I. HZ. MUHAMMED'İN AYRICALIKLI YÖNÜ:
Her peygamberin biri
kulluk, diğeri de peygamberlik olmak üzere iki vasfı vardır Hz. Muhammed de bir
beşer (insan) peygamber olarak, kulluk vasfındaki hatalarına (zelle) rağmen, Peygamberlik vasfında
hatasızdır. Çünkü vahyin kontrolündedir. Bu vasfıyla “İsmet” sıfatına sahip olan Hz Muhammed, “nübüvvet”
ve “tebliğ” de kesinlikle masum ve günahsız olup, diğer insanlardan
ayrıcalıklıdır.
“Allah ve resulü bir
işte hüküm verdiklerinde, inanmış bir erkekle inanmış bir kadının, işlerini
kendi isteklerine göre belirleme hakları yoktur. Allah'a ve resulüne
isyan eden, açık bir sapıklığa batıp gitmiş demektir.” (33. sure (AHZÂB) 36. ayet)
“Nûn! Yemin olsun kaleme ve satır satır yazdıklarına Ki sen, cin tasallutuna uğramış değilsin; Rabbinin nimeti sayesinde, Senin için
kesintisiz bir ödül var. Ve gerçekten sen, çok büyük bir ahlak üzerindesin.” (68. sure (KALEM) 1-4.
ayet)
“Açıp
genişletmedik mi senin göğsünü! İndirmedik mi üzerinden ağır yükünü! Ki o, belini
çatırdatmıştı senin. Ve yüceltmedik mi senin şanını!” (94. sure (İNŞİRAH)
1-4. ayet)
“Sana özgü bir davranış olarak, gecenin bir
kısmında, o Kur'an'la meşgul olmak üzere uyanık ol / uykudan uyan. Böylece Rabbinin seni övgüye layık bir konuma
ulaştırması umulur.” (17. sure (İSRÂ) 79. ayet)
“Rabbinin hükmüne sabret! Kuşkusuz,
sen bizim gözlerimizin önündesin. Kalktığında, Rabbinin hamdiyle tespih
et!” (52.
sure (TÛR) 48. ayet)
“O peygamber, müminlere
öz benliklerinden daha dost, daha yakındır. Onun eşleri de o
müminlerin anneleridir. Anne tarafından akraba olanlar da Allah'ın Kitabı'nda,
birbirlerine diğer müminlerden ve muhacirlerden daha yakındırlar. Ancak yakın
dostlarınız için örfe uygun bir vasiyette bulunmanız müstesnadır. Bu, Kitap'ta
satırlara geçirilmiştir. (33. sure (AHZÂB) 6. ayet)
“Ey Peygamber! Biz sana şu hanımları helal kıldık:
Mehirlerini verdiğin eşlerin, Allah'ın sana ganimet olarak verdiklerinden
elinin altında bulunanlar, amcalarının, halalarının, dayılarının, teyzelerinin
kızlarından seninle birlikte hicret edenler. Peygamber kendisiyle evlenmek
istediğinde, kendisini Peygamber'e hibe eden mümin bir kadını da öteki müminlere
değil, yalnız sana özgü olmak üzere helal kıldık.
Onlara eşleri ve elleri altındakiler hakkında neler farz kıldığımızı biz
biliriz. Sana bir zorluk olmasın diyedir bu...
Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir. Onlardan dilediğini geriye bırakırsın, dilediğini yanına
alırsın. Bir süre için uzaklaştığın hanımlarından dilediğini yanına almanda bir
sakınca yoktur. Onların gözlerinin aydınlanmasında, tasalanmalarında ve
kendilerine verdiğinle hepsinin hoşnut olmasında bu daha uygun bir yoldur.
Allah sizin kalplerinizde olanı bilir. Allah Alîm'dir, Halîm'dir. Bundan sonra sana artık başka kadınlar
helal olmaz. Bunları, başka eşlerle değiştirmek de -onların güzellikleri hoşuna
gitse bile- helal olmaz. Elinin sahip olabilecekleri müstesna. Allah her şey
üzerinde bir Rakîb'dir, her şeyi gözetlemektedir. Ey iman
edenler! Size bir yemek için izin verilmedikçe Peygamber'in evlerine girmeyin. Vaktini bekleyip durmaksızın çağırıldığınızda
girin, ancak yemeği yiyince hemen dağılın. Söze dalıp lafı koyulaştırmayın.
Çünkü böyle davranmanız Peygamber'i rahatsız eder. Fakat o size bir şey
söylemekten utanır. Allah ise hakkı dile getirmekten çekinmez. Peygamber'in
eşlerinden bir şey istediğinizde, onlardan perde arkasından isteyin. Bu, hem
sizin kalpleriniz hem de onların kalpleri için daha temiz bir yoldur. Allah'ın resulüne rahatsızlık vermeniz ve kendisinden
sonra onun eşleriyle nikâhlanmanız, size helal kılınmamıştır. Böyle bir
şey Allah katında büyük bir vebaldir.” (33. sure (AHZÂB) 50-53. ayet)
“Şu bir gerçek ki, biz
sana apaçık bir fetih nasip ettik. Ki Allah senin günahından
geçmiş olanı da gelecek olanı da bağışlasın, nimetini senin üzerinde tamamlasın
ve seni dosdoğru bir yola kılavuzlasın.” (48. sure (FETİH) 1-2. ayet)
II. HZ. PEYGAMBERE YÖNELİK TESELLİLER:
Hz
Muhammed, “nübüvvet” ve “tebliğ” de, “Sünnetullah” işleyişinin tabii bir
sonucu olarak, inanmayanların red, küfür, nankörlük, riya, hakaret, eziyet vs.
davranışları karşısında duyduğu üzüntülerden dolayı, Allah
tarafından peygamber ayrıcalığı olarak vahiyle, hem teselli edilmiş ve hem de
doğru hareket tarzına yönlendirilerek desteklenmiştir.
“Onların
söylediklerine sabret! Ve güzelce ayrıl onlardan. Benimle, o
nimete boğulmuş yalanlayıcıları baş başa bırak! Birazcık süre tanı
onlara.” (73. sure (MÜZZEMMİL) 10-11. ayet)
“Yemin olsun kuşluk vaktine, Gelip oturduğu vakit geceye ki, Rabbin seni terk etmedi, sana darılmadı
da. Sonrası, senin için öncesinden elbette ki daha mutlu ve
kutlu olacaktır. Rabbin sana verecek de sen hoşnut olacaksın! O seni bir
yetim olarak bulup da barınağa kavuşturmadı mı? Seni şaşırmış
olarak bulup da kılavuzluğunu üstlenmedi mi? Seni aile geçindirme zorluğu
içinde bulup da zengin etmedi mi? O halde, yetimi örseleme, Yoksulu/dilenciyi
azarlama! Ve Rabbinin nimetini söz ve fiillerinle dile getir!” (93. sure (DUHÂ) 1-11. ayet)
“Açıp
genişletmedik mi senin göğsünü! İndirmedik mi üzerinden ağır yükünü! Ki o, belini
çatırdatmıştı senin. Ve yüceltmedik mi senin şanını!” (94. sure (İNŞİRAH)
1-4. ayet)
“Hiç kuşkusuz, biz
verdik sana Kevser'i / iyilik, bereket, mutluluk, güzellik, soy ve aydınlığın
tükenmezini. O halde, sen de Rabbin için namaz kıl ve göğsünü gererek
dimdik dur / sağ elini sol elinin üzerine koyup kıyam et / namazı vakti girer
girmez kıl / kavrayışını bilgi ile derinleştir / eti yenecek hayvan kes! Kuşkun olmasın ki ebter /
soyu kesik, seni kötüleyenin ta kendisidir!” (108. sure (KEVSER) 1-3. ayet)
“Onların
dediklerine sabret! O kuvvet sahibi kulumuz Davûd'u an! O, tespih nağmeleri döktüren
bir kul idi.” (38. sure (SÂD) 17. ayet)
“Artık onların
sözü seni üzmesin! Biz onların sır olarak tuttuklarını da açıkladıklarını da
biliyoruz.” (36. sure (YÂSÎN) 76. ayet)
“Eğer seni yalanlıyorlarsa, senden önceki resuller de
yalanlanmıştır. Bütün işler ve oluşlar Allah'a döndürülür.” (35. sure (FATIR) 4.
ayet)
“Seni yalanlıyorlarsa,
onlardan öncekiler de yalanlamıştı. Resulleri onlara açık seçik mesajlar,
sayfalar ve aydınlatıcı kitap getirmişlerdi. Sonra ben, inkâr edenleri yakaladım. Ama nasıl oldu
benim azabım?!” (35. sure (FATIR) 25-26. ayet)
“Onlardan bazı
çiftlere, kendilerini imtihan etmek için iğreti hayatın süsü olarak verdiğimiz
nimetlere gözlerini dikme! Rabbinin rızkı hem daha hayırlı hem daha süreklidir. Ailene namazı emret, kendin de ona
sabırla devam et! Biz senden rızık istemiyoruz.
Seni biz rızıklandırıyoruz. Sonuç takvanındır!” (20. sure (TÂHÂ)
131-132. ayet)
“Onlar yüzünden
tasalanma. Kurmakta oldukları tuzaklardan ötürü de
sıkıntıya düşme.” (27. sure (NEML) 70. ayet)
“Rabbin, o İsrailoğulları arasında hükmünü verip
gereğini yapacaktır. Azîz'dir, Alîm'dir O. Allah'a dayanıp
güven, çünkü sen apaçık gerçeğin üzerindesin. Sen, ölülere işittiremezsin. Eğer
dönüp giderlerse, sağırlara da çağrıyı duyuramazsın. Ve sen, düştükleri
sapıklıktan körleri de çıkaramazsın. Teslim olmuş kişiler halinde ayetlerimize
inananlardan başkasına sesini duyuramazsın.” (27. sure (NEML) 78-81. ayet)
“Onların sözü
seni üzmesin. Tüm onur ve kudret Allah'ındır. O her şeyi işitir, her şeyi bilir.” (10. sure (YÛNUS) 65. ayet)
“Yemin olsun ki, biz
sana ikişerlerden / ikililerden / iç içe kıvrımlar halindeki çift mânalılardan
yedi taneyi ve şu büyük Kur'an'ı verdik. Sakın,
onlardan bazı çiftlere verdiğimiz nimet ve zevklere gözlerini dikme. Onlar için
tasalanma da. Müminler için kanadını indir sen! Ve de ki: "Ben, evet
ben, apaçık konuşan bir uyarıcıyım!" (15. sure (HİCR) 87-89. ayet)
“Yemin olsun ki, onların
söyledikleri yüzünden senin göğsünün daraldığını biliyoruz. Şimdi sen, Rabbine hamd ile
tespih et ve secde edenlerden ol! Sana şaşmaz ve kesin bilgi gelinceye kadar
Rabbine ibadet et!” (15. sure (HİCR) 97-99. ayet)
“Söylediklerinin seni
kederlendirdiğini çok iyi biliyoruz. Gerçek şu ki, onlar seni
yalanlamıyorlar; o zalimler Allah'ın ayetlerine karşı direnmekteler. Yemin olsun
ki, senden önce de resuller yalanlanmış ama yalanlanmalarına, eziyet
görmelerine sabretmişlerdi. Nihayet yardımımız onlara ulaştı. Allah'ın kelimelerini
değiştirecek hiçbir kuvvet yoktur. Yemin olsun, elçi olarak gönderilenlerin
haberinden bir kısmı sana da gelmiştir. Eğer yüz çevirip gitmeleri sana ağır geldiyse, haydi gücün
yetiyorsa, yerin içinde bir delik yahut gökte bir merdiven ara da onlara bir
mucize getir. Allah dileseydi onları doğru ve güzelde birleştirirdi. Artık
cahillerden olma.” (6. sure (EN'ÂM) 33-35. ayet)
“İnkâr edenin
küfrü seni tasalandırmasın! Onların dönüşü bizedir; yapıp ettiklerini
onlara haber vereceğiz. Kuşkusuz, Allah, göğüslerin içindekini bilmektedir. Onları
birazcık nimetlendiriyoruz. Sonunda hepsini şiddetli bir azaba süreceğiz.” (31. sure
(LOKMAN) 23-24. ayet)
“Allah'ın
ayetleri hakkında, küfre sapmış olanlardan başkası çekişip didişmez. Onların
beldelerde dolaşıp durmaları seni aldatmasın. Onlardan önce Nûh kavmi yalanlamıştı. Onlardan sonra
gelen oymaklar da. Her ümmet kendilerine gelen elçiyi yakalasınlar diye
uğraştı. Ve hakkı işlemez kılmak için yanlışı / tutarsızlığı esas alarak
mücadele ettiler; nihayet onları yakaladım. Nasıl
olmuştu azabım?!” (40. sure (MÜ'MİN) 4-5. ayet)
“Öyleyse sabret! Kuşkun
olmasın ki, Allah'ın vaadi haktır. Günahın için af dile. Akşam ve sabah,
Rabbini överek tespih et!” (40. sure (MÜ'MİN) 55. ayet)
“Sen sabret! Çünkü
Allah'ın vaadi haktır. Onları tehdit ettiğimiz şeyin bir
kısmını belki sana gösteririz, belki de seni vefat ettiririz. Sonunda onlar
bize döndürülecekler.“ (40. sure (MÜ'MİN) 77. ayet)
“Biz o Kur'an'ı senin
dilinle / senin diline kolaylaştırdık ki, düşünüp öğüt alabilsinler. Artık, beklemeye geç!
Çünkü onlar da beklemekteler.” (44. sure (DUHÂN) 58-59. ayet)
“Artık,
resullerin azim sahibi olanlarının sabrettiği gibi sabret! O inkârcılar için
acele etme! Tehdit edildikleri azabı gördükleri gün, gündüzün sadece bir
saati kadar yaşamış gibi olurlar. Bir duyurudur bu. Sapmışlar topluluğundan
başka kim helâk edilir!” (46. sure (AHKAF) 35. ayet)
“İşte böyle! Onlardan önce herhangi bir resul
geldiğinde, mutlaka şöyle dediler: "Ya büyücüdür ya deli." Bunu aralarında vasiyetleştiler
mi? Hayır, azıp sapmış bir topluluk bunlar. Artık onlardan yüz çevir. Sen bu
yüzden kınanmayacaksın.” (51. sure (ZÂRİYÂT) 52-54. ayet)
“Sabret! Senin sabrın da
Allah'ın yardımıyladır. Onlar için tasalanma! Kurmakta oldukları tuzaklar
yüzünden de telaşlanma! Hiç kuşkusuz, Allah, sakınanlar ve güzel düşünüp güzel iş
yapanlarla beraberdir.” (16. sure (NAHL) 127-128. ayet)
“Rabbinin hükmüne
sabret! Kuşkusuz, sen bizim gözlerimizin önündesin. Kalktığında,
Rabbinin hamdiyle tespih et! Gecenin bir bölümünde ve yıldızların ardından da
O'nu tespih et!” (52. sure (TÛR) 48-49. ayet)
“O halde, sabret!
Kuşkun olmasın ki, Allah'ın vaadi haktır. İmanı kemale ermemişler seni
hafifliğe sevk etmesinler / seni küçümseyemeyeceklerdir.” (30. sure (RÛM) 60.
ayet)
“Seni yerinden çıkaran o
kentinden çok daha kuvvetlice nice kentler vardı ki, biz hepsini helâk ettik;
hiçbir yardımcıları olmadı.” (47. sure (MUHAMMED) 13. ayet)
“Sonunda şunu
söylemekten başka bahaneleri kalmaz: "Rabbimiz Allah'a yemin olsun
ki, biz, ortak koşanlar değildik." (6. sure (EN'ÂM) 23. ayet)
RESUL KUR'AN'IN KUR'AN MESAJLARI - M. Kemal Adal
Selam...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder