A. HZ. PEYGAMBERE YÖNETİLEN MUCİZE TALEPLERİ:
“İçlerinden her
kişi de istiyor ki, kendisine açılıp saçılmış sayfalar verilsin. Hayır, öyle
şey olmaz! Doğrusu şu ki, âhiretten korkmuyorlar.” (74. sure (MÜDDESSİR)
52-53. ayet)
“Şunu da söylemişlerdir: "Ne
biçim resuldür bu; yemek yiyor, sokaklarda yürüyor. Üzerine bir melek
indirilmeli, beraberinde özel bir uyarıcı olmalı değil miydi?" "Yahut
ona bir hazine gönderilmeli, yahut ürününden yediği bir
bahçesi olmalı değil miydi?" O zalimler şunu da söylediler: "Sizler
büyülenmiş bir adamdan başkasının ardı sıra gitmiyorsunuz." Bak da gör! Nasıl da örnekler
sunuyorlar sana. Sapıttılar, artık bir daha yol bulamazlar. Şanı yücedir o
kudretin ki, dilerse sana ondan daha hayırlısını, altından nehirler akan
bahçeleri verir ve senin için köşkler de yapar.” (25. sure (FURKÂN) 7-10. ayet)
“Bize kavuşmayı
ummayanlar dediler ki: "Üstümüze melekler inse, yahut Rabbimizi görsek
olmaz mı?" Yemin olsun ki, kendi benliklerinde büyüklük kuruntusuna
düştüler ve korkunç bir biçimde azdılar. Melekleri görecekleri günde, o
günahkârlara hiçbir müjde yoktur. Şöyle diyecekler: "Yasaktır,
yasaklanmıştır!" (25. sure (FURKÂN) 21-22. ayet)
“Dediler ki:
"Rabbinden bize bir mucize getirseydi ya!" Peki, önceki sayfalardaki
açık kanıt onlara gelmedi mi? Eğer biz onları, ondan
önce bir azapla helâk etseydik mutlaka şöyle diyeceklerdi: "Rabbimiz, ne
olurdu bize bir resul gönderseydin de zelil ve rezil olmadan önce senin
ayetlerine uysaydık!" De ki: "Herkes bekleyip gözetlemede; hadi siz de bekleyip
gözetleyin! Yakında bileceksiniz dosdoğru yolu izleyenler kimlermiş, hidayete
eren kimmiş!" (20. sure (TÂHÂ) 133-135. ayet)
“Bizi, mucizeler göstermekten
alıkoyan, daha öncekilerin onları yalanlamış
olmasından başka bir şey değildir. Semûd kavmine o dişi deveyi açık bir mucize
olarak verdik de onunla kendilerine zulmettiler. Biz,
mucizeleri yalnız korkutup sindirmek için göndeririz.” (17. sure (İSRÂ)
59. ayet)
“Dediler ki:
"Bizim için yerden bir pınar fışkırtmadığın sürece sana
asla inanmayacağız!" "Yahut senin, hurmalardan, üzümlerden oluşan bir
bahçen olmalı. Onların aralarından şarıl şarıl ırmaklar akıtmalısın."
"Yahut iddia ettiğin gibi göğü, parçalar halinde üzerimize
düşürmelisin, yahut Allah'ı ve melekleri karşımıza dikmelisin." "Yahut
altından bir evin olmalı, yahut göğe yükselmelisin. Ancak senin
göğe çıktığına, okuyacağımız bir kitabı bize indireceğin zamana kadar, asla
inanmayız!" De ki: "Rabbimin şanı yücedir. Ben, insan bir resulden başka
neyim ki?" Kendilerine hak kılavuzcusu geldiğinde, insanların iman etmelerine, şöyle
demelerinden başka bir şey engel olmadı: "Allah, bir insan mı resul
gönderdi?" De ki: "Eğer yeryüzünde doygunluğa ulaşmış melekler dolaşır olsaydı,
elbette gökten onlara bir melek resul gönderirdik."
De ki: "Benimle sizin aranızda
tanık olarak Allah yeter. O, kullarından haberdardır, onları görmektedir." (17. sure
(İSRÂ) 90-96. ayet)
“Şöyle derler:
"Ona Rabbinden bir mucize indirilseydi ya!" De ki: "Gayb,
Allah'ın tekelinde. Hadi bekleyin; sizinle birlikte ben de bekleyenlerdenim."
(10. sure
(YÛNUS) 20. ayet)
“Belki de sen; onlar,
"Ona bir hazine indirilseydi, yahut beraberinde bir melek gelseydi
ya!" diyorlar diye göğsün sıkışıp daralarak, sana
vahyedilmekte olanının bir kısmını terk etmeye kalkarsın. Gerçek olan şu ki,
sen sadece bir uyarıcısın. Allah ise her şey üzerinde bir Vekîl'dir.” (11. sure (HÛD) 12. ayet)
"Hadi getirsene
bize o melekleri, eğer doğru sözlülerdensen!" Biz o
melekleri ancak ve ancak hak üzere, hak bir yolla indiririz. Ve o zaman inkârcılara
göz açtırılmaz.” (15. sure (HİCR) 7-8. ayet)
“Üzerlerine gökten bir
kapı açsak da oradan yükseliyor olsalardı. Kesinlikle
şöyle diyeceklerdi: "Bizim gözlerimiz döndürüldü, bakışlarımız sarhoş
edildi. Belki de biz büyüye çarptırılmış bir toplumuz." (15. sure (HİCR) 14-15.
ayet)
“Eğer biz
sana parşömen üzerine yazılı bir kitap göndermiş olsaydık, onlar da ona
elleriyle dokunmuş olsalardı, o küfre batmışlar, hiç kuşkusuz şöyle
deyivereceklerdi: "Bu, apaçık bir büyüden başka şey değildir." Şunu da söylediler: "Bu
peygambere bir melek indirilseydi ya!" Eğer böyle bir melek indirmiş
olsaydık iş mutlaka bitirilmiş olurdu da kendilerine göz bile açtırılmazdı.” (6. sure (EN'ÂM) 7- 8.
ayet)
“Dediler ki: "Ona
Rabbinden bir mucize indirilseydi ya!" De ki: "Kuşkusuz, Allah bir
mucize indirmeye Kaadir'dir. Fakat çokları bilmiyorlar." (6. sure
(EN'ÂM) 37. ayet)
“Tüm yeminleriyle
Allah'a yemin ettiler ki, eğer kendilerine bir mucize
gelirse ona mutlaka inanacaklar. Söyle onlara: "Mucizeler ancak Allah'ın
katındadır." Mucize geldiğinde de iman etmeyeceklerini anlamıyor
musunuz? Biz onların gönüllerini ve gözlerini ters çeviririz, ilk seferinde buna
iman etmedikleri gibi bırakırız kendilerini de azgınlıkları içinde körü körüne
bocalar dururlar. Eğer biz onlara melekleri indirseydik, ölüler
kendileriyle konuşsaydı ve her şeyi toplayıp karşılarına dikseydik, Allah'ın
dilemesi dışında, yine de inanmazlardı. Ne var ki, çokları cehalet
sergiliyorlar.” (6. sure (EN'ÂM) 109-111. ayet)
“Onlara bir ayet geldiğinde
şöyle demişlerdi: "Allah resullerine verilenin tıpkısı bize de
verilmedikçe asla inanmayacağız." Allah resullük görevini nereye vereceğini
daha iyi bilir. Suç işleyenlere, oynadıkları oyunlar yüzünden Allah katında bir
küçüklük ve şiddetli bir azap öngörülmüştür.” (6. sure (EN'ÂM) 124. ayet)
“Neyi bekliyorlar?
Kendilerine meleklerin gelmesini mi, Rabbinin gelmesini mi, yoksa Rabbinin bazı
mucizelerinin gelmesini mi? Rabbinin bazı mucizeleri geldiği gün, daha önce
iman etmemiş yahut imanında bir hayır sahibi olamamış kişiye imanı hiçbir yarar
sağlamayacaktır. De ki: "Bekleyin! Doğrusu biz de bekliyoruz." (6. sure
(EN'ÂM) 158. ayet)
“Şöyle de dediler: "Saçma sapan rüyalar
bunlar! Belki de uydurduğu bir yalandır. Belki de bir şairdir o. Hadi bir mucize getirsin bize, öncekilere gönderildiği
gibi..." (21. sure (ENBİYÂ) 5. ayet)
“Dediler ki: "Ona
Rabbinden mucizeler indirilseydi ya!" De ki: "Mucizeler Allah katındadır.
Bana gelince, ben açıkça uyaran biriyim. Hepsi bu." Karşılarında
okunup duran bir kitabı sana indirmiş olmamız onlara yetmiyor mu? Bunda, inanan bir toplum
için elbette ki bir rahmet ve bir öğüt vardır.” (29. sure (ANKEBÛT)
50-51. ayet)
“Bilgiden yoksun
olanlar dedi ki: "Allah bizimle konuşsaydı yahut bize bir mucize gelseydi
ya!..." Onlardan öncekiler de aynen onların dediği gibi demişti. Kalpleri
birbirine benzemiştir. Biz ayetleri, gerçeği apaçık bilmek isteyenler için
iyiden iyiye açıklamışızdır.” (2. sure (BAKARA) 118. ayet)
“Size apaçık
deliller geldikten sonra yine yan çizerseniz, şunu bilin ki Allah, tüm
yüceliklerin, tüm hikmetlerin sahibidir. Onlar, Allah'ın ve
meleklerin buluttan gölgeler içinde kendilerine gelmesini ve işin bitirilmesini
mi bekliyorlar? Bütün iş ve oluşlar sonunda Allah'a döndürülür.” (2. sure
(BAKARA) 209-210. ayet)
“Onlar şöyle
demişlerdi: "Allah bize ant verdi, kendisi bize ateşin yiyeceği bir kurban
getirmedikçe hiçbir resule inanmayacağız." Söyle onlara: "Size
benden önce o dediğinizle birlikte açık deliller getiren resuller gelmişti.
Peki, madem doğru sözlülerdiniz neden onları katlettiniz?" (3. sure (ÂLİ IMRÂN)
183. ayet)
“Ehlikitap, senden
kendilerine gökten bir kitap indirmeni istiyor. Zaten onlar Mûsa'dan da bundan
daha büyüğünü istemişlerdi. Demişlerdi ki: "Allah'ı bize
açıktan göster." Bunun üzerine zulümlerinden ötürü kendilerini yıldırım çarpmıştı.
Sonra kendilerine açık-seçik kanıtların gelişi
ardından buzağıya taptılar. Biz onların bu günahını da affettik. Biz
Mûsa'ya apaçık bir kanıt / bir hükmetme gücü verdik.” (4. sure (NİSA) 153. ayet)
“Küfre sapmış
olanlar şöyle derler: "Ona Rabbinden bir mucize indirilseydi ya!" Sen sadece bir
uyarıcısın ve her topluluk için doğruyu ve iyiyi
gösteren bir önder vardır.” (13. sure (RA'D) 7. ayet)
“Küfre sapanlar derler
ki: "Rabbinden ona bir mucize indirilseydi ya!" De ki:
"Allah dilediğini / dileyeni saptırır. Doğruya yöneleni de kendisine
iletir." (13. sure (RA'D) 27. ayet)
“Kendisiyle, dağların
yürütüldüğü yahut yerkürenin parçalandığı yahut ölülerin konuşturulduğu bir
Kur'an mı olsaydı! Hayır, iş ve oluşun tümü Allah'ındır. İman edenler hâlâ
ümidi kesip anlamadılar mı ki, Allah dileseydi elbette insanlara tümden hidayet
verirdi. O küfre sapanlara gelince, sanayi olarak ürettiklerinin sonucu halinde
başlarına gülle, tokmak türünden belalar inmeye devam edecek yahut o belalar
onların yurtlarının yakınına konacak. Ta, Allah'ın vaadi gelinceye değin.
Allah, vaadine asla ters düşmez.” (13. sure (RA'D) 31. ayet)
B. İSRA OLAYI:
“Bütün varlıkların tespihi o kudretdir ki, ayetlerimizden bazılarını kendisine gösterelim /
kendisini ayetlerimizden bir parça olarak gösterelim diye kulunu, gecenin
birinde Mescit-i Haram'dan, çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa'ya
yürütmüştür. Hiç kuşkusuz, O'dur Semî' ve Basîr.” (17. sure (İSRÂ) 1.
ayet)
“Hani, sana: "Rabbin, insanları çepeçevre
kuşatmıştır." demiştik. Sana gösterdiğimiz o
rüyayı da Kur'an'da lanetlenmiş bulunan o ağacı/soyu da insanları sınamak
dışında bir sebeple göndermedik. Biz onları korkutuyoruz ama bu onların
kudurganlığını artırmaktan başka bir katkı sağlamıyor.” (17. sure (İSRÂ) 60.
ayet)
RESUL KUR'AN'IN KUR'AN MESAJLARI - M. Kemal Adal
Selam...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder