B. PEYGAMBER
KISSALARI-20
11. HZ. MUSA,
HARUN VE İSRAİLOĞULLARI-9
d) İsrailoğulları-2
(9) İsrailoğulları ve Firavundan kurtarılmaları
"Allah
hakkında gerçek dışında birşey söylememek benim üzerimde bir varoluş borcudur.
Ben size Rabbinizden bir beyyine getirdim. Artık İsrailoğullarını benimle
gönder." 7. sure (A'RAF) 105. ayet
(Resmi: 7/İniş:39/Alfabetik:9)
Musa kendi
toplumuna şöyle dedi: "Allah'tan yardım dileyin, sabırlı olun. Yeryüzü
Allah'ındır, Allah ona, kullarından dilediğini mirasçı kılar. Sonuç, takvaya
sarılanlarındır." 7. sure (A'RAF) 128.
ayet (Resmi: 7/İniş:39/Alfabetik:9)
"Hadi gidin ona! Deyin ki;
"Biz senin Rabbinin iki resulüyüz. İsrailoğullarını bizimle gönder, onlara
işkence etme! Rabbinden sana bir mucize getirdik. Selam, hidayete
uyanlaradır." "Azabın, yalanlayıp yüz çevirenler üzerine olacağı bize
vahyedildi." Firavun dedi: "Sizin Rabbiniz kim, ey Mûsa?" Mûsa
dedi: "Rabbimiz, her şeye yaratılışını lütfeden, sonra da yol yordam
gösteren kudrettir." Dedi: "Peki, ilk nesillerin hali ne
olacak?" "Onlara ilişkin bilgi, Rabbim katında bir Kitap'tadır.
Rabbim ne şaşırır ne de unutur." Yeryüzünü size beşik yapan, onda sizin
için yollar açan, gökten su indiren O'dur. Biz o suyla çeşitli bitkilerden
çiftler çıkardık. Yiyin, hayvanlarınızı yayıp otlatın. Kuşkusuz bunda, aklı
başında insanlar için ibretler vardır. Sizi yerden yarattık. Tekrar oraya göndereceğiz.
Ve oradan sizi bir kez daha çıkaracağız. Yemin olsun, o Firavun'a ayetlerimizin
tamamını gösterdik ama yalanlayıp inadını sürdürdü. Şöyle dedi: "Büyünle
bizi, toprağımızdan çıkarasın diye mi geldin, ey Mûsa!" "Seninki gibi
bir büyü, biz de mutlaka sana getireceğiz. Seninle bizim aramızda öyle bir
buluşma yeri ve zamanı belirle ki, ne biz cayalım ne de sen. Herkese uygun bir
yer olsun." Mûsa dedi: "Bizimle buluşacağınız zaman, süs günü olsun.
İnsanlar kuşluk vakti bir araya getirilsin." Bunun üzerine Firavun oradan
ayrıldı, tüm kurnazlığını topladı, sonra geldi. Mûsa onlara dedi ki:
"Yazıklar olsun size, yalan düzerek Allah'a iftira etmeyin! Yoksa bir azap
ile kökünüzü kurutur. İftira eden, perişan olmuştur." Bunun üzerine
işlerini aralarında tartıştılar, fısıltıyı koyulaştırdılar. Dediler ki:
"Şunlar, iki büyücüden başka bir şey değillerdir. Büyüleriyle sizi
toprağınızdan çıkarmak ve sizin örnek yolunuzu silip yok etmek
istiyorlar." "Hemen hünerlerinizi birleştirin; sonra saf bağlamış
olarak gelin! Bugün, üstün gelen kurtulmuş olacaktır." Dediler: "Ey
Mûsa, ya hünerini ortaya at yahut da ilk hüner sergileyen biz olacağız."
Mûsa dedi: "Hayır, siz atın!" Bir de ne görsün! Onların ipleri,
sopaları, yaptıkları büyüler yüzünden, kendisine gerçekten koşuyorlarmış
hayalini verdi. Mûsa birdenbire içinde bir korku duydu. Şöyle dedik:
"Korkma, üstün gelecek olan sensin!" "Sağ elindekini yere bırak!
Onların, sanayi olarak ortaya çıkardıklarını yalayıp yutsun. Onların sanayi
olarak ürettikleri sadece bir büyücünün hilesidir. Büyücü ise nereye gitse
iflah etmez." Bunun üzerine büyücüler secdelere kapanıp şöyle seslendiler:
"Hârun'un ve Mûsa'nın Rabbine inandık!" Firavun dedi: "Ben izin
vermeden ona inandınız öyle mi? O size, büyüyü öğreten büyüğünüzdür. Yemin olsun,
ellerinizi, ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve yemin olsun sizi hurma
ağaçlarına asacağım. O zaman iyice bileceksiniz, hangimizin azabı daha şiddetli
ve sürekli." Dediler: "Biz seni, bize gelen açık seçik kanıtlara ve
bizi yaratmış olana asla tercih etmeyeceğiz. Verdiğin hükmü uygula. Senin
hükmün olsa olsa bu dünya hayatında geçer." "Biz Rabbimize inandık
ki, günahlarımızı ve senin bizi zorladığın büyüyü affetsin. Allah daha hayırlı,
daha süreklidir." Şu bir gerçek ki, Rabbinin huzuruna suçlu olarak gelen
için cehennem vardır. Orada ne ölür ne de hayat bulur. O'nun huzuruna, hayra ve
barışa yönelik iyilikler üretmiş bir mümin olarak varana gelince, işte
böyleleri için çok yüksek dereceler öngörülmüştür. Adn cennetleri ki,
altlarından ırmaklar akar; sürekli kalacaklar içlerinde. Arınıp temizlenenlerin
ödülü işte budur. Yemin olsun, Mûsa'ya şöyle vahyetmiştik: "Kullarımı
geceleyin yürüt! Denizde onlar için kuru bir yol aç! Size yetişecekler diye
korkma, endişelenme.!" Derken, Firavun, ordusuyla birlikte onların
arkasına düştü. Ama denizden onları sarıp kuşatan, sarıp kuşattı. Firavun kendi
toplumunu saptırmıştı; kılavuzluk edemedi. Ey İsrailoğulları, şu bir gerçek ki,
biz sizi düşmanınızdan kurtardık. Tûr'un sağ yanında size vaatte bulunduk. Ve
üstünüze kudret helvasıyla bıldırcın indirdik.20. sure (TÂHÂ) 48-80. ayet (Resmi: 20/İniş:45/Alfabetik:96)
Rabbinin Mûsa'ya, "Zulüm
sergileyenler topluluğuna git" diye seslenişini hatırla. "Firavun'un
toplumuna git. Hâlâ korkup korunmayacaklar mı?" Demişti ki Mûsa:
"Rabbim, doğrusu ben, beni yalanlamalarından korkuyorum." "Göğsüm
daralıyor, dilim açılmıyor. Görev emrini Hârun'a gönder." "Hem, benim
üzerimde onlar aleyhine işlenmiş bir suç var; bu yüzden beni öldürmelerinden
korkuyorum." "Hayır, olmaz!" dediler. "Ayetlerimizi
götürün. Biz sizinleyiz, her şeyi dinlemekteyiz." "Hemen Firavun'a
gidin, şöyle deyin: -Âlemlerin Rabbi'nin resulleriyiz biz."
"İsrailoğullarını bizimle birlikte gönder." Firavun dedi: "Biz
seni aramızda, bir çocuk olarak koruyup beslemedik mi? Ömrünün nice yıllarını
aramızda geçirdin." "Ve sonunda o yaptığını da yaptın. Nankörlerden
birisin sen." Mûsa dedi: "Onu yaptığım zaman şaşkınlardandım."
"Sizden korkunca aranızdan kaçtım. Daha sonra Rabbim bana hükmetme gücü
bağışladı ve beni peygamberlerden biri yaptı." "O başıma kaktığın
nimet, İsrailoğullarını köle yapmana karşılıktı." Firavun dedi:
"Peki, âlemlerin Rabbi kim?" Dedi: "Göklerin, yerin ve bunlar
arasındakilerin Rabbi. Eğer iyice anlayıp inanıyorsanız." Firavun,
çevresindekilere dedi: "Duyuyor musunuz?" Mûsa dedi: "O hem
sizin Rabbinizdir hem de önceki atalarınızın Rabbidir." Firavun dedi:
"Şu size gönderilmiş bulunan resulünüz gerçekten tam bir deli." Mûsa
dedi: "Eğer aklınızı işletirseniz O, doğunun, batının ve bunlar
arasındakilerin de Rabbidir." Dedi: "Benden başka ilah edinirsen,
yemin olsun seni zindanlıklar arasına atarım." Mûsa dedi: "Ya sana
gerçeği gösteren bir şey getirmişsem!" Dedi: "Hadi getir onu ortaya,
eğer doğru sözlülerden isen!" O da asasını attı. Bir de ne görsünler, asa
korkunç bir ejderha oluvermiş. Elini çıkardı, o da anında seyredenler önünde bembeyaz
kesildi. Firavun, çevresindeki kodamanlar konseyine şöyle dedi: "Bu adam
gerçekten bilgin bir büyücü; Büyüsüyle sizi toprağınızdan çıkarmak istiyor. Ne
diyorsunuz?" Dediler: "Onu kardeşiyle birlikte alıkoy ve kentlere
toplayıcılar gönder, Ki, tüm bilgili büyücüleri huzuruna getirsinler."
Nihayet büyücüler belirlenen bir günün, belirlenen bir vaktinde bir araya
getirildi. Halka da: "Siz de toplanır mısınız?" denildi.
"Sanıyoruz ki, büyücülere uyacağız, eğer galip gelirlerse." Büyücüler
geldiklerinde, Firavun'a dediler ki: "Eğer biz galip gelirsek bize
gerçekten ödül var, değil mi?" "Evet, dedi, siz o zaman benim
yakınlarımdan olacaksınız." Mûsa onlara dedi ki: "Atacağınız şeyi
atın!" Bunun üzerine onlar, iplerini ve değneklerini ortaya attılar ve
dediler: "Firavun'un onur ve yüceliği aşkına biz, evet biz galip
geleceğiz." Mûsa da asasını attı. Bir de ne görsünler, o onların hüner
olarak ortaya getirdikleri şeyleri yalayıp yutuyor. Bunun üzerine büyücüler,
secdelere kapandılar. Dediler: "İnandık âlemlerin Rabbi'ne."
"Mûsa'nın ve Hârun'un Rabbine." Firavun haykırdı: "Ben size izin
vermeden ona inandınız ha! Anlaşıldı, o sizin hepinize sihirbazlığı öğreten
büyüğünüz. Yakında bileceksiniz. Yemin olsun, ellerinizi, ayaklarınızı
çaprazlamasına keseceğim ve yemin olsun sizi toptan asacağım." Dediler:
"Zararı yok, biz nasıl olsa Rabbimize döneceğiz, Ümidimiz odur ki,
Rabbimiz hatalarımızı bağışlar çünkü biz ilk inananlar olduk." Mûsa'ya
şunu vahyettik: Kullarımı geceleyin yola çıkar. Mutlaka peşinize takılacaklar.
Bunun üzerine Firavun, kentlere toplayıcılar gönderdi: "Kuşkusuz bunlar,
küçücük bir topluluktur." "Fakat bize gerçekten öfke
püskürüyorlar." "Biz ise dikkatli davranan koca bir kitleyiz."
Bunun üzerine biz onları bahçelerinden, pınarlarından çıkardık. Hazinelerinden,
mutlu kutlu yerlerinden ettik. Böylece oralara İsrailoğullarını vâris kıldık.
Firavun ve adamları, gün doğarken onları izlemeye başladılar. İki topluluk
birbirini görecek hale gelince, Mûsa'nın adamları seslendi: "İşte şimdi
yakalandık!" Mûsa dedi: "Hayır, asla! Rabbim benimledir, bana
kılavuzluk edecektir." Bunun üzerine Mûsa'ya, "Asanla denize
vur!" diye vahyettik. Deniz hemen yarıldı, her dalga kümesi kocaman bir
dağ gibi oldu. Ötekileri de oraya yaklaştırdık. Mûsa'yı ve beraberindekileri
toptan kurtardık. Sonra ötekileri boğduk. Bunda elbette bir ibret vardır ama
onların çoğu inanmış kimseler değildi. Ve şüphesiz, senin Rabbindir O mutlak
Azîz, mutlak Rahîm. 26. sure (ŞUARA) 10-68.
ayet (Resmi: 26/İniş:47/Alfabetik:94)
Yemin olsun, biz, Mûsa'ya açık seçik dokuz
mucize verdik. İsrailoğullarına sor: Hani, Mûsa onlara geldiğinde Firavun ona
şöyle demişti: "Ben senin kesinlikle büyülendiğini düşünüyorum, ey
Mûsa!" Mûsa dedi: "Yemin olsun, sen bilmektesin ki, bunları,
basîretle görülebilecek ibretler halinde / basîretler olarak o, göklerin ve
yerin Rabbinden başkası indirmedi. Vallahi ben de seni mahvolmuş görüyorum, ey
Firavun!" Firavun onları o topraktan sürüp çıkarmak istedi de biz onu ve
yanındakilerin tümünü boğduk. Bunun ardından, İsrailoğullarına şöyle dedik:
"Şu toprakta oturun. Âhiret vaadi/ikinci vaat gelince, sizi toplayıp bir
araya getireceğiz." 17. sure (İSRÂ) 101.
ayet (Resmi: 17/İniş:50/Alfabetik:46)
Onların ardından da Mûsa ile
Hârun'u ayetlerimiz eşliğinde Firavun ve kurmaylarına gönderdik. Kibre saptılar
ve günahkâr bir topluluk oldular. Gerçek, katımızdan onlara geldiğinde şöyle
demişlerdi: "Hiç kuşkusuz, bu, apaçık bir büyüdür." Mûsa dedi ki:
"Gerçek size ulaştığında böyle mi konuşuyorsunuz? Büyü müdür bu?
Büyücülerin kurtuluşu yoktur." Dediler ki: "Sen bize, atalarımızı
üzerinde bulduğumuz şeyden bizi çeviresin de bu toprakta devlet ve ululuk
ikinizin olsun diye mi geldin? Biz, ikinize de inanmıyoruz." Firavun
seslendi: "Tüm bilgin büyücüleri huzuruma getirin!" Büyücüler gelince,
Mûsa onlara şöyle dedi: "Ortaya koyma gücünde olduğunuz şeyleri
sergileyin." Onlar hünerlerini ortaya koyunca Mûsa dedi ki:
"Sergilediğiniz şey büyüdür. Allah onu mutlaka hükümsüz kılacaktır. Çünkü
Allah, bozguncuların işini düzgün yürütmez." "Ve suçlular hoş görmese
de Allah, hakkı, kelimeleriyle ortaya çıkarıp kanıtlayacaktır." Firavun ve
kodamanlarının kendilerine kötülük etmelerinden korktukları için, kavmi
arasından bir gençlik grubu dışında hiç kimse Mûsa'ya inanmadı. Çünkü Firavun,
o toprakta gerçekten çok üstündü ve gerçekten sınır tanımaz azgınlardan
biriydi. Mûsa dedi ki: "Ey toplumum! Eğer Allah'a inanmışsanız,
müslümanlarsanız/Allah'a teslim olanlarsanız yalnız Allah'a dayanıp
güvenin." Şöyle yakardılar: "Yalnız Allah'a dayandık. Rabbimiz! Bizleri,
zulmedenler toplumu için bir imtihan aracı yapma!" "O küfre sapmış
toplumdan rahmetinle bizi kurtar!" Mûsa'ya ve kardeşine şunu vahyettik:
Kavminiz için kendilerini yerleştirmek üzere Mısır'da evler hazırlayın.
Evlerinizi kıble yapın/karşılıklı yapın ve namaz kılın. İnananlara müjde ver.
Mûsa şöyle dedi: "Rabbimiz! Sen, Firavun ve kodamanlarına şu geçici
hayatta debdebe verdin, mallar verdin. Rabbimiz! Senin yolundan saptırsınlar
diye mi? Rabbimiz! Onların mallarını sil süpür, kalplerini şiddetle sık ki,
acıklı azabı görünceye kadar inanmasınlar." Allah cevap verdi:
"İkinizin duası kabul edildi. Doğruluktan şaşmayın! İlimden nasipsizlerin
yolunu izlemeyin!" Ve İsrailoğullarını denizden geçirdik. Firavun ve
ordusu, azgınlık ve düşmanlıkla onları izlemekteydi. Nihayet, boğulma ümüğüne
çökünce şöyle dedi: "İman ettim. İsrailoğullarının inanmış olduğu dışında
ilah yok. Ben de O'na teslim olanlardanım." "Şimdi mi? Daha önce
isyan etmiş, bozgunculardan olmuştun." "Bugün senin bedenini
kurtaracağız ki, arkandan gelenlere bir ibret olasın. Ama insanların çoğu bizim
ayetlerimizden gerçekten habersiz bulunuyor." Yemin olsun, biz
İsrailoğullarını çok güzel bir yurda yerleştirdik ve kendilerine temiz
yiyeceklerden rızık verdik. Kendilerine ilim gelinceye kadar ihtilafa düşmediler.
Hiç kuşkusuz, Rabbin, tartışmakta oldukları şey hakkında kıyamet günü
aralarında hüküm verecektir. 10. sure
(YÛNUS) 75-93. ayet (Resmi: 10/İniş:51/Alfabetik:109)
Kudretimize
yemin olsun ki, onlardan önce Firavun'un kavmini de ince bir imtihana çektik
de, asil ve onurlu bir resul geldi onlara. Şöyle sesleniyordu: "Ey
Allah'ın kulları, bana gelin! Çünkü ben sizin için güvenilir bir resulüm."
"Allah'a karşı ululuk taslamayın! Ben size apaçık bir kanıt
getirmekteyim." "Ben, beni taşlamanızdan Rabbim ve Rabbinize
sığındım." "Bana inanmadınızsa bari benden uzak durun!" Sonra
Rabbine, "Bunlar suç işleyen bir topluluktur." diye yakardı. Bunun
üzerine, Allah buyurdu: "O halde kullarımı geceleyin yola çıkar, çünkü
takip edileceksiniz." "Denizi açık bırak, çünkü onlar, boğulmaya
mahkûm edilmiş bir ordudur." Geriye nice bahçeler, nice pınarlar
bıraktılar. Nice ekinler, nice seçkin makamlar. İçinde zevk sürdükleri nice
nimetler. İşte böyle! Onlara başka bir toplumu mirasçı kıldık. Gök de ağlamadı
onlar için yer de. Yüzlerine bakılmadı bile! Yemin olsun, İsrailoğullarını,
rezil edici bir azaptan kurtardık. Firavun'dan kurtardık. Firavun, haddi
aşanların büyüklük taslayanlarından biriydi. Yemin olsun, biz onları bir ilim
sayesinde âlemlere üstün kılmıştık. Onlara, içinde açık bir imtihan bulunan
ayetler vermiştik. 44. sure (DUHÂN) 17-33. ayet
(Resmi: 44/İniş:64/Alfabetik:19)
Sizi Firavun hanedanından kurtardığımızı da
hatırlayın. Hani onlar size azabın en çirkiniyle kötülük ediyorlardı: Erkek
çocuklarınızı boğazlıyorlar, kadınlarınızı diri bırakıyorlar/kadınlarınızın
rahimlerini yoklayıp çocuk alıyorlar/kadınlarınıza utanç duyulacak şeyler
yapıyorlardı. İşte bunda sizin için, Rabb'inizden gelen büyük bir ıstırap ve
imtihan vardı. Hani önünüzde denizi yarmıştık da sizi kurtarmış, Firavun
hanedanını boğmuştuk. Siz de bunu bakıp görüyordunuz. 2. sure (BAKARA) 49-50. ayet (Resmi: 2/İniş:92/Alfabetik:11)
İsrailoğullarına denizi
geçirttik. Özel putlarına tapan bir topluluğa rastladılar. Bunun üzerine:
"Ey Musa, dediler, bunların ilahları olduğu gibi sen de bize bir ilah
belirle." Musa dedi: "Siz cahilliği sürdürmekte olan bir
toplumsunuz." 7. sure (A'RAF) 138. ayet
(Resmi: 7/İniş:39/Alfabetik:9)
Şunu da
hatırlayın: Sizi Firavun hanedanından kurtarmıştık. Size azabın en kötüsüyle işkence
ediyorlardı: Oğlanlarınızı katlediyor, kadınlarınızı diri bırakıyorlardı. Bunda
sizin için Rabbinizden gelmiş büyük bir imtihan vardı. 7. sure (A'RAF) 141. ayet (Resmi: 7/İniş:39/Alfabetik:9)
Yemin olsun,
biz İsrailoğullarını çok güzel bir yurda yerleştirdik ve kendilerine temiz
yiyeceklerden rızık verdik. Kendilerine ilim gelinceye kadar ihtilafa
düşmediler. Hiç kuşkusuz, Rabbin, tartışmakta oldukları şey hakkında kıyamet
günü aralarında hüküm verecektir10. sure
(YÛNUS) 93. ayet (Resmi: 10/İniş:51/Alfabetik:109)
(10) İsrailoğulları ve küfre dönenlerinin kalplerinin mühürlenmesi
"Kalplerimiz kabuk tutmuştur."
dediler. Hayır öyle değil. Küfürleri yüzünden Allah onları lanetlemiştir de çok
az bir kısmı iman eder. Yanlarındakini doğrulamak üzere kendilerine Allah
katından bir kitap geldiğinde, daha önce inkâr edenlere karşı zafer isteyip
durdukları halde, tanıyıp bildikleri kendilerine gelince, onu inkâr ettiler.
Küfre sapanların üstüne olsun Allah'ın laneti!... Allah'ın, kullarından
dilediğine lütfunun eseri olarak indirdiğini zalimce kıskanarak, Allah'ın
vahyettiğini inkar etmeleri uğruna öz benliklerini sattıkları şey ne çirkindir!
Bu yüzdendir ki gazap üzerine gazaba çarpıldılar. Gerçeği örtenler için rezil
edici bir azap vardır. 2. sure (BAKARA) 88-90.
ayet (Resmi: 2/İniş:92/Alfabetik:11)
İsrailoğullarının küfre sapanları, Meryem'in
oğlu İsa'nın ve Dâvud'un diliyle lanetlendiler. Bu böyledir; çünkü onlar sınır
tanımazlık, haksızlık, düşmanlık ediyorlardı. İşledikleri kötülükten
birbirlerini sakındırmıyorlardı. Ne kötü şeydi yapmayı sürdürdükleri! Onlardan
birçoğunun, küfre sapanlarla dostluk kurduklarını görürsün. Öz benliklerinin
onlar için hazırlayıp sunduğu şey gerçekten çok kötü! Allah, üzerlerine gazap
indirmiştir. Azap içinde de onlar sürekli kalacaklardır. 5. sure (MÂİDE) 78-80. ayet (Resmi: 5/İniş:110/Alfabetik:60)
(11) İsrailoğulları ve Hak/doğru yola davet/çağrı
Ey İsrail oğulları! Size lütfettiğim nimetimi hatırlayın; bana verdiğiniz söze vefalı olun ki, ben de size ahdimde vefalı olayım. Ve yalnız benden korkun. Beraberinizdekini doğrulayıcı olarak indirmiş bulunduğuma inanın. Onu ilk inkar eden siz olmayın. Benim ayetlerimi az bir bedel karşılığı satmayın. Ve yalnız benden sakının. Hakkı batılla/saçmalık ve tutarsızlıkla kirletmeyin. Bilip durduğunuz halde gerçeği gizliyorsunuz. Namazı kılın, zekâtı verin; rükû edenlerle birlikte rükû edin. İnsanlara iyiyi ve güzeli emredip de öz benliklerinizi unutuyor musunuz? Üstelik de Kitap'ı okuyup durmaktasınız. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? Sabra ve namaza sarılarak yardım dileyin. Hiç kuşkusuz bu, kalbi ürperti duyanlardan başkasına çok ağır gelir. O ürperti duyanlar, Rablerine kavuşacaklarını düşünürler ve bilirler ki onlar, mutlaka O'na döneceklerdir. Ey İsrailoğulları! Size lütfettiğim nimetimi, sizi âlemlere üstün kıldığımı hatırlayın. Ve korkun o günden ki, hiç bir benlik bir başka benliğin herhangi bir şeyi için karşılık ödemez; hiç bir benlikten şefaat kabul edilmez, hiç bir benlikten fidye alınmaz. Ve onlara yardım da edilmez. 2. sure (BAKARA) 40-48. ayet (Resmi: 2/İniş:92/Alfabetik:11)
Ey İsrailoğulları! Size lütfettiğim nimetimi hatırlayın. Ben sizi âlemlerden daha üstün kılmıştım. 2. sure (BAKARA) 122. ayet (Resmi: 2/İniş:92/Alfabetik:11)
"Ey toplumum! Allah'ın sizin
için yazdığı kutsal toprağa girin, arkanıza dönmeyin; yoksa hüsrana uğramışlar
durumuna düşersiniz." Şöyle dediler: "Ey Mûsa, orada zorbalardan
oluşan bir toplum var. Onlar oradan çıkıncaya kadar biz oraya asla
girmeyeceğiz. Eğer çıkarlarsa o zaman gireceğiz." İçine ürperti
düşenlerden, Allah'ın nimet verdiği iki adam dedi ki: "Onların içine
kapıdan girin. Oraya girdiğinizde galip geleceksiniz. Eğer inananlar iseniz
yalnız Allah'a güvenin." Dediler ki: "Ey Mûsa! Onlar orada oldukça
biz oraya asla girmeyeceğiz. Hadi sen git, Rabbin'le birlikte savaşın. Biz şuracıkta
oturacağız." Şöyle yakardı Mûsa: "Rabbim! Nefsimle kardeşimden
başkasına söz geçiremiyorum. Artık sapıklar topluluğu ile bizim aramızı
ayır." Allah dedi ki: "Orası onlara kırk yıl haram kılınmıştır.
Yeryüzünde sersem sersem dolaşacaklar. Sen o sapıklar topluluğu için
kederlenme." 5. sure (MÂİDE) 21-26. ayet
(Resmi: 5/İniş:110/Alfabetik:60)
Bunun
ardından, İsrailoğullarına şöyle dedik: "Şu toprakta oturun. Âhiret
vaadi/ikinci vaat gelince, sizi toplayıp bir araya getireceğiz." 17. sure (İSRÂ) 104. ayet (Resmi: 17/İniş:50/Alfabetik:46)
(12) İsrailoğulları ve kurban sığırı / Davet ve çağrıya yaptıkları karşı çağrılar
Mûsa, toplumuna dedi ki: "Allah size,
bir inek kesmenizi emrediyor." Dediler ki: "Sen bizimle alay mı
ediyorsun?" Dedi ki: "Cahillerden biri olmaktan Allah'a
sığınırım." Şöyle konuştular: "Çağır Rabb'ine bizim için, açıklasın
bize neymiş o!" Cevap verdi: "O diyor ki, bahsettiğim ne yaşlıdır ne
de körpe. İkisi arası bir inektir." Hadi size emredileni yapın! Şöyle
dediler: "Çağır Rabb'ine bizim için, neymiş onun rengi açıklasın
bize." Cevap verdi: "O diyor ki, bahsettiğim, sarı, rengi parlak bir
inektir; seyredenlere mutluluk verir." Şöyle dediler "Dua et
Rabb'ine, açıklasın bize neymiş o! Çünkü bu inek, bizim gözümüzde başkalarıyla
karıştı. Ve biz, Allah dilerse, doğruya ve güzele elbette
kılavuzlanacağız." Cevap verdi Mûsa: "Allah diyor ki, bahsettiğim,
boyunduruk yememiş bir inektir; toprağı sürmez, ekini sulamaz. Salma hayvandır.
Alaca yoktur onda." Dediler ki: "İşte şimdi gerçeği getirdin."
Ve ardından onu boğazladılar, az kalsın yapmayacaklardı. Siz bir adam
öldürmüştünüz de onunla ilgili olarak çekişip duruyordunuz. Oysa ki Allah,
sizin sakladıklarınızı ortaya çıkaracaktı. Şöyle dedik: "Kesilen ineğin
bir parçasıyla, öldürülen adama vurun." İşte böyle diriltir Allah ölüleri.
Size ayetlerini gösteriyor ki, aklınızı işletebilesiniz. Sonra bunun ardından
kalpleriniz yine kaskatı kesildi. Taş gibidir o. Belki daha da katıdır.
Taşların bazıları var ki, ondan ırmaklar fışkırır. Bazıları var ki, çatır çatır
yarılır da içinden su çıkar. Öylesi var ki, Allah korkusundan aşağılara düşer.
Allah, yapıp durduklarınızdan gafil değildir. 2. sure (BAKARA) 67-74. ayet (Resmi: 2/İniş:92/Alfabetik:11)
"Sizin
beni çağırdığınız şeye, ne dünyada ne de âhirette asla ve asla dua
edilemez/onun dünyada ve âhirette çağrı hakkı yoktur. Dönüşümüz-varışımız
Allah'adır. Aşırılığa sapanlarsa ateş halkının ta kendileridir." 40. sure (MÜ'MİN) 43. ayet (Resmi: 40/İniş:60/Alfabetik:69)
(13) İsrailoğulları ve Rızka / nimete nankörlükleri, kendilerine yaptıkları zulüm
Ve bulutu üstünüze gölgelik yaptık ve size
kudret helvasıyla bıldırcın indirdik: "rızk olarak size verdiklerimizin,
en temizlerinden yiyin." dedik. Onlar zulmü bize yapmadılar, onlar kendi
benliklerine zulmetmekteydiler. Şöyle demiştik: "Girin şu kente; orada,
dilediğiniz yerde bol bol yiyin. Kapıdan secde ederek girin ve 'Affet bizi!'
deyin ki, hatalarınızı bağışlayalım. Biz güzel davranıp, güzellik üretenlere
daha fazlasını da veririz." Ne var ki zulme sapanlar, bir sözü kendilerine
söylenmiş olandan başkasıyla değiştirdiler. Bunun üzerine biz, bu zalimler
üstüne, ürettikleri kötülüklere karşılık olarak gökten bir pislik indirdik. Bir
zamanlar Mûsa, toplumu için su istemişti de biz, "Değneğinle şu taşa
vur!" demiştik. Taştan hemen on iki göze fışkırmıştı. Her bölük insan
kendilerine özgü su kaynağını bilmişti. "Allah'ın rızkından yiyin, için;
yeryüzünde bozgunculuk yaparak şuna buna saldırmayın." demiştik. Siz şöyle
demiştiniz: "Ey Mûsa, biz bir tek yemeğe asla dayanamayız, bizim için
Rabb'ine dua et de bize yerin bitirdiklerinden, baklasından, acurundan, sarımsağından,
mercimeğinden, soğanından çıkarıversin." Mûsa şöyle demişti: "Siz
daha aşağı bir nimeti daha üstün bir nimete mi değişmek istiyorsunuz? İnin bir
kasabaya; istediğiniz sizin olacaktır." Ve üzerlerine zillet, eziklik ve
yoksulluk damgası vuruldu, Allah'tan bir gazaba çarpıldılar. Bu böyle oldu,
çünkü onlar Allah'ın ayetlerini inkâr ediyor ve haksız yere peygamberleri
öldürüyorlardı. İsyan ettikleri için böyle oldu. Sınır tanımıyor, azgınlık yapıyorlardı.
2. sure (BAKARA) 57-61. ayet (Resmi: 2/İniş:92/Alfabetik:11)
Biz onları, on iki torun kabileye ayırdık.
Toplumu kendisinden su istediğinde de Musa'ya, "asanı taşa vur" diye
vahyettik. Taştan, on iki göze fışkırdı. Her oymak, su içeceği yeri belledi.
Onların üzerlerine bulutları gölgelik yaptık, kendilerine kudret helvası ve
bıldırcın indirdik. "Yiyiniz size verdiğimiz rızıkların
temizlerinden!" onlar bize zulmetmediler, ama öz benliklerine
zulmediyorlardı. Onlara şöyle denildi: Şu kentte oturun, orada istediğiniz
yerden yiyin. 'Affet' diye yalvarın; kapıdan da secde ederek girin ki,
hatalarınızı bağışlayalım. Güzel düşünüp güzel iş yapanlara daha fazlasını da
vereceğiz. Onların zulme sapanları, sözü, kendilerine söylenenin dışında bir
sözle değiştirdiler. Bunun üzerine biz de üzerlerine gökten bir pislik azabı
saldık; çünkü zulmediyorlardı. 7. sure
(A'RAF) 160-162. ayet (Resmi: 7/İniş:39/Alfabetik:9)
(14) İsrailoğulları ve Meryem oğlu İsa
Yemin olsun
ki, "Allah, Meryem'in oğlu Mesih'in ta kendisidir!" diyenler küfre
batmışlardır. Mesih şöyle demişti: "Ey İsrailoğulları, hem sizin Rabbiniz
hem de benim Rabbim olan Allah'a kulluk/ibadet edin! Gerçek olan şu ki, Allah'a
ortak koşana Allah, cenneti haram kılmıştır. Varacağı yer ateştir onun.
Zalimlerin yardımcıları olmayacaktır." 5. sure (MÂİDE) 72. ayet (Resmi: 5/İniş:110/Alfabetik:60)
Meryem'in
oğlu, kendisine nimet verdiğimiz ve İsrailoğullarına örnek yaptığımız bir
kuldu. 43. sure (ZUHRUF) 59. ayet (Resmi:
43/İniş:63/Alfabetik:113)
Meryem oğlu
İsa'nın da şöyle dediğini hatırla: "Ey İsrailoğulları! Ben size Allah'ın
elçisiyim. Benden önce Tevrat'ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek Ahmet
adında bir elçiyi müjdeleyici olarak gönderildim." Fakat İsa'nın
müjdelediği elçi onlara apaçık deliller getirdiğinde: "Bu, katıksız bir
büyüdür!" dediler. 61. sure (SAFF) 6. ayet
(Resmi: 61/İniş:108/Alfabetik:89)
(15) İsrailoğulları ve Allah'ın verdiği / indirdiği nimeti değiştirmeleri
Sor
İsrailoğulları'na, onlara nice açık ayet verdik. Kim Allah'ın nimetini, o
kendisine geldikten sonra başka kılığa sokarsa kuşku duymasın ki, Allah'ın
azabı pek zorludur. 2. sure (BAKARA) 211.
ayet (Resmi: 2/İniş:92/Alfabetik:11)
Biz onları,
on iki torun kabileye ayırdık. Toplumu kendisinden su istediğinde de Musa'ya,
"asanı taşa vur" diye vahyettik. Taştan, on iki göze fışkırdı. Her
oymak, su içeceği yeri belledi. Onların üzerlerine bulutları gölgelik yaptık,
kendilerine kudret helvası ve bıldırcın indirdik. "Yiyiniz size verdiğimiz
rızıkların temizlerinden!" onlar bize zulmetmediler, ama öz benliklerine
zulmediyorlardı. 7. sure (A'RAF) 160. ayet
(Resmi: 7/İniş:39/Alfabetik:9)
Ey
İsrailoğulları, şu bir gerçek ki, biz sizi düşmanınızdan kurtardık. Tûr'un sağ
yanında size vaatte bulunduk. Ve üstünüze kudret helvasıyla bıldırcın indirdik.
20. sure (TÂHÂ) 80. ayet (Resmi: 20/İniş: 45/Alfabetik:96)
Bunun
üzerine Mûsa'ya, "Asanla denize vur!" diye vahyettik. Deniz hemen
yarıldı, her dalga kümesi kocaman bir dağ gibi oldu. 26. sure (ŞUARA) 63. ayet (Resmi: 26/İniş:47/Alfabetik:94)
Onlara,
içinde açık bir imtihan bulunan ayetler vermiştik. 44. sure (DUHÂN) 33. ayet (Resmi: 44/İniş:64/ Alfabetik:19)
RESUL KUR'AN'IN KUR'AN MESAJLARI - M. Kemal Adal
Selam...
T.C. / M. Kemal Adal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder