30 Aralık 2012, 12:17
Yaşar Nuri
Öztürk
Kur’an’ın surelerinden biri de Tekâsür adını taşıyor.
Tekâsür, ‘çoklukla övünme yarışına girmek’ anlamında. Kur’an, tekâsürün, insan hayatında daha çok mal ve insan çokluğuyla övünme şeklinde belirdiğini gösteriyor.
Çoklukla övünme, niteliğe
karşı niceliği yani, öze karşı şekil ve kütleyi öne çıkarmaktır ki, Kur’an bunu
aldanışın, çöküşün habercisi sayar. Servetten ibadete kadar bütün alanlarda sayı çokluğuyla övünmenin
birey ve toplumu, yıkımın kucağına ittiğini kabul ve ilan, Kur’an’ın ve Hz.
Muhammed’in temel tavırlarıdır.
Tekâsür suresi bize, insan sayısının çokluğunu bir üstünlük sebebi
sayan iki Arap kabilesinin zavallılığını örnekleştirerek, ölümsüz bir ders
vermektedir. Bu iki kabile, insan sayısı bakımından çok oldukları iddiasını
birbirlerine karşı öne sürmekle başlattıkları kavgayı iyice kızıştırmış,
nihayet ölülerini de saymaya başlamışlar ve böylece kavga mezarlığa götürülmüştür.
Esrarlı Kur’an dili bunu şu şekilde ifadeye koyuyor:
Esrarlı Kur’an dili bunu şu şekilde ifadeye koyuyor:
“Oyalayıp aldattı, o çokluk
kuruntusu sizleri. Öyle ki, ölüleri saymak üzere ziyaret ettiniz kabirleri. İş,
sandığınız gibi değil, ilerde bileceksiniz bilinecekleri…”
İki görünümü vardır kemiklere
sığınmanın: Övme görünümü, yerme görünümü.
Övme görünümünde, ölüp gitmiş kişi veya kişilerin, üretilemeyen güzellik ve iyiliklerin yerine ortaya sürüldüklerini görürüz: “Benim babam, benim ecdadım şuydu, buydu. Ben, falan babanın, filan ırkın çocuğuyum…” teraneleri bu çaresizliğin ifade şekillerinden bazılarıdır.
Görünüm ister bireysel planda,
ister sosyal planda olsun, Kur’an’ın buna cevabı şudur: Baban, ecdadın peygamber bile
olsa, eğer sen bir şey üretemiyorsan, hiçlik ve hüsrandan kurtulamazsın.
Soya tapma, ataları ilahlaştırma ve kutsanan kemiklerin arkasına saklanma, Kur’an’a göre putperestliğin niteliklerindendir.
Yaratıcı dehadan yoksun bireylerin, yaratıcı ruhlardan yoksun
toplumların eskiye sığınışlarına hayat gerçeğinin verdiği yanıt şudur: Kendi elinle ürettiğin, kendi
ruhunla yarattığın bir şey varsa, göster. Yoksa, olduğun yere çömel ve sus!...
Kemiklerle uğraşmanın yerme görünümü ise eksiklik ve cüceliği kemiklere yükleme şeklinde ortaya çıkar. Zavallı benlikler, başarısızlıklarını, kendilerini savunamaz duruma gelmiş kişilerin mezarlarına yüklemeyi, en geçerli yol bilirler. İslam Peygamberi, ölülerin arkasından çirkin şeyler söylemeyi yasaklayarak, üzerinde olduğumuz evrensel ilkeyi çok yalın bir nezaket kuralı içinde göstermiştir.
İSLAM DÜNYASININ TALİHSİZLİĞİ
Kemiklere sığınma
talihsizliğinin en tipik belirişlerini, ne yazık ki, günümüz İslam dünyasında
görmekteyiz. Ülkemizin de, ilk sıralarında
yer aldığı bir dizi topluluk, yaratıcı hamlelere beşiklik yapacak büyük
beyinler yetiştirmenin sırlarını aramak ve çilesini çekmek yerine, geçmişin,
başkaları tarafından tarihe bırakılmış değerlerini zavallı bir bezirgânlıkla
sömürme açıkgözlülüğünden bir şeyler beklemekte. Bu ülkelerdeki, kitleleri coşturma, avutma ve susturmanın yolu her
şeyden önce, hararetli ‘ecdat ve mazi övme’ nutuklarından geçiyor. Ve hayat, bu
ülkelere sürekli şunu soruyor: Peki, siz ne yapıyorsunuz?
Oluş ve eriş hiç kimsenin
kazanılmış hakkı değildir. Her insan, ölümsüzleşmeye, sadece potansiyel olarak
adaydır. Bunu, fiile çevirmek, benliğin sarfedeceği öz gayrete bağlı bulunuyor.
Kemiklerle uğraşmaya harcanan ümit ve enerjileri kendimizi
tanımaya ve oluşun çileli yolunu yürümeye harcadığımızda talih ufkumuz
aydınlanacaktır.
http://www.yurtgazetesi.com.tr/kemiklere-siginmak-makale,2986.html
DİP NOT:
BİLGİSİZLİĞİN (CEHALET)
KAYNAKLARI
"Sonra onlara; önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından musallat olacağım. Birçoklarını şükreder bulamayacaksın." 7. sure (A'RAF) 17. ayet
Yalanı Allah'a yakıştıranlar, kıyamet günü hakkında ne düşünüyorlar? Allah, insanlara karşı elbette lütuf sahibidir, fakat onların çokları şükretmiyorlar. 10. sure (YÛNUS) 60. ayet
"Sonra onlara; önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından musallat olacağım. Birçoklarını şükreder bulamayacaksın." 7. sure (A'RAF) 17. ayet
Onların ahdine nasıl güvenilebilir! Eğer üzerinizde egemenlik kurarlarsa, sizinle ilgili ne bir antlaşmaya saygı duyarlar ne de bir yemine. Ağızlarıyla size hoşnutluk sunarlar, fakat kalpleri inat eder durur. Ve onların çoğu gerçeğe uzak düşmüş sapıklardır. 9. sure (TEVBE) 8. ayet
Yemin olsun, biz bu Kur'an'da, insanlar için her örnekten nicelerini sıraladık. Ama insanların çoğu inkârdan başka bir şeyde diretmediler. 17. sure (İSRÂ) 89. ayet
Onlar Mescid-i Haram'dan geri çevirip dururken, Allah onlara neden azap etmeyecekmiş? Onlar onun dostları/koruyucuları da değillerdir. Onun dostları / koruyucuları takva sahiplerinden başkası değildir. Ama onların çokları bunu bilmezler. 8. sure (ENFÂL) 34. ayet
Onu satın alan Mısırlı, karısına şöyle dedi: "Ona iyi bak, kendisine güzel bir yer hazırla. Bize yararı dokunabilir. Belki de evlat ediniriz onu." İşte bu şekilde biz Yûsuf'a yeryüzünde imkân verip o toprağa yerleştirdik ki, ona olayların/haberlerin yorumunu öğretelim. Allah, kendi emrine Gâlib'dir/kendi emrine hükmeder. Ama insanların çokları bilmiyorlar. 12. sure (YÛSUF) 21. ayet
"O'nun yanında nelere kulluk ediyorsunuz? Sadece bir takım isimlere ki, adlarını siz ve atalarınız koymuştur. Onlar hakkında Allah, hiçbir kanıt indirmemiştir. Hüküm yalnız Allah'ındır. O, yalnız ve yalnız kendisine kulluk etmenizi emretti. Eskimez ve pörsümez din işte budur. Ama insanların çokları bilmiyorlar." 12. sure (YÛSUF) 40. ayet
Babalarının emrettiği yerlerden kente girdiklerinde, bu onlardan Allah'ın herhangi bir takdirini uzak tutmamıştı; sadece Yakub'un içindeki bir isteği gerçekleştirmişti. Yakub, bizim ona öğretmemizden dolayı bilgi sahibi idi. Ama halkın çoğu bunu bilmezdi. 12. sure (YÛSUF) 68. ayet
Allah şöyle bir örnekleme yaptı: Hiçbir şeye gücü yetmeyen, başkasının eşyası durumunda bir kul / köle ile bizden bir güzel rızıkla rızıklandırdığımız ve ondan gizli açık dağıtan bir kişi. Bunlar aynı olur mu?! Bütün övgüler Allah'adır ama onların çokları bilmiyorlar. 16. sure (NAHL) 75. ayet
Yoksa yeri bir karargâh yapıp şurasına burasına nehirler serpiştiren, üzerine dayanaklı dağlar konduran ve iki deniz arasına bir engel yerleştiren mi hayırlı? İlah mı var Allah'ın yanında!? Hayır! Ama onların çokları ilimden nasipsizliği sürdürüyorlar. 27. sure (NEML) 61. ayet
Dediler ki: "Eğer seninle birlikte yol alırsak, yerimizden, yurdumuzdan oluruz." Biz onları, katımızdan rızık olarak gelen tüm ürünlerin derlenip toplandığı güvenli, saygıdeğer bir mekâna yerleştirmedik mi? Ama onların çokları bilmiyorlar. 28. sure (KASAS) 57. ayet
Eğer onlara, "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye sorarsan yemin olsun, "Allah" derler. De ki: "Hamt Allah'adır!" Ama onların çokları bilmiyorlar. 31. sure (LOKMAN) 25. ayet
İnsana bir zorluk / zarar dokunduğunda bize yalvarır yakarır; sonra ona bizden bir nimet lütfettiğimizde şöyle der: "Bu bir ilim sayesinde verildi bana!". Hayır, öyle değil; o bir fitnedir ama onların çokları bilmiyorlar. 39. sure (ZÜMER) 49. ayet
Onlara, "Gökten suyu kim indirdi de onunla toprağı ölümünden sonra canlandırdı?" diye sorsan, mutlaka "Allah!" derler. De ki: "Hamt Allah'adır. Fakat onların çokları akletmiyorlar." 29. sure (ANKEBÛT) 63. ayet
Hücrelerin arkasından sana seslenenlere gelince, onların çoğu aklını çalıştırmamaktadır. 49. sure (HUCURÂT) 4. ayet
DİP NOT:
BİLGİSİZLİĞİN (CEHALET)
KAYNAKLARI
(a) Kavram olarak, Bilgi, Bilgi Edinme Yolları, Cehalet kaynakları, Sorgulama yetersizliği Çoğunluğa uymak
Yeryüzündeki insanların çoğunluğuna uyarsan seni Allah
yolundan saptırırlar. Sadece sanıya uyarlar onlar ve sadece saçmalarlar. Kendi
yolundan kimin saptığını en iyi senin Rabbin bilir. Hidayete ermiş olanları en
iyi bilen de O'dur. 6. sure (EN'ÂM) 116-117. ayet
De ki:
"Pisin çokluğu seni hayrete düşürse de pisle temiz bir olmaz. O halde, ey
akıl ve gönül sahipleri! Allah'tan korkun ki kurtuluşa erebilesiniz." 5.
sure (MÂİDE) 100. ayet
Yemin olsun, şeytan, içinizden birçok
nesli saptırmıştı. Aklınızı hiç işletmiyor muydunuz? 36.
sure (YÂSÎN) 62. ayet
(b) Ekseriyet (çoğunluk)
Allah'ın nimetini biliyorlar, sonra da
onu inkâr ediyorlar. Çoğu nankördür bunların. 16. sure (NAHL) 83.
ayet
Yemin olsun, biz bu Kur'an'da, insanlar
için her örnekten nicelerini sıraladık. Ama insanların çoğu inkârdan başka bir
şeyde diretmediler. 17. sure (İSRÂ) 89. ayet
Yemin olsun, onu aralarında çeşitli
biçimlerde ifade ettik ki öğüt alabilsinler. Ama insanların çoğu sadece
nankörlükte ısrar etmektedir. 25. sure (FURKÂN) 50. ayet
Onların çoğu şirke bulaşmış olmadan
Allah'a iman etmez. 12. sure (YÛSUF) 106. ayet
De ki: "Yeryüzünde dolaşın da
öncekilerin sonunun nasıl olduğuna bir bakın! Onların çoğu şirke sapan
insanlardı." 30. sure (RÛM) 42. ayet
Eğer biz onlara melekleri indirseydik,
ölüler kendileriyle konuşsaydı ve herşeyi toplayıp karşılarına dikseydik,
Allah'ın dilemesi dışında, yine de inanmazlardı. Ne var ki, çokları cehalet
sergiliyorlar. 6. sure (EN'ÂM) 111. ayet
Ölüm korkusuyla binlerce kişi halinde
yurtlarından çıkanları görmedin mi? Allah onlara "Ölün!" dedi de
sonra onları diriltti. Şu bir gerçek ki Allah, insanlara karşı çok lütufkârdır.
Fakat insanların çokları şükretmezler. 2. sure (BAKARA) 243. ayet
"Sonra onlara; önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından musallat olacağım. Birçoklarını şükreder bulamayacaksın." 7. sure (A'RAF) 17. ayet
Yalanı Allah'a yakıştıranlar, kıyamet günü hakkında ne düşünüyorlar? Allah, insanlara karşı elbette lütuf sahibidir, fakat onların çokları şükretmiyorlar. 10. sure (YÛNUS) 60. ayet
"Ve
atalarım İbrahim'in, İshak'ın, Yakub'un milletine uydum. Bizim herhangi bir
şeyi Allah'a ortak tutmamız söz konusu olamaz. İşte bu, Allah'ın bize ve diğer
insanlara bir lütfudur. Ama insanların çokları şükretmiyorlar." 12.
sure (YÛSUF) 38. ayet
Senin Rabbin, insanlara karşı gerçekten
lütufkârdır; fakat çokları şükretmezler. 27. sure (NEML) 73. ayet
Allah, içinde dinlenesiniz diye sizin
için geceyi yarattı. Gündüzü de aydınlık kıldı. Şu bir gerçek ki, Allah, insanlara
her halde lütufkâr davranıyor fakat insanların çokları şükretmezler. 40.
sure (MÜ'MİN) 61. ayet
Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı
ümmetsiniz: İyilik ve güzelliği belirlenmiş olana özendirirsiniz, kötülük ve
çirkinliği belirlenmiş olandan sakındırırsınız, Allah'a iman edersiniz.
Ehlikitap da iman etseydi, kendileri için, elbette hayırlı olurdu. İçlerinde
müminler vardır ama onların çoğu sapıkların ta kendileridir. 3.
sure (ÂLİ IMRÂN) 110. ayet
De ki: "Ey Ehlikitap! Sadece şunun için bizden
hoşlanmıyorsunuz: Allah'a, bize indirilene, daha önce indirilene inanmışız.
Doğrusu şu ki, sizin çoğunuz yoldan sapmış olanlardır." 5.
sure (MÂİDE) 59. ayet
"Sonra onlara; önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından musallat olacağım. Birçoklarını şükreder bulamayacaksın." 7. sure (A'RAF) 17. ayet
Onların ahdine nasıl güvenilebilir! Eğer üzerinizde egemenlik kurarlarsa, sizinle ilgili ne bir antlaşmaya saygı duyarlar ne de bir yemine. Ağızlarıyla size hoşnutluk sunarlar, fakat kalpleri inat eder durur. Ve onların çoğu gerçeğe uzak düşmüş sapıklardır. 9. sure (TEVBE) 8. ayet
Allah'ın nimetini biliyorlar, sonra da
onu inkâr ediyorlar. Çoğu nankördür bunların. 16. sure (NAHL) 83.
ayet
Yemin olsun, biz bu Kur'an'da, insanlar için her örnekten nicelerini sıraladık. Ama insanların çoğu inkârdan başka bir şeyde diretmediler. 17. sure (İSRÂ) 89. ayet
Yemin olsun, onu aralarında çeşitli
biçimlerde ifade ettik ki öğüt alabilsinler. Ama insanların çoğu sadece
nankörlükte ısrar etmektedir. 25. sure (FURKÂN) 50. ayet
Dediler ki: "Ona Rabbinden bir
mucize indirilseydi ya!" De ki: "Kuşkusuz, Allah bir mucize indirmeye
Kaadir'dir. Fakat çokları bilmiyorlar." 6. sure (EN'ÂM) 37.
ayet
Ne zaman gelip çatacak diye kıyamet
saatini soruyorlar sana. De ki: "Ona ilişkin bilgi Rabbim katındadır. Onu,
vakti geldiğinde belirginleştirecek olan yalnız O'dur. Göklere de yere de ağır
gelmiştir o. O size ansızın gelecektir, başka değil." Sen onu iyice
biliyormuşsun gibi sana soruyorlar. De ki: "O'na ilişkin bilgi Allah
katındadır, fakat insanların çokları bilmiyorlar." 7.
sure (A'RAF) 187. ayet
Onlar Mescid-i Haram'dan geri çevirip dururken, Allah onlara neden azap etmeyecekmiş? Onlar onun dostları/koruyucuları da değillerdir. Onun dostları / koruyucuları takva sahiplerinden başkası değildir. Ama onların çokları bunu bilmezler. 8. sure (ENFÂL) 34. ayet
Gözünüzü açın, göklerde ve yerde ne varsa
Allah'ındır! Gözünüzü açın, Allah'ın vaadi haktır! Ama onların çokları
bilmiyorlar. 10. sure (YÛNUS) 55. ayet
Onu satın alan Mısırlı, karısına şöyle dedi: "Ona iyi bak, kendisine güzel bir yer hazırla. Bize yararı dokunabilir. Belki de evlat ediniriz onu." İşte bu şekilde biz Yûsuf'a yeryüzünde imkân verip o toprağa yerleştirdik ki, ona olayların/haberlerin yorumunu öğretelim. Allah, kendi emrine Gâlib'dir/kendi emrine hükmeder. Ama insanların çokları bilmiyorlar. 12. sure (YÛSUF) 21. ayet
"O'nun yanında nelere kulluk ediyorsunuz? Sadece bir takım isimlere ki, adlarını siz ve atalarınız koymuştur. Onlar hakkında Allah, hiçbir kanıt indirmemiştir. Hüküm yalnız Allah'ındır. O, yalnız ve yalnız kendisine kulluk etmenizi emretti. Eskimez ve pörsümez din işte budur. Ama insanların çokları bilmiyorlar." 12. sure (YÛSUF) 40. ayet
Babalarının emrettiği yerlerden kente girdiklerinde, bu onlardan Allah'ın herhangi bir takdirini uzak tutmamıştı; sadece Yakub'un içindeki bir isteği gerçekleştirmişti. Yakub, bizim ona öğretmemizden dolayı bilgi sahibi idi. Ama halkın çoğu bunu bilmezdi. 12. sure (YÛSUF) 68. ayet
Yeminlerinin tüm gücüyle, "Allah
ölen kimseyi diriltmez" diye Allah'a yemin ettiler. Hayır, öyle değil.
Öleni diriltmek O'nun üzerinde hak bir vaattır, fakat insanların çokları
bilmezler. 16.
sure (NAHL) 38. ayet
Allah şöyle bir örnekleme yaptı: Hiçbir şeye gücü yetmeyen, başkasının eşyası durumunda bir kul / köle ile bizden bir güzel rızıkla rızıklandırdığımız ve ondan gizli açık dağıtan bir kişi. Bunlar aynı olur mu?! Bütün övgüler Allah'adır ama onların çokları bilmiyorlar. 16. sure (NAHL) 75. ayet
Biz bir ayeti, bir başka ayetin yerine
koyduğumuzda -ki Allah neyi indirmekte olduğunu daha iyi bilir- şöyle derler:
"Sen düpedüz bir iftiracısın." Hayır, öyle değil. Bunların çokları
bilmiyorlar. 16. sure (NAHL) 101. ayet
Yoksa O'nun dışında bazı ilahlar mı
edindiler? De ki: "Susturucu delilinizi getirin! Benimle beraber olanların
da benden öncekilerin de Zikir'i budur. Ne yazık ki onların çokları hakkı
bilmezler; bu yüzden de yüz çevirirler." 21. sure (ENBİYÂ) 24.
ayet
Yoksa yeri bir karargâh yapıp şurasına burasına nehirler serpiştiren, üzerine dayanaklı dağlar konduran ve iki deniz arasına bir engel yerleştiren mi hayırlı? İlah mı var Allah'ın yanında!? Hayır! Ama onların çokları ilimden nasipsizliği sürdürüyorlar. 27. sure (NEML) 61. ayet
Nihayet Mûsa'yı öz anasına geri çevirdik
ki, o ananın gözü aydın olsun, kederlenmesin ve Allah'ın vaadinin hak olduğunu
bilsin. Fakat çokları bunu bilmezler. 28. sure (KASAS) 13. ayet
Dediler ki: "Eğer seninle birlikte yol alırsak, yerimizden, yurdumuzdan oluruz." Biz onları, katımızdan rızık olarak gelen tüm ürünlerin derlenip toplandığı güvenli, saygıdeğer bir mekâna yerleştirmedik mi? Ama onların çokları bilmiyorlar. 28. sure (KASAS) 57. ayet
Allah'ın vaadi bu! Allah kendi vaadine
ters düşmez. Ne var ki, insanların çokları bilmiyorlar. 30.
sure (RÛM) 6. ayet
O halde sen yüzünü, bir hanîf olarak
dine, Allah'ın insanları üzerinde yarattığı fıtrata çevir. Allah'ın yaratışında
değiştirme olamaz. Doğru ve eskimez din işte budur. Fakat insanların çokları
bilmiyorlar. 30. sure (RÛM) 30. ayet
Eğer onlara, "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye sorarsan yemin olsun, "Allah" derler. De ki: "Hamt Allah'adır!" Ama onların çokları bilmiyorlar. 31. sure (LOKMAN) 25. ayet
Biz seni, bütün insanlara bir müjdeci ve
uyarıcı olarak gönderdik, başka değil! Ama insanların çokları bilmiyorlar. 34.
sure (SEBE') 28. ayet
De ki: "Rabbim, dilediğine rızkı
genişletip açar, dilediğine ölçülü verir/kısar. Fakat insanların çokları
bilmiyorlar." 34. sure (SEBE') 36. ayet
Allah; hakkında birbiriyle didişen
ortakların bulunduğu bir adamla, bir tek ere teslim olan bir adamı örnek verdi.
Örnek olarak bu ikisi eşit olur mu? Hamd, yalnız Allah'adır. Ama onların
çokları bilmiyorlar. 39. sure (ZÜMER) 29. ayet
İnsana bir zorluk / zarar dokunduğunda bize yalvarır yakarır; sonra ona bizden bir nimet lütfettiğimizde şöyle der: "Bu bir ilim sayesinde verildi bana!". Hayır, öyle değil; o bir fitnedir ama onların çokları bilmiyorlar. 39. sure (ZÜMER) 49. ayet
İkisini de, sadece gerçeği göstermek
üzere yarattık. Ama onların çokları bilmiyorlar. 44. sure (DUHÂN) 39.
ayet
De ki: "Sizi Allah yaşatıyor; sonra
sizi öldürecek, sonra da o hakkında hiç kuşku bulunmayan kıyamet gününde bir
araya getirecek. Ama insanların çokları bilmiyorlar." 45.
sure (CÂSİYE) 26. ayet
Zulmedenler için bundan başka bir azap da
vardır. Fakat onların çokları bilmiyorlar. 52. sure (TÛR) 47. ayet
Allah ne bahîre yapmıştır ne sâibe ne
vasîle ne de hâm. Ne var ki küfre sapanlar yalan uydurarak Allah'a iftira
ediyorlar ve çokları da akıl erdiremiyorlar. 5. sure (MÂİDE) 103. ayet
Yoksa sen bunların çoğunun işittiğini, akledip düşündüğünü
mü sanıyorsun? Onlar hayvanlar gibidirler, hatta yolca,
hayvanlardan da şaşkındırlar. 25. sure (FURKÂN) 44. ayet
Onlara, "Gökten suyu kim indirdi de onunla toprağı ölümünden sonra canlandırdı?" diye sorsan, mutlaka "Allah!" derler. De ki: "Hamt Allah'adır. Fakat onların çokları akletmiyorlar." 29. sure (ANKEBÛT) 63. ayet
Hücrelerin arkasından sana seslenenlere gelince, onların çoğu aklını çalıştırmamaktadır. 49. sure (HUCURÂT) 4. ayet
RESUL KUR’AN’IN TEBLİĞİ KUR'AN MESAJLARI: II. BİLGİ E KİTAP (MKA) DAN ALINTIDIR.
M. Kemal Adal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder