İŞTE ATATÜRK

İŞTE ATATÜRK
Allah Kuran’da: “Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır.” (17/İSRA/36) buyurmuştur. Atatürk de: “Türk Kuran'ın arkasında koşuyor; fakat onun ne dediğini anlamıyor, içinde neler var bilmiyor ve bilmeden tapınıyor. Benim maksadım; arkasında koştuğu kitapta neler olduğunu Türk anlasın” (Osman Ergin, Türk Maarif Tarihi 1-5, 1977 /A. Gürtaş, s. 41) demektedir.- "İŞTE ATATÜRK" PORTALINA GİRMEK İSTEDİĞİNİZDE YUKARIDAKİ RESMİ TIKLAYINIZ.

21 Haziran 2016 Salı

HZ. MUHAMMED'İN BEŞERİ YÖNÜ ve HZ. PEYGAMBERE YÖNELİK UYARILAR


I.                  HZ. MUHAMMED'İN BEŞERİ YÖNÜ:


 Hz. Muhammed Allah’ın elçisi ve kuludur. Melek değildir, Ölümlü bir insandır. Allah’ın elçisi olarak melek Cebrail aracılığı ile vahiy almasının dışında Her insan’dan farklı olan üstün güçleri yoktur, gaybı da bilmez. Allah’ın hazineleri yanında değildir. Allah’ın dilediğinden başka insanlara yarar, ışık, aydınlık sağlayamaz ve zarar da veremez. Sadece Allah’a yakarır (dua eder), kendine ve insanlara ne yapılacağını da bilmez. Şeytan ona da musallat olur. Allah dilemedikçe mucize gösteremez.


 Muhammed bir resulden başkası değildir. Ondan önce de resuller gelip geçmiştir. Şimdi o ölse yahut öldürülse ökçeleriniz üzerine gerisin geri mi döneceksiniz! İki ökçesi üzerine geri dönen, Allah'a hiçbir şekilde zarar veremez. Allah, şükredenleri ödüllendirecektir.” (3. sure (ÂLİ IMRÂN) 144. ayet)

 De ki: "Ben kendi nefsime, Allah'ın dilediğinden başka ne bir yarar sağlayabilirim ne de bir zarar verebilirim. Eğer gaybı bilseydim elbette daha çok hayır yapardım. Ama bana kötülük dokunmamıştır bile. Ben, inanan bir topluluk için bir uyarıcı ve müjdeciden başkası değilim." (7. sure (A'RAF) 188. ayet)

 Allah'ın kulu kalkmış O'na yakarırken, onlar onun üzerine keçeleşir gibi üşüşüyorlardı. De ki: "Ben ancak Rabbime yakarırım/çağırırım. Ve hiç kimseyi O'na ortak koşmam." De ki: "Ben size zarar verme gücüne de ışık ve aydınlık verme gücüne de sahip değilim." De ki: "Allah'tan beni hiç kimse kurtaramaz ve O'nun dışında bir sığınak da asla bulamam." "Ancak Allah'tan bir tebliğ ve O'nun mesajlarından bir şeyler sunabilirim." Allah'a ve O'nun resulüne isyan edenler için cehennem ateşi vardır. Sürekli içinde kalacaklardır. (72. sure (CİN) 19-23. ayet)

 De ki: "Ben kendime bile Allah'ın istediği dışında bir zarar verme yahut yarar sağlama gücünde değilim. Her ümmetin bir eceli var. Ecelleri geldiğinde bir saat geri de kalamazlar, ileri de gidemezler." (10. sure (YÛNUS) 49. ayet))

 “De ki: "Göklerin ve yerin Fâtır'ı olan o yaratıcıdan, o yedirip doyuran ama kendisi yedirilip beslenmeyen Allah'tan başkasını mı velî edineyim?" De ki: "Bana, İslam'ı/Allah'a teslim olmayı seçenlerin ilki olmam emredildi." Ve sakın şirke sapanlardan olma!” (6. sure (EN'ÂM) 14. ayet)

 Şunu da söyle: "Rabbime isyan edersem büyük bir günün azabından korkarım ben." Kendisinden azap uzaklaştırılana o gün rahmet etmiştir. İşte açık kurtuluş budur. Allah sana bir keder dokundurursa, onu O'ndan başka açacak yoktur. Eğer sana bir hayır dokundurursa, O, her şey üzerinde güç sahibidir.” (6. sure (EN'ÂM) 15-17. ayet)

 Onlara şunu söyle: "Ben size Allah'ın hazineleri yanımdadır demiyorum. Gaybı da bilmem ben! Size ben bir meleğim de demiyorum. Yalnız bana vahyedilene uyarım ben!" Sor onlara: "Körle gören bir olur mu? Hâlâ düşünmüyor musunuz?" (6. sure (EN'ÂM) 50. ayet)

 De ki: "Ben sadece sizin gibi bir insanım. İlahınızın bir tek ilah olduğu bana vahyediliyor. O halde şaşıp sendelemeden O'na yönelin ve O'ndan af dileyin. Vay haline ortak koşanların!” (41. sure (FUSSİLET) 6. ayet)

 “De ki: "Ben, resuller içinden bir türedi değilim! Bana ve size ne yapılacağını da bilmiyorum. Bana vahyedilenden başkasına da uymam! Ve ben, açıkça uyaran bir elçiden başkası da değilim." (46. sure (AHKAF) 9. ayet)

 De ki: "Ben de sizin gibi bir insanım. Ancak, tanrınızın bir tek tanrı olduğu bana vahyediliyor. O halde, Rabbine kavuşmayı uman, hayra ve barışa yönelik iş yapsın ve Rabbine ibadette hiç kimseyi O'na ortak koşmasın." (18. sure (KEHF) 110. ayet)

 Biz senden önce de elçi olarak kendilerine vahyettiğimiz erkeklerden başkasını göndermedik. Eğer bilmiyorsanız, zikir/Kur'an ehline sorun. ık delillerle, kitaplarla gönderdik. Sana da bu zikiri / Kur'an'ı vahyettik ki, kendilerine indirileni insanlara açık seçik bildiresin de derin derin düşünebilsinler.” (16. sure (NAHL) 43-44. ayet)

 Senden önce hiçbir insana ölümsüzlük vermedik. Şimdi sen ölürsen, onlar ölümsüz mü olacaklar?" (21. sure (ENBİYÂ) 34. ayet)

 Biz senden önce hiçbir resul ve nebi göndermedik ki, o bir şey dilediğinde, şeytan onun düşünce ve dileği içine bir şey atmış olmasın. Ama Allah, şeytanın attığını siler, sonra kendi ayetlerini muhkemleştirir. Allah Alîm'dir, Hakîm'dir. Bu, Allah'ın; şeytanın attığını, kalplerinde hastalık olanlara, gönülleri katılaşanlara bir fitne yapması içindir. Zalimler, geri dönülmez bir ayrılık ve kopuş içindedirler. Kendilerine ilim verilenler onun, senin Rabbinden bir hak olduğunu bilsinler, ona inansınlar da kalpleri ona saygı duysun diye böyle yapılmıştır. Şu bir gerçek ki Allah Hâdî'dir, iman edenleri dosdoğru yola mutlaka ulaştıracaktır. (22. sure (HAC) 52-54. ayet)

 "Yahut altından bir evin olmalı, yahut göğe yükselmelisin. Ancak senin göğe çıktığına, okuyacağımız bir kitabı bize indireceğin zamana kadar, asla inanmayız!" De ki: "Rabbimin şanı yücedir. Ben, insan bir resulden başka neyim ki?" (17. sure (İSRÂ) 93. ayet)


 HZ. MUHAMMED'İN AHLAKI:

 Ve gerçekten sen, çok büyük bir ahlak üzerindesin.” (68. sure (KALEM) 4. ayet)


II.               HZ. PEYGAMBERE YÖNELİK UYARILAR:


 Hz. Muhammed’in de beşer peygamber olması sebebiyle her insan gibi yanlış seçim ve kararları ile hatalı eylemleri (zelle) (1) olmuştur. Bazı konularla ilgili olarak da Allah tarafından vahiy gelerek uyarılmıştır:


 Yüzünü ekşitti ve öteye döndü; Yanına kör adam geldi diye. Nereden bilirsin, belki de o arınıp temizlenecek. Belki de düşünüp taşınacak da öğüt kendisine yarayacak. O, kendisini her türlü ihtiyacın üstünde görene gelince, Ki sen ona yöneliyorsun; Sana ne onun arınmasından! O, koşarak sana gelen var ya; Odur içine ürperti düşen. Sen ona aldırmazlık ediyorsun. Hayır, hiç de öyle değil! O, bir düşündürücüdür. Dileyen onu düşünüp öğüt alır.” (80. sure (ABESE) 1-12. ayet)

 Ey Peygamber! Allah'tan kork ve küfre batmışlarla münafıklara boyun eğme! Kuşkusuz, Allah Alîm ve Hakîm'dir. Rabbinden sana vahyedilene uy! Allah, yapmakta olduklarınızdan en iyi biçimde haberdardır. Allah'a dayanıp güven! Vekil olarak Allah yeter.”  (33. sure (AHZÂB) 1-3. ayet)

 “Hani sen Allah'ın nimetlendirdiği, senin de lütufta bulunduğun kişiye "Eşini yanında tut, Allah'tan kork!" diyordun ama Allah'ın açıklayacağı bir şeyi de içinde saklıyordun; insanlardan çekiniyordun. Oysaki kendisinden korkmana Allah daha layıktır. Zeyd o kadından ilişiğini kesince onu sana nikâhladık ki, evlatlıkları eşleriyle ilişkilerini kestiklerinde, müminler için o kadınlarla evlenmede bir güçlük olmasın. Zaten Allah'ın emri yerine getirilmiştir. Allah'ın kendisine farz kıldığı şeyde peygambere hiçbir vebal yoktur. Daha önce gelip geçmişlerde de Allah'ın yolu, yöntemi buydu. Allah'ın emri, belirlenmiş bir kaderdir / ölçüdür. Onlar ki Allah'ın mesajlarını tebliğ edip O'ndan korkarlar, Allah'tan gayrı hiç kimseden korkmazlar. Hesap sorucu olarak Allah yeter.” (33. sure (AHZÂB) 37-39. ayet)

 “Sen bu Kitap'ın sana indirileceği ummuyordun; Rabbinden bir rahmet olarak geldi. O halde küfre sapanlara sakın destekçi olma.” (28. sure (KASAS) 86. ayet)

 Allah'ın ayetleri sana indirildikten sonra sakın seni geri çevirmesinler. Rabbine yakar / Rabbine çağır. Sakın şirke bulaşanlardan olma.  Allah'ın yanında diğer bir tanrıya daha kulluk etme. İlah yok O'ndan başka. O'nun yüzü dışında her şey helâk olacaktır. Hüküm yalnız O'nundur ve O'na döndürüleceksiniz.” (28. sure (KASAS) 87-88. ayet)

 Az kalsın seni, sana vahyettiğimizden uzaklaştırarak ondan gayrısını bize isnat edesin diye fitneye düşüreceklerdi. İşte o takdirde seni dost edinirlerdi. Eğer biz seni sağlamlaştırmamış olsaydık, yemin olsun, onlara birazcık meylediverecektin. İşte o zaman sana, hayatın da ölümün de katmerli acılarını tattırdık. Ve bize karşı hiçbir yardımcı da bulamazdın.” (17. sure (İSRÂ) 73-75. ayet)

 Yemin olsun, biz dilesek sana vahyetmiş olduğumuzu tamamen gideriveririz, sonra onu elde etmek için bizim katımızda kendine bir vekil de bulamazsın. Ancak, Rabbinden bir rahmet müstesna. Kuşkusuz, O'nun sana lütfu pek büyüktür.” (17. sure (İSRÂ) 86-87. ayet)

 Şayet sen, sana indirdiğimizden kuşkulanmakta isen, senden önce Kitap'ı okuyanlara sor. Yemin olsun, hak sana Rabbinden gelmiştir. O halde, sakın kuşkulananlardan olma! Ve sakın ayetlerimizi yalanlayanlardan olma, yoksa hüsrana düşenlerden olursun.” (10. sure (YÛNUS) 94-95. ayet)

 Belki de sen; onlar, "Ona bir hazine indirilseydi, yahut beraberinde bir melek gelseydi ya!" diyorlar diye göğsün sıkışıp daralarak, sana vahyedilmekte olanının bir kısmını terk etmeye kalkarsın. Gerçek olan şu ki, sen sadece bir uyarıcısın. Allah ise her şey üzerinde bir Vekîl'dir.” (11. sure (HÛD) 12. ayet)

 Eğer yüz çevirip gitmeleri sana ağır geldiyse, haydi gücün yetiyorsa, yerin içinde bir delik yahut gökte bir merdiven ara da onlara bir mucize getir. Allah dileseydi onları doğru ve güzelde birleştirirdi. Artık cahillerden olma.” (6. sure (EN'ÂM) 35. ayet)

 Sabah akşam, yüzünü isteyerek Rablerine yalvarıp yakaranları kovma! Onların hesabından bir şey sana ait olmadığı gibi, senin hesabından bir şey de onlara ait değildir. O halde onları kovarsan zalimlerden olursun. Biz böylece onların bir kısmını diğer bir kısmıyla imtihana çektik ki, şunu söylesinler: "Allah aramızdan şunlara mı lütufta bulundu?" Allah şükredenleri daha iyi bilmiyor mu? Ayetlerimize iman edenler sana geldiğinde şöyle söyle: "Selam size! Rabbiniz, benliği üzerine rahmeti yazmıştır. İçinizden her kim bilgisizlikle bir kötülük işler de ardından tövbe edip halini düzeltirse, hiç kuşkusuz, Allah çok affedici, çok merhametlidir." İşte biz, ayetlerimizi bu şekilde ayrıntılı kılıyoruz ki, günaha sapmışların yolu açık-seçik ortaya çıksın/günaha sapmışların yolunu açık-seçik göresin!” (6. sure (EN'ÂM) 52-55. ayet)

 Şimdi sen, bu söze inanmazlarsa, belki de arkalarından kendini eritircesine üzüleceksin.” (18. sure (KEHF) 6. ayet)

  Benliğini, sabah akşam yüzünü isteyerek rablerine yalvaranlarla beraber tut. İğreti dünya hayatının süsünü isteyerek gözlerini onlardan kaydırıp uzaklaştırma. Ve sakın, kalbini bizim zikrimizden / Kur'an’ımızdan gafil koyduğumuz, boş arzularına uymuş kişiye boyun eğme. Böylesinin işi hep aşırılıktır.” (18. sure (KEHF) 28. ayet)

 Eğer ceza ile karşılık verecekseniz, ancak size yapılan kötülüğün türü ve miktarı ile karşılık verin. Eğer sabrederseniz, elbette ki bu, sabredenler için daha hayırlıdır.” (16. sure (NAHL) 126. ayet)

 Hiçbir peygamber için, yeryüzünde ağır basmadıkça, esirlere sahip olmak uygun değildir. Siz şu iğreti dünyanın nimetini istiyorsunuz; Allah ise âhireti istiyor. Allah Azîz'dir, Hakîm'dir. Eğer Allah'tan bir yazı önden gelmemiş olsaydı, aldığınız fidyeden ötürü size büyük bir azap dokunurdu.“ (8. sure (ENFÂL) 67-68. ayet)

 İş ve hüküm konusunda sana düşen bir şey yoktur. Allah ya tövbelerini kabul ederek onları bağışlar yahut da zalim oldukları için onlara azap eder.” (3. sure (ÂLİ IMRÂN) 128. ayet)

 “Kuşku yok ki, biz bu Kitap'ı sana, insanlar arasında Allah'ın sana gösterdiği ile hükmedesin diye hak olarak indirdik. Sakın hainlere yardakçı olma! Allah'tan af dile; Allah çok affedici, çok merhametlidir. Öz benliklerine hainlik edenler için didinip durma. Çünkü Allah, sürekli hainlik eden günahkârı sevmez. İnsanlardan gizleniyorlar / gizliyorlar da Allah'tan gizlenmiyorlar / gizlemiyorlar. Oysaki O, O'nun hoşlanmadığı sözü gece boyu sarf ederlerken onlarla beraberdir. Allah, onların yapmakta olduklarını çepeçevre kuşatmıştır. Diyelim, siz onlar için dünya hayatında mücadele verdiniz. Peki, kıyamet günü Allah'a karşı onlar için kim mücadele verir, onlar hakkında kim vekillik yapar? Kim bir kötülük yapar yahut öz benliğine zulmeder de sonra Allah'tan af dilerse Allah'ı çok affedici, çok merhametli bulur. Günah kazanan onu kendi nefsi aleyhine kazanır. Allah Alîm ve Hakîm'dir. Kim bir hata yahut günah işler de sonra onunla bir suçsuzu itham ederse hiç kuşkusuz, büyük bir iftira ve açık bir günah yüklenmiş olur. Eğer Allah'ın senin üzerindeki lütfu ve rahmeti olmasaydı, onlardan bir grup seni şaşırtmaya mutlaka yeltenecekti. Ama onlar kendilerinden başkasını saptıramazlar. Ve sana hiçbir şekilde zarar veremezler. Allah sana Kitap'ı ve hikmeti indirmiş ve sana bilmediğin şeyleri öğretmiştir. Allah'ın senin üzerindeki lütfu çok büyüktür.” (4. sure (NİSA) 105-113. ayet)

 Artık Rabbinin hüküm vermesi için sabret! Balığın dostu Yûnus gibi olma! Hani o, hıçkırıktan boğulur bir halde yakarmıştı.” (68. sure (KALEM) 48. ayet)

 Allah seni affetsin; neden onlara izin verdin de beklemedin ki, doğru söyleyenler sana açık seçik belli olsun da yalancıları bilesin.” (9. sure (TEVBE) 43. ayet)


 GARANİK OLAYI:


 Gördünüz mü Uzza'yı, Lât'ı. Ve ötekini, üçüncüsü olan Menât'ı. Erkek size, dişi Allah'a mı? İşte bu, insafsız bir bölüştürme. Bunlar, sizin ve atalarınızın taktığı isimlerden başka şeyler değildir. Onlar hakkında Allah bir kanıt indirmemiştir. Onlar, sadece sanıya, bir de nefislerin hoşlandığı şeylere uyuyorlar. Yemin olsun, onlara hidayet Rablerinden gelmiştir. için, her özleyip hayal ettiği var mı acaba? Sonrası da öncesi de / âhiret de dünya da Allah'ındır.” (53. sure (NECM) 19-25. ayet)

 Az kalsın seni, sana vahyettiğimizden uzaklaştırarak ondan gayrısını bize isnat edesin diye fitneye düşüreceklerdi. İşte o takdirde seni dost edinirlerdi. Eğer biz seni sağlamlaştırmamış olsaydık, yemin olsun, onlara birazcık meylediverecektin. İşte o zaman sana, hayatın da ölümün de katmerli acılarını tattırdık. Ve bize karşı hiçbir yardımcı da bulamazdın.” (17. sure (İSRÂ) 73-75. ayet)

 Biz senden önce hiçbir resul ve nebi göndermedik ki, o bir şey dilediğinde, şeytan onun düşünce ve dileği içine bir şey atmış olmasın. Ama Allah, şeytanın attığını siler, sonra kendi ayetlerini muhkemleştirir. Allah Alîm'dir, Hakîm'dir. Bu, Allah'ın; şeytanın attığını, kalplerinde hastalık olanlara, gönülleri katılaşanlara bir fitne yapması içindir. Zalimler, geri dönülmez bir ayrılık ve kopuş içindedirler. Kendilerine ilim verilenler onun, senin Rabbinden bir hak olduğunu bilsinler, ona inansınlar da kalpleri ona saygı duysun diye böyle yapılmıştır. Şu bir gerçek ki Allah Hâdî'dir, iman edenleri dosdoğru yola mutlaka ulaştıracaktır.” (22. sure (HAC) 52-54. ayet)


Dip Not:


 (1) Zelle:  Sözlükte "sürçme, sürçüp kayma, yanılma, yanlış, ufak suç, ayrılmak ve uzaklaşmak" demektirhttp://www.mumsema.org/images/smilies/nokta.gif Dinî literatürde ise bu terim daha çok peygamberlerin hataları için kullanılmaktadırhttp://www.mumsema.org/images/smilies/nokta.gif 

Peygamberlerin kendilerine has bazı sıfatları vardır. Bu sıfatlarla normal insanlardan seçilip ayrılırlar. Onlar nübüvvetten önce bile hırsızlık, yalancılık, dolandırıcılık, putlara tapma, ahlâk dışı ilişkiler ve benzeri şeylerden uzak tutulmuşlardır. İşte onlar için öngörülen sıfatlardan biri de ismet sıfatıdır. Buna göre peygamberlerin suçsuz ve günahsız olmaları gerekir. Zira günah işlemek nübüvvet makamı ile bağdaşmaz.  Onların kem gözlü ve hain bakışlı olmaları bile caiz değildirhttp://www.mumsema.org/images/smilies/nokta.gif 

Kelâm ekolleri genel anlamda peygamberlerin masum ve günahsız oldukları hususunda görüş birliği içindedirler
http://www.mumsema.org/images/smilies/nokta.gif Bazı âyet ve hadislerde geçen ifadelerden ötürü peygamberlerin küçük günah işleyip işlemeyecekleri konusunda ihtilaf söz konusu olmuşturhttp://www.mumsema.org/images/smilies/nokta.gif 

Mutezile ve Şia'ya göre peygamberlerin ismeti tam ve mükemmeldirhttp://www.mumsema.org/images/smilies/nokta.gif Büyük ve küçük bütün günahlardan uzaktırlarhttp://www.mumsema.org/images/smilies/nokta.gif 

Mâtüridîlere göre peygamber, küçük büyük bütün günahlardan, her türlü küfür ve şirkten uzaktırhttp://www.mumsema.org/images/smilies/nokta.gifBununla birlikte çok küçük, hafif hatalar, zelle türünden sürçmeler onlardan sadır olabilirhttp://www.mumsema.org/images/smilies/nokta.gif Ancak tebliğde kesin olarak günahsızdırlarhttp://www.mumsema.org/images/smilies/nokta.gif

Râzî ve Cürcanî'ye göre, dalgınlık veya unutkanlıkla bazı küçük hataların peygamberden sadır olması mümkündürhttp://www.mumsema.org/images/smilies/nokta.gif 

Her peygamberin biri kulluk, diğeri de peygamberlik olmak üzere iki vasfı vardır.  Peygamberlik vasfında hata etmezlerhttp://www.mumsema.org/images/smilies/nokta.gif Çünkü vahyin kontrolündedirlerhttp://www.mumsema.org/images/smilies/nokta.gif Ancak kulluk vasfında hata edebilirlerhttp://www.mumsema.org/images/smilies/nokta.gif Bununla birlikte yaptıkları hatalarda kasıt söz konusu değildirhttp://www.mumsema.org/images/smilies/nokta.gif(FK) (Diyanet İşleri Başkanlığı Sitesi, Dini Kavramlar Sözlüğü)





1 yorum:

  1. ALLAH SENDEN RAZI OLSUN BU KONUDA HİÇ BİR DİN GÖREVLİSİ VAAZ VERMEZ. OKUDUĞUMUZ KONULARI TOPARLAYIP TOP YEKÜN SUNMAN ENFES. ALLAH YAR VE YARDIMCIN OLSUN SEVGİLİ KARDEŞİM. SELAM VE SEVGİLER

    YanıtlaSil