37. KUR'AN İLE TELKİN ET, ÖĞÜT VER:
“Rablerinin huzurunda haşredileceklerinden
korkanları, o vahiy ile uyar ki korunabilsinler. Onların O'ndan başka ne bir
dostu vardır ne de şefaatçisi.” (6. sure
(EN'ÂM) 51. ayet)
“Dinlerini
oyun ve eğlence haline getirmiş, dünya hayatı kendilerini aldatmış olanları
bırak da o Kur'an ile şunu
hatırlat: Bir kişi, kendi elinin üretip kazandığına teslim edilirse onun, Allah
dışında ne bir dostu kalır ne de şefaatçisi. Her türlü fidyeyi verse de ondan
kabul edilmez. İşte bunlar, kazandıklarına teslim edilmişlerdir. Nankörlük
ettiklerinden ötürü onlar için kaynar sudan bir içki ve korkunç bir azap
vardır.” (6. sure
(EN'ÂM) 70. ayet)
“Bir kitaptır bu; sana indirildi, onunla
uyarıda bulunasın diye ve inananlar için bir öğüt ve düşündürme olarak... O halde, bundan dolayı göğsünde
bir sıkıntı olmasın.” (7. sure (A'RAF) 2. ayet)
“Kalpleri üzerine, onu anlamamaları için
kabuklar geçiririz, kulaklarına da bir ağırlık koyarız. Rabbini yalnız Kur'an'da andığın
zaman, nefretle geriye dönüp kaçarlar.” (17. sure (İSRÂ) 46. ayet)
"Ve
Kur'an okumakla emrolundum. Artık kim yola gelirse kendi nefsi için gelir. Sapmışa gelince, böylesine
de ki: 'Ben uyarıcılardan biriyim. Hepsi bu!" (27. sure (NEML) 92. ayet)
“Allah'ın ayetleri sana indirildikten sonra
sakın seni geri çevirmesinler. Rabbine yakar/Rabbine çağır. Sakın şirke bulaşanlardan olma.” (28. sure (KASAS) 87. ayet)
“Biz onların neler söylediklerini
çok iyi biliyoruz. Sen onların üstüne bir zorba değilsin. O halde, benim tehdidimden korkanlara sadece
Kur'an'la öğüt ver.” (50. sure (KAF) 45. ayet)
38. KUR'AN, (ASL-I KİTAP / ANA KİTAP)
KORUNMUŞTUR:
“Hiç kuşkusuz, o zikiri/Kur'an'ı biz
indirdik, biz; her hal ve şartta onu muhakkak koruyacak olan da biziz.” (15. sure (HİCR) 9. ayet)
“Ve o, bizim katımızdaki ana Kitap'ta çok yüce, çok hikmetlidir.” (43. sure (ZUHRUF) 4. ayet)
“Korunmuş bir levhada/Levh-i Mahfûz'dadır.” (85. sure (BÜRÛC) 22. ayet)
39. KUR'AN KORUNMUŞTUR, HER HALDE VE
HER YERDE ALLAH TARAFINDAN:
“Allah dilediğini silip yok eder, dilediğini
sâbit tutar. Kitap'ın anası/ana Kitap O'nun katındadır.” (13. sure (RA'D) 39. ayet)
“Hiç kuşkusuz, o zikiri/Kur'an'ı biz
indirdik, biz; her hal ve şartta onu muhakkak koruyacak olan da biziz.” (15. sure (HİCR) 9. ayet)
“Bâtıl ona, ne önünden gelebilir ne de
arkasından. Hakîm ve
Hamîd Allah'tan bir indirmedir o.” (41. sure (FUSSİLET) 42. ayet)
“Biz onu akıl erdiresiniz diye Arapça bir
Kur'an yaptık. Ve o, bizim katımızdaki ana Kitap'ta çok yüce, çok
hikmetlidir.” (43. sure (ZUHRUF) 3-4. ayet)
“O, kesinlikle şerefli bir Kur'an'dır.
Titizlikle saklanan bir Kitap'tadır.
Ona,
arındırılmışlardan başkası dokunmaz. Âlemlerin Rabbi'nden indirilmiştir.” (56. sure (VÂKIA) 77-80. ayet)
“İş onların iddialarının
aksinedir! O, çok yüce bir
Kur'an'dır. Korunmuş bir levhada/Levh-i Mahfûz'dadır.” (85. sure (BÜRÛC) 21-22. ayet)
40. KUR'AN, İÇİNDE DELİLLER-İSPATLAR:
“Kur'an'ı,
iyice okuyup düşünmüyorlar mı? Eğer o, Allah'tan başka birinin katından gelseydi, elbette ki onun içinde
birçok ihtilaf bulacaklardı. “ (4. sure
(NİSA) 82. ayet)
“Ey
insanlar! Size Rabbinizden
apaçık, çok parlak ve güçlü bir kanıt gelmiştir. Biz size, her şeyi açık seçik
gösteren bir ışık gönderdik.” (4. sure
(NİSA) 174. ayet)
“Gerçek şu ki, size Rabbinizden gönül gözleri
gelmiştir. Kim görürse
kendisi yararına, kim körlük ederse kendisi zararına... Ben sizin üzerinize
bekçi değilim.” (6. sure
(EN'ÂM) 104. ayet)
“Elif, Lâm,
Râ. İşte sana
hikmetlerle dolu Kitap'ın ayetleri.” (10. sure
(YÛNUS) 1. ayet)
“Elif, Lâm,
Râ. Hakîm ve Habîr
olandan bir kitaptır ki bu, ayetleri önce muhkem kılınmış, sonra ayrıntılı hale
getirilmiştir.” (11. sure (HÛD) 1. ayet)
“Böyleleri şu
kimse gibi olur mu: Rabbinden bir beyyine üzerinedir, O'ndan bir tanık da kendisini izler.
Tanıktan önce de bir kılavuz ve rahmet olarak Mûsa'nın kitabı var. Onlar ona inanırlar. Hiziplerden onu
inkâr edenin varış yeri ateştir. Ondan asla kuşkuya düşme; o Rabbinden bir haktır ama insanların çokları
inanmıyorlar.” (11. sure (HÛD) 17. ayet)
“Elif, Lâm,
Râ. O apaçık,
apaydınlık Kitap'ın ayetleridir bunlar.” (12. sure
(YÛSUF) 1. ayet)
“De ki:
"İşte benim yolum
budur. Ben, Allah'a basîret üzere çağırırım/dua ederim. Beni izleyenler de... Şanı yücedir Allah'ın! Ben
müşriklerden değilim." (12. sure (YÛSUF) 108. ayet)
“Elif, Lâm,
Mîm, Râ. O Kitap'ın
ayetleridir bunlar. Ve sana Rabbinden indirilen, haktır. Ne var ki, insanların çokları iman
etmezler.” (13. sure
(RA'D) 1. ayet)
“Elif, Lâm,
Râ. İşte sana o
Kitap'ın ve açık anlatımlı Kur'an'ın ayetleri.” (15. sure (HİCR) 1. ayet)
“Yoksa O'nun
dışında bazı ilahlar mı edindiler? De ki: "Susturucu delilinizi getirin! Benimle
beraber olanların da benden öncekilerin de Zikir'i budur. Ne yazık ki onların çokları hakkı
bilmezler; bu yüzden de yüz çevirirler." (21. sure (ENBİYÂ) 24. ayet)
“Yâ, Sîn. Yemin olsun o hikmetlerle dolu Kur'an'a ki,
Hiç kuşkusuz, sen, gönderilen elçilerdensin; Dosdoğru bir yol üzerindesin.” (36. sure (YÂSÎN) 1-4. ayet)
“Hâ, Mîm. Rahman ve Rahîm'den indirilmedir bu... Bilgi
ile donanmış bir toplum için ayetleri, Arapça bir Kur'an halinde ayrıntılı
kılınmış bir kitaptır bu.” (41. sure
(FUSSİLET) 1-3. ayet)
“Onlar, o
zikiri/Kur'an'ı kendilerine geldiğinde inkâr ettiler. Halbuki o, eşsiz yücelikte bir Kitap'tır. Bâtıl
ona, ne önünden gelebilir ne de arkasından. Hakîm ve Hamîd Allah'tan bir
indirmedir o.” (41. sure (FUSSİLET) 41-42. ayet)
“Titizlikle saklanan bir Kitap'tadır.” (56. sure (VÂKIA) 78. ayet)
41. KUR'AN, AKILDA KALIR (TANIKLAR
DOĞRULAR):
“Bir iş ve
oluşta bulunsan, Kur'an'dan bir şey okusan; herhangi bir iş yapsanız, siz ona
dalıp gitmişken biz üstünüzde
mutlaka tanıklarız. Ne yerde ne
gökte zerre ağırlığınca bir şey, ondan daha küçüğü de daha büyüğü de Rabbinden
uzakta/gizli kalmaz; tümü apaçık bir Kitap'tadır.” (10. sure
(YÛNUS) 61. ayet)
“Güneşin kaymasından/aşağı
sarkmasından, gecenin kararmasına kadar namazı kıl. Sabah Kur'an'ını da gözet. Çünkü sabah Kur'an'ı tanıklarca
izlenmektedir.” (17. sure (İSRÂ) 78. ayet)
42. KUR'AN, REDDETME, REDDEDİLMESİ:
“And olsun,
biz sana açık-seçik ayetler indirdik. Onları, pislik ve sapıklığa bulaşmış
olanlardan başkası inkâr etmez.” (2. sure
(BAKARA) 99. ayet)
“Onlara,
"Allah'ın
indirdiğine uyun" dendiğinde: "Hayır! Biz, atalarımızı üzerinde
bulduğumuz şeye uyarız." derler. Peki, ataları bir şeye akıl erdiremiyor,
doğruya ve güzele ulaşamıyor idiyseler!...” (2. sure
(BAKARA) 170. ayet)
“Bu böyledir.
Çünkü Allah, Kitap'ı hak olarak indirmiştir. Kitap'ta çekişmeye girenler, şıkak'a
düşmüşlerdir/bütünden uzaklaştırıcı bir kopuşun tam içindedirler,” (2. sure (BAKARA) 176. ayet)
“Allah
katında din İslam'dır/ barış ve esenlik için Allah'a teslim olmaktır. Kitap verilmiş olanlar, kendilerine ilim
geldikten sonra, aralarındaki kıskançlık/ doymazlık/ azgınlık/denge noktasından
sapma/ yalancılık/ zulüm/ kibir/ zinakârlık yüzünden ihtilafa düştü. Kim Allah'ın ayetlerine nankörlük
ederse, Allah, hesabı çabucak görecektir.” (3. sure (ÂLİ IMRÂN) 19. ayet)
“Ey Ehlikitap! Gerçeğe tanık olup durduğunuz
halde, Allah'ın ayetlerini neden inkâr ediyorsunuz?” (3. sure (ÂLİ IMRÂN) 70. ayet)
“Ayetlerimizi inkâr edenleri yakında bir
ateşe yaslayacağız. Derileri
piştikçe, azabı tatsınlar diye, derilerini öncekinden başka derilerle
değiştireceğiz. Allah Azîz ve Hakîm'dir.” (4. sure (NİSA) 56. ayet)
“Sen de
aralarında, Allah'ın indirdiğiyle hükmet. Onların keyiflerine uyma. Dikkat et de Allah'ın sana indirdiğinin bir
kısmından seni uzaklaştırıp fitneye düşürmesinler. Eğer yüz çevirirlerse bil
ki, Allah onları bazı günahları yüzünden belaya çarptırmak istiyor. Zaten insanların birçokları doğru
yoldan iyice sapmış bulunuyorlar.” (5. sure (MÂİDE) 49. ayet)
“İçlerinden sana kulak verenler vardır; ama
biz onu gereğince anlamamaları için kalplerine kılıflar geçirmiş, kulaklarına
bir ağırlık koymuşuzdur. Tüm mucizeleri görseler de onlara inanmazlar. Nihayet
sana gelip seninle çekişerek söyle derler küfre sapanlar: "Bu, eskilerin
masallarından başka bir şey değildir." Hem ondan alıkoyarlar hem
ondan uzaklaşırlar. Öz benliklerinden başkasını helâk etmiyorlar. Ama farkında
değiller.” (6. sure (EN'ÂM) 25-26. ayet)
“Söylediklerinin
seni kederlendirdiğini çok iyi biliyoruz. Gerçek şu ki, onlar seni yalanlamıyorlar; o
zalimler Allah'ın ayetlerine karşı direnmekteler.” ( 6. sure (EN'ÂM) 33. ayet)
“Ayetlerimizi yalanlayanlara gelince,
fenalığa bulaşmaları yüzünden kendilerine azap dokunacaktır.” (6. sure (EN'ÂM) 49. ayet)
“O, hak olduğu halde senin toplumun onu
yalanladı. De ki:
"Ben size vekil değilim." (6. sure (EN'ÂM) 66. ayet)
“Yalan düzüp Allah'a iftira eden veya kendine
bir şey vahyedilmediği halde "Bana vahyedildi" diyen kişi ile
"Allah'ın ayet indirdiği gibi ben de indireceğim" diyen kimseden daha
zalim kim vardır? Bir görsen o zalimleri ölüm dalgaları
içindeyken. Melekler
ellerini uzatmış, "Çıkarın canlarınızı!" diye! "Bugün zillet
azabıyla cezalandırılacaksınız; çünkü Allah'a karşı gerçek dışı şeyler
söylüyorsunuz ve çünkü O'nun ayetlerine karşı büyüklük taslıyordunuz." (6. sure (EN'ÂM) 93. ayet)
“Şunu da söyle: "Allah şunu haram
etmiştir diye tanıklık edip duran şahitlerinizi getirin."Eğer tanıklık ederlerse sakın onlarla
birlikte tanıklık etme! Ayetlerimizi yalanlayanlarla âhirete inanmayanların keyifleri ardınca
gitme! Onlar, kendi Rablerine başkalarını denk tutuyorlar.” (6. sure (EN'ÂM) 150. ayet)
“Ölçülüp
tartılacak şeyleri hafif kalanlara gelince, işte onlar, ayetlerimize karşı zalimce
davranışlar sergilemiş oldukları için, öz benliklerini hüsrana itmiş olacaklar.” (7. sure (A'RAF) 9. ayet)
“Ayetlerimizi yalanlayıp onlar karşısında
burun kıvıranlara gelince, bunlar ateşin dostlarıdır. Sürekli kalacaklardır
onun içinde. Yalan düzerek Allah'a iftira eden yahut O'nun ayetlerini
yalanlayanlardan daha zalim kim vardır? İşte bunların Kitap'tan nasipleri kendilerine ulaşır, nihayet
elçilerimiz onlara gelip canlarını alırken şöyle derler: "Allah dışındaki
yakardıklarınız nerede?" Şu cevabı verirler: "Bizden uzaklaşıp
kayboldular." Böylece, öz benlikleri aleyhine kendilerinin kafir olduğuna
tanıklık ettiler.” (7. sure
(A'RAF) 36-37. ayet)
“Ayetlerimizi yalanlayan ve onlar karşısında
büyüklük taslayanlar var ya, gök kapıları açılmayacaktır onlar için ve deve
iğne deliğinden geçinceye kadar cennete giremeyeceklerdir onlar. Suçluları böyle cezalandırırız biz.” (7. sure (A'RAF) 40. ayet)
“Ayetlerimizi yalanlayanları, hiç
bilemeyecekleri bir yerden ağır ağır çöküşe götüreceğiz.” (7. sure (A'RAF) 182. ayet)
“Yalan düzerek Allah'a iftira eden yahut onun
ayetlerini yalanlayan kişiden daha zalim kim var? Şu bir gerçek ki, suçlular iflah
etmezler.” (10. sure
(YÛNUS) 17. ayet)
“Hayır, düşündükleri gibi değil. Onlar,
ilmini kuşatamadıkları ve yorumu kendilerine hiç gelmemiş bir şeyi
yalanladılar. Onlardan öncekiler de böyle yalanlamıştı. Bak da gör nasıl olmuştur zalimlerin
sonu!” (10. sure
(YÛNUS) 39. ayet)
“Yemin olsun, Mûsa'ya Kitap'ı verdik de onda
da ihtilafa düşüldü. Rabbinden
bir kelime, önceden gelmiş olmasaydı, aralarında iş mutlaka bitirilirdi. Onlar
bunun hakkında, kafaları karıştıran bir kuşku içindedirler.” (11. sure (HÛD) 110. ayet)
“Kendisiyle,
dağların yürütüldüğü yahut yerkürenin parçalandığı yahut ölülerin
konuşturulduğu bir Kur'an mı olsaydı! Hayır, iş ve oluşun tümü Allah'ındır.
İman edenler hâlâ ümidi kesip anlamadılar mı ki, Allah dileseydi elbette
insanlara tümden hidayet verirdi. O küfre sapanlara gelince, sanayi olarak ürettiklerinin sonucu halinde
başlarına gülle, tokmak türünden belalar inmeye devam edecek yahut o belalar
onların yurtlarının yakınına konacak. Ta, Allah'ın vaadi gelinceye değin. Allah, vaadine asla ters düşmez.”(13. sure (RA'D) 31. ayet)
“Biz,
gerçeği, Kur'an'da türlü biçimlerde ifade ettik ki, düşünüp anlayabilsinler. Fakat bu onların sadece kaçışlarını
artırıyor.” (17. sure (İSRÂ) 41. ayet)
“Kur'an okuduğunda, seninle, âhirete
inanmayanlar arasına gizli bir perde çekeriz.Kalpleri üzerine, onu anlamamaları
için kabuklar geçiririz, kulaklarına da bir ağırlık koyarız. Rabbini yalnız
Kur'an'da andığın zaman, nefretle geriye dönüp kaçarlar.” (17. sure (İSRÂ) 45-46. ayet)
“Az kalsın seni, sana vahyettiğimizden
uzaklaştırarak ondan gayrısını bize isnat edesin diye fitneye düşüreceklerdi.
İşte o takdirde seni dost edinirlerdi.” (17. sure
(İSRÂ) 73. ayet)
“Kendisine Rabbinin ayetleri hatırlatıldığı halde,
onlardan yüz çeviren ve iki elinin hazırlayıp önden gönderdiği şeyleri
unutandan daha zalim kim olabilir? Şu bir gerçek ki, biz onların kalpleri üzerine onu anlamamaları için
kabuklar geçirdik, kulakları içine de ağırlıklar koyduk. Onları hidayete çağırsan
da bu durumda hidayete asla ulaşamazlar.”(18. sure (KEHF) 57. ayet)
“Fakat onların kalpleri bundan gaflet
içindedir. Onların bundan başka da işleri vardır ki, hep o işler için
çalışmaktadırlar.” (23. sure (MÜ'MİNÛN) 63. ayet)
“Resul de şöyle der: "Ey Rabbim, benim
toplumum, bu Kur'an'ı terk edilmiş/dışlanmış halde tuttular." (25. sure (FURKÂN) 30. ayet)
“Yemin olsun,
onu aralarında çeşitli biçimlerde ifade ettik ki öğüt alabilsinler. Ama insanların çoğu sadece nankörlükte ısrar
etmektedir.” (25. sure (FURKÂN) 50. ayet)
“Fakat hak,
katımızdan kendilerine geldiğinde şöyle dediler: "Mûsa'ya verilenin aynısı
buna da verilseydi ya!" Bunlar daha önce Mûsa'ya verileni inkâr etmemişler miydi? Şöyle demişlerdi:
"Birbirini destekleyen iki büyü/ sırt sırta iki büyücü." Ve dediler:
"Biz bunların ikisine de inanmıyoruz." "Eğer doğru sözlü iseniz, Allah katından, bu ikisinden
daha aydınlık bir kitap getirin, ben ona uyayım." (28. sure (KASAS)48- 49. ayet)
“Yemin olsun
ki, biz bu Kur'an'da insanlar için her türlü örneği verdik. Sen onlara bir mucize getirsen, o inkâr
edenler mutlaka şöyle diyeceklerdir: "Siz, eskiyi hükümsüz kılanlardan
başkası değilsiniz." İlimden nasipsizlerin kalpleri üzerine Allah işte
böyle mühür basıyor.” (30. sure (RÛM) 58-59. ayet)
“İnsanlardan öylesi vardır ki, Allah yolundan
bilgisizce saptırmak için hadis/laf eğlencesi satın alır ve onu alay konusu
edinir. İşte böylelerine rezil edici bir azap vardır.Ayetlerimiz ona
okunduğunda, böbürlenerek yüzünü çevirir. Sanki onları hiç işitmemiştir, sanki
kulaklarında bir ağırlık vardır. İşte böylesini, korkunç bir azapla muştula. İman edip hayra ve barışa yönelik
fiiller sergileyenlere gelince, onlar için nimetlerle dolu cennetler vardır.” (31. sure (LOKMAN) 6-8. ayet)
“Küfre sapanlar dedi ki: "Biz, bu
Kur'an'a da bundan öncekine de asla inanmayacağız!" Ah, bir görsen o
zalimleri Rableri huzurunda, tutuklanmış halde! Bir kısmı da bir kısmına söz atar
durur. Basit görülüp horlananları, büyüklük taslayanlara şöyle derler:
"Siz olmasaydınız, vallahi biz inanacaktık!" (34. sure (SEBE') 31. ayet)
“Kendi
içlerinden kendilerine bir uyarıcı geldi diye şaşıp kaldılar. Ve şöyle dedi bu nankörler: "Bu adam
yalanlar düzen bir büyücü..." "İlahları bir tek tanrı mı yapmış?
Bu, gerçekten hayret edilecek bir şey!" İçlerinden kodaman bir grup öne
çıktı: "Haydi, yürüyün! İlahlarınıza sahip çıkmada kararlı davranın!
Gerçek şu ki, istenip beklenen şey budur." "Öteki millette
işitmedik böyle bir şey. Bu bir uydurmadan başka şey değildir." "Öğüt
ve uyarı, içimizden ona mı indirildi?" Hayır, onlar benim
zikrimden/Kur'an'ımdan kuşkulandılar. Hayır, onlar benim azabımı henüz tatmadılar.” (38. sure (SÂD) 4-8. ayet)
“Dediler ki: "Bizi çağırdığı o şeye
karşı kalplerimiz kılıflar içinde; kulaklarımızda bir ağırlık, seninle bizim
aramızda da bir perde var. O halde, sen işini yap, muhakkak biz de işimizi
yapacağız." (41. sure (FUSSİLET) 5. ayet)
“İnkâr edenler dediler ki: "Şu Kur'an'ı
dinlemeyin! O okunurken yaygara koparın ki, galip gelesiniz." (41. sure (FUSSİLET) 26. ayet)
“Ayetlerimiz hakkında eğri ile doğruyu
birbirine katanlar, bize gizli kalmazlar. Şimdi, ateşin içine atılan mı hayırlıdır, kıyamet günü güven içinde
gelen mi? Dilediğinizi yapın. O, yapıp ettiklerinizi iyice görmektedir. Onlar, o zikiri/Kur'an'ı kendilerine
geldiğinde inkâr ettiler. Halbuki o, eşsiz yücelikte bir Kitap'tır.” (41. sure (FUSSİLET) 40-41. ayet)
“De ki: "Söyleyin bakalım, o Kur'an
Allah katından ise, siz de onun üstünü örttünüzse, o dönüşü olmayan kopukluğa
düşenden daha sapık kim vardır?" (41. sure
(FUSSİLET) 52. ayet)
“Ya biz, seni alıp götürdükten sonra onlardan
öç alırız;” (43. sure (ZUHRUF) 41. ayet)
“İyiye ve
güzele bir kılavuzdur bu! Rablerinin ayetlerini inkâr edenler için, korkunç bir pislik azabı
öngörülmüştür.” (45. sure (CÂSİYE) 11. ayet)
“Her şeyi ayan beyan gösteren ayetlerimiz
onlara okunduğunda, kendilerine gelmiş olan hakkı inkâr edenler şöyle derler:
"Açık bir büyüdür bu!" (46. sure
(AHKAF) 7. ayet)
“Peki onlara ne oluyor da iman etmiyorlar?!
Karşılarında Kur'an okunduğu zaman secde etmiyorlar.” (84. sure (İNŞIKAK)20- 21. ayet)
RESUL KUR'AN'IN KUR'AN MESAJLARI - M. Kemal Adal
Selam...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder