İŞTE ATATÜRK

İŞTE ATATÜRK
Allah Kuran’da: “Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır.” (17/İSRA/36) buyurmuştur. Atatürk de: “Türk Kuran'ın arkasında koşuyor; fakat onun ne dediğini anlamıyor, içinde neler var bilmiyor ve bilmeden tapınıyor. Benim maksadım; arkasında koştuğu kitapta neler olduğunu Türk anlasın” (Osman Ergin, Türk Maarif Tarihi 1-5, 1977 /A. Gürtaş, s. 41) demektedir.- "İŞTE ATATÜRK" PORTALINA GİRMEK İSTEDİĞİNİZDE YUKARIDAKİ RESMİ TIKLAYINIZ.

12 Şubat 2016 Cuma

KUR’AN TÜM İNSANLIK VE ÂLEMLER İÇİNDİR


Bazı Kur’an araştırmacıları Kur’an’ın sadece Mekke ve çevresindeki Arap toplumu için indirilmiş bir Kitap olduğunu iddia ile aşağıdaki ayeti delil olarak gösterirler:

“İşte böyle! Biz sana Arapça bir Kur'an vahyettik ki, ülke ve medeniyetlerin anasını ve çevresindekileri uyarasın. Ve toplama günü konusunda da uyarıda bulunasın. Hiç kuşku yok o günde. Bir bölük cennetedir, bir bölük ateşte.” (42/ŞÛRÂ/ 7)


 Oysa, Kur’an sevdalıları:

 “Kur’an’a nispet ettiğimiz dar anlayışımız veya Kur’an’dan anladığımız, Kur’an’ın mutlak manası ve hükmü gibi gösterilemez” derler


  Ve bir kural olarak:

  “Kur’an’ın bütününü bilmeden bir kısmını doğru anlayamayız ve bir ayeti ihmal ederek diğer ayetlerini yorumlayamayız”ilkesini benimserler.


 Çünkü Kur’an, kendi kendini tefsir eden (açıklayıp, yorumlayan) bir kitaptır.


Bu sebeple konuyla ilgili diğer Kur’an ayetlerini, (Kur’an’dan anladığımızı, Kur’an’ın mutlak manası ve hükmü olarak iddia etmeksizin) birlikte değerlendirelim:


1. Evet Kuran, kentlerin / medeniyetlerin anasının uyarılması ve Ahirete İnananlar için indirilmiştir.


Allah'ı, kadrine / şanına yaraşır şekilde tanıyamadılar. Çünkü "Allah, insana hiçbir şey vahyetmemiştir." dediler. De ki "Mûsa'nın insanlara bir ışık, bir kılavuz olarak getirdiği Kitap'ı kim indirdi? Siz o Kitap'ı birtakım parşömenler yapıp ortaya sürüyorsunuz, birçoğunu da saklıyorsunuz. Size, sizin de atalarınızın da bilmediği şeyler öğretildi." "Allah" de, sonra bırak onları saplandıkları batakta oynayadursunlar. Bu da bizim, kentlerin / medeniyetlerin anasını uyarman için indirdiğimiz bir Kitap. Kutsal-bereketli, kendinden öncekini doğrulayıcı.  Âhirete inananlar, ona da inanırlar ve onlar namazlarına devam ederler.  ” (6 / ENAM / 91 -92)


2. Evet Kuran Arapça indirilmiştir. Çünkü ilk indirildiği coğrafyada yaşayan toplumun ana dili Arapçadır ve:


Biz onu sana, aklınızı çalıştırasınız diye, Arapça bir Kur'an olarak indirdik.” (12. sure (YÛSUF) 2. ayet)

“İşte biz o Kur'an'ı Arapça bir hüküm kaynağı olarak indirdik. Eğer sana gelen ilimden sonra onların keyiflerine uyarsan, Allah'tan sana ne bir dost nasip olur ne de bir koruyucu.” (13. sure (RA'D) 37. ayet)

“Biz, görevlendirdiğimiz her resulü ancak kendi toplumunun diliyle gönderdik ki, onlara açık seçik beyanda bulunsun. Bunun ardından, Allah dilediğini saptırır, dilediğini de iyiye ve güzele kılavuzlar. Azîz'dir, Hakîm'dir O!” (14. sure (İBRÂHİM) 4. ayet)

“Yemin olsun ki, biz, onların, "Kur'an'ı ona bir insan öğretiyor" demekte olduklarını biliyoruz. Nispet etmeye uğraştıkları adamın dili yabancıdır. Oysaki bu, apaçık Arapça bir dildir.” (16. sure (NAHL) 103. ayet)

“Biz onu; senin dilinle kolaylaştırdık ki, sakınanları onunla müjdeleyesin, inatçı bir kavmi de onunla uyarasın. (19. sure (MERYEM) 97. ayet)

Biz onu işte böyle, Arapça bir Kur'an olarak indirdik ve onun içinde tehditleri türlü ifadelerle sıraladık ki sakınabilsinler yahut da Kur'an onlara yeni bir hatırlatıcı / hatırlatma sunsun.”  (20. sure (TÂHÂ) 113. ayet)

Açık seçik Arapça bir dille indirdi.” (26. sure (ŞUARA) 195. ayet)

Biz onu Arapça konuşmayanlardan birine indirseydik de, O onu onlara okusaydı, yine de ona inanmayacaklardı. Biz onu suçluların kalplerine işte böyle yolladık.” (26. sure (ŞUARA) 198-200 ayet)

“Bunu, eğri büğrüsü olmayan Arapça bir Kur'an olarak indirdik ki, korunup sakınabilsinler.” (39. sure (ZÜMER) 28. Ayet)

Bilgi ile donanmış bir toplum için ayetleri, Arapça bir Kur'an halinde ayrıntılı kılınmış bir kitaptır bu.” (41. sure (FUSSİLET) 3. Ayet)

Eğer biz onu yabancı dilde bir Kur'an yapsaydık, elbette şöyle diyeceklerdi: "Ayetleri ayrıntılı kılınmalı değil miydi? / Arap'a yabancı dil mi? / ister yabancı dilde, ister Arapça!" De ki: "O, iman edenler için bir kılavuz, bir şifadır. İnanmayanlara gelince, onların kulaklarında bir ağırlık vardır. Ve Kur'an, onlar için bir körlüktür. Böylelerine, çok uzak bir mekândan seslenilmektedir." (41. sure (FUSSİLET) 44. ayet)

 “Biz onu akıl erdiresiniz diye Arapça bir Kur'an yaptık.” (43. sure (ZUHRUF) 3. ayet)

“Biz o Kur'an'ı senin dilinle / senin diline kolaylaştırdık ki, düşünüp öğüt alabilsinler.” (44. sure (DUHÂN) 58. ayet)

“Hâlbuki ondan önce, bir önder ve bir rahmet olarak Mûsa'nın kitabı var! Bu Kur'an da öncekileri tasdikleyen bir kitaptır. Zulmedenleri uyarsın, güzel davrananlara müjde olsun diye Arap dilindedir.” (46. sure (AHKAF) 12. ayet)


3. Ancak, kentlerin / medeniyetlerin anasının uyarılması ve Ahirete İnananlar için, toplumun ana dili olan Arapça diliyle indirilen Kuran tüm İnsanlık ve Alemler içindir. Çünkü:


“Bu, insanlara bir açıklama, korunup sakınanlara da bir öğüt ve kılavuzdur.” (3. sure (ÂLİ IMRÂN) 138. ayet)

“Onlar ki, yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılmış bulacakları ümmi peygambere uyarlar; o onlara iyiliği emreder, kötü ve çirkinden onları alıkoyar. Güzel şeyleri onlara helal kılar, pis şeyleri onlara yasaklar. Sırtlarından ağırlıklarını indirir, üzerlerindeki zincirleri, bağları söküp atar. Ona inanan, onu destekleyen, ona yardım eden, onunla indirilen ışığa uyan kişiler, kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.” (7. sure (A'RAF) 157. ayet)

“Biz Kur'an'dan, inananlar için şifa ve rahmet olacak şeyler indiriyoruz. Ama bu, zalimlerin yıkımını artırmaktan başka katkı sağlamıyor.” (17. sure (İSRÂ) 82. ayet)

Ondan önce kendilerine kitap verdiklerimiz, ona da iman ederler. O, onlara okunduğu zaman şöyle derler: "İnandık buna, Rabbimizden gelmiş haktır o. Biz, ondan önce de müslümanlardık." İşte böylelerine ödülleri, sabrettikleri için iki kez verilir. Onlar, kötülüğü güzellikle karşılayıp savarlar. Ve onlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan infak ederler. Boş lakırdıyı duyduklarında, ondan yüz çevirir şöyle derler: "Bizim amellerimiz bize, sizin amelleriniz size. Selam olsun hepinize. Biz cahilleri önemsemeyiz." (28. sure (KASAS) 51-55. ayet)

“Kitap'ı sana işte böyle indirdik. Kendilerine kitap verdiklerimiz ona inanırlar. Şunlar içinden de ona inananlar vardır. Bizim ayetlerimize, gerçeği örtenlerden başkası kafa tutmaz. Sen bundan önce herhangi bir kitap okumuyordun; onu sağ elinle de yazmıyorsun. Eğer öyle olsaydı bâtıla saplananlar mutlaka kuşku duyacaklardı. Hayır, o, kendilerine ilim verilenlerin göğüsleri içinde ayan beyan ayetlerdir. Bizim ayetlerimizi, zalimlerden başka kimse inkâr etmez.” (29. sure (ANKEBÛT) 47-49. ayet)

“Elif, Lâm, Râ. Bir kitaptır bu. Ki indirdik sana, çıkarasın diye insanları Rablerinin izniyle karanlıklardan nura; Hamîd, Azîz olanın yoluna...” (14. sure (İBRÂHİM) 1. ayet)

“Ey insanlar! İşte size Rabbinizden bir öğüt, gönüller derdine bir şifa, inananlara bir kılavuz ve bir rahmet geldi.” (10. sure (YÛNUS) 57. ayet)

“Bu, âlemler için bir Zikir'den başka şey değildir.” (38. sure (SÂD) 87. ayet)

İman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanlar ve Muhammed'e indirilene -ki o onların Rablerinden bir haktır- inanmış olanlara gelince, Allah onların çirkin davranışlarını örtmüş ve gönüllerini barışa yöneltmiştir.” (47. sure (MUHAMMED) 2. ayet)

“Oysaki o Zikir / Kur'an âlemler için bir öğütten başka şey değildir.“ (68. sure (KALEM) 52. ayet)

“Şanı yücedir o kudretin ki, hakla bâtılı ayıran o Furkan'ı, bütün âlemler için bir uyarıcı olsun diye kuluna indirdi.”( 25. sure (FURKÂN) 1. ayet)

Hayır, iş onların sandığı gibi değil! Yemin olsun o sinip gizlenenlere, Akıp akıp giderek yuvasına girenlere, Beriye geldiği ve geriye döndüğü zaman geceye, Ve soluyarak açıldığı zaman sabaha, Ki o, çok değerli bir elçinin sözüdür. Çok güçlüdür o elçi, Arş sahibinin katında saygındır. İtaat edilir orada kendisine, emindir. Ve arkadaşınız bir cin çarpmış değildir. Yemin olsun ki, onu apaçık ufukta gördü. O, gayb konusunda cimri değildir. Ve o, kovulmuş şeytanın sözü değildir. Hal böyle iken nereye gidiyorsunuz? O, âlemlere bir öğütten başka şey değildir.” (81. sure (TEKVÎR) 15-27. ayet)


4. Kuranın bizatihi kendisi ve ana dile yapılmış doğru çevirileri, o toplum için o toplumun diliyle konuşan,  Allah’ın elçisi / resulüdür:


Allah'ın ayetleri size okunuyor, Resulü de aranızda; peki, nasıl küfre sapıyorsunuz? Kim Allah'a sarılırsa dosdoğru yola iletilmiştir o...” (3. sure (ÂLİ IMRÂN) 101 ayet.)

Ey Ehlikitap! Resulümüz size geldi. Kitap'tan saklamış olduklarınızın çoğunu size ayan-beyan açıklıyor; çoğundan da geçiyor. Şu bir gerçek ki, size Allah'tan bir ışık ve apaçık bir Kitap gelmiştir.” (5. sure (MÂİDE) 15. ayet)

“Elif, Lâm, Râ. Hakîm ve Habîr olandan bir kitaptır ki bu, ayetleri önce muhkem kılınmış, sonra ayrıntılı hale getirilmiştir. Ki başkasına değil, yalnız Allah'a ibadet edesiniz! Kuşkusuz, ben size O'ndan gelen bir uyarıcı ve müjdeciyim..” (11. sure (HÛD) 1-2. ayet)

Müminlere bir kılavuz ve muştudur o.” (27. sure (NEML) 2. ayet)

“Ve elbette o, inananlara bir kılavuz ve rahmettir.” (27. sure (NEML) 77. ayet)


a    Kur'an, Kendini Tanımlanması


“İşte sana o Kitap! Kuşku, çelişme, tutarsızlık yok onda. Bir kılavuzdur o, korunup sakınanlar için.” (2. sure (BAKARA) 2. ayet)

Ey Ehlikitap! Resulümüz size geldi. Kitap'tan saklamış olduklarınızın çoğunu size ayan-beyan açıklıyor; çoğundan da geçiyor. Şu bir gerçek ki, size Allah'tan bir ışık ve apaçık bir Kitap gelmiştir. Allah, rızasına uyanları o Kitap'la esenlik ve barış yollarına iletir ve onları kendi izniyle karanlıklardan aydınlığa çıkarıp şaşmayan ve sapmayan dosdoğru yola kılavuzlar. ” (5. sure (MÂİDE) 15-16. ayet) 

 Hamd o Allah'a ki, kuluna Kitap'ı, kendisinde hiçbir eğiklik ve çelişme yapmaksızın indirdi. Katından dosdoğru gelen açık bir söz olarak indirdi onu. Ki, zorlu bir iş ve oluş konusunda uyarsın ve barışa yönelik hayırlı ameller sergileyen müminlere, kendileri için güzel bir ödül öngörüldüğünü muştulasın... Onlar, o hal üzere sonsuza dek kalıcıdırlar. Ve "Allah bir çocuk edindi" diyenleri uyarsın diye indirdi onu.” (18. sure (KEHF) 1-4. ayet)

 Biz bu Kur'an'ı sana, zahmet çekesin, bedbaht olasın diye indirmedik; Saygıyla ürperene bir hatırlatma / düşündürme / öğüt verme olsun diye indirdik. Yeri ve o yüce mi yüce gökleri yaratandan bir vahiy olarak indirdik.” (20. sure (TÂHÂ) 2-4. ayet)

“Yemin olsun, biz açık seçik bilgiler veren ayetler indirdik. Allah, dilediğini / dileyeni dosdoğru yola dosdoğru yola iletiyor.” (24. sure (NÛR) 46. ayet)

“Allah, sözün en güzelini, birbirine benzer iç içe ikili manalar ifade eden bir Kitap halinde indirmiştir. Rablerinden korkanların ondan derileri ürperir. Sonra da hem derileri hem de kalpleri, Allah'ın Zikri / Kur'an'ı karşısında yumuşar. Bu, Allah'ın kılavuzudur ki, onunla dilediğini / dileyeni hidayete erdirir. Allah'ın saptırdığına gelince, ona kılavuzluk edecek yoktur.” (39. sure (ZÜMER) 23. ayet)

“Bu, bir öğüt verici, düşündürücüdür. Dileyen, Rabbine doğru, bir yol edinir.” (73. sure (MÜZZEMMİL) 19. ayet)

“Hayır, iş, sandıkları gibi değil! O bir öğüt verici / bir düşündürücüdür. Dileyen düşünür onu, öğüt alır. Ve onlar, Allah'ın dilediği dışında, öğüt alamazlar. Sakındırmaya ve affetmeye ehil olan O'dur.” (74. sure (MÜDDESSİR) 54-56. ayet)

“İşte bu, bir hatırlatıcı ve düşündürücüdür. Dileyen, Rabbine doğru, bir yol edinir.” (76. sure (İNSÂN) 29. ayet)


       Kur'an, Her Şeyi Açık Seçik Gösteren Bir Işıktır


Ey insanlar! Size Rabbinizden apaçık, çok parlak ve güçlü bir kanıt gelmiştir. Biz size, her şeyi açık seçik gösteren bir ışık gönderdik.” (4. sure (NİSA) 174. ayet)


c      Kur’an, Allah'tan Gelen Gönül Gözleridir


“Gerçek şu ki, size Rabbinizden gönül gözleri gelmiştir. Kim görürse kendisi yararına, kim körlük ederse kendisi zararına... Ben sizin üzerinize bekçi değilim.” (6. sure (EN'ÂM) 104. ayet)

“Onlara bir ayet getirmediğinde, "onu da şuradan buradan derleseydin ya," diye konuşurlar. De ki: "Ben sadece Rabbimden bana vahyedilene uyuyorum. Bu, Rabbinizden gelen gönül gözleridir, doğruya kılavuzdur, iman eden bir toplum için rahmettir." (7. sure (A'RAF) 203. ayet)


     Kur'an, İnsanların Kalp Gözlerini Açacak Işıklardan Oluşur


“Bu Kur'an, insanların kalp gözlerini açacak ışıklardan oluşur. Gereğince inanan bir toplum için de bir kılavuz ve bir rahmettir o.” (45. sure (CÂSİYE) 20. ayet)


5. Sonucu şu ayette görebiliriz:


“Allah'a ve resulüne (Günümüzde Kur’an ve anadile tercümelerine) inananlar var ya, özü sözü doğru kişiler onlardır. Rableri katında tanık olanlar / şehitlik mertebesine erenler de onlardır. Onların ödülleri ve ışıkları vardır. Küfre sapıp ayetlerimizi yalanlayanlara gelince, onlar cehennemin dostu olacaklardır.” 57. sure (HADÎD) 19. ayet



 Özü sözü doğru kişilerden oluruz İnşallah…

M. Kemal Adal
3. Eylül. 2013 / İZMİR


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder