Yaşar Nuri Öztürk
25 Mayıs 2016, 10:07
İktidar erkinin arkasına
dini koymak ne demektir? Allah adına birinin veya bir kadronun kitleyi
yönetmesi demektir. Kur’an bunu kapatmış, bu devri bitirmiş. Nasıl bitirmiş?
Cenabı Hak, neden peygamberliği Hz. Muhammed’le bitirdi?
Birkaç hikmeti var. Bir
tanesi de şu:
Artık, Allah adına insanları yönetecek kişiler devri bitti. Kur’an bunu bitiriyor. Çünkü böyle bir sıfat olsa olsa peygamber unvanı taşıyan bir insanın olur.
Kaldı
ki, Kur’an o peygambere bile, kitleyi devlet başkanı veya yönetici sıfatıyla
yönetmeye kalktığı anda hemen sosyal mukavele (bey’at) ve şûra emri veriyor.
Onlarla mukavele yap ve şûrayı, yani karşılıklı denetimi işleterek öyle yönet
diyor.
Peygamberliğin bittiğini ilan edip teokrasi devrini kapatan Kur’an onun yerine şunu koymuştur: Egemenlik erkinin arkasına kitlenin iradesi oturacak.
Mutlak hâkim Allah’tır. Tamam, o ontolojik bir kavramdır. Bunun anlamı teokrasi değil. Halk bunların ayrıntısını bilmez. Mutlak hâkim olan Cenabı Hak kendine iman etmiş olanlara diyor ki: “Yönetimde, kitle, kaderi konusunda söz sahibi olsun!”
İşte şûra ve bey’at
ilkesi bu emrin yerine getirilişini gösteriyor.
Siyasal İslam denen, esasında ise İslam’ın başının en büyük derdi olan saltanat dinciliği “Söz Allah’ındır, hüküm O’nundur!” diyerek ortaya fırlıyor. Dediği, ilke olarak doğrudur. Ama onun akıl ve Kur’an penceresinden açıklanması gerekir. Onu yapmıyor. Sözü söylüyor, açıklama işini, Resul evladının katili Emevî saltanatçılarının yaptığı gibi (HAK SÖZE BATIL YORUM GETİREREK- MKA) yapıyor.
Bu Emevî melaneti için Hz. Ali’nin söylediği bir söz var.
“Hak bir sözü, bâtılı murat ederek kullanıyorlar” diyor. Siyasal İslamcıların günümüzde yaptıkları budur.
Kur’an, hâkimiyet sözünü kullanmıyor ama “Hüküm Allah’ındır” diyor. Hüküm Allahınsa, Allah hükmediyor. Ne diyor? İnsan hayatının olmazsa olmaz ilkelerine -evrensel ilkeler onlar- akla atıf yapıyor. Onları dikkate alarak kitleler, yönetimlerinde söz sahibi olacaklar. Kur’an’da bunun adı şûra.
Şimdi
şûrayı padişahın danışman tutması şekline dönüştürüyorlar. Ve bakıyorsunuz,
şûra, Ortadoğu despotizmlerinin hatırı için anlam kaydırmalarına uğratılarak,
adeta yok ediliyor.
İRTİCA İNSANLIĞIN EN BÜYÜK DERDİ
İRTİCA İNSANLIĞIN EN BÜYÜK DERDİ
İslam’ı bir hanedanlık ve padişahlık ideolojisi halinde tanıtıp buna din diyenler ve bu sahte dini geçerli kılmak için de laiklik düşmanlığı yapanlar var.
Bunlar
Müslümanı geri götürmek, cahiliye devrine döndürmek, Kur’an’ın yıktığı örflerin
zindanına tıkmak istiyorlar. Niçin?
Kendi çıkarları için. Kendilerini Allah’ın vekili yerine koydurup kitleyi
egemenlikleri altında tutmak için...
Bu zihniyet ve gayretler, kelimenin tam anlamıyla irticadır. İrtica, geriye gitmek, geriye götürmek demektir. Daha doğrusu, irtica hayatı geriye adım attırmaya kalkmaktır. Bu zihniyet de kitleyi, insanlığı geriye, cahiliye devrine götürmek istiyor. Bu zihniyetin bugünkü uzantılarının tümü irticadır. Bunun uzantıları neyse irtica odur. Ve irtica, insanlığın en büyük derdidir. Çünkü Allah’ın iradesi aksine iş yapmayı Allah’ın adını ve dinini istismar ederek yürütmek istemektedir.
Bir de şunu bilmek lazım: Bu cahiliye tutkusunun doyma noktası yoktur. Bunun tatmini, doyması, acıması söz konusu değildir. Peygamberinin öz evladına bile acımamış, onunla uzlaşmamış, ona hoşgörülü davranmamıştır. Ayağını sağlam bastığı anda, öz peygamberinin yavruları dâhil, hiç kimseye acımaz.
Modern dünyada, bu işi kan ve dehşete gitmeden çözmenin tek yolu, laiklik ilkesinin titizlikle ve aşındırılmadan işletilmesidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder