I. HZ. PEYGAMBERİN VE MÜSLÜMANLARIN MÜCADELELERİ - 2
A. HİCRET
1. HİCRET, MUHACİRLER VE ENSAR - GENEL:
“Onlardan önce yurda
konmuş ve imana sarılmış olanlar, kendilerine hicret edenleri severler. Onlara
verilenlerden ötürü göğüslerinde bir ihtiyaç duymazlar. Kendilerinin
ihtiyaçları olsa bile, ötekileri kendi nefislerine tercih ederler.
Nefsinin cimriliğinden / doymazlığından korunanlar, kurtuluşa erenlerin ta
kendileridir. Onlardan sonra gelenler de şöyle
derler: "Rabbimiz! Bizi ve bizden önce iman etmiş kardeşlerimizi affet;
kalplerimizde, inananlara karşı bir düşmanlık bırakma! Rabbimiz, sen çok
şefkatli, çok merhametlisin!" (59. sure (HAŞR) 9-10. ayet)
“Az kalsın bu
topraktan çıkarmak için seni sıkıştıracaklardı. Böyle bir durumda onlar orada
senin arkandan çok az bir süre kalacaklardı. Senden önce gönderdiğimiz resullerimize uygulanan yöntem de
buydu. Sen bizim yol ve yöntemimizde değişme bulamazsın.” (17. sure (İSRÂ)
76-77. ayet)
“Ey benim iman eden
kullarım! Hiç kuşkusuz, benim yerkürem geniştir. O halde, yalnız bana
kulluk / ibadet edin. Her can, ölümü tadacaktır; sonra bize döndürüleceksiniz. İman edip hayra ve barışa
yönelik işler yapanları, altlarından ırmaklar akan cennetin görkemli odalarına
yerleştireceğiz. Sürekli kalacaklardır orada. Ne güzeldir iş yapıp değer
üretenlerin ödülü! Onlar ki sabrettiler ve yalnız Rablerine dayanıp güvenmektedirler. Nice hayvanlar var, kendi rızkını taşıyamaz. Allah
onları da rızıklandırıyor, sizi de. Semî'dir O, Alîm'dir.” (29. sure (ANKEBÛT)
56-60. ayet)
“İnanıp hicret
eden ve Allah yolunda uğraşıp didinenlere gelince, onlar Allah'ın rahmetini
umarlar. Allah çok affedici, çok merhametlidir.” (2. sure (BAKARA) 218.
ayet)
“Onlar ki inanıp
hicret ettiler, mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda savaştılar ve onlar ki
hicret edenleri barındırdılar, onlara yardım ettiler, işte onlar birbirlerinin
dostlarıdır. İman edip de hicret etmeyenlere gelince, hicret edecekleri vakte
kader size onların yönetiminden bir şey düşmüyor. Ama sizden dinde yardım
isterlerse, sizinle aralarında antlaşma bulunan bir topluluk aleyhinde olmamak
üzere, kendilerine yardım etmeniz gerekir. Allah, yapmakta olduklarınızı iyice
görmektedir. Küfre sapanlar da birbirlerinin dostlarıdır. Eğer şu dikkat çekilenleri yapmazsanız
yeryüzünde bir fitne, büyük bir bozgun çıkar. O inanıp hicret edenler, Allah
yolunda didinenler, o barındırıp yardımcı olanlar var ya, gerçek müminler işte
onlardır! Bir bağışlanma var onlar için, bol bir rızık var. Sonradan
inanarak hicret edip de sizinle birlikte cihada katılanlar
da sizdendir. Kan akrabaları ise, Allah'ın Kitabı'na göre birbirlerine daha
yakın dostturlar. Allah her şeyi bilir.” (8. sure (ENFÂL) 72-75. ayet)
“Eğer siz ona yardım etmezseniz
bilin ki, Allah ona zaten yardım etmişti. Hani küfredenler onu iki kişinin ikincisi
olarak yurdundan çıkardıklarında, mağarada bulundukları bir sırada arkadaşına
şöyle diyordu: "Tasalanma, Allah bizimle." Bunun üzerine Allah ona
sükûnet indirmiş ve kendisini sizin görmediğiniz ordularla desteklemişti de
küfre sapanların sözünü sefil kılıp alçaltmıştı. Allah'ın sözü ise yüce olanın
ta kendisidir. Allah Azîz'dir, Hakîm'dir.” (9. sure (TEVBE) 40. ayet)
“Muhacirlerden ve
Ensar'dan ilklerle, güzel düşünüp güzel davranmada onları izleyenler var ya,
Allah onlardan razı olmuştur; onlar da O'ndan razıdırlar. Onlara altlarından
ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. Sonsuza dek hep orada kalacaklardır.
Büyük kurtuluş işte budur!” (9. sure (TEVBE) 100. ayet)
2. HİCRET EDEREK GELEN VE GİDEN KADINLARIN / EŞLERİN DURUMU:
“Ey iman sahipleri! Mümin
kadınlar hicret ederek size geldiklerinde onları
imtihan edin. Allah onların imanlarını daha iyi bilir ya! Eğer onların mümin
hanımlar olduklarını anlarsanız, onları kâfirlere döndürmeyin. Ne bu mümin
kadınlar o kâfirlere helaldir ne de o kâfirler bunlara helaldir. Bu kadınlar
için harcadıklarını o kâfirlere geri verin. Mehirlerini kendilerine verdiğiniz
takdirde, bu kadınları nikâhlamanızda sizin için bir sakınca yoktur. Kâfirlerin iffet ve nikâhlarına yapışmayın. Kâfirlere
gitmeyi yeğleyen kadınlar için harcadıklarınızı onlardan geri isteyin; onlar da
size gelen mümin kadınlar için harcadıklarını geri istesinler. Bu,
Allah'ın hepinize buyruğudur. Aranızda hüküm veriyor. Allah Alîm'dir,
Hakîm'dir. Eğer, kâfirler tarafına geçmiş eşleriniz yüzünden bir
şeyleriniz inkârcılara gider, sonra da onlardan size kaçan kadınlar yüzünden
ödeme sırası size gelirse, eşleri gitmiş olan müminlere, harcadıkları miktarı
verin.
Kendisine inandığınız Allah'tan korkun. Ey Peygamber! İnanmış kadınlar sana gelip Allah'a hiçbir
şeyi ortak koşmamaları, hırsızlık etmemeleri, zina etmemeleri, çocuklarını
öldürmemeleri, elleriyle ayakları arasında bir iftira uydurup ortaya sürmemeleri,
iyilik ve güzelliği belirlenmiş bir işte sana isyan etmemeleri hususunda
seninle bey'atleşmek isterlerse, onlarla bey'atleş ve onlar için Allah'tan af
dile! Kuşkusuz, Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir.” (60. sure (MÜMTEHİNE) 10-12. ayet)
3. HİCRET’TE İMAN EDİP HİCRET EDENLERİN MÜKÂFATI ALLAH KATINDADIR:
“İnanıp hicret
eden ve Allah yolunda uğraşıp didinenlere gelince, onlar Allah'ın rahmetini
umarlar. Allah çok affedici, çok merhametlidir.” (2. sure (BAKARA) 218.
ayet)
“Rableri onlara cevap verdi: "Ben sizden, erkek-kadın
hiçbir çalışanın ürettiğini boşa çıkarmayacağım. Hep birbirinizdensiniz. Göç edenler, yurtlarından çıkarılanlar, yolumda işkenceye
uğratılanlar, çarpışıp da öldürülenler var
ya, onların kötülüklerini yemin olsun örteceğim. Ve yemin olsun ki onları,
Allah katından bir karşılık olarak, altlarından ırmaklar akan cennetlere
koyacağım." Allah katındandır karşılıkların en güzeli.” (3. sure
(ÂLİ IMRÂN) 195. ayet)
“Bildiğin
gibi, Rabbin seni hak uğruna, öz yurdundan çıkarmıştı. Ve müminlerden bir grup
tamamen isteksizdi. İş apaçık ortaya çıktıktan sonra bile, hak konusunda
seninle çekişiyorlardı. Sanki onlar gözleri baka baka ölüme sürülüyorlardı.” (8. sure (ENFÂL)
5-6. ayet)
“Onlar ki inanıp
hicret ettiler, mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda savaştılar ve onlar ki
hicret edenleri barındırdılar, onlara yardım ettiler, işte onlar birbirlerinin
dostlarıdır. İman edip de hicret etmeyenlere gelince, hicret edecekleri vakte
kader size onların yönetiminden bir şey düşmüyor. Ama sizden dinde yardım isterlerse,
sizinle aralarında antlaşma bulunan bir topluluk aleyhinde olmamak üzere,
kendilerine yardım etmeniz gerekir. Allah, yapmakta olduklarınızı iyice
görmektedir.” (8. sure (ENFÂL) 72. ayet)
“Sonradan inanarak
hicret edip de sizinle birlikte cihada katılanlar
da sizdendir. Kan akrabaları ise, Allah'ın Kitabı'na göre birbirlerine daha
yakın dostturlar. Allah her şeyi bilir.” (8. sure (ENFÂL) 75. ayet)
“Muhacirlerden ve
Ensar'dan ilklerle, güzel düşünüp güzel davranmada onları izleyenler var ya,
Allah onlardan razı olmuştur; onlar da O'ndan razıdırlar. Onlara altlarından
ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. Sonsuza dek hep orada kalacaklardır.
Büyük kurtuluş işte budur!” (9. sure (TEVBE) 100. ayet)
“Yemin olsun ki, Allah,
içlerinden bir grubun kalpleri kaymaya yüz tuttuktan sonra, peygambere ve o
güçlük saatinde ona uymuş olan Muhacirlerle Ensar'a tövbe nasip etmiş, sonra da
onların tövbelerini kabul buyurmuştur. Çünkü onlara karşı Raûf ve
Rahîm'dir.” (9. sure (TEVBE) 117. ayet)
“Zulme uğratıldıktan
sonra Allah uğrunda hicret edenlere biz, dünyada elbette güzelce mekân
tutturacağız. Âhiretin ödülü mutlaka daha büyüktür. Bir bilselerdi! O Allah yolunda hicret
edenler, sabrederler ve yalnız Rablerine tevekkül ederler.” (16. sure (NAHL) 41-42. ayet)
“Kuşkusuz, Rabbin;
işkenceye uğratıldıktan sonra hicret eden, ardından da cihat edip sabreden
kişiler yanındadır. Bütün bunlardan sonra senin Rabbin elbette cömertçe
affedecek, cömertçe merhamet edecektir!” (16. sure (NAHL) 110.
ayet)
“Sizin lütuf ve imkân sahibi olanlarınız; akrabaya,
çaresizlere, Allah yolunda hicret edenlere bir şey
vermemeye yemin etmesinler, affetsinler, hoş görsünler. Allah'ın sizi
affetmesini istemez misiniz? Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir.” (24. sure (NÛR) 22. ayet)
“Ey benim iman eden
kullarım! Hiç kuşkusuz, benim yerkürem geniştir. O halde,
yalnız bana kulluk / ibadet edin.” (29. sure (ANKEBÛT) 56. ayet)
“O peygamber, müminlere öz benliklerinden daha
dost, daha yakındır. Onun eşleri de o müminlerin anneleridir. Anne tarafından akraba olanlar da Allah'ın Kitabı'nda,
birbirlerine diğer müminlerden ve muhacirlerden daha yakındırlar. Ancak
yakın dostlarınız için örfe uygun bir vasiyette bulunmanız müstesnadır. Bu,
Kitap'ta satırlara geçirilmiştir.” (33. sure (AHZÂB) 6. ayet)
“Sözü edilen o mallar,
göçmen yoksullar içindir. Onlar ki, yurtlarından çıkarılıp
mallarından yoksun bırakılmışlardır; Allah'tan bir lütuf ve bir hoşnutluk
peşindedirler; Allah'a ve resulüne yardım ederler. İşte onlardır, özü sözü
doğru olanlar. Onlardan önce yurda konmuş ve imana sarılmış olanlar,
kendilerine hicret edenleri severler. Onlara verilenlerden ötürü göğüslerinde
bir ihtiyaç duymazlar. Kendilerinin ihtiyaçları olsa bile, ötekileri kendi
nefislerine tercih ederler. Nefsinin cimriliğinden/doymazlığından korunanlar,
kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. Onlardan sonra gelenler de şöyle derler:
"Rabbimiz! Bizi ve bizden önce iman etmiş kardeşlerimizi affet;
kalplerimizde, inananlara karşı bir düşmanlık bırakma! Rabbimiz, sen çok
şefkatli, çok merhametlisin!" (59. sure (HAŞR) 8-10. ayet)
4. HİCRET EDEN VE ETMEYENLERİN DURUMLARI:
“İnfak edilenler,
Allah yolunda kapanıp kalmış, yeryüzünde dolaşamaz olmuş yoksullar
içindir. İffet ve onurları yüzünden, cahiller bunları, zengin kişiler
sanır. Sen onları yüzlerinden tanırsın. Yüzsüzlük ve yırtıklık ederek,
insanlardan bir şey istemezler. Nimet ve imkândan infak ettiğiniz her şeyi,
Allah çok iyi bilmektedir.” (2. sure (BAKARA) 273. ayet)
“Melekler, öz benliklerine zulmetmiş olanların
canlarını alırken, onlara şöyle dediler: "Neredeydiniz siz?" Cevap
verdiler: "Yeryüzünde ezilip horlananlardandık biz." Melekler dediler
ki: "Allah'ın yeryüzü geniş değil miydi ki
orada bir yerden bir yere göçesiniz?" İşte böylelerinin varacağı
yer cehennemdir. Ne kötü dönüş yeridir o!” (4. sure (NİSA) 97. ayet)
“Kim Allah yolunda
hicret ederse yeryüzünde, varıp sığınarak karşı harekete
girişecek çok yer bulur; geniş bir imkân da bulur. Ve her kim, evinden Allah'a
ve resulüne hicret niyetiyle çıkar da kendisine ölüm yetişirse onun ödülünü
vermek Allah'a düşer. Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir.” (4. sure (NİSA) 100. ayet)
“Onlar ki inanıp
hicret ettiler, mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda savaştılar ve onlar ki
hicret edenleri barındırdılar, onlara yardım ettiler, işte onlar birbirlerinin
dostlarıdır. İman edip de hicret etmeyenlere gelince, hicret edecekleri vakte
kader size onların yönetiminden bir şey düşmüyor. Ama sizden dinde yardım
isterlerse, sizinle aralarında antlaşma bulunan bir topluluk aleyhinde olmamak
üzere, kendilerine yardım etmeniz gerekir. Allah, yapmakta olduklarınızı iyice
görmektedir.” (8. sure (ENFÂL) 72. ayet)
“O inanıp
hicret edenler, Allah yolunda didinenler, o barındırıp yardımcı olanlar var ya,
gerçek müminler işte onlardır! Bir bağışlanma var onlar için, bol bir rızık var.
Sonradan
inanarak hicret edip de sizinle birlikte cihada katılanlar
da sizdendir. Kan akrabaları ise, Allah'ın Kitabı'na göre birbirlerine daha
yakın dostturlar. Allah her şeyi bilir.” (8. sure (ENFÂL) 74-75. ayet)
“İman edip hicret
eden, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla didinenler derece bakımından Allah
katında daha yücedirler. Kurtuluşa erenler de işte bunlardır.” (9. sure
(TEVBE) 20. ayet)
“Muhacirlerden ve
Ensar'dan ilklerle, güzel düşünüp güzel davranmada onları izleyenler var ya,
Allah onlardan razı olmuştur; onlar da O'ndan razıdırlar. Onlara altlarından
ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. Sonsuza dek hep orada kalacaklardır.
Büyük kurtuluş işte budur!” (9. sure (TEVBE) 100. ayet)
“Yemin olsun ki, Allah,
içlerinden bir grubun kalpleri kaymaya yüz tuttuktan sonra, peygambere ve o
güçlük saatinde ona uymuş olan Muhacirlerle Ensar'a tövbe nasip etmiş, sonra da
onların tövbelerini kabul buyurmuştur. Çünkü onlara karşı Raûf ve
Rahîm'dir.” (9. sure (TEVBE) 117. ayet)
“Zulme uğratıldıktan
sonra Allah uğrunda hicret edenlere biz, dünyada elbette güzelce mekân
tutturacağız. Âhiretin ödülü mutlaka daha büyüktür. Bir bilselerdi!” (16. sure (NAHL) 41. ayet)
“Kuşkusuz, Rabbin;
işkenceye uğratıldıktan sonra hicret eden, ardından da cihat edip sabreden
kişiler yanındadır. Bütün bunlardan sonra senin Rabbin elbette cömertçe
affedecek, cömertçe merhamet edecektir! “ (16. sure (NAHL) 110.
ayet)
“Allah yolunda hicret
edip sonra da öldürülen yahut ölenleri, Allah güzel bir rızıkla
mutlaka rızıklandıracaktır. Allah, rızık verenlerin elbette ki en
hayırlısıdır.” (22. sure (HAC) 58. ayet)
“O'na Lût iman etti. Ve
dedi: "Ben Rabbime hicret edeceğim. Kuşkusuz, O, mutlak Azîz,
mutlak Hakîm'dir." (29. sure (ANKEBÛT) 26. ayet)
5. MUHACİRLER (Medine’ye hicret eden Mekke’li Müslümanlar):
“Muhacirlerden ve
Ensar'dan ilklerle, güzel düşünüp güzel davranmada onları izleyenler var ya,
Allah onlardan razı olmuştur; onlar da O'ndan razıdırlar. Onlara altlarından
ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. Sonsuza dek hep orada kalacaklardır.
Büyük kurtuluş işte budur!” (9. sure (TEVBE) 100. ayet)
“Yemin olsun ki, Allah,
içlerinden bir grubun kalpleri kaymaya yüz tuttuktan sonra, peygambere ve o
güçlük saatinde ona uymuş olan Muhacirlerle Ensar'a tövbe nasip etmiş, sonra da
onların tövbelerini kabul buyurmuştur. Çünkü onlara karşı Raûf ve
Rahîm'dir.” (9. sure (TEVBE) 117. ayet)
6. ENSAR (Hicret eden Müslümanları karşılayıp, yardım eden Medineli İslamlar):
“Muhacirlerden ve
Ensar'dan ilklerle, güzel düşünüp güzel davranmada onları izleyenler var ya,
Allah onlardan razı olmuştur; onlar da O'ndan razıdırlar. Onlara altlarından
ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. Sonsuza dek hep orada kalacaklardır.
Büyük kurtuluş işte budur!” (9. sure (TEVBE) 100. ayet)
“Yemin olsun ki, Allah,
içlerinden bir grubun kalpleri kaymaya yüz tuttuktan sonra, peygambere ve o
güçlük saatinde ona uymuş olan Muhacirlerle Ensar'a tövbe nasip etmiş, sonra da
onların tövbelerini kabul buyurmuştur. Çünkü onlara karşı Raûf ve
Rahîm'dir.” (9. sure (TEVBE) 117. ayet)
7. HİCRET ETMEYENLER VE MEKKE DEVRİ MÜNAFIK (ikiyüzlü / Riyakar) LARI:
“Onlar ki inanıp hicret ettiler, mallarıyla, canlarıyla
Allah yolunda savaştılar ve onlar ki hicret edenleri barındırdılar, onlara
yardım ettiler, işte onlar birbirlerinin dostlarıdır.
İman edip de hicret etmeyenlere gelince, hicret edecekleri vakte kader size
onların yönetiminden bir şey düşmüyor. Ama sizden dinde yardım isterlerse,
sizinle aralarında antlaşma bulunan bir topluluk aleyhinde olmamak üzere,
kendilerine yardım etmeniz gerekir. Allah, yapmakta olduklarınızı iyice
görmektedir.” (8. sure (ENFÂL) 72. ayet)
“Size ne oluyor da
münafıklar hakkında iki gruba ayrılıyorsunuz? Allah
onları kazandıkları yüzünden baş aşağı etmişken, Allah'ın saptırdığını yola
getirmek mi istiyorsunuz? Allah'ın şaşırttığına sen asla yol sağlayamazsın.” (4. sure (NİSA) 88.
ayet)
“İnsanlar,
inandık demeleriyle kendi hallerine bırakılacaklarını ve hiçbir imtihana
çekilmeyeceklerini mi sandılar!” Yemin olsun ki biz, onlardan
öncekileri de fitne yoluyla denemişizdir. Allah, özüyle sözü bir olanları
elbette bilecektir. Ve O, yalancıları da elbette bilecektir. Yoksa o
kötülükleri sergileyenler bizi geçeceklerini mi sandılar! Ne
kötü hüküm veriyorlar! Allah'a kavuşmayı umanlara gelince, şu bir gerçek ki, Allah'ın
belirlediği vakit mutlaka gelecektir. O, Semî'dir, Alîm'dir. Ve kim didinir,
gayret sarfederse hiç kuşkusuz kendi benliği lehine gayret sarfetmiş olur.
Gerçek olan şu ki, Allah, âlemlere muhtaç olmaktan uzak, mutlak bir Ganî'dir. İman edip hayra ve
barışa yönelik hareketler sergileyenlere gelince, biz onların çirkinliklerini
elbette ki örteceğiz. Ve biz onları, yapmakta oldukları işlerin en güzeliyle
elbette ödüllendireceğiz. Biz insana, anne babasına en güzel bir biçimde davranmasını, şunu söyleyerek önerdik:
"Eğer onlar, hakkında hiçbir bilgin olmayan bir şeyle bana ortak koşman
için seninle çekişirlerse, o takdirde onlara itaat etme. Yalnız banadır
dönüşünüz. Nihayet ben size yapıp ettiğiniz şeylerin haberini
bildireceğim." İman edip hayra ve barışa yönelik eylemler sergileyenlere
gelince, biz onları elbette ki barışseverler arasına koyacağız. İnsanlar içinden öylesi vardır ki, "Allah'a
inandık" der fakat Allah uğrunda bir eziyete uğratılınca, insanlardan
gelen fitneyi Allah'ın azabı gibi tutar. Ve eğer Rabbinden bir yardım gelirse
kesinlikle şöyle diyeceklerdir: "Biz sizinle beraberdik." Allah,
âlemlerin göğüslerindekini en iyi şekilde bilmiyor mu? Allah iman
edenleri elbette bilecektir. Ve münafık olanları da elbette
bilecektir. (29. sure (ANKEBÛT) 2-11. ayet)
“İnsanlardan
bazısı da Allah'a kıyıdan kıyıya ibadet eder. Kendisine bir hayır isabet
ettiğinde, onunla tatmin bulup yatışır; kendisine bir fitne, bir deneme gelip
çattığında yüzüstü geri dönüverir. Dünyada da kayba uğramıştır böylesi, âhirette
de. Apaçık hüsranın ta kendisi işte budur. Allah'ın berisinden,
kendisine zarar veremeyecek, yarar sağlamayacak şeylere dua/davet eder. Dönüşü
olmayan sapıklığın ta kendisidir bu. Zararı yararından daha yakın olan kişiye
yalvarır/davet eder. Ne kötü bir destekçidir o, ne kötü bir efendidir!” (22.
sure (HAC) 11-13. ayet)
RESUL KUR'AN'IN KUR'AN MESAJLARI - M. Kemal Adal
Selam...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder