YERYÜZÜNDE PEYGAMBERLER DE DÂHİL HİÇ KİMSE, HÂŞÂ, ALLAH’IN KENDİSİNİN / ZATININ HALİFESİ DEĞİLDİR.
Anlatım
dilinde "halifesi olarak" ve "halife "
aynı anlamda / manada değildir. "Allah İnsanı yeryüzünde halifesi olarak yarattı. " dersek
başka, "Allah İnsanı yeryüzünde halife olarak yarattı." dersek başka bir şey anlatmış ve kastetmiş
oluruz
Peygamberler dâhil olmak üzere, Allah'ın yeryüzünde kendinin halifesi olarak yarattığı hiç kimse yoktur, olamaz. Şirke karşı olan Allah, yeryüzünde kendine "yerine geçen" ortak olarak ikinci bir ilah yaratır mı?
Ayrıca Konuyu, Kur’an’ın bütüncül mesajında
Allah’ın bildirdiğinin dışında olarak ve “Allah, insanı yeryüzünde kendisinin
halifesi olarak yarattı” anlamında algılamak, anlamak ve kabul, bilinçli olarak veya farkına varmaksızın, her zaman, her yerde “Allah ile aldatan” kişilerin türemesini de kabul, destek ve
teşvik anlamını da taşır ki böyle bir algıdan, anlamadan, destek ve kabulden Allah’a
sığınırım.
A. MELEKLERİN İNSANLA İLGİLİ
BİR TESPİT VE SORGULAMALARI:
“Bir
zamanlar Rabb’in meleklere: "Ben, yeryüzünde bir halife atayacağım." demişti de onlar
şöyle konuşmuşlardı: "Orada bozgunculuk etmekte olan, kan döken birini mi
atayacaksın? Oysaki bizler, seni hamd ile tespih ediyoruz; seni kutsayıp
yüceltiyoruz." Allah şöyle dedi: "Şu bir gerçek ki ben, sizin
bilmediklerinizi bilmekteyim.
Ve
Âdem'e isimlerin tümünü öğretti. Sonra onları meleklere göstererek şöyle
buyurdu: "Hadi, haber verin bana şunların isimlerini, eğer doğru sözlüler
iseniz."
Dediler
ki: "Yücedir şanın senin. Bize öğretmiş olduğunun dışında bilgimiz yok
bizim. Sen, yalnız sen Alîm'sin, her şeyi en iyi şekilde bilirsin; Hakîm'sin,
her şeyin bütün hikmetlerine sahipsin."
Allah
buyurdu: "Ey Âdem, haber ver onlara onların adlarını." Âdem onlara onların
adlarını haber verince, Allah şöyle buyurdu: "Dememiş miydim ben size! Ki
ben, göklerin ve yerin gaybını en iyi bilenim. Ve ben, sizin açığa
vurduklarınızı da saklaya geldiklerinizi de en iyi biçimde bilmekteyim." (2/Bakara/30-33)
B. İNSANIN HALİFE YAPILIŞI:
Bu ayetlerde, birçoklarının anladığı gibi,
insanın ilk yaratılışı değil, insanın halife yapılışı anlatılmaktadır. Çünkü insanın
halife yapılışı, “takdir etmek, biçim vermek, yaratmak” anlamındaki “halk”
fiiliyle değil, “bir hâlden başka bir hâle dönüştürmek” anlamındaki “ca’l”
fiiliyle anlatılmıştır.
Ayrıca ayetlerden, halife kılınacak
olanın, daha önce yaratılmış melekler tarafından tanınıp bilindiği
anlaşılmaktadır ki, bu husus da ayetin ilk yaratılışı anlatmadığını
göstermektedir.
Bakara suresinin 30.
ayetindeki halifenin kimliği açıkça belirtilmemesine rağmen, bir sonraki ayette
Allah’ın Âdem’e isimleri, yani konuşmanın temeli olan kelimeleri öğrettiği ve
bunları meleklerin bilmeyip Âdem’in bildiği, halifeliğe ehil olduğu
anlatıldığından, halife yapılanın,
insan olduğu anlaşılmaktadır.
Ama buradaki “insan halife”nin kime halife
kılındığı belli değildir. Bir insanın; Âdem’in, Allah’tan sonra gelip O’nun yerine
geçmesi söz konusu edilemeyeceğine göre bu ayetteki halifenin kime halife kılındığı
düşünülmeli, araştırılmalı ve doğru algılanıp anlaşılmalıdır.
C. İLK İNSANIN YARATILIŞ AŞAMASINDA
MELEKLERİN İTAATİ:
“Hatırla
o zamanı ki Rabbin meleklere, "Ben, kupkuru bir çamurdan, değişken, cıvık
balçıktan bir insan yaratacağım." demişti. "Onu, amaçlanan düzgünlüğe ulaştırıp
öz ruhumdan içine üflediğim zaman, önünde hemen secdeye kapanın." Meleklerin tümü, toplu
halde secde ettiler.” (15/Hicr/28-30)
Bu ayetlerde ise, İlk insanın yaratılma
aşamasında, meleklerin Allahın dilemesine itaatleri anlatılmaktadır.
Kuran’da
aynı şey, birkaç yerde tekrar ediliyor zannedebilirsiniz ilk okuyuşunuzda. Ama
Kuran’da tekrar yoktur. Aynı ifadeleri taşıyan ayetlerin varlığına bakarak
tekrar olduğunu sanmamızın sebebi, aynı kelimelerden oluşan ayetin, aslında
kendinden önce ve sonraki ayetlerle, başka bir nüansı (ince ayrımı) sergilediğini
fark edememektir.
Anlatılan aynı olayın, bir başka değişik veçhesini / yüzünü, yönünü
sergileyen bu benzer ifadelerde, nüansı (ince ayrımı)algılayıp, verilen mesajı
doğru anlamak için üzerinde tefekkür gerekir.
D. ALLAH’IN MELEK VE
CİNLERDEN İNSANA SECDE ETMELERİNİ İSTEMESİNİN ANLAMI:
Kur’an’daki
vahye dayalı haberlerin / bilgilerin (ayetlerin) ışığında, Allah’ın insandan önce yarattığı şuurlu ruhsal varlıklardan olan, yalnız hayra
/ iyiye programladığı meleklerden ve hayır veya şerri seçme hakkı ile kazanım gücü ve sorumluluğunu
verdiği cinlerden, niçin kendilerinden sonra
yarattığı insana secde etmelerini istediğini ve bunu istemesinin ne anlama
geldiğini görmeye çalışalım.
Allah İnsana öz ruhundan üflemiştir.“Sonra ona bir biçim
verdi ve onun içine kendi ruhundan üfledi. Sizin için, işitme gücü, gözler ve gönüller
vücuda getirdi. Ne kadar da az şükredersiniz!” (32/Secde/9)
Ve Allah, insanı yeryüzünde halifeler
yapmıştır. “Sizi yeryüzünde öncekilere halefler yapan O'dur. Verdiği nimetlerle sizi
denemek için kiminizi kiminiz üzerine derecelerle yükseltmiştir “ (6/Enam/165)
1. HALİFE NE DEMEKTİR?
Herhangi bir Türkçe mealde, 7/Araf/69,74; 10/Yunus/13-14,73; 35/Fatır/39;
27/Neml/62 ayetlerine bakarsanız, görürsünüz ki bu ayetlerde yer alan “halifeler” sözcüklerinin hepsi de; “arkadan gelip eskilerin yerini alanlar” manasındadır.
Yani, bütün bu
“halifeler” sözcükleri, sözlük anlamı ile ; “arkadan gelip eskilerin yerini
alanlar” manasında” kullanılmış olup, hiçbiri “yeryüzünde Allah’ın yerini alan, O’na vekâlet eden, O’nun
adına hareket eden” anlamında değildir.
2. PEYGAMBERLER YERYÜZÜNDE
ALLAH’IN HALİFESİ MİDİR?
Peygamberler
için de durum aynıdır değişmez:
“Ey Davud, seni
yeryüzünde bir halife yaptık. Artık insanlar arasında hakla hükmet; geçici hevese uyma ki,
seni Allah yolundan saptırmasın. Allah yolundan sapanlar için, hesap gününü
unutmuş olmaları yüzünden şiddetli bir azap vardır.” (38/Sad/26)
Acaba bu ayette halife yapıldığı söylenen
Davud peygamber Allah’ın yerini mi almış, O’nun yerine mi halife olmuştur? Tabii ki bu
sorunun cevabı “Hayır!” olmalıdır.
Çünkü
hem Kur’an hem de tarihî bilgiler bize Davud peygamberin, İsrailoğullarının o
günkü yöneticisi olan Calut’un yerini aldığını bildirmektedir.
Kitab-ı
Mukaddes ve İbranî tarihinde ise Davud peygamberin yönetimi, bir söylentiye
göre kayınpederi olan Saul’den aldığı bilgisi yer almaktadır.
Yani, Davud peygamber Allah’ın halifesi
değildir, yeryüzünde O’nun yerini almamıştır; Calut’un (veya Saul) ölümü üzerine onun yerine İsrailoğullarının kralı
olmuştur.
Hiçbir insan, hiçbir peygamber, ne Hz. Âdem,
ne Hz. Davut, ne Hz. Muhammed, yeryüzünde “Allah’ın halifesi” değildir.
Allah’ın yerini alıp onun yerine geçemez, geçmemiştir. Bunun böyle olması,
peygamberler dâhil insanın değerini düşürmez, ilahi misyonlandırılmasındaki
görev, yetki ve sorumluluklarını da değiştirmez.
Peygamberler,
Allah’ın mesajını getiren elçi /resul olarak Allah’ın habercisi olan
nebilerdir. Sadece Allah’tan kendine indirilen vahyi / hakikati duyurma
(tebliğ), uyarma (inzar) ve müjdeleme (tebşir) ile görevli ve yetkilidir.
Peygamberler,
Yeryüzünde Allah’ın yerini almaz. “Hüküm Allah’ındır” (28 / Kasas / 70) ve “O
hükmüne kimseyi ortak etmez.” (18/
Kehf / 26”).
Halife, zaman itibariyle bir başkasının
arkasından gelip onun yerine geçendir. Hilafet, zaman itibariyle bir başkasının
arkasından gelip onun yerine geçmektir. Peygamberler, Allah’ın yeryüzündeki
halifesi değildir.
3. İNSANLAR İÇİN HALİFE VE
HİLAFETİN ANLAMI NEDİR?
“Halife” ve
“Hilâfet” sözcükleri Kur’an’da işte bu şekilde yer almıştır. Dolayısıyla
Kur’an’ın b ahsettiği “halife”, bugün herkesin anladığı gibi siyasî anlamdaki
“halife” değildir.
Peygamberler
bile Allah’ın yeryüzündeki halifesi değillerken diğer insanlar, hele (hâşâ)
birilerinin zannettiği gibi yeryüzünü adaletle yönetmede Allah’ın temsilcisi anlamındaki
halife; “Halife-i rûy-u zemin” hiç değildir.
(Yavuz Sultan Selim’den sonraki Osmanlı padişahlarına “Halife-i rûy-u zemin”
denirdi.)
Çok açık ve kesindir ki, bildiğimiz tarihsel süreç
içindeki siyasî anlamdaki “halife”lik, toplumsal bir olgu olup, Kuran’da ve Hz.
Peygamber sünnetiyle belirlenmiş bir kurum ve sistem değildir. Siyasal anlamda Halifelik,
toplum yönetimde insani bir seçim ve tercihtir.
4. GÖK VE YER VARLIKLARININ
İNSAN HİZMETİNE VERİLMESİ NE ANLAMA GELİR?
Kuran anlatımında; Allah, insanı yeryüzüne halife
kılarken, göklerde ve yerdeki insan dışındaki tüm varlıkları, insanın emrine ve
hizmetine vermiştir:
“Görmediniz mi,
Allah, göklerde ve yerde bulunan şeyleri sizin emrinize verdi ve görünür
görünmez nimetlerini üstünüze saçtı. İnsanlardan öylesi var ki, Allah uğrunda
ilimsiz, kılavuzsuz ve aydınlatıcı bir kitaba dayanmaksızın mücadele eder.” (31/Lokman/20)
“Göklerde ne var,
yerde ne varsa tümünü, O'ndan bir lütuf olarak size boyun eğdirmiştir. Bunda, derin derin
düşünen bir topluluk için elbette ibretler vardır.” (45/Casiye/13)
“Görevlerini
şaşmadan yapmak üzere Güneş'i ve Ay'ı da size boyun eğdirdi. Geceyi ve gündüzü
de hizmetinize verdi. Kendisinden istediğiniz her şeyden size bir parça verdi. Allah'ın
nimetini saymaya kalksanız, sayıp bitiremezsiniz. Doğrusu şu ki insan,
gerçekten çok zalim, çok nankördür”
(14/İbrahim/33-34)
5. MELEK VE CİNİN İNSANA
SECDESİ, İNSANIN EŞREF-İ MAHLÛKAT (YARATILMIŞLARIN ŞEREFLİSİ) OLMASI
SEBEBİYLEDİR.
Bu
çerçevede:
(32/Secde/9);
c) Göklerde ve yerde
insan dışındaki tüm varlıkları, insanın emrine ve hizmetine vermiştir.(31/Lokman/20; 45/Casiye/13; 14/İbrahim/33-34).
Böylece
Allah insanı, yaratılmışlığı ve Allah’a muhtaçlığı baki kalmak şartıyla,
sıradan bir varlık olarak değil, Yaratıcı kudretle yaratılanlar arası bir
kudret ve pozisyonda, seçme ve yapabilme gücüne (kesb) sahip olan, bir “parça”
yaratıcı varlık olarak, imtihan sahasına (Yeryüzüne) bırakmıştır.
İnsan,
güçleri ve zaafları, güzellikleri ve çirkinlikleriyle büyüktür. Kuran’da melek
gibi olan bir insan anlatılmaz çünkü o melek olarak yaratılmamıştır. Kuran
anlatımında melek-insan kavramı, putperestliğin bir uzantısı olarak
verilmektedir.
6. MELEKLERİN İNSANLA İLGİLİ
TESPİT VE SORGULAMALARINA ALLAH’IN CEVABI:
İnsanın
halifeliğinden bahsedilen bu yazının başındaki ayetlerde, meleklerin insanla
ilgili bir tespit ve sorgulamaları vardır, insanın kan dökmeye kadar varan
kötülükleri ile ilgili olarak: "Orada bozgunculuk etmekte olan, kan döken birini mi
atayacaksın? Oysaki bizler, seni hamd ile tespih ediyoruz; seni kutsayıp
yüceltiyoruz."
Allah bu
soruyu insan lehine cevaplamıştır. Allah her şeyi bilendir. Adildir. Hikmet
sahibidir.
Kuran, en mükemmel insanlar olarak tanıttığı peygamberlerin bile
melek-insanlar olarak düşünülmesine karşı çıkmıştır. (25/Furkan/7,20)
Yaşar Nuri Öztürk’ün isabetli tespiti ve
ifadesiyle: ”İnsan, kâinat ağacının meyvesidir; fakat unutmamak gerekir ki, bu
meyvenin oluşması için alımlı dallar, renk renk çiçekler yetmez. Ağacın
yeraltındaki karanlıklara, çamurlara hatta pisliklere kök salması lazımdır.
İnsan, bir elini en kötü ve en çirkine bulaştırmadan, öbür eliyle en iyi ve en
güzeli oluşturabilen bir varlık yapısına sahip değildir.”(Kuran’ı tanıyor
muyuz?)
7. İNSANA SECDE EDEN (meleklerin ve insana secde eden cin) LERİN İNSANLARA OLUMSUZ BİR ETKİLERİ OLMAZ, OLAMAZ. İNSANA SECDENİN
ANLAMI BUDUR.
Sonuç olarak, Allah'ın
insanları yeryüzünün halifesi olarak yaratmasında önemli olan, insanların
seçim hakkı ve kazanım gücüyle, kendilerinin ve Yeryüzünün yönetiminde,
Allahın dilemesiyle, melek ve cinlere değil, kendilerine, insanların
insanlara halife kılınması ve buna melekler ile insana secde eden cinlerin
boyun eğip, müdahale etmedikleri gerçeğidir.
Bu, meleklerin
ve insana secde eden cinlerin, insan üzerinde olumsuz bir etkisi yoktur,
insanlar zarar vermez, işlerini bozmaz; insan
işlerini, şeytan musallat olduğunda yine insan bozar anlamına gelir. “İyilik ve güzellikten sana her ne
ererse Allah'tandır. Kötülük ve çirkinlikten sana ulaşan şeyse kendi
nefsindendir…” (4/Nisa/79) ayeti bunu çok güzel açıklar.
İ. GÜNCEL VE SİYASİ
KONULARDA HALİFENİN GÖREVLERİNİ VE HİLAFETİN ROLÜNÜ, İNSANLARIN
SORUMLULUKLARINI, DOĞRU ALGILAYIP ANLAMAK.
1. HALİFE OLARAK İNSANIN
GÖREVLERİ:
İnsana
kibri sebebiyle boyun eğmeyerek, açıkça Hakk’ı küçük gören ve kıyamete kadar
insan düşmanlığını seçen iblis ve onun zihniyetindeki cin ve insan şeytanların,
kendilerine uyan insanlara ve onlar aracılığı ile insan toplumuna verdiği ve
vereceği zararları, imanlı insanların Allah’ın gösterdiği ve indirdiği,
“insan”, “Kainat” ve “Vahiy” kitaplarında, insan için iyi / güzel / yararlı
olduğunu “işitip, görüp, bildiği” seçim ve kazanımları yaparak engellemesi
gerekir.
2. HİLAFET VE EMANET:
Bir
belediye başkanın nasıl görevleri varsa, halifelerinde görevleri vardır. Bu
görevlerin hem manevi / kişisel, hem de sosyal / toplumsal olduğunu düşünürsek;
insana, yeryüzünde halife
kılınmakla üzerine büyük bir sorumluluk yüklenmiştir.
“Biz emaneti
göklere, yere, dağlara teklif ettik de onlar onu yüklenmekten kaçındılar, ondan
ürktüler. İnsan ise çok zalim ve çok cahil olduğu halde onu yüklendi.” (33/Azhab/72)
Nedir o emanet? Göklerde ve yerde insan dışındaki tüm varlıkların,
emrine ve hizmetine verilmesi olsa gerek. Yeryüzüne halife kılınmak olsa gerek.
Akıl /
idrak ve hür irade sahibi olmak olsa
gerek. Ama onun bir
bedeli var, sorumluluğu var, melek gibi değiliz, verilecek hesabı var.
İşte halifelik
odur ki, insanlar arasında adaletle hükmetmek ve hevâ ve hevese uymamak gerek.
Cumhurbaşkanlarının, Başbakanların da,
Cumhurbaşkanını, Başbakanı seçen sade vatandaşın da, hakimin de, savcının da yeryüzüne halife kılınan insan olmak bağlamında, Hak’ka
ve halka karşı sorumlulukları vardır:
Dosdoğru olmak, dürüst olmak, yalan söylememek,
riya ve takiyye yapmamak, tutmayacağı sözü söylememek, özü sözü bir olmak,
aldatmamak gibi…
Hüküm sahibi olduğu işlerde adaletle hükmetmek
gibi…
Seçme hakkının olduğu her durumda, her yerde ve
her zamanda, yapılacak her türlü seçimde, “Emaneti ehline vermek” gibi…
“Çün
bildin mü`minin kalbinde Beytullah var,
Niçin
izzet etmedin, ki ol evde ALLAH var .
Her ne
var Âdemde var; Âdem`den iste Hakk’ı sen!
Olma
İblis-i şaki, Âdem’de sırrullah var!”
Allah’ın Selam, Rahmet ve Bereketi ile Mağfiret
ve Hidayeti dileyenlerin üzerine olsun.
Rabbim herkese seçme hakkını doğru kullanmak
nasip etsin.
M. Kemal Adal
adalkemal1@gmail.com
Güncelleme: 7.Şubat. 2016
/ İZMİR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder