KUR’AN’DAKİ “EŞİTLİK”, “ADALET”TİR.
“Her bilgi
sahibinin üstünde bir başka bilen vardır.”
(12 / YÛSUF / 76)
Türk Dil Kurumunun Güncel
Türkçe sözlüğüne göre:
EŞİT: 1. Yapı, değer, boyut, nicelik ve nitelik bakımından
birbirinden ne artık ne eksik olmayan (iki veya daha çok şey), müsavi.
2. Aynı haklardan yararlanan, aynı düzeyde olan (kimse);
EŞİTLİK: 1. İki veya
daha çok şeyin eşit olması durumu, denklik, müsavat, muadelet: 2.
Kanunlar yönünden insanlar arasında ayrım bulunmaması durumu. 3. top.
b. Bedensel, ruhsal başkalıkları ne olursa olsun, insanlar arasında
toplumsal ve siyasi haklar yönünden ayrım bulunmaması durumu, olarak
tanımlanmaktadır.
Bu tanımlardan da
anlaşılacağı gibi:
Eşitlik, eşit olanlar arasında vardır. Yapı, değer, nicelik ve nitelik vs. bakımından benzerler arasında
eşitlikten bahsedilebilir. Farklı şeyler arasındaki mevcut farklılıklardan
kaynaklanan şeylerin arasında bir eşitlik, ancak bu farklılıkların
giderilmesiyle mümkün ve söz konusu olabilir ki bu da ancak “adalet” ile
sağlanabilir.
Her biri farklı yapı, yaradılış, değer,
nicelik ve niteliklere sahip olan İnsanlar arasında gerçek bir eşitlik,
bunların her birine, yapısı, niteliği, değeri, ölçüsü, niceliği vs. bir olan
aynı şeyleri, müsavi / eşit olarak sağlamakla tesis edilemez. Bu insanları eşit
yapmanın yolu, o insanlara farklılıklarını giderecek ölçüde imkân sağlayacak
düzeni tesis edebilmektir ki işte bu da ancak “adalet” ile mümkün olabilir.
Aşağıdaki iki resme bakar ve düşünürseniz,
ifade etmeye çalıştığım gerçeği görebilirsiniz.
KUR’AN’DAKİ “EŞİTLİK”, “ADALET”TİR.
Başka bir deyişle, Kur’an’ sal eşitlik, adil olup; Kur’an verilerinde adalete dayalı eşitlik mevcuttur.
İslam dininin Kur’an
kaynaklı olmayan uygulamalarından hareketle, bu uygulamaların yerine Kur’an’ın
eleştirilmesi, bilimsel değildir ve mesnetsizdir.
Kur’an sorgulanacaksa (ki tahkiki iman için
sorgulanmalıdır), tarihi ve / veya güncel, zamana ve ortama bağlı olarak farklı
uygulamalarından değil, bizatihi verdiği mesajından sorgulanmalıdır.
Örneğin: “Müslüman
olmayanın katli vaciptir” hükmündeki fıkhi bir uygulamadaki insan hatasını,
Kur’an’a ve mesajın sahibine (Allah’a) yüklemekten kaçınmak , “Bilimsel
Sorumluluğun” bir gereğidir.
Kur’an mesajının tamamı,
şartlanmamış gönül ve ön kabulsüz akıl ile incelenip değerlendirildiğinde,
Kur’an’daki İslamın temelinin Adalet olduğu görülecektir.
Yukarıda açıklanan eşitlik – adalet ilişkisi ve Kur’an mesajının
tamamındaki “Kur’an’daki eşitlik, adalettir” algı ve anlayışı çerçevesinde
“sosyo – ekonomik anlamda, İslamın eşitlik değil, bilakis eşitsizlik üzerine
kurgulanmış” olduğu, 1400 yıllık uygulamalarda görüldüğü kadarıyla
söylenebilirse de, Kur’an’daki İslam’ın temeli olan Adalet (hak ve hukuka
uygunluk, hakkı gözetme) çiğnenmeden ve Kur’ansal Gerçek örtülmeden, Kur’an ayetleri ile bunu delillendirebilmek
mümkün değildir. Şöyle ki:
1. Kur’an’a göre Müslüman
olanla Müslüman olmayan eşit tutulmamıştır çünkü Kur’an’a göre inanan ile inanmayan
benzeşmez, bir değildir. Aşağıdaki Kur’an Ayetlerine bir bakın da bunun doğru
ve adil olup olmadığına kendi aklınızla siz karar verin:
Allah'ın hoşnutluğunu izleyen kişi, Allah'ın
gazabına uğrayan ve barınağı cehennem olan kişiyle aynı mıdır? Ne
kötü varış yeridir o! 3. sure (ÂLİ IMRÂN) 162. ayet
De ki: "Pisin çokluğu seni hayrete düşürse de pisle temiz bir olmaz. O halde, ey akıl ve gönül sahipleri! Allah'tan korkun ki kurtuluşa erebilesiniz." 5. sure (MÂİDE) 100. ayet
Bir ölü iken
kendisine hayat verdiğimiz, insanlar içinde yürümesi için kendisine bir ışık
tuttuğumuz kişinin durumu, karanlıklar içinde kalmış, bir türlü ondan çıkamayan
kişininki gibi olur mu? İşte böyle! Küfre
sapanlara, yapmakta oldukları süslü-püslü gösterilmiştir. 6. sure (EN'ÂM)
122. ayet
Şunu da söyle: "Ortak tuttuklarınızdan kim var hakka götüren?" De ki: "Allah götürür hakka. Hakka götürebilen mi izlenmeye daha layıktır yoksa kılavuzlanmadıkça yolu bulamayan mı? Peki, ne oluyor size? Nasıl hüküm veriyorsunuz siz?" 10. sure (YÛNUS) 35. ayet
Bu iki topluluğun durumu körle sağır, görenle işiten
farkına benzer. Örnek olarak bu ikisi bir olur mu?
Hâlâ düşünüp taşınıyor musunuz? 11. sure (HÛD) 24. ayet
Allah şöyle bir örnekleme yaptı: Hiçbir şeye gücü yetmeyen, başkasının eşyası durumunda bir kul / köle ile bizden bir güzel rızıkla rızıklandırdığımız ve ondan gizli açık dağıtan bir kişi. Bunlar aynı olur mu?! Bütün övgüler Allah'adır ama onların çokları bilmiyorlar. Allah şöyle bir örnekleme de yaptı: İki adam; birisi dilsiz; hiçbir şeye gücü yetmez, efendisi / yöneticisi üstüne sadece bir yük. Efendi onu nereye gönderse hiçbir hayır getiremez. Şimdi bu adam, dosdoğru bir yol üzerinde bulunup adaletle emreden kişi ile aynı olur mu? 16. sure (NAHL) 75 -76. ayet
Hiç, bir mümin, bir sapık gibi olur mu? Hayır, eşit
olmazlar. 32. sure (SECDE) 18. ayet
Körle, gören bir olmaz! Karanlıklarla ışık da bir olmaz! Gölge ile sıcaklık da aynı değildir. Diriler de eşit olmaz, ölüler de. Allah dilediğine / dileyene işittirir. Ama sen, kabirlerdekilere işittiremezsin! 35. sure (FATIR) 19-22. ayet
Böyle birisi; gece saatlerinde secde ederek, ayakta durarak ibadet
eden, ahiretten korkan, Rabbinin rahmetini uman biri gibi midir? De ki: "Hiç bilenlerle bilmeyenler eşit olur mu?
Ancak gönül ve akıl sahipleri düşünüp ibret alır." 39. sure
(ZÜMER) 9. ayet
Körle gören, iman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanlarla kötülük üretenler bir olmaz. Ne kadar da az düşünüyorsunuz! 40. sure (MÜ'MİN) 58. ayet
Güzellikle çirkinlik / iyilikle kötülük bir olmaz! Kötülüğü, en güzel tavırla sav! O zaman görürsün ki, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sımsıcak bir dost gibi oluvermiştir. 41. sure (FUSSİLET) 34. ayet
Ayetlerimiz hakkında eğri ile doğruyu birbirine katanlar, bize gizli kalmazlar. Şimdi, ateşin içine atılan mı hayırlıdır, kıyamet günü güven içinde gelen mi? Dilediğinizi yapın. O, yapıp ettiklerinizi iyice görmektedir. 41. sure (FUSSİLET) 40. ayet
Kötülüklere cesaretle dalanlar sanıyorlar mı ki, biz kendilerini, iman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanlarla aynı tutacağız. Hayatları ve ölümleri onlarla aynı mı olacak?! Ne kötü hüküm veriyorlar bunlar! 45. sure (CÂSİYE) 21. ayet
Rabbinden açık bir kanıt üzere olan, amelinin çirkinliği kendisine süslü gösterilip de boş arzularına uyanlara benzer mi? Sakınanlara vaat olunan cennetin durumu şöyledir: Orada, bozulmayan sudan ırmaklar; tadı bozulmayan sütten nehirler, içenlere lezzet sunan bir şaraptan nehirler, süzme bir baldan oluşan nehirler var. Ve orada kendileri için her türlü meyvenin yanında, Rablerinden bir de bağışlanma var. Bu nimetler içindeki ile, sürekli ateşte olup da içirildiği sıcak su tarafından bağırsakları parçalanan kimse aynı olur mu? 47. sure (MUHAMMED) 14-15. ayet
Peki, yüzüstü
kapanarak yürüyen mi daha düzgün gider yoksa dosdoğru yol üzerinde dik ve
düzgün yürüyen mi? 67. sure (MÜLK) 22. ayet
De ki: "Herkes, kendi varlık yapısına uygun iş görür. Yolca daha doğru gidenin kim olduğunu Rabbiniz daha iyi bilir." 17. sure (İSRÂ) 84. ayet
3. Herkesin yapıp ettiklerinden
dereceleri vardır (Herkesin her yaptığı kendi öz kazancıdır, buna göre dereceleri
ve bu derecelere göre de cehennem veya cennette yerleri vardır) :
Her birinin, yapıp ettiklerinden kaynaklanan dereceleri vardır. Rabbin onların işlediklerinden gafil değildir. 6. sure (EN'ÂM) 132. ayet
Her birinin, yapıp ettiklerinden kaynaklanan dereceleri vardır. Rabbin onların işlediklerinden gafil değildir. 6. sure (EN'ÂM) 132. ayet
Sizi yeryüzünde öncekilere halefler yapan O'dur. Verdiği nimetlerle sizi denemek için kiminizi kiminiz üzerine derecelerle yükseltmiştir. Rabbin ceza verdiğinde çok süratli verir. Ama O, gerçekten çok affedici, çok merhametlidir. 6. sure (EN'ÂM) 165. ayet
Af dileyin Rabbinizden; sonra da tövbe ile O'na yönelin ki, belirlenmiş bir süreye kadar sizi güzel bir nimetle nimetlendirsin ve her farklı derece sahibine hak ettiği ödülü versin. Eğer yüz çevirirseniz, o takdirde sizi büyük bir günün azabıyla korkuturum. 11. sure (HÛD) 3. ayet
Ey iman sahipleri! Allah'a ve
âhıret gününe inanmadığı halde,
insanlara riya için malını infak eden kişi gibi, sadakalarınızı başa kakmak ve
eza etmek suretiyle boşa çıkarmayın. Böylesinin durumu, üzerinde biraz
toprak varken tepesine şiddetli bir yağmur inip kendisini cascavlak bırakmış
yalçın bir kayanın haline benzer. Böyleleri,
kazandıklarından hiç bir şey elde edemezler. Allah, küfre sapan bir
topluluğu doğruya ve güzele kılavuzlamaz. 2. sure
(BAKARA) 264. ayet
Allah'ın ayetlerini inkâr edip haksız yere peygamberleri öldürenler ve insanlar içinden adaletle emredenlerin canına kıyanlar var ya, işte onlara korkunç bir azabı muştula. Çalışıp ürettikleri hem dünyada hem de âhirette boşa çıkmıştır. Hiçbir yardımcıları da yoktur onların. 3. sure (ÂLİ IMRÂN) 21-22. ayet
Bugün size bütün temiz nimetler helal kılındı. Kendilerine kitap
verilmiş olanların yemekleri size helaldir. Sizin yemekleriniz de onlara
helaldir. Mümin kadınların iffetlileriyle, sizden önce kendilerine kitap
verilmiş olanların iffetli hanımları da mehirlerini verdiğiniz takdirde;
iffetinizi korumanız, zinadan uzak kalmanız ve şunu-bunu dost tutmamanız
şartıyla size helaldir. İmanı tanımayıp nankörlük
edenin ameli boşa gitmiştir. Ve o, âhirette de hüsrana uğrayanlardandır.
5. sure (MÂİDE) 5. ayet
Ayetlerimizi ve ahirete varılacağını yalan sayanların tüm yaptıkları boşa gitmiştir. Bulacakları karşılık, yapıp ürettiklerinden başkası olmayacaktır. 7. sure (A'RAF) 147. ayet
İşte böyle İnanç ve Eylem
olarak her kişiye yapıp ettiğinin tam olarak karşılığının Adaletle verildiği
bir eşitliktir Kur’an’daki eşitlik…
5. Siyaseten uygulamada
Müslüman olanlardan Araplarla, Arap olmayanlar (mevali) eşit değilse de Kur’an’
da buna da delil yoktur ve üstelik Kur’an’daki mesajın tebliğcisi bakın “Veda
Hutbesinde” ne demiştir:
“Ey insanlar! Rabbiniz
birdir. Babanız da birdir. Hepiniz Âdem’in çocuklarısınız, Âdem ise
topraktandır. Arabın Arap olmayana, Arap olmayanın
da Arap üzerine üstünlüğü olmadığı gibi; kırmızı tenlinin siyah üzerine,
siyahın da kırmızı tenli üzerinde bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak
takvada, Allah'tan korkmaktadır. Allah yanında en kıymetli olanınız
O'ndan en çok korkanınızdır.”
6. Bakara / 228. ayetteki “Erkeklerin kadınlar üzerinde bir derece farkı vardır.” İbaresini, Kur’an’nın bütünü
göz ardı ederek, kadınların aleyhine olacak şekilde “kadınlarla erkekler eşit
değildir” diye olumsuz anlamda yorumlamak hatadır.
Çünkü konuyla ilgili ayetler okunduğunda buradaki derece farkının,
erkeğin karısına bakma, nafakasını sağlama ve “mehir” verme, boşanma halinde
verdiklerini geri almama ve cömert olma konusunda kocaya verilen sorumluluklara
işaret ettiği anlaşılacaktır.
Allah'ın bir kısmınızı bir kısmınızdan üstün kıldığı şeyleri
isteyip durmayın. Erkeklere kendi kazandıklarından bir pay, kadınlara da
kendi kazandıklarından bir pay vardır.4-Nisa
Suresi 32
Bir cinsin diğerine her alanda üstünlüğünü
savunmak veya her iki cinsin her alanda eşitliğini iddia etmek yaratılışın
kanunlarıyla, aklın gerekleriyle çelişen iddialardır.
Eşitlik
sloganlarıyla erkeğe çocuk doğurtmaya, kadına savaşta erkeklerle aynı
vazifeleri yüklemeye kalkıp her iki cinsin farklılıklarını iyi değerlendiremezseniz
her iki cinse de zulmetmiş olursunuz.
Her
iki cinsi de yaratan Allah, her iki cinsin farklılıklarını ve bu farklılıklara
rağmen (aynı zamanda farklılıklar sayesinde) nasıl ahenkle bir arada
olacaklarını (2-Bakara suresi 187. ayetin belirttiği gibi nasıl birbirlerinin
elbiseleri gibi olacaklarını) en iyi şekilde bilir.
Yine
Kuran'ın mucizevî anlatımıyla sorarsak: "Yaratan yarattığını bilmez mi?" Elbette ki Yaratan yarattığını bilir ve her şeyi bilen
yaratıcı, mesajı Kuran'da kadın- erkek ilişkilerini de her şeyi olduğu gibi en
mükemmel şekilde düzenlemiştir.
Bu düzenlemelerdeki mükemmeliyet kimi
zaman bir hüküm getirilerek, kimi zaman ise hüküm getirilmeyerek olmuştur.
Kuran'ın her döneme, kültüre, zamana ve topluma uyumu böylece sağlanmıştır.
Kuran'ın
hüküm getirmesi gibi, gerekmeyen konularda hüküm getirmemesinin mucizeliğini
kavrayamayan gelenekçi, mezhepçi, kökü Emevi ve Abbasilere dayanan zihniyet;
bugün gördüğümüz dejenerasyonu (yozlaşmayı) ne yazık ki İslam adına ortaya
çıkarmış ve geniş kitlelere "İslam budur" diye yutturmuştur.”
Erkek olsun, kadın olsun inanmış olarak kim
iyi fiiller gerçekleştirirse onlar cennete girecek ve onlar bir çekirdeğin
sırtındaki tomurcuk kadar bile haksızlığa uğramayacaklardır.
4-Nisa Suresi 124
Erkek olsun, kadın olsun, her kim inanmış
olarak iyi fiiller gerçekleştirirse onu mutlaka güzel bir hayatla yaşatırız ve
onların karşılığını, yaptıklarının en güzeliyle mutlaka veririz.
16-Nahl
Suresi 97
İslam'a
göre asıl hayat ahiret hayatıdır. Dünya hayatı kısa bir yolculuk, ahiret ise
asıl varılacak yerdir.
Gerek yukarıdaki ayetler, gerek diğer
ayetlerde erkek veya kadın olmanın değil, iyi fiiller gerçekleştirmenin
üstünlük sebebi olduğunu görüyoruz.
Kadının doğuştan dezavantajlı olduğunu,
cehennemin çoğunluğunu oluşturduğunu iddia eden zihniyet; tüm bu ayetlerle,
yani Kuran'la, yani Allah'ın diniyle çelişir.
7. Mal ve nimetlerin paylaşımında adalete dayalı eşitlik, mal ve
nimetlerin herkes için aynı miktar dağıtılmasında değil, bu konudaki Sünnetullah’ın (Allah’ın yol,
yöntem ve yasalarının) / sebep sonuç
ilişkisinin, kadın erkek farketmez, herkes hakkında aynı şekilde tezahür edecek
şekilde ölçüye bağlanmış olmasındadır.
Örneğin:
Bakara / 212. ayette bildirildiği gibi “Allah, dilediğini hesapsız bir biçimde rızıklandırır” der ama Necm / 39. ayette de ölçüyü / kaderi belirler: “Gerçek şu ki, insan için çalışıp didindiğinden başkası yoktur.”
Bakara / 212. ayette bildirildiği gibi “Allah, dilediğini hesapsız bir biçimde rızıklandırır” der ama Necm / 39. ayette de ölçüyü / kaderi belirler: “Gerçek şu ki, insan için çalışıp didindiğinden başkası yoktur.”
Bunlar ve benzeri
birçok konuda, uygulamalara bakarak Kur’an’ı eleştirenlerin veya bir ayete
bakarak Kur’an’dan hüküm çıkaranların, bu yorum ve değerlendirmelerini veya
bizatihi kişilerin kendi kanaatlerini, “Kur’an Araştırma Grubu” tarafından hazırlanan
aşağıdaki linkteki “Uydurulan din, Kur’an’ da ki din” E- Kitabından, ilgili
konu başlığı altında yapılan yorum ve değerlendirmelerle karşılaştırmasının, Kur’an
verileri ile örtüşen, doğru ve özgün, ilmi bir kanaat edinilmesinde katkı
sağlayacağı bilgilerinize sunulur.
Bir hatırlatma:
Kur’an’a göre Kur’an’ın
muhatabı bütün insanlıktır, dahası bütün âlemlerdir:
“İşte böyle! Biz sana Arapça bir
Kur'an vahyettik ki, ülke ve medeniyetlerin anasını ve çevresindekileri
uyarasın. Ve toplama günü konusunda da uyarıda bulunasın. Hiç kuşku yok o
günde. Bir bölük cennettedir, bir bölük ateşte.” (42. sure (ŞÛRÂ) 7.
ayet)
Bu ayetten hareketle
Kur’an’ın muhatabının bütün insanlık olmadığı söylenemez. Çünkü Diğer ayetler
dikkate alındığında Mekke ve çevresinden başlayarak Kur’an mesajını kendi ana
dilinde işiten herkes, bütün insanlar Elçi olarak Kur’an’ın (ana dilde
çevirisinin) muhatabıdır. Ama inanır ama inanmazlar. Allah onu sonucuna
katlanmak üzere kişilerin seçim ve tercihine bırakmıştır:
“Kuşkusuz, bu Kitap'ı biz sana
insanlar için hak olarak indirdik. Artık
kim doğru yolu seçerse kendi lehinedir; kim de saparsa kendi aleyhine sapmış
olur. Sen onlar üzerine vekil değilsin.”
(39. sure (ZÜMER) 41. ayet)
“Sonra, güzel davrananlara nimetimizi tamamlamak,
her şeyi ayrıntılı kılmak, bir kılavuz ve rahmet olmak üzere Mûsa'ya o Kitap'ı
verdik ki onlar Rablerine kavuşacaklarına inanabilsinler. Bu da bizim
indirdiğimiz bir kitaptır. Kutsal ve bereketli. Artık ona uyun ve sakının ki
size rahmet edebilsin. "Kitap, bizden önce iki topluluğa indirildi. Biz
onu okuyup araştırmaktan gerçekten habersizdik." demeyesiniz. Şunu da
söylemeyesiniz: "Eğer bize Kitap indirilmiş olsaydı, onlardan daha doğru
yürüyüşlü olurduk." Artık size Rabbinizden bir beyyine, bir kılavuz ve bir
rahmet gelmiş bulunuyor. Allah'ın ayetlerini yalanlayıp onlardan yüz çevirenden
daha zalim kim var? Ayetlerimize sırt dönenleri, yüz çevirmeleri yüzünden
azabın en acıklısıyla cezalandıracağız. Neyi bekliyorlar? Kendilerine
meleklerin gelmesini mi, Rabbinin gelmesini mi, yoksa Rabbinin bazı
mucizelerinin gelmesini mi? Rabbinin bazı mucizeleri geldiği gün, daha önce
iman etmemiş yahut imanında bir hayır sahibi olamamış kişiye imanı hiçbir yarar
sağlamayacaktır. De ki: "Bekleyin! Doğrusu biz de bekliyoruz." Dinlerini
parça parça edip fırkalara, hiziplere bölünenler var ya, senin onlarla hiçbir
ilişiğin yoktur. Onların işi Allah'a kalmıştır. Allah onlara, yapıp ettiklerini
haber verecektir.” (6. sure (EN'ÂM) 154-159. ayet)
“Şanı yücedir o kudretin ki, hakla bâtılı ayıran o Furkan'ı,
bütün âlemler için bir uyarıcı olsun diye kuluna indirdi.” 25. sure (FURKÂN) 1. ayet
“Bu, âlemler için bir Zikir'den başka şey
değildir.” 38. sure (SÂD) 87. ayet
“Oysaki o Zikir / Kur'an âlemler için bir
öğütten başka şey değildir.“ 68. sure (KALEM) 52. ayet
Tüm insanlık ve âlemler
için indirdiği Kur’andaki mesajının bir çok yerinde “Âlemlerin Rabbi olan”
Allah, bu mesajının sadece inananlar için bir kılavuz / rehber olduğunu bildirmektedir.
“İşte sana o Kitap! Kuşku,çelişme, tutarsızlık yok
onda. Bir kılavuzdur o, korunup sakınanlar için.” 2. sure (BAKARA) 2.
ayet
Son söz:
Unutmayalım:
“Her bilgi sahibinin üstünde bir başka bilen vardır.” 12. sure (YÛSUF) 76. ayet
“Her bilgi sahibinin üstünde bir başka bilen vardır.” 12. sure (YÛSUF) 76. ayet
ve
“Hamd (tüm övgüler), âlemlerin rabbi Allah’adır.” 1. sure (FATİHA) 2. ayet.
“Hamd (tüm övgüler), âlemlerin rabbi Allah’adır.” 1. sure (FATİHA) 2. ayet.
M. Kemal ADAL
İZMİR
18 Nisan 2013
İZMİR
18 Nisan 2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder