I. İyilerle Dost Olmak
“İyilerle dost ol, kötülerden emin olursun.
İyilerle dost olmazsan şüphesiz kötülerle komşu olursun.” deyişi, tecrübelerle sabit bir yaşam gerçeğidir.
Herkesle iyi geçinmek ve
iyilerle dost olmak, aynı zamanda bir Kuran öğüdüdür.
Müslüman veya gayri müslim her kim olursa olsun, herkesle
iyi geçinilmeli ve / fakat salih, iyi kimselerle arkadaş ve dost olunmalıdır.
İyi geçinmek ayrıdır, arkadaş ve dost olmak farklıdır.
Dostluk, arkadaşlıktan ileridir.
Arkadaş; Birbirlerine karşı sevgi ve anlayış
gösteren kimselerden, bir ortamda birlikte bulunanlardan her biri, yâren,
refik, demektir.
Dost ise; Sevilen, güvenilen, yakın
arkadaş, gönüldaşdır. İyi
görüşülen kimse olup düşman karşıtıdır.
Netice olarak kişi, Dünya’da ve Ahiret’te sevdikleri ile
dostlarıyla beraberdir.
Güzel Ahlak çerçevesinde,
İnsanın Kendisine ve Çevresine Karşı Ahlaki Sorumluluklarından olan İyi ve
Öğülen Tutum ve Davranışlarından, İyilerle Dost olmak ile ilgili Kuran mesajını,
aşağıdaki ayetlerin ışığında birlikte işitip, görelim.
A. Kavram olarak, İyilerle dost Olmak
Zulmedenlere eğilim
göstermeyin! Yoksa ateş sizi sarmalar. Allah'tan
başka dostlarınız kalmaz, size yardım de edilmez. 11. sure (HÛD) 113. ayet
Onlar ki inanıp hicret ettiler,
mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda savaştılar ve onlar ki hicret edenleri
barındırdılar, onlara yardım ettiler, işte onlar birbirlerinin dostlarıdır. İman edip de hicret etmeyenlere gelince, hicret edecekleri vakte
kader size onların yönetiminden bir şey düşmüyor. Ama sizden dinde yardım
isterlerse, sizinle aralarında antlaşma bulunan bir topluluk aleyhinde olmamak
üzere, kendilerine yardım etmeniz gerekir. Allah, yapmakta olduklarınızı iyice
görmektedir. 8. sure (ENFÂL) 72.
ayet
Ey iman sahipleri! Düşmanımı ve
düşmanınızı dostlar yerine tutmayın! Onlar, size Hak'tan geleni inkâr ettikleri, Rabbiniz Allah'a
inandığınız için Peygamber'i ve sizi yurdunuzdan çıkardıkları halde, siz onlara
sevgi sunuyorsunuz. Benim yolumda gayret sarf etmek, benim hoşnutluğumu
kazanmak için seferber olduğunuz halde, içinizde onlara sevgi gizliyorsunuz.
Sizin gizlediğinizi de açığa vurduğunuzu da en iyi ben bilirim. Sizden kim bunu yaparsa denge yolundan sapmış olur.
Onlar sizi ele geçirirlerse size düşman olurlar; ellerini ve dillerini size
kötülükle uzatırlar, inkâra sapmanızı isterler. 60. sure (MÜMTEHİNE) 1-2. ayet
Ey iman edenler! Allah'ın
kendilerine gazap ettiği bir toplulukla dostluk kurmayın! Çünkü bunlar âhiretten ümitlerini kesmişlerdir. Tıpkı, kabir
halkından olan inkârcıların, ümitlerini kestikleri gibi... 60. sure (MÜMTEHİNE) 13. ayet
Öyle kişiler ki onlar,
müminleri bırakıp da küfre sapanları dostlar ediniyorlar. Onların yanında onur
ve yücelik mi arıyorlar? Onur ve
yüceliğin tümü Allah'ındır. 4.
sure (NİSA) 139. ayet
Ey iman sahipleri! Müminleri
bırakıp da küfre sapanları dostlar edinmeyin. Kendi aleyhinize Allah'a açık
bir kanıt mı vermek istiyorsunuz? 4.
sure (NİSA) 144. ayet
Allah'a ve âhiret gününe inanan
bir topluluğun, Allah'a ve resulüne karşı çıkanlarla sevgiye dayalı bir
dostluk kurduğunu göremezsin. Bunlar onların ister babaları olsun, ister çocukları
olsun, ister kardeşleri olsun, ister akrabaları olsun. Allah onların
kalplerine imanı yazmış ve onları kendisinden bir ruhla desteklemiştir. Onları,
altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacaktır; sürekli kalacaklardır orada.
Allah onlardan hoşnut olmuştur, onlar da Allah'tan hoşnut olmuşlardır. Allah'ın
hizbi işte bunlardır. Dikkat edin, Allah'ın hizbi, başarıya ulaşanların ta
kendileridir! 58. sure (MÜCÂDİLE) 22.
ayet
Ey iman edenler! Yahudileri ve
Hıristiyanları gönül dostları edinmeyin. Onlar birbirlerinin gönül
dostlarıdır. Sizden kim onları gönül dostu edinirse o, onlardandır. Allah, zalimler toplumunu doğruya ve güzele kılavuzlamaz. 5. sure (MÂİDE) 51. ayet
Mümin erkeklerle mümin kadınlar
birbirlerinin dostlarıdır. İyilik ve
güzelliği belirlenene özendirirler, kötülük ve çirkinliği belirlenenden
sakındırırlar. Namazı kılarlar, zekâtı verirler. Allah'a ve resulüne itaat
ederler. Allah bunlara rahmet edecektir. Allah Azîz'dir, Hakîm'dir. 9. sure (TEVBE) 71. ayet
B. Dost
1. İman sahipleri kendilerinden olmayanları / Din hakkında kendileriyle savaşanları dost edinmemelidir
Ey iman sahipleri! Kendi
dışınızdakilerden / seviyenizin altındakilerden bir kimseyi sırdaş edinmeyin. Sizi sarpa sardırıp perişan etmekten çekinmezler. Size sıkıntı
verecek şeyi pek severler. Ağızlarından nefret ve öfke taşmaktadır.
Göğüslerinin saklamakta olduğu ise daha büyüktür. Eğer aklınızı işletirseniz
Allah size ayetlerini açık-seçik göstermiştir. 3. sure (ÂLİ IMRÂN) 118. ayet
Allah sizi, din hakkında
sizinle savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayan kimselere iyilik etmekten,
onlara adaletli davranmaktan men etmez. Allah,
adaleti ayakta tutanları sever. Allah sizi; ancak
din hakkında sizinle savaşan, sizi yurtlarınızdan çıkaran, çıkarılmanıza yardım
eden kimselerle dost olmaktan yasaklar. Böyleleriyle dost olanlar,
zalimlerin ta kendileridir. 60.
sure (MÜMTEHİNE) 8-9. ayet
2. Müminler, müminleri bırakıp da küfre sapanları gönül dostu edinmemelidir / onların yolunu tutmamalı ve yozlaşmamalıdır
Müminler, müminleri bırakıp
da küfre sapanları gönül dostu edinmesinler. Kim bunu yaparsa
Allah'la ilişiği kesilir. Ancak bir sakınma ile onlardan korunmanız müstesna. Allah sizi kendisinden sakınmaya çağırır. Ve dönüş yalnız
Allah'adır. 3. sure (ÂLİ IMRÂN) 28. ayet
O
gün zalim, ellerini ısırarak diyecek ki: "Ne olurdu, resulle birlikte bir
yol tutsaydım." "Ah, ne olurdu, falancayı dost edinmeseydim." 25.
sure (FURKÂN) 27-28. ayet
Allah'ın kendilerine
öfkelendiği bir kavmi dost edinenleri görmedin mi? Onlar ne sizdendirler ne de
onlardan. Bilip durdukları halde yalana
yemin ediyorlar. 58. sure
(MÜCÂDİLE) 14. ayet
3. Onlarla eşitlenesiniz diye kendilerinin küfre saptığı gibi küfre sapmanızı isteyenlerden ne dost edinin ne de yardımcı
Onlarla eşitlenesiniz diye kendilerinin küfre saptığı gibi küfre sapmanızı istediler. O halde, Allah yolunda göç edecekleri vakte kadar onlardan dostlar edinmeyin. Eğer yüz çevirirlerse onları yakalayın ve bulduğunuz yerde öldürün. Bir daha da onlardan ne dost edinin ne de yardımcı. 4. sure (NİSA) 89. ayet
4. Müminler Allah düşmanlarını, dinlerini alay ve eğlence konusu yapanları sırdaş ve dost edinmezler / edinmemelidirler
Ey iman sahipleri! Kendi dışınızdakilerden / seviyenizin altındakilerden bir kimseyi sırdaş edinmeyin. Sizi sarpa sardırıp perişan etmekten çekinmezler. Size sıkıntı verecek şeyi pek severler. Ağızlarından nefret ve öfke taşmaktadır. Göğüslerinin saklamakta olduğu ise daha büyüktür. Eğer aklınızı işletirseniz Allah size ayetlerini açık-seçik göstermiştir. 3. sure (ÂLİ IMRÂN) 118. ayet
Ey iman edenler! Sizden önce
kitap verilenlerden ve küfre sapanlardan, dininizi oyun ve eğlence edinenleri
dost tutmayın. Eğer inanıyorsanız Allah'tan
sakının. 5. sure (MÂİDE) 57. ayet
Eğer Allah'a, peygambere ve ona
indirilene inanmış olsalardı, küfre sapanları dostlar edinmezlerdi. Ama onların çokları yoldan sapmışlardır. 5. sure (MÂİDE) 81. ayet
Allah'a ve âhiret gününe inanan
bir topluluğun, Allah'a ve resulüne karşı çıkanlarla sevgiye dayalı bir
dostluk kurduğunu göremezsin. Bunlar onların ister babaları olsun, ister
çocukları olsun, ister kardeşleri olsun, ister akrabaları olsun. Allah onların kalplerine imanı yazmış ve onları kendisinden bir
ruhla desteklemiştir. Onları, altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacaktır;
sürekli kalacaklardır orada. Allah onlardan hoşnut olmuştur, onlar da Allah'tan
hoşnut olmuşlardır. Allah'ın hizbi işte bunlardır. Dikkat edin, Allah'ın hizbi,
başarıya ulaşanların ta kendileridir! 58.
sure (MÜCÂDİLE) 22. ayet
Ey iman sahipleri! Düşmanımı ve
düşmanınızı dostlar yerine tutmayın! Onlar, size Hak'tan geleni inkâr
ettikleri, Rabbiniz Allah'a inandığınız için Peygamber'i ve sizi yurdunuzdan
çıkardıkları halde, siz onlara sevgi sunuyorsunuz. Benim yolumda gayret sarf
etmek, benim hoşnutluğumu kazanmak için seferber olduğunuz halde, içinizde
onlara sevgi gizliyorsunuz. Sizin
gizlediğinizi de açığa vurduğunuzu da en iyi ben bilirim. Sizden kim bunu yaparsa denge yolundan sapmış olur. 60. sure (MÜMTEHİNE) 1. ayet
Allah sizi; ancak din hakkında
sizinle savaşan, sizi yurtlarınızdan çıkaran, çıkarılmanıza yardım eden
kimselerle dost olmaktan yasaklar. Böyleleriyle dost olanlar, zalimlerin ta
kendileridir. 60. sure (MÜMTEHİNE) 9. ayet
Ey iman edenler! Allah'ın kendilerine
gazap ettiği bir toplulukla dostluk kurmayın! Çünkü bunlar âhiretten ümitlerini kesmişlerdir. Tıpkı, kabir
halkından olan inkârcıların, ümitlerini kestikleri gibi... 60. sure (MÜMTEHİNE) 13. ayet
İnsanlardan bazısı da Allah'a
kıyıdan kıyıya ibadet eder. Kendisine bir hayır isabet ettiğinde, onunla tatmin
bulup yatışır; kendisine bir fitne, bir deneme gelip çattığında yüzüstü geri
dönüverir. Dünyada da kayba uğramıştır böylesi, âhirette de. Apaçık hüsranın ta kendisi işte budur. 22. sure (HAC) 11. ayet
İnsanlar içinden öylesi vardır
ki, "Allah'a inandık" der fakat Allah uğrunda bir eziyete
uğratılınca, insanlardan gelen fitneyi Allah'ın azabı gibi tutar. Ve eğer Rabbinden bir yardım gelirse kesinlikle şöyle
diyeceklerdir: "Biz sizinle beraberdik." Allah, âlemlerin
göğüslerindekini en iyi şekilde bilmiyor mu? 29. sure (ANKEBÛT) 10. ayet
İnsanlara bir zorluk dokunduğunda,
Rablerine yönelerek O'na yakarırlar. Sonra onlara bir rahmet tattırınca
bakarsın ki, içlerinden bir grup Rablerine ortak koşuyor. Kendilerine
verdiklerimize karşı nankörlük etsinler diye. Haydi, yararlanın / zevklenin! Yakında bileceksiniz... Yoksa
onlara kesin bir kanıt mı indirdik de onlara Allah'a ortak koşmalarını
söylüyor! İnsanlara bir rahmet tattırdığımızda, onunla ferahlar, şımarırlar.
Kendi ellerinin hazırladıkları yüzünden kendilerine bir kötülük gelip çatsa,
hemencecik ümitsizliğe düşerler. 30.
sure (RÛM) 33-36. ayet
İnsan, hayır istemekten / hayır
için dua etmekten bıkıp usanmaz. Kendisine bir şey dokunmaya görsün; hemen
ümidini keser, yıkılır. 41. sure (FUSSİLET) 49. ayet
Eğer kendisine dokunan bir
zorluktan / zarardan sonra bizden bir rahmet tattırsak, yemin olsun şöyle
diyecektir: "Bu benim hakkım! Kıyametin kopacağını da sanmıyorum. Rabbime
döndürülmüş olsam da şüphesiz, O'nun katında benim için şaşmaz güzellikler
vardır." Yemin olsun, biz o nankörlük edenlere, yapıp ettiklerini haber
vereceğiz. Yemin olsun, o çetin azabı onlara tattıracağız. 41. sure (FUSSİLET) 50. ayet
İnsana nimet verdiğimizde yüz
çevirir, yan yatar. Kendisine şer dokununca, hemen duaya koyulur. 41. sure (FUSSİLET) 51. ayet
6.
Dost edinen dostundan etkilenir, yoluna uyar.
Zalimin dostu da zalim olur, Kâfir dostlar Ahirette birbirine düşman olur
İşte biz, zalimlerin
bir kısmını bir kısmına, kazanır oldukları şeyler yüzünden bu şekilde dost /
yardımcı / yönetici / önder yaparız. 6. sure (EN'ÂM) 129. ayet
Ne sıcak, samimi bir
dostumuz." 26. sure (ŞUARA) 101.
ayet
İçlerinden
bir sözcü şöyle der: "Benim yakın bir
arkadaşım vardı." Derdi ki: "Sen gerçekten şunu tasdik edenlerden
misin?" "Biz, ölüp toprak ve kemik haline geldikten sonra, gerçekten
cezalandırılacak mıyız?" Dedi: "Siz de bir araştırır mısınız?"
Araştırdı, nihayet onu cehennemin ta ortasında gördü. Dedi: "Vallahi, az
kalsın sen beni de buralara düşürecektin." "Rabbimin nimeti
olmasaydı, kesinlikle ben de şurada toplananlar arasına girmiş olacaktım."
"Peki, biz artık ölmeyecek miyiz?" "Sadece ilk ölümümüz;
azaba da uğratılmayacağız, öyle mi?" 37.
sure (SÂFFÂT) 51-59. ayet
Onları, yaklaşan felaket günü hakkında uyar!
Yürekler gırtlaklara dayanmıştır; habire yutkunurlar. Zalimlerin
ne bir dostu vardır ne de sözü dinlenir bir şefaatçıları. 40. sure (MÜ'MİN) 18. ayet
Dostlar o gün birbirine düşman
kesilirler. Ancak takvaya sarılanlar böyle değildir. 43. sure (ZUHRUF) 67.
ayet
Bir gündür ki o, dostun dosta
yararı olmaz. Onlara yardım da edilmez. 44. sure (DUHÂN) 41. ayet
Allah'ın davetçisine uymayan, yeryüzünde hiç
kimseyle yarışamaz / hiç kimseyi âciz bırakamaz. Böylesinin,
Allah dışında / Allah'ın davetçisi dışında evliyası da olmaz. Böyleleri
apaçık bir sapıklık içindedir. 46.
sure (AHKAF) 32. ayet
"Bugün onun için burada
bir sıcak dost yoktur." 69. sure (HÂKKA) 35. ayet
O gün gök, erimiş bir maden gibi olur. Dağlar,
atılmış renkli yün gibi olur. En yakın dostlar
birbirlerinin halini sormaz / bir dost bir dostundan bir şey isteyemez. 70. sure (MEÂRİC) 8- 10. ayet
7.
Güzellikle çirkinlik / iyilikle
kötülük bir olmaz. Kötülüğü, en güzle tavırla sav. O zaman görürsün ki, seninle
arasında düşmanlık bulunan kimse, sımsıcak bir dost gibi oluvermiştir
Güzellikle çirkinlik / iyilikle kötülük bir olmaz! Kötülüğü, en güzel tavırla sav! O zaman görürsün ki, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sımsıcak bir dost gibi oluvermiştir. 41. sure (FUSSİLET) 34. ayet
Güzellikler sergileyerek ve özü-sözü doğru
bir halde İbrahim'in milletine uyarak yüzünü Allah'a teslim edenden daha güzel
dinli kim olabilir! Allah İbrahim'i dost edinmişti. 4. sure (NİSA) 125. ayet
Düşünmediler mi ki, o
arkadaşlarında cinnetten eser yok. Apaçık bir uyarıcıdan başkası değildir o. 7. sure (A'RAF) 184.
ayet
Eğer siz ona yardım etmezseniz
bilin ki, Allah ona zaten yardım etmişti. Hani
küfredenler onu iki kişinin ikincisi olarak yurdundan çıkardıklarında, mağarada
bulundukları bir sırada arkadaşına şöyle diyordu: "Tasalanma,
Allah bizimle." Bunun üzerine Allah ona sükûnet indirmiş ve kendisini
sizin görmediğiniz ordularla desteklemişti de küfre sapanların sözünü sefil
kılıp alçaltmıştı. Allah'ın sözü ise yüce olanın ta kendisidir. Allah Azîz'dir,
Hakîm'dir. 9. sure (TEVBE) 40. ayet
Az kalsın seni, sana vahyettiğimizden
uzaklaştırarak ondan gayrısını bize isnat edesin diye fitneye düşüreceklerdi.
İşte o takdirde seni dost edinirlerdi. 17. sure (İSRÂ) 73. ayet
De ki: "Size, bir tek şey öğütleyeceğim:
Allah için ikişer ikişer, teker teker kalkın, sonra
da iyice düşünün!" Arkadaşınızda cinnetten eser yok! O, şiddetli bir azap
öncesinde sizi uyaran bir kişiden başkası değil. 34. sure (SEBE') 46. ayet
Ki arkadaşınız ne saptı ne de
azdı. 53.
sure (NECM) 2. ayet
Ve
arkadaşınız bir cin çarpmış değildir. 81. sure (TEKVÎR) 22. ayet
9. Putlar müşriklerin / Allah'a eş koşanların Dünyada dostu / yoldaşı-yol göstericisidir. Ahirette ise beraber cehenneme girecekleri düşmanıdır
İbrahim dedi: "Şu bir gerçek ki, siz dünya hayatında aranızda sevgi oluşturmak için Allah'ın berisinden putlar edindiniz. Sonra, kıyamet gününde birbirinizi tanımaz olacaksınız, bazınız bazınıza lanet edecek. Hepinizin varacağı yer cehennemdir; hiçbir yardımcınız da olmayacaktır." 29. sure (ANKEBÛT) 25. ayet
Şu tartışılmaz bir gerçektir ki, insanların iman edenlere en şiddetli düşmanlık duyanlarını, Yahudilerle şirke batanlar bulursun. Şu da tartışılmaz bir gerçektir ki, insanların iman edenlere sevgide en yakın olanlarını "biz Hıristiyanlarız" diyenler bulursun. Bu böyledir. Çünkü o Hıristiyanlar içinde derin araştırmalar yapan keşişler, kendini Allah'a adamış rahipler vardır. Ve onlar, kibre sapmazlar. 5. sure (MÂİDE) 82. ayet
Allah sizi, din hakkında
sizinle savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayan kimselere iyilik etmekten,
onlara adaletli davranmaktan men etmez. Allah, adaleti ayakta tutanları
sever. 60. sure (MÜMTEHİNE) 8. ayet
Sizin gönül dostunuz
Allah'tır, O'nun resulüdür, bir de rükû eder bir halde namazı kılıp zekâtı
vererek iman edenlerdir. 5.
sure (MÂİDE) 55. ayet
Mümin erkeklerle mümin kadınlar
birbirlerinin dostlarıdır. İyilik ve
güzelliği belirlenene özendirirler, kötülük ve çirkinliği belirlenenden
sakındırırlar. Namazı kılarlar, zekâtı verirler. Allah'a ve resulüne itaat
ederler. Allah bunlara rahmet edecektir. Allah Azîz'dir, Hakîm'dir. 9. sure (TEVBE) 71. ayet
Ey iman edenler! Sizden önce
kitap verilenlerden ve küfre sapanlardan, dininizi oyun ve eğlence
edinenleri dost tutmayın. Eğer
inanıyorsanız Allah'tan sakının. 5.
sure (MÂİDE) 57. ayet
Hamd Allah'adır! O ki gökleri ve yeri
yaratmış, karanlıklara ve nura vücut vermiştir. Sonra, gerçeği örtenler bunları
Rablerine denk tutuyorlar. 6. sure (EN'ÂM) 1. ayet
Şunu da söylediler: "Bu
peygambere bir melek indirilseydi ya!" Eğer böyle bir melek indirmiş
olsaydık iş mutlaka bitirilmiş olurdu da kendilerine göz bile açtırılmazdı. Eğer o peygamberi bir melek kılsaydık kuşkusuz onu bir er kişi
yapacaktık ve içine yuvalandıkları kuşku ve karmaşayı onların üzerlerine
giydirmiş olacaktık. 6.
sure (EN'ÂM) 8-9. ayet
Müminler, müminleri bırakıp
da küfre sapanları gönül dostu edinmesinler. Kim bunu yaparsa
Allah'la ilişiği kesilir. Ancak bir sakınma ile onlardan korunmanız müstesna. Allah sizi kendisinden sakınmaya çağırır. Ve dönüş yalnız
Allah'adır. 3. sure (ÂLİ IMRÂN) 28. ayet
Ey iman sahipleri! Müminleri
bırakıp da küfre sapanları dostlar edinmeyin. Kendi aleyhinize
Allah'a açık bir kanıt mı vermek istiyorsunuz? 4. sure (NİSA) 144. ayet
Allah'ı, O'nun resulünü ve iman
edenleri dost edinen / Allah'tan, O'nun resulünden ve iman edenlerden yüz
çeviren bilsin ki, galip gelecek olanlar Allah'ın taraftarlarıdır. 5. sure (MÂİDE) 56. Ayet
Basiret gözü ile dost ve düşmanı
ayırt edebilen ve iyilerle dost olanlardan oluruz İnşallah.
Allah’ın
Selam, Rahmet ve Bereketi ile Mağfiret ve Hidayeti, Dileyenin üzerine olsun.
"Kim güzel bir işe aracı olursa ondan ona bir pay vardır. Kim
kötü bir şeye aracı olursa ondan da ona bir pay vardır. Allah her şeye, herkese
gıda ulaştırır, Mukît'tir." 4.
sure (NİSA) 85. ayet
M. Kemal Adal
adalkemal1@gmail.com
BU
MİLLETİN DURUŞU
Bedrettin
KELEŞTİMUR
21.
Şubat. 2016
Bu milletin duruşu nasıl olacaktır?
İnancımız bunu
belirtiyor,
“Kendimiz…” olacağız!
Ayet ne diyor;
“Ey
iman edenler! Eğer kendilerine kitap verilenlerden bir fırkaya uyarsanız,
İmanınızdan
sonra sizi, kâfirler olarak (küfre) geri döndürürler” (Ali İmran, 100)
Bu millet kendi
kimliğini bırakarak, bir başkasını, “taklit
etmesi…”
Bir başkasına özenmesi,
daha da ileri giderek, “yörüngesine
girmesi…”
Ve daha da garibi, “yanlışlarda ısrar etmesi…”
*** ***
Bazen geldiğimiz duruma/ veya konuma
isyan edenler oluyor?
Şöyle biraz oturup da, enine boyuna
düşünsek;
“bizler kendimize zulmediyoruz…”
O ortamı, kendi ellerimizle hazırlıyoruz!
Gaflet ve ‘benlik duygusu’ gözlerimizi
örtüyor; hakikati göremiyoruz.
Ayet, “Şurası
muhakkak ki Allah, insanlara zerre kadar zulmetmez.
Ne
var ki, insanlar kendi kendilerine zulmedip duruyorlar.” (Yunus, 44)
*** ***
SIRDAŞ
EDİNMEYİN!
1400 yıl önce, Kur’an bizleri uyarıyor;
“Ey
iman edenler! Sizden olmayanları sırdaş edinmeyin;
Onlar
size fesad çıkarmakta kusur etmezler.
Çünkü
(her
zaman) sıkıntıya düşmenizi istediler.
Doğrusu
kinleri ağızlarından taşmıştır (hep aleyhinize konuşurlar)
Sinelerinin
gizlediği (kin
ve düşmanlık) ise daha büyüktür.
Eğer
akıl erdirirseniz, ayetlerimizi size iyice açıkladık” (Ali İmran, 118)
Şu küresel dünyada,
milletler ailesi içerisinde en onurlu bir şekilde yerimizi alacağız;
İlkemiz nedir? “İnsanı ve geleceği korumak…”
İstilacı, sömürgeci, “emperyal zihniyete…” karşı duracağız!
Onların kurmuş
oldukları tuzakları/ veya oyunları bozacağız!
Biz ne yaptık, o kurulu tuzakların içerisinde düştük!
“Ortadoğu projesi…” bir tuzaktır!
“Arap Baharı…” bir tuzaktır!
“Körfez Savaşı…” bir tuzaktır!
“Suriye deki iç Savaş…” bir tuzaktır!
Ali İmran Süresi 118. Ayetini sindirerek
okuyalım!
Dünkü stratejik ortaklarımız ne diyorlar; “bize güvenmeyiniz!”
Gelinen son noktanın özeti!
Bundan sonra, “mayınlı yolda…” daha
dikkatli bir şekilde yol almalıyız.
*** ***
SİZ
ONLARI SEVERSİNİZ!
Sevgi ve dostluk karşılıklı olursa anlam
kazanır.
Ve onun her iki tarafa da kazancı olur?
Bizler, tarihimiz boyunca “samimi, dürüst ve adaletli bir dostluğu…”
Buna dayalı, ‘siyasi politikaları…’ esas aldık!
Ama sürekli aldandık/ veya maalesef
dost bildiklerimizin tuzaklarına düştük!
Kur’an bu konuda ne buyuruyor;
“İşte
siz öyle kimselersiniz ki onları seversiniz; (onlar ise)
Kitapların
tamamına iman ettiğiniz halde sizi sevmezler.
Sizinle
karşılaştıkları zaman; “İman ettik!” derler.
Kendi
başlarına kalınca da, size olan öfkelerinden parmaklarını ısırırlar.
De
ki; “Öfkenizle geberin!” Muhakkak ki Allah,
Sinelerin
içinde olanı hakkıyla bilendir. (Ali İmran, 119)
Kur’an da,
her manada; eğitici-öğretici, dersler verici açıklamalar!
Yolumuza, ‘işaret levhaları…’
Kendinizi korumak,
tehlikelerden kaçınmak için,
Bu işaretlere, ‘dikkatle uyunuz…’ emri veriliyor!
Şair ne diyor, “yol onun, varlık onun, gerisi hep
angarya!”
*** ***
ONLARIN
SEVİNCİ!
Bu milletle gerçekte birlikte olmayanların
iç yüzünü Kur’an haber veriyor;
“Eğer
size bir iyilik dokunursa (bu) onları
üzer;
Fakat
size bir kötülük gelirse, onunla sevinirler.
Eğer
sabreder ve (günahlardan)
sakınırsanız, onların hilesi size hiçbir
zarar vermez.
Şüphesiz
ki Allah, onların yapmakta olduklarını hakkıyla kuşatandır.” (Ali İmran, 120)
Kur’an’ın takip ettiği metot, o
kadar nezih ki,
Bizleri psikolojik olarak da,
ruhsal olarak da,
“Yüksek bir moralle…” geleceğe hazırlıyor!
Dış dünyamıza
bakışımızda ki ve üstlenebileceğimiz rolü işaret ediyor.
Millet olarak,
alabileceğimiz roller,
Ve takip edebileceğimiz
stratejiler çok önemlidir.
Akıllı, mantıklı,
hesaplı, kitaplı ve kendi içerisinde kontrollü!
Hz. Kur’an, “Mü’min Mü’minin Velisidir” buyuruyor;
Bir binayı meydana
getiren, ‘tuğlaların durumu…’ gibidir.
O durumun korunmasında,
“rahmet esintisi…” olduğu/ veya
olacağı şüphesiz.
***
***
PARÇALANMAYIN!
Bizim, bu milletin tarihi boyunca en büyük zaafı;
Zaafı, ‘zillete dönüştüren…’ siyasi
bölünmüşlüktür.
Kur’an ne buyuruyor;
“İçinizden,
hayra davet eden ve iyiliği emredip;
Kötülükten
yasaklayan bir topluluk bulunsun!
İşte
onlar, gerçekten kurtuluşa erenlerdir.” (Ali İmran, 104)
Bu milletin her zaman,
kendi içerisinden çıkardığı;
Sözü dinlenilecek, “ak saçlılara…”
Ve kendi içerisinde
ihtilafları çözecek, “kâmil insanlara…”
Sağduyuyu temin edecek,
“bilge kişilere…” ihtiyaç var.
Bütün bu kazanımlar,
sürekli ‘istişare…’ ile olur.
Ayet, “Kendilerine
apaçık deliller geldikten sonra;
Parçalanıp
ihtilafa düşenler(Yahudi
ve Hıristiyanlar) gibi olmayın!
İşte
onlar için ise (pek)
büyük bir azap vardır.” (Ali İmran,
105)
Bizim inancımız, birbirimize
olan, ‘düşmanlığı…’ kesinlikle
yasaklıyor.
Bizleri bir araya getiren, “bir olma gerçeği…” dururken;
Bizleri, her iki dünyada da, “azaba götürecek…” ayrılığın bir
ifadesi olamaz!
İşte, tıpkı “Med-Cezir olayına…” benzeyen, tarihi serüvenimiz!
Bir milletin, “yükselişi…” ve “alçalışı…”
Tarih ilmi der ki, “sebep ve sonuç ilişkilerini…” iyi
analiz ediniz!
Geleceği veya
özleminizi, ona göre kurgulayınız.
*** ***
KİMLER
DERS ALDI Kİ?
Yazımızda, “Arap Baharından…” söz ettik!
O sert esen rüzgâr karşısında, “ülkelerini koruyamayan…”
Liderler ve onların akıbetleri!
“Neml Süresi…” takip edilecek yolu gösteriyor.
Ayet, Ey
ileri gelenler! (Bu) işim hakkında
bana fetva verin!
(Ben, sizler yanımda) şahit olmadıkça (size danışmadan)
Hiçbir
iş (hakkında kararımı) katileştirici
değilim” (Neml, 32)
Toplumun ileri
gelenleriyle, “ak saçlılarıyla” istişare!
Birlikte karar alma ve
birlikte eylem planlarını hazırlama!
Ayet, (Onlar) biz güç sahipleriyiz ve şiddetli savaş ehliyiz;
Artık
bak, ne emredersin!” dediler” (Neml, 33)
Ayet (Melike) “Şüphesiz hükümdarlar bir şehre girdikleri zaman;
Orayı
harap ederler ve halkının şerefli kimselerini zelil kılarla.
Evet,
böyle yaparlar” dedi” (Neml, 34)
Şu yakın tarihimiz bizlere o kadar ibretli dersler veriyor ki,
Ünlü şair Salih b. Şarif (15. Yy) Endülüs Mersiyesinde şöyle seslenir;
“Nerede,
de bana o taçlı hükümdarları Yemen’in?
De
bana onların taçlar içinde bile taç olan taçları ne oldu?
Şeddad’ın
Cennet diyerek kurduğu saraylar ülkesi,
Sasanilerin
ebedi sanılan devleti ne oldu?
Altınları
yığdı da bir dağ yaptı Karun,
Hani
Ad, hani Adnan, hani Kahtan, dünya nimetlerine köpüren yurdu?
Bir
masal onlar, bir barmış bir yokmuş, bir toz-toprak bulutu.”
Tarih, kendisinden ders alanların, “elinden
tutmuştur…”
BU
MİLLETİN DURUŞU
Bedrettin
KELEŞTİMUR
21.
Şubat. 2016
Bu milletin duruşu nasıl olacaktır?
İnancımız bunu
belirtiyor,
“Kendimiz…” olacağız!
Ayet ne diyor;
“Ey
iman edenler! Eğer kendilerine kitap verilenlerden bir fırkaya uyarsanız,
İmanınızdan
sonra sizi, kâfirler olarak (küfre) geri döndürürler” (Ali İmran, 100)
Bu millet kendi
kimliğini bırakarak, bir başkasını, “taklit
etmesi…”
Bir başkasına özenmesi,
daha da ileri giderek, “yörüngesine
girmesi…”
Ve daha da garibi, “yanlışlarda ısrar etmesi…”
*** ***
Bazen geldiğimiz duruma/ veya konuma
isyan edenler oluyor?
Şöyle biraz oturup da, enine boyuna
düşünsek;
“bizler kendimize zulmediyoruz…”
O ortamı, kendi ellerimizle hazırlıyoruz!
Gaflet ve ‘benlik duygusu’ gözlerimizi
örtüyor; hakikati göremiyoruz.
Ayet, “Şurası
muhakkak ki Allah, insanlara zerre kadar zulmetmez.
Ne
var ki, insanlar kendi kendilerine zulmedip duruyorlar.” (Yunus, 44)
*** ***
SIRDAŞ
EDİNMEYİN!
1400 yıl önce, Kur’an bizleri uyarıyor;
“Ey
iman edenler! Sizden olmayanları sırdaş edinmeyin;
Onlar
size fesad çıkarmakta kusur etmezler.
Çünkü
(her
zaman) sıkıntıya düşmenizi istediler.
Doğrusu
kinleri ağızlarından taşmıştır (hep aleyhinize konuşurlar)
Sinelerinin
gizlediği (kin
ve düşmanlık) ise daha büyüktür.
Eğer
akıl erdirirseniz, ayetlerimizi size iyice açıkladık” (Ali İmran, 118)
Şu küresel dünyada,
milletler ailesi içerisinde en onurlu bir şekilde yerimizi alacağız;
İlkemiz nedir? “İnsanı ve geleceği korumak…”
İstilacı, sömürgeci, “emperyal zihniyete…” karşı duracağız!
Onların kurmuş
oldukları tuzakları/ veya oyunları bozacağız!
Biz ne yaptık, o kurulu tuzakların içerisinde düştük!
“Ortadoğu projesi…” bir tuzaktır!
“Arap Baharı…” bir tuzaktır!
“Körfez Savaşı…” bir tuzaktır!
“Suriye deki iç Savaş…” bir tuzaktır!
Ali İmran Süresi 118. Ayetini sindirerek
okuyalım!
Dünkü stratejik ortaklarımız ne diyorlar; “bize güvenmeyiniz!”
Gelinen son noktanın özeti!
Bundan sonra, “mayınlı yolda…” daha
dikkatli bir şekilde yol almalıyız.
*** ***
SİZ
ONLARI SEVERSİNİZ!
Sevgi ve dostluk karşılıklı olursa anlam
kazanır.
Ve onun her iki tarafa da kazancı olur?
Bizler, tarihimiz boyunca “samimi, dürüst ve adaletli bir dostluğu…”
Buna dayalı, ‘siyasi politikaları…’ esas aldık!
Ama sürekli aldandık/ veya maalesef
dost bildiklerimizin tuzaklarına düştük!
Kur’an bu konuda ne buyuruyor;
“İşte
siz öyle kimselersiniz ki onları seversiniz; (onlar ise)
Kitapların
tamamına iman ettiğiniz halde sizi sevmezler.
Sizinle
karşılaştıkları zaman; “İman ettik!” derler.
Kendi
başlarına kalınca da, size olan öfkelerinden parmaklarını ısırırlar.
De
ki; “Öfkenizle geberin!” Muhakkak ki Allah,
Sinelerin
içinde olanı hakkıyla bilendir. (Ali İmran, 119)
Kur’an da,
her manada; eğitici-öğretici, dersler verici açıklamalar!
Yolumuza, ‘işaret levhaları…’
Kendinizi korumak,
tehlikelerden kaçınmak için,
Bu işaretlere, ‘dikkatle uyunuz…’ emri veriliyor!
Şair ne diyor, “yol onun, varlık onun, gerisi hep
angarya!”
*** ***
ONLARIN
SEVİNCİ!
Bu milletle gerçekte birlikte olmayanların
iç yüzünü Kur’an haber veriyor;
“Eğer
size bir iyilik dokunursa (bu) onları
üzer;
Fakat
size bir kötülük gelirse, onunla sevinirler.
Eğer
sabreder ve (günahlardan)
sakınırsanız, onların hilesi size hiçbir
zarar vermez.
Şüphesiz
ki Allah, onların yapmakta olduklarını hakkıyla kuşatandır.” (Ali İmran, 120)
Kur’an’ın takip ettiği metot, o
kadar nezih ki,
Bizleri psikolojik olarak da,
ruhsal olarak da,
“Yüksek bir moralle…” geleceğe hazırlıyor!
Dış dünyamıza
bakışımızda ki ve üstlenebileceğimiz rolü işaret ediyor.
Millet olarak,
alabileceğimiz roller,
Ve takip edebileceğimiz
stratejiler çok önemlidir.
Akıllı, mantıklı,
hesaplı, kitaplı ve kendi içerisinde kontrollü!
Hz. Kur’an, “Mü’min Mü’minin Velisidir” buyuruyor;
Bir binayı meydana
getiren, ‘tuğlaların durumu…’ gibidir.
O durumun korunmasında,
“rahmet esintisi…” olduğu/ veya
olacağı şüphesiz.
***
***
PARÇALANMAYIN!
Bizim, bu milletin tarihi boyunca en büyük zaafı;
Zaafı, ‘zillete dönüştüren…’ siyasi
bölünmüşlüktür.
Kur’an ne buyuruyor;
“İçinizden,
hayra davet eden ve iyiliği emredip;
Kötülükten
yasaklayan bir topluluk bulunsun!
İşte
onlar, gerçekten kurtuluşa erenlerdir.” (Ali İmran, 104)
Bu milletin her zaman,
kendi içerisinden çıkardığı;
Sözü dinlenilecek, “ak saçlılara…”
Ve kendi içerisinde
ihtilafları çözecek, “kâmil insanlara…”
Sağduyuyu temin edecek,
“bilge kişilere…” ihtiyaç var.
Bütün bu kazanımlar,
sürekli ‘istişare…’ ile olur.
Ayet, “Kendilerine
apaçık deliller geldikten sonra;
Parçalanıp
ihtilafa düşenler(Yahudi
ve Hıristiyanlar) gibi olmayın!
İşte
onlar için ise (pek)
büyük bir azap vardır.” (Ali İmran,
105)
Bizim inancımız, birbirimize
olan, ‘düşmanlığı…’ kesinlikle
yasaklıyor.
Bizleri bir araya getiren, “bir olma gerçeği…” dururken;
Bizleri, her iki dünyada da, “azaba götürecek…” ayrılığın bir
ifadesi olamaz!
İşte, tıpkı “Med-Cezir olayına…” benzeyen, tarihi serüvenimiz!
Bir milletin, “yükselişi…” ve “alçalışı…”
Tarih ilmi der ki, “sebep ve sonuç ilişkilerini…” iyi
analiz ediniz!
Geleceği veya
özleminizi, ona göre kurgulayınız.
*** ***
KİMLER
DERS ALDI Kİ?
Yazımızda, “Arap Baharından…” söz ettik!
O sert esen rüzgâr karşısında, “ülkelerini koruyamayan…”
Liderler ve onların akıbetleri!
“Neml Süresi…” takip edilecek yolu gösteriyor.
Ayet, Ey
ileri gelenler! (Bu) işim hakkında
bana fetva verin!
(Ben, sizler yanımda) şahit olmadıkça (size danışmadan)
Hiçbir
iş (hakkında kararımı) katileştirici
değilim” (Neml, 32)
Toplumun ileri
gelenleriyle, “ak saçlılarıyla” istişare!
Birlikte karar alma ve
birlikte eylem planlarını hazırlama!
Ayet, (Onlar) biz güç sahipleriyiz ve şiddetli savaş ehliyiz;
Artık
bak, ne emredersin!” dediler” (Neml, 33)
Ayet (Melike) “Şüphesiz hükümdarlar bir şehre girdikleri zaman;
Orayı
harap ederler ve halkının şerefli kimselerini zelil kılarla.
Evet,
böyle yaparlar” dedi” (Neml, 34)
Şu yakın tarihimiz bizlere o kadar ibretli dersler veriyor ki,
Ünlü şair Salih b. Şarif (15. Yy) Endülüs Mersiyesinde şöyle seslenir;
“Nerede,
de bana o taçlı hükümdarları Yemen’in?
De
bana onların taçlar içinde bile taç olan taçları ne oldu?
Şeddad’ın
Cennet diyerek kurduğu saraylar ülkesi,
Sasanilerin
ebedi sanılan devleti ne oldu?
Altınları
yığdı da bir dağ yaptı Karun,
Hani
Ad, hani Adnan, hani Kahtan, dünya nimetlerine köpüren yurdu?
Bir
masal onlar, bir barmış bir yokmuş, bir toz-toprak bulutu.”
Tarih, kendisinden ders alanların, “elinden
tutmuştur…”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder