IX. TARİH VE KISSALAR
B. PEYGAMBER
KISSALARI-22
11. HZ. MUSA,
HARUN VE İSRAİLOĞULLARI-11
e) Firavun
(1) Firavun, Musa ve israiloğulları
Onların ardından Musa'yı,
ayetlerimizle Firavun'a ve kodamanlarına gönderdik de ayetlerimiz karşısında
zulme saptılar. Bir bak, nasıl olmuştur bozguncuların sonu! Musa dedi ki:
"Ey Firavun! Kuşkun olmasın ki ben, alemlerin Rabbi'nin bir resulüyüm."
"Allah hakkında gerçek dışında bir şey söylememek benim üzerimde bir
varoluş borcudur. Ben size Rabbinizden bir beyyine getirdim. Artık
İsrailoğullarını benimle gönder." Firavun dedi: "Bir mucize
getirdinse, doğru sözlülerden isen onu ortaya çıkar." Bunun üzerine Musa,
asasını yere attı; birden korkunç bir ejderha oluverdi o. Elini çekip çıkardı;
birden o el, bakanların önünde bembeyaz kesildi. Firavun toplumunun kodamanları
şöyle konuştular: "Bu adam gerçekten çok bilgili bir büyücü."
"Sizi toprağınızdan çıkarmak istiyor. Ne buyurursunuz?" Dediler ki:
"Onu kardeşiyle birlikte alıkoy. Ve şehirlere, toplayıcılar gönder."
"Tüm bilgili büyücüleri sana getirsinler." Büyücüler Firavun'a gelip
dediler ki: "Eğer galip gelen biz olursak bize iyi bir ödül var mı?"
"Evet, dedi, ayrıca siz benim en yakınlarımdan olacaksınız."
Sihirbazlar şöyle dediler: "Ey Musa! Sen mi hünerini ortaya atacaksın
yoksa biz mi hünerlerimizi sergileyelim?" "Siz sergileyin."
dedi. Hünerlerini ortaya atınca, halkın gözlerini büyülediler, onları dehşete
düşürdüler. Çok büyük bir büyü sergilediler. Biz de Musa'ya şöyle vahyettik:
"Hadi at asanı!" Bir de ne görsünler, asa, onların ortaya
getirdikleri şeyleri yalayıp yutuyor. Böylece hak ortaya çıktı, onların yapıp
ettikleri, işe yaramaz hale geldi. Orada mağlup oldular, küçük düştüler. Ve
büyücüler secdeye kapandılar. "Alemlerin Rabbine iman ettik, dediler;
Musa'nın ve Harun'un Rabbine!" Firavun dedi ki: "Demek ben size izin
vermeden ona inandınız ha! Bu, şehirde tezgahladığınız bir tuzaktır ki, bununla
şehir halkını oradan çıkarmak peşindesiniz. Yakında anlarsınız."
"Ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim, sonra da hepinizi
asacağım." "Biz, dediler, doğruca Rabbimize varacağız."
"Sen bizden, sırf Rabbimizin ayetleri bize gelince, onlara iman ettiğimizden
ötürü intikam alıyorsun. Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır. Canımızı
müslümanlar olarak al." Firavun kavminin kodamanları dediler ki:
"Musa'yı ve toplumunu, yeryüzünü fesada verip seni ve ilahlarını terk
etsinler diye mi bırakıyorsun?" Dedi ki Firavun: "Biz onların
oğullarını öldürüp kadınlarını diri bırakacağız/kadınlarının rahimlerini
yoklayıp çocuk alacağız/kadınlarına utanç duyulacak şeyler yapacağız. Üstlerine
sürekli kahır yağdıracağız." Musa kendi toplumuna şöyle dedi: "Allah'tan
yardım dileyin, sabırlı olun. Yeryüzü Allah'ındır, Allah ona, kullarından
dilediğini mirasçı kılar. Sonuç, takvaya sarılanlarındır." Dediler ki:
"Senin bize gelişinden önce de işkenceye uğratıldık, gelişinden sonra
da." Musa dedi: "Rabbinizin, düşmanınızı yok etmesi ve nasıl
davranacağınıza bakmak üzere yeryüzünde sizi yöneticiler yapması
umulabilir." Yemin olsun ki biz, Firavun hanedanını yakalayıp ürün
eksikliğiyle senelerce sıktık ki, düşünüp öğüt alabilsinler. Onlara bir iyilik
geldiğinde, "bu bizimdir" derlerdi. Kendilerine bir kötülük
dokunduğunda ise Musa ve beraberindekilerin uğursuzluğuna yorarlardı. Gözünüzü
açın! Onların uğursuzluk kuşu Allah katındadır. Fakat çokları bilmiyorlar. Şunu
da söylediler: "Bizi büyülemek için, bize istediğin kadar ayet getir. Sana
inanmayacağız." Biz de onlar üzerine, açık mucizeler olarak tufan,
çekirge, haşerat, kurbağalar ve kan gönderdik; yine de kibre saptılar ve
günahkar bir topluluk oluverdiler. Pislik üzerlerine çökünce şöyle dediler:
"Ey Musa! Sana verdiği söze dayanarak Rabbine dua et. Şu pisliği
üzerimizden kaldırırsa, sana kesinlikle inanacağız ve İsrailoğullarını seninle
birlikte mutlaka göndereceğiz." Dolduracakları bir süreye kadar
kendilerinden azabı kaldırdığımızda, hemen yeminlerini bozdular. Bunun üzerine
biz de onlardan öç aldık: Ayetlerimizi yalanladıkları, onlara aldırmazlık
ettikleri için hepsini suda bozduk. Ezilip itilmekte olan topluluğu da içine
bereketler doldurduğumuz toprağın doğularına ve batılarına mirasçı kıldık.
Rabbinin, İsrailoğullarına verdiği güzel söz, sabretmeleri yüzünden hedefine
vardı. Firavun ve toplumunun sanayi olarak meydana getirdiklerini de dikip
yükselttikleri sarayları da yere geçirdik. 7. sure (A'RAF) 103-137. ayet (Resmi: 7/İniş:39/Alfabetik:9)
"Firavun'a
git; çünkü o, azdı." 20. sure
(TÂHÂ) 24. ayet (Resmi: 20/İniş:45/Alfabetik:96)
"Sen ve
kardeşin, ayetlerimi götürün; beni anmakta gevşeklik etmeyin."
"Firavun'a gidin, çünkü o azdı." "Ona yumuşak ve tatlı bir sözle
hitap edin; belki öğüt alır, yahut ürperir." Dediler ki: "Rabbimiz,
onun aleyhimizde bir taşkınlık yapmasından yahut yine azmasından
korkuyoruz." Buyurdu: "Korkmayın! Ben sizinle beraberim; işitiyorum,
görüyorum." "Hadi gidin ona! Deyin ki; "Biz senin Rabbinin iki
resulüyüz. İsrailoğullarını bizimle gönder, onlara işkence etme! Rabbinden sana
bir mucize getirdik. Selam, hidayete uyanlaradır." "Azabın,
yalanlayıp yüz çevirenler üzerine olacağı bize vahyedildi." Firavun dedi:
"Sizin Rabbiniz kim, ey Mûsa?" Mûsa dedi: "Rabbimiz, her şeye yaratılışını
lütfeden, sonra da yol yordam gösteren kudrettir." Dedi: "Peki, ilk
nesillerin hali ne olacak?" "Onlara ilişkin bilgi, Rabbim katında bir
Kitap'tadır. Rabbim ne şaşırır ne de unutur." Yeryüzünü size beşik yapan,
onda sizin için yollar açan, gökten su indiren O'dur. Biz o suyla çeşitli
bitkilerden çiftler çıkardık. Yiyin, hayvanlarınızı yayıp otlatın. Kuşkusuz
bunda, aklı başında insanlar için ibretler vardır. Sizi yerden yarattık. Tekrar
oraya göndereceğiz. Ve oradan sizi bir kez daha çıkaracağız. Yemin olsun, o
Firavun'a ayetlerimizin tamamını gösterdik ama yalanlayıp inadını sürdürdü.
Şöyle dedi: "Büyünle bizi, toprağımızdan çıkarasın diye mi geldin, ey
Mûsa!" "Seninki gibi bir büyü, biz de mutlaka sana getireceğiz.
Seninle bizim aramızda öyle bir buluşma yeri ve zamanı belirle ki, ne biz
cayalım ne de sen. Herkese uygun bir yer olsun." Mûsa dedi: "Bizimle
buluşacağınız zaman, süs günü olsun. İnsanlar kuşluk vakti bir araya
getirilsin." Bunun üzerine Firavun oradan ayrıldı, tüm kurnazlığını
topladı, sonra geldi. Mûsa onlara dedi ki: "Yazıklar olsun size, yalan
düzerek Allah'a iftira etmeyin! Yoksa bir azap ile kökünüzü kurutur. İftira
eden, perişan olmuştur." Bunun üzerine işlerini aralarında tartıştılar,
fısıltıyı koyulaştırdılar. Dediler ki: "Şunlar, iki büyücüden başka bir şey
değillerdir. Büyüleriyle sizi toprağınızdan çıkarmak ve sizin örnek yolunuzu
silip yok etmek istiyorlar." "Hemen hünerlerinizi birleştirin; sonra
saf bağlamış olarak gelin! Bugün, üstün gelen kurtulmuş olacaktır."
Dediler: "Ey Mûsa, ya hünerini ortaya at yahut da ilk hüner sergileyen biz
olacağız." Mûsa dedi: "Hayır, siz atın!" Bir de ne görsün!
Onların ipleri, sopaları, yaptıkları büyüler yüzünden, kendisine gerçekten
koşuyorlarmış hayalini verdi. Mûsa birdenbire içinde bir korku duydu. Şöyle
dedik: "Korkma, üstün gelecek olan sensin!" "Sağ elindekini yere
bırak! Onların, sanayi olarak ortaya çıkardıklarını yalayıp yutsun. Onların
sanayi olarak ürettikleri sadece bir büyücünün hilesidir. Büyücü ise nereye
gitse iflah etmez." Bunun üzerine büyücüler secdelere kapanıp şöyle
seslendiler: "Hârun'un ve Mûsa'nın Rabbine inandık!" Firavun dedi:
"Ben izin vermeden ona inandınız öyle mi? O size, büyüyü öğreten
büyüğünüzdür. Yemin olsun, ellerinizi, ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve
yemin olsun sizi hurma ağaçlarına asacağım. O zaman iyice bileceksiniz,
hangimizin azabı daha şiddetli ve sürekli." Dediler: "Biz seni, bize
gelen açık seçik kanıtlara ve bizi yaratmış olana asla tercih etmeyeceğiz.
Verdiğin hükmü uygula. Senin hükmün olsa olsa bu dünya hayatında geçer."
"Biz Rabbimize inandık ki, günahlarımızı ve senin bizi zorladığın büyüyü
affetsin. Allah daha hayırlı, daha süreklidir." 20. sure (TÂHÂ) 42-73. ayet (Resmi: 20/İniş:45/Alfabetik:96)
Yemin olsun, biz, Mûsa'ya açık seçik dokuz
mucize verdik. İsrailoğullarına sor: Hani, Mûsa onlara geldiğinde Firavun ona
şöyle demişti: "Ben senin kesinlikle büyülendiğini düşünüyorum, ey
Mûsa!" Mûsa dedi: "Yemin olsun, sen bilmektesin ki, bunları,
basîretle görülebilecek ibretler halinde / basîretler olarak o, göklerin ve yerin
Rabbinden başkası indirmedi. Vallahi ben de seni mahvolmuş görüyorum, ey
Firavun!" Firavun onları o topraktan sürüp çıkarmak istedi de biz onu ve
yanındakilerin tümünü boğduk. Bunun ardından, İsrailoğullarına şöyle dedik:
"Şu toprakta oturun. Âhiret vaadi/ikinci vaat gelince, sizi toplayıp bir
araya getireceğiz." 17. sure (İSRÂ) 101-104.
ayet (Resmi: 17/İniş:50/Alfabetik: 46)
Onların
ardından da Mûsa ile Hârun'u ayetlerimiz eşliğinde Firavun ve kurmaylarına
gönderdik. Kibre saptılar ve günahkâr bir topluluk oldular. Gerçek, katımızdan
onlara geldiğinde şöyle demişlerdi: "Hiç kuşkusuz, bu, apaçık bir
büyüdür." Mûsa dedi ki: "Gerçek size ulaştığında böyle mi
konuşuyorsunuz? Büyü müdür bu? Büyücülerin kurtuluşu yoktur." Dediler ki: "Sen
bize, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeyden bizi çeviresin de bu toprakta
devlet ve ululuk ikinizin olsun diye mi geldin? Biz, ikinize de
inanmıyoruz." Firavun seslendi: "Tüm bilgin büyücüleri huzuruma
getirin!" Büyücüler gelince, Mûsa onlara şöyle dedi: "Ortaya koyma
gücünde olduğunuz şeyleri sergileyin." Onlar hünerlerini ortaya koyunca
Mûsa dedi ki: "Sergilediğiniz şey büyüdür. Allah onu mutlaka hükümsüz
kılacaktır. Çünkü Allah, bozguncuların işini düzgün yürütmez." "Ve
suçlular hoş görmese de Allah, hakkı, kelimeleriyle ortaya çıkarıp
kanıtlayacaktır." Firavun ve kodamanlarının kendilerine kötülük
etmelerinden korktukları için, kavmi arasından bir gençlik grubu dışında hiç
kimse Mûsa'ya inanmadı. Çünkü Firavun, o toprakta gerçekten çok üstündü ve
gerçekten sınır tanımaz azgınlardan biriydi. Mûsa dedi ki: "Ey toplumum!
Eğer Allah'a inanmışsanız, müslümanlarsanız/Allah'a teslim olanlarsanız yalnız
Allah'a dayanıp güvenin." Şöyle yakardılar: "Yalnız Allah'a dayandık.
Rabbimiz! Bizleri, zulmedenler toplumu için bir imtihan aracı yapma!"
"O küfre sapmış toplumdan rahmetinle bizi kurtar!" Mûsa'ya ve
kardeşine şunu vahyettik: Kavminiz için kendilerini yerleştirmek üzere Mısır'da
evler hazırlayın. Evlerinizi kıble yapın/karşılıklı yapın ve namaz kılın.
İnananlara müjde ver. Mûsa şöyle dedi: "Rabbimiz! Sen, Firavun ve
kodamanlarına şu geçici hayatta debdebe verdin, mallar verdin. Rabbimiz! Senin
yolundan saptırsınlar diye mi? Rabbimiz! Onların mallarını sil süpür,
kalplerini şiddetle sık ki, acıklı azabı görünceye kadar inanmasınlar."
Allah cevap verdi: "İkinizin duası kabul edildi. Doğruluktan şaşmayın!
İlimden nasipsizlerin yolunu izlemeyin!" Ve İsrailoğullarını denizden
geçirdik. Firavun ve ordusu, azgınlık ve düşmanlıkla onları izlemekteydi.
Nihayet, boğulma ümüğüne çökünce şöyle dedi: "İman ettim.
İsrailoğullarının inanmış olduğu dışında ilah yok. Ben de O'na teslim
olanlardanım." "Şimdi mi? Daha önce isyan etmiş, bozgunculardan
olmuştun." "Bugün senin bedenini kurtaracağız ki, arkandan gelenlere
bir ibret olasın. Ama insanların çoğu bizim ayetlerimizden gerçekten habersiz
bulunuyor." Yemin olsun, biz İsrailoğullarını çok güzel bir yurda
yerleştirdik ve kendilerine temiz yiyeceklerden rızık verdik. Kendilerine ilim
gelinceye kadar ihtilafa düşmediler. Hiç kuşkusuz, Rabbin, tartışmakta
oldukları şey hakkında kıyamet günü aralarında hüküm verecektir. 10. sure (YÛNUS) 75-93. ayet (Resmi: 10/İniş:51/Alfabetik:109)
Yemin olsun, Mûsa'yı
ayetlerimizle ve açık bir kanıtla gönderdik; Firavun'a ve kodamanlarına. Ama
onlar Firavun'un emrine uydular. Oysaki, Firavun'un emri doğruya ve güzele
ulaştırmıyordu. Kıyamet günü kavmine önderlik eder. İşte onları suya götürür
gibi ateşe götürdü. Ne kötü varış yeridir o götürüldükleri yer! Peşlerine lanet
takılmıştır: Hem burada hem kıyamet gününde ne kötü destektir o arkalarına
takılmış olan! 11. sure (HÛD) 96-99. ayet
(Resmi: 11/İniş:52/Alfabetik:38)
Yemin olsun,
Mûsa'yı ayetlerimizle Firavun'a ve onun üst düzey adamlarına gönderdik de
onlara dedi ki: "Ben âlemlerin Rabbi'nin resulüyüm." Mûsa onlara ayetlerimizi
getirdiğinde onlar bu ayetlere gülüyorlardı. Onlara gösterir olduğumuz her
ayet/alâmet, kız kardeşi ayet/alâmetten mutlaka daha büyüktür. Belki dönerler
diye onları azapla da yakalamışızdır. Dediler ki: "Ey büyücü! Sana verdiği
söz aşkına, Rabbine bizim için bir yakarıver; biz artık doğru yola
gireceğiz." Fakat kendilerinden azabı kaldırdığımızda hemen yan çizmeye
başladılar. Firavun, toplumu içinde haykırıp şöyle dedi: "Ey toplumum!
Mısır'ın mülk ve yönetimi benim değil mi? İşte şu nehirler benim altımdan
akıyor. Görmüyor musunuz?" "Yoksa ben şu zavallı, şu meramını
anlatamayacak adamdan hayırlı değil miyim?" "Ona altın bilezikler
atılmalı, yanında/hizmetinde melekler bulunmalı değil miydi?" İşte
toplumunu böyle küçümsedi, onlar da ona itaat ettiler. Çünkü onlar yoldan
sapmış bir toplum idiler. Onlar bizi bu şekilde öfkelendirince, biz de onlardan
öç aldık; hepsini suya gömüverdik. Onları, sonra gelecekler için eski bir örnek
yaptık. 43. sure (ZUHRUF) 46-56. ayet (Resmi:
43/İniş:63/Alfabetik:113)
Kudretimize
yemin olsun ki, onlardan önce Firavun'un kavmini de ince bir imtihana çektik
de, asil ve onurlu bir resul geldi onlara. Şöyle sesleniyordu: "Ey
Allah'ın kulları, bana gelin! Çünkü ben sizin için güvenilir bir resulüm."
"Allah'a karşı ululuk taslamayın! Ben size apaçık bir kanıt
getirmekteyim." "Ben, beni taşlamanızdan Rabbim ve Rabbinize
sığındım." "Bana inanmadınızsa bari benden uzak durun!" Sonra
Rabbine, "Bunlar suç işleyen bir topluluktur." diye yakardı. Bunun
üzerine, Allah buyurdu: "O halde kullarımı geceleyin yola çıkar, çünkü
takip edileceksiniz." "Denizi açık bırak, çünkü onlar, boğulmaya
mahkûm edilmiş bir ordudur." Geriye nice bahçeler, nice pınarlar
bıraktılar. Nice ekinler, nice seçkin makamlar. İçinde zevk sürdükleri nice
nimetler. İşte böyle! Onlara başka bir toplumu mirasçı kıldık. Gök de ağlamadı
onlar için yer de. Yüzlerine bakılmadı bile! Yemin olsun, İsrailoğullarını,
rezil edici bir azaptan kurtardık. Firavun'dan kurtardık. Firavun, haddi
aşanların büyüklük taslayanlarından biriydi. Yemin olsun, biz onları bir ilim
sayesinde âlemlere üstün kılmıştık. Onlara, içinde açık bir imtihan bulunan
ayetler vermiştik. 44. sure (DUHÂN) 17-33. ayet
(Resmi: 44/İniş:64/Alfabetik:19)
Mûsa'da da. Biz onu açık bir
kanıtla Firavun'a gönderdik. O tüm gücüyle/tüm seçkin adamlarıyla birlikte yüz
çevirdi ve şöyle dedi: "Bir büyücü yahut mecnun." Bunun üzerine, onu
da ordusunu da yakalayıp suyun ortasına fırlattık. Kendi kendini kınayıp
duruyordu. 51. sure (ZÂRİYÂT) 38-40.
ayet (Resmi: 51/İniş:67/Alfabetik:111)
Sonra, Mûsa ile kardeşi Hârun'u
mucizelerimizle, açık bir kanıtla gönderdik; Firavun'a ve kodamanlarına. Ancak
kibre saptılar, çünkü kendilerini büyük gören bir topluluktu onlar. Şöyle
dediler: "Kendilerine bağlı toplum bize kulluk, kölelik ederken, biz
kalkıp bizim gibi iki insan olan şu adamlara mı inanacağız?" İkisini de
yalanladılar, böylece helâk edilenler arasına katıldılar. Yemin olsun, Mûsa'ya
o Kitap'ı vermiştik ki, hidayete erebilsinler. 23. sure (MÜ'MİNÛN) 45-49. ayet (Resmi: 23/İniş:74/Alfabetik:70)
Ulaştı mı sana Mûsa'nın haberi? Hani, Rabbi
ona, kutsal vadide, Tuva'da seslenmişti: "Firavun'a git! İyice azdı
o." "De ki ona: 'Arınıp temizlenmeye ne dersin?" "Seni
Rabbine kılavuzlayayım da gönülden ürperesin!" Derken, ona o en büyük
mucizeyi gösterdi. Ama o yalanladı, isyan etti. Sonra, sırtını döndü;
koşuyordu. Derken, bir araya toplayıp bağırdı. Dedi ki: "Ben sizin en yüce
rabbinizim." Bunun üzerine Allah, onu sonraya ve önceye ibret olmak üzere
bir ceza ile çarptı. Kuşkusuz, bunda, içine ürperti düşen için tam bir ibret
vardır. 79. sure (NÂZİÂT) 15-26. ayet (Resmi:
79/İniş:81/Alfabetik:78)
Biz size, üstünüze tanık olan bir resul
gönderdik. Tıpkı Firavun'a bir resul gönderdiğimiz gibi. Ama Firavun, resule
isyan etti de biz onu korkunç bir tutuşla tutuverdik. 73. sure (MÜZZEMMİL) 15-16. ayet (Resmi: 73/İniş:3/Alfabetik:74)
(2) Firavun hanedanı / Firavun yandaşlarının durumu
Sizi Firavun hanedanından kurtardığımızı da
hatırlayın. Hani onlar size azabın en çirkiniyle kötülük ediyorlardı: Erkek
çocuklarınızı boğazlıyorlar, kadınlarınızı diri bırakıyorlar/kadınlarınızın
rahimlerini yoklayıp çocuk alıyorlar/kadınlarınıza utanç duyulacak şeyler
yapıyorlardı. İşte bunda sizin için, Rabb'inizden gelen büyük bir ıstırap ve
imtihan vardı. Hani önünüzde denizi yarmıştık da sizi kurtarmış, Firavun
hanedanını boğmuştuk. Siz de bunu bakıp görüyordunuz. 2. sure (BAKARA) 49-50. ayet (Resmi: 2/İniş:92/Alfabetik:11)
Tıpkı
Firavun hanedanı ve onlardan öncekilerin durumu gibi. Ayetlerimizi
yalanlamışlardı da Allah, onları günahları yüzünden yakalamıştı. Allah, cezayı
çok şiddetli vermektedir. 3. sure (ÂLİ
IMRÂN) 11. ayet (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)
Şunu da
hatırlayın: Sizi Firavun hanedanından kurtarmıştık. Size azabın en kötüsüyle
işkence ediyorlardı: Oğlanlarınızı katlediyor, kadınlarınızı diri
bırakıyorlardı. Bunda sizin için Rabbinizden gelmiş büyük bir imtihan vardı. 7. sure (A'RAF) 141. ayet (Resmi: 7/İniş:39/Alfabetik:9)
Tıpkı
Firavun hanedanı ve onlardan öncekilerin gidişi gibi. Allah'ın ayetlerini inkâr
ettiler de Allah onları günahları yüzünden yakalayıverdi. Allah Kavîdir, çok
güçlüdür; azabı çok şiddetli yapandır O. 8.
sure (ENFÂL) 52. ayet (Resmi: 8/İniş:93/Alfabetik:22)
Tıpkı
Firavun hanedanı ve onlardan öncekilerin tavırları gibi. Rablerinin ayetlerini
yalanlamışlardı. Biz de onları günahları yüzünden mahvettik. Firavun hanedanını
da boğmuştuk. Bunların tümü zulme sapanlardı. 8. sure (ENFÂL) 54. ayet (Resmi: 8/İniş:93/Alfabetik:22)
Mûsa'nın,
kendi toplumuna şöyle dediği zamanı da hatırla: "Allah'ın üzerinizdeki
nimetini anın! Hatırlayın ki, sizi Firavun'un hanedanından kurtarmıştı. Onlar
size azabın en kötüsüyle acı çektiriyorlar, erkek çocuklarınızı boğazlıyorlar,
kadınlarınıza hayasızca davranıyorlar/kadınlarınızın rahimlerini yokluyorlar/kadınlarınızı
hayata salıyorlardı. İşte bunda sizin için Rabbinizden gelen çok büyük bir
deneme ve ıstırap vardır." 14. sure
(İBRÂHİM) 6. ayet (Resmi: 14/İniş:72/Alfabetik:40)
"Elini koynuna sok; Firavun ve toplumuna
yönelik dokuz mucizeden biri olarak pürüzsüz ve lekesiz, bembeyaz bir biçimde
çıkacaktır. O Firavun ve yandaşları sapmış bir topluluk haline geldiler."
İşte bu şekilde ayetlerimiz göz ve gönül açar bir biçimde onlara geldiğinde
şunu deyiverdiler: "Açık bir büyüdür bu..." Zulüm ve böbürlenmeyle,
ona karşı çıktılar. Oysaki öz benlikleri, onun gerçekliğine kanaat getirmişti.
Bak da gör, nasıl olmuştur o bozguncuların sonu! 27. sure (NEML) 12-14. ayet (Resmi: 27/İniş:48/Alfabetik:81)
İman edecek
bir toplum için, Mûsa ve Firavun'un haberinden bir kısmını sana hak olarak
okuyacağız. 28. sure (KASAS) 3. ayet
(Resmi: 28/İniş:49/Alfabetik:53)
Ve
yeryüzünde onlara imkân ve kudret verelim. Firavun'a, Hâman'a ve onların
ordularına da korkmakta oldukları şeyleri gösterelim. 28. sure (KASAS) 6. ayet (Resmi: 28/İniş:49/Alfabetik:53)
Onlardan
önce Nûh kavmi ve Âd da yalanlamıştı. Kazıklar sahibi Firavun da... 38. sure (SÂD) 12. ayet (Resmi: 38/İniş:38/Alfabetik:88)
Âd, Firavun ve Lût'un halkı da... 50. sure (KAF) 13. ayet (Resmi: 50/İniş:34/Alfabetik:49)
Yemin olsun,
Firavun hanedanına da uyarılar gelmişti. Ayetlerimizin tümünü yalanladılar da
biz de onları onurlu ve güçlü birine yaraşır bir yakalayışla yakaladık. 54. sure (KAMER) 41-42. ayet (Resmi: 54/İniş:37/ Alfabetik:52)
Firavun da ondan öncekiler de altı üstüne
gelmiş kentlerde aynı hataya vücut verdiler. Rablerinin resulüne isyan ettiler
de O da onları, şiddeti arttıkça artan bir yakalayışla yakaladı. 69. sure (HÂKKA) 9-10. ayet (Resmi: 69/İniş:78/Alfabetik:34)
(3) Firavun ve Semud'un kıssası
Yani Firavun
ve Semûd'un? 85. sure (BÜRÛC) 18. ayet
(Resmi: 85/İniş:27/Alfabetik:14)
Ve kazıklar
sahibi Firavun'a. 89. sure (FECR) 10. ayet
(Resmi: 89/İniş:10/Alfabetik:25)
(4) Firavun ve bebek Musa
Mûsa'nın
annesine şunu vahyettik: "Emzir onu! Onun aleyhinde bir korku hissedince
de nehire bırakıver onu. Korkma, üzülme! Kuşkun olmasın ki, biz onu sana geri
döndüreceğiz ve onu resullerden biri yapacağız." Nihayet, Firavun ailesi
onu kayıp bir şey olarak bulup aldı. O, kendileri için bir düşman ve tasa
olacaktı. Gerçek olan şu ki Firavun, Hâman ve bunların orduları yanlış
yoldaydılar. Firavun'un karısı şöyle dedi: "Benim için de senin için de
bir göz aydınlığıdır bu. Öldürmeyin onu, bize yararı olabilir, yahut onu çocuk
ediniriz." Onlar işin farkında olmuyorlardı. Mûsa'nın annesinin kalbi ise
bomboş bir halde sabahladı. Eğer inananlardan olması için kalbine bir bağ
vermeseydik, onu açığa vuracak bir durumdaydı. Annesi, Mûsa'nın kız kardeşine, "onu
izle" dedi. O da onu kenardan gözledi. Onlarsa işin farkında olmuyorlardı.
Biz daha önce ona, süt emziren kadınları haram kılmıştık. Bu sırada kız kardeşi
dedi ki: "Onun bakımını sizin için üstlenecek, onu eğitip öğretmeyi
yüklenecek bir ev halkını size tanıtayım mı?" Nihayet Mûsa'yı öz anasına
geri çevirdik ki, o ananın gözü aydın olsun, kederlenmesin ve Allah'ın vaadinin
hak olduğunu bilsin. Fakat çokları bunu bilmezler. Mûsa, yiğitlik çağına ulaşıp
olgunlaşınca ona hikmet ve ilim verdik. Biz, güzel düşünüp güzel davrananları
böyle ödüllendiririz. 28. sure (KASAS) 7-14.
ayet (Resmi: 28/İniş:49/Alfabetik:53)
(5) Firavun, zalim ve karısı
Gerçek şu:
Firavun o yerde egemenlik kurmuş ve ora halkını gruplara ayırmıştı. Onlardan
bir topluluğu horlayıp eziyordu: Bu topluluğun erkek çocuklarını boğazlıyor,
kadınlarına hayasızca davranıyor/kadınların rahimlerini yokluyor/kadınlarını
hayata salıyordu. O gerçekten fesadı yayanlardandı. 28. sure (KASAS) 4. ayet (Resmi: 28/İniş:49/Alfabetik:53)
Firavun'un
karısı şöyle dedi: "Benim için de senin için de bir göz aydınlığıdır bu.
Öldürmeyin onu, bize yararı olabilir, yahut onu çocuk ediniriz." Onlar
işin farkında olmuyorlardı. 28. sure
(KASAS) 9. ayet (Resmi: 28/İniş:49/Alfabetik:53)
Allah, iman
edenlerle ilgili olarak da Firavun'un karısını örnek verdi. Hani, o şöyle
demişti: "Ey Rabbim! Benim için katında, cennette bir barınak yap; beni,
Firavun'dan, onun yapıp ettiğinden kurtar; beni zulme sapmış topluluktan da
kurtar." 66. sure (TAHRÎM) 11. ayet
(Resmi: 66/İniş:106/Alfabetik:97)
RESUL KUR'AN'IN KUR'AN MESAJLARI - M. Kemal Adal
Selam...
T.C. / M. Kemal Adal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder