1. KUR'AN,
TERK EDİLMİŞ BIRAKILDI:
“Resul de şöyle der: "Ey Rabbim, benim toplumum, bu Kur'an'ı
terk edilmiş/dışlanmış halde tuttular." (25. sure (FURKÂN) 30. ayet)
2. KUR'AN,
BİR KISMINI KABUL EDERLER:
“Aynı şekilde, o bölücülere/yemin
edip duranlara da beyyineler indirmiştik. Onlar ki Kur'an'ı parça parça/bölük
bölük/falcılık aracı yaptılar.” (15. sure
(HİCR) 90-91. ayet)
3. KUR'AN,
ARAPÇA:
“Biz onu
sana, aklınızı
çalıştırasınız diye, Arapça bir Kur'an olarak indirdik.” (12. sure (YÛSUF) 2. ayet)
“İşte biz o Kur'an'ı Arapça bir hüküm kaynağı
olarak indirdik. Eğer sana
gelen ilimden sonra onların keyiflerine uyarsan, Allah'tan sana ne bir dost
nasip olur ne de bir koruyucu.” (13. sure (RA'D) 37. ayet)
“Biz, görevlendirdiğimiz her resulü ancak kendi toplumunun diliyle
gönderdik ki, onlara açık seçik beyanda bulunsun. Bunun ardından, Allah
dilediğini saptırır, dilediğini de iyiye ve güzele kılavuzlar. Azîz'dir,
Hakîm'dir O!” (14. sure
(İBRÂHİM) 4. ayet)
“Yemin olsun ki, biz, onların, "Kur'an'ı
ona bir insan öğretiyor" demekte olduklarını biliyoruz. Nispet etmeye
uğraştıkları adamın dili yabancıdır. Oysaki bu, apaçık Arapça bir dildir.” (16. sure (NAHL) 103. ayet)
“Biz onu; senin dilinle kolaylaştırdık ki, sakınanları onunla müjdeleyesin,
inatçı bir kavmi de onunla uyarasın.” (19. sure (MERYEM) 97. ayet)
“Biz onu işte böyle, Arapça bir Kur'an olarak
indirdik ve onun
içinde tehditleri türlü ifadelerle sıraladık ki sakınabilsinler yahut da Kur'an
onlara yeni bir hatırlatıcı/hatırlatma sunsun.” (20. sure (TÂHÂ) 113. ayet)
“Açık seçik Arapça bir dille indirdi.” (26. sure (ŞUARA) 195. ayet)
“Biz onu Arapça konuşmayanlardan birine
indirseydik de, O onu onlara okusaydı, yine de ona inanmayacaklardı. Biz onu suçluların kalplerine
işte böyle yolladık.” (26. sure (ŞUARA) 198-200 ayet)
“Bunu, eğri büğrüsü olmayan Arapça bir Kur'an
olarak indirdik ki, korunup sakınabilsinler.” (39. sure (ZÜMER) 28. Ayet)
“Bilgi ile donanmış bir toplum için ayetleri,
Arapça bir Kur'an halinde ayrıntılı kılınmış bir kitaptır bu.” (41. sure (FUSSİLET) 3. Ayet)
“Eğer biz onu yabancı dilde bir Kur'an
yapsaydık, elbette şöyle diyeceklerdi: "Ayetleri ayrıntılı kılınmalı değil
miydi?/Arap'a yabancı dil mi?/ister yabancı dilde, ister Arapça!" De ki:
"O, iman edenler için bir kılavuz, bir şifadır. İnanmayanlara gelince, onların
kulaklarında bir ağırlık vardır. Ve Kur'an, onlar için bir körlüktür.
Böylelerine, çok uzak bir mekândan seslenilmektedir." (41. sure (FUSSİLET) 44. ayet)
“İşte böyle! Biz sana Arapça bir Kur'an
vahyettik ki, ülke ve medeniyetlerin anasını ve çevresindekileri uyarasın. Ve toplama günü konusunda da
uyarıda bulunasın. Hiç kuşku yok o günde. Bir bölük cennettedir, bir bölük
ateşte.” (42. sure
(ŞÛRÂ) 7. ayet)
“Biz onu akıl erdiresiniz diye Arapça bir
Kur'an yaptık.” (43. sure (ZUHRUF) 3. ayet)
“Biz o Kur'an'ı senin dilinle/senin diline
kolaylaştırdık ki, düşünüp öğüt alabilsinler.” (44. sure (DUHÂN) 58. ayet)
“Hâlbuki
ondan önce, bir önder ve bir rahmet olarak Mûsa'nın kitabı var! Bu Kur'an da
öncekileri tasdikleyen bir kitaptır. Zulmedenleri uyarsın, güzel davrananlara müjde olsun diye Arap dilindedir.” (46. sure (AHKAF) 12. ayet)
4. KUR'AN,
ELÇİ OLARAK:
“Allah'ın ayetleri size okunuyor, Resulü de aranızda; peki, nasıl küfre
sapıyorsunuz? Kim Allah'a
sarılırsa dosdoğru yola iletilmiştir o...” (3. sure (ÂLİ
IMRÂN) 101 ayet.)
“Ey
Ehlikitap! Resulümüz size geldi. Kitap'tan saklamış olduklarınızın çoğunu size ayan-beyan açıklıyor;
çoğundan da geçiyor. Şu bir gerçek ki, size Allah'tan bir ışık ve apaçık bir
Kitap gelmiştir.” (5. sure (MÂİDE) 15. ayet)
“Elif, Lâm,
Râ. Hakîm ve Habîr
olandan bir kitaptır ki bu, ayetleri önce muhkem kılınmış, sonra ayrıntılı hale getirilmiştir. Ki
başkasına değil, yalnız Allah'a ibadet edesiniz!Kuşkusuz, ben size O'ndan gelen bir uyarıcı
ve müjdeciyim. Af
dileyin Rabbinizden; sonra da tövbe ile O'na yönelin ki, belirlenmiş bir süreye
kadar sizi güzel bir nimetle nimetlendirsin ve her farklı derece sahibine hak
ettiği ödülü versin. Eğer yüz çevirirseniz, o takdirde sizi büyük bir günün
azabıyla korkuturum.” (11. sure (HÛD) 1-3. ayet)
“Elif, Lâm,
Râ. Bir kitaptır bu.
Ki indirdik sana, çıkarasın diye insanları Rablerinin izniyle karanlıklardan
nura; Hamîd, Azîz olanın yoluna...” (14. sure
(İBRÂHİM) 1. ayet)
“Müminlere bir kılavuz ve muştudur o.” (27. sure (NEML) 2. ayet)
“Ve elbette o, inananlara bir kılavuz ve
rahmettir.” (27. sure (NEML) 77. ayet)
“Yoksa
"Onu uydurdu" mu diyorlar? Hayır, haktır o; senin Rabbindendir; senden öncekendilerine hiçbir
uyarıcı gelmemiş bir toplumu uyarman içindir. Umulur ki, doğruya ve güzele
kılavuzlanırlar.” (32. sure (SECDE) 3. ayet)
“Kendilerine ilim verilenler, Rabbinden sana
indirilenin, hakkın ta kendisi olduğunu, Hamîd ve Azîz olan Allah'ın yoluna
kılavuzladığını görürler.” (34. sure
(SEBE') 6. ayet)
“İşte böylece
sana da emrimizden bir ruh vahyettik. Sen, kitap nedir, iman nedir bilmezdin. Fakat biz onu, kullarımızdan dilediğimizi
kendisiyle kılavuzladığımız bir nur yaptık. Hiç kuşkusuz, sen, dosdoğru bir
yola kılavuzluk etmektesin.” (42. sure (ŞÛRÂ) 52. ayet)
“Dileseydik
onları sana mutlaka gösterirdik de sen onları yüzlerinden kesinlikle tanırdın.
Zaten sen onları, sözlerinin tarzından da tanırsın. Allah tüm yaptıklarınızı
biliyor.” (47. sure
(MUHAMMED) 30. ayet)
“O halde Allah'a kaçın/sığının! Ben size O'ndan
gelmiş açıklayıcı bir uyarıcıyım. Allah'ın yanına başka bir ilah koymayın!
Ben size O'ndan gelmiş açıklayıcı bir uyarıcıyım.“ (51. sure (ZÂRİYÂT) 50-51. Ayet)
“Bir elçi indirmiştir ki, iman edip hayra ve
barışa yönelik işler sergileyenleri, karanlıklardan nura çıkarmak için Allah'ın
ayetlerini açık seçik okur. Allah'a inanıp hayra ve barışa yönelik işler yapanları Allah, altlarından
ırmaklar akan cennetlere/bahçelere koyacaktır. Onlar orada sonsuza dek
kalıcıdır. Allah böylesi için rızkı gerçekten güzelleştirmiştir.” (65. sure (TALÂK) 11. Ayet)
5. KUR'AN,
ÖNCEKİLERE (DİĞER VAHİY KİTAPLARIYLA), ELÇİ OLARAK:
“Ey Ehlikitap! Resullerin arası kesildiği bir
sırada resulümüz size geldi; ayan-beyan açıklamalarda bulunuyor. "Bize ne müjdeci geldi ne uyarıcı"
demeyesiniz. İşte müjdeci de geldi size, uyarıcı da. Allah her şeye kadirdir.” (5. sure (MÂİDE) 19. ayet)
“Allah'ı, kadrine/şanına yaraşır şekilde
tanıyamadılar. Çünkü, "Allah, insana hiçbir şey vahyetmemiştir."
dediler. De ki "Mûsa'nın insanlara bir ışık, bir kılavuz olarak getirdiği
Kitap'ı kim indirdi? Siz o
Kitap'ı birtakım parşömenler yapıp ortaya sürüyorsunuz, birçoğunu da
saklıyorsunuz. Size, sizin de atalarınızın da bilmediği şeyler öğretildi."
"Allah" de, sonra bırak onları saplandıkları batakta
oynayadursunlar.” (6. sure
(EN'ÂM) 91. ayet)
“Sonra, güzel davrananlara nimetimizi
tamamlamak, her şeyi ayrıntılı kılmak, bir kılavuz ve rahmet olmak üzere
Mûsa'ya o Kitap'ı verdik ki onlar Rablerine kavuşacaklarına inanabilsinler. Bu da bizim indirdiğimiz bir
kitaptır. Kutsal ve bereketli. Artık ona uyun ve sakının ki size rahmet
edebilsin. "Kitap, bizden
önce iki topluluğa indirildi. Biz onu okuyup araştırmaktan gerçekten
habersizdik." demeyesiniz. "Eğer bize Kitap indirilmiş olsaydı, onlardan daha doğru
yürüyüşlü olurduk." Artık size Rabbinizden bir beyyine, bir kılavuz ve bir rahmet gelmiş
bulunuyor. Allah'ın
ayetlerini yalanlayıp onlardan yüz çevirenden daha zalim kim var? Ayetlerimize
sırt dönenleri, yüz çevirmeleri yüzünden azabın en acıklısıyla
cezalandıracağız. Neyi bekliyorlar?
Kendilerine meleklerin gelmesini mi, Rabbinin gelmesini mi, yoksa Rabbinin bazı
mucizelerinin gelmesini mi?Rabbinin bazı mucizeleri geldiği gün, daha önce iman etmemiş yahut imanında
bir hayır sahibi olamamış kişiye imanı hiçbir yarar sağlamayacaktır. De ki:
"Bekleyin! Doğrusu biz de bekliyoruz." Dinlerini parça parça
edip fırkalara, hiziplere bölünenler var ya, senin onlarla hiçbir ilişiğin
yoktur. Onların işi Allah'a kalmıştır. Allah onlara, yapıp ettiklerini haber
verecektir.” (6.
sure (EN'ÂM) 154-159. ayet)
“Allah, sözün en güzelini, birbirine benzer
iç içe ikili manalar ifade eden bir Kitap halinde indirmiştir. Rablerinden korkanların ondan derileri
ürperir. Sonra da hem derileri hem de kalpleri, Allah'ın Zikri/Kur'an'ı
karşısında yumuşar. Bu, Allah'ın kılavuzudur ki, onunla dilediğini/dileyeni hidayete erdirir. Allah'ın saptırdığına gelince, ona
kılavuzluk edecek yoktur.” (39. sure (ZÜMER) 23. ayet)
“Kuşkusuz, bu Kitap'ı biz sana insanlar için
hak olarak indirdik. Artık kim doğru yolu seçerse kendi lehinedir; kim de
saparsa kendi aleyhine sapmış olur. Sen onlar üzerine vekil değilsin.” (39. sure (ZÜMER) 41. ayet)
“Onlar, o
zikiri/Kur'an'ı kendilerine geldiğinde inkâr ettiler. Hâlbuki o, eşsiz yücelikte bir Kitap'tır. Bâtıl
ona, ne önünden gelebilir ne de arkasından. Hakîm ve Hamîd Allah'tan bir
indirmedir o. Senin
için söylenen, senden önceki resuller için söylenenden başka şey değildir. Hiç
kuşkusuz, senin Rabbin hem çok affedicidir hem de acıklı bir azabın sahibidir.
“Eğer biz onu yabancı dilde bir Kur'an yapsaydık, elbette şöyle diyeceklerdi:
"Ayetleri ayrıntılı kılınmalı değil miydi? / Arap'a yabancı dil mi? /
ister yabancı dilde, ister Arapça!" De ki: "O, iman edenler için bir kılavuz, bir şifadır.
İnanmayanlara gelince, onların kulaklarında bir ağırlık vardır. Ve Kur'an,
onlar için bir körlüktür. Böylelerine, çok uzak bir mekândan seslenilmektedir." (41. sure (FUSSİLET) 41-44. ayet)
“Küfre saplanıp Allah'ın yolundan
alıkoyanların yapıp ettiklerini O, boşa çıkarmıştır. İman edip hayra ve barışa
yönelik işler yapanlar ve Muhammed'e indirilene -ki o onların Rablerinden bir
haktır- inanmış olanlara gelince, Allah onların çirkin davranışlarını örtmüş ve
gönüllerini barışa yöneltmiştir. Bu böyledir; çünkü küfre batanlar boş ve
tutarsıza uymuşlardır. İman edenler ise Rablerinden gelen hakka uymuşlardır. İşte Allah, insanlara kendi
durumlarını bu şekilde örnekleyerek anlatır.” (47. sure (MUHAMMED) 1-3. ayet)
6. KUR'AN'A
İMAN:
“Beraberinizdekini doğrulayıcı olarak
indirmiş bulunduğuma inanın. Onu ilk inkar eden siz olmayın. Benim ayetlerimi
az bir bedel karşılığı satmayın. Ve yalnız benden sakının.”(2. sure (BAKARA) 41. ayet)
“Eğer onlar Tevrat'ı, İncil'i ve kendilerine
indirilmiş olanı gerektiği şekilde uygulasalardı elbette ki hem üstlerinden hem
ayaklarının altından rızıklanacaklardı. İçlerinde orta yolu izleyen bir topluluk var. Ama onların
çoğunluğunun yapmakta olduğu ne kadar da kötü!”(5. sure (MÂİDE) 66. ayet)
“De ki: "Ey Ehlikitap! Siz, Tevrat'ı, İncil'i
ve Rabbinizden size indirileni tam uygulamadıkça hiçbir şey değilsiniz." Rabbinden sana indirilen, onlardan
birçoğunun küfür ve azlığını elbette artıracaktır. Küfre batan topluluk için
tasalanma artık.” (5. sure
(MÂİDE) 68. ayet)
“Eğer Allah'a, peygambere ve ona indirilene
inanmış olsalardı, küfre sapanları dostlar edinmezlerdi. Ama onların çokları yoldan
sapmışlardır.” (5. sure
(MÂİDE) 81. ayet)
"Bize hem bu dünyada güzellik yaz hem de
ahirette. Dönüp dolaşıp sana geldik."Buyurdu ki: "Azabıma dilediğimi
çarptırırım. Rahmetime gelince, o her şeyi çepeçevre kuşatmıştır. Ben onu;
sakınıp korunanlara, zekâtı verenlere, ayetlerimize inananlara yazacağım." (7. sure (A'RAF) 156. ayet)
“Allah'ın ayetlerine inanmayanlara Allah
kılavuzluk etmez. Onlar için
acıklı bir azap öngörülmüştür. Yalanı ancak, Allah'ın ayetlerine
inanmayanlar uydururlar. Yalancılık edenler onların ta kendileridir.” (16. sure (NAHL) 104-105. ayet)
7. KUR'AN,
MÜBAREK KILINDI, KUTSANDI:
“Bu, bereketli bir Zikir'dir ki, onu indirdik. Yoksa siz onu inkâr mı ediyorsunuz?” (21. sure (ENBİYÂ) 50. ayet)
8. KUR'AN,
KÂFİRLERİN ANLAMALARINA KAPALIDIR:
“Kur'an okuduğunda, seninle, âhirete
inanmayanlar arasına gizli bir perde çekeriz.” (17. sure (İSRÂ) 45. ayet)
“Kendisine Rabbinin ayetleri hatırlatıldığı
halde, onlardan yüz çeviren ve iki elinin hazırlayıp önden gönderdiği şeyleri
unutandan daha zalim kim olabilir? Şu bir gerçek ki, biz onların kalpleri
üzerine onu anlamamaları için kabuklar geçirdik, kulakları içine de ağırlıklar
koyduk. Onları hidayete çağırsan da bu durumda hidayete asla ulaşamazlar.”(18. sure (KEHF) 57. ayet)
9. KUR'AN,
AÇIK-NET:
“İşte bu
yüzden biz, İsrailoğulları üzerine şunu yazdık: Kim bir kişiyi, bir kişiye
karşılık yahut yeryüzünde bir fesat sebebiyle olmaksızın öldürürse, insanları
toptan öldürmüş gibidir. Ve kim bir kişiye hayat verirse insanlara toptan hayat
vermiş gibidir. Andolsun,
resullerimiz onlara açık-seçik kanıtlar getirmişlerdir. Ama onlardan birçoğu bunun ardından da
yeryüzünde zulüm ve azgınlığa sapmaktadır. (5. sure (MÂİDE) 32. ayet)
“Biz onu, böylece açık seçik ayetler halinde
indirdik. Kuşkusuz,
Allah, dilediğine/dileyene kılavuzluk eder.” (22. sure (HAC) 16. ayet)
“Bir suredir,
indirdik onu; farz kıldık onu... Ve içinde açık seçik ayetler indirdik ki, düşünüp ders
alabilesiniz.” (24. sure (NÛR) 1. ayet)
“Bunu, eğri büğrüsü olmayan Arapça bir Kur'an
olarak indirdik ki, korunup sakınabilsinler.” (39. sure (ZÜMER) 28. ayet)
10. KUR'AN,
MÜKEMMEL/DETAYLI:
“Yeryüzünde
debelenen hiçbir canlı, iki kanadıyla uçan hiçbir kuş istisna olmamak üzere hepsi
sizin gibi ümmetlerdir. Biz bu Kitap'ta, herhangi bir şeyi ne eksik bıraktık ne fazla yaptık. Onlar, sonunda Rableri önünde
haşredilirler.” (6. sure
(EN'ÂM) 38. ayet)
“Allah size Kitap'ı ayrıntılı kılınmış bir
halde indirmişken, Allah'ın dışında bir hakem mi arayayım? Kendilerine Kitap verdiklerimiz,
onun, Rabbinden hak olarak indirildiğini biliyorlar. Sakın kuşkuya düşenlerden
olma.” (6. sure
(EN'ÂM) 114. ayet)
“Rabbinin sözü hem doğruluk hem de adalet
bakımından tamamlanmıştır. O'nun sözlerini değiştirecek hiçbir kuvvet yoktur. En iyi işiten, en iyi
bilendir O.” (6. sure
(EN'ÂM) 115. ayet)
“Yemin olsun ki, biz onlara, ilme uygun
biçimde, ayrıntılı kıldığımız bir Kitap getirdik. İnanan bir topluluk için bir kılavuz,
bir rahmettir o.” (7. sure
(A'RAF) 52. ayet)
“Bu Kur'an,
Allah'ın berisinden birilerince yalan isnatlarla oluşturulmuş değildir. O,
kendinden öncekinin tasdiki ve Kitap'ın ayrıntılı kılınmasıdır. Kuşku ve çelişme yoktur onda. Âlemlerin
Rabbi'ndendir o.” (10.
sure (YÛNUS) 37. ayet)
“Yemin olsun
ki, resullerin hikâyelerinde, aklını ve gönlünü çalıştıranlar için bir ibret
vardır. Bu Kur'an,
uydurulacak bir hadis/bir söz değildir; aksine o, önündekini tasdikleyici, her
şeyi ayrıntılı kılıcıdır. İnanan bir topluluk için de bir kılavuz ve bir rahmettir.” (12. sure (YÛSUF) 111. ayet)
“Biz onu; senin dilinle kolaylaştırdık ki, sakınanları
onunla müjdeleyesin, inatçı bir kavmi de onunla uyarasın.” (19. sure (MERYEM) 97. ayet)
RESUL KUR'AN'IN KUR'AN MESAJLARI - M. Kemal Adal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder