
gönderenlere dön. Vallahi, karşı koyamayacakları ordularla üstlerine gelirim ve
onları oradan, başları eğik, aşağılanmış bir halde sürer çıkarırım." Süleyman
kurmaylarına dedi ki: "Onlar teslim olup huzuruma gelmeden önce, o kadının
tahtını hanginiz bana getirebilir?" Cinlerden bir ifrit şöyle dedi:
"Sen daha makamından kalkmadan, onu sana getirebilirim. Ben bunu yapacak
güçteyim ve gerçekten güvenilir biriyim." Kendinde Kitap'tan bir ilim olan
kişi de şöyle dedi: "Ben onu sana, gözünü açıp yumuncaya kadar
getiririm." Derken Süleyman, tahtı, yanında kurulmuş görünce şöyle
konuştu: "Rabbimin lütfundandır bu. Şükür mü edeceğim, nankörlük mü diye
beni denemek istiyor. Esasında, şükreden, kendisi lehine şükretmiş olur. Kim de
nankörlük ederse bilsin ki, Rabbim Ganî'dir, cömerttir." Emir verdi:
"Onun tahtını başkalaştırın, bakalım tanıyacak mı, tanıyamayanların
arasına mı girecek?" Melike gelince şöyle denildi: "Senin tahtın da böyle
mi?" Dedi: "Bu sanki o. Zaten daha önce bize bilgi verilmişti ve biz
müslüman olmuştuk." Daha önce Allah dışında ibadet ettikleri, onu
engellemişti. Çünkü o, küfre sapmış bir topluluktandı. Ona denildi: "Köşke
gir!" Melike onu görünce su sandı ve baldırlarını açtı. Süleyman dedi ki:
"O, cilalı sırçadan yapılmış bir parlak avlu/zemindir." Melike dedi:
"Rabbim, doğrusu ben öz benliğime zulmetmişim. Artık Süleyman'la birlikte,
âlemlerin Rabbi olan Allah'a teslim oluyorum." 27. sure (NEML) 22-44. ayet (Resmi: 27/İniş:48/Alfabetik:81)
Yemin olsun, Sebe' için kendi meskenlerinde
bir ibret vardı. Sağ ve soldan iki bahçe. Rabbinizin rızkından yiyin de O'na
şükredin. Tertemiz bir belde ve affeden bir Rab... Ne var ki onlar yüz
çevirdiler; biz de üzerlerine Arim selini gönderdik. Onların iki bahçesini,
buruk yemişli, acı ılgınlı, birazcık da sedir ağacı bulunan iki bahçeye
çevirdik. İşte böyle! Nankörlük ettikleri için onları cezalandırdık. Nankörden
başkasına ceza verir miyiz hiç! Biz onlarla, içini bereketle doldurduğumuz
kentler arasında, sırt sırta vermiş kasabalar oluşturduk; bunlar arasında gidiş
gelişler belirledik. "Geceleri ve gündüzleri, güven içinde gezip dolaşın
oralarda." dedik. Ama onlar, tutup şöyle dediler: "Rabbimiz,
seferlerimizin arasını uzaklaştır!" Böylece kendilerine zulmettiler de biz
de onları efsaneler haline getirdik; hepsini darmadağın ettik. İşte bunda,
gereğince sabreden, yeterince şükreden herkes için elbette ibretler vardır.
Yemin olsun, İblis onlarla ilgili sanısında isabet etti. İnananlardan bir grup
dışındakiler ona uydular. Oysaki onun, onlar üzerinde hiçbir sultası yoktu.
Sadece biz; âhirete inananı, onun hakkında kuşkuya düşenden ayırmak için böyle
yapıyorduk. Rabbin her şey üzerinde Hafiz'dir, kollar, korur, gözetir. 34. sure (SEBE') 15-21. ayet (Resmi: 34/İniş:58/Alfabetik:91)
9.
ROMALILAR
a) Kavram olarak, Tarih ve Kıssalar, Diğer Tarihi Şahsiyetler,
Topluluklar ve Olaylar, Romalılar
Elif, Lâm, Mîm. Yenilgiye uğratıldı Rûm.
Yeryüzünün en yakın/en alçak bir yerinde. Ama onlar yengilerinin ardından galip
duruma geçecekler, Birkaç yıl içinde. İş/oluş/hüküm, önünde de sonunda da
Allah'ındır. Onların galibiyet gününde müminler ferahlayacaklar, Allah'ın
yardımıyla. Dilediğine yardım eder O! Azîz'dir, Rahîm'dir O. Allah'ın vaadi bu!
Allah kendi vaadine ters düşmez. Ne var ki, insanların çokları bilmiyorlar. 30. sure (RÛM) 1-6. ayet (Resmi: 30/İniş:84/Alfabetik:87)
10.
FİL OLAYI
a) Kavram olarak, Tarih ve Kıssalar, Diğer Tarihi Şahsiyetler,
Topluluklar ve Olaylar, Fil Olayı
Görmedin mi ne yaptı Rabbin fil
yâranına! Tuzaklarını boşa çıkarmadı mı onların? Gönderdi üzerlerine sürüler
halinde kuş, Atıyorlardı onlara kurumuş çamurdan damgalı taş. Nihayet, onları
yenik ekin yaprağına çevirdi. 105. sure
(FÎL) 1-5. ayet (Resmi: 105/İniş:19/Alfabetik:28)
RESUL KUR'AN'IN KUR'AN MESAJLARI - M. Kemal Adal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder