İŞTE ATATÜRK

İŞTE ATATÜRK
Allah Kuran’da: “Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır.” (17/İSRA/36) buyurmuştur. Atatürk de: “Türk Kuran'ın arkasında koşuyor; fakat onun ne dediğini anlamıyor, içinde neler var bilmiyor ve bilmeden tapınıyor. Benim maksadım; arkasında koştuğu kitapta neler olduğunu Türk anlasın” (Osman Ergin, Türk Maarif Tarihi 1-5, 1977 /A. Gürtaş, s. 41) demektedir.- "İŞTE ATATÜRK" PORTALINA GİRMEK İSTEDİĞİNİZDE YUKARIDAKİ RESMİ TIKLAYINIZ.

24 Şubat 2016 Çarşamba

ALLAH’A İBADET / KULLUK


2/21*: KAVRAM OLARAK, İBADET, ALLAH'A KULLUK:
2/21**: BORÇ, ALLAH'A KULLUK BORCU
2/21***: RAHMET, ALLAH'A KULLUK / İBADETTE:
İBADET KAVRAMINI DOĞRU ÖĞRENELİM!

İBADETLERİ ŞİRKE DÖNÜŞTÜREN BELA: RİYA
Bu yazı RESUL KUR'AN'IN KUR'AN TEFSİRİ 2 BAKARA SURESİ E KİTAP (MKA); 21. AYET DİP NOTLARINDAN ALINTI YAPILARAK HAZIRLANMIŞTIR. – M. Kemal Adal

Allah'a Kulluk: 2/21

Y.N. Öztürk
Ey insanlar! Sizi de sizden öncekileri de yaratan Rabb'inize ibadet edin ki, korunabilesiniz.

M. Esed
Ey insanlar! Sizi ve sizden önce yaşamış olanları yaratan Rabbinize kulluk edin ki, O'na karşı sorumluluğunuzun bilincine varasınız.


Dipnot: 2/21*: Kavram Olarak, İbadet. Allah'a Kulluk. [Allah'a kulluk / ibadet, Allah için iş yapıp değer üretmektir (MKA)]. Bak: 17/22-23; 19/65; 22/78; 25/17-19; 29/6; 39/2-3; 40/14, 60; 51/56; 73/20. (+1/5)



 2/21*: KAVRAM OLARAK, İBADET, ALLAH'A KULLUK:

Hiç kuşkun olmasın, Rabbin senin durumunu biliyor. Gecenin üçte ikisinden daha azını, yarısını, üçte birini ayakta geçiriyorsun. Seninle beraber olanlardan bir grup da öyle. Allah, geceyi de gündüzü de ölçüye bağlamıştır. Sizin onu kuşatamayacağınızı bildi de size tövbe nasip etti. O halde Kur'an'dan, kolay geleni okuyun. Sizden hastalar olacağını bildi. Bir kısmının yeryüzünde dolaşıp Allah'ın lütfundan bir şeyler isteyeceklerini, diğer bir kısmının da Allah yolunda çarpışacaklarını bildi. O halde Kur'an'dan, kolay geleni okuyun! Namazı kılın! Zekâtı verin. Güzel bir ödünçle Allah'a ödünç verin! Öz benlikleriniz için önden gönderdiğiniz iyiliğin, Allah katında hayrını daha çok, ödülünü daha büyük olarak bulacaksınız. Allah'tan af dileyin. Hiç kuşkusuz, Allah çok affedici, çok esirgeyicidir. 73/20.
Onları ve Allah dışındaki taptıklarını haşredeceği gün şöyle sorar: 'Şu kullarımı siz mi saptırdınız yoksa onlar mı yoldan çıktılar?' Derler ki: 'Tespih ederiz seni; seni bırakıp da başka dostlar edinmek bize yaraşmazdı. Ama sen onları ve atalarını öylesine nimetlendirdin ki, zikiri / Kur'an'ı unuttular ve helâke giden bir topluluk oldular.' İşte haklarında söz söyledikleriniz de sizi yalanladılar. Artık ne azabı savabilirsiniz ne de yardımcı olabilirsiniz. Zulmedenlerinize zorlu bir azap tattıracağız. 25/17-19.
Göklerin, yerin ve bunlar arasındaki şeylerin Rabbidir o. O'na kulluk / ibadet et ve O'na ibadette sabırlı ol. O'na adaş olacak birini biliyor musun? 19/65.

Allah'ın yanına başka bir ilah koyma ki, yapayalnız ve horlanmış olarak oturup kalmayasın. Rabbin şöyle hükmetti: O'ndan başkasına kulluk / ibadet etmeyin, anaya babaya çok iyi davranın: Onlardan birisi yahut her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına gelirse sakın onlara 'Öf!' bile deme; onları azarlama, onlara tatlı, iltifatlı söz söyle. 17/22-23.
Emin ol, bu Kitap'ı biz sana hak olarak indirdik. O halde, dini yalnız Allah'a özgüleyerek O'na kulluk/ibadet et! Gözünüzü açıp kendinize gelin! Arı duru din yalnız ve yalnız Allah'ındır! O'ndan başkasını veliler edinerek, 'biz onlara, bizi Allah'a yaklaştırmaları dışında bir şey için kulluk etmiyoruz.' diyenlere gelince, hiç kuşkusuz Allah onlar arasında, tartışıp durdukları konuyla ilgili hükmü verecektir. Şu bir gerçek ki, Allah, yalancı ve nankör kişiyi iyiye ve güzele kılavuzlamaz. 39/2-3.
Kâfirler hoşlanmasa da siz, dini yalnız O'na özgüleyerek, Allah'a dua edin! 40/14.
Rabbiniz buyurmuştur ki: Dua edin bana, cevap vereyim size! Kibre saparak bana ibadetten uzaklaşanlar, aşağılanmış bir halde cehenneme gireceklerdir. 40/60.
Ey insanlar! Sizi de sizden öncekileri de yaratan Rabb'inize ibadet edin ki, korunabilesiniz. 2/21.
Allah uğrunda O'na yaraşır bir gayretle didinin. O sizi seçmiş ve dinde size hiçbir güçlük çıkarmamıştır. Babanız İbrahim'in milletini esas alın. Allah sizi, önceden de şu Kitap'ta da 'Müslümanlar/Allah'a teslim olanlar' diye adlandırdı ki, resul sizin üzerinize bir tanık olsun, siz de insanlar üzerine tanıklar olasınız. O halde namazı kılın, zekâtı verin ve Allah'a sarılın. O'dur sizin Mevlâ'nız. Ne güzel Mevlâ'dır O, ne güzel yardımcıdır O! 22/78.

Ve kim didinir, gayret sarfederse hiç kuşkusuz kendi benliği lehine gayret sarfetmiş olur. Gerçek olan şu ki, Allah, âlemlere muhtaç olmaktan uzak, mutlak bir Ganî'dir. 29/6.

Ben, cinleri ve insanları bana ibadet etmeleri / benim için iş yapıp değer üretmeleri dışında bir şey için yaratmadım. 51/56.
+Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz. 1/5.

MKA.



2/21**: İbadet / Allah'a Kulluk: + Toplumsal Düzen: İktisat: Ticaret: Borç: Allah'a Kulluk Borcu (Tövbe ile Allah'a yönelmek ve teslimiyet). Bak: 2/37, 54, 128, 160; 3/128; 4/16, 27, 64, 92; 5/39; 7/149, 174; 9/104, 118; 20/122; 24/10; 42/13; 43/28; 49/12; 87/14; 90/4; 91/9, 110/3.


 2/21**: BORÇ, ALLAH'A KULLUK BORCU

Ey insanlar! Sizi de sizden öncekileri de yaratan Rabb'inize ibadet edin ki, korunabilesiniz. 2/21.

Bunun üzerine Âdem, Rabb'inden bazı kelimeler öğrenip belledi de O'na yöneldi. O da onun tövbesini kabul etti. Gerçekten de O, evet O, Tevvâb'dır, tövbeleri cömertçe kabul eder; Rahîm'dir, rahmetini cömertçe yayar. 2/37.
Hani Mûsa, toplumuna demişti ki: 'Ey toplumum, buzağıyı tanrı edinmenizle öz benliklerinize zulmettiniz. Hadi, yaratıcınıza, Bâri'nize tövbe edin; egolarınızı öldürün. Böyle yapmanız yaratıcınız katında sizin için daha iyidir; O sizin tövbelerinizi kabul eder. Hiç kuşkusuz O, evet O, tövbeleri çok kabul edendir, rahmeti sonsuz olandır.' 2/54.
'Rabb'imiz! Bizi, sana teslim olmuş iki müslüman kıl. Soyumuzdan da sana teslim olan müslüman bir ümmet oluştur. Bize ibadet yerlerimizi göster, bizim tövbemizi kabul et. Sen, evet sen, Tevvâb'sın, tövbeleri cömertçe kabul edersin; Rahîm'sin, rahmetini cömertçe yayarsın.' 2/128.
Tövbe edip hallerini düzeltenlerle gerçeği açıklayanlar müstesna. İşte böylelerinin tövbesini kabul ederim. Doğrusu ben tövbeleri çok çok kabul edenim, rahmeti sınırsız olanım. 2/160.
İş ve hüküm konusunda sana düşen bir şey yoktur. Allah ya tövbelerini kabul ederek onları bağışlar yahut da zalim oldukları için onlara azap eder. 3/128.
Eşcinselliği içinizden iki erkek yaparsa onlara eziyet edin. Bu ikisi tövbe eder, durumlarını düzeltirlerse onlara eziyetten vazgeçin. Allah Tevvâb'dır, tövbeleri çok kabul eder; Rahîm'dir, merhametine sınır yoktur. 4/16.

Allah sizin tövbenizi kabul etmek istiyor. Şehvetlerine uyanlarsa sizin büyük bir sapışla sapmanızı isterler. 4/27.
Biz hiçbir resulü, Allah'ın izniyle kendisine itaat edilmesi dışında bir amaçla göndermedik. Eğer onlar, öz benliklerine zulmettiklerinde sana gelip Allah'tan af dileseler, resul de kendileri için af dileseydi, elbette ki Allah'ı tövbeleri cömertçe kabul eden bir Rahîm olarak bulacaklardı. 4/64.
Yanlışlık hali müstesna, bir müminin bir mümini öldürmesi olacak şey değildir. Yanlışlıkla bir mümini öldürenin, özgürlüğü elinden alınmış bir mümini özgürlüğüne kavuşturması, ölenin ailesine de üzerinde anlaşmaya varılacak tatmin edici bir diyet vermesi gerekir. Vârislerin, diyeti bağışlaması hali müstesna. Eğer öldürülen, mümin olmakla birlikte size düşman bir topluluktan ise o zaman öldürenin, özgürlüğünden yoksun bir mümini özgürlüğüne kavuşturması gerekir. Öldürülen, sizinle aralarında antlaşma bulunan bir toplumdan ise o durumda, öldürülenin ailesine tatmin edici bir diyet verme yanında, hürriyetinden yoksun bir mümini hürriyetine kavuşturmak da gerekli olur. Bunlara imkân bulamayan, Allah'a tövbe olarak iki ay kesiksiz oruç tutar. Allah, gereğince bilendir, hikmeti sonsuzdur. 4/92.

Kim zulmünden sonra tövbe eder, halini düzeltirse kuşkusuz Allah onun tövbesini kabul eder. Allah çok affedici, çok merhametlidir. 5/39.
Başları avuçları arasına düşürülüp de sapmış olduklarını fark ettiklerinde şöyle yakardılar: 'Rabbimiz bize merhamet etmez, bizi affetmezse mutlaka hüsrana düşenlerden olacağız.' 7/149.

Biz, ayetleri işte bu şekilde ayrıntılı kılıyoruz ki, hakka dönebilsinler. 7/174.

Bilmediler mi ki, Allah'tır kullarından o tövbeyi kabul eden, o sadakaları alan. Ve Allah'tır, O Tevvâb, O Rahîm... 9/104.

Geride bırakılan üç kişinin de tövbesini kabul etmiştir. Bütün genişliğine rağmen yeryüzü onlara dar gelmiş, öz benlikleri kendilerini sıkıştırmıştı; Allah'ın öfkesinden kurtulmak için yine Allah'a sığınmaktan başka çare olmadığını fark etmişlerdi. Sonra onlara tövbe nasip etti ki, eski hallerine dönsünler. Hiç kuşkusuz, Allah, tövbeleri çok çok kabul eden, rahmeti sınırsız olandır. 9/118.
Sonra, Rabbi onu arıtıp temizledi, onun tövbesini kabul edip kendisini iyiye ve doğruya kılavuzladı. 20/122.
Allah'ın lütuf ve rahmeti üzerinizde olmasaydı neylerdiniz! Ve hiç kuşku yok Allah Tevvâb'dır, Hakîm'dir. 24/10.
Sizin için, dinden, Nûh'a önerdiğini, sana vahyettiğini, İbrahim'e, Mûsa'ya ve İsa'ya önerdiğimizi şöyle diyerek kanunlaştırdı: 'Dini dosdoğru tutun; onda bölünüp fırkalara ayrılmayın!' Onları çağırdığın bu tutum, şirke bulaşanlara çok ağır gelmiştir. Allah, dilediğini kendisi için seçer ve hakka yönelenleri kendisine iletir. 42/13.

O, sözünü, kendinden sonra yaşayacak bir mesaj yaptı ki, insanlar hakka dönebilsinler. 43/28.
Ey iman edenler! Zandan çok sakının! Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Sinsi casuslar gibi ayıp aramayın! Gıybet ederek biriniz ötekini arkasından çekiştirmesin! Sizden biri, ölmüş kardeşinin etini yemek ister mi? Bakın bundan iğrendiniz. Allah'tan sakının! Hiç kuşkusuz, Allah tövbeleri çok kabul eden, rahmeti sonsuz olandır. 49/12.

Benliğini arındıran/zekât veren, kurtuluşa gerçekten ermiştir. 87/14.
Biz insanı gerçekten bir sıkıntı ve zorluk içinde yarattık. 90/4.

Benliği temizleyip arındıran, gerçekten kurtulmuştur. 91/9.
Tespih et Rabbini O'na Hamd ile! Ve O'ndan af dile! Çünkü O, Tevvâb'dır, günahları affeder sınırsız bir şekilde 110/3.

MKA.



2/21***: İnsanın Kendisine ve Çevresine Karşı Ahlaki Sorumlulukları: İyi ve Övülen Tutum ve Davranışlar (Salih Ameller / İyi İşler/ İyi Eylemler): Genel Olarak İyilik ve Doğruluk: Rahmet: Allah'a kulluk / ibadette. Bak: 14/34; 16/18.


 2/21***: RAHMET, ALLAH'A KULLUK / İBADETTE:

Ey insanlar! Sizi de sizden öncekileri de yaratan Rabb'inize ibadet edin ki, korunabilesiniz. 2/21. 

Kendisinden istediğiniz her şeyden size bir parça verdi. Allah'ın nimetini saymaya kalksanız, sayıp bitiremezsiniz. Doğrusu şu ki insan, gerçekten çok zalim, çok nankördür. 14/34. 

Allah'ın nimetlerini saymaya kalkarsanız, onların sonunu getiremezsiniz. Allah, gerçekten Gafûr ve Rahîm'dir. 16/18.

MKA.




İBADET KAVRAMINI DOĞRU ÖĞRENELİM!

 Yaratanla yaratılanın diyalogu, yukarıdan aşağı, yani Allah'tan insana doğru olan şekliyle vahiydir.

Diyalogu aşağıdan yukarı, bir başka deyimle insandan Allah'a doğru düşündüğümüzde, karşımıza ibadet veya dua diye andığımız faaliyet çıkıyor. Nereden bakarsanız bakın, ibadet edenle ibadet edilen (âbidle mâbud), bir daire üzerinde, bir noktada kucaklaşacaktır. Esas olan da bu kucaklaşmadır.
Bu nokta, Japon profesör Toshihiko İzutsu tarafından, 'Kur'an'da Allah ve İnsan' adlı eserde çok güzel incelenmiştir.
Kur'an'ın ibadet anlayışı meselesinde düzeltilmesi gereken çok ciddi ve tarihsel bir hata vardır.

Kur'an'daki ibadet, ubûdiyet (kulluk), âbid (ibadet eden), abd (kul) kelimelerini geleneksel kabule uygun olarak 'kulluk' eksenli sözcüklerle Türkçeleştirmeyi sürdürmekteyiz. Bu tümden yanlış değildir ama işin yarısıdır.

 Gerçeğin bir diğer yarısı, ibadet sözcüğünün etimolojisinde saklıdır.

İbadet sözcüğünün semitik menşei İbranice'deki 'aboda' dır. Aboda iş yapmak, değer üretmek, birisi adına çalışmak demektir. Bu durumda Kur'an'daki ibadetin esas anlamı, iş yapmak, değer üretmek olur. Abd veya âbid bu işi yapan kişidir.

İbadetin bu anlamı Kur'an'daki amel (iş yapmak, değer üretmek) kavramıyla birlikte düşünüldüğünde iyice yerine oturmaktadır.

İnsan, sürekli amele yani iş ve üretime çağrılmakta, ölümsüzlüğün temel şartı olarak amel gösterilmektedir. Dahası, Kur'an, mensuplarına 'Allah'ın yardımcısı olun' (Saff, 14) emrini vermekte ve 'Allah, kendisine yardım edene elbette yardım edecektir' (Hac, 40) demektedir.

Tüm bunlar üst üste konduğunda Allah'a kul olmak sürekli amel yani sürekli iş ve üretim olarak karşımıza çıkar. Şimdi, insanların ve cinlerin yaratılma amaçlarını gösteren temel ayete bir göz atalım: 

'Ben cinleri ve insanları bana ibadet etmeleri dışında bir şey için yaratmadım.' (Zâriyât, 56 )

 Arapça karşılıkla, ibadet sözcüğünün esas kaynağındaki aboda karşılığını birleştirirsek bu ayetin bizim için sonuç anlamı şu olur:
'Ben, cinleri ve insanları bana ibadet etmeleri / benim için iş yapıp değer üretmeleri dışında bir şey için yaratmadım.'(Zâriyât, 56 


Kur'an'daki ibadet ve ubûdiyet öyle sanıldığı gibi basit bir kölelik ve köleleşme değildir; hür ve atılgan bir benliğin Yaratıcı ile bütünleşerek varlık ve oluş bünyesinde faal bir rol almasının ifadeye konuluşudur. Böyle olunca, ibadet belirli bir mekâna hapsolup tespih çekmek veya irade ve düşünceyi tabularla prangalayıp uyuşmak değil, tüm yeryüzünü bir mabede dönüştürerek insanlığın hayrına ve hayatın tekâmülüne hizmet amacıyla sürekli değer üretmektir.

 Bunun Kur'ansal ve ilkesel sonucu şudur:

Tüm yeryüzü mabet, tüm meşru fiiller ibadettir.

 İbadetin Kur'ansal ruhu, ölümsüzlüğü yakalamak için sürekli iş yapıp değer üretmenin kutsallaştırılmasıdır.



İBADETLERİ ŞİRKE DÖNÜŞTÜREN BELA: RİYA


 Müfessirler (Kur'an'ı yorumlayan bilginler), ibadetin üç derecesinden söz ederler:

Bu derecelerin en basitinde bile riya, yani Tanrı'dan başkalarına ibadet ettiğini gösterme düşüncesi olmamalıdır. Aksi takdirde, şekliyle ibadet adını alan davranış, hakikati bakımından şirk yani Allah'a ortak koşmak olacak ve Mâûn suresinin açık beyanıyla, yapanın lanetlenmesinden başka bir işe yaramayacaktır. İş buraya geldiğinde dehşet verici bir tablo ile karşılaşıyoruz:

Şunu asla unutamayız, unutturamayız: Namaz kılmayanları lanetlemeyen Kur'an, namazında Tanrı rızası dışında bir şey bekleyenleri veya namazı birtakım çıkarlara araç yapanları lanetlemekte, hatta dini inkârla itham etmektedir.
Kıldıkları namazlar sadece lanet vesilesi olanların kimlikleri ve belirtileri hakkında ayrıntılar için bizim 'Mâûn Suresi Böyle Buyurdu' adlı eserimiz okunmalıdır

05 Mayıs 2013, Yaşar Nuri Öztürk

http://www.yurtgazetesi.com.tr/ibadet-kavramini-dogru-ogrenelim-makale,4324.html



RESUL KUR'AN'IN KUR'AN MESAJLARI - M. Kemal Adal


Selam...

​ T.C. / M. Kemal Adal 




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder