IV. İTİKAT
B. ALLAH
3. ALLAH'IN SIFATLARI (NE OLDUĞU, NELER YAPTIĞI)
b) Allah O'dur Ki:
(1) Allah'tan Başka
İlah Yoktur
(2) Allah'ın Ortağı Yoktur
(3) Allah'ın Dostları Vardır
(4) Allah Gaybı Bilendir
(5) Allah Gaybı Ve Şehadeti (Duyularla Algılanabilir
Olanı) Bilendir
(6) Allah Dirilten ve Öldürendir
(7) Allah Gerçek Hükümrandır
(8) Allah, Gizliyi de Aşikârı da Bilir
(9) Allah, Gizliyi de Gizlinin Gizlisini de Bilir
(10) Allah, Gizleneni de Açığa Vurulanı da Bilir
(11) Allah Gözlerin Hain Bakışını ve Kalplerin
Gizlediğini Bilir
(12) Allah'a, Hiçbir İyilik Veya Kötülük Gizli Kalmaz
(13) Allah'tan Başkası İçin Gizli Kalan Bilgiler
(14) Allah, Gözetleyicidir
(15) Allah, Hâkimler Hâkimidir
(16) Allah, Gökleri ve Yeri Altı Günde (Evrede)
Yarattı
(17) Allah Katında Zaman
(18) Allah, Her An Yaratma Halindedir
(19) Allah, Her Şeyi En Güzel Şekilde Yaratmıştır
(20) Allah'ın Yarattıklarında Uyumsuzluk Yoktur
(21) Allah, İnsanları Boşuna Yaratmamıştır
(22) Allah Herkesin Maişetini Taksim Etmiştir
(23) Allah İle Olan Ahitlerini Bozanlar
(24) Allah, İnsanlara Hayır ve Şerri Tanıtmıştır
(25) Allah, İnsanlara Zulmetmez
(26) Allah, Kimseye Zulmetmez
(27) Allah Zalim Değildir
(28) Allah'ın Adaleti
(29) Allah, Kolaylık Diler
(30) Allah Korkusu
(31) Allah Sevgisi
(32) Allah ve Peygamber Sevgisi
(33) Allah ve Peygamber Düşmanları, Yakın Akraba Bile
Olsa, Dost Edinilmez
(34) Allah ve Resulü Mutlaka Galip Gelecektir
(35) Allah'ın Yardımı
(36) Allah'ın Yardımına Lâyık Olanlar
(37) Allah Zayıfların Yardımcısıdır
(38) Allah'ın Mümin Mücahitlere Yardımı
(39) Allah ve Resulüne İtaat
(40) Allah ve Resulüne Saygı
(41) Allah, Kullarına Çok Lütufkârdır
(42) Allah, Müminlerin Dostudur
(43) Allah, Nurunu Tamamlayacaktır
(44) Allah'ın Fiilleri
(45) Allah'ın Dini
(46) Allah, Peygamberlerden Söz Almıştır
(47) Allah, Resulünü Himaye Etmiştir
(48) Allah Üç Değildir
(49) "Allah, Üçün Üçüncüsüdür" Diyenler
(50) Allah'ın Güzel İsimleri
(51) Allah'ın İlmi Her Şeyi Kuşatmıştır
(52) Allah'ın İlmi Yazmakla Bitmez
(53) Allah'ın Nimetleri Sayılamaz
(54) Allah'ın İnsanlara Lütuf ve İkramı
(55) Allah'ın İnsana Yakınlığı, (Şahdamarı)
(56) Allah'ın İnsanlara Müsamahası
(57) Allah’ın Laneti
(59) Allah'ın Mağfiretinin Genişliği
(60) Allah'ın
Rahmet ve Mağfireti
(61) Allah'ın Rahmeti Her Şeyi Kuşatmıştır
(62) Allah'ın Rahmetinden Ümit Kesilmez
(63) Allah'ın
Sevdiği Millet Nasıl Olmalıdır
(64) Allah'ın sözü/vaadi haktır/kesin gerçektir,
mutlak doğrudur
(66) Allah'ın Sünnetinde / Sünnetullah’ta (Kanununda)
Değişiklik Görülemez
IV. İTİKAT
B. ALLAH
3. ALLAH'IN SIFATLARI (NE OLDUĞU, NELER YAPTIĞI)
b) Allah O'dur Ki:
(1) Allah'tan Başka İlah Yoktur
“Allah'tan başka tanrı olmadığını kuşkusuzca bil!
Hem kendi günahın için hem de mümin erkeklerle mümin kadınlar için af dile.
Allah sizin, dönüp dolaşacağınız yeri de varıp ulaşacağınız yeri de bilir.” (47.
sure (MUHAMMED) 19. ayet )
"Ortağı
yoktur O'nun. Bununla emrolundum ben. Ve Müslümanların ilkiyim
ben." (6. sure (EN'ÂM) 163. ayet)
“Allah'ın
yanında hahamlarını ve ruhbanlarını da rabler edindiler. Meryem oğlu Mesih'i de
öyle. Oysa kendilerine, tek olan Allah'tan başkasına ibadet / kulluk
etmemeleri emredilmişti. İlah yok o tek Allah'tan başka. Onların ortak koştuklarından arınmıştır O.” (9.
sure (TEVBE) 31. ayet)
“Allah'ın
yanında bir de kendilerine zarar veremeyen, yarar sağlayamayan şeylere kulluk
ediyorlar ve şöyle diyorlar: "Bunlar bizim Allah katındaki
şefaatçılarımızdır." De onlara: "Allah'a, göklerde ve yerde
bilmediği şeyleri mi haber veriyorsunuz?" Şanı
yücedir O'nun, ortak koştuklarından arınmıştır O.” (10. sure (YÛNUS) 18. ayet)
“Şöyle de: "Hamd,
o Allah'a özgüdür ki, çocuk edinmemiştir; mülk ve yönetiminde ortağı yoktur;
âcizlik yüzünden dost edinmemiştir." Ve tekbir edip yücelt O'nu!” (17.
sure (İSRÂ) 111. ayet)
“De ki: "Onların ne kadar
kaldıklarını Allah daha iyi bilir. O'nun elindedir göklerin ve yerin gaybı. Ne
güzel görendir O, ne güzel işitendir. Onların, O'ndan başka bir dostları da
yoktur. Ve O, hükmüne hiç kimseyi ortak etmez."
(18. sure (KEHF) 26. ayet)
“Gözle görülmeyeni de görüleni de bilendir O. Uzaktır onların ortak koştuklarından.” (23. sure (MÜ'MİNÛN) 92. ayet)
“Gözle görülmeyeni de görüleni de bilendir O. Uzaktır onların ortak koştuklarından.” (23. sure (MÜ'MİNÛN) 92. ayet)
“Yoksa size karanın ve denizin
karanlıkları içinde yol gösteren ve rahmetinin önünde rüzgârları müjdeci
gönderen mi hayırlı? Allah'ın beraberinde bir ilah
daha mı var? Allah, onların ortak tuttuklarından uzaktır, arınmıştır.” (27.
sure (NEML) 63. ayet)
“Rabbin dilediğini yaratır ve seçer.
Seçim onların değil / onların seçme hakkı yok. Allah,
onların ortak koştuklarından yücedir, arınmıştır.” (28. sure
(KASAS) 68. ayet)
“De ki: "Allah dışındaki o bir şey
sandıklarınızı çağırın / onlara yalvarın! Ama onlar, göklerde de yerde de zerre
kadar bir şeye sahip olamazlar. O göklerde ve yerde
onların ortaklığı da yoktur. Ve O'nun onlardan bir destekçisi de yoktur."
(34. sure (SEBE') 22. ayet)
“De ki: "Ortaklar
olarak O'nun yanına koymaya kalktıklarınızı bana gösterin! Hayır, iş sandığınız
gibi değil! O, Allah'tır; Azîz'dir, Hakîm'dir." (34. sure
(SEBE') 27. ayet)
“Allah'ı, kadrine / şanına yaraşır
şekilde tanıyamadılar. Oysaki kıyamet günü, yeryüzü tamamen O'nun avucudur /
avucundadır; gökler de O'nun sağ elinde / kudretinde dürülmüş haldedir. Şanı yücedir O'nun; arınmıştır onların ortak
koştuklarından.” (39. sure (ZÜMER) 67. ayet)
“Yoksa Allah'tan başka bir ilahları mı
var? Uzaktır Allah, onların ortak koştuklarından.”
(52. sure (TÛR) 43. ayet)
“Öyle Allah ki O, ilah yok O'ndan gayrı!
Melik, Kuddûs, Selâm, Mümin, Müheymin, Azîz, Cebbâr, Mütekebbir. Allah, onların ortak koşmalarından yücedir, arınmıştır.”
(59. sure (HAŞR) 23. ayet)
(2) Allah'ın Ortağı Yoktur
"Ortağı yoktur O'nun.
Bununla emrolundum ben. Ve Müslümanların ilkiyim ben." (6. sure (EN'ÂM)
163. ayet)
“Allah'ın yanında
hahamlarını ve ruhbanlarını da rabler edindiler. Meryem oğlu Mesih'i de öyle.
Oysa kendilerine, tek olan Allah'tan başkasına ibadet / kulluk etmemeleri
emredilmişti. İlah yok o tek Allah'tan başka. Onların
ortak koştuklarından arınmıştır O.” (9. sure (TEVBE) 31.
ayet)
“Allah'ın yanında bir de
kendilerine zarar veremeyen, yarar sağlayamayan şeylere kulluk ediyorlar ve
şöyle diyorlar: "Bunlar bizim Allah katındaki şefaatçılarımızdır." De
onlara: "Allah'a, göklerde ve yerde bilmediği şeyleri mi haber
veriyorsunuz?" Şanı yücedir O'nun, ortak
koştuklarından arınmıştır O.” (10. sure (YÛNUS)
18. ayet)
“Şöyle de: "Hamd, o
Allah'a özgüdür ki, çocuk edinmemiştir; mülk ve yönetiminde ortağı yoktur;
âcizlik yüzünden dost edinmemiştir." Ve tekbir edip yücelt O'nu!” (17. sure (İSRÂ)
111. ayet)
“De ki: "Onların ne kadar kaldıklarını Allah daha
iyi bilir. O'nun elindedir göklerin ve yerin gaybı. Ne güzel görendir O, ne
güzel işitendir. Onların, O'ndan başka bir dostları da yoktur. Ve O, hükmüne hiç kimseyi ortak etmez." (18. sure (KEHF) 26.
ayet)
“Gözle görülmeyeni de görüleni de bilendir O. Uzaktır onların ortak koştuklarından.” (23. sure (MÜ'MİNÛN) 92. ayet)
“Gözle görülmeyeni de görüleni de bilendir O. Uzaktır onların ortak koştuklarından.” (23. sure (MÜ'MİNÛN) 92. ayet)
“Yoksa size karanın ve denizin karanlıkları içinde yol
gösteren ve rahmetinin önünde rüzgârları müjdeci gönderen mi hayırlı? Allah'ın beraberinde bir ilah daha mı var? Allah, onların
ortak tuttuklarından uzaktır, arınmıştır.” (27. sure (NEML) 63.
ayet)
“Rabbin dilediğini yaratır ve seçer. Seçim onların
değil / onların seçme hakkı yok. Allah, onların
ortak koştuklarından yücedir, arınmıştır.” (28. sure (KASAS)
68. ayet)
“De ki: "Allah dışındaki o bir şey sandıklarınızı
çağırın / onlara yalvarın! Ama onlar, göklerde de yerde de zerre kadar bir şeye
sahip olamazlar. O göklerde ve yerde onların
ortaklığı da yoktur. Ve O'nun onlardan bir destekçisi de yoktur." (34. sure (SEBE')
22. ayet)
“De ki: "Ortaklar
olarak O'nun yanına koymaya kalktıklarınızı bana gösterin! Hayır, iş sandığınız
gibi değil! O, Allah'tır; Azîz'dir, Hakîm'dir." (34. sure (SEBE')
27. ayet)
“Allah'ı, kadrine / şanına yaraşır şekilde
tanıyamadılar. Oysaki kıyamet günü, yeryüzü tamamen O'nun avucudur /
avucundadır; gökler de O'nun sağ elinde / kudretinde dürülmüş haldedir. Şanı yücedir O'nun; arınmıştır onların ortak
koştuklarından.” (39. sure (ZÜMER) 67. ayet)
“Yoksa Allah'tan başka bir ilahları mı var? Uzaktır Allah, onların ortak koştuklarından.” (52. sure (TÛR) 43.
ayet)
“Öyle Allah ki O, ilah yok O'ndan gayrı! Melik, Kuddûs,
Selâm, Mümin, Müheymin, Azîz, Cebbâr, Mütekebbir. Allah,
onların ortak koşmalarından yücedir, arınmıştır.” (59. sure (HAŞR) 23.
ayet)
“Gözünüzü
açın! Allah'ın velîleri için hiçbir korku yoktur. Tasaya da düşmezler
onlar. Onlar inanmış, takvaya sarılmışlardır.”
(10. sure (YÛNUS) 62-63. ayet)
(4) Allah Gaybı Bilendir
“Bilmediler mi ki, Allah onların sırrını
da fısıldaşmalarını da bilir; Allah gaybları çok
iyi bilendir.” (9. sure (TEVBE) 78. ayet)
“Şu bir gerçek
ki, Allah göklerin ve yerin gaybını bilir. Allah, yaptıklarınızı iyice
görmektedir.” (49. sure (HUCURÂT) 18. ayet)
(5) Allah Gaybı Ve Şehadeti (Duyularla Algılanabilir
Olanı) Bilendir
“Gökleri ve yeri hak olarak yaratan da
O'dur. "Ol!" dediği gün, hemen oluverir. Sözü haktır O'nun. Sûra
üfleneceği gün de mülk ve yönetim O'nundur. Âlim'dir,
görünmeyeni de görüneni de bilen O'dur. O'dur Hakîm, O'dur Habîr.” (6.
sure (EN'ÂM) 73. ayet)
“Dönüp yanlarına geldiğinizde sizden özür
dilerler. De ki: "Özür dilemeyin. Size asla inanmayacağız. Allah bize
sizin hallerinizden birçoğunu haber vermiştir. Yapıp ettiğinizi Allah da resulü
de görecektir. Sonra görünmeyen ve görünen âlemleri
bilenin huzuruna çıkarılacaksınız da O size yapmakta olduklarınızı haber
verecektir.” (9. sure (TEVBE) 94. ayet)
“De ki: "İş yapıp değer üretin;
yapıp ürettiğinizi Allah da resulü de müminler de görecektir. Ve siz, görülmeyen âlemi de görülen âlemi de bilenin
huzuruna döndürüleceksiniz, O size, yapıp ettiklerinizi bir bir haber verecektir."(9.
sure (TEVBE) 105. ayet)
“Gaybı da
görünen âlemi de bilendir / Âlim'dir O... Kebîr, sınırsızca büyük O'dur;
Müteâl, sonsuzca yüce O'dur.” (13. sure (RA'D) 9. ayet)
“Gözle
görülmeyeni de görüleni de bilendir O. Uzaktır onların ortak
koştuklarından.” (23. sure (MÜ'MİNÛN) 92. ayet)
“İşte budur Allah! Gaybı da görüneni de bilen O'dur. Azîz'dir o,
Rahîm'dir.” (32. sure (SECDE) 6. ayet)
“De ki: "Ey Allah'ım! Ey gökleri ve
yeri yaratan, ey görülemeyeni ve görüleni bilen!
Sen hüküm vereceksin kulların arasında, ihtilaf ettikleri şeyler
hakkında." (39. sure (ZÜMER) 46. ayet)
“Öyle Allah ki O, tanrı yok O'ndan başka.
Gaybı da görünen âlemi de bilen O! Rahman O,
Rahîm O.” (59. sure (HAŞR) 22. ayet)
“Şunu da söyle: "O kaçmakta
olduğunuz ölüm, işte o, size mutlaka ulaşacaktır. Sonra,
görülmeyeni de görüleni de bilene döndürüleceksiniz. O, size yapıp etmiş
olduklarınızı haber verecektir." (62. sure (CUMUA) 8. ayet)
“Görünmeyen
ve görünen âlemleri bilendir O; Azîz'dir, Hakîm'dir.” (64. sure
(TEĞÂBÜN) 18. ayet)
(6) Allah Dirilten ve Öldürendir
“Biziz,
elbette biziz o hayat vermekte olan, o öldürmekte olan. Ve biziz sonunda
mirasçı kalan.” (15. sure (HİCR) 23. ayet)
(7) Allah Gerçek Hükümrandır
"Hiç
kuşkulanma ki ben Allah'ım. İlah yoktur benden başka. O halde bana kulluk /
ibadet et ve namazını, beni hatırlayıp anmak için yerine getir." 20.
sure (TÂHÂ) 14. ayet
(8) Allah, Gizliyi de Aşikârı da Bilir
“Bilmezler
mi ki, Allah onların sakladıklarını da
açıkladıklarını da çok iyi bilmektedir.” (2. sure (BAKARA) 77.
ayet)
“Allah, sizin gizlediğinizi de açığa vurduğunuzu da bilir.”
(16. sure (NAHL) 19. ayet)
“Hiç
kuşkusuz Allah, onların sakladıklarını da açığa
vurduklarını da biliyor. Hiç kuşkusuz O, büyüklük taslayanları
sevmiyor.” (16. sure (NAHL) 23. ayet)
“Kuşkusuz O,
sözün açığa vurulanını da bilir; saklamakta olduklarınızı da bilir.” (21.
sure (ENBİYÂ) 110. ayet)
(9) Allah, Gizliyi de Gizlinin Gizlisini de Bilir
“Sen bu sözü açıkça duyuracaksan da O, gizliyi de bilir, gizliden daha gizliyi de...” (20. sure (TÂHÂ) 7. ayet)
(10) Allah, Gizleneni de Açığa Vurulanı da Bilir
“Siz bir şeyi
açıklasanız da gizleseniz de Allah bunların tümünü bilmektedir.” (33.
sure (AHZÂB) 54. ayet)
“Ey iman sahipleri! Düşmanımı ve
düşmanınızı dostlar yerine tutmayın! Onlar, size Hak'tan geleni inkâr
ettikleri, Rabbiniz Allah'a inandığınız için Peygamber'i ve sizi yurdunuzdan
çıkardıkları halde, siz onlara sevgi sunuyorsunuz. Benim yolumda gayret sarf
etmek, benim hoşnutluğumu kazanmak için seferber olduğunuz halde, içinizde
onlara sevgi gizliyorsunuz. Sizin gizlediğinizi de
açığa vurduğunuzu da en iyi ben bilirim. Sizden kim bunu yaparsa denge
yolundan sapmış olur.” (60. sure (MÜMTEHİNE) 1. ayet)
“O bilir, göklerde ne var, yerde ne var! Ve bilir sizin gizlediklerinizi de açıkladıklarınızı da.
Allah, göğüslerin özünü çok iyi bilir.” (64. sure (TEĞÂBÜN) 4. ayet)
“Sözünüzü
ister gizleyin ister onu açıklayın; şu bir gerçek ki O, göğüslerin özünü çok
iyi bilir.” (67. sure (MÜLK) 13. ayet)
(11) Allah Gözlerin Hain Bakışını ve Kalplerin Gizlediğini
Bilir
“O bilir
gözlerin hain bakışını ve göğüslerin sakladığını.” (40. sure
(MÜ'MİN) 19. ayet)
(12) Allah'a, Hiçbir İyilik Veya Kötülük Gizli Kalmaz
"Oğulcuğum, şu
bir gerçek ki, yaptığın, bir hardal dânesi ağırlığında olsa, bir kayanın
bağrına veya göklere, yahut yerin bağrına konsa, Allah onu yine de ortaya
getirir. Çünkü Allah Latif'tir, lütfu sınırsızdır; Habîr'dir, her şeyden
haberdardır." (31. sure (LOKMAN) 16. ayet)
(13) Allah'tan Başkası İçin Gizli Kalan Bilgiler
“O kıyamet saatine ilişkin bilgi Allah
katındadır. Yağmuru O yağdırır. O, rahimlerde olanı da bilir. Hiçbir benlik yarın ne kazanacağını bilmez. Ve hiçbir
kimse hangi yerde öleceğini bilmez. Allah Alîm'dir, Habîr'dir.” (31. sure
(LOKMAN) 34. ayet )
(14) Allah, Gözetleyicidir
“Ey insanlar! Sizi bir tek canlıdan
yaratan, ondan eşini vücuda getiren ve o ikisinden birçok erkekler ve kadınlar
üreten Rabbinize karşı gelmekten sakının. Adını anarak birbirinizden dilekler
dilediğiniz Allah'tan korkun. Rahimlerin haklarına saygısızlıktan da sakının. Şu bir gerçek ki Allah, Rakîb'dir, sizin üzerinizde
sürekli ve titiz bir gözetleyicidir.” (4. sure (NİSA) 1. ayet)
(15) Allah, Hâkimler Hâkimidir
“Allah,
yargıçların en güzel hüküm vereni değil mi?” (95. sure (TÎN) 8.
ayet)
(16) Allah, Gökleri ve Yeri Altı Günde (Evrede)
Yarattı
“Rabbiniz o
Allah'tır ki, gökleri ve yeri altı günde yaratmış, sonra da arş üzerinde
egemenlik kurmuştur. Geceyi gündüze bürüyüp örter. O bunu, bu da onu aralıksız
ve titiz bir biçimde kovalar durur. Güneş, Ay, yıldızlar O'nun emrine boyun
eğmiş. Gözünüzü açın; yaratış da O'nundur, emir veriş de / yaratış da O'nun
içindir, emir veriş de. Alemlerin Rabbi olan Allah çok yücedir.” (7.
sure (A'RAF) 54. ayet)
“Şu bir gerçek ki, sizin Rabbiniz gökleri ve yeri altı günde yaratan,
sonra arş üzerine egemenik kurup iş ve oluşu çekip çeviren Allah'tır. O'nun
izni olmadıkça hiçbir şefaatçı devreye giremez. İşte bu Allah'tır sizin
Rabbiniz. Artık O'na kulluk/ibadet edin. Düşünüp anlamıyor musunuz?” (10.
sure (YÛNUS) 3. ayet)
“O, odur ki,
gökleri ve yeri altı günde yaratmıştır. O'nun arşı da su üzerinde idi.
Böyle yapması, iş ve davranış yönünden hanginizin daha güzel olduğunu
belirlemek için sizi denemeye yöneliktir. Sen, "Kuşkusuz, sizler ölümden
sonra diriltileceksiniz!" dediğinde, küfre batanlar hemen ve kesinlikle
şöyle derler: "Bu apaçık bir büyüden başka şey değildir." (11.
sure (HÛD) 7. ayet)
“Gökleri,
yeri ve bunlar arasındakileri altı günde yaratıp sonra arş üzerinde
egemenlik kuran O'dur.” (25. sure (FURKÂN) 59. ayet)
“Allah'tır ki
gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri altı günde yaratmış, sonra arş
üzerinde egemenlik kurmuştur. O'nun dışındakilerden size ne bir dost vardır ne
de bir şefaatçı. Hâlâ düşünüp ibret almayacak mısınız?” (32. sure
(SECDE) 4. ayet)
“Yemin olsun, biz
gökleri, yeri ve bunlar arasındakileri altı günde yarattık. Ve bize
hiçbir yorgunluk dokunmadı.” (50. sure (KAF) 38. ayet)
“O, odur ki,
göklerle yeri altı günde yarattı, sonra arş üzerinde egemenlik kurdu.
Yere gireni ve ondan çıkanı, gökten ineni ve onda yükseleni bilir. O, nerede
olursanız olun sizinle beraberdir. Allah, işleyip üretmekte olduklarınızı en
iyi şekilde görmektedir.” (57. sure (HADÎD) 4. ayet)
(17) Allah Katında Zaman
“İş ve oluşu
gökten yere doğru çekip çevirir; sonra o O'na yükselip çıkar: Bir günde ki, süresi, sizin saymakta olduğunuz günlerden
bin yıla denktir.” (32. sure (SECDE) 5. ayet)
(18) Allah, Her An Yaratma Halindedir
“Göklerde ve yerde kim varsa O'ndan
ister. O, her an yeni bir iş ve oluştadır.”
(55. sure (RAHMÂN) 29. ayet)
(19) Allah, Her Şeyi En Güzel Şekilde Yaratmıştır
“O, odur ki,
yarattığı her şeyi güzel yarattı. Ve insanın yaratılışına çamurdan
başladı.” (32. sure (SECDE) 7. ayet)
(20) Allah'ın Yarattıklarında Uyumsuzluk Yoktur
“Birbiriyle uyum ve ahenk içinde yedi
gökleri yaratan da O'dur. O Rahman'ın yaratışında /
yarattıklarında herhangi bir uyuşmazlık, aykırılık, çelişme göremezsin. Bir kez daha bak! Bir çatlaklık, bir uyuşmazlık görüyor
musun? Sonra bakışı iki kez daha döndür! Umudunu kesmiş olarak döner sana
göz. Utanmış, bitkin düşmüştür o.” (67. sure (MÜLK) 3-4. ayet)
(21) Allah, İnsanları Boşuna Yaratmamıştır
"Sizi,
boş yere yarattığımızı ve bize döndürülmeyeceğinizi mi sandınız?" (23.
sure (MÜ'MİNÛN) 115. ayet)
(22) Allah Herkesin Maişetini Taksim Etmiştir
“Rabbinin
rahmetini onlar mı bölüştürüyorlar? Dünya
hayatında onların geçimliklerini aralarında biz paylaştırdık. Ve onların
kimini kimine derecelerle üstün kıldık ki, bazısı bazısını tutup çalıştırsın.
Rabbinin rahmeti, onların derleyip topladıklarından daha hayırlıdır.” (43.
sure (ZUHRUF) 32. ayet)
(23) Allah İle Olan Ahitlerini Bozanlar
“O fâsıklar
ki Allah'a verdikleri ahdi, onunla anlaşıp bağlandıktan sonra bozar, Allah'ın
birleştirilmesini emrettiği şeyi keser ve yeryüzünde bozgun çıkarırlar.
İşte bunlardır hüsrana uğrayanlar.” (2. sure (BAKARA) 27. ayet)
(24) Allah, İnsanlara Hayır ve Şerri Tanıtmıştır
“Ardından da ona
bozukluğunu ve takvasını ilham edene ki,” (91. sure (ŞEMS) 8.
ayet)
“Kılavuzladık
onu iki tepeye.” (90. sure (BELED) 10. ayet)
(25) Allah, İnsanlara Zulmetmez
“Gelmedi mi onlara kendilerinden
öncekilerin haberi: Nûh kavminin, Âd'ın, Semûd'un, İbrahim kavminin, Medyen
halkının ve altı üstüne gelmiş kentlerin. Resulleri onlara açık seçik ayetler
getirmişti. Allah onlara zulmediyor değildi;
aksine, öz benliklerine onlar zulmediyorlardı.” (9. sure (TEVBE) 70. ayet)
"İşte
bu, ellerinizin önden gönderdiği şeyler yüzündendir. Allah, kullara asla zulmetmez." (8.
sure (ENFÂL) 51. ayet)
“Onlara biz
zulmetmedik. Ama onlar kendilerine zulmettiler.
Rabbinin emri geldiğinde, Allah'ı bırakıp da yakardıkları ilahları kendilerine
hiçbir yarar sağlamadı. İlahları onların sadece hasar ve hüsranlarını artırdı.”
(11. sure (HÛD) 101. ayet)
"Benim
huzurumda söz değiştirilmez ve ben kullara
asla zulmetmem." (50. sure (KAF) 29. ayet)
(26) Allah, Kimseye Zulmetmez
“Allah,
insanlara hiçbir şekilde zulmetmez. Ama insanlar öz benliklerine zulmediyorlar.”
(10. sure (YÛNUS) 44. ayet)
“Her ümmet için bir resul öngörülmüştür. Resulleri gelince, aralarında adaletle hüküm verilir.
Hiçbir zulme uğratılmazlar.” (10. sure (YÛNUS) 47. ayet)
“Yeryüzünde dolaşıp bir bakmıyorlar mı
ki, nasıl oldu kendilerinden öncekilerin sonu? Onlar kuvvet yönünden bunlardan
daha ağır ve baskındılar. Toprağı eşip deşip didik didik etmişlerdi. Ve
yeryüzünü, bunların imar ettiklerinden çok daha fazla imar etmişlerdi. Ve resulleri onlara açık seçik deliller getirmişti. O
halde, Allah onlara zulmediyor değildi.
Doğrusu, onlardı öz benliklerine zulmedip duranlar.” (30. sure
(RÛM) 9. ayet)
(27) Allah Zalim Değildir
“Bu, kendi, ellerinizin üretip önden
gönderdiği yüzündendir. Allah, kullara asla
zulmedici değildir.” (3. sure (ÂLİ IMRÂN) 182. ayet)
“Allah zerre kadar zulüm yapmaz. Küçücük bir iyilik olsa onu kat kat artırır ve kendi katından da büyük bir ödül verir.” (4. sure (NİSA) 40. ayet)
“Neyi bekliyorlar? Kendilerine meleklerin gelmesini mi, yoksa Allah'ın emrinin gelmesini mi? Onlardan öncekiler de aynen böyle yapmışlardı. Allah onlara zulüm etmemişti. Tam aksine, onlar kendi kendilerine zulüm ediyorlardı. Sonunda, yapıp ettiklerinin kötülükleri başlarına musibet olmuş, alay edip durdukları şey kendilerini sarıvermişti.” (16. sure (NAHL) 33-34. ayet)
“Kitap ortaya konulmuştur. Günahkârların, onun içindekilerden korkup ürpererek şöyle dediklerini görürsün: "Vay başımıza! Ne biçim kitap bu! Ne küçük bırakmış ne büyük. Hepsini sayıp dökmüş!" Yapıp ettiklerini hazır bulmuşlardır. Rabbin hiç kimseye zulmetmiyor.” (18. sure (KEHF) 49. ayet)
"Al, işte bu, iki elinin önden gönderdiğidir. Şu bir gerçek ki, Allah, kullara asla zulmedici değildir." (22. sure (HAC) 10. ayet)
“Allah zerre kadar zulüm yapmaz. Küçücük bir iyilik olsa onu kat kat artırır ve kendi katından da büyük bir ödül verir.” (4. sure (NİSA) 40. ayet)
“Neyi bekliyorlar? Kendilerine meleklerin gelmesini mi, yoksa Allah'ın emrinin gelmesini mi? Onlardan öncekiler de aynen böyle yapmışlardı. Allah onlara zulüm etmemişti. Tam aksine, onlar kendi kendilerine zulüm ediyorlardı. Sonunda, yapıp ettiklerinin kötülükleri başlarına musibet olmuş, alay edip durdukları şey kendilerini sarıvermişti.” (16. sure (NAHL) 33-34. ayet)
“Kitap ortaya konulmuştur. Günahkârların, onun içindekilerden korkup ürpererek şöyle dediklerini görürsün: "Vay başımıza! Ne biçim kitap bu! Ne küçük bırakmış ne büyük. Hepsini sayıp dökmüş!" Yapıp ettiklerini hazır bulmuşlardır. Rabbin hiç kimseye zulmetmiyor.” (18. sure (KEHF) 49. ayet)
"Al, işte bu, iki elinin önden gönderdiğidir. Şu bir gerçek ki, Allah, kullara asla zulmedici değildir." (22. sure (HAC) 10. ayet)
(28) Allah'ın Adaleti
“Rableri onlara cevap verdi: "Ben sizden, erkek-kadın hiçbir çalışanın ürettiğini boşa
çıkarmayacağım. Hep birbirinizdensiniz. Göç edenler, yurtlarından
çıkarılanlar, yolumda işkenceye uğratılanlar, çarpışıp da öldürülenler var ya,
onların kötülüklerini yemin olsun örteceğim. Ve yemin olsun ki onları, Allah
katından bir karşılık olarak, altlarından ırmaklar akan cennetlere
koyacağım." Allah katındandır karşılıkların en güzeli.” (3. sure
(ÂLİ IMRÂN) 195. ayet)
(29) Allah, Kolaylık Diler
“Ramazan o aydır ki; insanlara kılavuz
olan, iyi-kötü ayrımıyla hidayetten kanıtlar getiren Kur'an, onda
indirilmiştir. O halde bu aya ulaşanınız onu oruçlu geçirsin. Hasta olan veya
yolculuk halinde bulunan, tutamadığı gün sayısınca başka günlerde tutsun. Allah sizin için kolaylık ister; O sizin için zorluk
istemez. Tutulmamış olan günleri tamamlamanızı, sizi doğru yola
kılavuzladığı için Allah'ı yüceltmenizi ister. Ve sizin şükretmeniz
umulmaktadır.” (2. sure (BAKARA)
185. ayet)
(30) Allah Korkusu
“Sonra bunun ardından kalpleriniz yine
kaskatı kesildi. Taş gibidir o. Belki daha da katıdır. Taşların bazıları var
ki, ondan ırmaklar fışkırır. Bazıları var ki, çatır çatır yarılır da içinden su
çıkar. Öylesi var ki, Allah korkusundan aşağılara
düşer. Allah, yapıp durduklarınızdan gafil değildir.” (2. sure
(BAKARA) 74. ayet)
“Nereden çıkarsan çık, yüzünü Mescid-i
Haram'a çevir. Nerede olursanız olun, yüzünüzü ona doğru çevirin ki, insanların
elinde sizin aleyhinize bir delil bulunmasın. Onların zulme sapanları müstesna.
Artık onlardan korkmayın, benden korkun.
Yüzünüzü Mescid-i Haram'a dönün ki, üzerinizdeki nimetimi tamamlayayım. Ve bu
sayede güzeli ve iyiyi bulmanız da umulmaktadır.” (2. sure (BAKARA) 150.
ayet)
“İşte size şeytan. O yalnız kendi
dostlarını korkutur. Eğer inananlarsanız onlardan
korkmayın, benden korkun.” (3. sure (ÂLİ IMRÂN) 175. ayet)
“Kendilerine, "Ellerinizi çekin,
namazı kılın, zekâtı verin!" denilenleri görmedin mi? Üzerlerine savaş
yazılınca, içlerinden bir grup, insanlardan
Allah'tan korkmuş gibi, hatta daha şiddetli bir korkuyla korkar oldu. Ve
şöyle dediler: "Ey Rabbimiz! Ne diye yazdın üzerimize savaşı; yakın bir
süreye kadar bizi erteleseydin ya!" De ki: "Dünya nimeti çok azdır.
Kötülükten sakınan için âhiret daha hayırlıdır. Bir kıl kadar bile zulme
uğratılmazsınız." (4. sure (NİSA) 77. ayet)
“Yeminlerini bozan, resulü yurdundan
çıkarmaya gayret eden bir topluluğa karşı savaşmayacak mısınız? Üstelik size
saldırıyı ilkin onlar başlattı. Korkuyor musunuz onlardan? Eğer mümin kişilerseniz, kendisinden korkmanıza en layık
olan, Allah'tır.” (9. sure (TEVBE) 13. ayet)
“Onlar ki
Allah'ın mesajlarını tebliğ edip O'ndan korkarlar, Allah'tan gayrı hiç kimseden korkmazlar. Hesap
sorucu olarak Allah yeter.” (33. sure (AHZÂB) 39. ayet)
“Aynı şekilde, insanlardan, hayvanlardan,
davarlardan da çeşitli renklerde olanlar var. Kulları
içinde Allah'tan ancak bilginler ürperir. Allah Azîz'dir, Gafûr'dur.” (35.
sure (FATIR) 28. ayet)
(31) Allah Sevgisi
“İnsanlar
içinde öyleleri vardır ki, Allah dışında bazılarını Allah'a eş tutarlar da
onları Allah'ı sevmiş gibi severler. İman sahipleri ise Allah'a sevgide çok
kararlı ve taşkındırlar. Zulme saplananlar, azabı gördüklerinde tüm
kuvvetin Allah'ta bulunduğunu, Allah'ın azabının çok şiddetli olduğunu fark
edeceklerini anlayabilseler!” (2. sure (BAKARA) 165. ayet)
“De ki: "Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah çok affedici, çok merhametlidir." (3. sure (ÂLİ IMRÂN) 31. ayet)
“De ki: "Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, kabileniz / menfaat çevreniz, elde ettiğiniz mallar, kesadından korktuğunuz ticaret, hoşunuza giden konutlar sizin için Allah'tan, resulünden ve Allah yolunda cihattan daha sevimli ise artık Allah, emrini getirinceye kadar bekleyin. Allah, yoldan ayrılmış bir topluluğu doğruya ve güzele kılavuzlamaz." (9. sure (TEVBE) 24. ayet)
“De ki: "Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah çok affedici, çok merhametlidir." (3. sure (ÂLİ IMRÂN) 31. ayet)
“De ki: "Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, kabileniz / menfaat çevreniz, elde ettiğiniz mallar, kesadından korktuğunuz ticaret, hoşunuza giden konutlar sizin için Allah'tan, resulünden ve Allah yolunda cihattan daha sevimli ise artık Allah, emrini getirinceye kadar bekleyin. Allah, yoldan ayrılmış bir topluluğu doğruya ve güzele kılavuzlamaz." (9. sure (TEVBE) 24. ayet)
(32) Allah ve Peygamber Sevgisi
“De ki: "Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da
sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah çok affedici, çok
merhametlidir." (3. sure (ÂLİ IMRÂN) 31. ayet)
(33) Allah ve Peygamber Düşmanları, Yakın Akraba Bile
Olsa, Dost Edinilmez
“Bu böyledir. Çünkü onlar Allah'a ve resulüne kafa
tuttular. Kim Allah'a ve resulüne kafa tutarsa kuşkusuz ki, Allah'ın
azabı şiddetli olur.” (8. sure (ENFÂL) 13. ayet)
“Bilin ki, mallarınız ve çocuklarınız sizin için bir imtihan aracıdır. Allah'a gelince, büyük ödül O'nun katındadır.” (8. sure (ENFÂL) 28. ayet)
“Bilin ki, mallarınız ve çocuklarınız sizin için bir imtihan aracıdır. Allah'a gelince, büyük ödül O'nun katındadır.” (8. sure (ENFÂL) 28. ayet)
(34) Allah ve Resulü Mutlaka Galip Gelecektir
“Allah, "Ben ve resullerim mutlaka galip
geleceğiz!" diye yazmıştır. Allah çok güçlüdür, Azîz'dir.” (58.
sure (MÜCÂDİLE) 21. ayet)
(35) Allah'ın Yardımı
“Şunu sor:
"Bizi bu durumdan kurtarırsa andolsun şükredenlerden olacağız' diye boyun
büküp ürpererek O'na yakardığınızda, karanın ve
denizin karanlıklarından sizi kim kurtarıyor?" De ki: "Ondan da tüm
sıkıntılardan da sizi Allah kurtarıyor; sonra siz O'na ortak
koşuyorsunuz." (6. sure (EN'ÂM) 63-64. ayet)
“Yemin olsun ki, Allah size birçok yerde yardım etti. Huneyn gününde de. Hani, çokluğunuz sizi böbürlendirmişti de bu hiçbir işinize yaramamıştı. Tüm genişliğine rağmen, yeryüzü size dar gelmişti. Sonra da sırtınızı dönüp kaçmıştınız. Sonra Allah, resulünün üzerine de müminlerin üzerine de sükûnetini indirmiş, ayrıca sizin görmediğiniz orduları göndermiş de küfre sapanlara azap etmişti. Kâfirlerin cezası işte budur.” (9. sure (TEVBE) 25-26. ayet)
“Yemin olsun ki, Allah size birçok yerde yardım etti. Huneyn gününde de. Hani, çokluğunuz sizi böbürlendirmişti de bu hiçbir işinize yaramamıştı. Tüm genişliğine rağmen, yeryüzü size dar gelmişti. Sonra da sırtınızı dönüp kaçmıştınız. Sonra Allah, resulünün üzerine de müminlerin üzerine de sükûnetini indirmiş, ayrıca sizin görmediğiniz orduları göndermiş de küfre sapanlara azap etmişti. Kâfirlerin cezası işte budur.” (9. sure (TEVBE) 25-26. ayet)
“Allah'ın yardımı ve fetih geldiğinde, Ve insanları
kitleler halinde Allah'ın dinine girerken gördüğünde, Tespih
et Rabbini O'na hamd ile! Ve O'ndan af dile! Çünkü O, Tevvâb'dır,
günahları affeder sınırsız bir şekilde” (110. sure (NASR) 1-3. ayet)
(36) Allah'ın Yardımına Lâyık Olanlar
“Onlar sırf,
"Rabbimiz Allah'tır" dedikleri için yurtlarından çıkarıldılar. Eğer
Allah'ın, insanların bir kısmını bir kısmıyla defetmesi olmasaydı, içlerinde
Allah'ın adı çokça anılan manastırlar, kiliseler, havralar ve mescitler her
halde yerle bir edilirdi. Allah, kendisine yardım
edene elbette yardım eder. Allah elbette Kavî, Azîz'dir. Onlar o kişilerdir ki eğer kendilerini yeryüzünde imkân
ve güç sahibi yapsak namazı kılarlar, zekâtı verirler, iyiliğe özendirirler,
kötülükten sakındırırlar. Tüm iş ve oluşlar Allah'a varır.” (22.
sure (HAC) 40-41. ayet)
(37) Allah Zayıfların Yardımcısıdır
“Ve biz istiyoruz ki, yeryüzünde ezilip horlananlara
bağışta bulunalım, onları önderler yapalım, onları mirasçılar haline getirelim.”
(28. sure (KASAS) 5. ayet)
(38) Allah'ın Mümin Mücahitlere Yardımı
“Siz öldürmediniz onları, Allah öldürdü onları. Attığın
zaman da sen atmadın, Allah attı. İnananları kendisinden güzel bir
imtihanla denemek için yaptı bunu. Allah; işitendir, bilendir.” (8. sure
(ENFÂL) 17. ayet)
“Düşünün ki, siz bir zamanlar yeryüzünde
ezilip horlanan bir azınlıktınız. İnsanların sizi çarpıvereceğinden
korkuyordunuz. Bu haldeyken Allah sizi barındırdı,
yardımıyla sizi destekledi ve şükredersiniz ümidiyle sizi tertemiz nimetlerle
rızıklandırdı.” (8. sure (ENFÂL) 26. ayet)
“Yemin olsun biz, senden önce de resulleri toplumlarına gönderdik, onlara açık kanıtlar getirdiler. Nihayet, günah işleyenlerden öç aldık. İnananlara yardım etmek bizim üzerimizde bir haktı.” (30. sure (RÛM) 47. ayet)
“Yemin olsun biz, senden önce de resulleri toplumlarına gönderdik, onlara açık kanıtlar getirdiler. Nihayet, günah işleyenlerden öç aldık. İnananlara yardım etmek bizim üzerimizde bir haktı.” (30. sure (RÛM) 47. ayet)
(39) Allah ve Resulüne İtaat
“İşte bunlar
Allah'ın sınırlarıdır. Kim Allah'a ve onun resulüne
itaat ederse Allah onu, altından nehirler akan cennetlere, orada sürekli
kalıcılar halinde, sokar. İşte bu, en büyük başarıdır. Kim de Allah'a ve onun resulüne isyan eder, Allah'ın
sınırlarını da aşarsa, Allah onu, içinde sürekli kalıcı olarak ateşe sokar.
Artık onun için yere batırıcı bir azap vardır.” (4. sure (NİSA) 13-14.
ayet)
“Allah'a ve resule itaat eden kişilere gelince, bunlar, Allah'ın kendilerine nimet verdikleriyle beraberdirler. Peygamberlerle, hak dostlarıyla, şehitlerle, hayır ve barışı sevenlerle. Ne güzel dosttur bunlar!” (4. sure (NİSA) 69. ayet)
“Resule itaat eden Allah'a itaat etmiş olur. Yan çizen çizsin, biz seni onlar üzerine bekçi göndermedik.” (4. sure (NİSA) 80. ayet)
“Allah'a itaat edin, resule itaat edin, sakının. Eğer yüz çevirirseniz şunu bilin: Bizim resulümüze düşen sadece apaçık bir tebliğdir.” (5. sure (MÂİDE) 92. ayet)
“Ey iman edenler! Allah'a ve resulüne itaat edin. İşitip durduğunuz halde ondan yüzünüzü çevirmeyin.” (8. sure (ENFÂL) 20. ayet)
“Ey iman sahipleri! Sizi, size hayat verecek şeye çağırdığında, Allah'a da resule de "Buyur deyin!" Şunu da bilin ki, Allah kişi ile kalbinin arasına sokulur ve bilin ki en son O'nun huzurunda haşredileceksiniz.” (8. sure (ENFÂL) 24. ayet)
“Allah'a ve O'nun resulüne itaat eden, Allah'a saygı duyan ve O'ndan korkan kişiler, zafere ulaşanların ta kendileridir.” (24. sure (NÛR) 52. ayet)
“Allah'a ve resule itaat eden kişilere gelince, bunlar, Allah'ın kendilerine nimet verdikleriyle beraberdirler. Peygamberlerle, hak dostlarıyla, şehitlerle, hayır ve barışı sevenlerle. Ne güzel dosttur bunlar!” (4. sure (NİSA) 69. ayet)
“Resule itaat eden Allah'a itaat etmiş olur. Yan çizen çizsin, biz seni onlar üzerine bekçi göndermedik.” (4. sure (NİSA) 80. ayet)
“Allah'a itaat edin, resule itaat edin, sakının. Eğer yüz çevirirseniz şunu bilin: Bizim resulümüze düşen sadece apaçık bir tebliğdir.” (5. sure (MÂİDE) 92. ayet)
“Ey iman edenler! Allah'a ve resulüne itaat edin. İşitip durduğunuz halde ondan yüzünüzü çevirmeyin.” (8. sure (ENFÂL) 20. ayet)
“Ey iman sahipleri! Sizi, size hayat verecek şeye çağırdığında, Allah'a da resule de "Buyur deyin!" Şunu da bilin ki, Allah kişi ile kalbinin arasına sokulur ve bilin ki en son O'nun huzurunda haşredileceksiniz.” (8. sure (ENFÂL) 24. ayet)
“Allah'a ve O'nun resulüne itaat eden, Allah'a saygı duyan ve O'ndan korkan kişiler, zafere ulaşanların ta kendileridir.” (24. sure (NÛR) 52. ayet)
“De ki:
"Allah'a da itaat edin, resule de. Eğer
yüz çevirirseniz / yüz çevirirlerse, onun görevi ona yükletilen, sizin
göreviniz de size yükletilendir. Eğer ona itaat
ederseniz yolu bulursunuz. Resule düşen, açık bir tebliğden başkası
değildir." (24. sure (NÛR) 54. ayet)
“Allah ve resulü bir işte hüküm verdiklerinde, inanmış bir erkekle inanmış bir kadının, işlerini kendi isteklerine göre belirleme hakları yoktur. Allah'a ve resulüne isyan eden, açık bir sapıklığa batıp gitmiş demektir.” (33. sure (AHZÂB) 36. ayet)
“Ki Allah amellerinizi hayra ve barışa yarayışlı kılsın, günahlarınızı affetsin. Allah'a ve O'nun resulüne itaat eden, büyük bir başarıyı elde etmiştir.” (33. sure (AHZÂB) 71. ayet)
“Ey iman edenler! Allah'a itaat edin; resule de itaat edin! Amellerinizi işe yaramaz hale getirmeyin.” (47. sure (MUHAMMED) 33. ayet)
“Köre zorlama yoktur, topala zorlama yoktur, hastaya da zorlama yoktur. Kim Allah'a ve resulüne itaat ederse, Allah onu altından ırmaklar akan cennetlere koyar. Kim de yüz çevirirse, Allah onu acıklı bir azapla cezalandırır.” (48. sure (FETİH) 17. ayet)
“Bedeviler: "İman ettik." dediler. De ki: "Siz iman etmediniz. Ancak 'Müslüman' olduk deyin. İman sizin kalplerinize girmemiştir. Eğer Allah'a ve resulüne itaat ederseniz Allah, yapıp ettiklerinizden hiçbir şey eksiltmez. Çünkü Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir." (49. sure (HUCURÂT) 14. ayet)
“Allah ve resulü bir işte hüküm verdiklerinde, inanmış bir erkekle inanmış bir kadının, işlerini kendi isteklerine göre belirleme hakları yoktur. Allah'a ve resulüne isyan eden, açık bir sapıklığa batıp gitmiş demektir.” (33. sure (AHZÂB) 36. ayet)
“Ki Allah amellerinizi hayra ve barışa yarayışlı kılsın, günahlarınızı affetsin. Allah'a ve O'nun resulüne itaat eden, büyük bir başarıyı elde etmiştir.” (33. sure (AHZÂB) 71. ayet)
“Ey iman edenler! Allah'a itaat edin; resule de itaat edin! Amellerinizi işe yaramaz hale getirmeyin.” (47. sure (MUHAMMED) 33. ayet)
“Köre zorlama yoktur, topala zorlama yoktur, hastaya da zorlama yoktur. Kim Allah'a ve resulüne itaat ederse, Allah onu altından ırmaklar akan cennetlere koyar. Kim de yüz çevirirse, Allah onu acıklı bir azapla cezalandırır.” (48. sure (FETİH) 17. ayet)
“Bedeviler: "İman ettik." dediler. De ki: "Siz iman etmediniz. Ancak 'Müslüman' olduk deyin. İman sizin kalplerinize girmemiştir. Eğer Allah'a ve resulüne itaat ederseniz Allah, yapıp ettiklerinizden hiçbir şey eksiltmez. Çünkü Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir." (49. sure (HUCURÂT) 14. ayet)
“Çünkü onlar, Allah'a ve resulüne kafa
tuttular. Kim Allah'a kafa tutarsa, bilsin ki
Allah'ın azabı çok çetindir.” (59. sure (HAŞR) 4. ayet)
“Allah'a
itaat edin, resule de itaat edin. Eğer yüz çevirirseniz resulümüze
düşen, apaçık bir tebliğden başkası değildir.” (64. sure (TEĞÂBÜN) 12.
ayet)
(40) Allah ve Resulüne Saygı
“Ey iman edenler! Allah'ın ve resulünün önüne geçmeyin! Allah'tan korkun! Allah
gerçekten çok iyi duyan ve gereğince bilendir.” (49. sure (HUCURÂT) 1.
ayet)
(41)
Allah, Kullarına Çok Lütufkârdır
“Allah, kullarına çok lütufkârdır; dilediğini
rızıklandırır. O'dur en güçlü, O'dur en yüce...” (42. sure (ŞÛRÂ) 19.
ayet)
(42) Allah, Müminlerin Dostudur
“Şu bir
gerçek ki, insanların İbrahim'e gönülce en yakın olanları, elbette ona uyanlar,
bu peygamber, bir de iman sahipleridir. Allah,
müminlerin Velî'sidir.” (3. sure (ÂLİ IMRÂN) 68. ayet)
“Allah uğrunda O'na yaraşır bir gayretle
didinin. O sizi seçmiş ve dinde size hiçbir güçlük çıkarmamıştır. Babanız
İbrahim'in milletini esas alın. Allah sizi, önceden de şu Kitap'ta da
"Müslümanlar / Allah'a teslim olanlar" diye adlandırdı ki, resul
sizin üzerinize bir tanık olsun, siz de insanlar üzerine tanıklar olasınız. O halde
namazı kılın, zekâtı verin ve Allah'a sarılın. O'dur
sizin Mevlâ'nız. Ne güzel Mevlâ'dır O, ne güzel yardımcıdır O!” (22.
sure (HAC) 78. ayet)
(43) Allah, Nurunu Tamamlayacaktır
“Allah'ın
nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Allah ise
kâfirler hoşlanmasa da nurunu tamamlamaktan başka bir şey istemiyor.” (9.
sure (TEVBE) 32. ayet)
“İstiyorlar
ki, ağızlarıyla Allah'ın nurunu söndürsünler. Ama
Allah, küfre batanlar hoş görmeseler de nurunu tamamlayacaktır.” (61.
sure (SAFF) 8. ayet)
(44) Allah'ın Fiilleri
“Gökten bir
su indirdi de vadiler, kendi ölçülerince / kaderlerine göre sel oldu, ardından
da sel, üste çıkan köpüğü taşır hale geldi. Bir süs eşyası veya âlet yapmak
isteğiyle ateşte körükledikleri şeylerde de benzeri bir köpük vardır. Allah hakla bâtılı işte böyle örneklendiriyor: Köpük,
atılır gider; insanlara yararlı olansa toprakta kalır. Allah, işte bu
şekilde örnekler verir.” (13. sure (RA'D) 17. ayet)
(45) Allah'ın Dini
“Hâlâ Allah'ın dininden gayrısını mı arıyorlar? Oysaki,
göklerdeki şuurlular da, yerdekiler de ister istemez O'na teslim olmuşlardır ve
yalnız O'na döndürüleceklerdir.” (3. sure (ÂLİ IMRÂN) 83. ayet)
“Ki Allah senin günahından geçmiş olanı da gelecek olanı da bağışlasın, nimetini senin üzerinde tamamlasın ve seni dosdoğru bir yola kılavuzlasın.” (48. sure (FETİH) 2. ayet)
“Ki Allah senin günahından geçmiş olanı da gelecek olanı da bağışlasın, nimetini senin üzerinde tamamlasın ve seni dosdoğru bir yola kılavuzlasın.” (48. sure (FETİH) 2. ayet)
(46)
Allah, Peygamberlerden Söz Almıştır
“Biz, peygamberlerden mîsaklarını almıştık. Senden de
mîsak aldık. Nûh'tan, İbrahim'den, Mûsa'dan, Meryem oğlu İsa'dan, bunların hepsinden kuvvetli bir sözleşmeyle mîsak aldık;”
(33. sure (AHZÂB) 7. ayet)
(47) Allah, Resulünü Himaye Etmiştir
“Yemin olsun
kuşluk vaktine, Gelip oturduğu vakit geceye ki, Rabbin
seni terk etmedi, sana darılmadı da. Sonrası,
senin için öncesinden elbette ki daha mutlu ve kutlu olacaktır. Rabbin sana
verecek de sen hoşnut olacaksın! O seni bir yetim olarak bulup da
barınağa kavuşturmadı mı? Seni şaşırmış olarak bulup da kılavuzluğunu
üstlenmedi mi? Seni aile geçindirme zorluğu içinde bulup da zengin etmedi mi?”
(93. sure (DUHÂ) 1-8. ayet)
“Açıp
genişletmedik mi senin göğsünü! İndirmedik mi üzerinden ağır yükünü! Ki o,
belini çatırdatmıştı senin. Ve yüceltmedik mi senin şanını! Demek ki,
zorluğun yanında bir kolaylık mutlaka var! Zorluğun yanında bir kolaylık
muhakkak var! O halde, boşalır boşalmaz yeni bir işe koyulup yorul! Ve yalnız
Rabbine yönelip doğrul!” (94. sure (İNŞİRAH) 1-8. ayet)
(48) Allah Üç Değildir
“Ey Ehlikitap! Dininizde aşırılığa gidip
doymazlık etmeyin! Allah hakkında gerçek dışı bir şey söylemeyin! Meryem oğlu
İsa Mesih, Allah'ın resulü ve kelimesidir. Onu, kendisinden bir ruhla beraber
Meryem'e atmıştır. Artık Allah'a ve resullerine
inanın. "Üçtür!" demeyin. Son verin, sizin için daha iyi olur. Allah
Vâhid'dir, tek ve biricik ilahtır. Kendisi için bir çocuk olmasından arınmıştır
O. Yalnız O'nundur göklerdekiler ve yerdekiler. Vekil olarak Allah
yeter.” (4. sure (NİSA) 171. ayet)
(49) "Allah, Üçün Üçüncüsüdür" Diyenler
“Yemin olsun
ki, "Allah, üçün üçüncüsüdür!" diyenler de küfre batmıştır.
Bir tek Tanrı dışında hiçbir ilah yoktur. Bu söyleyegeldiklerine son
vermezlerse, onların küfre sapanlarına korkunç bir azap mutlaka gelip
çatacaktır.” (5. sure (MÂİDE) 73. ayet)
(50) Allah'ın Güzel İsimleri
“De ki: "İster
Allah diye yakarın, ister Rahman diye yakarın. Hangisiyle yakarırsanız yakarın,
en güzel isimler / Esmâül Hüsna O'nundur. Namazında sesini yükseltme,
kısma da. İkisi ortası bir yol tut." (17. sure (İSRÂ) 110. ayet)
“Allah'tır O. İlah yok O'ndan başka. Esmaül Hüsna, en güzel isimler O'nundur.” (20. sure (TÂHÂ) 8. ayet)
“Öyle Allah ki O, tanrı yok O'ndan başka. Gaybı da görünen âlemi de bilen O! Rahman O, Rahîm O. Öyle Allah ki O, ilah yok O'ndan gayrı! Melik, Kuddûs, Selâm, Mümin, Müheymin, Azîz, Cebbâr, Mütekebbir. Allah, onların ortak koşmalarından yücedir, arınmıştır. Allah'tır O! Haalik, Bâri', Musavvir'dir O! En güzel isimler / Esmâül Hüsna O'nundur. Göklerde ne var, yerde ne varsa O'nu tespih eder. Azîz'dir O, Hakîm'dir.” (59. sure (HAŞR) 22-24. ayet)
“Allah'tır O. İlah yok O'ndan başka. Esmaül Hüsna, en güzel isimler O'nundur.” (20. sure (TÂHÂ) 8. ayet)
“Öyle Allah ki O, tanrı yok O'ndan başka. Gaybı da görünen âlemi de bilen O! Rahman O, Rahîm O. Öyle Allah ki O, ilah yok O'ndan gayrı! Melik, Kuddûs, Selâm, Mümin, Müheymin, Azîz, Cebbâr, Mütekebbir. Allah, onların ortak koşmalarından yücedir, arınmıştır. Allah'tır O! Haalik, Bâri', Musavvir'dir O! En güzel isimler / Esmâül Hüsna O'nundur. Göklerde ne var, yerde ne varsa O'nu tespih eder. Azîz'dir O, Hakîm'dir.” (59. sure (HAŞR) 22-24. ayet)
(51) Allah'ın İlmi Her Şeyi Kuşatmıştır
“Arşı yüklenip taşıyanlar ve onun
çevresindeki şuurlular Rablerinin hamdi ile tespih ederler ve ona inanırlar.
İman sahipleri için de şöyle af dilerler: "Rabbimiz!
Sen her şeyi rahmet ve ilim halinde kuşattın. Tövbe edip senin yoluna
uymuş olanları bağışla. Ve onları cehennem azabından koru!" (40.
sure (MÜ'MİN) 7. ayet)
(52) Allah'ın İlmi Yazmakla Bitmez
“De ki: "Rabbimin
kelimeleri için deniz mürekkep olsa, Rabbimin kelimeleri tükenmeden önce deniz
mutlaka biter. Bir o kadarını daha getirsek de yetmez." (18.
sure (KEHF) 109. ayet)
(53) Allah'ın Nimetleri Sayılamaz
“Kendisinden
istediğiniz her şeyden size bir parça verdi. Allah'ın nimetini saymaya
kalksanız, sayıp bitiremezsiniz. Doğrusu şu ki insan, gerçekten çok
zalim, çok nankördür.” (14. sure (İBRÂHİM) 34. ayet)
“Allah'ın nimetlerini saymaya kalkarsanız, onların sonunu getiremezsiniz. Allah, gerçekten Gafûr ve Rahîm'dir.” (16. sure (NAHL) 18. ayet)
“Allah'ın nimetlerini saymaya kalkarsanız, onların sonunu getiremezsiniz. Allah, gerçekten Gafûr ve Rahîm'dir.” (16. sure (NAHL) 18. ayet)
(54) Allah'ın İnsanlara Lütuf ve İkramı
“O Rab ki, yeri sizin için bir döşek, göğü de bir bina
yaptı. Ve gökten bir su indirdi de onunla sizin için meyvelerden / ürünlerden
bir rızık çıkardı. Artık bilip durduğunuz halde Allah'a ortaklar
koşmayın.” (2. sure (BAKARA) 22.
ayet)
“İnananların; özür sahibi olmaksızın oturanlarıyla, Allah yolunda malları ve canlarıyla didinip gayret gösterenleri aynı değildir. Allah, malları ve canlarıyla gayret gösterenleri oturanlara derece bakımından üstün kılmıştır. Allah hepsine güzellik vaat etmiştir ama cihat edenleri, çok büyük bir ödülle, oturanlardan üstün kılmıştır. Allah katından dereceler, bir bağışlanma, bir rahmet... Allah çok affedici çok merhametlidir. Melekler, öz benliklerine zulmetmiş olanların canlarını alırken, onlara şöyle dediler: "Neredeydiniz siz?" Cevap verdiler: "Yeryüzünde ezilip horlananlardandık biz." Melekler dediler ki: "Allah'ın yeryüzü geniş değil miydi ki orada bir yerden bir yere göçesiniz?" İşte böylelerinin varacağı yer cehennemdir. Ne kötü dönüş yeridir o! Kadınlardan, erkeklerden, yavrulardan hiçbiri beceri gösteremeyen, hiçbir yol bulamayanların durumu farklıdır. Bunların, Allah tarafından affedilmeleri umulur. Allah affedicidir, günahları bağışlayıcıdır.” (4. sure (NİSA) 95-99. ayet)
“İnananların; özür sahibi olmaksızın oturanlarıyla, Allah yolunda malları ve canlarıyla didinip gayret gösterenleri aynı değildir. Allah, malları ve canlarıyla gayret gösterenleri oturanlara derece bakımından üstün kılmıştır. Allah hepsine güzellik vaat etmiştir ama cihat edenleri, çok büyük bir ödülle, oturanlardan üstün kılmıştır. Allah katından dereceler, bir bağışlanma, bir rahmet... Allah çok affedici çok merhametlidir. Melekler, öz benliklerine zulmetmiş olanların canlarını alırken, onlara şöyle dediler: "Neredeydiniz siz?" Cevap verdiler: "Yeryüzünde ezilip horlananlardandık biz." Melekler dediler ki: "Allah'ın yeryüzü geniş değil miydi ki orada bir yerden bir yere göçesiniz?" İşte böylelerinin varacağı yer cehennemdir. Ne kötü dönüş yeridir o! Kadınlardan, erkeklerden, yavrulardan hiçbiri beceri gösteremeyen, hiçbir yol bulamayanların durumu farklıdır. Bunların, Allah tarafından affedilmeleri umulur. Allah affedicidir, günahları bağışlayıcıdır.” (4. sure (NİSA) 95-99. ayet)
“Eğer Allah'ın senin üzerindeki lütfu ve rahmeti
olmasaydı, onlardan bir grup seni şaşırtmaya mutlaka yeltenecekti. Ama
onlar kendilerinden başkasını saptıramazlar. Ve sana hiçbir şekilde zarar
veremezler. Allah sana Kitap'ı ve hikmeti indirmiş
ve sana bilmediğin şeyleri öğretmiştir. Allah'ın senin üzerindeki lütfu çok
büyüktür.” (4. sure (NİSA) 113. ayet)
“Sizi gözetleyip duruyorlar. Allah'tan size fetih nasip olursa, "sizinle birlikte değil miydik" diyecekler. Kâfirlere bir nasip ulaşırsa şunu söyleyecekler: "Başarınıza destek vermedik mi, müminlere karşı size siper olmadık mı?" Artık kıyamet günü aranızda Allah hükmedecektir. Allah, müminler aleyhine kâfirlere bir yol asla nasip etmez. Şu bir gerçek ki, ikiyüzlüler hileler düzerek Allah'ı aldatmaya uğraşıyorlar. Ama Allah da onları aldatıyor. Onlar namaza kalktıklarında tembel-miskin bir halde kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar. Onlar Allah'ı çok az hatırlarlar.” (4. sure (NİSA) 141-142. ayet)
“Hayvanlarda da sizin için kesin bir ibret vardır. Size onların karınlarından, fışkı ile kan arasından halis bir süt içiriyoruz ki, içenlerin boğazlarından kayar gider. Hurmalıkların meyvelerinden, üzümlerden de sarhoş edici bir içecek ve güzel bir rızık elde edersiniz. İşte bunda, aklını işleten bir topluluk için kesin bir mucize vardır. Rabbin, balarısına şöyle vahyetti: "Dağlardan evler edin, ağaçlardan ve insanların kurdukları çardaklardan da..." "Sonra, meyvelerin her türünden ye de boyun bükerek Rabbinin yollarına koyul." Onun karıncıklarından, renkleri çeşit çeşit bir içecek çıkar ki, insanlar için onda şifa vardır. Derin derin düşünen bir topluluk için, bunda kesin bir mucize var.” (16. sure (NAHL) 66-69. ayet)
“Allah, rızıkta kiminizi kiminize üstün kılmıştır. Fazla verilenler, rızıklarını ellerinin altındakilere aktarıp da hepsi onda eşit hale gelmiyor. Allah'ın nimetini mi inkâr ediyor bunlar? Allah size, kendi benliklerinizden eşler nasip etti. Eşlerinizden de sizin için oğullar ve torunlar oluşturdu. Ve sizleri güzel ve temiz nimetlerle rızıklandırdı. Şimdi bunlar, bâtıla mı inanıyorlar? Ve bunlar, evet bunlar, Allah'ın nimetine nankörlük mü ediyorlar?” (16. sure (NAHL) 71-72. ayet)
“Allah sizi annelerinizin karınlarından çıkardı, hiçbir şey bilmiyordunuz; şükredebilesiniz diye size işitme gücü, gözler ve gönüller verdi.” (16. sure (NAHL) 78. ayet)
“Allah, yarattıklarından sizin için gölgeler oluşturdu. Dağlardan sizin için sığınak evler yaptı. Sizin için, sıcaktan koruyacak elbiselerle savaşta koruyacak elbiseler de yaptı. İşte nimetini üzerinizde böyle tamamlıyor ki, O'na teslim olup esenliğe ulaşabilesiniz.” (16. sure (NAHL) 81. ayet)
“Rabbinin lütfundan nimetlerle hepsine uzanırız: Onlara da bunlara da. Rabbinin lütfu kimse tarafından engellenemez / kısıtlanamaz. Bak nasıl, kimini kimine üstün kıldık! Ama âhiret, dereceler bakımından elbette daha büyük, lütuflandırma bakımından daha yücedir.” (17. sure (İSRÂ) 20-21. ayet)
“Rabbiniz odur ki, lütfundan nasip arayasınız diye sizin için denizde gemiler yürütüyor. O, size karşı gerçekten çok merhametlidir.” (17. sure (İSRÂ) 66. ayet)
“Yemin olsun, biz, âdemoğullarını onur ve üstünlükle donattık, onları karada ve denizde binitlerle yükledik. Onları, güzel ve temiz rızıklarla besledik. Ve onları, yarattıklarımızın birçoğundan üstün kıldık.” (17. sure (İSRÂ) 70. ayet)
“Yeryüzünü size beşik yapan, onda sizin için yollar açan, gökten su indiren O'dur. Biz o suyla çeşitli bitkilerden çiftler çıkardık. Yiyin, hayvanlarınızı yayıp otlatın. Kuşkusuz bunda, aklı başında insanlar için ibretler vardır.” (20. sure (TÂHÂ) 53-54. ayet)
“Görmedin mi, Allah gökten bir su indirdi de, onun sayesinde yer, yemyeşil hale geliyor. Allah Latîf'tir, Habîr'dir.” (22. sure (HAC) 63. ayet)
“Görmedin mi, Allah yeryüzündekileri ve denizde O'nun emriyle akıp giden gemileri sizin hizmetinize verdi. O'nun izni olmaksızın yerkürenin üstüne düşmemesi için göğü O tutuyor. Allah, insanlara karşı elbette Raûf, Rahîm'dir, Size hayat veren O'dur. Sonra sizi öldürüyor; sonra diriltecektir sizi. Gerçek olan şu ki, insan tam bir nankördür.” (22. sure (HAC) 65-66. ayet)
“Gökten bir kaderle / belli ölçüde bir su indirdik de onu yeryüzünde durdurduk. Elbette ki biz, onu gidermeye de gücü yetenleriz!” (23. sure (MÜ'MİNÛN) 18. ayet)
“Hem onlar üzerinde hem de gemiler üzerinde taşınıyorsunuz.” (23. sure (MÜ'MİNÛN) 22. ayet)
“Ey iman edenler! Şeytanın adımlarını izlemeyin. Kim şeytanın adımlarını izlerse, şeytan ona iğrençlikleri ve kötülüğü emreder. Allah'ın lütuf ve rahmeti üzerinizde olmasaydı, içinizden tek kişi bile sonsuza dek temize çıkamazdı. Ama Allah dilediğini arındırıp temizliyor. Allah her şeyi işitiyor, her şeyi biliyor.” (24. sure (NÛR) 21. ayet)
“Görmedin mi Rabbini, nasıl uzatmıştır gölgeyi? Eğer dileseydi, onu elbette hareketsiz kılardı. Sonra nasıl Güneş'i ona delil yapmışız! Sonra nasıl tutup onu ağır ağır kendimize çekmişiz! O'dur sizin için geceyi elbise, uykuyu dinlence yapan. Gündüzü, dağılıp yayılma zamanı yapan da O'dur. O gönderdi rüzgârı bir müjde olarak rahmetinin önünden. Biz indirdik gökten tertemiz bir su. Ki onunla ölü bir beldeyi diriltelim ve onunla, yarattıklarımızdan bir takım hayvanları ve birçok insanları suvaralım.” (25. sure (FURKÂN) 45-49. ayet)
“Sizi gözetleyip duruyorlar. Allah'tan size fetih nasip olursa, "sizinle birlikte değil miydik" diyecekler. Kâfirlere bir nasip ulaşırsa şunu söyleyecekler: "Başarınıza destek vermedik mi, müminlere karşı size siper olmadık mı?" Artık kıyamet günü aranızda Allah hükmedecektir. Allah, müminler aleyhine kâfirlere bir yol asla nasip etmez. Şu bir gerçek ki, ikiyüzlüler hileler düzerek Allah'ı aldatmaya uğraşıyorlar. Ama Allah da onları aldatıyor. Onlar namaza kalktıklarında tembel-miskin bir halde kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar. Onlar Allah'ı çok az hatırlarlar.” (4. sure (NİSA) 141-142. ayet)
“Hayvanlarda da sizin için kesin bir ibret vardır. Size onların karınlarından, fışkı ile kan arasından halis bir süt içiriyoruz ki, içenlerin boğazlarından kayar gider. Hurmalıkların meyvelerinden, üzümlerden de sarhoş edici bir içecek ve güzel bir rızık elde edersiniz. İşte bunda, aklını işleten bir topluluk için kesin bir mucize vardır. Rabbin, balarısına şöyle vahyetti: "Dağlardan evler edin, ağaçlardan ve insanların kurdukları çardaklardan da..." "Sonra, meyvelerin her türünden ye de boyun bükerek Rabbinin yollarına koyul." Onun karıncıklarından, renkleri çeşit çeşit bir içecek çıkar ki, insanlar için onda şifa vardır. Derin derin düşünen bir topluluk için, bunda kesin bir mucize var.” (16. sure (NAHL) 66-69. ayet)
“Allah, rızıkta kiminizi kiminize üstün kılmıştır. Fazla verilenler, rızıklarını ellerinin altındakilere aktarıp da hepsi onda eşit hale gelmiyor. Allah'ın nimetini mi inkâr ediyor bunlar? Allah size, kendi benliklerinizden eşler nasip etti. Eşlerinizden de sizin için oğullar ve torunlar oluşturdu. Ve sizleri güzel ve temiz nimetlerle rızıklandırdı. Şimdi bunlar, bâtıla mı inanıyorlar? Ve bunlar, evet bunlar, Allah'ın nimetine nankörlük mü ediyorlar?” (16. sure (NAHL) 71-72. ayet)
“Allah sizi annelerinizin karınlarından çıkardı, hiçbir şey bilmiyordunuz; şükredebilesiniz diye size işitme gücü, gözler ve gönüller verdi.” (16. sure (NAHL) 78. ayet)
“Allah, yarattıklarından sizin için gölgeler oluşturdu. Dağlardan sizin için sığınak evler yaptı. Sizin için, sıcaktan koruyacak elbiselerle savaşta koruyacak elbiseler de yaptı. İşte nimetini üzerinizde böyle tamamlıyor ki, O'na teslim olup esenliğe ulaşabilesiniz.” (16. sure (NAHL) 81. ayet)
“Rabbinin lütfundan nimetlerle hepsine uzanırız: Onlara da bunlara da. Rabbinin lütfu kimse tarafından engellenemez / kısıtlanamaz. Bak nasıl, kimini kimine üstün kıldık! Ama âhiret, dereceler bakımından elbette daha büyük, lütuflandırma bakımından daha yücedir.” (17. sure (İSRÂ) 20-21. ayet)
“Rabbiniz odur ki, lütfundan nasip arayasınız diye sizin için denizde gemiler yürütüyor. O, size karşı gerçekten çok merhametlidir.” (17. sure (İSRÂ) 66. ayet)
“Yemin olsun, biz, âdemoğullarını onur ve üstünlükle donattık, onları karada ve denizde binitlerle yükledik. Onları, güzel ve temiz rızıklarla besledik. Ve onları, yarattıklarımızın birçoğundan üstün kıldık.” (17. sure (İSRÂ) 70. ayet)
“Yeryüzünü size beşik yapan, onda sizin için yollar açan, gökten su indiren O'dur. Biz o suyla çeşitli bitkilerden çiftler çıkardık. Yiyin, hayvanlarınızı yayıp otlatın. Kuşkusuz bunda, aklı başında insanlar için ibretler vardır.” (20. sure (TÂHÂ) 53-54. ayet)
“Görmedin mi, Allah gökten bir su indirdi de, onun sayesinde yer, yemyeşil hale geliyor. Allah Latîf'tir, Habîr'dir.” (22. sure (HAC) 63. ayet)
“Görmedin mi, Allah yeryüzündekileri ve denizde O'nun emriyle akıp giden gemileri sizin hizmetinize verdi. O'nun izni olmaksızın yerkürenin üstüne düşmemesi için göğü O tutuyor. Allah, insanlara karşı elbette Raûf, Rahîm'dir, Size hayat veren O'dur. Sonra sizi öldürüyor; sonra diriltecektir sizi. Gerçek olan şu ki, insan tam bir nankördür.” (22. sure (HAC) 65-66. ayet)
“Gökten bir kaderle / belli ölçüde bir su indirdik de onu yeryüzünde durdurduk. Elbette ki biz, onu gidermeye de gücü yetenleriz!” (23. sure (MÜ'MİNÛN) 18. ayet)
“Hem onlar üzerinde hem de gemiler üzerinde taşınıyorsunuz.” (23. sure (MÜ'MİNÛN) 22. ayet)
“Ey iman edenler! Şeytanın adımlarını izlemeyin. Kim şeytanın adımlarını izlerse, şeytan ona iğrençlikleri ve kötülüğü emreder. Allah'ın lütuf ve rahmeti üzerinizde olmasaydı, içinizden tek kişi bile sonsuza dek temize çıkamazdı. Ama Allah dilediğini arındırıp temizliyor. Allah her şeyi işitiyor, her şeyi biliyor.” (24. sure (NÛR) 21. ayet)
“Görmedin mi Rabbini, nasıl uzatmıştır gölgeyi? Eğer dileseydi, onu elbette hareketsiz kılardı. Sonra nasıl Güneş'i ona delil yapmışız! Sonra nasıl tutup onu ağır ağır kendimize çekmişiz! O'dur sizin için geceyi elbise, uykuyu dinlence yapan. Gündüzü, dağılıp yayılma zamanı yapan da O'dur. O gönderdi rüzgârı bir müjde olarak rahmetinin önünden. Biz indirdik gökten tertemiz bir su. Ki onunla ölü bir beldeyi diriltelim ve onunla, yarattıklarımızdan bir takım hayvanları ve birçok insanları suvaralım.” (25. sure (FURKÂN) 45-49. ayet)
“De ki:
"Söyleyin bakalım, Allah geceyi, kıyamet
gününe kadar üzerinizde sürekli kılsa, Allah'tan başka hangi ilah size ışık
getirebilir? Hâlâ dinlemeyecek misiniz?" De ki: "Söyleyin bakalım, eğer Allah kıyamet gününe kadar,
gündüzü üzerinizde sürekli tutsa, Allah'tan başka hangi tanrı, içinde sükûnet
bulacağınız bir gece verebilir size? Hâlâ görmeyecek misiniz?" Rahmetinin bir eseri olarak geceyi ve gündüzü sizin için
oluşturdu ki, onda sükûnet bulasınız, O'nun lütfundan bir şeyler dileyesiniz ve
şükredebilesiniz.” (28.
sure (KASAS) 71-73. ayet)
“O'nun ayetlerindendir ki, size rahmetinden tattırsın; gemiler, buyruğu ile akıp gitsin. Lütfundan nasip arayasınız ve şükredebilesiniz diye, rüzgârları müjdeciler olarak gönderir.” (30. sure (RÛM) 46. ayet)
“Görmediniz mi, Allah, göklerde ve yerde bulunan şeyleri sizin emrinize verdi ve görünür görünmez nimetlerini üstünüze saçtı. İnsanlardan öylesi var ki, Allah uğrunda ilimsiz, kılavuzsuz ve aydınlatıcı bir kitaba dayanmaksızın mücadele eder.” (31. sure (LOKMAN) 20. ayet)
“Görmediler mi ki biz, çorak toprağa suyu salıyoruz da onunla ekinler çıkarıyoruz; hem hayvanları yiyor ondan hem kendileri. Hâlâ görmüyorlar mı?” (32. sure (SECDE) 27. ayet)
“O'nun ayetlerindendir ki, size rahmetinden tattırsın; gemiler, buyruğu ile akıp gitsin. Lütfundan nasip arayasınız ve şükredebilesiniz diye, rüzgârları müjdeciler olarak gönderir.” (30. sure (RÛM) 46. ayet)
“Görmediniz mi, Allah, göklerde ve yerde bulunan şeyleri sizin emrinize verdi ve görünür görünmez nimetlerini üstünüze saçtı. İnsanlardan öylesi var ki, Allah uğrunda ilimsiz, kılavuzsuz ve aydınlatıcı bir kitaba dayanmaksızın mücadele eder.” (31. sure (LOKMAN) 20. ayet)
“Görmediler mi ki biz, çorak toprağa suyu salıyoruz da onunla ekinler çıkarıyoruz; hem hayvanları yiyor ondan hem kendileri. Hâlâ görmüyorlar mı?” (32. sure (SECDE) 27. ayet)
“Ölü toprak onlar için bir mucizedir.
Onu dirilttik, ondan dâne çıkardık; bak işte ondan yiyorlar. Onda hurmalardan,
üzümlerden bahçeler oluşturduk, ondan pınarlar fışkırttık; Ki onun ürününden ve
ellerinin yapıp ettiğinden yesinler. Hâlâ şükretmiyorlar mı?” (36.
sure (YÂSÎN) 33-35. ayet)
“Görmediler mi, ellerimizin yapıp ettiklerinden, kendileri için nice hayvanlar yarattık da onlar, bu hayvanlara sahip oluyorlar. O hayvanları bunlara boyun eğdirdik. Onlardan binekleri vardır ve onlardan bir kısmını da yiyorlar. O hayvanlarda bunlar için birçok yararlar var, içecekler var. Hâlâ şükretmiyorlar mı?” (36. sure (YÂSÎN) 71-73. ayet)
“Allah, içinde dinlenesiniz diye sizin için geceyi yarattı. Gündüzü de aydınlık kıldı. Şu bir gerçek ki, Allah, insanlara her halde lütufkâr davranıyor fakat insanların çokları şükretmezler.” (40. sure (MÜ'MİN) 61. ayet)
“Allah odur ki, yeryüzünü sizin için durulacak yer, göğü bir bina yaptı; sizi yaratıp donattı ve görünüşünüzü güzel yaptı, sizi temiz ve güzel nimetlerle rızıklandırdı. İşte bu Allah'tır sizin Rabbiniz! Âlemlerin Rabbi olan Allah ne kadar yücedir!” (40. sure (MÜ'MİN) 64. ayet)
“Bir kısmından binek edinesiniz, bir kısmından yiyesiniz diye sizin için hayvanları yaratan, O Allah'tır. O hayvanlarda sizin için daha nice faydalar vardır. Onları binek yaparak, gönüllerinizdeki arzuya ulaşırsınız. Hem onlar üzerinde hem gemiler üzerinde taşınırsınız.” (40. sure (MÜ'MİN) 79-80. ayet)
“O, yerküreyi size bir beşik yaptı. Ve onda sizler için yollar oluşturdu ki, varacağınız yere varabilesiniz. Gökten bir ölçüye bağlı olarak / bir kaderle su indirmiştir O. O suyla biz ölü bir beldeyi hayata kavuşturduk. İşte siz de böyle çıkarılacaksınız. Tüm çiftleri de yaratan O'dur. Ve O, sizin için gemilerden ve hayvanlardan binmekte olduğunuz şeylere de vücut verdi; Ki onların sırtlarına kurulasınız, sonra oraya kurulduğunuzda, Rabbinizin nimetini hatırlayıp da şöyle diyesiniz: "Adı ve kudreti yücedir bunu bizim emrimize verenin! Yoksa biz bunu kendimize yanaştıramazdık." (43. sure (ZUHRUF) 10-13. ayet)
“Allah size denizi boyun eğdirdi ki, içinde gemiler O'nun emriyle akıp gitsin, lütfundan istekte bulunasınız ve şükredebilesiniz. Göklerde ne var, yerde ne varsa tümünü, O'ndan bir lütuf olarak size boyun eğdirmiştir. Bunda, derin derin düşünen bir topluluk için elbette ibretler vardır.” (45. sure (CÂSİYE) 12. ayet)
“Biz ona (insana verdiği can, ruh) sizden daha yakınız, ama siz görmezsiniz.” (56. sure (VÂKIA) 85. ayet)
“Görmediler mi, ellerimizin yapıp ettiklerinden, kendileri için nice hayvanlar yarattık da onlar, bu hayvanlara sahip oluyorlar. O hayvanları bunlara boyun eğdirdik. Onlardan binekleri vardır ve onlardan bir kısmını da yiyorlar. O hayvanlarda bunlar için birçok yararlar var, içecekler var. Hâlâ şükretmiyorlar mı?” (36. sure (YÂSÎN) 71-73. ayet)
“Allah, içinde dinlenesiniz diye sizin için geceyi yarattı. Gündüzü de aydınlık kıldı. Şu bir gerçek ki, Allah, insanlara her halde lütufkâr davranıyor fakat insanların çokları şükretmezler.” (40. sure (MÜ'MİN) 61. ayet)
“Allah odur ki, yeryüzünü sizin için durulacak yer, göğü bir bina yaptı; sizi yaratıp donattı ve görünüşünüzü güzel yaptı, sizi temiz ve güzel nimetlerle rızıklandırdı. İşte bu Allah'tır sizin Rabbiniz! Âlemlerin Rabbi olan Allah ne kadar yücedir!” (40. sure (MÜ'MİN) 64. ayet)
“Bir kısmından binek edinesiniz, bir kısmından yiyesiniz diye sizin için hayvanları yaratan, O Allah'tır. O hayvanlarda sizin için daha nice faydalar vardır. Onları binek yaparak, gönüllerinizdeki arzuya ulaşırsınız. Hem onlar üzerinde hem gemiler üzerinde taşınırsınız.” (40. sure (MÜ'MİN) 79-80. ayet)
“O, yerküreyi size bir beşik yaptı. Ve onda sizler için yollar oluşturdu ki, varacağınız yere varabilesiniz. Gökten bir ölçüye bağlı olarak / bir kaderle su indirmiştir O. O suyla biz ölü bir beldeyi hayata kavuşturduk. İşte siz de böyle çıkarılacaksınız. Tüm çiftleri de yaratan O'dur. Ve O, sizin için gemilerden ve hayvanlardan binmekte olduğunuz şeylere de vücut verdi; Ki onların sırtlarına kurulasınız, sonra oraya kurulduğunuzda, Rabbinizin nimetini hatırlayıp da şöyle diyesiniz: "Adı ve kudreti yücedir bunu bizim emrimize verenin! Yoksa biz bunu kendimize yanaştıramazdık." (43. sure (ZUHRUF) 10-13. ayet)
“Allah size denizi boyun eğdirdi ki, içinde gemiler O'nun emriyle akıp gitsin, lütfundan istekte bulunasınız ve şükredebilesiniz. Göklerde ne var, yerde ne varsa tümünü, O'ndan bir lütuf olarak size boyun eğdirmiştir. Bunda, derin derin düşünen bir topluluk için elbette ibretler vardır.” (45. sure (CÂSİYE) 12. ayet)
“Biz ona (insana verdiği can, ruh) sizden daha yakınız, ama siz görmezsiniz.” (56. sure (VÂKIA) 85. ayet)
“Bakmadılar mı üstlerindeki göğe ki
nasıl kurduk onu, nasıl süsleyip nakışladık?! Yırtığı, çatlağı da yoktur onun.
Yeryüzünü de biz uzatıp yaydık; denge noktaları yerleştirdik ona ve bitirdik
onda, bakanları hayran bırakan her türlü çifti. İbretle bakılası,
gönüller açıcı şeyler olarak; hakka yönelen her kula öğüt olarak. Gökten, kutlu ve bereketli bir su indirdik de onunla bahçeler
yeşerttik, hasatlanacak daneler yetiştirdik. Yüksek yüksek hurma ağaçları
büyüttük. Birbirine girmiş kümeler halinde tomurcukları vardır onların. Kullara
rızık olsun diye. Ve o suyla ölü bir beldeye hayat verdik. İşte böyledir
topraktan fışkırış.” (50. sure (KAF) 6-11. ayet)
“Hadi, bakıversin insan, kendi yiyeceğine! Biz suyu döktük de döktük. Sonra yeryüzünü yardık da yardık. Ardından orada dâneler bitirdik. Üzümler, yoncalar, Zeytinlikler, hurmalıklar, Gür çimenli, bol ağaçlı bahçeler, Meyve, otlak / sebze. Sizin ve hayvanlarınızın yararına.” (80. sure (ABESE) 24-32. ayet )
“Hadi, bakıversin insan, kendi yiyeceğine! Biz suyu döktük de döktük. Sonra yeryüzünü yardık da yardık. Ardından orada dâneler bitirdik. Üzümler, yoncalar, Zeytinlikler, hurmalıklar, Gür çimenli, bol ağaçlı bahçeler, Meyve, otlak / sebze. Sizin ve hayvanlarınızın yararına.” (80. sure (ABESE) 24-32. ayet )
(55) Allah'ın İnsana Yakınlığı, (Şahdamarı)
“Yemin olsun ki, insanı biz yarattık. Nefsinin ona neler
fısıldadığını da biz biliriz. Biz ona, şah
damarından daha yakınız.” (50. sure (KAF) 16. ayet)
“Biz ona (insana verdiği can, ruh) sizden daha yakınız, ama siz görmezsiniz.” (56. sure (VÂKIA) 85. ayet)
“Biz ona (insana verdiği can, ruh) sizden daha yakınız, ama siz görmezsiniz.” (56. sure (VÂKIA) 85. ayet)
(56) Allah'ın İnsanlara Müsamahası
“Eğer Allah, insanları zulümlerine
karşı cezalandırsaydı, yeryüzünde debelenen bir şey bırakmazdı. Ama öyle
yapmıyor, onları belirli bir süreye kadar erteliyor. Süreleri geldiğinde ise ne
bir saat geri kalırlar ne de öne geçebilirler.” (16. sure (NAHL) 61.
ayet)
(57) Allah’ın Laneti
“Görmedin
mi şu kendilerine Kitap'tan bir pay verilmiş olanları? Puta, tâğuta
inanıyorlar; küfre batmışlar için, "Bunlar inananlardan daha doğru
yoldadır!" diyorlar. İşte
bunlardır, Allah'ın kendilerine lanet ettiği. Allah'ın lanetlediği kişi için
bir yardımcı asla bulamazsın.” (4. sure (NİSA) 51-52. ayet)
“Allah o şeytana lanet etmiştir. Demişti ki o: "Senin kullarından belirli bir pay elbette alacağım." (4. sure (NİSA) 118. ayet)
(58) Allah'ın Mağfireti ve Azabı
“Haber ver kullarıma: Hiç kuşkusuz
benim, evet benim, Gafûr ve Rahîm. Ama acıklı azabın ta kendisidir benim azabım.”
(15. sure (HİCR) 49-50. ayet)
(59) Allah'ın Mağfiretinin Genişliği
“Allah, kendisine ortak koşulmasını
affetmez ama bunun dışında kalanı / bundan az olanı dilediği kişi için affeder.
Allah'a şirk koşan, dönüşü olmayan bir sapıklığa dalıp gitmiştir.” (4.
sure (NİSA) 116. ayet)
“Öyle kişilerdir ki onlar, günahın büyüklerinden ve iğrençliklerden çekinip kaçınırlar. Bazı küçük sürçmeler hariç. Hiç kuşkusuz, senin Rabbin affı geniş olandır. Sizi en iyi bilen O'dur: Hem sizi topraktan oluşturduğu zaman hem de annelerinizin karınlarında ceninler halinde bulunduğunuz zaman. O halde kendi kendinizi temize çıkmış göstermeyin; kimin sakındığını en iyi bilen O'dur.” (53. sure (NECM) 32. ayet)
“Öyle kişilerdir ki onlar, günahın büyüklerinden ve iğrençliklerden çekinip kaçınırlar. Bazı küçük sürçmeler hariç. Hiç kuşkusuz, senin Rabbin affı geniş olandır. Sizi en iyi bilen O'dur: Hem sizi topraktan oluşturduğu zaman hem de annelerinizin karınlarında ceninler halinde bulunduğunuz zaman. O halde kendi kendinizi temize çıkmış göstermeyin; kimin sakındığını en iyi bilen O'dur.” (53. sure (NECM) 32. ayet)
(60) Allah'ın
Rahmet ve Mağfireti
“O affedici, o rahmet sahibi Rabbin,
onları, kazandıkları yüzünden hesaba çekseydi, kendileri için azabı mutlaka
çabuklaştırırdı. Böyle olmamıştır, ama onlar için, hiçbir kaçıp kurtulma
imkânı bulamayacakları bir hesap sorma zamanı öngörülmüştür.” (18. sure
(KEHF) 58. ayet)
(61) Allah'ın Rahmeti Her Şeyi Kuşatmıştır
"Bize hem bu dünyada güzellik yaz
hem de ahirette. Dönüp dolaşıp sana geldik." Buyurdu ki:
"Azabıma dilediğimi çarptırırım. Rahmetime
gelince, o her şeyi çepeçevre kuşatmıştır. Ben onu; sakınıp korunanlara,
zekatı verenlere, ayetlerimize inananlara yazacağım." (7. sure
(A'RAF) 156. ayet)
“Arşı yüklenip taşıyanlar ve onun çevresindeki şuurlular Rablerinin hamdi ile tespih ederler ve ona inanırlar. İman sahipleri için de şöyle af dilerler: "Rabbimiz! Sen her şeyi rahmet ve ilim halinde kuşattın. Tövbe edip senin yoluna uymuş olanları bağışla. Ve onları cehennem azabından koru!" (40. sure (MÜ'MİN) 7. ayet)
“Arşı yüklenip taşıyanlar ve onun çevresindeki şuurlular Rablerinin hamdi ile tespih ederler ve ona inanırlar. İman sahipleri için de şöyle af dilerler: "Rabbimiz! Sen her şeyi rahmet ve ilim halinde kuşattın. Tövbe edip senin yoluna uymuş olanları bağışla. Ve onları cehennem azabından koru!" (40. sure (MÜ'MİN) 7. ayet)
(62) Allah'ın Rahmetinden Ümit Kesilmez
"Ey oğullarım! Gidin, artık Yûsuf'u ve kardeşini bulmak için
dikkat kesilin. Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin;
çünkü, Allah'ın rahmetinden de, küfre sapanlar topluluğundan başkası ümit
kesmez." (12. sure (YÛSUF) 87. ayet)
“De ki: "Ey öz benlikleri aleyhine sınırı aşan / aşırı giden kullarım! Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin! Allah, günahları tümden affeder. Çünkü O, mutlak Gafur, mutlak Rahim'dir." (39. sure (ZÜMER) 53. ayet)
“De ki: "Ey öz benlikleri aleyhine sınırı aşan / aşırı giden kullarım! Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin! Allah, günahları tümden affeder. Çünkü O, mutlak Gafur, mutlak Rahim'dir." (39. sure (ZÜMER) 53. ayet)
(63) Allah'ın
Sevdiği Millet Nasıl Olmalıdır
“Ey inananlar! İçinizden kim dininden dönerse şunu bilsin: Allah, yakında, kendilerini sevdiği ve kendisini seven,
müminlere karşı boynu bükük, kâfirlere karşı başı dik bir topluluk
getirecektir. Bunlar Allah yolunda savaşırlar, hiçbir kınayanın kınamasından
korkmazlar. Bu, Allah'ın, dilediğine yönelttiği bir lütuftur. Allah,
yaratılışı ve yarattıklarını genişletir, her şeyi bilir.” Sizin gönül dostunuz Allah'tır, O'nun resulüdür, bir de
rükû eder bir halde namazı kılıp zekâtı vererek iman edenlerdir.” (5.
sure (MÂİDE) 54-55. ayet)
(64) Allah'ın sözü/vaadi haktır/kesin gerçektir,
mutlak doğrudur
Allah'tır O, ilah yoktur O'ndan başka. Hakkında hiçbir kuşku bulunmayan kıyamet gününde, hepinizi muhakkak bir araya toplayacaktır. Hadis / söz bakımından, Allah'tan daha sadık kim olabilir? 4. sure (NİSA) 87. ayet (Resmi: 4/İniş:98/Alfabetik:82)
İnanıp hayra ve barışa yönelik işler yapanları, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacağız. Sonsuza değin kalacaklardır orada. Allah'ın şaşmaz vaadidir bu. Söz söyleme bakımından Allah'tan daha doğru ve tutarlı kim olabilir? 4. sure (NİSA) 122. ayet (Resmi: 4/İniş:98/Alfabetik:82)
Gökleri ve yeri hak olarak yaratan da
O'dur. "Ol!" dediği gün, hemen oluverir. Sözü
haktır O'nun. Sûra üfleneceği gün de mülk ve yönetim O'nundur. Âlim'dir,
görünmeyeni de görüneni de bilen O'dur. O'dur Hakîm, O'dur Habîr. 6.
sure (EN'ÂM) 73. ayet (Resmi: 6/İniş:55/Alfabetik:20)
Allah, müminlerin canlarını ve mallarını, karşılığında kendilerine cennet vermek üzere satın almıştır. Allah yolunda çarpışırlar da öldürürler, öldürülürler. Allah'ın; Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da kendi üzerine hak olarak yazdığı bir vaattır bu. Ahdine, Allah'tan daha vefalı kim var? Perçinlediğiniz bu antlaşmanızdan ötürü müjdeler olsun size. İşte budur o büyük başarının ta kendisi. 9. sure (TEVBE) 111. ayet (Resmi: 9/İniş:113/Alfabetik:104)
Gözünüzü açın, göklerde ve yerde ne varsa Allah'ındır! Gözünüzü açın, Allah'ın vaadi haktır! Ama onların çokları bilmiyorlar. 10. sure (YÛNUS) 55. ayet (Resmi: 10/İniş:51/Alfabetik:109)
Bu arada Nûh, Rabbine yakardı da dedi ki: "Rabbim, oğlum benim ailemdendi! Senin vaadin elbette haktır. Sen hâkimlerin, hükmü en güzel verenisin." 11. sure (HÛD) 45. ayet (Resmi: 11/İniş:52/Alfabetik:38)
Yeminlerinin tüm gücüyle, "Allah
ölen kimseyi diriltmez" diye Allah'a yemin ettiler. Hayır, öyle değil. Öleni diriltmek O'nun üzerinde hak bir vaattır,
fakat insanların çokları bilmezler.
16. sure (NAHL) 38. ayet (Resmi: 16/İniş:70/Alfabetik:75)
16. sure (NAHL) 38. ayet (Resmi: 16/İniş:70/Alfabetik:75)
Dedi: "Bu, Rabbimden bir rahmettir. Rabbimin vaadi gelince onu yerle bir eder. Ve Rabbimin vaadi haktır." 18. sure (KEHF) 98. ayet (Resmi: 18/İniş:69/Alfabetik:54)
Allah; sizin,
iman edip hayra ve barışa yönelik iyilikler yapanlarınıza şu vaatte bulunmuştur:
Onlardan öncekileri halef kıldığı gibi onları da yeryüzünde mutlaka halef
kılacak. Onlar için beğenip seçtiği dinlerini yine onlar için güç kaynağı
yapacak, onları korkularının arkasından mutlaka güvene ulaştıracak. Bana
kulluk/ibadet edecekler, hiçbir şeyi bana ortak koşmayacaklar. Bundan sonra
nankörlük edenlerse, yoldan sapanların ta kendileridir. 24.
sure (NÛR) 55. ayet (Resmi: 24/İniş:102/Alfabetik:84)
Onlar için orada, diledikleri her şey sürekli vardır. Bu, Rabbin üzerinde sorumluluğu üstlenilen bir vaattir. 25. sure (FURKÂN) 16. ayet (Resmi: 25/İniş:42/Alfabetik:29)
O halde, sabret! Kuşkun olmasın ki, Allah'ın vaadi haktır. İmanı kemale ermemişler seni hafifliğe sevk etmesinler/seni küçümseyemeyeceklerdir. 30. sure (RÛM) 60. ayet (Resmi: 30/İniş:84/Alfabetik:87)
İman edip hayra ve barışa yönelik fiiller
sergileyenlere gelince, onlar için nimetlerle dolu cennetler vardır. Sürekli
kalacaklardır orada. Allah'ın hak vaadidir bu.
Azîz'dir, Hakîm'dir O. 31. sure (LOKMAN) 8-9. ayet (Resmi: 31/İniş:57/Alfabetik:59)
Ey insanlar, Allah'ın
vaadi haktır! O halde iğreti dünya hayatı sizi sakın aldatmasın! O yaman
aldatıcı, o çok gururlu, sizi sakın Allah ile aldatmasın. 35.
sure (FATIR) 5. ayet (Resmi: 35/İniş:43/Alfabetik:24)
İşte böyle! Rabbinin, nankörlüğe sapanlar hakkındaki, "onlar ateş yâranıdır" sözü tam gerçekleşti. 40. sure (MÜ'MİN) 6. ayet (Resmi: 40/İniş:60/Alfabetik:69)
Öyleyse sabret! Kuşkun olmasın ki, Allah'ın vaadi haktır. Günahın için af dile. Akşam ve sabah, Rabbini överek tespih et! 40. sure (MÜ'MİN) 55. ayet (Resmi: 40/İniş:60/Alfabetik:69)
Sen sabret! Çünkü Allah'ın vaadi haktır. Onları tehdit ettiğimiz şeyin bir kısmını belki sana gösteririz, belki de seni vefat ettiririz. Sonunda onlar bize döndürülecekler. 40. sure (MÜ'MİN) 77. ayet (Resmi: 40/İniş:60/Alfabetik:69)
Hani, size, "Hiç kuşkusuz, Allah'ın vaadi haktır, kıyamet saatinde de şüphe yoktur" dendiğinde, siz şöyle demiştiniz: "Saat nedir, bilmiyoruz. Sadece bir şeyler var sanıyoruz; kesin bir bilgimiz olmadığı için inanmıyoruz." 45. sure (CÂSİYE) 32. ayet (Resmi: 45/İniş:65/Alfabetik:15)
Birisi de ana babasına: "Yazık size, benden önce bir yığın nesil gelip geçtiği halde, siz bana, benim diriltileceğimi mi söylüyorsunuz?" dedi. Onlarsa; Allah'a sığınarak, "Yazıklar olsun; inansana, Allah'ın vaadi haktır" diye vahlanınca o şöyle dedi: "Bu, öncekilerin masallarından başkası değil!" 46. sure (AHKAF) 17. ayet (Resmi: 46/İniş:66/Alfabetik:3)
Ve cennet, takva sahiplerine yaklaştırılmıştır; hiç uzak değildir. İşte size vaat edilen budur. Allah'a sürekli yönelen, korunması gerekeni koruyan herkese... Görmediği halde Rahman'dan ürperen ve Allah'a yönelik bir kalp getiren herkese... Esenlikle girin oraya! Sonsuzlaşma günüdür bu. Orada onlar için istedikleri her şey var. Katımızda ise dahası da var. 50. sure (KAF) 31-35. ayet (Resmi: 50/İniş:34/Alfabetik:49)
O iş ve
oluşu bölüştürenlere yemin olsun ki, Hiç kuşkusuz,
o size vaat olunan kesinlikle doğrudur. Ve din, şaşmaz bir olgudur. 51.
sure (ZÂRİYÂT) 4-6. ayet (Resmi: 51/İniş:67/Alfabetik:111)
Ey insanlar! Rabbinizden korkun! Herhangi
bir şeyde babanın, evladı; evladın da babası yerine karşılık ödemeyeceği günden
ürperin! Allah'ın vaadi haktır; dünya hayatı
sizi sakın aldatmasın. O yaman aldatıcı, sakın sizi
Allah ile aldatmasın! 31. sure (LOKMAN) 33. ayet (Resmi:
31/İniş:57/Alfabetik:59)
(65) Allah
sözüne/vaadine asla ters düşmez, sözünden asla dönmez
Ey Rabbimiz! Bizi doğruya ve güzele yönelttikten sonra kalplerimizi bozup eğriltme ve bize katından bir rahmet bağışla. Sen, yalnız sen Vahhâb'sın, bol bol bağışta bulunansın. Ey Rabbimiz! Sen Câmî'sin; insanları varlığında kuşku bulunmayan bir günde mutlaka toplayacaksın. Allah, sözünü yerine getireceği yer ve zamanı asla şaşırmaz. 3. sure (ÂLİ IMRÂN) 8-9. ayet (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)
"Ey Rabbimiz! Resullerin
aracılığıyla bize vaat etmiş olduğunu da bize ver, kıyamet günü bizi rezil
etme. Sen, vaadine asla ters düşmezsin."
3. sure (ÂLİ IMRÂN) 194. ayet (Resmi: 3/İniş:94/ Alfabetik: 7)
Kendisiyle, dağların yürütüldüğü yahut yerkürenin parçalandığı yahut ölülerin konuşturulduğu bir Kur'an mı olsaydı! Hayır, iş ve oluşun tümü Allah'ındır. İman edenler hâlâ ümidi kesip anlamadılar mı ki, Allah dileseydi elbette insanlara tümden hidayet verirdi. O küfre sapanlara gelince, sanayi olarak ürettiklerinin sonucu halinde başlarına gülle, tokmak türünden belalar inmeye devam edecek yahut o belalar onların yurtlarının yakınına konacak. Ta, Allah'ın vaadi gelinceye değin. Allah, vaadine asla ters düşmez. 13. sure (RA'D) 31. ayet (Resmi: 13/İniş:87/Alfabetik:85)
Sakın
Allah'ı, resullerine verdiği söze ters düşer sanma. Allah Azîz'dir,
intikam da alır. 14. sure (İBRÂHİM) 47. ayet (Resmi: 14/İniş:72/Alfabetik:40)
Senden aceleyle azabı istiyorlar: Allah, vaadine asla ters düşmez. Şu da bir gerçek
ki Rabbinin katındaki bir gün, sizin saymakta olduğunuzun bin yılı gibidir. 22.
sure (HAC) 47. ayet (Resmi: 22/İniş:88/Alfabetik:32)
Elif, Lâm,
Mîm. Yenilgiye uğratıldı Rûm. Yeryüzünün en yakın/en alçak bir yerinde. Ama
onlar yengilerinin ardından galip duruma geçecekler, Birkaç yıl içinde.
İş/oluş/hüküm, önünde de sonunda da Allah'ındır. Onların galibiyet gününde
müminler ferahlayacaklar, Allah'ın yardımıyla. Dilediğine yardım eder O!
Azîz'dir, Rahîm'dir O. Allah'ın vaadi bu! Allah
kendi vaadine ters düşmez. Ne var ki, insanların çokları bilmiyorlar.
30. sure (RÛM) 1-6. ayet (Resmi: 30/İniş:84/Alfabetik:87)
30. sure (RÛM) 1-6. ayet (Resmi: 30/İniş:84/Alfabetik:87)
Üzerine azap
sözü hak olanı, ateşe dalmış olanı sen mi kurtaracaksın? Hayır, kurtaramazsın!
Rablerinden korkanlara gelince, onlar için üst üste bina edilmiş odalar var;
altlarından ırmaklar akar. Allah'ın vaadidir bu,
Allah vaadine ters düşmez. 39. sure (ZÜMER) 19-20. ayet
(Resmi: 39/İniş:59/Alfabetik:114).
(66) Allah'ın Sünnetinde / Sünnetullah’ta (Kanununda)
Değişiklik Görülemez
“Senden önce gönderdiğimiz
resullerimize uygulanan yöntem de buydu. Sen bizim yol ve yöntemimizde değişme
bulamazsın.” (17. sure (İSRÂ) 77. ayet)
“Allah'ın kendisine farz kıldığı şeyde peygambere hiçbir vebal yoktur. Daha önce gelip geçmişlerde de Allah'ın yolu, yöntemi buydu. Allah'ın emri, belirlenmiş bir kaderdir / ölçüdür. Onlar ki Allah'ın mesajlarını tebliğ edip O'ndan korkarlar, Allah'tan gayrı hiç kimseden korkmazlar. Hesap sorucu olarak Allah yeter.” (33. sure (AHZÂB) 38-39. ayet)
“Yeryüzünde kibirlendi ve kötülük tezgâhladılar. Oysaki tezgâhlanan kötülük, sahibinden başkasını kuşatmaz. Öncekilerin başına gelenlerden başkasını mı bekliyorlar? Allah'ın yol ve yönteminde değişme asla bulamazsın! Allah'ın yol ve yönteminde döneklik de bulamazsın!” (35. sure (FATIR) 43. ayet)
“Bu, Allah'ın öteden beri işleyip duran yolu yöntemidir. Allah'ın yol ve yönteminde hiçbir değişme bulamazsın.” (48. sure (FETİH) 23. ayet)
“Allah'ın kendisine farz kıldığı şeyde peygambere hiçbir vebal yoktur. Daha önce gelip geçmişlerde de Allah'ın yolu, yöntemi buydu. Allah'ın emri, belirlenmiş bir kaderdir / ölçüdür. Onlar ki Allah'ın mesajlarını tebliğ edip O'ndan korkarlar, Allah'tan gayrı hiç kimseden korkmazlar. Hesap sorucu olarak Allah yeter.” (33. sure (AHZÂB) 38-39. ayet)
“Yeryüzünde kibirlendi ve kötülük tezgâhladılar. Oysaki tezgâhlanan kötülük, sahibinden başkasını kuşatmaz. Öncekilerin başına gelenlerden başkasını mı bekliyorlar? Allah'ın yol ve yönteminde değişme asla bulamazsın! Allah'ın yol ve yönteminde döneklik de bulamazsın!” (35. sure (FATIR) 43. ayet)
“Bu, Allah'ın öteden beri işleyip duran yolu yöntemidir. Allah'ın yol ve yönteminde hiçbir değişme bulamazsın.” (48. sure (FETİH) 23. ayet)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder