İŞTE ATATÜRK

İŞTE ATATÜRK
Allah Kuran’da: “Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır.” (17/İSRA/36) buyurmuştur. Atatürk de: “Türk Kuran'ın arkasında koşuyor; fakat onun ne dediğini anlamıyor, içinde neler var bilmiyor ve bilmeden tapınıyor. Benim maksadım; arkasında koştuğu kitapta neler olduğunu Türk anlasın” (Osman Ergin, Türk Maarif Tarihi 1-5, 1977 /A. Gürtaş, s. 41) demektedir.- "İŞTE ATATÜRK" PORTALINA GİRMEK İSTEDİĞİNİZDE YUKARIDAKİ RESMİ TIKLAYINIZ.

25 Şubat 2016 Perşembe

KUR'AN'A GÖRE, GÜZEL AHLAK ÇERÇEVESİNDE, (İNFAK)

I.                  KUR’AN’A GÖRE, GÜZEL AHLAK ÇERÇEVESİNDE, BAŞKALARINA MADDİ YARDIMDA BULUNMAK (İNFAK)




 Onun katında hiç kimsenin, karşılığı verilecek bir nimeti yoktur / hiç kimsenin ona, karşılık olarak verilecek bir nimeti yoktur. Yüceler yücesi Rabbinin yüzünü özleyip istemek için veren hariç. Yakında mutlaka hoşnut olacaktır.  (92. sure (LEYL) 19-21. ayet )



A.                Genel Esaslar


 “İnfâk, dinî bir terim olarak, Allah'ın hoşnutluğunu kazanma amacıyla kişinin kendi servetinden harcamada bulunması,  ihtiyaç sahiplerine aynî ve nakdî yardım etmesi demektir.

 Bu yönüyle infâk, hem farz olan zekâtı hem de gönüllü olarak yapılan her çeşit hayrı içerir.

İnsanın sahip olduğu servetin gerçek sahibi Allah'tır.

O'nun emanet olarak verdiği bu servetten başkalarına vermek gerekir (Nûr, 24/33).

Kur'ân'da Allah'a karşı sorumluluğunun bilincinde olan müttaki müminlerin özellikleri sayılırken bunlar arasında infâk da zikredilmiştir (Bakara, 2/2-3).

İnfâk ve tasadduk gösterişten uzak, yalnız Allah rızası için yapılmalı; infâkta bulunan kimse, infâkta bulunduğu kişinin onurunu zedeleyecek davranışlardan kaçınmalı, malın iyisi ve kalitelisinden vermeli; verirken özellikle gerçek ihtiyaç sahiplerini arayıp bulmalıdır (Bakara, 2/261-274).

Varlıklı müslümanların mallarında yoksulların hakları bulunduğunun ifade edilmesi (Zâriyât, 51/19; Me'âric, 70/24-25) zenginlerin, ihtiyaç sahiplerine yardım yapmakla yükümlü olduğunu gösterir.

Hadislerde aile fertleri için yapılan harcamalar infâk kavramıyla ifade edilmiş ve bu tür harcamaların sadakaların en hayırlısı olduğu belirtilmiştir (Ahmed, V, 277; Müslim, zekat, 38, 39).

Kur'ân'da genellikle iyiliklerin sevabı bire on olarak gösterildiği halde, Allah yolunda infâkın sevabının bire yedi yüz olduğu bildirilmiştir (Bakara, 2/261). Bu infâkın Allâh katındaki değerini gösterir.” (Diyanet İşleri Başkanlığı – Dini Kavramlar Sözlüğü)

Konumuzla ilgili olarak, İnananların dikkatlerini çekmek istediğim önemli bir gerçek: İslam, infakı sadece zenginlere mahsus bir ayrıcalık olarak görmez, bütün insanları da imkânları ölçüsünde bu güzellikten hissedar etmek ister. Yüce Rabb’imiz şu ayette eli dar olanları da infaka teşvik eder:

 Onlar bollukta ve darlıkta infak ederler. Öfkelerini yutanlardır onlar, insanları affedenlerdir. Allah, güzel düşünüp güzel davrananları sever. (3. sure (ÂLİ IMRÂN) 134. ayet)

Tatlı söz, kusur bağışlamak; peşinden bir incitme gelen maddi yardımdan çok daha iyidir. Zira Allah “Gani” dir, “Halim” dir.
 Hz. Muhammed, “Bir kimsenin verecek bir şeyi olmasa, ancak güzel davransa ve gönül alacak tatlı sözler söylese, bu da bir çeşit sadakadır” (Buhari, Edeb, 33) sözüyle, İnfakın her halükarda mümkün olduğunu ifade etmiştir.
Geniş imkâna sahip olan bu geniş imkânından harcasın. Rızkı kendisine ölçü ile verilmiş olan da Allah'ın kendisine verdiğinden infak etsin. Allah hiçbir benliği, kendisine verdiği şey dışında yükümlü tutmaz. Allah, bir güçlükten sonra bir kolaylık yaratacaktır. . (65. sure (TALAK) 7. ayet)

Aşağıdaki Kuran’daki ayetlerin ışığında, Güzel Ahlak ‘ın değer yargılarından birisi olan,  “Başkalarına Maddi Yardımda Bulunmak” (İnfak) eyleminin / ibadetinin,  hem kişi ve hem de toplum için, ayrıntılı anlam, önem, fayda  ve değeri ile uygulama esaslarını açıkça görebiliriz.

B.                Kavram olarak, Ahlak, İnsanın Kendisine ve Çevresine Karşı Ahlaki Sorumlulukları, İyi ve Övülen Tutum ve Davranışlar, Başkalarına Maddi Yardımda Bulunmak (İnfak)

Kim verir ve sakınırsa Ve güzeli doğrularsa, Biz ona, en kolay olanı kolaylayacağız.  (92. sure (LEYL) 5-7. ayet )
Gördün mü o, dini yalan sayanı? İşte odur yetimi itip kakan; Yoksulu doyurmayı özendirmez o. Vay haline o namaz kılanların ki, Namazlarından gaflet içindedir onlar! Riyaya sapandır onlar / gösteriş yaparlar. Ve onlar, kamu hakkına / yardıma / zekâta / iyiliğe engel olurlar. (107. sure (MÂÛN) 1-7. ayet)
Akrabaya hakkını ver. Çaresize, yolda kalana da. Fakat saçıp savurma. (17. sure (İSRÂ) 26. ayet

Eğer onlardan, Rabbinden ümit ettiğin bir rahmeti bekleme yüzünden yüz çevirecek olursan, o zaman onlara yumuşak / tatlı bir söz söyle. (17. sure (İSRÂ) 28. ayet)

De ki: "Rabbim, kullarından dilediğine rızkı bolca, genişçe verir, dilediğine de kısarak verir. Bir şey infak ederseniz O, onun yerine başka bir şey lütfeder. Rızık verenlerin en hayırlısıdır O." (34. sure (SEBE') 39.

İhtiyaç sahibi için, yoksul için bir hak vardı mallarında onların. (51. sure (ZÂRİYÂT) 19. ayet)

İnanan kullarıma söyle: Namazı kılsınlar, kendilerine verdiğimiz rızıklardan, hiçbir alışverişin, hiçbir dostluğun olmadığı o gün gelmeden önce, gizli ve açık infak etsinler. (14. sure (İBRÂHİM) 31. ayet)

Onlar ki, verdiklerini, Rablerine dönecekleri için kalpleri ürpererek verirler; İşte bunlar, hayırlarda yarışırlar. Ve hayırlarda önde gidenler de onlardır. (23. sure (MÜ'MİNÛN) 60-61. ayet)
Allah yolunda harcama yapın / nimetleri paylaşın; kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın. Güzel düşünüp güzel işler yapın. Çünkü Allah, güzellik sergileyenleri sever. (2. sure (BAKARA) 195. ayet)

Sana, neyi infak edip vereceklerini soruyorlar. De ki: "İnfak ettiğiniz mal ve nimet; ana-baba, yakınlar, yetimler, yoksul ve çaresizlerle yolda kalan için olmalıdır. Hayır olarak yaptığınızı Allah en iyi biçimde bilmektedir." (2. sure (BAKARA) 215. ayet)

Sana uyuşturucuyu / şarabı ve kumarı sorarlar. De ki: "Bu ikisinde büyük bir günah vardır; insanlar için çıkarlar da vardır. Ama onların kötülüğü yararlarından çok daha büyüktür." Ve sana neyi infak edeceklerini de soruyorlar. De ki: "Helal kazancınızın size ve bakmakla yükümlü olduklarınıza yeterli olanından artanını verin." İşte Allah, ayetleri size böyle açıklar ki, derin derin düşünebilesiniz. ( 2. sure (BAKARA) 219. ayet)

Kim var Allah'a güzel bir şekilde borç verecek? Ve Allah böyle birinin verdiğini birçok kez katlayarak artıracaktır. Allah, kabz haliyle kısar, bast haliyle açıp genişletir. Ve yalnız O'na döndürülürsünüz. (2. sure (BAKARA) 245. ayet)

Ey iman edenler! Alış-verişin, dostluğun, şefaatin olmadığı o gün gelmeden önce size verdiğimiz rızıktan infak edip dağıtın. Küfre sapanlar zalimlerin ta kendileridir. (2. sure (BAKARA) 254. ayet )

Ey iman sahipleri! Kazandıklarınızın ve yerden sizin için çıkarmış olduklarımızın temiz ve güzellerinden infak edin. Kendinizin göz yummadan alıcısı olmadığınız pis / bayağı şeyleri vermeye kalkmayın. Bilin ki Allah Ganî'dir, cömertliğine sınır yoktur; Hamîd'dir, bütün övgülerin sahibidir / övgüye layık olanları gereğince över. Şeytan sizi fakirlikle korkutur, sizi görünür görünmez çirkinliklere sürükler. Allah ise size kendisinden bir bağışlanma ve lütuf vaat eder. Allah, Vâsi'dir, Alîm'dir. (2. sure (BAKARA) 267-268. ayet)

Hayır olarak harcadığımız, adak olarak adadığınız her şeyi, Allah mutlaka bilir. Zalimlerin yardımcıları olmayacaktır. Sadakaları açıklarsanız bu da güzeldir. Ama onları gizler ve yoksullara bu şekilde verirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır; günahlarınızdan bir kısmını örter. Allah, Habîr'dir, yapmakta olduklarınızdan gereğince haberi vardır. Onların iyiyi ve güzeli bulmaları, senin üzerine bir borç değildir. Tam aksine, dilediğini / dileyeni iyiye ve güzele kılavuzlayan Allah'tır. Nimet ve imkândan başkalarına bağışladığınız, esasında sizin öz benlikleriniz lehinedir. Allah'ın yüzünü arzulama dışında bir şey için infak etmiyorsunuz. İnfak ettiğiniz her nimet size tam bir biçimde geri verilir. Ve siz, asla zulme uğratılmazsınız. İnfak edilenler, Allah yolunda kapanıp kalmış, yeryüzünde dolaşamaz olmuş yoksullar içindir. İffet ve onurları yüzünden, cahiller bunları, zengin kişiler sanır. Sen onları yüzlerinden tanırsın. Yüzsüzlük ve yırtıklık ederek, insanlardan bir şey istemezler. Nimet ve imkândan infak ettiğiniz her şeyi, Allah çok iyi bilmektedir. Mallarını; gece ve gündüz, gizli ve açık infak edenler var ya, işte onlar için Rableri katında kendilerine özgü ödüller vardır. Korku yoktur onlar için; tasalanmayacaklardır onlar. (2. sure (BAKARA) 270-274. ayet)  

Eğer borçlu zorluk içinde ise eli genişleyinceye kadar beklenir. Borcunu sadaka olarak ona bağışlamanız sizin için daha hayırlıdır; eğer bilirseniz. (2. sure (BAKARA) 280. ayet)
Onlar bollukta ve darlıkta infak ederler. Öfkelerini yutanlardır onlar, insanları affedenlerdir. Allah, güzel düşünüp güzel davrananları sever. (3. sure (ÂLİ IMRÂN) 134. ayet)
 Sevdiğiniz şeylerden infak etmedikçe hayırda erginliğe / dürüstlüğe asla ulaşamazsınız. İnfak etmekte olduğunuz her şeyi, Allah çok iyi bilmektedir. (3. sure (ÂLİ IMRÂN) 92. ayet)

Mirasın paylaştırılmasında hısım-akraba, yetimler, yoksul ve çaresizler de hazır bulunurlarsa, ondan onları da rızıklandırın ve onlara güzel ve hoş bir söz de söyleyin. (4. sure (NİSA) 8. ayet)

Şu bir gerçek: Sadaka veren erkeklerle sadaka veren kadınlar, bir de Allah'a güzelce borç verenler için karşılıklar kat kat yapılır. Onlar için, onur verici bir ödül de vardır. (57. sure (HADÎD) 18. ayet )

Allah'a resulüne iman edin; sizi üzerinde buyruk sahibi yaptığı şeylerden başkalarına bol bol verin! İçinizden iman eden ve infakta bulunanlar için çok büyük bir ödül vardır. (57. sure (HADÎD) 7. ayet)

Allah yolunda harcama yapmanıza engel ne var ki?.. Göklerin ve yerin mirası zaten Allah'ındır. Sizin, Fetih'ten önce infakta bulunan ve çarpışmaya gireniniz, bunu yapmayanlarla aynı değildir. Onlar, derece yönünden Fetih'ten sonra infakta bulunup çarpışmaya girenlerden çok daha üstündür. Allah hepsine güzellik vaat etmiştir. Allah, işleyip ürettiklerinizi en iyi biçimde haber almaktadır. (57. sure (HADÎD) 10. ayet )

 Yoksula, yetime ve esire, yemeği severek yedirirler. (76. sure (İNSÂN) 8. ayet)

"Biz size yalnız ve yalnız Allah rızası için yediriyoruz. Sizden bir karşılık da bir teşekkür de istemiyoruz; Çünkü biz, asık suratlı, sert bir gün yüzünden Rabbimizden korkarız." derler. (76. sure (İNSÂN) 9-10. ayet)
Onlardan önce yurda konmuş ve imana sarılmış olanlar, kendilerine hicret edenleri severler. Onlara verilenlerden ötürü göğüslerinde bir ihtiyaç duymazlar. Kendilerinin ihtiyaçları olsa bile, ötekileri kendi nefslerine tercih ederler. Nefsinin cimriliğinden / doymazlığından korunanlar, kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. (59. sure (HAŞR) 9. ayet)

Sizin lütuf ve imkân sahibi olanlarınız; akrabaya, çaresizlere, Allah yolunda hicret edenlere birşey vermemeye yemin etmesinler, affetsinler, hoş görsünler. Allah'ın sizi affetmesini istemez misiniz? Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir. (24. sure (NÛR) 22. ayet)

Eğer Allah'a gönül hoşluğuyla bir şey borç verirseniz O, onu sizin için katlayarak artırır ve sizin hatalarınızı bağışlar. Allah Şekûr'dur, şükredenlere karşılık verir; Halîm'dir, yumuşak ve merhametli davranır. (64. sure (TEĞÂBÜN) 17. ayet )

C.                İnananlar / Müminler İnfak ederler


Ki onlar, gayba inananlar, namazı kılanlardır. Ve kendilerine rızk olarak verdiklerimizden, başkalarına pay çıkaranlardır. (2. sure (BAKARA) 3. ayet)

Mallarını Allah yolunda infak edip harcayanların durumu, yerden, her başağında yüz tane bulunan yedi başak çıkarmış bir taneye benzer. Ve Allah, dilediği kişi için daha da artırır. Allah Vâsi'dir, yaratışını ve yarattıklarını genişletir. Alîm'dir, her şeyi en iyi biçimde bilir. Mallarını Allah yolunda harcayıp sonra bu harcadıklarına bir eziyet ve başa kakma eklemeyenlerin, Rableri katında kendilerine has ödülleri vardır. Korku yoktur onlar için, tasalanmayacaklardır onlar. (2. sure (BAKARA) 261-262. ayet )

De ki: "(Allah uğruna olduğu görüntüsü altında) ister gönüllü harcayın, ister gönülsüzce: bu sizden asla kabul edilmeyecektir; çünkü siz kötülüğe gömülüp gitmeye niyetli bir topluluksunuz!" İnfaklarının onlardan kabul edilmesini engelleyen sadece şudur: Onlar, Allah'a ve resulüne nankörlük ettiler. Namaza ancak üşene üşene gelirler, infak edip dağıttıklarını da içlerinden gelmeyerek verirler. (9. sure (TEVBE) 53-54. ayet)

Onlar, Rablerinin yüzünü arzulayarak sabrederler, namazı kılarlar, kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli ve açık dağıtırlar ve kötülüğü güzellikle savarlar. İşte bunlar içindir ölümsüz yurt. 13. sure (RA'D) 22. ayet )

Allah şöyle bir örnekleme yaptı: Hiçbir şeye gücü yetmeyen, başkasının eşyası durumunda bir kul / köle ile bizden bir güzel rızıkla rızıklandırdığımız ve ondan gizli açık dağıtan bir kişi. Bunlar aynı olur mu?! Bütün övgüler Allah'adır ama onların çokları bilmiyorlar. (16. sure (NAHL) 75. ayet )

Allah'ın Kitabı'nı okuyanlar, namazı kılanlar, kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli ve açık infak edenler, asla batmayacak bir ticaret umabilirler. (35. sure (FATIR) 29. ayet)

Allah yolunda harcama yapmanıza engel ne var ki?.. Göklerin ve yerin mirası zaten Allah'ındır. Sizin, Fetih'ten önce infakta bulunan ve çarpışmaya gireniniz, bunu yapmayanlarla aynı değildir. Onlar, derece yönünden Fetih'ten sonra infakta bulunup çarpışmaya girenlerden çok daha üstündür. Allah hepsine güzellik vaat etmiştir. Allah, işleyip ürettiklerinizi en iyi biçimde haber almaktadır. Allah'a kim güzel bir borç verecek ki, O onun verdiğini kat kat artırsın. Böyle birisi için onur verici bir ödül de vardır. (57. sure (HADÎD) 10-11. ayet)

D.               İnfak esasları


1.                 İnfak, Allah'ın rızasını kazanmak için Allah'ın verdiği rızıktan gizli ve açık dağıtmaktır


Onlar, Rablerinin yüzünü arzulayarak sabrederler, namazı kılarlar, kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli ve açık dağıtırlar ve kötülüğü güzellikle savarlar. İşte bunlar içindir ölümsüz yurt. (13. sure (RA'D) 22. ayet )

Allah'ın Kitabı'nı okuyanlar, namazı kılanlar, kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli ve açık infak edenler, asla batmayacak bir ticaret umabilirler. (35. sure (FATIR) 29. ayet)

Onun katında hiç kimsenin, karşılığı verilecek bir nimeti yoktur / hiç kimsenin Ona, karşılık olarak verilecek bir nimeti yoktur. Yüceler yücesi Rabbinin yüzünü özleyip istemek için veren hariç. Yakında mutlaka hoşnut olacaktır. (92. sure (LEYL) 19-21. ayet )

2.                Sevdiğiniz şeylerden infak etmedikçe zafer ve mutluluğa asla ulaşamazsınız. İnfak ettiğiniz her şeyi, Allah çok iyi bilmektedir


Sevdiğiniz şeylerden infak etmedikçe hayırda erginliğe / dürüstlüğe asla ulaşamazsınız. İnfak etmekte olduğunuz her şeyi, Allah çok iyi bilmektedir. (3. sure (ÂLİ IMRÂN) 92. ayet )

Allah yolunda harcama yapmanıza engel ne var ki?.. Göklerin ve yerin mirası zaten Allah'ındır. Sizin, Fetih'ten önce infakta bulunan ve çarpışmaya gireniniz, bunu yapmayanlarla aynı değildir. Onlar, derece yönünden Fetih'ten sonra infakta bulunup çarpışmaya girenlerden çok daha üstündür. Allah hepsine güzellik vaat etmiştir. Allah, işleyip ürettiklerinizi en iyi biçimde haber almaktadır. ( 57. sure (HADÎD) 10. ayet)

3.                İnananlar / Müminler, kendilerine rızk olarak Allah'ın verdiklerinden başkalarına pay çıkarırlar


Ki onlar, gayba inananlar, namazı kılanlardır. Ve kendilerine rızk olarak verdiklerimizden, başkalarına pay çıkaranlardır. (2. sure (BAKARA) 3. ayet)

4.                 İnfak edenlerin durumu ve infakın esasları


İşte bunlardır Rablerinden bir hidayet üzere olanlar, işte bunlardır gerçek anlamda kurtuluşu bulanlar. (2. sure (BAKARA) 5. ayet)

Sana uyuşturucuyu / şarabı ve kumarı sorarlar. De ki: "Bu ikisinde büyük bir günah vardır; insanlar için çıkarlar da vardır. Ama onların kötülüğü yararlarından çok daha büyüktür." Ve sana neyi infak edeceklerini de soruyorlar. De ki: "Helal kazancınızın size ve bakmakla yükümlü olduklarınıza yeterli olanından artanını verin." İşte Allah, ayetleri size böyle açıklar ki, derin derin düşünebilesiniz. (2. sure (BAKARA) 219. ayet)

Mallarını Allah yolunda infak edip harcayanların durumu, yerden, her başağında yüz tane bulunan yedi başak çıkarmış bir taneye benzer. Ve Allah, dilediği kişi için daha da artırır. Allah Vâsi'dir, yaratışını ve yarattıklarını genişletir. Alîm'dir, her şeyi en iyi biçimde bilir. Mallarını Allah yolunda harcayıp sonra bu harcadıklarına bir eziyet ve başa kakma eklemeyenlerin, Rableri katında kendilerine has ödülleri vardır. Korku yoktur onlar için, tasalanmayacaklardır onlar. (2. sure (BAKARA) 261-262. ayet )

Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak ve öz benliklerindekini kökleştirmek için infakta bulunanlara gelince, onların durumu kendisine bol yağmur isabet edip de ürününü iki kat veren bir bahçenin durumuna benzer. Böyle bir bahçeye bol yağmur düşmese de bir çisenti, bir nem bile yetişir. Allah, yapmakta olduklarınızı tam bir biçimde görmektedir. (2. sure (BAKARA) 265. ayet)

İnfak edilenler, Allah yolunda kapanıp kalmış, yeryüzünde dolaşamaz olmuş yoksullar içindir. İffet ve onurları yüzünden, cahiller bunları, zengin kişiler sanır. Sen onları yüzlerinden tanırsın. Yüzsüzlük ve yırtıklık ederek, insanlardan bir şey istemezler. Nimet ve imkândan infak ettiğiniz her şeyi, Allah çok iyi bilmektedir. (2. sure (BAKARA) 273. ayet)

Ey iman sahipleri! Şu bir gerçek ki, hahamlardan ve rahiplerden birçoğu halkın mallarını uydurma yollarla tıka basa yerler ve Allah'ın yolundan geri çevirirler. Altını ve gümüşü depolayıp da onları Allah yolunda harcamayanlara korkunç bir azap muştula. (9. sure (TEVBE) 34. ayet)

İnfaklarının onlardan kabul edilmesini engelleyen sadece şudur: Onlar, Allah'a ve resulüne nankörlük ettiler. Namaza ancak üşene üşene gelirler, infak edip dağıttıklarını da içlerinden gelmeyerek verirler. (9. sure (TEVBE) 54. ayet )

E.                Bu Konu, İslam Toplumsal Düzeni ve Hukukunun İktisadi sorumluluklarından olan Zekât ve Sadaka Konusu ile (ki ayrı bir yazının konusudur)  Doğrudan İlişkilidir.


İslamiyet’te zenginlik ve fakirlik gibi farklı iktisadi imkanlara sahip olmak, Dünya hayatında imtihan amacıyla İlahi Takdirin ince ve derin hikmetlerini ihtiva eder. Maddi Zenginlik bir izzet, maddi fakirlik de bir zillet değildir,  bir İlahi taksimdir; mukadderatın hikmet ve maslahat tezahürüdür. Yüce Allah buyurur ki:

Rabbinin rahmetini onlar mı bölüştürüyorlar? Dünya hayatında onların geçimliklerini aralarında biz paylaştırdık. Ve onların kimini kimine derecelerle üstün kıldık ki, bazısı bazısını tutup çalıştırsın. Rabbinin rahmeti, onların derleyip topladıklarından daha hayırlıdır. (43 / Zuhruf / 32)

Bu herkes için bir dünya sınavıdır. Ayette görüldüğü gibi, insanların maddi imkânları farklıdır ve mükellefiyetlikleri de ona göre tanzim edilmiştir.

İnananlara farz kılınan “Zekât”ı da kapsayan,  İnfak konusunda / ibadetinde, Toplum hayatında fakir ve zengin arasında denge ve muhabbeti temin etmek için, sosyal ve ekonomik sorumluluğunun bilincinde duyarlı kişiler olarak, İnancımızla, Seçim ve tercihlerimizle, Tutum ve Davranışlarımızla, bu sınavı kazananlardan oluruz İnşallah.


 Allah’ın Selam, Rahmet ve Bereketi ile Mağfiret ve Hidayeti, Dileyenin üzerine olsun.

"Kim güzel bir işe aracı olursa ondan ona bir pay vardır. Kim kötü bir şeye aracı olursa ondan da ona bir pay vardır. Allah her şeye, herkese gıda ulaştırır, Mukît'tir." 4. sure (NİSA) 85. Ayet

M. Kemal Adal
adalkemal1@gmail.com

II.                    İNFÂK BİR BÜTÜNDÜR

Ekleyen Dr. Haluk Nurbaki on 29 Temmuz 2012.
Kaydedilen Yer > 
İslâm'da Paylaşma
Tags: islam'da paylaşma


Haluk Nurbaki Tv – İnfâk Bir Bütündür

İslâm ekonomisi, İslâm’ın toplumlarda kurmayı arzu ettiği ekonomik denge tamamen infak esasına dayanmaktadır. Ancak bunu zekâtın belli ölçüdeki malî potansiyeline veya fakirlere yapılan yardıma indirgememek gerekir. Çünkü infak bir bütündür. Yani güler yüzden, ilim öğretmekten, hastaya yardım etmekten, çocukların eğitiminde rol oynamaktan, yaşlılara saygı göstermeye kadar bütün toplum gereklerini çatısı altında barındırır.
 Bundan dolayıdır ki, “İnfak İslâm toplumunun temelini teşkil eder” derken, bunu bir para politikasının ötesinde görmekteyiz. Çünkü ekonominin yeryüzüne dağılmış doktrinlerde oluşan tartışmalarının ve bir türlü rayına oturamamasının asıl sebebi onu maddi, mücerred bir olgu olarak kabul etme rahatsızlığıdır.
Ekonomi moral ve maddesel yapının birlikte yürümesi sayesinde dengelenebilir. Eğer bir, ekonomide moral yapı bozuksa, o ekonomi ne kadar güçlü olursa olsun, şiddetli bir fırtına gibidir. Bazılarını ayakta tutsa da, büyük bir fırtınanın küçük kayıkları devirmesi gibi toplumun önemli bir kesimini yıpratır. Eğer ekonominin içindeki manevi yapı sağlam olursa, çarkların muntazam dönmesi şartıyla toplumun sosyal huzuru ve buna bağlı olarak ekonomik dengesi daha kolay sağlanır. İşte infakın gözden kaçan ve aslında insanlar için pek büyük bir zaruret olan çok önemli yanı budur.
Allah insanlara infakı emrederken, özellikle Sure-i Hadid’de “Benim size halife olmanız sıfatıyla verdiğim her nimeti infak edin” emrini verirken, muradı toplum dengesini sağlamaktır.
 İnsanların halife sıfatıyla Allah’tan aldıkları nimetler onun yaratıcı sıfatından sıçramış görüntülerdir. Bu görüntülerin bir insana gelmesi, o insanın Allah’a halife olmasından yansıyan parçacıkların tezahür etmesidir.
Allah Sure-i Hadid’de demek istiyor ki, “Benim size kudretimin, sıfatlarımın bir küçük simgesi gibi intişar ettiğim güçlerimi, nimetlerimi mutlaka başkalarıyla paylaşın.
 Buradaki mesajın en önemli yanı ise, insana halife sıfatıyla birtakım nimetler verilmesidir. Bundan dolayı infak, maddi boyutlardan uzaklaşır.
 Yani Allah bir kuluna “Şafî” sıfatından bir sıçrama yapıp onun doktor olmasını sağlamışsa, o insanın hekimliği devamlı infak strüktürü üstünde dönmelidir. İlk amacı para kazanmak değil, insanlara yardım etmek olmalıdır.
 Bir ziraatçiye Cenab-ı Hakkın “Rezzak” veya bir başka deyişle “Besleme” sıfatı yansımışsa, onun yetiştirdiği ziraat ürünlerinin diğer insanlarla paylaşılması zorunludur.
Bu durumda herkes kendi işini yaparken, bilmelidir ki Allah’ın fonksiyonları çalışmaktadır ve kendisi bu fonksi­yonların başında vazifeli bir memurdur. Tıpkı bir veznedarın para dağıtması, bir askerin verilen emri yerine getirmesi gibi Cenab-ı Hakkın verdiği nimetleri başkalarıyla paylaşmak her insanın boynunun borcudur. İşte infakın temelinde yatan, toplum moralini ayakta tutacak, insanı insan yapacak hikmet budur.
 Allah’ın kitabının en başında “Bu kitabın sizi doğruluğa çıkarması için mutlaka infak etmelisiniz” demesi ve 80′den fazla ayette insanlara yardım etmenin Müslümanlığın işareti olduğunu belirtmesi bu sebepten kaynaklanmaktadır.
er bir toplum, infak sırrıyla dolmuşsa, fertleri infak ederek insanlara yardım etmek eğilimine düşmüşlerse, o toplum sağlıklıdır. Zaten Cenab-ı Hakkın sağlıklı kılmak istediği topluma infakı bir numaralı hedef göstermesinin nedeni de budur.
 Çünkü infakın içinde evvela otomatik olarak insan sevgisi başlar. İnsanlar tebessümden, güleryüzden, yardımdan, saadeti, ilmi ve sağlığı paylaşmaktan yana kendilerini sorumlu hissediyorlarsa, toplumda infak şeridi işliyor demektir.
Böyle bir toplumun milli geliri, imkânları, toprağının verimliliği ve hatta çalışma gücü yetersiz de olsa bu mekanizma onu mutlaka rahat bir yaşama götürecektir.

1.          İnfakı anlayamamak


Bugün dünyadaki tüm nimetlerin özellikle petrolün dağılım sistemi itibarıyla büyük bir kısmının İslâm ülkelerinin elinde olmasına rağmen, onların infakı anlayamamaları mutsuzluklarına ve fakirliklerine bir sonuç belgesi olmuştur. Dikkat ederseniz, İslâm ülkelerindeki petrol, dünya stokunun yüzde seksenini oluşturmaktadır. Bu nimetin varlığını infakla birlikte değerlendirseler, yalnız İslâm ülkelerini değil, bütün dünyayı besleyebilirler.
Daha önce belirttiğimiz gibi, infak sadece Müslümanlara yapılması zorunlu olan bir ibadet tarzı değildir. Şu halde İslâm toplumu kendisine yaratılıştan takdir edilen nimetleri infak mekanizmasını çalıştırarak bütün insanlığa vermesini bilirse, mutluluğa ulaşabilir. Tarihte böyle İslâm toplumları görülmüştür. Sözgelişi Selçuklular devrinde, infak mekanizması kesinlikle işlemiş ve sonuçta toplumda aç, susuz, mutsuz, suratı asık insan kalmamıştır.
 O dönemde Batı’dan Haçlı seferleri adı altında art arda gelen saldırılar, erkeklerin çoğunluğunun şehit olmasına ve işgücünün azalmasına sebep olmuştur, ama infaka inanıştaki sağlamlığın getirdiği mucizeyle toplum yapısına bir zarar gelmemiştir. Hatta bu Haçlı seferleri sırasında büyük haksızlıklara uğrayan Selçuklu toplumu, yalnız kendi mutsuzluğunu düşünmekle kalmamış, çevresinde yaşayan toplumların da mutluluğu için çalışmıştır. Öyle ki Hıristiyanlar, Roma’ya Haçlıların gelmesini istemediklerini belirten mektuplar yazmışlardır. Çünkü İslâm toplumundaki infak sırrını onlarda anlamışlardır. Nitekim İslâm toplumu içinde yaşayan Hıristiyanların hastalarına çorba, yetimlerine bakım, yine İslâmiyetin Selçuklu ve Osmanlı başlangıç devrindeki siluetinden geçmiştir.
Hatta zekâtın Müslümanlara verilmesi zorunluluğu bile o dönemde bir ölçü yumuşatılarak Hıristiyan yetimlerine yardım yoluna gidilebilmiştir. İnsanlık sevgisi böylesine kaynaştırıla kaynaştırıla Mevlana dönemine gelinmiş, ondan sonrada Hıristiyanlar İslâm toplumu içinde çaya atılan şeker gibi kaybolmuşlar, Selçuklu İmparatorluğu yıkılmaya yüz tutunca, Müslümanlar gibi telaşa düşmüşler, hatta papazlar o dönemde kiliselerde devletin birliği için dualar etmişlerdir. Bu İslâm toplumunun Allah’ın en esrarengiz nimetlerinden birisi olan infakı iyice anladığı devre ait bir gerçektir.

2.          İnfaktan uzaklaşma


İnsanlar, infak gerçeğinden uzaklaştıkça düşmanlıklar, nifaklar, sevgisizlikler başlamıştır. Hatta bu hat üzerindeki gelişmelerden “İhtiyak” dediğimiz karşıt fikirler doğmuştur. Bugün gerek ülkemizde, gerek dünyada karşıt fikirlerin bulunması, bunların kavgaya, hatta teröre dönüşmesi çare bulunmaz hastalıklardır. Bunun temel sebebi infaksızlıktır.
 Toplum infakını kestikçe, infak sırrını kaybettikçe fikir ayrılıklarında kutuplaşmalar ve çatışmalar meydana gelir. Eğer bir toplumda infak sırrı iyi işliyorsa, düşmanlık ve çatışmaların doğması mümkün değildir. Böyle bir toplumda bir insan sizin fikrinize karşı bir düşünceye sahip olsa da ona düşman olamazsınız, çünkü daha dün sizin hastanıza çorba getirmiş ya da bir müşkülünüzde size yardım etmiştir.
 İnfak sayesinde oluşan dostluklar öyle bir çarkı döndürürler ki, insanlar­da tabii olarak bulunması gereken görüş ayrılıkları tatlı bir sohbet havasının ötesine geçemez.
Şimdi birtakım toplum problemlerinin çözümünde bir metod kolaylığına gelmiş oluyoruz. Eğer bir toplumda fikir ayrılıkları kavgalar meydana getirecek eşiklere geliyorsa, yapılacak onarım ve tedavi kuru kuru nasihat etmek olamaz. Çünkü insanlar arasındaki sevgi eğitimle kazanılamaz. Tek metod infak çarkının çalıştırılmasıdır.
 Şunu da vurgulamak gerekir ki, bu çarkın çalışmasına ilk olarak parayla başlanılamaz. Bu herkesin zoruna gider. Onun için önce güler yüz ve tatlı dille işe başlamak gerekir.
Güler yüzün bir ibadet olduğunu yüce peygamberimiz söylemiştir. Dikkat ediniz ki, eshab karşılaştığı tüm meselelere rağmen güler yüzünü eksik etmemiştir. Bu fevkalâde önemli bir fonksiyondur. Bir toplum içinde tebessüm eden insanların çoğalması, o toplumun streslerinin yüzde 80′inin gitmesi demektir.
 Güler yüzle başlayan infak, insanlara güzellikleri anlatmak amacıyla söylenen sözlerle desteklenmelidir. Çünkü yüce kitabımız insanlara yalnız Hakkı ve güzelliği anlatmayı emretmektedir. Bu anlatılan güzellikler o gün için insanı ilgilendirmese de bir süre sonra ona ışık tutacaktır.

3.          Önce güler yüz




 Şu halde infaka önce güler yüz ve güzel sözle başlamak gerekir. Ondan sonra ikinci merhalede mutsuz insana mutluluk vermek gelir.
 Bir insanın sıkıntısını gidermek için onunla yarım saat sohbet etmek, ona bir çay ikram etmek gibi çok basit kompozisyonlardan infaka başlanırsa, zaman içinde bu yaklaşım maddi ilgililere kadar uzanacaktır.
Eğer bir insanın problemleri maddi imkânsızlıklardan kaynaklanıyorsa, infak kanalını o çerçevede akıtmak lazımdır. Bu cereyanlaşma devam ettiği sürece toplum içinde muzdarip insan kalmayacağı için yavaş yavaş ayrılıklar da ortadan kalkacaktır.
 Dikkat ederseniz, bugün sapık ideolojiler ve yanlış doktrinler, mutsuz insanlara kanca takmaktadır. Eğer bir toplumda infakı işletebilirseniz, mutsuz insan kalmayacağı için hiçbir yanlış ve zararlı fikir o topluma giremeyecektir.
 Bu sebeple infak bahsini kapatırken, çok önemli bir noktaya parmak basmak istiyorum. Toplumumuzun ekonomik şartların iyi işlemesinden bile önce, infaka ihtiyacı vardır. Güler yüzden ilim dağıtmaya, tatlı söz söylemeye, mutsuzlara ve hastalara yardım etmeye kadar her sahada infakın yaygınlaştırılması bir süre sonra bu ibadetin maddi kanallarını da çalıştıracaktır. Böylece yalnız ve zavallı İnsanların korunması söz konusu olacak ve toplum gerçekten Allah’ın istediği boyutlara ulaşacak, yüce dinimizin bereket sırrıyla tüm problemle­rinden uzaklaşacaktır.
Şu noktayı hatırlatarak sözlerime son vermek istiyorum: “İnfakı öyle özümüze sindirmeliyiz ki, elimizi açıp Allah’a ettiğimiz duanın bile yüzde 50′sini infak etmeliyiz. Kendimize bir şey istemeden açlara, hastalara, mutsuz insanlara, hür bir ortam içinde yaşama ortamı bulamayanlara yardım isteme alışkanlığını kazanmalıyız. Çünkü Allah ‘Duanızı bile infak ediniz ki, kabul olsun’ der.”
• Bu yazı Onkolog Dr. Haluk Nurbaki, Günaydın Gazetesi Ekleri, İslamda Paylaşma kitapçığından alınmıştır.
----------------------------------------------------
Alıntı ve Kopyalama: haluknurbaki.tv bünyesinde yayımlanan içeriklerin daha çok kişiye ulaşması asıl gayemiz dâhilindedir… Bu sebeple hakları saklı değil, tamamen açıktır. Ancak alıntı ve kopyalama yapacağınız içeriğin sayfasına "bağlantı" vermenizi rica ederiz.
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder