“O peygamber, müminlere
öz benliklerinden daha dost, daha yakındır. Onun eşleri de o
müminlerin anneleridir. Anne tarafından akraba olanlar da Allah'ın Kitabı'nda,
birbirlerine diğer müminlerden ve muhacirlerden daha yakındırlar. Ancak yakın
dostlarınız için örfe uygun bir vasiyette bulunmanız müstesnadır. Bu, Kitap'ta
satırlara geçirilmiştir.” (33. sure (AHZÂB) 6. ayet)
“Ey iman edenler! Size
bir yemek için izin verilmedikçe Peygamber'in evlerine girmeyin. Vaktini
bekleyip durmaksızın çağırıldığınızda girin, ancak yemeği yiyince hemen dağılın.
Söze dalıp lafı koyulaştırmayın. Çünkü böyle davranmanız Peygamber'i rahatsız
eder. Fakat o size bir şey söylemekten utanır. Allah ise hakkı dile getirmekten
çekinmez. Peygamber'in eşlerinden bir şey istediğinizde, onlardan perde
arkasından isteyin. Bu, hem sizin kalpleriniz hem de onların kalpleri için daha
temiz bir yoldur. Allah'ın resulüne rahatsızlık
vermeniz ve kendisinden sonra onun eşleriyle nikâhlanmanız, size helal
kılınmamıştır. Böyle bir şey Allah katında büyük bir vebaldir. Siz bir şeyi açıklasanız da
gizleseniz de Allah bunların tümünü bilmektedir. Peygamber'in
hanımlarına; babaları, oğulları, kardeşleri,
kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, hizmetindeki kadınlar ve
anlaşmalarıyla sahip olduklarından ötürü hiçbir günah yoktur. Allah'tan korkun, ey
Peygamber hanımları! Kuşkusuz, Allah her şeye tanıklık etmektedir.” (33. sure (AHZÂB) 53-55.
ayet)
“Ey Peygamber, eşlerine
şöyle söyle: "Eğer şu iğreti dünya hayatını ve onun süsünü istiyorsanız,
haydi gelin size boşanma bedellerinizi vereyim de sizi güzellikle serbest
bırakayım." "Yok eğer Allah'ı, resulünü ve âhiret yurdunu
istiyorsanız bilin ki, Allah sizin güzel düşünüp güzel hareket edenlerinize
büyük bir ödül hazırlamıştır." Ey peygamber hanımları!
Sizden kim açık / kanıtlanmış bir edepsizlik yaparsa, kendisi için azap iki
katına çıkarılır. Ve bu, Allah için çok kolaydır. Sizden kim, Allah'a ve resulüne itaat eder, iyilik
yaparsa, ona da ücretini iki kat olarak veririz. Kendisi için bol ve bereketli
bir rızık
da hazırlamışızdır. Ey peygamber hanımları! Siz, kadınlardan
herhangi biri gibi değilsiniz. Eğer korunup takvaya sarılıyorsanız sözü
kırıtarak söylemeyin ki, kalbinde maraz bulunan biri ümide kapılmasın. Örfe
uygun söz söyleyin. Evlerinizde de vakarlı oturun. İlk cahiliye
teşhirciliği gibi kendinizi teşhir etmeyin. Namazı kılın, zekâtı verin, Allah'a
ve resulüne itaat edin. Allah sizden kiri / lekeyi gidermek istiyor ey
Ehlibeyt, sizi tam bir biçimde temizlemek istiyor. Evlerinizde
Allah'ın ayetlerinden ve hikmetten okunanları hatırlayın. Kuşkusuz, Allah
Latîf'tir, Habîr'dir.” (33. sure (AHZÂB) 28-34. ayet)
“Hani sen Allah'ın nimetlendirdiği, senin de lütufta
bulunduğun kişiye "Eşini yanında tut, Allah'tan kork!" diyordun ama, Allah'ın açıklayacağı bir şeyi de içinde saklıyordun;
insanlardan çekiniyordun. Oysaki kendisinden korkmana Allah daha layıktır. Zeyd
o kadından ilişiğini kesince onu sana nikâhladık ki, evlatlıkları eşleriyle
ilişkilerini kestiklerinde, müminler için o kadınlarla evlenmede bir güçlük
olmasın. Zaten Allah'ın emri yerine getirilmiştir.” (33. sure (AHZÂB)
37. ayet)
“Ey Peygamber! Biz sana
şu hanımları helal kıldık: Mehirlerini verdiğin eşlerin, Allah'ın sana
ganimet olarak verdiklerinden elinin altında bulunanlar, amcalarının,
halalarının, dayılarının, teyzelerinin kızlarından seninle birlikte hicret
edenler. Peygamber kendisiyle evlenmek istediğinde, kendisini
Peygamber'e hibe eden mümin bir kadını da öteki müminlere değil, yalnız sana
özgü olmak üzere helal kıldık. Onlara eşleri ve elleri altındakiler
hakkında neler farz kıldığımızı biz biliriz. Sana
bir zorluk olmasın diyedir bu... Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir. Onlardan
dilediğini
geriye bırakırsın, dilediğini yanına alırsın. Bir
süre için uzaklaştığın hanımlarından dilediğini yanına almanda bir sakınca
yoktur. Onların gözlerinin aydınlanmasında, tasalanmalarında ve kendilerine verdiğinle
hepsinin hoşnut olmasında bu daha uygun bir yoldur. Allah sizin
kalplerinizde olanı bilir. Allah Alîm'dir, Halîm'dir. Bundan sonra
sana artık başka kadınlar helal olmaz. Bunları, başka
eşlerle değiştirmek de -onların güzellikleri hoşuna gitse bile- helal olmaz.
Elinin sahip olabilecekleri müstesna. Allah her şey üzerinde bir Rakîb'dir, her
şeyi gözetlemektedir.” (33. sure (AHZÂB) 50-52. ayet)
“Ey Peygamber!
Eşlerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle, dış giysilerini üzerlerine
alsınlar. Bu, onların tanınmaları ve incitilmemeleri için çok daha uygun bir
yoldur. Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir.” (33. sure (AHZÂB) 59. ayet)
“Allah'ı ve
resulünü incitenleri Allah dünyada da âhirette de lanetlemiştir. Onlar için,
alçaltıcı bir azap da hazırlanmıştır. Mümin erkeklerle mümin kadınları, yapmadıkları
bir şeyden dolayı rahatsız edenler, bir iftira ve açık bir günah
yüklenmişlerdir. “ (33. sure (AHZÂB) 57-58. ayet)
“O ifki / yalan haberi
/ iftirayı getirenler, içinizden bir gruptur. Onu sizin için şer
sanmayın. Aksine o, sizin için bir hayırdır. Onlardan
her kişiye o günahtan kazandığı vardır. Onların, günahın büyüğünü yönetenine de
büyük bir azap vardır. Onu işittiğinizde, erkek ve kadın müminlerin birbirleri
için iyi zanda bulunup, "Bu apaçık bir iftiradır" demeleri gerekmez
miydi?" Ona dört tanık getirselerdi ya! Mademki,
tanıkları getiremediler, o halde Allah katında onlar yalancılardır. Eğer dünya ve âhirette
Allah'ın lütfu üzerinizde olmasaydı, içine daldığınız o yaygarada size mutlaka
büyük bir azap dokunurdu. O zaman siz,
onu dillerinizle birbirinize yetiştiriyordunuz ve ağızlarınızla, hakkında
hiçbir bilginiz olmayan şeyi söylüyor, üstelik bunu önemsiz sanıyordunuz.
Oysaki Allah katında o, çok büyük bir günahtı. Onu duyduğunuzda,
"Bu konuda söz söylememiz bize yakışmaz; hâşâ, bu büyük bir
iftiradır" demeniz gerekmez miydi? Eğer iman sahipleri iseniz,
Allah sizi böyle bir şeye bir daha asla dönmemeniz hususunda uyarıyor. Allah size ayetleri iyice açıklıyor. Allah
Alîm'dir, Hakîm'dir. İman edenler içinde
edepsizliğin yayılmasını arzu edenler var ya, onlar için dünyada da âhirette de
korkunç bir azap öngörülmüştür. Allah bilir ama siz bilmezsiniz. Ya Allah'ın lütfu ve rahmeti
üzerinizde olmasaydı! Allah Raûf'tur, Rahîm'dir.” (24. sure (NÛR) 11-20.)
“Ey Peygamber! Allah'ın sana
helal kıldığı şeyi, eşlerinin hoşnutluğunu isteyerek neden haramlaştırıyorsun? Allah Gafûr'dur,
Rahîm'dir. Allah size, yeminlerinizi çözmeyi farz kılmıştır. Ve Allah, sizin Mevlâ'nızdır.
Alîm'dir O, her şeyi bilir; Hakîm'dir O, hikmetleri sonsuzdur. Hani, Peygamber, eşlerinden
birine bir sözü gizlice söylemişti. Sonra eşi bu sözü duyurup Allah da onu
Peygamber'e bildirince, Peygamber sözün bir kısmını açıklamış, bir kısmından
vazgeçmişti. Peygamber, sözü eşine bildirdiğinde o: "Bunu sana kim haber
verdi?" demişti. Peygamber de: "O her şeyi bilen, her şeyden haberi
olan bana bildirdi." diye cevaplamıştı. Eğer
ikiniz, ey hanımlar, Allah'a tövbe ederseniz ne iyi, çünkü kalpleriniz kaydı;
yok eğer Peygamber'e karşı dayanışmaya girerseniz hiç kuşkusuz bizzat Allah,
onun destekçisidir. Cebrail'le iman sahiplerinin barışçıları da. Bütün bunlardan sonra melekler de ona arka çıkarlar.
O sizi boşarsa,
kim bilir belki de Rabbi ona sizin yerinize sizden daha hayırlı eşler nasip
eder: Allah'a teslim olan, iman sahibi, gönülden bağlı, tövbe etmesini seven,
ibadete düşkün, yolculuk edebilen dullar ve bâkireler.” (66. sure (TAHRÎM) 1-5.
ayet)
RESUL KUR'AN'IN KUR'AN MESAJLARI - M. Kemal Adal
Selam...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder