HZ. PEYGAMBERİN VE MÜSLÜMANLARIN MÜCADELELERİ - 7
A. HİCRET SONRASI DÖNEM:-5
1. MEKKE'NİN FETHİNDEN SONRAKİ SAVAŞLAR
a) HUNEYN SAVAŞI:
“Yemin olsun ki, Allah
size birçok yerde yardım etti. Huneyn gününde de. Hani, çokluğunuz sizi
böbürlendirmişti de bu hiçbir işinize yaramamıştı. Tüm genişliğine rağmen,
yeryüzü size dar gelmişti. Sonra da sırtınızı dönüp kaçmıştınız. Sonra Allah, resulünün
üzerine de müminlerin üzerine de sükûnetini indirmiş, ayrıca sizin görmediğiniz
orduları göndermiş de küfre sapanlara azap etmişti. Kâfirlerin cezası işte
budur. Sonra Allah, bunun ardından da dilediğinin tövbesini kabul eder. Allah Gafûr'dur,
Rahîm'dir.” (9. sure (TEVBE) 25-27. ayet)
b) TEBÜK SEFERİ:
“Allah ve resulünden, kendileriyle antlaşma yapmış
bulunduğunuz müşriklere bir ültimatomdur bu; Yeryüzünde dört ay daha dolaşın ve
bilin ki siz, Allah'ı âciz bırakamazsınız. Şu da bir gerçek ki, Allah küfre
batanları rezil eder. Bir de Allah ve resulünden insanlara Büyük Hac günü bir
duyuru var: Allah da O'nun elçisi de müşriklerden kesinlikle uzaktır. O halde,
tövbe ederseniz bu sizin için hayırlıdır. Yok eğer yüz çevirirseniz şunu bilin
ki, siz Allah'ı acze düşüremezsiniz. Küfre saplananlara acıklı bir azabı
muştula! Antlaşma yapmış olduğunuz müşriklerden size karşı bir eksiklik
sergilemeyen ve aleyhinizde başka birine yardım etmeyenler müstesnadır. Artık,
onlara verdiğiniz sözü belirlenen süreye kadar tam bir şekilde koruyun. Şu bir
gerçek ki Allah, sakınanları sever. O haram aylar çıktığında artık
müşrikleri, kendilerini bulduğunuz yerde öldürün. Yakalayın onları, kuşatın
onları, tüm geçit noktalarını tıkayın onların. Bunun ardından tövbe eder,
namazı gereğince kılar, zekâtı verirlerse, yollarını açın onların. Kesin olan
şu ki, Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir. Eğer müşriklerden biri senden
güvence dilerse / senin yanına gelmek, sana komşu olmak isterse, ona güvence
verip yakınlaşma isteğini kabul et ki, Allah'ın kelamını dinleyebilsin. Sonra
da onu, güvenli gördüğü yere kadar götür. Böyle yapmanın gerekçesi şudur:
Bunlar bilmeyen bir topluluktur.” (9. sure (TEVBE) 1-6. ayet)
“Ey inananlar!
Müşrikler bir pisliktir. Artık bu yıllarından sonra Mescid-i Haram'a
yaklaşmasınlar. Eğer yoksulluktan korkarsanız bilin ki, Allah dilediği
taktirde sizi yakında lütfundan zengin edecektir. Allah her şeyi bilir, tüm
hikmetlerin sahibidir. Kendilerine kitap verilenlerden Allah'a ve âhiret gününe
inanmayan, Allah'ın ve
resulünün yasakladığını haram saymayan ve hak dini din edinmeyenlerle, boyun
eğerek kendi elleriyle cizye verecekleri zamana kadar savaşın.” (9. sure (TEVBE) 28-29. ayet)
“Ey iman sahipleri! Size ne oldu ki,
"Allah yolunda seferber olun" denilince yere çakılıp
kaldınız. Âhiretten vazgeçip iğreti hayata mı razı oldunuz? O iğreti hayatın
nimeti âhiret yanında pek azdır. Eğer seferber olmazsanız Allah
size korkunç bir azapla azap eder ve yerinize sizden başka bir topluluk getirir. Allah'a hiçbir
şekilde zarar veremezsiniz. Allah her şeye Kadîr'dir. Eğer siz ona yardım
etmezseniz bilin ki, Allah ona zaten yardım etmişti. Hani küfredenler onu iki
kişinin ikincisi olarak yurdundan çıkardıklarında, mağarada bulundukları bir
sırada arkadaşına şöyle diyordu: "Tasalanma, Allah bizimle." Bunun
üzerine Allah ona sükûnet indirmiş ve kendisini sizin görmediğiniz ordularla
desteklemişti de küfre sapanların sözünü sefil kılıp alçaltmıştı. Allah'ın sözü
ise yüce olanın ta kendisidir. Allah Azîz'dir, Hakîm'dir. Gerek hafif, gerek ağırlıklı olarak
mutlaka seferber olun ve Allah yolunda mallarınızla, canlarınızla cihat edin.
Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır. Eğer o, yakın bir dünya menfaati yahut orta bir yolculuk olsa idi,
elbette seni izleyeceklerdi. Ama o zorluklarla dolu yolculuk kendilerine uzak
geldi. "Gücümüz yetseydi sizinle
çıkacaktık" diye Allah'a yemin de ederler. Kendilerini mahvediyorlar.
Allah biliyor ki onlar, kesinlikle yalancıdırlar. Allah seni affetsin; neden
onlara izin verdin de beklemedin ki, doğru söyleyenler sana açık seçik belli olsun
da yalancıları bilesin. Allah'a ve âhiret gününe iman edenler; mallarıyla,
canlarıyla cihat edecekleri için senden izin istemezler. Allah, takva
sahiplerini iyice bilmektedir. Ancak Allah'a ve âhiret gününe inanmayanlar, kalpleri
kuşkuyla karışmış olup da işkilleri içinde çalkanıp duranlar, sefere katılmak
için senden izin isterler. Sefere çıkmak isteselerdi elbette ki, bir sefer hazırlığına girişirlerdi.
Ama Allah, harekete geçmelerini istemedi de onları yerlerine çiviledi ve
"oturun, oturanlarla beraber" denildi. Aranızda sefere çıkmış
olsalardı, size bozgunculuktan başka bir katkıları olmayacaktı; sizi fitneye
uğratmak isteğiyle aranıza sokulacaklardı. İçinizde onlara gerçekten kulak
verecekler de vardı. Allah, zalimleri iyice biliyor. Yemin olsun ki, onlar
önceden de fitne çıkarmak istemiş ve nice işleri sana, olduğundan başka türlü
göstermişlerdi. Nihayet hak geldi, onların istememesine rağmen Allah'ın emri
galebe çaldı. İçlerinden bazısı: "Bana izin ver, beni fitneye
düşürme." der. Dikkat edin, fitnenin ta içine
kendileri düşmüşlerdir. Ve cehennem o nankörleri elbette çepeçevre
kuşatacaktır. Sana bir iyilik isabet etse bu onları üzer.
Sana bir musibet dokunsa: "İşimizi önceden sağlam tutmuşuz." derler
ve kibirli bir sevinçle dönüp giderler.” (9. sure (TEVBE) 38-50. ayet)
“Allah'ın
resulüne ters düşmek için arkada kalanlar, çöküp oturdukları için sevindiler;
Allah yolunda, mallarıyla canlarıyla didinmeyi tiksindirici bulup şöyle
dediler: "Bu sıcakta seferber olmayın." De ki: "Hararet
bakımından cehennem daha zorludur." Bir anlayabilselerdi! Kazanır
oldukları yüzünden artık az gülsünler, çok ağlasınlar. Bundan böyle Allah, seni
onlardan bir zümrenin yanına döndürür de savaşa çıkmak için senden izin isterlerse şöyle
söyle: "Benimle birlikte ebediyen çıkmayacaksınız, benimle birlikte
herhangi bir düşmanla savaşmayacaksınız. İlk defasında oturup kalmayı
yeğlemiştiniz. O halde geri kalanlarla birlikte oturadurun." (9. sure
(TEVBE) 81-83. ayet)
“Göçebe Arapların özür bahane edenleri kendilerine izin
verilmesi için geldiler; Allah'a ve resulüne yalan söyleyenler oturdular.
Onların küfre sapanlarına korkunç bir azap erişecektir. Güçsüzlere,
hastalara, infak edecek bir şey bulamayanlara, Allah ve resulü için öğüt
verdikleri takdirde bir günah yoktur. Güzel davrananlar
aleyhine bir yol yok. Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir. Kendilerini bindirmen
için sana geldiklerinde sen, "sizi bindirecek bir şey bulamam"
deyince, harcayacak bir şey bulamadıklarından, üzüntüyle gözlerinden yaşlar
boşalarak geri dönen kimseler için de herhangi bir günah yoktur. Ancak şu kimseler aleyhine yol vardır: Zengin oldukları
halde senden izin isterler. Arkada kalan kadınlarla beraber oturmaya razı
olmuştur bunlar. Ve Allah, kalplerine mühür basmıştır, artık bilemezler.
Dönüp yanlarına geldiğinizde sizden özür dilerler. De
ki: "Özür dilemeyin. Size asla inanmayacağız. Allah bize sizin
hallerinizden birçoğunu haber vermiştir. Yapıp ettiğinizi Allah da
resulü de görecektir. Sonra görünmeyen ve görünen âlemleri bilenin huzuruna
çıkarılacaksınız da O size yapmakta olduklarınızı haber verecektir. Yanlarına döndüğünüzde
kendilerini paylamaktan vazgeçesiniz diye Allah'a yemin edecekler. Vazgeçin
onlardan, çünkü hepsi pisliktir. Kazandıklarının karşılığı olarak, varacakları
yer cehennemdir. Kendilerinden hoşnut olasınız diye karşınızda yemin ediyorlar. Siz onlardan razı olsanız da Allah, yoldan sapmış bir
topluluktan razı olmaz.” (9. sure (TEVBE) 90-96. ayet)
“Bir kısmı da
umutları Allah'ın emrine bağlı, beklemektedir. Allah onlara ya azap edecektir
ya tövbe edecektir. Allah, Alîm'dir, Hakîm'dir.” (9. sure (TEVBE) 106. ayet)
2. DİNDEN ÇIKMA OLAYLARI:
“Her kim imanından
sonra Allah'a küfür eder, kalbi iman ile yatışmış halde iken baskıyla zorlanan
hariç olmak üzere, inkâra göğüs açarsa, böylelerinin üzerine Allah'tan bir
gazap iner. Bunlar için büyük bir azap da öngörülmüştür.” (16. sure (NAHL)
106. ayet)
“Sana haram ayı, onda savaşmayı soruyorlar, De ki: "O
ayda savaş büyük bir günahtır. Ama Allah yolundan alıkoymak, O'na ve Mescid-i
Haram'a nankörlük etmek, ora halkını oradan sürüp çıkarmak, Allah katında daha
büyük bir günahtır." Fitne / baskı ve bozgunculuk, cana kıymaktan daha
büyük bir kötülüktür. Eğer güçleri yetse sizi dininizden çevirinceye kadar
sizinle savaşmayı sürdürürler. İçinizden kim
irtidâd edip dininden dönerse kâfir olarak ölür. Böylelerinin amelleri dünyada
da âhırette de boşa gitmiştir. Ateş ehlidir onlar. Sürekli kalacaklardır orada.”
(2. sure (BAKARA) 217. ayet)
“İmanlarından,
resulün hak olduğuna tanıklık ettikten ve kendilerine ayan-beyan deliller
geldikten sonra küfre sapmış bir topluluğa Allah nasıl kılavuzluk eder? Allah, zalimler topluluğuna yol göstermez. İşte
böylelerinin cezası: Allah'ın, meleklerin ve tüm insanların laneti üzerlerine! O lanet içinde sürekli
kalacaklardır. Ne azap hafifletilecektir onlardan
ne de yüzlerine bakılacaktır onların. Ondan sonra tövbe edip hallerini
düzeltenler müstesna. Hiç şüphesiz, Allah, çok affedici, çok merhametlidir. İmanlarından sonra
küfre sapmış, sonra da küfürde daha da azıtmış olanların tövbeleri asla kabul
edilmeyecektir. Onlar, sapıkların ta kendileridir. Gerçeği örtüp
de küfre sapmış olarak ölenlere gelince, onların her biri kendini kurtarmak
için dünya dolusu altın verse de asla kabul edilmeyecektir. Korkunç bir azap
vardır onlar için. Hiçbir yardımcıları olmayacaktır.” (3. sure (ÂLİ
IMRÂN) 86-91. ayet)
“Erdirici kılavuzluk
kendisine ayan-beyan geldikten sonra, resulden kopup müminlerin yolunun dışını
izleyeni biz, yöneldiğiyle kaynaştırır, sonra da cehenneme sallarız. Ne kötü bir dönüş
yeridir o!” (4. sure (NİSA) 115. ayet)
“Onlar ki inandılar,
sonra küfre saptılar; yine inandılar, tekrar küfre saptılar, sonra da küfrü
artırdılar; işte Allah onları affetmeyecek, onları hiçbir yola
kılavuzlamayacaktır.” (4. sure (NİSA) 137. ayet)
“Ey inananlar! İçinizden
kim dininden dönerse şunu bilsin: Allah, yakında, kendilerini sevdiği ve
kendisini seven, müminlere karşı boynu bükük, kâfirlere karşı başı dik bir
topluluk getirecektir. Bunlar Allah yolunda savaşırlar, hiçbir kınayanın kınamasından
korkmazlar. Bu, Allah'ın, dilediğine yönelttiği bir lütuftur. Allah, yaratılışı ve yarattıklarını genişletir, her şeyi
bilir.” (5. sure (MÂİDE) 54. ayet)
Selam...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder