I. KUR’AN’A GÖRE, GÜZEL AHLAK ÇERÇEVESİNDE, BAŞKALARINA MADDİ YARDIMDA BULUNMAK (İNFAK)
Onun katında hiç kimsenin, karşılığı
verilecek bir nimeti yoktur / hiç kimsenin ona, karşılık olarak verilecek bir
nimeti yoktur. Yüceler yücesi Rabbinin yüzünü özleyip istemek için veren hariç.
Yakında mutlaka hoşnut olacaktır. (92. sure (LEYL) 19-21. ayet )
A. Genel Esaslar
“İnfâk, dinî bir terim olarak, Allah'ın hoşnutluğunu kazanma amacıyla
kişinin kendi servetinden harcamada bulunması, ihtiyaç sahiplerine aynî ve nakdî yardım
etmesi demektir.
Bu yönüyle infâk, hem farz olan zekâtı hem de
gönüllü olarak yapılan her çeşit hayrı içerir.
O'nun emanet olarak verdiği bu servetten başkalarına vermek
gerekir (Nûr, 24/33).
Kur'ân'da Allah'a karşı sorumluluğunun bilincinde olan
müttaki müminlerin özellikleri sayılırken bunlar arasında infâk da
zikredilmiştir (Bakara, 2/2-3).
İnfâk ve tasadduk gösterişten uzak, yalnız Allah rızası için
yapılmalı; infâkta bulunan kimse, infâkta bulunduğu kişinin onurunu zedeleyecek
davranışlardan kaçınmalı, malın iyisi ve kalitelisinden vermeli; verirken
özellikle gerçek ihtiyaç sahiplerini arayıp bulmalıdır (Bakara, 2/261-274).
Varlıklı müslümanların mallarında yoksulların hakları
bulunduğunun ifade edilmesi (Zâriyât, 51/19;
Me'âric, 70/24-25) zenginlerin, ihtiyaç
sahiplerine yardım yapmakla yükümlü olduğunu gösterir.
Hadislerde aile fertleri için yapılan harcamalar infâk
kavramıyla ifade edilmiş ve bu tür harcamaların sadakaların en hayırlısı olduğu
belirtilmiştir (Ahmed, V, 277;
Müslim, zekat, 38, 39).
Kur'ân'da genellikle iyiliklerin sevabı bire on olarak
gösterildiği halde, Allah yolunda infâkın sevabının bire yedi yüz olduğu
bildirilmiştir (Bakara, 2/261). Bu infâkın Allâh katındaki değerini
gösterir.” (Diyanet İşleri Başkanlığı – Dini Kavramlar Sözlüğü)
Konumuzla ilgili olarak, İnananların dikkatlerini çekmek istediğim
önemli bir gerçek: İslam, infakı sadece zenginlere
mahsus bir ayrıcalık olarak görmez, bütün insanları da imkânları ölçüsünde bu
güzellikten hissedar etmek ister. Yüce Rabb’imiz şu ayette eli dar olanları da infaka teşvik
eder:
Onlar bollukta ve darlıkta infak ederler. Öfkelerini yutanlardır
onlar, insanları affedenlerdir. Allah, güzel düşünüp güzel davrananları sever. (3. sure (ÂLİ IMRÂN)
134. ayet)
Tatlı söz, kusur bağışlamak; peşinden bir incitme gelen maddi yardımdan
çok daha iyidir. Zira Allah “Gani” dir, “Halim” dir.
Hz. Muhammed, “Bir kimsenin verecek bir şeyi olmasa, ancak
güzel davransa ve gönül alacak tatlı sözler söylese, bu da bir çeşit sadakadır”
(Buhari, Edeb, 33) sözüyle, İnfakın her halükarda mümkün olduğunu ifade
etmiştir.
Geniş imkâna sahip olan bu geniş imkânından harcasın. Rızkı kendisine
ölçü ile verilmiş olan da Allah'ın kendisine verdiğinden infak etsin. Allah hiçbir benliği, kendisine verdiği şey dışında
yükümlü tutmaz. Allah, bir güçlükten sonra bir kolaylık yaratacaktır. . (65. sure (TALAK) 7. ayet)
Aşağıdaki Kuran’daki
ayetlerin ışığında, Güzel Ahlak ‘ın değer yargılarından birisi olan, “Başkalarına Maddi Yardımda Bulunmak” (İnfak)
eyleminin / ibadetinin, hem kişi ve hem de
toplum için, ayrıntılı anlam, önem, fayda
ve değeri ile uygulama esaslarını açıkça görebiliriz.
B.
Kavram olarak, Ahlak, İnsanın Kendisine
ve Çevresine Karşı Ahlaki Sorumlulukları, İyi ve Övülen Tutum ve Davranışlar,
Başkalarına Maddi Yardımda Bulunmak (İnfak)
Kim
verir ve sakınırsa Ve güzeli doğrularsa, Biz ona, en kolay olanı kolaylayacağız. (92. sure
(LEYL) 5-7. ayet )
Gördün
mü o, dini yalan sayanı? İşte
odur yetimi itip kakan; Yoksulu doyurmayı
özendirmez o. Vay haline o namaz kılanların ki, Namazlarından gaflet
içindedir onlar! Riyaya sapandır onlar / gösteriş yaparlar. Ve onlar, kamu hakkına / yardıma / zekâta / iyiliğe
engel olurlar. (107. sure
(MÂÛN) 1-7. ayet)
Akrabaya hakkını ver. Çaresize,
yolda kalana da. Fakat saçıp savurma. (17. sure (İSRÂ) 26. ayet
Eğer
onlardan, Rabbinden
ümit ettiğin bir rahmeti bekleme yüzünden yüz çevirecek olursan, o zaman onlara
yumuşak / tatlı bir söz söyle. (17. sure (İSRÂ) 28.
ayet)
De ki: "Rabbim, kullarından dilediğine
rızkı bolca, genişçe verir, dilediğine de kısarak verir. Bir şey infak ederseniz O, onun yerine başka bir şey
lütfeder. Rızık verenlerin en hayırlısıdır O." (34. sure (SEBE') 39.
İhtiyaç sahibi için, yoksul
için bir hak vardı mallarında onların. (51. sure
(ZÂRİYÂT) 19. ayet)
İnanan kullarıma söyle: Namazı kılsınlar, kendilerine verdiğimiz rızıklardan, hiçbir
alışverişin, hiçbir dostluğun olmadığı o gün gelmeden önce, gizli ve açık
infak etsinler. (14. sure
(İBRÂHİM) 31. ayet)
Onlar
ki, verdiklerini, Rablerine dönecekleri için kalpleri ürpererek verirler; İşte
bunlar, hayırlarda yarışırlar. Ve
hayırlarda önde gidenler de onlardır. (23. sure
(MÜ'MİNÛN) 60-61. ayet)
Allah yolunda harcama yapın / nimetleri
paylaşın; kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye
atmayın. Güzel düşünüp güzel işler yapın. Çünkü Allah, güzellik sergileyenleri
sever. (2. sure (BAKARA) 195. ayet)
Sana, neyi infak edip vereceklerini
soruyorlar. De ki: "İnfak ettiğiniz mal ve
nimet; ana-baba, yakınlar, yetimler, yoksul ve çaresizlerle yolda kalan için
olmalıdır. Hayır olarak yaptığınızı Allah en iyi biçimde
bilmektedir." (2. sure (BAKARA) 215. ayet)
Sana uyuşturucuyu / şarabı ve kumarı
sorarlar. De ki: "Bu ikisinde büyük bir günah vardır; insanlar için
çıkarlar da vardır. Ama onların kötülüğü yararlarından çok daha büyüktür."
Ve sana neyi infak edeceklerini de soruyorlar. De
ki: "Helal kazancınızın size ve bakmakla yükümlü olduklarınıza yeterli
olanından artanını verin." İşte Allah, ayetleri size böyle
açıklar ki, derin derin düşünebilesiniz. ( 2. sure
(BAKARA) 219. ayet)
Kim var Allah'a güzel bir
şekilde borç verecek? Ve Allah böyle birinin
verdiğini birçok kez katlayarak artıracaktır. Allah, kabz haliyle kısar, bast
haliyle açıp genişletir. Ve yalnız O'na döndürülürsünüz. (2. sure (BAKARA) 245. ayet)
Ey iman edenler! Alış-verişin,
dostluğun, şefaatin olmadığı o gün gelmeden önce size verdiğimiz rızıktan infak
edip dağıtın. Küfre sapanlar zalimlerin ta kendileridir. (2. sure (BAKARA) 254. ayet )
Ey iman sahipleri! Kazandıklarınızın
ve yerden sizin için çıkarmış olduklarımızın temiz ve güzellerinden infak
edin. Kendinizin göz yummadan alıcısı olmadığınız pis / bayağı
şeyleri vermeye kalkmayın. Bilin ki Allah Ganî'dir, cömertliğine sınır yoktur;
Hamîd'dir, bütün övgülerin sahibidir / övgüye layık olanları gereğince över.
Şeytan sizi fakirlikle korkutur, sizi görünür görünmez çirkinliklere sürükler.
Allah ise size kendisinden bir bağışlanma ve lütuf vaat eder. Allah, Vâsi'dir,
Alîm'dir. (2. sure (BAKARA) 267-268. ayet)
Hayır olarak harcadığımız, adak
olarak adadığınız her şeyi,
Allah mutlaka bilir. Zalimlerin yardımcıları
olmayacaktır. Sadakaları açıklarsanız bu da
güzeldir. Ama onları gizler ve yoksullara bu şekilde verirseniz, bu sizin için
daha hayırlıdır; günahlarınızdan bir kısmını örter. Allah, Habîr'dir,
yapmakta olduklarınızdan gereğince haberi vardır. Onların iyiyi ve güzeli
bulmaları, senin üzerine bir borç değildir. Tam aksine, dilediğini / dileyeni
iyiye ve güzele kılavuzlayan Allah'tır. Nimet ve
imkândan başkalarına bağışladığınız, esasında sizin öz benlikleriniz lehinedir.
Allah'ın yüzünü arzulama dışında bir şey için infak etmiyorsunuz. İnfak
ettiğiniz her nimet size tam bir biçimde geri verilir. Ve siz, asla
zulme uğratılmazsınız. İnfak edilenler, Allah
yolunda kapanıp kalmış, yeryüzünde dolaşamaz olmuş yoksullar içindir.
İffet ve onurları yüzünden, cahiller bunları, zengin kişiler sanır. Sen onları
yüzlerinden tanırsın. Yüzsüzlük ve yırtıklık ederek, insanlardan bir şey
istemezler. Nimet ve imkândan infak ettiğiniz her
şeyi, Allah çok iyi bilmektedir. Mallarını; gece ve gündüz, gizli ve açık
infak edenler var ya, işte onlar için Rableri katında kendilerine özgü ödüller
vardır. Korku yoktur onlar için; tasalanmayacaklardır onlar. (2.
sure (BAKARA) 270-274. ayet)
Eğer borçlu
zorluk içinde ise eli genişleyinceye kadar beklenir. Borcunu
sadaka olarak ona bağışlamanız sizin için daha hayırlıdır; eğer bilirseniz. (2. sure (BAKARA) 280. ayet)
Onlar
bollukta ve darlıkta infak ederler. Öfkelerini
yutanlardır onlar, insanları affedenlerdir. Allah, güzel düşünüp güzel
davrananları sever. (3. sure (ÂLİ IMRÂN) 134.
ayet)
Sevdiğiniz şeylerden infak etmedikçe hayırda
erginliğe / dürüstlüğe asla ulaşamazsınız. İnfak etmekte olduğunuz her
şeyi, Allah çok iyi bilmektedir. (3. sure
(ÂLİ IMRÂN) 92. ayet)
Mirasın paylaştırılmasında hısım-akraba, yetimler, yoksul ve
çaresizler de hazır bulunurlarsa, ondan
onları da rızıklandırın ve onlara
güzel ve hoş bir söz de söyleyin. (4. sure (NİSA) 8. ayet)
Şu bir gerçek: Sadaka
veren erkeklerle sadaka veren kadınlar, bir de Allah'a güzelce borç verenler
için karşılıklar kat kat yapılır. Onlar için, onur verici bir ödül de
vardır. (57. sure (HADÎD) 18. ayet )
Allah'a resulüne iman edin; sizi üzerinde buyruk sahibi yaptığı
şeylerden başkalarına bol bol verin! İçinizden iman eden ve infakta
bulunanlar için çok büyük bir ödül vardır. (57. sure (HADÎD) 7. ayet)
Allah yolunda harcama yapmanıza
engel ne var ki?.. Göklerin ve yerin mirası zaten
Allah'ındır. Sizin, Fetih'ten önce infakta bulunan
ve çarpışmaya gireniniz, bunu yapmayanlarla aynı değildir. Onlar, derece
yönünden Fetih'ten sonra infakta bulunup çarpışmaya girenlerden çok daha
üstündür. Allah hepsine güzellik vaat etmiştir.
Allah, işleyip ürettiklerinizi en iyi biçimde haber almaktadır. (57. sure (HADÎD) 10. ayet )
Yoksula, yetime ve esire, yemeği severek yedirirler. (76. sure (İNSÂN) 8. ayet)
"Biz
size yalnız ve yalnız Allah rızası için yediriyoruz. Sizden bir karşılık
da bir teşekkür de istemiyoruz; Çünkü biz,
asık suratlı, sert bir gün yüzünden Rabbimizden korkarız." derler. (76. sure (İNSÂN) 9-10. ayet)
Onlardan önce yurda konmuş ve imana sarılmış
olanlar, kendilerine hicret edenleri severler. Onlara verilenlerden ötürü
göğüslerinde bir ihtiyaç duymazlar. Kendilerinin
ihtiyaçları olsa bile, ötekileri kendi nefslerine tercih ederler. Nefsinin
cimriliğinden / doymazlığından korunanlar, kurtuluşa erenlerin ta
kendileridir. (59. sure (HAŞR) 9. ayet)
Sizin lütuf ve imkân sahibi
olanlarınız; akrabaya, çaresizlere, Allah yolunda hicret edenlere birşey
vermemeye yemin etmesinler, affetsinler, hoş görsünler. Allah'ın sizi affetmesini istemez misiniz? Allah Gafûr'dur,
Rahîm'dir. (24. sure (NÛR) 22. ayet)
Eğer
Allah'a gönül hoşluğuyla bir şey borç
verirseniz O, onu sizin için katlayarak artırır ve sizin hatalarınızı bağışlar. Allah Şekûr'dur, şükredenlere karşılık verir; Halîm'dir, yumuşak
ve merhametli davranır. (64. sure
(TEĞÂBÜN) 17. ayet )
C. İnananlar / Müminler İnfak ederler
Ki onlar, gayba inananlar, namazı kılanlardır. Ve kendilerine rızk olarak verdiklerimizden,
başkalarına pay çıkaranlardır. (2. sure (BAKARA) 3. ayet)
Mallarını Allah yolunda infak
edip harcayanların durumu, yerden, her
başağında yüz tane bulunan yedi başak çıkarmış bir taneye benzer. Ve Allah,
dilediği kişi için daha da artırır. Allah Vâsi'dir, yaratışını ve
yarattıklarını genişletir. Alîm'dir, her şeyi en iyi biçimde bilir. Mallarını Allah yolunda harcayıp sonra bu
harcadıklarına bir eziyet ve başa kakma eklemeyenlerin, Rableri katında
kendilerine has ödülleri vardır. Korku yoktur onlar için, tasalanmayacaklardır
onlar. (2. sure (BAKARA) 261-262.
ayet )
De ki: "(Allah uğruna olduğu görüntüsü altında) ister gönüllü harcayın,
ister gönülsüzce: bu sizden asla kabul edilmeyecektir; çünkü siz kötülüğe
gömülüp gitmeye niyetli bir topluluksunuz!" İnfaklarının onlardan kabul edilmesini engelleyen
sadece şudur: Onlar, Allah'a ve resulüne nankörlük ettiler. Namaza ancak üşene üşene gelirler, infak edip dağıttıklarını da içlerinden
gelmeyerek verirler. (9. sure
(TEVBE) 53-54. ayet)
Onlar, Rablerinin yüzünü arzulayarak sabrederler, namazı kılarlar, kendilerine
verdiğimiz rızıklardan gizli ve açık dağıtırlar ve kötülüğü güzellikle
savarlar. İşte bunlar içindir ölümsüz yurt. 13. sure (RA'D) 22. ayet )
Allah şöyle bir örnekleme yaptı: Hiçbir şeye gücü yetmeyen, başkasının eşyası durumunda
bir kul / köle ile bizden bir güzel
rızıkla rızıklandırdığımız ve ondan gizli açık dağıtan bir kişi. Bunlar aynı olur mu?! Bütün övgüler Allah'adır ama
onların çokları bilmiyorlar. (16.
sure (NAHL) 75. ayet )
Allah'ın Kitabı'nı okuyanlar, namazı
kılanlar, kendilerine
verdiğimiz rızıklardan gizli ve açık infak edenler, asla batmayacak bir ticaret
umabilirler. (35. sure (FATIR) 29.
ayet)
Allah yolunda harcama yapmanıza
engel ne var ki?.. Göklerin ve yerin mirası zaten Allah'ındır. Sizin, Fetih'ten
önce infakta bulunan ve çarpışmaya gireniniz, bunu yapmayanlarla aynı değildir.
Onlar, derece yönünden Fetih'ten sonra
infakta bulunup çarpışmaya girenlerden çok daha üstündür. Allah hepsine
güzellik vaat etmiştir. Allah,
işleyip ürettiklerinizi en iyi biçimde haber almaktadır. Allah'a kim güzel bir
borç verecek ki, O onun verdiğini kat kat artırsın. Böyle birisi için onur
verici bir ödül de vardır. (57. sure
(HADÎD) 10-11. ayet)
D. İnfak esasları
1. İnfak, Allah'ın rızasını kazanmak için Allah'ın verdiği rızıktan gizli ve açık dağıtmaktır
Onlar, Rablerinin yüzünü arzulayarak sabrederler, namazı kılarlar, kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli ve açık dağıtırlar ve kötülüğü güzellikle savarlar. İşte bunlar içindir ölümsüz yurt. (13. sure (RA'D) 22. ayet )
Allah'ın Kitabı'nı okuyanlar, namazı
kılanlar, kendilerine verdiğimiz
rızıklardan gizli ve açık infak edenler, asla batmayacak bir ticaret
umabilirler. (35. sure (FATIR) 29.
ayet)
Onun katında hiç kimsenin,
karşılığı verilecek bir nimeti yoktur / hiç kimsenin Ona, karşılık olarak
verilecek bir nimeti yoktur. Yüceler yücesi Rabbinin yüzünü özleyip istemek için veren
hariç. Yakında mutlaka
hoşnut olacaktır. (92. sure (LEYL) 19-21. ayet )
2. Sevdiğiniz şeylerden infak etmedikçe zafer ve mutluluğa asla ulaşamazsınız. İnfak ettiğiniz her şeyi, Allah çok iyi bilmektedir
Sevdiğiniz şeylerden infak etmedikçe hayırda erginliğe / dürüstlüğe asla ulaşamazsınız. İnfak etmekte olduğunuz her şeyi, Allah çok iyi bilmektedir. (3. sure (ÂLİ IMRÂN) 92. ayet )
Allah yolunda harcama yapmanıza
engel ne var ki?.. Göklerin ve yerin mirası zaten
Allah'ındır. Sizin, Fetih'ten önce infakta bulunan ve çarpışmaya gireniniz,
bunu yapmayanlarla aynı değildir. Onlar, derece yönünden Fetih'ten sonra
infakta bulunup çarpışmaya girenlerden çok daha üstündür. Allah hepsine
güzellik vaat etmiştir. Allah, işleyip ürettiklerinizi en iyi biçimde haber
almaktadır. ( 57. sure (HADÎD) 10. ayet)
3. İnananlar / Müminler, kendilerine rızk olarak Allah'ın verdiklerinden başkalarına pay çıkarırlar
Ki onlar, gayba inananlar, namazı kılanlardır. Ve kendilerine rızk olarak verdiklerimizden, başkalarına pay çıkaranlardır. (2. sure (BAKARA) 3. ayet)
4. İnfak edenlerin durumu ve infakın esasları
İşte bunlardır Rablerinden bir hidayet üzere olanlar, işte bunlardır gerçek anlamda kurtuluşu bulanlar. (2. sure (BAKARA) 5. ayet)
Sana uyuşturucuyu / şarabı ve kumarı
sorarlar. De ki: "Bu ikisinde büyük bir günah vardır; insanlar için
çıkarlar da vardır. Ama onların kötülüğü yararlarından çok daha büyüktür."
Ve sana neyi infak edeceklerini de soruyorlar. De
ki: "Helal kazancınızın size ve bakmakla yükümlü olduklarınıza yeterli
olanından artanını verin." İşte Allah, ayetleri size böyle açıklar
ki, derin derin düşünebilesiniz. (2. sure
(BAKARA) 219. ayet)
Mallarını Allah yolunda infak
edip harcayanların durumu, yerden, her başağında yüz tane bulunan yedi başak
çıkarmış bir taneye benzer. Ve Allah, dilediği kişi için daha da artırır. Allah Vâsi'dir, yaratışını ve yarattıklarını genişletir.
Alîm'dir, her şeyi en iyi biçimde bilir. Mallarını
Allah yolunda harcayıp sonra bu harcadıklarına bir eziyet ve başa kakma
eklemeyenlerin, Rableri katında kendilerine has ödülleri vardır. Korku yoktur onlar
için, tasalanmayacaklardır onlar. (2. sure (BAKARA) 261-262. ayet )
Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak
ve öz benliklerindekini kökleştirmek için infakta bulunanlara gelince, onların durumu kendisine bol yağmur isabet edip de ürününü iki kat veren bir bahçenin durumuna benzer.
Böyle bir bahçeye bol yağmur düşmese de bir çisenti, bir nem bile yetişir. Allah, yapmakta
olduklarınızı tam bir biçimde görmektedir. (2. sure (BAKARA) 265. ayet)
İnfak edilenler, Allah yolunda
kapanıp kalmış, yeryüzünde dolaşamaz olmuş yoksullar içindir. İffet ve onurları yüzünden, cahiller bunları, zengin kişiler
sanır. Sen onları yüzlerinden tanırsın. Yüzsüzlük ve yırtıklık ederek,
insanlardan bir şey istemezler. Nimet ve imkândan
infak ettiğiniz her şeyi, Allah çok iyi bilmektedir. (2. sure (BAKARA) 273. ayet)
Ey iman sahipleri! Şu bir gerçek ki,
hahamlardan ve rahiplerden birçoğu halkın mallarını uydurma yollarla tıka basa
yerler ve Allah'ın yolundan geri çevirirler. Altını ve gümüşü depolayıp da onları Allah yolunda harcamayanlara
korkunç bir azap muştula. (9. sure
(TEVBE) 34. ayet)
İnfaklarının
onlardan kabul edilmesini engelleyen sadece şudur: Onlar, Allah'a ve resulüne
nankörlük ettiler. Namaza ancak üşene üşene
gelirler, infak edip
dağıttıklarını da içlerinden gelmeyerek verirler. (9. sure (TEVBE) 54. ayet )
E. Bu Konu, İslam Toplumsal Düzeni ve Hukukunun İktisadi sorumluluklarından olan Zekât ve Sadaka Konusu ile (ki ayrı bir yazının konusudur) Doğrudan İlişkilidir.
İslamiyet’te zenginlik ve fakirlik gibi farklı
iktisadi imkanlara sahip olmak, Dünya hayatında imtihan amacıyla İlahi Takdirin
ince ve derin hikmetlerini ihtiva eder. Maddi Zenginlik bir izzet, maddi
fakirlik de bir zillet değildir, bir
İlahi taksimdir; mukadderatın hikmet ve maslahat tezahürüdür. Yüce Allah
buyurur ki:
Rabbinin
rahmetini onlar mı bölüştürüyorlar? Dünya hayatında onların geçimliklerini
aralarında biz paylaştırdık. Ve onların kimini kimine derecelerle üstün kıldık
ki, bazısı bazısını tutup çalıştırsın. Rabbinin rahmeti, onların derleyip
topladıklarından daha hayırlıdır. (43 / Zuhruf
/ 32)
Bu herkes için
bir dünya sınavıdır. Ayette görüldüğü gibi, insanların maddi imkânları farklıdır
ve mükellefiyetlikleri de ona göre tanzim edilmiştir.
İnananlara farz kılınan “Zekât”ı da kapsayan, İnfak konusunda / ibadetinde, Toplum
hayatında fakir ve zengin arasında denge ve muhabbeti temin etmek için, sosyal
ve ekonomik sorumluluğunun bilincinde duyarlı kişiler olarak, İnancımızla, Seçim ve
tercihlerimizle, Tutum ve Davranışlarımızla, bu sınavı kazananlardan oluruz İnşallah.
Allah’ın Selam, Rahmet ve Bereketi ile Mağfiret ve Hidayeti,
Dileyenin üzerine olsun.
"Kim güzel bir işe aracı olursa ondan ona
bir pay vardır. Kim kötü bir şeye aracı olursa ondan da ona bir pay vardır. Allah
her şeye, herkese gıda ulaştırır, Mukît'tir." 4. sure
(NİSA) 85. Ayet
M.
Kemal Adal
adalkemal1@gmail.com
II. İNFÂK BİR BÜTÜNDÜR
Ekleyen Dr.
Haluk Nurbaki on 29 Temmuz 2012.
Kaydedilen Yer > İslâm'da Paylaşma
Tags: islam'da paylaşma
Kaydedilen Yer > İslâm'da Paylaşma
Tags: islam'da paylaşma
İslâm ekonomisi, İslâm’ın toplumlarda kurmayı arzu
ettiği ekonomik denge tamamen infak esasına dayanmaktadır. Ancak bunu zekâtın
belli ölçüdeki malî potansiyeline veya fakirlere yapılan yardıma indirgememek
gerekir. Çünkü
infak bir bütündür. Yani güler yüzden, ilim öğretmekten, hastaya yardım
etmekten, çocukların eğitiminde rol oynamaktan, yaşlılara saygı göstermeye
kadar bütün toplum gereklerini çatısı altında barındırır.
Bundan dolayıdır ki, “İnfak İslâm toplumunun
temelini teşkil eder” derken, bunu bir para
politikasının ötesinde görmekteyiz. Çünkü ekonominin yeryüzüne dağılmış
doktrinlerde oluşan tartışmalarının ve bir türlü rayına oturamamasının asıl
sebebi onu maddi, mücerred bir olgu olarak kabul etme rahatsızlığıdır.
Ekonomi moral ve maddesel yapının birlikte
yürümesi sayesinde dengelenebilir. Eğer bir, ekonomide moral yapı bozuksa, o
ekonomi ne kadar güçlü olursa olsun, şiddetli bir fırtına gibidir. Bazılarını
ayakta tutsa da, büyük bir fırtınanın küçük kayıkları devirmesi gibi toplumun
önemli bir kesimini yıpratır. Eğer ekonominin içindeki manevi yapı sağlam olursa, çarkların
muntazam dönmesi şartıyla toplumun sosyal huzuru ve buna bağlı olarak ekonomik
dengesi daha kolay sağlanır. İşte
infakın gözden kaçan ve aslında insanlar için pek büyük bir zaruret olan çok
önemli yanı budur.
Allah insanlara infakı emrederken, özellikle Sure-i
Hadid’de “Benim size halife olmanız sıfatıyla verdiğim her nimeti
infak edin” emrini
verirken, muradı toplum dengesini sağlamaktır.
İnsanların halife
sıfatıyla Allah’tan aldıkları nimetler onun yaratıcı sıfatından sıçramış
görüntülerdir. Bu görüntülerin bir insana gelmesi, o insanın Allah’a halife
olmasından yansıyan parçacıkların tezahür etmesidir.
Allah Sure-i Hadid’de demek istiyor ki, “Benim size kudretimin, sıfatlarımın bir küçük simgesi gibi
intişar ettiğim güçlerimi, nimetlerimi mutlaka başkalarıyla paylaşın.”
Buradaki
mesajın en önemli yanı ise, insana halife sıfatıyla birtakım nimetler
verilmesidir. Bundan dolayı infak, maddi boyutlardan uzaklaşır.
Yani Allah bir kuluna “Şafî” sıfatından bir sıçrama yapıp
onun doktor olmasını sağlamışsa, o insanın hekimliği devamlı infak strüktürü
üstünde dönmelidir.
İlk amacı para kazanmak değil, insanlara yardım etmek
olmalıdır.
Bir ziraatçiye Cenab-ı Hakkın “Rezzak” veya bir başka
deyişle “Besleme” sıfatı yansımışsa, onun yetiştirdiği
ziraat ürünlerinin diğer insanlarla paylaşılması zorunludur.
Bu durumda herkes kendi
işini yaparken, bilmelidir ki Allah’ın fonksiyonları çalışmaktadır ve kendisi
bu fonksiyonların başında vazifeli bir memurdur. Tıpkı bir veznedarın para dağıtması, bir
askerin verilen emri yerine getirmesi gibi Cenab-ı Hakkın verdiği nimetleri
başkalarıyla paylaşmak her insanın boynunun borcudur. İşte infakın temelinde yatan, toplum moralini ayakta tutacak, insanı
insan yapacak hikmet budur.
Allah’ın kitabının en başında “Bu kitabın sizi doğruluğa
çıkarması için mutlaka infak etmelisiniz” demesi ve 80′den fazla ayette
insanlara yardım etmenin Müslümanlığın işareti olduğunu belirtmesi bu sebepten
kaynaklanmaktadır.
Eğer bir toplum,
infak sırrıyla dolmuşsa, fertleri infak ederek insanlara yardım etmek eğilimine
düşmüşlerse, o toplum sağlıklıdır. Zaten
Cenab-ı Hakkın sağlıklı kılmak istediği topluma infakı bir numaralı hedef göstermesinin
nedeni de budur.
Çünkü infakın içinde evvela otomatik olarak insan
sevgisi başlar. İnsanlar tebessümden, güleryüzden, yardımdan, saadeti, ilmi ve
sağlığı paylaşmaktan yana kendilerini sorumlu hissediyorlarsa, toplumda infak
şeridi işliyor demektir.
Böyle bir toplumun milli
geliri, imkânları, toprağının verimliliği ve hatta çalışma gücü yetersiz de
olsa bu mekanizma onu mutlaka rahat bir yaşama götürecektir.
1. İnfakı anlayamamak
Bugün dünyadaki tüm
nimetlerin özellikle petrolün dağılım sistemi itibarıyla büyük bir kısmının
İslâm ülkelerinin elinde olmasına rağmen, onların infakı anlayamamaları
mutsuzluklarına ve fakirliklerine bir sonuç belgesi olmuştur. Dikkat ederseniz, İslâm
ülkelerindeki petrol, dünya stokunun yüzde seksenini oluşturmaktadır. Bu
nimetin varlığını infakla birlikte değerlendirseler, yalnız İslâm ülkelerini
değil, bütün dünyayı besleyebilirler.
Daha önce belirttiğimiz
gibi, infak sadece Müslümanlara yapılması zorunlu olan bir ibadet tarzı
değildir. Şu halde İslâm toplumu kendisine yaratılıştan takdir edilen nimetleri
infak mekanizmasını çalıştırarak bütün insanlığa vermesini bilirse, mutluluğa
ulaşabilir. Tarihte
böyle İslâm toplumları görülmüştür. Sözgelişi Selçuklular devrinde, infak
mekanizması kesinlikle işlemiş ve sonuçta toplumda aç, susuz, mutsuz, suratı
asık insan kalmamıştır.
O dönemde Batı’dan Haçlı
seferleri adı altında art arda gelen saldırılar, erkeklerin çoğunluğunun şehit
olmasına ve işgücünün azalmasına sebep olmuştur, ama infaka inanıştaki
sağlamlığın getirdiği mucizeyle toplum yapısına bir zarar gelmemiştir. Hatta bu
Haçlı seferleri sırasında büyük haksızlıklara uğrayan Selçuklu toplumu, yalnız
kendi mutsuzluğunu düşünmekle kalmamış, çevresinde yaşayan toplumların da
mutluluğu için çalışmıştır. Öyle ki Hıristiyanlar, Roma’ya Haçlıların gelmesini
istemediklerini belirten mektuplar yazmışlardır. Çünkü İslâm toplumundaki infak sırrını onlarda
anlamışlardır. Nitekim İslâm toplumu içinde yaşayan Hıristiyanların hastalarına
çorba, yetimlerine bakım, yine İslâmiyetin Selçuklu ve Osmanlı başlangıç
devrindeki siluetinden geçmiştir.
Hatta zekâtın
Müslümanlara verilmesi zorunluluğu bile o dönemde bir ölçü yumuşatılarak
Hıristiyan yetimlerine yardım yoluna gidilebilmiştir.
İnsanlık sevgisi
böylesine kaynaştırıla kaynaştırıla Mevlana dönemine gelinmiş, ondan sonrada
Hıristiyanlar İslâm toplumu içinde çaya atılan şeker gibi kaybolmuşlar,
Selçuklu İmparatorluğu yıkılmaya yüz tutunca, Müslümanlar gibi telaşa
düşmüşler, hatta papazlar o dönemde kiliselerde devletin birliği için dualar
etmişlerdir. Bu İslâm toplumunun Allah’ın en
esrarengiz nimetlerinden birisi olan infakı iyice anladığı devre ait bir
gerçektir.
2. İnfaktan uzaklaşma
İnsanlar, infak
gerçeğinden uzaklaştıkça düşmanlıklar, nifaklar, sevgisizlikler başlamıştır. Hatta bu hat üzerindeki
gelişmelerden “İhtiyak” dediğimiz karşıt fikirler doğmuştur. Bugün gerek ülkemizde, gerek dünyada karşıt fikirlerin bulunması,
bunların kavgaya, hatta teröre dönüşmesi çare bulunmaz hastalıklardır. Bunun
temel sebebi infaksızlıktır.
Toplum infakını kestikçe, infak sırrını
kaybettikçe fikir ayrılıklarında kutuplaşmalar ve çatışmalar meydana gelir.
Eğer bir toplumda infak sırrı iyi işliyorsa, düşmanlık ve çatışmaların doğması
mümkün değildir.
Böyle bir toplumda bir insan sizin
fikrinize karşı bir düşünceye sahip olsa da ona düşman olamazsınız, çünkü daha
dün sizin hastanıza çorba getirmiş ya da bir müşkülünüzde size yardım etmiştir.
İnfak
sayesinde oluşan dostluklar öyle bir çarkı döndürürler ki, insanlarda tabii
olarak bulunması gereken görüş ayrılıkları tatlı bir sohbet havasının ötesine
geçemez.
Şimdi birtakım toplum problemlerinin çözümünde bir metod
kolaylığına gelmiş oluyoruz. Eğer bir toplumda fikir ayrılıkları kavgalar meydana getirecek
eşiklere geliyorsa, yapılacak onarım ve tedavi kuru kuru nasihat etmek olamaz.
Çünkü insanlar arasındaki sevgi eğitimle kazanılamaz. Tek metod infak çarkının
çalıştırılmasıdır.
Şunu da vurgulamak
gerekir ki, bu çarkın çalışmasına ilk olarak parayla başlanılamaz. Bu herkesin
zoruna gider. Onun için önce güler yüz ve tatlı dille işe başlamak gerekir.
Güler yüzün bir ibadet olduğunu yüce
peygamberimiz söylemiştir. Dikkat ediniz ki, eshab
karşılaştığı tüm meselelere rağmen güler yüzünü eksik etmemiştir. Bu fevkalâde
önemli bir fonksiyondur. Bir toplum içinde tebessüm
eden insanların çoğalması, o toplumun streslerinin yüzde 80′inin gitmesi
demektir.
Güler yüzle başlayan
infak, insanlara güzellikleri anlatmak amacıyla söylenen sözlerle desteklenmelidir. Çünkü yüce kitabımız insanlara
yalnız Hakkı ve güzelliği anlatmayı emretmektedir. Bu anlatılan
güzellikler o gün için insanı ilgilendirmese de bir süre sonra ona ışık
tutacaktır.
3. Önce güler yüz
Şu halde infaka önce güler
yüz ve güzel sözle başlamak gerekir. Ondan sonra ikinci merhalede mutsuz insana
mutluluk vermek gelir.
Bir insanın sıkıntısını gidermek için onunla yarım saat
sohbet etmek, ona bir çay ikram etmek gibi çok basit kompozisyonlardan infaka
başlanırsa, zaman içinde bu yaklaşım maddi ilgililere kadar uzanacaktır.
Eğer bir insanın problemleri maddi
imkânsızlıklardan kaynaklanıyorsa, infak kanalını o çerçevede akıtmak lazımdır.
Bu cereyanlaşma devam ettiği sürece toplum içinde muzdarip insan kalmayacağı
için yavaş yavaş ayrılıklar da ortadan kalkacaktır.
Dikkat ederseniz,
bugün sapık ideolojiler ve yanlış doktrinler, mutsuz insanlara kanca
takmaktadır. Eğer bir toplumda infakı işletebilirseniz, mutsuz insan kalmayacağı için
hiçbir yanlış ve zararlı fikir o topluma giremeyecektir.
Bu sebeple infak bahsini
kapatırken, çok önemli bir noktaya parmak basmak istiyorum. Toplumumuzun ekonomik şartların
iyi işlemesinden bile önce, infaka ihtiyacı vardır. Güler yüzden ilim
dağıtmaya, tatlı söz söylemeye, mutsuzlara ve hastalara yardım etmeye kadar her
sahada infakın yaygınlaştırılması bir süre sonra bu ibadetin maddi kanallarını
da çalıştıracaktır. Böylece yalnız ve zavallı İnsanların
korunması söz konusu olacak ve toplum gerçekten Allah’ın istediği boyutlara
ulaşacak, yüce dinimizin bereket sırrıyla tüm problemlerinden uzaklaşacaktır.
Şu noktayı hatırlatarak
sözlerime son vermek istiyorum: “İnfakı öyle
özümüze sindirmeliyiz ki, elimizi açıp Allah’a ettiğimiz duanın bile yüzde
50′sini infak etmeliyiz. Kendimize bir şey istemeden açlara, hastalara,
mutsuz insanlara, hür bir ortam içinde yaşama ortamı bulamayanlara yardım
isteme alışkanlığını kazanmalıyız. Çünkü Allah ‘Duanızı bile infak ediniz
ki, kabul olsun’ der.”
• Bu yazı Onkolog Dr.
Haluk Nurbaki, Günaydın Gazetesi Ekleri, İslamda Paylaşma kitapçığından
alınmıştır.
----------------------------------------------------
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder