İŞTE ATATÜRK

İŞTE ATATÜRK
Allah Kuran’da: “Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır.” (17/İSRA/36) buyurmuştur. Atatürk de: “Türk Kuran'ın arkasında koşuyor; fakat onun ne dediğini anlamıyor, içinde neler var bilmiyor ve bilmeden tapınıyor. Benim maksadım; arkasında koştuğu kitapta neler olduğunu Türk anlasın” (Osman Ergin, Türk Maarif Tarihi 1-5, 1977 /A. Gürtaş, s. 41) demektedir.- "İŞTE ATATÜRK" PORTALINA GİRMEK İSTEDİĞİNİZDE YUKARIDAKİ RESMİ TIKLAYINIZ.

13 Temmuz 2016 Çarşamba

AHİRET, GAYB, ÖLÜM ve BERZAH


KUR'AN’IN IŞIĞINDA AHİRET HAYATI - 1


Öncelikle ve özellikle belirtmek isterim ki kimsenin inancını yargılamak veya inancımı, itikadımı başkalarına belletmek gibi bir niyet ve maksadım yoktur, olamaz. Çünkü bu inancımla uyuşmaz. 

 Her zaman, her ortamda, açık ve net olarak ifade ettiğim, tutum ve davranışlarımla da göstermeye çalıştığım şey, özümsediğimce, “Atatürkçü Düşünce” sahibi bir Türk (iftihar ediyorum) ve “Kur’an”a sarılmış bir Müslüman (Hamd ediyorum) olarak  benimsediğim değerleri isteyenlerle paylaşmaktır.
 Dini içerikli yazılarımdaki muhataplarım, ancak inananlar ve bir müminin Kuran’ dan edindiği İslam itikadını bilmek isteyenlerdir. 

A.                 AMACIM:


 “İnsan, Kâinat ve vahiy Kitapları”ndan görüp bildiğimce Hakkı / gerçeği, görüp bilmek isteyenlerin görüş sahasına koymaktır.
 Ne Atatürkçü Düşünce Sistemi ve ne de İslami İtikat, kimsenin tekelinde değildir. Bu bağlamda muhataplarımın, amacım doğrultusunda muhatabı olabilmek için uğraşıyı ibadet bilmekteyim.
 İman, Allah ve kul arasındadır, kimde olduğunu da Allah bilir. Kimsenin dini inancı kimseyi ilgilendirmez; beni de ilgilendirmez. Ama hiçbir “Kitap” bilgisine dayanmaksızın, “Kuran Değerleri”ni,  bilgisizce cehaletten veya daha kötüsü bilip de nefsi çıkarı için, kişisel arzusu için kullananlar, aslından saptıranlar ve her ne maksatla olursa olsun insanları Allah ile aldatanlar, Kuran’a iftira atanlar, topluma zarar verenler karşısında sessiz kalamam. 
 Bunların inançlarıyla değil, bunların inancımla ilgili yanlışlarını, haksızlıklarını gösterebilmeyi de “cihad” olarak bilirim. 
 Çok sık “Dini içerikli” yazmamın sebebi ve yazılarımın çerçevesi budur. Bu yazı da Kuran ayetlerinin derlenmesiyle oluşturulmuş, oldukça uzun bir inceleme ve tefekkür yazısıdır.


 Artık dileyen yazıyı okur, düşünür; dileyen vazgeçer / vazgeçmez, bildiğine bakar.

 Bilgi, emek ister; iş, çaba – gayret ister. İşitelim, görelim; okuyalım, bilelim…

B.                 AHİRET HAYATI:


 Ahiret hayatı gayba ait haber ve bilgilerden oluşur ve İslam itikadında imanın şartlarından birisidir. Ahiret hayatı, aslında Dünya (yeryüzü) hayatının bir devamıdır.
 Ahiret ile Dünya, metal bir paranın yazı-tura yüzü gibi bölünmez bir bütün olup, işin aslı,“Ruh”  için, halden hale ve âlemden âleme geçişli tek bir hayatın var olduğudur. 
 Ahiret,  gayb (vahye / nakle dayalı bilgi olmaksızın hakkında bilgi edinilemeyen varlık alanı) âlemidir. Ahiret hayatı, İnsanın halden, hale geçmesinin tezahürüdür.

1.                 GAYB:


 Gayb kelimesi Kuran'da altmış yerde geçer. 

a)                Gayb kelimesi Allah'a nispet olunduğu yerlerde sadece Allah tarafından bilinebilen mutlak gaybı ifade eder.


 İlgili ayet ve hadislerin bazılarında gaybı sadece Allah'ın bildiği ifade edilmekte (bk. 6 / Enam /59; 10/Yunus/20; 11/Hud/123; Buhari, İstiskâ, 29, Tevhid, 4; Müslim, İman, 77), bir kısmında ise Allah'ın dilediği kullarını gayb konusunda bilgilendirdiği (3/Âli İmran/179; 72/Cin/26-27) haber verilmektedir. 
 Bu bağlamda Hz. İbrahim'e göklerin ve yerin melekûtunun gösterildiği  (6/Enam/75), Hz. Yusuf'a rüyaları yorumlama ilminin ve kavminin yiyeceği yemekleri önceden bilme yeteneğinin verildiği (12/Yusuf/21, 37), Hz. İsa'nın, İsrailoğulları'nın evlerinde ne yiyip neleri biriktirdiklerine vâkıf olup bunları kendilerine haber verdiği (3/Âli İmran/49)belirtilmektedir. 
Buna göre:

b)                Gaybı, sadece Allah'ın bildiği mutlak gayb; O'nun bildirdikleri tarafından bilinebilen izafi gayb şeklinde ikiye ayırmak mümkündür.


 Hz. Peygamber de Allah'ın kendisine öğrettiklerinin dışında gayb hakkında bilgiye sahip değildi (6/Enam/50; 7/Araf/188; Müslim, İman, 287; Tirmizî, Tefsir, 7). 
 Kuran mutlak gaybın bilinmesini sadece Allah'a tahsis etmiş, bu niteliğin diğer yaratıklardan birine tahsis edilmesini tevhide aykırı bulmuş, gayb kapılarını zorlama denemeleri olan fal, kehanet vb. yollara başvurmayı şiddetle yasaklamıştır.
 Gayba ait haber ve bilgiler içermesi sebebiyle, uzaktan gaybı taşlayanlarca bir çok hurafe ile doldurulan Ahiret hayatı hakkında bildiklerimi, bu hurafelerden arındırmak niyet ve maksadıyla, sadece Kuran ayetlerinde anlatılanları, anladığımca özetleyerek paylaşacağım.

2.                 ÖLÜM:


a)                Ölümün anlamı:


 Ölüm,  canın / ruhun bedenden çıkmasıyla, bedenin fonksiyon ve işlevinin son bulması, bitmesidir. Ölen, biten, sonlanan sadece bedendir. Ruh /can, bedenden çıkmakla ölmez.
 Ruh / can, yaşayan bedeninden uyku halindeyken de, bedenle irtibatını kesmeksizin bedeninden bağımsız hareket edebilir. Rüyalar buna delildir.

Uyku ile ölümün farkı, bedenin ölümü halinde, ruhun çıktığı bedenine tekrar kendi gücüyle girememesidir.

Kavram Olarak, İnsanın Eceli ve Ölüm


 Sonra öldürdü onu, kabre koydurdu onu. Sonra dilediği zaman diriltip ortaya çıkardı onu. 80. sure (ABESE) 21-22. ayet (Resmi: 80/İniş:24/Alfabetik:1)
 İş, onların sandığı gibi değil! Can, köprücüklere dayandığında, "Kim var okuyup üfleyecek?" denilir! Sezinlemiştir ki odur ayrılık. Dolaşmıştır el ayak/kol bacak. Rabbine doğrudur o gün sevkiyat. 75. sure (KIYÂMET) 26-30. ayet (Resmi: 75/İniş:31/Alfabetik:56)
 Ölüm sarhoşluğu hak olarak geldi. İşte bu, senin kaçıp durduğun şeydir. 50. sure (KAF) 19. ayet (Resmi: 50/İniş:34/Alfabetik:49)

 Kimi uzun ömürlü kılarsak, onu yaratılışta gerisin geri çeviririz. Hâlâ akıllarını işletmiyorlar mı? 36. sure (YÂSÎN) 68. ayet (Resmi: 36/İniş:41/Alfabetik:108)

 Allah sizi bir topraktan, sonra bir spermden yarattı; sonra sizi çiftler haline getirdi. O'nun ilmi dışında, bir dişi ne hamile olur ne de doğurur. Yaşayan bir varlığa daha çok ömür verilmesi de onun ömründen biraz azaltılması da mutlaka bir Kitap'ta yazılıdır. Bu, Allah için gerçekten çok kolaydır. 35. sure (FATIR) 11. ayet (Resmi: 35/İniş:43/Alfabetik:24)

 Sizi bir balçıktan yaratmış olan O'dur. Sonra hüküm verip bir süre belirlemiştir. Belirlenmiş başka bir süre de onun katındadır. Bütün bunlardan sonra siz hâlâ kuşkulanıp duruyorsunuz. 6. sure (EN'ÂM) 2. ayet (Resmi: 6/İniş:55/Alfabetik:20)

 Kulları üzerinde egemenlik sahibi Kaahir'dir O. Üzerinize koruyucular gönderir. Nihayet ölüm birinize geldiğinde, elçilerimiz onu vefat ettirirler. Ne vaktinden önce iş yaparlar onlar ne de vaktinden sonra. Nihayet onlar gerçek Mevlâ'ları olan Allah'a götürülürler. Gözünüzü açın! Hüküm yalnız O'nundur. Ve hesap görenlerin en süratlisi de O'dur. 6. sure (EN'ÂM) 61-62. ayet (Resmi: 6/İniş:55/Alfabetik:20)

 Allah, canları, ölümleri sırasında alır, ölmeyenleri de uykuları sırasında. Sonra, haklarında ölüm hükmü verdiklerini alıkoyar; ötekileri, belirlenen bir süreye kadar salıverir. Bunda, iyice düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır. 39. sure (ZÜMER) 42. ayet (Resmi: 39/İniş:59/Alfabetik: 114)

 O, O'dur ki; sizi önce topraktan, sonra bir spermden, sonra bir embriyodan yarattı. Sonra sizi bebek olarak annelerinizin karnından çıkarıyor, sonra güçlü çağınıza ulaşasınız ve nihayet ihtiyarlar olasınız diye sizi yaşatıyor. İçinizden bir kısmı daha önce vefat ettiriliyor. Tüm bunlar, belirlenen bir süreye ulaşasınız ve aklınızı işletesiniz diyedir. 40. sure (MÜ'MİN) 67. ayet (Resmi: 40/İniş:60/ Alfabetik:69)

 Allah sizi yarattı, sonra sizi vefat ettirecek. İçinizden bazıları, ömrün en basit ve düşük noktasına geri çevirilir ki, bir ilimden sonra hiçbir şey bilmez olsun. Allah Alîm'dir, Kadîr'dir.  16. sure (NAHL) 70. ayet (Resmi: 16/İniş:70/Alfabetik:75)

 Sonra siz bütün bunların ardından mutlaka öleceksiniz. 23. sure (MÜ'MİNÛN) 15. ayet (Resmi: 23/ İniş:74/Alfabetik:70)

 Söyle onlara: "Size vekil edilen ölüm meleği canınızı alır, sonra doğrudan doğruya Rabbinize döndürülürsünüz." 32. sure (SECDE) 11. ayet (Resmi: 32/İniş:75/ Alfabetik:92)

  Her can, ölümü tadacaktır; sonra bize döndürüleceksiniz. 29. sure (ANKEBÛT) 57. ayet (Resmi: 29/ İniş:85/Alfabetik:8)

 Allah'ın izni olmadıkça hiçbir kişi ölmez. Vakti belirlenmiş bir yazıdır o. Dünya çıkarını gözetene ondan veririz; âhiret yararını gözetene de ondan veririz. Şükredenleri ödüllendireceğiz biz. 3. sure (ÂLİ IMRÂN) 145. ayet (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)

 Her benlik ölümü tadacaktır. Hak ettiğiniz karşılıklar size, kıyamet günü, eksiksiz bir biçimde mutlaka verilecektir. Ateşten uzaklaştırılıp cennete sokulan kesinlikle kurtulmuş olacaktır. İğreti-sefil hayat aldatıcı bir yararlanmadan başka şey değildir. 3. sure (ÂLİ IMRÂN) 185. ayet (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)

 De ki: "Eğer ölümden yahut öldürülmekten kaçıyorsanız, kaçmak size hiçbir yarar sağlamaz. Böyle bir durumda sadece azıcık/az bir süre nimetlendirilirsiniz." 33. sure (AHZÂB) 16. ayet (Resmi: 33/İniş:97/Alfabetik:4)

 De ki: "Allah size bir kötülük murat eder yahut bir rahmet dilerse, Allah'la aranıza kim girebilir?" Onlar kendileri için, Allah'tan başka ne bir dost bulabilirler ne de bir yardımcı.  33. sure (AHZÂB) 17. ayet (Resmi: 33/İniş:97/Alfabetik:4)

  Yer üzerinde bulunan herkes yok olacaktır. 55. sure (RAHMÂN) 26. ayet (Resmi: 55/İniş:89/ Alfabetik:86)

  Allah, süresi gelmiş olan bir canı geriye asla bırakmaz! Ve Allah, yapıp etmekte olduklarınızı çok iyi haber almaktadır. 63. sure (MÜNÂFİKÛN) 11. ayet (Resmi: 63/İniş:103/Alfabetik:72)


Ruhu / canı bedeninden tam olarak ve kesinlikle çıkan kişi için, Dünya hayatı bitmiş, Ahiret hayatı başlamıştır. O insan için ölüm, ruhunun bir halden ve âlemden bir başka hal ve âleme bireysel olarak geçmesi demektir.
 Nerede olursanız olun ölüm sizi yakalayacaktır. Titizlikle korunan muhteşem kulelerde olsanız bile…” (4/Nisa/78)

 Her canlı, ölümü tadacaktır. Biz bir imtihan olarak sizi şer ile de hayır ile de deniyoruz. Sonunda bize döndürüleceksiniz.” (21/Enbiya/35)

 Ölümü aranızda biz takdir ettik. Biz önüne geçilecekler değiliz. Yerinize diğer benzerlerinizi getireceğiz ve sizi bilemeyeceğiniz bir şekilde yeniden oluşturacağız.”(56/Vakıa/60-61)


b)                İnananların / iyilerin ve inanmayanların / kötülerin ölümleri farklıdır.

(1)             İnananların / iyilerin ölümleri:


 Melekler, canlarını temiz insanlar olarak aldıklarına şöyle derler: "Selam size, yapıp ettiklerinize karşılık olarak girin cennete." (16/Nahl/32)

 Şu bir gerçek ki, "Rabbimiz Allah'tır!" deyip sonra hiç şaşmadan yol alanlar üzerine, melekler ha bire iner de şöyle derler: "Korkmayın, üzülmeyin! Size vaat edilen cennetle sevinin." "Biz sizin, dünya hayatında da ahirette de dostlarınızız. Cennette sizin için nefislerinizin arzuladığı her şey var. Orada sizin için istediğiniz her şey var. "Gafûr ve Rahîm Allah'tan bir ikram olarak..."  (41/Fıssulet/30-32)

(2)             İnanmayanların / kötülerin ölümleri:

 Yalan düzüp Allah'a iftira eden veya kendine bir şey vahyedilmediği halde "Bana vahyedildi" diyen kişi ile, "Allah'ın ayet indirdiği gibi ben de indireceğim" diyen kimseden daha zalim kim vardır? Bir görsen o zalimleri ölüm dalgaları içindeyken. Melekler ellerini uzatmış, "Çıkarın canlarınızı!" diye! "Bugün zillet azabıyla cezalandırılacaksınız; çünkü Allah'a karşı gerçek dışı şeyler söylüyorsunuz ve çünkü O'nun ayetlerine karşı büyüklük taslıyordunuz. Yemin olsun, sizi ilk yarattığımızdaki gibi yapayalnız / teker teker bize geldiniz. Size verip hayaline daldırdığımız şeyleri de sırtlarınızın arkasında bıraktınız. Sizinle ilgili hususlarda ortaklar olduklarını sandığınız şefaatçılarınızı da yanınızda görmüyorsunuz. Yemin olsun, koptu aranızdaki tüm bağlar ve uzaklaşıp kayboldu yanınızdan o bir şey sandıklarınız.” (6/Enam/93-94)

 Bir görseydin o küfre sapanları! Melekler canlarını alırken onların yüzlerine ve arkalarına vuruyorlardı: "Yangın azabını tadın." "İşte bu, ellerinizin önden gönderdiği şeyler yüzündendir. Allah, kullara asla zulmetmez." (8/Enfal/50-51)

Melekler onların yüzlerine ve sırtlarına vurarak canlarını alacakları zaman, bakalım nasıl olacak?!”  (47/Muhammed/27)


3.                 BERZAH:


a)                Geçiş Hayatı:

 İnsan ölüp, bedeni kabre konduğunda, o insanın ölümlü bedeninden meleklerce çıkarılan canı/ ruhu için, ahiret hayatının kıyamete kadar sürecek olan berzahtaki geçiş safhası yaşantısı başlar. Artık geri dönüş yoktur ve artık duyulan pişmanlığın da ilerisi için bir yararı yoktur.

 Sonunda onlardan birine ölüm geldiğinde şöyle der: "Rabbim, beni geri döndürün; Döndürün ki, o arkada bıraktığım yerde iyi bir iş yapayım." Hayır, bir kelime ki bu, o söyler onu. Ötelerinde, dirilecekleri güne kadar bir berzah vardır.” (23/Müminun/99-100)


b)                Ölen insanın ruhu/canı bedeninden çıkarıldıktan sonra Ahiret âleminde, berzah yaşamında Allah’a götürülür:

 Kulları üzerinde egemenlik sahibi Kaahir'dir O. Üzerinize koruyucular gönderir. Nihayet ölüm birinize geldiğinde, elçilerimiz onu vefat ettirirler. Ne vaktinden önce iş yaparlar onlar ne de vaktinden sonra. Nihayet onlar gerçek Mevlâ'ları olan Allah'a götürülürler. Gözünüzü açın! Hüküm yalnız O'nundur. Ve hesap görenlerin en süratlisi de O'dur.”(6/Enam/61-62)

Şöyle dediler: "Toprakta kaybolup gittiğimiz zaman mı, o zaman mı yeni bir yaratılış içinde olacağız!" Gerçek şu ki, onlar her şeyden önce, Rablerinin huzuruna varmayı inkâr ediyorlar. Söyle onlara: "Size vekil edilen ölüm meleği canınızı alır, sonra doğrudan doğruya Rabbinize döndürülürsünüz. Günahkârları, Rablerinin huzurunda başlarını eğmiş olarak şöyle derken bir görsen: "Rabbimiz; gördük, duyduk, geri gönder bizi ki hakka ve barışa yönelik iyi iş yapalım. Artık kesin olarak inanıyoruz." (32/Secde/10-12)


c)                 Şuurlu ve sorumlu varlıklar (ruhlar/canlar) üç sınıf oluverirler:

Ve sizler, üç çift/sınıf oluvermişsinizdir.
İşte uğur ve mutluluk yâranı (doğruyu bulmuşlar). Nedir uğur ve mutluluk yâranı?
İşte şomluk ve bunalım yâranı (kötülüğe batmışlar). Nedir şomluk ve bunalım yâranı?
Ve oluşta önde gidenler, yarışta önde gidenler (hayatta iken, inanç ve güzel fiillerde öne çıkanlar)...” (56/Vakıa/7-10)


d)               Berzahta İmanlı ve İyi Ruhlar Serbest ve Mutludur:

 Eğer o, yaklaştırılanlardan ise; Rahatlık, güzel rızık ve nimetlerle dolu cennet var ona. Eğer kutlu, uğurlu kişilerdense, "Selam sana kutlu ve uğurlu kişilerden!" denir ona.” (56/vakıa/88-91)


e)                Berzahta Şehitler Diri ve Allah'ın Lütfettikleriyle Mutludur:

 Allah yolunda öldürülmüş olanları ölüler sanma sakın. Hayır! Onlar diridirler. Rablerinin katında rızıklandırılıyorlar. Allah'ın, lütfundan kendilerine verdiğiyle sevinçlidirler. Ve arkada kalıp kendilerine katılmamış olanlara şunu müjdeliyorlar: Onlar için korku yoktur; tasalanmayacaklardır onlar. Allah'tan bir nimeti, bir lütfu ve Allah'ın müminlerin ödülünü vermezlik etmeyeceğini de müjdelerler.” (3/Ali İmran/169-171)


f)                 Berzahta İmansız ve Kötü Ruhlar Azaptadır:

 Eğer yalanlayan sapıklardansa; Kaynar sudan bir ziyafet, Ve cehenneme salıverilme var ona. İşte budur, o tartışmasız, o kesin gerçek!” (56/Vakıa/92-95)


g)                Berzahtan çıkış:

 Şuurlu ve sorumlu ruhlar, Kıyametin kopmasıyla Ahiret hayatının Berzah safhasındaki yaşamlarından çıkartılırlar. Ahiret âleminin koşullarına uygun olarak yeniden bedenlendirilip,  diriltilirler ve dünya yaşamına kıyasla sonsuz uzunlukta bir ahiret yaşamı başlar.

 “ Ve saat mutlaka gelecektir. Kuşku yok onda. Ve Allah kabirlerdeki şuurlu varlıkları diriltecektir.”  (22/Hac/7)

RESUL KUR'AN'IN KUR'AN MESAJLARI - M. Kemal Adal


Selam...

1 yorum: