2/21*: KAVRAM OLARAK, İBADET,
ALLAH'A KULLUK:
2/21**: BORÇ, ALLAH'A KULLUK BORCU
2/21***: RAHMET, ALLAH'A KULLUK /
İBADETTE:
İBADET
KAVRAMINI DOĞRU ÖĞRENELİM!
İBADETLERİ ŞİRKE DÖNÜŞTÜREN BELA: RİYA
Bu
yazı RESUL KUR'AN'IN KUR'AN TEFSİRİ 2 BAKARA SURESİ E KİTAP (MKA); 21. AYET DİP
NOTLARINDAN ALINTI YAPILARAK HAZIRLANMIŞTIR. – M. Kemal Adal
Allah'a Kulluk: 2/21
Y.N. Öztürk
Ey insanlar! Sizi de sizden
öncekileri de yaratan Rabb'inize ibadet edin ki, korunabilesiniz.
M. Esed
Ey insanlar! Sizi ve sizden önce yaşamış olanları yaratan
Rabbinize kulluk edin ki, O'na karşı sorumluluğunuzun bilincine varasınız.
Dipnot: 2/21*: Kavram
Olarak, İbadet. Allah'a Kulluk. [Allah'a kulluk / ibadet, Allah
için iş yapıp değer üretmektir (MKA)]. Bak: 17/22-23; 19/65; 22/78;
25/17-19; 29/6; 39/2-3; 40/14, 60; 51/56; 73/20. (+1/5)
2/21*: KAVRAM OLARAK, İBADET, ALLAH'A KULLUK:
Hiç kuşkun olmasın, Rabbin senin durumunu biliyor. Gecenin üçte ikisinden daha
azını, yarısını, üçte birini ayakta geçiriyorsun. Seninle beraber olanlardan
bir grup da öyle. Allah, geceyi de gündüzü de ölçüye bağlamıştır. Sizin onu
kuşatamayacağınızı bildi de size tövbe nasip etti. O
halde Kur'an'dan, kolay geleni okuyun. Sizden hastalar olacağını bildi.
Bir kısmının yeryüzünde dolaşıp Allah'ın lütfundan bir şeyler isteyeceklerini,
diğer bir kısmının da Allah yolunda çarpışacaklarını bildi. O halde Kur'an'dan, kolay geleni okuyun! Namazı kılın!
Zekâtı verin. Güzel bir ödünçle Allah'a ödünç verin! Öz benlikleriniz için
önden gönderdiğiniz iyiliğin, Allah katında hayrını daha çok, ödülünü daha
büyük olarak bulacaksınız. Allah'tan af dileyin. Hiç kuşkusuz, Allah çok
affedici, çok esirgeyicidir. 73/20.
Onları ve Allah dışındaki taptıklarını haşredeceği gün şöyle sorar: 'Şu
kullarımı siz mi saptırdınız yoksa onlar mı yoldan çıktılar?' Derler ki: 'Tespih ederiz seni; seni bırakıp da başka dostlar
edinmek bize yaraşmazdı. Ama sen onları ve atalarını öylesine nimetlendirdin
ki, zikiri / Kur'an'ı unuttular ve helâke giden bir topluluk oldular.'
İşte haklarında söz söyledikleriniz de sizi yalanladılar. Artık ne azabı
savabilirsiniz ne de yardımcı olabilirsiniz. Zulmedenlerinize zorlu bir azap
tattıracağız. 25/17-19.
Göklerin, yerin ve bunlar arasındaki şeylerin Rabbidir o. O'na kulluk / ibadet et ve O'na ibadette sabırlı ol.
O'na adaş olacak birini biliyor musun? 19/65.
Allah'ın yanına başka bir ilah koyma ki, yapayalnız ve
horlanmış olarak oturup kalmayasın. Rabbin şöyle hükmetti: O'ndan başkasına
kulluk / ibadet etmeyin, anaya babaya çok iyi davranın: Onlardan birisi
yahut her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına gelirse sakın onlara 'Öf!' bile
deme; onları azarlama, onlara tatlı, iltifatlı söz söyle. 17/22-23.
Emin ol, bu Kitap'ı biz sana hak olarak indirdik. O
halde, dini yalnız Allah'a özgüleyerek O'na kulluk/ibadet et! Gözünüzü
açıp kendinize gelin! Arı duru din yalnız ve yalnız Allah'ındır! O'ndan
başkasını veliler edinerek, 'biz onlara, bizi Allah'a yaklaştırmaları dışında
bir şey için kulluk etmiyoruz.' diyenlere gelince, hiç kuşkusuz Allah onlar
arasında, tartışıp durdukları konuyla ilgili hükmü verecektir. Şu bir gerçek
ki, Allah, yalancı ve nankör kişiyi iyiye ve güzele kılavuzlamaz. 39/2-3.
Kâfirler hoşlanmasa da siz, dini yalnız O'na
özgüleyerek, Allah'a dua edin! 40/14.
Rabbiniz buyurmuştur ki: Dua edin bana, cevap vereyim
size! Kibre saparak bana ibadetten uzaklaşanlar, aşağılanmış bir halde cehenneme
gireceklerdir. 40/60.
Ey insanlar! Sizi de sizden öncekileri de yaratan
Rabb'inize ibadet edin ki, korunabilesiniz. 2/21.
Allah uğrunda O'na yaraşır bir gayretle didinin. O sizi seçmiş ve dinde size
hiçbir güçlük çıkarmamıştır. Babanız İbrahim'in milletini esas alın. Allah
sizi, önceden de şu Kitap'ta da 'Müslümanlar/Allah'a teslim olanlar' diye
adlandırdı ki, resul sizin üzerinize bir tanık olsun, siz de insanlar üzerine
tanıklar olasınız. O halde namazı kılın, zekâtı verin
ve Allah'a sarılın. O'dur sizin Mevlâ'nız. Ne güzel Mevlâ'dır O, ne güzel
yardımcıdır O! 22/78.
Ve kim didinir, gayret sarfederse hiç kuşkusuz kendi
benliği lehine gayret sarfetmiş olur. Gerçek olan şu ki, Allah, âlemlere muhtaç
olmaktan uzak, mutlak bir Ganî'dir. 29/6.
Ben, cinleri ve insanları bana ibadet etmeleri / benim
için iş yapıp değer üretmeleri dışında bir şey için yaratmadım. 51/56.
+Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım
dileriz. 1/5.
MKA.
2/21**: İbadet / Allah'a
Kulluk: + Toplumsal Düzen: İktisat: Ticaret: Borç: Allah'a Kulluk
Borcu (Tövbe ile Allah'a yönelmek ve teslimiyet). Bak: 2/37, 54, 128, 160; 3/128;
4/16, 27, 64, 92; 5/39; 7/149, 174; 9/104, 118; 20/122; 24/10; 42/13; 43/28;
49/12; 87/14; 90/4; 91/9, 110/3.
2/21**: BORÇ, ALLAH'A KULLUK BORCU
Ey insanlar! Sizi de sizden öncekileri de yaratan
Rabb'inize ibadet edin ki, korunabilesiniz. 2/21.
Bunun üzerine Âdem, Rabb'inden bazı kelimeler öğrenip
belledi de O'na yöneldi. O da onun tövbesini kabul etti. Gerçekten de O,
evet O, Tevvâb'dır, tövbeleri cömertçe kabul eder;
Rahîm'dir, rahmetini cömertçe yayar. 2/37.
Hani Mûsa, toplumuna demişti ki: 'Ey toplumum, buzağıyı tanrı edinmenizle öz
benliklerinize zulmettiniz. Hadi, yaratıcınıza,
Bâri'nize tövbe edin; egolarınızı öldürün. Böyle yapmanız yaratıcınız
katında sizin için daha iyidir; O sizin tövbelerinizi kabul eder. Hiç kuşkusuz
O, evet O, tövbeleri çok kabul edendir, rahmeti sonsuz olandır.' 2/54.
'Rabb'imiz! Bizi, sana teslim olmuş iki müslüman kıl. Soyumuzdan da sana teslim
olan müslüman bir ümmet oluştur. Bize ibadet yerlerimizi göster, bizim tövbemizi kabul et. Sen, evet sen, Tevvâb'sın,
tövbeleri cömertçe kabul edersin; Rahîm'sin, rahmetini cömertçe
yayarsın.' 2/128.
Tövbe edip hallerini düzeltenlerle gerçeği açıklayanlar müstesna. İşte böylelerinin tövbesini kabul ederim. Doğrusu ben
tövbeleri çok çok kabul edenim, rahmeti sınırsız olanım. 2/160.
İş ve hüküm konusunda sana düşen bir şey yoktur. Allah
ya tövbelerini kabul ederek onları bağışlar yahut
da zalim oldukları için onlara azap eder. 3/128.
Eşcinselliği içinizden iki erkek yaparsa onlara eziyet edin. Bu ikisi tövbe eder, durumlarını düzeltirlerse onlara
eziyetten vazgeçin. Allah Tevvâb'dır, tövbeleri çok kabul eder;
Rahîm'dir, merhametine sınır yoktur. 4/16.
Allah sizin tövbenizi kabul etmek istiyor.
Şehvetlerine uyanlarsa sizin büyük bir sapışla sapmanızı isterler. 4/27.
Biz hiçbir resulü, Allah'ın izniyle kendisine itaat edilmesi dışında bir amaçla
göndermedik. Eğer onlar, öz benliklerine
zulmettiklerinde sana gelip Allah'tan af dileseler, resul de kendileri için af
dileseydi, elbette ki Allah'ı tövbeleri cömertçe kabul eden bir Rahîm olarak
bulacaklardı. 4/64.
Yanlışlık hali müstesna, bir müminin bir mümini öldürmesi olacak şey değildir.
Yanlışlıkla bir mümini öldürenin, özgürlüğü elinden alınmış bir mümini
özgürlüğüne kavuşturması, ölenin ailesine de üzerinde anlaşmaya varılacak
tatmin edici bir diyet vermesi gerekir. Vârislerin, diyeti bağışlaması hali
müstesna. Eğer öldürülen, mümin olmakla birlikte size düşman bir topluluktan
ise o zaman öldürenin, özgürlüğünden yoksun bir mümini özgürlüğüne kavuşturması
gerekir. Öldürülen, sizinle aralarında antlaşma bulunan bir toplumdan ise o
durumda, öldürülenin ailesine tatmin edici bir diyet verme yanında,
hürriyetinden yoksun bir mümini hürriyetine kavuşturmak da gerekli olur. Bunlara imkân bulamayan, Allah'a tövbe olarak iki ay
kesiksiz oruç tutar. Allah, gereğince bilendir, hikmeti sonsuzdur. 4/92.
Kim zulmünden sonra tövbe eder, halini düzeltirse
kuşkusuz Allah onun tövbesini kabul eder. Allah çok affedici, çok
merhametlidir. 5/39.
Başları avuçları arasına düşürülüp de sapmış olduklarını fark ettiklerinde
şöyle yakardılar: 'Rabbimiz bize merhamet etmez, bizi
affetmezse mutlaka hüsrana düşenlerden olacağız.' 7/149.
Biz, ayetleri işte bu şekilde ayrıntılı kılıyoruz ki, hakka
dönebilsinler. 7/174.
Bilmediler mi ki, Allah'tır kullarından o tövbeyi kabul
eden, o sadakaları alan. Ve Allah'tır, O Tevvâb,
O Rahîm... 9/104.
Geride bırakılan üç kişinin de tövbesini kabul etmiştir.
Bütün genişliğine rağmen yeryüzü onlara dar gelmiş, öz benlikleri kendilerini
sıkıştırmıştı; Allah'ın öfkesinden kurtulmak için yine Allah'a sığınmaktan
başka çare olmadığını fark etmişlerdi. Sonra onlara
tövbe nasip etti ki, eski hallerine dönsünler. Hiç kuşkusuz, Allah, tövbeleri
çok çok kabul eden, rahmeti sınırsız olandır. 9/118.
Sonra, Rabbi onu arıtıp temizledi, onun tövbesini kabul
edip kendisini iyiye ve doğruya kılavuzladı. 20/122.
Allah'ın lütuf ve rahmeti üzerinizde olmasaydı neylerdiniz! Ve hiç kuşku yok Allah Tevvâb'dır, Hakîm'dir. 24/10.
Sizin için, dinden, Nûh'a önerdiğini, sana vahyettiğini, İbrahim'e, Mûsa'ya ve
İsa'ya önerdiğimizi şöyle diyerek kanunlaştırdı: 'Dini dosdoğru tutun; onda
bölünüp fırkalara ayrılmayın!' Onları çağırdığın bu tutum, şirke bulaşanlara
çok ağır gelmiştir. Allah, dilediğini kendisi için
seçer ve hakka yönelenleri kendisine iletir. 42/13.
O, sözünü, kendinden sonra yaşayacak bir mesaj yaptı
ki, insanlar hakka dönebilsinler. 43/28.
Ey iman edenler! Zandan çok sakının! Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Sinsi
casuslar gibi ayıp aramayın! Gıybet ederek biriniz ötekini arkasından
çekiştirmesin! Sizden biri, ölmüş kardeşinin etini yemek ister mi? Bakın bundan
iğrendiniz. Allah'tan sakının! Hiç kuşkusuz, Allah
tövbeleri çok kabul eden, rahmeti sonsuz olandır. 49/12.
Benliğini arındıran/zekât veren, kurtuluşa gerçekten
ermiştir. 87/14.
Biz insanı gerçekten bir sıkıntı ve zorluk içinde yarattık. 90/4.
Benliği temizleyip arındıran, gerçekten kurtulmuştur.
91/9.
Tespih et Rabbini O'na Hamd ile! Ve O'ndan af dile!
Çünkü O, Tevvâb'dır, günahları affeder sınırsız bir şekilde 110/3.
MKA.
2/21***: İnsanın Kendisine
ve Çevresine Karşı Ahlaki Sorumlulukları: İyi ve Övülen Tutum ve Davranışlar
(Salih Ameller / İyi İşler/ İyi Eylemler): Genel Olarak İyilik ve Doğruluk: Rahmet: Allah'a kulluk
/ ibadette. Bak: 14/34; 16/18.
2/21***: RAHMET, ALLAH'A KULLUK / İBADETTE:
Ey insanlar! Sizi de sizden öncekileri de yaratan Rabb'inize
ibadet edin ki, korunabilesiniz. 2/21.
Kendisinden istediğiniz her şeyden size bir parça
verdi. Allah'ın nimetini saymaya kalksanız, sayıp bitiremezsiniz. Doğrusu
şu ki insan, gerçekten çok zalim, çok nankördür. 14/34.
Allah'ın nimetlerini saymaya kalkarsanız, onların
sonunu getiremezsiniz. Allah, gerçekten Gafûr ve Rahîm'dir. 16/18.
MKA.
İBADET
KAVRAMINI DOĞRU ÖĞRENELİM!
Yaratanla yaratılanın
diyalogu, yukarıdan aşağı, yani Allah'tan insana doğru olan şekliyle vahiydir.
Diyalogu aşağıdan yukarı, bir başka deyimle insandan
Allah'a doğru düşündüğümüzde, karşımıza ibadet veya dua diye andığımız faaliyet
çıkıyor. Nereden bakarsanız bakın, ibadet edenle ibadet edilen (âbidle
mâbud), bir daire üzerinde, bir noktada kucaklaşacaktır. Esas olan da bu
kucaklaşmadır.
Bu nokta, Japon profesör Toshihiko İzutsu tarafından, 'Kur'an'da Allah ve
İnsan' adlı eserde çok güzel incelenmiştir.
Kur'an'ın ibadet anlayışı
meselesinde düzeltilmesi gereken çok ciddi ve tarihsel bir hata vardır.
Kur'an'daki ibadet, ubûdiyet (kulluk), âbid (ibadet
eden), abd (kul) kelimelerini geleneksel kabule uygun olarak 'kulluk' eksenli
sözcüklerle Türkçeleştirmeyi sürdürmekteyiz. Bu tümden yanlış değildir ama işin
yarısıdır.
Gerçeğin bir diğer yarısı,
ibadet sözcüğünün etimolojisinde saklıdır.
İbadet sözcüğünün semitik menşei İbranice'deki 'aboda' dır. Aboda iş yapmak,
değer üretmek, birisi adına çalışmak demektir. Bu durumda Kur'an'daki ibadetin esas anlamı, iş yapmak, değer üretmek
olur. Abd veya âbid bu işi yapan kişidir.
İbadetin bu anlamı Kur'an'daki amel (iş yapmak, değer
üretmek) kavramıyla birlikte düşünüldüğünde iyice yerine oturmaktadır.
İnsan, sürekli amele yani iş ve üretime çağrılmakta,
ölümsüzlüğün temel şartı olarak amel gösterilmektedir. Dahası, Kur'an, mensuplarına
'Allah'ın yardımcısı olun' (Saff, 14) emrini vermekte ve 'Allah, kendisine
yardım edene elbette yardım edecektir' (Hac, 40) demektedir.
Tüm bunlar üst üste
konduğunda Allah'a kul olmak sürekli amel yani sürekli iş ve üretim olarak
karşımıza çıkar. Şimdi, insanların ve
cinlerin yaratılma amaçlarını gösteren temel ayete bir göz atalım:
'Ben cinleri ve insanları bana ibadet etmeleri dışında bir
şey için yaratmadım.' (Zâriyât, 56 )
Arapça karşılıkla, ibadet sözcüğünün esas kaynağındaki aboda karşılığını
birleştirirsek bu ayetin bizim için sonuç anlamı şu
olur:
'Ben, cinleri ve insanları bana ibadet etmeleri / benim için iş yapıp değer
üretmeleri dışında bir şey için yaratmadım.'(Zâriyât, 56
Kur'an'daki ibadet ve
ubûdiyet öyle sanıldığı gibi basit bir kölelik ve köleleşme değildir; hür ve
atılgan bir benliğin Yaratıcı ile bütünleşerek varlık ve oluş bünyesinde faal
bir rol almasının ifadeye konuluşudur. Böyle olunca, ibadet belirli bir mekâna
hapsolup tespih çekmek veya irade ve düşünceyi tabularla prangalayıp uyuşmak
değil, tüm yeryüzünü bir mabede dönüştürerek insanlığın hayrına ve hayatın
tekâmülüne hizmet amacıyla sürekli değer üretmektir.
Bunun Kur'ansal ve ilkesel sonucu şudur:
Tüm yeryüzü mabet, tüm meşru fiiller ibadettir.
İbadetin Kur'ansal ruhu,
ölümsüzlüğü yakalamak için sürekli iş yapıp değer üretmenin
kutsallaştırılmasıdır.
İBADETLERİ ŞİRKE DÖNÜŞTÜREN BELA: RİYA
Müfessirler (Kur'an'ı
yorumlayan bilginler), ibadetin üç derecesinden söz ederler:
Bu derecelerin en basitinde bile riya, yani Tanrı'dan
başkalarına ibadet ettiğini gösterme düşüncesi olmamalıdır. Aksi takdirde,
şekliyle ibadet adını alan davranış, hakikati bakımından şirk yani Allah'a
ortak koşmak olacak ve Mâûn suresinin açık beyanıyla, yapanın lanetlenmesinden
başka bir işe yaramayacaktır. İş buraya geldiğinde dehşet verici
bir tablo ile karşılaşıyoruz:
Şunu asla unutamayız, unutturamayız: Namaz
kılmayanları lanetlemeyen Kur'an, namazında Tanrı rızası dışında bir şey
bekleyenleri veya namazı birtakım çıkarlara araç yapanları lanetlemekte, hatta
dini inkârla itham etmektedir.
Kıldıkları namazlar sadece lanet vesilesi olanların kimlikleri ve belirtileri
hakkında ayrıntılar için bizim 'Mâûn Suresi Böyle Buyurdu' adlı eserimiz
okunmalıdır
05 Mayıs 2013, Yaşar Nuri Öztürk
http://www.yurtgazetesi.com.tr/ibadet-kavramini-dogru-ogrenelim-makale,4324.html
RESUL KUR'AN'IN KUR'AN MESAJLARI - M. Kemal Adal
Selam...
T.C. / M. Kemal Adal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder